• Sonuç bulunamadı

KURUMU TÜRK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KURUMU TÜRK"

Copied!
46
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRK

KOOPERAT İ İ L İ K KURUMU

Sayı - Number : 46 Ekim - Kasım - Aralık

1979

October - November - December

(2)

THE TURKISH CO-OPERATIVE ASSOCIATION was founded at Istanbul University in the year 1931, under the name of the Turkish Co-operative Society (Türk Koopera- tifçilik Cemiyeti).

Its headquarters was moved to Ankara in late 1933, and at the beginning of 1934 amended its Statutes in conformance with the conditions prevailing at that date.

The Society changed its name into the «Turkish Co-operative Associotion» in 1948, and modified its Statutes in conformance with the Law No. 3512. on Associations

The General Assembly of the Association convened on 30th May, 1964 and resol- ved that in the light of its 33 years of experience and in accordance with the require- ments of the planned economy era, the Statutes of the Association should be re-written.

The new Statutes drawn up accordingly were reviewed and adopted by the General Assemly at its meeting on 27th June, 1965.

The Government declared it as an association serving public interest in 1946. The subject with which the Association is concerned, is theoretical and practical co-operative work. Its object is to propagate co-operative ideas in theoretical and practical fields, tü promote the co-operative spirit and ideas, and to support activities in this direction.

In order to achieve the objecives outlined in its Statutes, the Association engages in the following activities :

a. Conduct or cause to be conducted research on the subject of co-operative mo- vement, commission its members or other scholars, experts and authors to write articles and books and prepare summaries of articles and books on subjects pertaining to co-ooperative movement and publish them.

b. Prepare or cause to be prepared standard states for tu various types of co-operatives.

c. Make contacts nationally or internationally among all types of public and private agencies, organizations, associations and persons on the subjects related to co-operatice movement, legislation and applications, and express its opinion on these subjects either directly or on request.

d. Convene academic meetings and arrange co-operative weeks, festivals and general co-operative conventions.

e. Conduct lectures, courses, seminars and general knowledge competitions in dıfferent parts of the country on the subject of co-opeatives.

f. Join as member those international organization and associations whose objects are similar to its own.

g. Set up a library in the headquarters of the Association, closely connected with the co-operative movement concept, legislation and application and composed of books, periodicals and brochures in Turkish and foreign languages.

h. Participate in the conventions of international co-operative organizations, attend conferences to be arranged by such organizations and make the Turkish co-operative movement commonly known.

j. Make endeavours to ensure that the concept and application of the co-opera- tive movement is widely diffused,. that it develops and takes root, that it is included in the curricula of vocational schools, that chairs on the co-operative movement are instituted in the universities,•academies, schools and that institutes specializing in the co-operative movement are founded.

k. Support and sustain the activities and enterprises of existing co-operatives act as guide to them in every respect, and at the request of the member co-operatives in solving their management problems.

pecya

(3)

KOOPERATIFÇILIK

ÜÇ AYLIK KOOPERATİF INCELEMELER DERGISI

Sayı : 46 EKIM - KASIM - ARALIK - 1979

— Çağdaş Kooperatif Kuruluşlarda Kendi

Kendini Finanse Etme Sorunları ... Nurel ÜNER Uluslararası Kooperatif Birliği Dr. G. FAOUET Bayrağının Kökeni ... Çev. : Fethi ÜLKÜ

— Türkiye'deki Konut Kooperatiflerinin

Etki Alanları İhsan MEMİŞ

— Yoğun istihdam Sağlayan Teknolojiler Colin NORMAN

Çev. : Ismail Orhan TÜRKÖZ

Türk Kooperatifçilik Kurumu Tarafından Üç Ayda Bir Yayınlanır.

Sayısı : 35,— TL.

Yazışma Adresi : Türk Kooperatifçilik Kurumu Mithatpaşa Caddesi 38/A Yenişehir-ANKARA

Feyzi HALICI

*

Yazı İşleri Sorumlu Müdürü Doç. Dr. Rasih DEMİRCI

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

Dizildiği ve Basıldığı Yer ULUCAN Matbaası - ANKARA

17 78 18 Basım Tarihi : 31.12.1979

pecya

(4)

CO-OPERATION

Number o 46 OCTOBER -NOVEMBER - DECEMBER - 1979

— Problems of self-financing in modern

co-operatives Nurel ÜNER

— Origins of the ICA flag Dr. G. FAOUET Fethi ÜLKÜ

— Effects imparted by housing

co-operatives in Turkey İhsan MEMİŞ

— Labour-heavy technologies Colin NORMAN İsmail Orhan TÜRKÖZ

Quarterly Published by the Turkish Co-operative Association

,Correspondance Address : Türk Kooperatifçilik Kurumu Mithatpaşa Caddesi 38/A Yenişehir-Ankara Proprietor on behalf of the Turkish Co-operative Association

Feyzi HALICI Responsible Editor Doç. Dr. Rasih DEMIRCI

(The opinions expressed in the articles belong to the authors)

pecya

(5)

YOĞUN ISTIHDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJILER

Yazan : Colin Norman

Çeviren : Ismail Orhan TÜRKÖZ 1970'lerde işsizlik, siyasi ve "Iktisadi yönden toplumu baskı al- tında tutan ve bugüne kadar emsali ,görülımedik boyutlara ulaşan bir problem olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Sanayileşmiş ül- kelerin hükümetleri enflâsyon ve işsizlikten oluşan bileşik bir problemle 'uğraşırlarken. işsizlik oranı ,üçüncü dünya ülkelerinde de aşırı derecede yüksek bir düzeye erişımiştir. Genel işsizliğin

uğursuz iki özelliği; iş piyasasının, herhangi bir gelişme ,kaydet-

meden önce, daha da <kötüye gidecek oluşu ve <klâsik tedbirlerle önlenmesinin ,muhtemel ıgörülmeyişidir.

Bütün üçüncü dünya ülkelerinde hüküm sürmekte olan aç ık ve gizli Işsizlik ,muvacehesinde 1950 ve 19601arda revaçta olan eko- nomik teoriler itibar 'kaybetmeye başlamıştır. Bu durum belirgin bir hale geldikçe, zengin ülkelerden ,fakir ülkelere yapılmakta olan yo- ğun modern teknoloji transferinin, gelişmekte olan ülkelerde refa- hın gerçekleştirilmesini sağlamada bir lainafitar rolü oynayamaya- cağı açıkça ortaya ,çvkmış bulunmaktadır. Bu sebeple sanayi ülke- lerinde özellikle enerji alanında ortaya çrkan ve 1930'larda yaşa- nan buhrandan bu yana eşi görülmemiş bir düzeye ulaşan işsizlik muvacehesinde teknoloji ile iş imkânı arasında görülen bağ, yeni- den gözden geçirilmektedir.

Son bir kaç on yıllık dönemde görülen nüfus artışının da et- kisiyle, Üçüncü Dünya Ülkelerinde uzun zamandan beri 'oluşmak- ta olan işsizlik daha belirgin bir hale gelmiş bulunmaktadır. Bu iş- sizliğin ortadan kaldırılması, talbiatıyia, oluşması için gerekenden daha da uzun bir süreye ihtiyaçgösterecektir. 1970'lerde yaklaşık 200 milyon yeni iş gücü Üçüncü Dünya Ülkelerindeki iş pazarları- nı bir sel gibi istilâ etmiştir. Bu asrın sonuna !kadar 700 milyon ,ki- şilik diğer bir işsizler ordusuna iş bulmak gerekeceği tahmin edil- mektedir. Daha şimdiden, ileride iş 'bekleyece'klerin sayısının, ya- ratılan yeni iş <miktarını aştığı bilinmektedir. 1970'lerin ortalarına kadar, 300 milyon kişinin, yani, A.BD. nde çalışmakta olan kişile-

pecya

(6)

4 YOĞUN ISTIHDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJILER

rin sayısının üç katından fazla bir nüfusun, ya işsiz olduguna; ya da, belirli aralıklarla çalışma imkanı bulan (işçilerle, seyyar sokak sa- tıcıları 'ayakkabı 'boyacıları veya diğer .marjinal işlerde düşük kapasi- teyle çalışan işçiler arasında yer aldığına inamlmaktadır.

Üçüncü Dünya Ülkelerinde teşekkül etmekte olan Iş gücüne iş bulabilmek için önümüzdeki 20 yıllık bir dönem boyunca yılda 30 mil- yon yeni iş imkanının ifidas edilmesi gerekmektedir. Bundan daha az olan :herhangi bir miktarın adaletsizlikleri ve sefaleti daha da arttırması ,kuvvette ,muhtemeldir. Aynı zamanda, en fakir 'kişilerin gelirlerini arttırma amacına yönelik her gayretin bir boyutunu oluş- turan başka bir probleme, yani düşük kapasiteyle çalışanlara üret- ken iş imkanı sağlama konusuna da edilmek gerektiğinde 2000 yı- lına kadar yaklaşık olarak bir milyar yeni iş imkanının yaratılması zorunlu olacaktır.

Bu rakamlar, «modern teknolojiler niçin kalkınmanın 'her der- dine devam olamamaktadır» sorusunun temel sebeplerini ortaya koymaktadır. Modern. sanayi dalları ve batı tipi tarımda, yeterli sa-

yıda iş imkanı yaratabilmek için gerek duyulan sermaye miktarı,

şaşırtıcı miktarlara ulaşmaktadır. Halen A.B.D.'ndre bir iş imkanı yaratabilmek için gerekli sermaye miktarı 20.000 dolar rdolayların- dadır. Üçüncü Dünya Ülkelerinde modern bir iş imkanı yaratmanın maliyeti de bundan daha küçük değildir. Gerekli enerji ve malze- meyi bir yana ,koysak 'bile bir milyar 'kişilik yeni bir iş imkanı ya- ratmak işin gerekli sermaye büyük miktarlara 'ulaşmaktadır. Bunu hesaplamak için sadece bir kalemle bir parça ,kağıt yeterli olacak- tır.

Modern teknolojinin, hiç bir ayrım yapmaksızın, sanayi ülke- lerinden Üçüncü •Dünya ülkelerine aktarılması çözdüğünden daha çok problemin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Sanayi ihtilas-

lindan bu yana teknolojik kalkınma mal ve hizmet üretiminde in- sangücü yerine sermaye ve enerjinin ika.me edilmesine yol açm ış- tır. Bu ikame, bir bakıma, sanayi ülkelerinde mevcut sermaye, ener- ji ve iş gücünün rkarşılıklı maliyet ve 'mevcudiyetine bağlı olmak- ta ve onu yansıtmaktadır. Sermaye yoğun olan, enerji tüketen ve iş gücü tasarrufuna yol açan bu teknolojiler, Üçüncü Dünya Ülke- lerinin en büyük varlık ve servetini teşkil eden iş gücünün istih- damında başarısız kaldığı halde, bu ülkelerde ,kıtlığı çekilen ve pahalı olan bir takım kaynakların hovardaca israf edilmesine sebep olmaktadır.

pecya

(7)

YOĞUN İSTİHDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJİLER 5 Genel olarak teknolojiler, iş gücü, sermaye, enerji ve ham- madde gibi üretim faktörlerinin, kabaca, maliyet ve mevcudiyetle- riyle ,orantılı olarak bir araya getirilmesine imkan hazırladıkları takdirde verimli sayılmaktadırlar. Ekonominin yönlendirici prensibi,

en kıt üretim faktörünün ürününü en çoğa çıkartmak, yani onu en

iyi şekilde değerlendirmek olmalıdır. Bu dört üretim faktörünıün

mevcuıdiyeti ülkeden ülkeye özellikle zengin ve fakir ülkeler ara-

sında, ibüyük farklılıklar ıgöstereceğinden dolayı, mevcut :kaynakla-

rını en iyi bir şekilde değerlendirebilmeleri için, değişik ülkelerin değişik teknolojilere veya farklı, 'teknolojilerin değişik bileşimleri- ne sahip kılınmaları zorunlu olmaktadır. Böyle olunca belirli bir ıiş için, her yerde geçerli olan, standard bir teknolojinin mevcut ola- mayacağı sonucuna varılabilecektir.

Bununla 'beraber, genel olarak kalkınmakta olan ülkeler dün- yası için; yerli hammaddeleri ikullanan, mahalli ihtiyaçlara cevap veren, hassas tamirat ve bakım hizmetlerine ihtiyaç hissettirmeyen teknolojilerin geliştirme ve 'kullanılmasının ithal malı teknolojilere nazaran daha ucuz olduğu sbylenebilecektir. Basit teknolojilerin ayrıca, mahalli keşifleri teşvik etmek ve diğer kalkınma gayretle- Hn" takviye etmek suretiyle kendi 'kendini idama ettiren bir kalk ın- maya da imkan ,hazırlayabildikleıri ileri sürülebilecektir. Kalkınmak- ta olan ülkelerin 'bazılarında bu tip teknolojilerin kullanılması için gittikçe artan oranlarda gayret sarfedilmekte olmas ına rağmen, son

•zamanlarda tamamlanan bir Dünya Bankas ı çalışması, «böyle 'bir po- tanslyelin henüz gereğince değerlendirilmediğini» ortaya koymak- tadır.

Hükümetlerin mevcut iş güçlerinin büyük bir bölümünü 'iste- yerek işsiz 'bırakmak veya düşük kapasiteyle çalıştırmak isteme- dikleri; işsizliğin, tamamen, fakir 'ülkelerin millî tasarruflarının bü- yük bir tbölümünü ithal malı, sermaye yoğun teknolojilere yatırma- larından ileri geldiği genellikle bilinmektedir. Böyle bir yatırım muhakkak ıki, sınırlı bir işçi gurubunun verimllliğini artırmakta, do- layısıyla gayri safi milli hasılada bir artış sağlamaktadır. Fakat bu yaklaşımın gerektirdiği yatırımlardaın arta 'kalan sermaye iş, gücü- nün büyük 'bir bölümünü oluşturan ve bu yatırımlardan yararlana- mayan üreticilerin ihtiyacını karşılamaya yetmemektedir.

Gelişmekte olan ülkelerin pek çoğu, genellikle kredi mües- seselerinden alınan yardımla sübvanse etmek suretiyle, ağır ma- kinelerle 'iş gücünde tasarruf sağlayan teknikleri ithal edebilme çareleri aramıştır. Mesela Pakistan 1960'ların sonlarında 18.000

pecya

(8)

YOĞUN ISTIHDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJILER

büyük traktör için Dünya ;Bankasından bir ;kredi almıştır. Ancak, da- ha sonra bu amaçla yapılan ve çeşitli ihtilâflara konu olan bir Dün- ya Bankası çalışması, bir ülke için uygun bir teknolojinin diğer bir ülkenin değişik şartlarında da aynı yararı sağlayacağı varsayırnının ne ölçüde tehlikeli olabileceğini açıkça ortaya koymuş ve bu .konu- da ciddi bir ikaz teşkil etmiştir. Pakistan'daki bu uygulamada, bü- yük çiftlikleri işletmenin kolaylığını anlayan toprak sahipleri kira- cılarını araziden çıkartmak veya yeni topraklar satın almak suretiy- le işletmelerin' genisletmişlerdir. Sonuçta, çiftlik boyutları ortala- ma iki kata çıkmış, birim alan başına işçi istifidamında % 40'Irk bir azalma 'kaydedilmiştir. Buna karşılık birim alan başına verim- de çok küçük bir artış gerçekleştirilebilmiştir. Banka raporu, «eğer geçmişte takibedilen yol takibedilecek olursa, Pakistan tamına traktörün sokulması kırlık yörelerin ekonomik ve sosyal dokusu için hemen hemen felaket olarak tavsif edilebilecek ciddi bir teh- like teşkil edebilecektir.» diye son bulmaktadır.

Böyle bir tecrübe-bizi, tabiatıyla «sermaye-yoğun modern tek- nolojilerin hiobirisi kalkınmakta olan ülkeler dünyası için uygun ol- mamaktadır.» şeklinde ,özetlenebileoek bir genel sonuca götürme- melidir. Zira, pek çok hallerde, sanayileşmiş ülkelerde geliştirilmiş bulunan ileri teknolojilerin tek bir alternatifi dahi mevcut olamaya- bilmektedir. ithal malı modern teknolojilerin, kimyevi gübre gibi kalkınma için büyük önemi olan bazı malların üretiminde büyük üs- tünkikler sağlaması mümkün görülmektedir. Sanayi ülkelerine ma- mül mal satmak suretiyle döviz kazanma imkânlari arayan bir ül ke, milletlerarası pazarlarda rekabet imkânı olan bir mal üretebil- mek ve bu üretimi seri halde gerşekleştirebilmek için sermaye yo- ğun teknolojiler kullanımına zorlanabilmektedir. Fakat, bütün bu zorunluluklar, .müzmin bir sermaye açığı ve hızla artmakta olan bir iş gücüne sahip olan fakir ülkelerin pek çoğunun, 'büyük miktaria- ra ulaşan işsizlere, kişi başına küçük bir harcama ile iş sağlamak durumuyla karşı Ikarşrya gelmiş bulundukları gerçeğini unutmamıza sebep teşkil edemeyecektir.

Gelişmekte olan ülkelerin nüfusunun büyük bir bölümü kırlrk yörelerde yaşadığı Ilçin, iş güoündeki artişların büyük bir ibiölümü de bu yörelerde ortaya • ıkacaktır. Eğer Son, bir kaç on yıllık dö- nemde ortaya çıkan ve büyük miktarlara ulaşan köyden şehire göç

hareketinin durdurulması düşünülecekse, tarla, ;köy ve kasabalarda üretken istihdam imkanlarının yaratılması zaruri olacaktır. Bütün bu .mülâhazalar; topraksız köylülere iş imkânı bahşedecek, bayırı-

pecya

(9)

YOĞUN İSTİFIDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJİLER

didik hizmetlerinde daha yoğun iş gücü kullanma imkanı hazırla- yacak ve iş gücü yoğun endüstrilerin 'kurulmasını imkan dahili- ne sokacak olan teknolojilere duyulan ihtiyac ı işaret etmekted'r.

Gelişmekte olan ülkelerde ,kırlık yörelerdeki iş gücü talebi mevsimden mevsime değişiklikler göstermektedir. Ekim-dikim. ça- palama ve hasat mevsiminde herkes şafaktan gün batımına kadar

çalıştığı halde, yılın geri kalan bölümlerinde yapılacak çok az 'ş

mevcuttur. 4Daıha yoğun bir tarıma geçiş, tarımdaki istihdamı arttı- rabilecek; bu arada bitki büyüme devresi kısa olan yörelerde, her yıl birden fazla ürün alınmasını mümkün kılan, yeni tekrıolojil:;rin

geliştirilmesi gerekli olabilecektir. ,Büyüme dönemine yeni bir ürün

daha sıkıştırabilmek amacıyla, mesela ekim-dikim ve hasat süre- sini kısaltabilmek ıiçin, lözel bir ∎makinalaşmaya ihtiyaç duyulabile- cektir. Son yıllarda bazı işlemleri kısaltıp tkolaylaştırmaya yarayan, pedella çalışan bir seri yeni makinenin yapımı planlanmıştır. Fili- pinlerdeki Milletlerarası Çeltik Araştırma Enstitüsü çeltik tarımın- da kullanmak için motor gücüyle çalışan, nisbeten ucuz; bir dizi toprak işleme, çapalama ve iharm.an makinesi geliştirmiştir. Dün- ya Bankasınca finanse edilen bir projeyle Fildişi Sahilinde, pamuk

yetiştirilen 'bölgelerde, traktör sağlamak için gerekli maliyetin

küçük bir bölümüyle, insan gücü yerine çeki öküzü i'kame etmek suretiyle büyük bir gelişme ıkaydedihiştir.

Sadece sulamayla, --büyüme dönemini ikinci bir ürün almaya imkan verecek ölçüde büyütrrıek suretiyle—. işgücü istihdamında

% 80'lik bir artış sağlanabilmektedir. Fakat sulama şebekelerinin inşaası genellikle pahalı bir iştir ve sulama şebekelerinden en çok yararlananlar da büyük işletmelere sahip olan varlık!ı çiftçiler ol- maktadır. Tabiatıyla daha ucuz alternatifler de vardır. Kuyu içine suyun sızmasını sağlamak için delikli ımetal levhalar yerine mahal-

lindan temini mü'mıkün olan ıbıambu veya pişmiş kilden yapılmış 'mal- zemelerin kullanılması, (kuyu başına maliyette 15 dolarlık bir ta- sarruf sağlayabilmektedir. Ayrıca maliyeti sadece 100 dolar olan, güvenle kullanılabilen ve bakımı kolay olan el pompalar] gelişti- rilmiş bulunmaktadır. Mahalli malzemeyle yapılmış yel değirmen- - teri, Habeşistan'ın Omo Vadisinde düşük maliyetli bir sulamanın

gerçekleştirilmesini imkan dalhiline sokmuştur. Dünya Bankası Hin- distan'ıda seyyar dizel 'pompalarının küçük bir ücretle kısa bir sü- re için, çiftçilere ıkiralanmasını denemektedir. Bu, maliyetin daha çak kişiye dağılması yoluyla köylünün modern araçlara ulaşmasına imkan hazırlayan yeni bir stratejidir.

pecya

(10)

8 YOĞUN İSTİHDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJILER

Diğerlerine nazaran daha fazla gübre ve mücadele ilacı kulla- nımına ihtiyaç gösterdiği için yüksek verimli çeltik çeşitleri de iş gücü ihtiyacını çoğaltmaktadır. Bengladeş'te yapılan bir çalışmaya göre, traktör yerine öküz kullanan çiftliklerde yüksek verimli çeşit- lerin tarım yapıldığı zaman, insan gücü ihtiyacı % 30-50 arasında artmaktadır. Ağır yüklerin kaldırılması için Palanga, ve toprak har- fiyatında öküzle çekilen pulluk gibi basit araçlarla makinalaşmanın sağlandığı durumlarda işin verdiği meşakkat önemli ölçüde azaltıl- makta ve iş gücü yoğun inşaat tekniklerinin veriımliliği, bu teknik- leri sermaye yoğun inşaat tekniklerinden daha ucuz ıkılacak bir noktaya kadar arttrabilmektedir. Ayrica, geli ştirilmiş araçların ma- hallen ve bolca bulunabilen malzemeyle yapılmasının sağlanmasıy- la, işgücü istihdamı dolaylı olarak da arttırılabilmektedir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için, tabiatryla, mahalli sanayilerin geliştiril- mesi de gerekebilecektir.

Çinliler bayındırlık işlerinde bu tip çalışmalara geniş bir yer ve ağırlık vermişlerdir. Bunun en güzel misali, daha önce şiddetli yağışlarla yıkanmış, üst toprağı taşınarak ana kayası meydana çık- mış küçük bir alanın drenler döşenerek, teraslar yaparak, kaybolan üst toprak yerine dağlardan yenisini getirerek verimli bir duruma sokuldu& Taçhai' bölgesinde görülmektedir. Aynı şekilde 1960'lar- da «Lin» nahiyesinde kıraç ve nisbeten verimsiz bir toprağı sula- mak için elle 1500 km.lik bir kanal şebekesi inşa edilmiştir. Bu çeşit projeler sadece atıl işgücünü değerlendirmekle kalmamış, ay- nı zamanda, yüksek verimli yeni tohumlukların ortaya koyduğu po- tansiyelin gereğince değerlendirilmesine de imkan hazırlamıştır.

Makineli tarımın işgücü talebinin azalmasına yol açmasına rağmen, bazı yörelerde, .makineleşmiş olan ve olmayan çiftiiklerin verimlerinde çok önemsiz bir fark görülmektedir. ,Bu durum, maki- neleşme için yatırılan sermayenin mutlaka dekar başına daha yük- sek bir verimin alınmasını sağlayamadığını ortaya koymaktadır.

Barajlar, sulama şebekeleri, binalar gibi bayındırlık \hizmetleri gelişmekte olan ülke bütçelerinin büyük bir bölümünü yutmaktad ır.

Bu projeleri ikiye ayırmak mümkündür. Bunlardan bir kısmı, sana- yi ülkelerinde olduğu gibi, buldozerlerin, büyük kazı ve asfalt ma- kinalarmın, yoğun teknolojiler-in kullanılmasını ,gerektirmekte; di- ğer bir kısmı ise, toprağı !kazmak ve ,nakletmek için kürek ve başta taşınan sepetler gibi basit araçlara müracaat etmektedir. Bu var ki,

pecya

(11)

YOĞUN ISTIHDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJILER 9 bu projeler, iş yaratmakla beraber 'büyük meşakkatiere sebep ol- makta ve ayrıca uzun bir zamana ihtiyaç göstermektedir.

Ancak, Dünya Bankası ve 'Milletlerarası işçi Teşkilatı - ILO ta- rafından yürütülen çalışmalar, iş gücünün daha etkin bir şekilde kullanılmasına imkân veren ,metodlara da önemli ölçüde ihtiyaç du- yulduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır. Toprak taşımak için ge- liştirilmiş el arabaları, kağnılar, elle çalıştırılan ve raylarda hare- ket eden özel arabalar tarımda işçi ihtiyacını 'çoğaltmaktadır. Çinli- ler bir bakıma, Karl Marks'ın «sermaye, dondurulmuş iş gücüdür»

şeklinde ifade edilen tezini uygülemaya ,aktararak atıl iş gücünü

serrnaye teşkilinde değerlendirmiş olmaktadır.

Ancak, organizasyon hünerinin eksi'kliğinden dolayı, iş gücü yoğun teknolojileri!" kullanılması sınırlı ikalabilmektedir. Bir kaç makinenin çalıştırılmasını düzene koymak, çok sayıda işçinin çalış- masını düzenlemekten kolay olduğu için, insan yerine makina is- tihdamı için genel ve kuvvetli bir temayül mevcuttur.

Tarım ve inşaat teknolojileri kadar, sanayi ülkelerinde geliş- tirilmiş olan imalat teknolojileri de, Üçüncü Dünya Ülkelerinin ih- tiyaçlarına tam olarak cevap verememektedir. Zira bu teknolojiler büyük ,miktarlarda sermayeye ihtiyaç göstermek ve sınırlı ölçüde istihdam imkanı yaratmakla kalmamakta ayrıca, genellikle, ,mahal- len 'üretilmeyen malzeme kullanmakta, uzak pazarlarin 'ihtiyac ını karşılamak üzere büyük 'miktarlarda üretimde •bulunmakta ve niha- yet, hassas bakım ve tamir hizmetlerine ihtiyaç yaratma:ktadır. Ge-

lişmekte olan ülkelerde, her ne ,kadar, büyük ölçüde üretimin ma-

liyeti 'düşüreceği kabul edilmekte ise de, bu kabul genellikle yan- lış sonuçlar vermiştir. Zira pek çok durumlarda fabrikalar tam ka- pasite ile çalıştırılamamalkta; yani, hem tesis için harcanan .serma- ye etkin olarak ;kullanılamamakta, ,hem de istihdam imkanı normal kapasitenin çok altında kalmaktadir. Bunlara ilâve olarak lbüyük ölçü- de merkezi üretim, hammadde tedariki ve ,maımul maddelerin ğıtırm 'için, güvenilir 've ucuz ulaştırma hizmetlerine ihtiyaç ,çjös- termekte; fakat, gelişmekte olan 'ülkelerin pek çoğunda sınırlı ulaştırma tesisleri müessir bir şekilde çalıştırılamamakta ve ula- şım pahalı olmaktadır.

Bu tip problemlere ilişkin delillerin dağ gibi büyümesi sonucu.

dikkatler, Ikalkınrnayı teşvik eden küçük çaplı ve işçi yoğun sanayi dallarında yoğunlaşmaya başlamıştır. Gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda imalâtla ilgili istihdamın büyük bir bölümü, köy sanat-

pecya

(12)

10 YOĞUN İSTİHDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJILER

kârlarından tekstil üreticilerine kadar değişen küçük tesebbüsler tarafından sağlamaktadır. Ancak bunlar, sermaye ve pazara açıl- ma innkânından yoksun ,bulunmakta ve çok sınırlı bir parayla. çalış- mak durumunda kalmaktadırlar.

Yerlerine büyük •ünitelerden oluşan sanayileri ikame etme ye- rine, bu küçük çaplı sanayilerin teşvik edilmesi teşebbüslerinden bir kaç ülkede olumlu sonuçlar alınmıştır. Çin'in kır sanayileri bu konuda iyi bir misal teşkil etmektedir. Yapılan tahminlere göre ha- len Çin'de çimento, gübre, demir-çelik, tarım makinaları, tekstil, mamul gıda maddeleri gibi ürünler üreten 500.000 kadar küçük sa- nayi ünitesi mevcut bulunmaktadır. Bu küçük ,üruiteler esas itiba- riyle mahalli malzeme kullanmakta ve mahalli ihtiyaçları değerlen- dirmektedir. Bayındırlık hizmetlerinde olduğu gibi Çin'de kırlık yö- relerdeki imalât hizmetleri de tarımdaki verimliliği arttırma amacı- na yönelmiş bulunmakta; bu suretle fabrikalarda do ğrudan doğruya, tarlalarda ise dolaylı olarak istihdam yaratılmış olmaktadır.

Her ne kadar Çin'deki küçük ölçekli kır sanayiinin etkin olma- dığı ileri sürülmekte ise de 1985 yılında ASD. Milli ilimler Aka- demisinin himayesiyle Çin'i ziyaret eden bir A.B.D. uzmanlar gu- rubu, bu sanayiin kırlık yörelerin gelişmesini teşivk etmekte mü- essir olduğunu tesbit etmiştir. Ancak, Çin'in 1950'lerin sonlanyla 1960'ların başlarında başlattığı «Ileriye Doğru Büyük Atılım» döne- minde kurulan küçük boyutlu demir-çelik tesislerinin başarısızlığa

uğraması da, bazı sanayi dallarında, verimliliği ve tesisin yaşama

inikânını ,korumak kaydıyla, ölçeği iküçültme imkânlarının sınırlı kaldığını göstermiştir.

işçi yoğun, küçük ölçekli sanayiler Güney Kore ve Milliyetçi

Çin'in kalkınma politikalarında da önemli bir rol oynamaktadır. Bu küçük ölçekli sanayiler; tarımla imalât sanayiini ibirbirine bağla- makta ve bu ülkelerde kurulmuş bulunan büyük ölçekli modern sa- nayi dallarına girdi temin etmektedir. Milliyetçi Çin, sanayiini yay- mak ve çiftçilikle sanayi sektörlerini baştan itibaren bütünleştir- mekle, Kıta Çin'inde de olduğu gibi, kırlık yörelerden şehirlere gö- çün sınırlı tutulmasım başarabilmiştir.

Hindistan'da küçük ölçekli, işçi yoğun sanayi konusunda yay- gın bir tecrübeye sahip bulunmaktadır. Britanya'ya ıkarşi bağımsız- lık kazanmak amacıyla halkına liderlik ettiği sıralarda Gandhi

de

hayalinde büyük halk kitlelerince gerçekleştirilen yaygın bir üre- tim tarzını canlandırmaktaydı. Bundan dolayıdır ki bağımsızlık ha-

pecya

(13)

YOĞUN ISTIHDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJILER 11

reketinin sembolü olarak çıkrık seçilmişti. Ancak, 1950 ve 1960'

!anda Hindistan Hükümeti, şehirlerde yer alan büyük ölçekli sa- nayiler için büyük yatırımlar yapmayı tercih ederek Gandhrnin ha- yalind<eki kulübe ve 'köy sanayii kavrannmın geri plânlara atılması- na yol açmıştır. Fakat, yaygın bir şekil alan köyden şehire güçle birlikte, gittikçe artan gizli ve açık işsizlik, kırlık yörelerde üret- ken ve düşük maliyetli iş imkanları yaratmak amacıyla dikkatlerin yeniden yaygın endüstri ,dallarının arzettiği potansiyel üzerinde toplanmasına yol açmıştır. iktidardaki Janata (Halk) Partisi 1977 Kasımında şehirlerde kurulmuş olan tekstil, ayakkabı ve sabun ima- latıyla ilgili fabrikaları söküp <köylere nakletmeyi vaadetmiştir.

Yerli araştırma ve geliştirme çalışmalarıyla, çoğu zaman, ima- lat sanayiinde ithal malı teknoloj:ilerin yerini alabilecek yeni alter- natifler geliştirmek mümkün olabilmektedir. Bunun iyi bir misali Hindistan'da geliştirilen küçük ölçekli şeker sanayiidir. 1950 ve 1960'larda, Hindistan'da mahallen yetiştirilmekte olan şeker ,kamı- şından beyaz şeker elde etmek için pek çok modern şeker fabrika-

sı kurulmuş, fakat, uzak bölge çiftçilerinin şeker ,kamışlarını fab-

rikalara satmaları da sağlanamamış; diğer yandan, mevcut fabri- kaların üretilen şeker kamışının tamamını işlemesi de mümkün olamamıştı. Bu durumda Uttar Pradesh Eyaletindeki Planlama, Ara ş- tırma ve Uygulama Enstitüsü, mahalli pazarların ihtiyaçlarına uygun olan bir alternatif teknoloji geliştirdi. Bu iki teknoloji arasında ya- pılan bir ,karşılaştırma lle şaşırtıcı sonuçlar elde edilmiştir. Mese- la 28 milyon Rupi ile ,kurulan ve yaklaşık olarak 12.000 ton şeker üreten bir ıbüyük fabrikada sadece 900 görevli çal ıştırılabilirken, aynı yatırımla 30.000 ton şeker üreten 47 küçük fabrikada 10.000

kişiye iş imkanı sağlanabilmektedir.

Bu misallerden de anlaşıldığı gibi bazı ülkelerde iş ıimkanrnı ar- tırmak amacıyla planlanmış bulunan düşük maliyetli teknolojiler, gittikçe artan bir uygulama imkanına ,kavuşmaktadırlar. Fakat, bu sonuçlara bakarak, yüksek teknoloji . yerine başka alternatiflerin seçilmesinin arzettiği güçlüklerin hafife alınmaması da gerekmek- tedir. Bütün teknoloiilerin yaygın bir kullanıma mazhar olmadan

önce, geliştirilmesi, denenmesi ve mahalli şartlara uydurulması gerekmektedir. Düşük maliyetli teknolojiler de bu kurala bir istisna

teşkil ,etmemektedir. Ayrıca, üretim ameliyesini küçültmek ve ma-

halli personelle bakım ve idamesi sağlanabilecek olan alet ve ekip- mani geliştirebilmek için de dikkate değer bir hünere ihtiyaç duyul- maktadır. Zira, genellikle mali kaynaklardan yoksun olan küçük

pecya

(14)

12 YOĞUN İSTİHDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJİLER

üreticiler, etkinliği ispatlanmamış teknolojilerle deney yapmak du- rumunda da değillerdir.

itibar ;kazanma saiki hükümetlerin, daha :iyi alternatifler' var olduğu halde, en son modern teknolojileri seçmesinde müessir ol- maktadır. Gelişmekte olan !ülkelerin önemli !bir ıbölümü yerli araş- tırma ve geliştirme çalışmalarından yoksundur. Keşif ve yenıilikler- e bulunabilmek için de ıkapasiteleri aşırı ölçüde sınırlıdır. Bunla- ra ek olarak, bir yandan modern sanayi sektöründe faaliyet gös- teren güçlü sendikaların tesiriyle işçi ücretleri yükseltilirken; di- ğer yandan, hüikümetlerce sübvanse edilen kredi düzenlemeleri, vergi muafiyetleri ve müıbalâğalı döviz değişim oranlariyla sermaye değeri suni olarak düşürüldüğü zamanlarda, iş gücü tasarruf eden sermaye yoğun teknolojilerin seçilmesi yönünde kuvvetli bir teşvik oluşmaktadır.

Bunlardan daha önemlisi, adaletsiz toprak !rn;ülkiyet düzeninin iyileştirilmesi, kredi sisteminin yeniden düzenlenmesi, küçük çift- çi ve imalâtçılara destek sağlanması gibi gelirin yeniden bölüşül- mesini sağlayan sosyal ve siyasi değişlkllkler yapılmaksızın uy- gun teknolojilerin halka 'benimsetilmesinin fevkalade mü şkül olu- şudur. Zira, mevcut düzenden yarar sağlayan gruplar daima, maki- neleşmiş çiftlikleri, büyük ölçekli imalât ve bunlar gibi moderniiği temsil eden diğer unsurları sav;unmaktadırlar.

Mevcut eğilimler değiştirilmediği takdirde gelişmekte olan ül- kelerin önümüzdeki on yıllık dönemlerde işsizlikle ;karşılaşacakları kesin bir şekilde !sbylenebildiği halde, sanayi ülkelerinin gelecekte nasıl bir durumla karşılaşabileceklerini tahmin etmek oldukça güç olmaktadır. Gelecekte nasıl bir durum ortaya çıkarsa çıksın, sa- nayi ülkeleri dünyasında halen hüküm sürmekte olan işsizlik oranı bile kayıtsız ikalmamızı imkânsız !kılacak bir orana çıkmış bulun- maktadır. 1975 yılında Kuzey Amerika, Kuzey Avrupa ve Japonya'da

işsizlerin sayısı 17 milyona ulaşmıştır. 1977 Aralığında Kanada'da

işsizlik oranı, % 8,5'e; Kasım ayında Avrupa Ekonomik Topluluğu- nun dokuz ;ülkesindeki işsizlerin sayısı, tarihte ilk defa, sekiz !mil- yona çıkmıştır. 1978 yılında A.B.13.'ndeki genel işsizlik oranı düş- mekle ;beraber bu oran !halen, 'birkaç yıl öncesine kadar kabul edil- mesi mümkün olmayan bir düzeyde seyretmektedir. Bu ülkelerde- ki işsizlik vaıkıasında enerji prdbleminin ;büyCile bir payı mevcuttur ve bu problemin hakim bir faktör olarak devam edece ği bilinmek- tedir. 1976-77 kışında A.B.D.'nde 1,8 milyon kişinin işsiz kalması-

pecya

(15)

YOĞUN İSTİ HDAM SAĞLAYAN TEKNOLOJ İ LER 13

na, doğrudan doğruya, bu ülkede ortaya çıkan tabi? gaz açığı sebep olmuştur. Batı Dünyasında işsizlik oranının bugünkü yüksek düze- ye çıkmasına sebep olan ekonomik sıkıntıların temelinde,' kısmen de olsa, enerji fiyatlarındaki yükselmeler yatmaktadır. Enerji tek- nolojileriyle ilgili olarak yapılan seçimlerin istihdam 'konusunu doğ- rudan doğruya ve dolaylı olarak etkileyeceği hususu kesinlikle bi- linmektedir.

Büyük çapta üretim yapan kömür ve nükleer enerji ile çal ışan tesisler büyük sermayeye ,gerek gösterecek fakat, çok sınırlı bir iş imkanı yaratacaktır. 1975 yılında Ford Yönetimince geliştirilen böyle bir enerji politikasının 1985 yılına kadar 1 trilyon dolarlık bir sermayeye ihtiyaç göstermeleri beklenmektedir. Bu, mevcut kamu ve özel yatırım ,imıkanlarının % 75'ini yutacak olan bir miktara te- kabül etmektedir. Bu oran halen % 25'dir. Böyle bir programa, bir kısım fonların ekonominin işçi yoğun diğer sektörlerinden enerji sektörüne transferini gerekli ikılacaktır. Buna mukabil tabii kaynak- ların korunmasına yönelik programlar nisbeten sınırlı bir serma- ye ile 'büyük ölçüde yeni iş imkanları yaratmaktadır. Son zamanlar- da yapılan çeşitli çalışmalar güneş enerjisiyle ilgili olan teknoloji- lerin de son derece işçi-yoğun olduğunu ortaya koymuştur.

Kaliforniya eyaletinde uygulamaya konacak olan , güneş ener- jisi ile ilgili iddialı bir programın istifidama etkisi ile ilgili olarak yapılan bir tahmne göre, 1980'lerde bu programdan dolayı yılda 377.000 yeni iş imkanı yaratılabilecektir. Bu oranda bir yeni iş ya- ratılması sonucu, halen Kaliforniya'da mevcut işsizlik oranı yarıya inecektir. Diğer •bir çalışmada ise, Kaliforniya'da tartışmalara konu olan «Sun desert» nükleer enerji tesisinin inşaat ve işletmesiyle doğrudan doğruya veya dolaylı olarak sadece 36.300 yeni iş imka- nı yaratmasına karşılık, aynı miktarda enerjinin güneşten yararla- nılarak elde' edilmesi halinde 241.000 yeni iş imkanının yaratılabi- leceği ortaya konmuştur. Ayrıca önemli olan diğer bir husus da, dev enerji tesislerinin inşaatında gerekli olan işçilerin bir yerde toplanması ve 'küçük toplumların hayat düzenini bozmasına karşılik, güneşten yararlanarak enerji üreten teknolojilerin işçilere oldukla- rı yerde ■i ş imkanı yaratmakta oluşudvr.

1950 ve 1960'larda gerçekleştirilen oranda ıbir ekonomik büyü- meye dönıüşün uzak bir hayal olduğu bir sırada, bu seviyede bir işsizlikle karşılaşan hükümetlerin, ister sanayileşmiş ister geliş- mekte olan ülkelerde olsun, teknoloji seçimi ile istihdam arasında- ki ilişkilere daha fazla dikkat göstermeleri zaruri olmaktad ır.

(EconomIc Impact No. 25 1979/1)

pecya

(16)

ULUSLARARASİ KOOPERATIF BİRLIĞI BAYRAĞININ KÖKENI

Yazan : Dr. G. Fauquet Çeviren : Fethi ÜLKÜ

Uluslararası Kooperatif Birliğinin, 'gökkuşağının yedi renginden oluşan bayrağı, kesin olarak 1923'de kabul olundu. O zamandan be- ri bu bayrak tüm dünyada kooperatifçiliğin amblemi oldu. Her koope- ratif gösterisinde yerini aldı.

Yedi renkli bayrağın Birlik tarafından benimsenmesi, ilk kez 1896'da Paris'te yapılan 2. Birlik 'Kongresinde Familistre de Guise delegesi F. ıBernardot'un önerisi üzerine sağlandı. Bernardot öne- risinde şöyle diyordu

«Yeni bir fikir ortaya çıkınca, birleştirici ve uğrunda savaş verdiğimiz davayı anımsatan yeni bir simgeye gerek duyulur. Bu nedenle Uluslararası Kooperatif 'Birliği için bir bayrak meydana getirilmesi isteğinde bulundu.

«ıBu bayrak, dünyayı aydınlatan büyük ışığın. elementleri ola- rak prizmanın yedi renginden ,oluşmaludır. Bu bayrak insanlık için bir birleşme simgesi, bizim için ise en iyi dileklerle beklediği- miz sosyal yenilik göstergesi görevini yapmal ıdır. Bu, kooperatif- çilik törenlerinde her ülkede, evrensel ıkardeşliğin, ,genişlemiş bir vatan anlayışının işareti olarak kendi ulusal 'bayraklarının yanın- da dalgalanmalıdır.»

Konu, raportör Charles Robert'in önerisi üzerine, Birliğin merkez komitesine gönderildi. Ama yedi renkli bayrak fikri orta- dan kalkmadı. Charles Gide'nin «Gooperation» adlı dergisinde

«Propaganda Konferansı» 'başlıklı bir makale ile onu destekledi.

yazı şöyledir :

«Bu Birlik, sadece ekonomik ve ticari anla şmazlıkları gider- mekle kaimayacak, hatta ümid edilir ıki siyasi ve askeri anlaşmazlık- ları da ortadan ,kaldırabilecektir. Liberal ekolün ve Manchester eko- lüne bağlı ekonomistlerin de tutkuları böyle olmuştur. 'Bu ekono- mistler özgür-alışverişin ve biri diğerinin ardından barışın egemen- liğini haber vermişlerdir. Oysa bunlar asla bir arada görülemiyen

pecya

(17)

16 ULUSLARARASI KOOPERATIF BAYRAĞININ KÖKENİ

şeylerdi. Durum böyle iken Manohester yak ınında yeni bir okul meydana gelmiş, o da dünyadaki tüm insanları en iyi niyetle blrleş- tirmek amacını ele almıştır. Bu alanda Manchester'in büyük tüc- carları başarısızlığa uğramışlardı, ama sade işçiler istekleri ger- çekleştireceklerdi. İşte, onların yavruları olarak henüz doğmuş bu- lunan bu Uluslararası Kooperatif Birliği'nin artık bayrağı olacak ve bunun renkleri falansterienlerin(') ki gibi «Birlikte Çe şitlilik» an- lamiyle [prizmanın yedi renginden oluşacak. «Uygar» Devletlerin amblem olarak [kullandıkları kartal, arslan gibi bir sürü vahşi hay- van topluluğu yerine, bundan böyle bu topluluk, sıkılan iki el( 2) bi- çiminde ifadesint bulan kardeşlik amblemini yükseltecek.

Jean Gaumont'ıun 2 Temmuz 1927'de «Action Coope. rative»de yayınlanan bir makalesiyle, Fourier'e bağlı arkadaşlarının bağlılık hakkında amblemde yedi rengi korumak istediklerini öğreniyoruz.

Bu amblem «davranışları, içgüdüleri, ihtiraslar' değişik bir dünya birliğine simge olacaktı. Fourier'nin ölümünü izleyen yıldan itiba- ren her sene şenliklerle yıldönümü [kutlama geleneği [kuruldu. Bu vesile ile simgesel yedi renkli biçimler altında duvar kaplamalara, programlara ve süslemelere yer verildi.

Daha sonraları, ikinci imparatorluk sırasında, doktor Barrier'- nin yönetiminde meslek ortakları okulu oluşunca ve 1[865'de süre- gelen saklı gelenekler gereğince, Fourier için hazırlanan ölüm yıl- dönümü töreninde, masanın, salonun «Değişik görünüş içinde Bir- lik» ustasının düşüncesine uygun bir falansterience hazırlanmış süslemede gökkuşağının yeniden ortaya çıktığı ve okulun şefi ta-

1) Falansterien (Phalansterien), Fourier toplumculuğunda emekçilerin ortaklığı.' 2) «Cooperation : Conference de Propagande» adlı eserin ikinci baskısındaki

metne göre (1906), 1894'de (Fransız Kooperasyon Almanağı)nın ilk metnin- de Charles Gide şöyle demişti : «Birlik, kendi bayrağında kartallar, arslan- lar ve diğer vahşi hayvanlar yerine, sılmış iki el resmini amblem olarak yükseltecek.» Bu makaleyi 1900'deki ilk baskından •alırken Charles Gide, Birliğin ambleminin «sılmış iki el» olarak gösterildiği görülür. Ancak 1896 da Bernardot'nın yayınlanan düşüncesine göre bu ambleınin yedi renkli bay- rak üzerine yerleştirilmek istendiği de anlaşılmaktadır.

1923'de yedi renkli bayrağın önerilip kabul olunması sırasında seçim hakkında belirleyici rolü Charles Gide'nin telkini sağlamıştır. Yoksa o za- man çoktan unutulmuş olan Bernardot'nun önerisi üzerine değil. E. Poisson'- un 2 Temmuz 1927'de yazdığı «Action Cooperative» —bunu zikrettiğimiz için bizi affetsinler— onu şöyle anlatıyor: Önerinin düzenlendiği bir yolculuk rasında Dr. Fauquet dostumuz Gide'in gökkuşağını bana hatırlattı ve Bir-

liğin icra Komitesine böylece önerildi.

pecya

(18)

ULUSLARARASI KOOPERATIF BIRLIĞI BAYRAĞININ KÖKENI

rafından önerilen simgesel amblemin ele alındığı görüldü. Ama Fa- lanstere ütopyası hemen hemen herkes tarafından terkedilmişti.

Şimdi kooperasyon, «gerçekleştirmenin en iyi çaresi olarak görü- lüyordu artık. iBonnard'a bağlı fourier'cilerin çoğu, örneğin Jules Duyal, Achille Mercier, Doktor Barrier, Charles Dameth ve daha birçokları ,kooperatifçi oldular.

«Gerçekleştirici» denilen Fouier'ciler arasında en yapıcı olan- larından ve eserleri zamanın deneylmine en çok dayanıklı olanla- rından biri, Familistere de Guise'in kurucusu A. Godin oldu.

Bernardot, Birliğin 1896'da Paris'te yapılan kongresine Fami- listere de Guise'in delegesi olarak katıldı ve Birliği bir bayrakla do- natmak amaciyle sunduğu öneri metni tamamen Fourierist gelene- ğine uygundun

*

Charles Gide, Uzes'te Fourieriste Auguste Fabre ile görüşme- leri sırasında, «deha çılgın!» dediği Fourier'e karşı gençlik çağından beri sempati duyduğunu anlattı.

A. Fabre, Godin'in bir dostu idi. Onun çağrısı üzerine Guise'e gitti. Orada birkaç yıl Familistere'in statü ve tüzük düzenlemesi çalışmalarına katildi. Hattâ orada ortak işçi olarak çalıştı. Nimes'e dönüşünde kendini kooperatif işlerine verdi. Çabalariyle Boyve'nin bu alandaki faaliyetine katkıda bulundu. Nihayet onunla birlikte Charles Gide'in desteğini sağladılar ve Nimes okulu böyle doğdu.

Charles Gide, A. Fabre ile yaptığı teimaslardan sonra, Fourier hakkında sürekli bir yakınlık duydu. 8 Nisan 1896'da Nimes'te ver- diği ilk konferansta konu olarak, «Fourier'nin öngörüleri» ba şlığın!

seçti. Kısa bir zaman sonra «Fourier'den Seçme Eserler» adiyle bir kitap yayınladı. 1922 ve 1923 yıllarında ise O, College de France'da- ki derslerinin birçoğunu, ıkooperatifçiligin öncüsü olan Fourier'e ayırdı.

*

Böylece, Birliğin Fourier'ci geleneğe uygun bir bayrağa kavuş- ması Godin ve Bernardot ile Fabre ve Charles Gide'in sayesinde ol-

3) Vansıttart Neale ve E. O. Greening'in girişimleriyle 27 Ağustos 1892 günü Londra'da düzenlenen toplantıda Bernardot, Froment de la Maison Leclaire'in eşliğinde, Familıistere'in delegesi olarak hazır bulundu. Bu toplantıda, Ulus- lararası Kooperatif Birliği'nin temeli atıldı. Bernardot, Fransız Kooperatif Bir- liği'nin üyesi oldu. Birçok kez de kongrelerde oturum başkanlığı yaptı.

pecya

(19)

18 ULUSLARARASI KOOPERATİF BİRLİĞİ BAYRAĞININ KÖKENI

rrruştur. Biliyoruz ki Fransa'da(4) Fourier, İngiltere'deki Owen gibi,

yandaşlarının, doğrudan doğruya 'kooperatifçiliği gerçekleştirdikleri- ni kabul etmemektedir. Ama bu iki büyük ∎ürtopya adamına ruh veren dirlik ve düzeni sağlama aşkı tüm ülkelerde ıkooperatifçilere de aynı derecede güç vermekten geri kalmadı.

Bugün dünya çapında olan, bağrında çeşitli ve değişik yöntem- lerde kooperatif çalışmalarını barındıran Uluslararası Kooperatif Bir- liği, kendi adına, «değişiklikler içinde birlik» biçiminde belirlenmiş fourier'ai döviz' ,almakta haklı sayılır. Bayrağa ise ışıklı bir simge- dir.

(Le Cooperateur suisse, 2 Ekim 1946)

4) Cf. Jean Gaumont. Charles Fourier (1857-1937)'yi, ölümünün yüzüncü y ıldö- nümünde anmak için heykeli önünde yapılan konuşma.

Revue des Etudes coopöratives, Ocak-Mart 1938.

pecya

(20)

ÇAĞDAŞ KOOPERATİF KURULUŞLARDA KENDI KENDİNİ FİNANSE ETME SORUNLARI

Nurel ÜNER

Giriş

Gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkelerde kooperatifler her geçen gün büyük anlam, değer ve önem kazanmaktadırlar. Kimi ülkelerin hükümetleri halkın yaşam düzeyini yükseltebilmek amaciyle kalkınma programlarında ,kooperatiflerin ve kooperatifçe kuruluşların gelişmeleri için büyük özen ve kolaylık ıgöstermekte, hatta etkili ol- maktadırlar.

Bu nedenle günümüzün ekonomik birinnlerinden olan bu demok- ratik ıkuruluşlar, ticaret yarışmasına dayanan bir sistem iginde tu- tunabilmek ve kendilerine daha iyi bir yer açabilmek için var güç- leriyle tığraşilarını sürdürmekte ve bunun için büyük çabalar harca- maktadırlar.

Özellikle yeni kurulmuş ve ortakları= finans gücü yönünden zayıf olan az gelişmiş, ya da gelişmekte olan ülkelerde rastlanan kooperatiflerde ilk aşamada karşılaşılan kaynak (=sermaye = ka- pita! = Epasifte finans gücü, aktif ekonomik ve finansal varl ık) sorun- ları olmaktadır.

Kooperatiflerin işletmelerini ıüretime geçirebilmek ve ortakları- nı ekonomik yönden destekleyip özendirebilmek için, finansman kay- naklarını aramalar' ve finansal bir güce sahip olmak istemeleri do- ğaldır.

Uğraşılarına yeni başlayan ve ortak öz kaynak (öz sermaye) pay- larının belli bir diliminin parasını henüz almış bulunan ıkooperatif, önce finansal güçlüklerle ikarşılaşacak sonra da kredi bulma olanak- larını araştıracaktır. Kredinin sağlanmasında ve alımında yeni kurul- muş olması nedeniyle birtakım sorunlarla !karşılaşacaktır, bu sorun- ların da kolayca çözümlenmesi beklenmemelidir.

Başlangıçta bu gibi sorunlarla karşılaşan her kooperatif kurulu- şu, gelecekte kendisini öz varlıkları ile yönetme olanaklarını yarat-

pecya

(21)

20 ÇAĞDAŞ KOOPERATiF KURULUŞLARDA KENDI KENDİNİ FİNANSE ETME SORUNLAR!

maya çalışacak, ku∎ şkusuz her girişimci gibi kendi kendini finanse et- meyi yeğleyecek, gelişen ticaret yarışması sisteminde varlık gös- termek, gelişmak ve yükselmek amaciyle pazarda kendisine bir yer açabilmek ve bu yerde uzun süreli olarak tutunabilmek için yat ırım- lara gitmek ve bunun için de güvenli sayılan kaynak düzeyine ulaş- ma gereksinimini duyacaktır.

Kendi Kendini Finanse Etme (Otofinansman)

Kooperatif işletmelerinde finansman, dıştan ve içten olmak üze- re ikiye ayrılmaktadır. Konumuz gereği içten finansman 'üzerinde du- rulmuştur.

içten finansman, alt bölümlerine göre ortağın kooperatifi finan- se etmesi (yani öz kaynak ile finansman) ve kooperatifin ya da ∎ letmesinin kendi kendini ,kazanç payı ile finanse etmesi olarak ikiye ayrılmaktadır. Erlâçin'e göre kendi kendini finarise etme konusu;

takvim yılından başlayarak yıl sonuna değin toplanan ve dağıtıma bağlı kılınmayacak kazanç payları ile ilgili bulunmaktadır(').

Kooperatiflerde kendi kendini finanse etme denince, dıştan fi- nans yardımı almadan, kuruluşlarin kendi olanaklarından olan finan- sal araçların bir araya getirilmesi ve işletmelerinin amaçları için kul- Inılması anlaşılmalıdır.

Hegner(2) kendi kendini finanse etme ile, 'kooperatifin kazanç- larından ya da başarılarından ve özellikle kendisinin sağladığı kimi özel finansal araçların yönetimini ve bu 'konuda aldığı ve alacağı ön- lemleri anlamaktadır.

Kooperatif işletmelerinde Kendi Kendini Finanse Etmenin Önemi Bir kooperatifte öz kaynağın alımı veya oluşumu olanakları, yani ortakların katılımları ile toplanan kaynak, genellikle anonim ortaklık- lardaki .kaynak olanaklarına ,kryasla daha az ve çoğunlukla daha 'kü- çük ölçüde oluşur. Çünkü ,kooperatif işletmelerinde öz ,kaynağın olu- şumu ve gelişimi ortakların sayısı ile dalgalanma gösterir. Her or- tağın kooperatifin genel 'kurulu'nda yalnızca bir oyu olabileceğinden,

1) Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Erlüçin, Ş. F. : işletme Ekonomisi, Cilt II/1, 9-10. baskı, Izmir 1977, s. 343/...; ayrıca kooperatiflerde iş yılı, koope- ratifin uğraşısını sürdürdüğü ürüne göre takvim yılından ayrılmaktadır.

2) Hegner, Fr. : Die Selbstfinanzierung der Unternehmung als theoretisches Prob- lem der Betriebswirtschaftslehre und der Volkswirtschaftslehre, Bern 1946, s. 34/...

pecya

(22)

ÇAĞDAŞ KOOPERATİF KURULUŞLARDA KENDİ KENDIM FİNANSE 21

ETME SORUNLARI

çok payın satın alınması çekici değildir. Ortak, yasal ıkoşulları yerine getirdikten ve payının tamamını ödedikten sonra ortaklıktan ayrıldı- ğında, katkıda bulunduğu kendi payını geri alır(3) ve ondan ötürü de kooperatifin öz kaynağı azalır, (dolayısiyla de açılacak kredi düzeyi bir ölçüde azalmış olur. Anonim ortaklıklarda ise, ortağın ayrılması durumunda, onun pay belgitini başka birisi satın almış olacağından ortaklık kaynağında (temel sermaye) değişiklik düşünülemez.

Kooperatifler, yasalar ve anasözleşmelerinin gereği olarak bi- .

la'nço zararlarını kapatmak ve diğer (uğraşılarında kullanmak üzere türlü yedekleri oluşturmak ile yükümlüdürler. (Bu yedek kaynaklar, Türk Ticaret Yasası ve Gelir Vergisi Yasası uyarınca kooperatif or- taklarının giriş-çıkışları ile etkilenmeyen ve kooperatifin finansal du rumu için özel anlamı olan öz (kaynağın bir dilimini oluşturmakta- dırlar(4)

Kooperatifler gerekli görülen yatırımlar için, yeni üretim güç- lerinin edinilmesi, işletmelerinin genişletilmesi, teknik gelişmelere uyulması gibi konularda, bu yedek kaynaklardan gerekli ise bağlı ol- dukları üst yönetim ve denetim örgütlerinin onayını alınak koşuluy- la yararlanmaktadırlar.

Kooperatif, kendisini kendi öz varlııklarından finanse ettiğinde, kredide olduğu gibi bu finansman türü, kaynak sağlama giderlerine neden olmamaktadır. Ayrıca kooperatif işletmelerinde kendi ,kendi- ni finanse etme, zarar kapatmanın yanı sıra, kredi (değiminde (kredi için yeterli görülmek) ve likidite plânlamasında da büyük rol oyna- rnaktadır.

Genel olarak kendi (kendini finanse etmenin oluşumu, kazancın dağıtılmaması (biçimindedir, yani yedek 'kaynakların oluşturulması- dır. Bu da açık ya da gizli olarak yapılmaktadır. Açrk yedekler yasa ve yönetmeliklere uygun biçimde kazançtan açık olarak alıkonulmak- ta ve birançoda gösterilmektedir.

Gizli yedek kaynaklar ise, aktif kalemlerin olduğundan az değer verilmesiyle ya da pasif kalemlerin olduğundan çok değerlendirilme- siyle olusturulmaktadır(5).

3) Kooperatiften ayrılan ortağın payı eğer kısıtlayıcı bir koşul yok ise bir baş- ka ortağa devredilebilir, (ortaklığın devri).

4) Bu konuda bkz. Erlâçin, Ş.F. : letme Ekonomisi, cilt II/2, 6. baskı, Bornova - İzmir 1968, s. 128/... ve 190/...

5) Bu konuda geniş bilgi için bkz. Erlâçin, Ş.F. : İşletme Ekonomisi, cilt I, 8. bas- , İzmir 1972, s. 148/...; ve ayrıca Gutenberg, E.: Einführung in die Betriebs- wirtschaftslehre, Wiesbaden 1958, s. 120.

pecya

(23)

ÇAĞDAŞ KOOPERATIF KURULUŞLARDA KENDI KENDINI FİNANS ETME SORUNLAR]

Kendi Kendini Finanse Etme Zorunluluğu

, Ekonomik yaşam sürecinde gerçek olan şudur ki, her girişimci öncelikle kuruluşunu kendisinin finanse etmesini isteyecektir. Eko- nomik yönetim yardımiyle kazanılmış finansal araçlar, yine aynı bi çimde ekonomik olarak işletmenin yaşam sürecinde tutulmak hede- fi güdülecek, böylece yönetimin sürekli olarak risklere( 6) karşı koya- bilmesi için önlemler alınacak ve 'olanaklı görülmesine göre .işlet- mesinin büyümesi ve kendi gücü ile güvenliğinin sağlanması yolu denenecektir. Büyük 'kazançlar sağlayan her girişimcinin bu kazanç- ları yine kendi işletmesinin amaçları için kullanması doğal ve akıl- lıca olan davranış sayılmalıdır. Bu, ekonomik ve demokratik bir 'ku- ruluş olan kooperatif ve onun işletmesi için de böyle düşünülmelidir.

Buradaki tutum, kooperatif için gönüllü bir biri'ktirim davranışı ve öz kaynak için de kaynak tüketime yöneltilmeyerek kazancın öz kay-

nağa eklenmesi bakanından işletmeye özgü biriktirim niteliğini taşı-

maktadır(7).

Satışı artırma gereğinden ötürü ikooperatifler için pazara yöne- lik bir işletme politikasını düzenlemek ve yürütmek zorunluğu doğ- maktadır. Bu, kooperatife ortak olan ve 'olmayanlar' kurulu şa bağla- maya çalışmak ve onların beğenilerini kazanmak, için sürdüre geldik- leri işleri, işlemleri ve ilişkilerini araştırmak ve 'bu gibi kişileri veya frmaları. sürekli olarak 'gözetlemek, demektir. •Kooperatifler uygula- dıkları geleneksel pasif fiyat politikasından uzaklaşmak ve her ge- çen gün artan yatırım yoğunluğunu gözönünde tutarak, plasman ve yatırım aımaçlarina yanıt olabilecek finansal araçları hazır bulundur- mak zorunluluğundadırlar. Ticaret yarışmasına ve teknolojik ilerle- melere açık bulunan pazarlar, 'geleneksel kooperatif işletmelerini, kooperatifçe girişime dönüştürmek ve girişim politikasının her ala- nını (örneğin; finansman, yatırım, alım ve sürüm, depolama ve kre- di politikaları) pazara uymaya ve pazara yol göstermeye zorlam ışlar ve dolayısiyle .kooperatiflerin başarıya ulaşmalarında etkili olmuş- lar, bir bakima da dürtüde ve uyarıda bulunma görevini yapmışlar- dır(8).

6) Risk konusunda geniş bilgi için bkz. Erlâçin, Ş.F. :Işletme Ekonomisi, C. 1, s. 282/...

7) Hagest, K. : Selbstfinanzierung des Betriebes, (Wesen, Methoden, Vortelle, Nachteile), Stuttgart 1952, s. 84 ve devamı ile karşl.

8) Daha geniş olarak bkz., Henzler, R. : Die Entwicklung der Genossenchaft zur Unternebmung; «Der genossenschaftliche Grundauftrag: Förderung der Mitglieder» içinde, Veröffentlichungen der Deutschen Genossenschaftskasse, Cilt 8, Frankfurt 1970, s. 229.

pecya

(24)

ÇAĞDAŞ KOOPERATİF KURULUŞLARDA KENDİ KENDIN' FİNANSE 23 ETME SORUNLAR'

Bir kooperatif kuruluşu, ortaklarını olanak(' görülmesi oranında özendirebilmek için işletmesinin ,kapasitesini iyileştirmek ve ortak- lara daha iyi hizmet götürebilmek amaciyle mevcut kapasitesini ge- nişletmek, girişeceği her yatırınnda kaynağın nasıl oluşacağını ve gelişeceğini plânlamak ve programlanam gerçekleştirmek durumun- dadır.

Büyük durağan değerlere (taşınmaziar, makineler ve donatım araçları, binalar ve tesisler) 'sahip kooperatifler işletmelerinde fi- nansman işlevine değinmemiz yararlı görülmüştür Materyel yatırım- ları için (örneğin; arsalar, stoklar gibi) •bağcılar kooperatifleri, öteki tarımsal ürünleri değerlendiren (kooperatifler ve işletmeleri de yu- karıda sözü edilen yatırımlar için likit araçlara gereksinim duyacaik- lardır. Yapılan yatırtmlardan sonra öz kaynağın hemen likit duruma dönüştürülmesi zorunluluğu, ancak bina ve makineler gibi taşınmaz- ların satışları sonucunda gerçekleşebilmektedir.

Kooperatifler, işletme içi uğraşı alanında gerekli yedek kayna- ğın (sermaye) oluşturulması için; işletmenin teknik darboğazlannın yok edilmesi, rasyonelleştirme önlemlerinin uygulanabilmesi, ayrı ayrı bölümlerin kapasitelerinin genişletilmesi ya da tüm işletmenin genişletilmesi, döner varlıkların çoğaltılması yönünden, pazarlama

alanında satış örgütünün reorganize edilmesi, yapın biçiminin iyileş-

tirilmesi, reklam yapılması v.b. gibi amaçların gerçekleştirilmesi ba- kimı. ndan finansal araçlara gereksinim duyarlar. Finans alanında pa- raya duyulan gereksinim, ancak iştiraklerde ortaya çıkar(9).

Üretici işletmesi olan kooperatifler, gerekli optimal bir öz kay- naktan vazgeçernezler. Çünkü bu öz kaynak materyel yat ırımlarda

ve iştiraklerin finansmanında ya da materyel dışı yatırımlarda (ör-

neğin; reklâm, eğitim ve sosyal hizmetler gibi) büyük rol oynamak- tadır.

Kooperatifler, ekonomik yaşam süreçIerinde kendilerini zarara götürebilecek riskleri de ,beraberlerinde taşırlar. Zarar ortaya çıktı- ğında, onun kapatılmasında yedek kaynaklar kullanılabilir. Eğer koo- peratifler (özellikle tedariık ve satış kooperatifleri) toptancılık (işlev- lerini üstlendiklerinde, şanslarının yanı sıra toptan ticaret ile bir-

9) Bu konuda bkz. Erlâçin, Ş.F. : İşletme Ekonomisi, C. II/1, s. 339; Gûtenberg, E. : a.g.e., s. 97/...; Seifer, A. : Leitfaden für den Unterricht über das laendliche Genossenschaftswesen, 2. baskı, Neuwied 1956, s. 213/... ile karsl.

pecya

(25)

24 ÇAĞDAŞ KOOPERATİF KURULUŞLARDA KENDI KENDIM FİNANSE ETME SORUNLARİ

iıkte gelebilecek risklerin de üstüne gidildi ğini hesaba katmak zo- runluğundadirlarel.

Kazançların dağıtıma 'bağlı kılınmayarak işletmede alıkonulma- siyle likidite güçlükleri hafifletilebilir. Kendi kendini finanse etme- nin, kooperatif° her zaman ıkullanabileceği, ortak giriş-çıkışları ne- deniyle dalgalanan öz kaynak gereksiniminde özelliklerini gerekti ği biçimde değer yargıları içine alabileceği, büyük bir likidite yeleği- nin bulundurulması olanağını vereceği kuşkusuzdur. Finansal ıkanot- lardaki dalgalanmaların (sezon değişmesi ve trendler) karşılanması ya da öz kaynak ile ilgili boşlukların giderilmesi için yedek kaynak- lardan yararlandıabilir. Alım ve satım pazarlarında değişen sipariş nicelikleri, sunu ve istemde fiyatların büyük farklar gösteren biçim- de değişikliklere uğraması sonucunda bunalımlar ile karşı karşıya

Siparişlerin ve fiyat dalgalanmalarının değişikliği, işlet- me 'kapasitesinden sık sık değişik ve farklı biçimde yararlanılması- nı gerektirebilir. Bu da yine öz kaynak gereksiniminin gerektirdiği fi- nansman yöntemi niceliği ile çözümlenebilir. Böyle durumlarda ye- dek kaynaklara el atıldığı görü(ür. Kooperatif ya da işletmesinin çok el atdabilir likit aracının oldukça çok bulunması durumunda likidite- nin yeterli veya doyurucu olmasından ötürü, kooperatif işletmesinin bir bunalım anında 'kendisini bunalımın tehdidinden daha kolaylıkla koruyabileceği gözlemlenir(").

Öz 'kaynaktan arsalara yapılan yatırımlar normalin üstünde ya da olağanüstü durumlar ile ıkarşılaşıldığında kccperatifin sürekliliği boyunca ıbağlı kalmaktadır. Makinıelere yatırılmış öz kaynak payları ise ilke olarak daha çabuk likit duruma dönüştürülebilmektedir. Mal- ların genellikle paraya dönüştürülmesi uzun zamanı alabilir. Bundan ötürü genellikle öteki işletmelerde olduğu üzere, kooperatiflıerde 'de ödeme ıbirimi her an, ödeme birimi gereksiniminden büyük olmak ya da en azından ona denk (eşit) olmak zorundadır. Yani finansal bir dengenin bulunması zorunludur(9.

Likidite nedenlerinin yanı sıra, uygun bir işletme öz 'kaynağının oluşturulmasını zorlayan nedenlerin başında rantabilite ilkesi bulun- maktadır(9. Kendi 'kendini finanse etme, türlü rantabilite hesaplama- 10) Draheim, G. : Die Genossenschaft als Unternehmungstyp, 2. baskı, Göttingen

1955, s. 96 ve Seifer, A. : a.g.e., s. 213 ile karal.

11) Hagest, K. : a.g.e., 's. 91/...; Gutenberg, E. : a.g.e., s. 97/... ile karşl.

12) Gutenberg, E. : a.g.e., s. 113/... ile karal.

13) Bu konuya ilişkin olarak bkz. Erlöçin. Ş.F. : İşletme Ekonomisi, C. I, s. 24/...

ve C. II/2, s. 115/...

pecya

(26)

ÇAĞDAŞ KOOPERATİF KURULUŞLARDA KENDİ KENDNI FİNANSE 25

ETME SORUNLARİ

larında kaynağın bir öğesi olarak düşünülürse de, faiz giderlerine neden olmamaktadır. Yine bu nedenle kendi 'kendini finanse etme veya edilmeye özellikle kooperatif işletmelerinde önem verilmek- te ve onu gerçekleştirmeye çalışılmaktadır. Yedek kaynakların do- yurucu ve çok yüksek olması durumunda, kooperatif işletmelerinin uğraşılarından alınan sonucun da olumlu olacağı ve yedek kaynakla- rın işletme varlığını artıracağı kuşkusuzdur(").

Yukarıda açıklandığı üzere kendi kendini finanse etme ve edil- me, faiz gideri olmayan esnek maliyetin oluşumu olanağını hazırlar.

Pazarların olumsuz gelişme göstermesi durumunda. kooperatif ma- liyet giderlerini hesaplamaktan vazgeçebilir ve 'böylece avantajl ı fi- yatlan gözleyerek ticaret yarışmasınadaha canlı ve aktif olarak ka- tılabilir. Kooperatif işletmelerinin gizli yedek 'kaynaklar ile donanmış olmaları ve ticaret yarışmasına katılmaları durumunda, onların yarış- macılanna 'kıyasla oldukça daha avantajlı duruma gelecelderi değal- dır. işletmenin fiyat politikasının düşük düzeyde tutulması ile, pa- zarların olumsuz durumları atlatılabilir veya Ebunalımlann hafif sar- sıntılar ile geçirilmesi olanağına kavuşulunabilir. Kendi kendini fi- nanse etme 'dolayısiyla böyle durumlarda her kooperatif işletmesine ucuz ve yabancı kaynak gibi risk sorunları olmayan öz kaynakları kullanmak 'için tahsislerde bulunulur(9.

Kooperatifirt yedek kaynakları, alccaklılar 'karşısında riski kar- şılayıcı olarak güven öğesi iş|evini görnnekte, alacaklılar için garan- ti öğesi görevini üstlenmektedir. Bu belki de herhangi bir zorunlu- luk durumunda ortakların kişisel ve zincirlemeli ıkefill'iğine başvur- maya (ya da kooperatif ,mallarının rehine konulmasına) gerek kalma- masında etken olabilir.

Kooperatifler kendi güçleriyle finansman araçlarını sağlamak ve finansmanı oluşturmakla, finansman araçlarının yönetiminde, kulla- nılmasında ve yatırıma gidilmesinde kaynak finanse edenlere karşı bağımsızlıklarını korumaları doğaldır. Ancak, yabancı 'kaynaklar ile finanse edilmenin yeğ tutulmas'iyle ıkooperatif işletmesinin sağladı- ğı kaynakları, amaçlara uygun biçimde kullanması zorunlu olacaktır Kendine özgü ve güçlü öz ıkaynak ya da varlık kooperatife ve onun işletmesine yalnızca genel görünüm vermemekte, 'kendi ken- dine yardımın etkisini de açıkça ortakların gözü önüne sermekte ve

14) Draheim, G. : a.g.e., s. 96 ile karşl.

15) Hagest, K. : a.g.e., s. 94/... ile karşl.

pecya

Referanslar

Benzer Belgeler

Demek ki, 30 Ekim 1974 Çarşamba öğle üzeri (öğleden sonra daha doğrusu) hastaneden çıkıldı böylece.. Ve otelde oda numarası 36

malan, kooperatiflerin yava~, kendi kendine yeterli, i:izerkliklerini gelis;tirici almalanna alanak saglayan· bir tutumla kar~i1anmalarJ geryegini ortaya

Büyük erkek kardeşimin adı Gündüz. Ondan dört yaş küçük olanın

27/1999 sayılı ulusal yasa, sosyal girişim kooperatiflerini “kar amacı gütmeyen ve bağımsız olan, temel olarak sağlık, eğitim, kültür ve diğer sosyal

1adet en az 2 ile 5 Mhz araslnda broadband Veya multifrekans görüntüleme yapabilen Abdominal Ve genel görüntüleme amaçlı elektronik konveks prob

Söz konusu etkinliğin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Milli Eğitim Temel Kanunu ile Türk Milli Eğitiminin genel aııaçlarına uygun olarak ilgili yasal

Garanti makinenin kurulup kullanılmaya başlandığından itibaren 3 (tiç) yıldır ve garanti şartları ile ilgili diğer hususlar idari şartnamede belirtildiği gibi

1 577*****826 DUYGU DÜZGÜN 61,188 AKSARAY İŞLETME 22.09.2021 18:00. KOOPERATİF GÖREVLİSİ