• Sonuç bulunamadı

KAYIP-KAÇAK BEDELİYLE İLGİLİ YARGITAY KARARININ İNCELENMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KAYIP-KAÇAK BEDELİYLE İLGİLİ YARGITAY KARARININ İNCELENMESİ"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAYIP-KAÇAK BEDELİYLE İLGİLİ YARGITAY KARARININ İNCELENMESİ

HAZIRLAYANLAR Sena Gözde YELEK.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ.

Gülsen AYHAN

ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ.

(2)

KAYIP-KAÇAK BEDELİYLE İLGİLİ YARGITAY KARARININ İNCELENMESİ

1.GİRİŞ

Bu makalede Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2014/5503 sayılı kararının

incelenmesi söz konusu olup kararda kayıp-kaçak elektrik bedelinin haksız şart sayılıp sayılmayacağı incelenmiş ve dairece, oybirliğiyle, bu bedelin haksız şart sayılmayacağı sonucuna varılmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında

1

” Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir.” demiştir. Lisans sahibi firmanın elektrik enerjisi üretiminden, tüketicilere ulaştırılıncaya kadar oluşan elektrik eksikliğine kayıp bedeli, enerji nakil hatlarından çeşitli sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan ve borcunu ödeyen diğer tüketicilere yansıtılan bedel de kaçak bedelidir.

Karara konu olayda lisans sahibi şirket kayıp-kaçak bedelini tahsil etme hak ve yükümlülüğünün abonelik sözleşmesine değil, kanuna dayandığını, kanunun Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna elektrik satışlarında uygulanacak

fiyatlandırma esaslarını tespit etme görevini verdiğini ve kendisinin kurumun bu doğrultuda çıkardığı düzenleyici işlemlerine uyduğunu iddia etmekte, tüketici ise elektrik kullanımına ilişkin faturada kaçak kullanım, sayaç okuma bedeli ve diğer kesintiler bedeli adı altında alınan bedellerin iadesini istemekte, Tüketici Hakem Heyeti ve uyuşmazlığın taşındığı ilk derece mahkemesi ise bu bedellerin alınmasının kanuna dayanmadığını ve haksız şart olduğunu belirtmektedir.

İşte bu makalede konuyla ilgili bilgiler verilecek olup Yargıtay’ın bozma kararı değerlendirilecektir.

1 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/7-2454E. 2014/679K.

(3)

II.YARGITAY KARARI İLE BİRLİKTE KAYIP-KAÇAK BEDELİ DEĞERLENDİRMESİ Sanayi Devrimi ile birlikte gelişen teknolojik olanaklarla seri üretime geçilmesi mal dolaşımının çabuklaşmasını gerektirmiş ve önceden bireysel olarak

hazırlanan sözleşmelerden artık çok sayıda sözleşmede kullanılmak üzere ve kullananın önceden hazırladığı tek tip kayıtlara geçilmiştir.(Özel hukuk alanında kişilerin diğer kişilerle ilişkilerini hukuk düzeni içinde serbestçe düzenlemesi kuralına ket vurulmuş olmaktadır)Bu durum standardizasyon ve

rasyonalizasyon sağladığı kadar zaman tasarrufunu da sağlamıştır

2

.Böylelikle sözleşmenin içeriğinin serbestçe belirlenmesi özgürlüğü zamanla güçlü

durumda olan üretici firmalar tarafından kötüye kullanılmıştır. Kuvvetli ve

örgütlenmiş olan firmalar uzman hukukçularla kendi menfaatleri doğrultusunda sözleşmeler hazırlamıştır ve tüketici çoğu zaman bu sözleşmeyi en uygun

içerikle kurmak için ihtiyaç duyduğu bilgi, donanım ve vakte sahip değildir.

Genellikle ,tekel durumundaki firmalar karşısında tüketici bu sözleşmeleri imzalamaktan başka çare bulamamış bu da dengenin tüketici aleyhine bozulmasına neden olmuştur. Bu durum tüketicinin korunmasını ve bozulan taraf eşitliğinin bir nevi dengelenmesini gerektirmiş, kanun koyucuyu çeşitli emredici hükümler koymaya sevk etmiştir.

Burada sözleşmesel bir evrim görmekteyiz. Genel işlem şartlarının

sözleşmelerde kullanılmasıyla beraber ;kişilerin karşı tarafla tartışarak,pazarlık yaparak hazırladığı sözleşmelerden standart sözleşmelere geçilmiştir. Borçlar Kanununumuzun 20.maddesinde genel işlem koşulları bir sözleşme yaparken düzenleyenin ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanmak amacıyla,

önceden tek başına hazırlayıp karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri olarak tanımlanmaktadır. Genel işlem şartları ihtiva eden sözleşmeler iltihaki

sözleşmeler

3

, standart sözleşmeler gibi adlarla da anılmaktadır. Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin

4

de iltihaki sözleşmelerle ilgili tespitleri mevcuttur. Buna göre: “ İltihaki sözleşmeler ;bir kamu hizmeti ifa edip hukuken veya eylemli olarak tekellik arz eden ve tüketicinin bağlanması gereken (PTT , doğalgaz ,elektrik) standart hükümler içeren ve tüketicilerin olduğu gibi bağlanmak zorunda olduğu sözleşmelerdir. Bu sözleşmelerde taraflardan biri olan idare önceden sözleşme koşullarını hazırlayarak bir icap şeklinde umuma arz eder ve

2 Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2012.

3 Kocayusufpaşaoğlu, Borçlar Hukukuna Giriş, İstanbul, Sayfa 226.

4 Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 1996/6580E. 1996/7435K.

(4)

hizmetten yararlanmakta olan yurttaş bunları kabul etmek zorunda kalır. Genel işlem şartlarını önceden tespit eden taraf bunlarda değişiklik yapmak

zorundadır.” Ancak Yargıtay’ın bu kararı 1994 yılına aittir, bizim inceleyeceğimiz kararda sözleşmeyi hazırlayan taraf idare değil lisans sahibi firma olmakla

şüphesiz açıklamalar bu konu için de geçerlidir.

Genel işlem şartları hukuk düzeninin sınırlarını sonuna kadar zorlamakta ve her konuda düzenleyenin menfaatine, karşı taraf aleyhine olan hükümleri, tartışmasız kabul ettirmeyi amaçlamakta ancak ;hiçbir genel işlem şartı kanunun emredici hükümlerini değiştiremez veya kaldıramaz.

Hukukumuzda genel işlem şartları konusunda çeşitli düzenlemeler

yapılmıştır. Bu düzenlemeler kaynağını Anayasa ve Avrupa Birliği süreci yoluyla kabul edilen AB Direktiflerinden almaktadır. Sosyal devlet ilkesi ve ekonomik olarak güçsüzlerin korunması Anayasada yer alırken, Haksız Ticari Uygulamalar Hakkındaki AB Direktifi de tüketicinin daha yüksek seviyede korunmasını

amaçlar.98/6/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey direktifleri de AB süreci yoluyla kabul edilmiştir.

Genel işlem şartları tüketici hukukunda haksız şartlar olarak ifade

edilmektedir, genel işlem şartları için yaptığımız açıklamalar haksız şartlar için de geçerlidir. Burada haksız şartların genel işlem şartı ihtiva eden sözleşmelerde olabileceği gibi, böyle bir niteliğe haiz olmayan bireysel sözleşmelerde de yer alabileceğini belirtmek gerekir

5

.Zira 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 5.maddesindeki haksız şartlar tanımından da bu sonuca varabiliriz.

Buna göre haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dahil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır. Karara konu olayın söz konusu olduğu tarihte yürürlükte olan 4077 sayılı T.K.H.K’un 6.maddesinde de haksız şartlar tanımlanmıştır; müzakere edilmeme şartı burada da aranmakla, hak ve yükümlülüklerin dengesizliğinde kıstas iyiniyet kuralına bağlanmıştır.

6502 Sayılı T.K.H.K’nun genel gerekçesinde tarafların asli edimleri arasındaki dengenin asla denetim konusu olmadığından, burada artık objektif adaletin yerini piyasa adaletinin aldığından bahsetmiş ancak bunun istisnasının

5 Çınar, Ömer .Tüketici Hukukunda Haksız Şartlar ,2009, İstanbul, Sayfa 5.

(5)

saydamlık ilkesine aykırılık olduğu belirtilmiştir. Saydamlık ilkesine aykırılık bahsi geçen gerekçenin maddesi olan 5.madde de yer almasa da MK M.2 de düzenlenen dürüstlük kuralı genel hüküm olduğundan buraya uygulanmakta ve tüketiciyi korumaktadır. Zira aşağıda ele alacağımız karar incelemesinde olduğu gibi kayıp-kaçak bedelinin tahsili faturalarda gösterilmeyerek saydamlık ilkesi ihlal edilmiştir. Ayrıca ekonomik bakımdan güçsüz olanların korunması

Anayasada belirtilen sosyal hukuk devleti ve iktisadi, sosyal hayatın adalete göre düzenlenmesi eş söyleşisiyle sosyal adalet ilkelerinin gereğidir. Yasal dayanaklardan söz ediliyorken aşağıda esas numarası verilen kararda da değinildiği gibi hakim MK m.1’e dayanarak karar verirken MK m.2/1’e göre sözleşme özgürlüğüne tüketici lehine sınırlamalar getirebilir

6

.Bu maddeye göre herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uygun davranmalıdır. Hakların kötüye kullanılmasını kanunun korumayacağı açıktır. Sözleşme serbestisi adı altında ve kanunu dolanma yoluyla yapılan sözleşmelerin korunmayacağı da pekala açıktır.

Haksız şartlarla ilgili verilen genel bilgiler sonrasında kararımızı incelemeye geçebiliriz. Karar, Yargıtay 3.HD 2014\2918 esas ve 2014\5503 sayılı karardır.

Öncelikle olayı özetlemek gerekirse elektrik abonesi olan davalı elektrik faturasında kayıp-kaçak bedeli olarak belirtilen bedellerin iadesi için Deveci Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurmuştur. Tüketici Sorunları Hakem Heyeti de bedelin iadesine karar vermiştir. Ancak davacı husumet yönünden kararın iptalinin gerektiğini, düzenlemenin EPDK tarafından

yapıldığını ve Hakem Heyetinin dağıtım şirketlerince uygulanması gereken idari işlemlerle ilgili görev ve yetkisinin olmadığını kayıp-kaçak bedelinin sözleşmeye değil kanuna dayandığını , bu yüzden heyet kararının iptal edilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkemeye başvurmuştur. Yerel mahkeme kayıp-kaçak bedeli adı altında alınan bedelin yasal olmadığını ve tüketici için haksız şart teşkil ettiğini belirterek davayı reddetmiştir.

Yargıtay kararında yerel mahkemenin kararının temyizinin mümkün olup olmadığı tartışılmış ve temyiz edilmiş olmakla birlikte asıl değinmek istediğimiz bunlar değildir.

6 Yargıtay 13.HD 18.03.1996 E.1734\K.2495.

(6)

Yargıtay 3.HD kayıp-kaçak bedelini 4628 Sayılı Enerji Piyasası Kanununun Geçici 9.maddesinde ‘ulusal tarife’ adı altında EPDK tarafından belirlenerek uygulandığını, lisans sahibi şirketlerin bu tarifelere uymak zorunda olduğunu, kurul kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabileceğini, tarifeye ilişkin kurul kararı iptal edilmediği sürece geçerliliğini koruyacağını, kanunla EPDK kurul kararları gereğince alınan kayıp-kaçak bedelinin haksız şart olarak nitelendirilmeyeceği yönünde kararını açıklamıştır ve yerel mahkemenin kararını bozmuştur.

6502 sayılı kanunun 5.maddesine uygun olarak Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 6.maddesinin 2.fıkrası şu şekilde

düzenlenmiştir: “ Sözleşme şartlarının haksızlığının takdirinde, bu şartların açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olması kaydıyla, hem sözleşmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem de mal veya hizmetin piyasa değeri ile sözleşmede belirlenen fiyatı arasındaki dengeye ilişkin bir değerlendirme yapılamaz.” Görüldüğü üzere asli edimler arasındaki dengeye ilişkin bir

değerlendirme yapılamaz. Yoksa bu rutin fiyat denetimine dönüşürdü ki bu durum ekonomik düzenle uyuşmaz. Bunun ön şartı ise açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olmasıdır. Eğer bu şartlar karşı tarafın haklarında dengesizlik yaratırsa 6502 Sayılı Kanunun 6.maddesi kapsamında değerlendirilir. Ayrıca hiçbir özel hukuk kuralı kanunun emredici hükümlerini dolanacak şekilde yorumlanamaz ve bu şekilde değerlendirme yapılamaz.

EPDK’nın sistemdeki yerinin ne olduğuna ve fiyat belirleme yetkisinin olup olmadığına ilişkin değerlendirmelerimize gelecek olursak ; bu konuda en iyi değerlendirme Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/7-2454 Esas ve

2014/679 Karar sayılı kararıdır

7

. Bu kararda da değinildiği gibi EPDK’ya verilen

7 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 1.fıkrasında, bu Kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğunu belirtmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise;

“Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur…”

hükmüne yer verilmiştir. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir. Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kar payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme

(7)

yetki 1 kw elektriğin maliyetinin hesaplanmasına ilişkin yetkidir. Kayıp –kaçak bedelinin alınması konusunda bir yetki verilmemiştir.16.02.1998 tarihli ve 98/6/AT Sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifinin 4.maddesindeki ifadeye de açıkça aykırılık göstermektedir. Buna göre; satış fiyatı ve birim fiyatı muğlak olmamalı, kolayca fark edilebilir ve açıkça okunabilir olmalıdır.

Dolayısıyla kayıp-kaçak bedelinin ödevlerini yerine getiren tüketiciye

yansıtılması lisans sahibi şirketin iddia ettiği gibi kanuna dayanmamaktadır. Bu durumda lisans sahibi firma kayıp-kaçak bedelini abonelik sözleşmesine

dayanarak almaktadır

8

.Ancak sözleşmede belirtilen kayıp-kaçak bedelinin alınmasına ilişkin hükümler haksız şart teşkil eder zira; abonelik sözleşmesi önceden çok sayıda tüketiciye sunulmak üzere hazırlanmış, dolayısıyla tüketici içeriğe etki edememiştir ve bu yüzden 6502 Sayılı Kanun m.5/3’e göre bu şartların tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki söz konusu kanun m.5/5’e göre : “Faaliyetlerini, kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi veya kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de niteliklerine bakılmaksızın bu madde hükümleri uygulanır.” Söz konusu lisans sahibi elektrik dağıtım şirketi de EPDK’dan aldığı yetkiyle abonelik sözleşmesini hazırlamıştır ve ilgili kanun m.2’ye göre abonelik sözleşmesi de tüketici işlemidir; dolayısıyla bu kanun hükümleri uygulanmalıdır.

Uluslararası hukuka baktığımızda Alman Konsey Yönergesinde şöyle bir ifade vardır: ”Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu mal veya hizmet

sağlanmasına ilişkin her türlü sözleşme bu yönerge kapsamında

düzenlenmelidir. Mal veya hizmet temin edenin özel sektöre veya kamu sektörüne ait olması durumu değiştirmez. ”

9

yetkisi ve görevi vermediği açıktır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış

Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil etmişlerdir. Ancak yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir.

8 6502 Sayılı Kanun m.52/1: Abonelik sözleşmesi, tüketicinin, belirli bir mal veya hizmeti sürekli veya düzenli aralıklarla edinmesini sağlayan sözleşmelerdir.

9 Prof.Dr.İ.Yılmaz ASLAN, Tüketici Hukuku,ANKARA,2003,SAYFA 305

(8)

Son olarak belirtmek gerekir ki kayıp-kaçak bedelinin firmaların çağın

teknolojisine ayak uyduramamalarından kaynaklı sebeplerle ve hırsızlanmak suretiyle dürüst tüketicilerden alınması ne kamu yararıyla ne de hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşır. Dolayısıyla yukarıda değindiğimiz sebeplerle kayıp-kaçak bedelinin tüketicilerden alınmaması gerektiğini savunuyoruz.

(9)

EK.1.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ ESAS: 2014/2918

KARAR: 2014/5503

Taraflar arasında görülen hakem kurulu kararına itiraz davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili ve ihbar edilen EPDK vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili 09/04/2012 havale tarihli dava dilekçesinde özetle: elektrik abonesi olan davalının elektrik faturasında belirtilen bedellerin iadesi için Develi Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurduğunu, tüketici Hakem Heyetinden de davalının

şikâyetinin kabulü ile talep edilen kayıp kaçak bedelinin tüketiciye iadesine karar verildiğini, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, husumet yönünden kararın iptali gerektiğini

düzenlemenin EPDK tarafından yapıldığını, Tüketici Hakem Heyetinin dağıtım şirketlerince uygulanması zorunlu olan idarî işlemlerle ilgili karar verme görev ve yetkisi olmadığını, Tüketici Hakem Heyeti kararının gerekçesinin Kanuna aykırı olduğunu, elektrik faturasına yansıyan kayıp kaçak bedelinin sözleşmeye dayanmadığını kanuna dayandığını, öncelikle icranın geri bırakılmasına karar verilmesini, husumet görev yargı yolu itirazlarının aksi hâlde Develi Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyetinin 175631 karar sayılı ve 22/03/2012 tarihli kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahalli Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacı vekili mahkemenin görevli olmadığını Danıştay'ın görevli olduğunu belirtmiş ise de; dava konusu kayıp kaçak bedelinin fatura ile tüketiciye davacı kurum tarafından yansıtıldığı, davacı kurum ile abone arasında elektrik tüketimine ilişkin sözleşme imzalandığı, bu sözleşmeye göre düzenlenen faturada kayıp kaçak bedelinin de talep edildiği, dolayısıyla bu durumun tüketici kanununa göre çözülmesi

gereken bir sorun olduğu ve bu kanundan doğan bütün uyuşmazlıklara Tüketici

Mahkemelerinin bakmakla görevli oldukları bahsi geçen kanunun 2. maddesinin amir hükmü gereği olduğundan davacı vekilinin mahkemenin görevsiz olduğuna ilişkin görüşüne itibar edilmeyerek davaya devam edilmiş, uyuşmazlığın konusu fatura ile tüketici tarafından kuruma ödenen kayıp kaçak bedelinin tüketiciye iadesine ilişkin tüketici hakem heyeti kararının iptaline ilişkin olduğu, kayıp kaçak bedeli tüketicinin tüketmiş olduğu elektriğin karşılığı olmayıp bunun dışında hangi saikle olursa olsun bu bedelin tüketiciden tahsil

(10)

edilmesinin doğru olmadığı, her ne kadar davacı kurum bedelin EPDK tarafından tespit edildiğini ve bu şekilde devlet adına tahsilat yaptıklarını öne sürmüş ise de tahsilatın kurum tarafından yapıldığı sabit olduğundan tüketici hakem heyetinin bedelinin iadesine ilişkin kararında her hangi bir isabetsiz durum olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

Uyuşmazlık; yerel mahkeme kararının kesin olup olmadığı, varılacak sonuca göre kayıp kaçak bedeli tahakkuku uygulamasının mevzuata uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Tüketici K... 27/01/2012 tarihli dilekçesi ile elektrik kullanımına ilişkin faturada; “kaçak kullanım (kayıp-kaçak), sayaç okuma bedeli ve diğer kesintiler bedeli adı altında alınan bedellerin iadesi için Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne başvurmuştur. Develi Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti 22/3/2012 tarih 175631 sayılı kararı ile; kayıp kaçak bedeli adı altında dağıtım şirketi tarafından tüketiciye yansıtılan bedelin yasal olmadığı, tüketici aleyhine haksız şart olduğu ve diğer nedenlerle “tüketiciden haksız yere tahsil edilen bu kalemlere kesinti yapıldığı tarihten bu yana ödenen bedellerin yasal faizi ile birlikte satıcı/sağlayıcıdan alınarak tüketiciye iadesine” karar vermiştir.

Davacı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptali istemiyle tüketici mahkemesine iptal davası açmıştır. Yerel mahkemece kayıp-kaçak bedeli adı altında alınan ücretin yasal olmadığı ve tüketici için haksız şart teşkil ettiğinden davacı kurumun davasının reddine karar

verilmiştir. Davacı kurum iş bu kararı süresinde temyiz etmiştir.

Somut olayda iptali talep edilen Develi Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin 22/03/2012 tarih 175631 nolu kararına bakıldığında; davalı tüketicinin kullandığı elektrik için düzenlenen faturalara yansıtılan kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim sistemi hizmeti ve dağıtım bedellerinin hukuka aykırı olduğundan bahisle itiraz tarihine kadar alınan bu bedellerin iadesini talep ettiği, kararda ise anayasaya ve hukuka aykırı olarak faturada gösterilen bu bedellerin tüketiciye ödenmesine, bu kalemlere kesinti yapıldığı tarihten bu yana ödenen bedellerin satıcı/sağlayıcıdan alınarak tüketiciye iadesine karar verildiği görülmektedir.

Davanın niteliği ve müddeabihi itibariyle, kararın temyizinin mümkün olup olmadığı, bir başka ifadeyle esas kararın kesin olup olmadığı tartışılmalıdır.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2. maddesinde, miktar veya değeri belirli bir tutarın altında kalan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararların kesin olduğu, dolayısıyla temyizinin olanaklı bulunmadığı hükme bağlanmıştır. Yasa koyucu bu hükümle açık bir biçimde, bir kararın temyiz kabiliyetini haiz bulunup bulunmadığını belirlerken, davanın miktar veya değeri yanında temel ölçü olarak davanın türünü de esas almıştır. Davada, davacının abonelerinden almakta olduğu kayıp-kaçak bedelinin

alınmamasına dair Tüketici Sorunları Hakem Heyetince verilen kararın iptali istemiyle açılmış;

(11)

davalının yarattığı çekişmenin giderilmesi talep edilmiştir.

Her ne kadar davacının davalıdan aldığı kayıp-kaçak bedeli miktar itibariyle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22/5. maddesinde ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırının altında bulunmakta ise de;

yaratılan çekişme ve verilen hüküm bir yıla mahsus olmadığından ve ileriki yıllara da yönelik olduğu, dolayısıyla art etkisinin bulunduğu, yine kayıp kaçak vs. bedellerinin alınması

uygulaması nedeniyle eldeki dosyada tek bir abone uyuşmazlığı yargıya taşımış olmasına karşın, ortada tüm aboneleri ilgilendiren toplu bir uyuşmazlığın bulunduğu her türlü

duraksamadan uzaktır. Dolayısıyla yaratılan çekişme ve hukukî uyuşmazlığın kesinlik sınırının dışında kaldığı da açık ve belirgindir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/05/2009 tarih 2009/13-122, 189, 13/10/2010 tarih 2010/13-406, 503 Esas, Karar sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir)

Bu itibarla, kayıp-kaçak bedelinin yasada öngörülen ücret tespit kurallarına uygun olduğu yönünde tespit istemini de içeren böyle bir davada verilen karar, bir kanun hükmünün ileriye dönük olarak uygulanıp uygulanmaması yönünde de sonuç doğuracağından, temyiz

incelemesinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22/5.maddesi ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427.maddesinde belirtilen kesinlik sınırının gözetilmemesi gerektiğine; dolayısıyla bu davanın miktar ve değerine bakılmaksızın temyizinin olanaklı bulunduğunun kabulü gerekir.

Dairenin önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından belirlenen ve EPDK tarafından onaylanan kurul kararına göre alınan kayıp-kaçak bedelinin Tüketici Hakem Heyeti veya dava üzerine Tüketici Mahkemesince yasal olmadığı, hakkaniyete aykırı bulunduğu ve haksız şart teşkil ettiği değerlendirmesinin yerinde olup olmadığı varılacak sonuca göre de kayıp-kaçak bedelinin alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle konunun aydınlanması için, davacı tarafından elektrik abonelerinden alınmakta olan kayıp-kaçak bedeline ilişkin ücretin yasal dayanağının açıklanmasında ve incelenmesinde yarar vardır.

4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1/1.maddesine göre; “Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin

kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, malî açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının

oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanmasıdır”. Yine aynı kanunun 4/1.maddesine göre ; Kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip ve bu Kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ise ''... bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan

(12)

tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri

uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur.'' (4/2-son) Yine Kurulun görevleri arasında;

tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak da yer almaktadır. (5/6-c) Davaya konu olan kayıp kaçak bedeli 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun geçici 9. maddesinde “ulusal tarife” adı altında EPDK tarafından belirlenerek uygulanmaktadır. 01/04/2011 tarihinden geçerli olmak üzere uygulanmakta olan bu tarife de EPDK'nun 28/12/2010 tarih ve 2999 sayılı kararı ile belirlenmştir. Tarifelerin uygulanmasında davacının da dahil olduğu lisans sahibi şirketler bakımından yasal zorunluluk bulunmaktadır. Lisans sahibi şirketler tarifeyi değiştiremeyeceği gibi tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil edemeyecek veya düzenlenen tarifeler

kapsamında düzenlenmiş bir bedeli de tahsil etmeme gibi bir davranışta bulunamayacaktır.

Tarifeleri uygulayıp uygulamama ve kayıp-kaçak bedelini tahsil etmeme gibi bir inisiyatifi bulunmamaktadır. Tarifelere uyma yükümlülüğünün bir gereği olarak kayıp-kaçak bedeli perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer almakta, bu bedelin belirlenmesi için alınan kurul kararı EPDK'nun bir düzenleyici işlemi olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlamaktadır ve Dağıtım şirketleri kurul kararlarına aykırılık teşkil edecek herhangi bir işlemde bulunamayacaklardır. 4628 sayılı kanunun 6352 sayılı yasanın 64.m. ile değiştirilen 12. maddesinde kurulun yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava

açılabileceği, kurul kararlarına karşı açılan her türlü davanın öncelikli işlerden sayılacağı hükme bağlanmıştır. Bu hüküm çerçevesinde kurul kararlarının iptali için yargı yoluna başvurmak her zaman mümkündür. O halde tarifeye ilişkin kurul kararı iptal edilmediği sürece geçerliliğini koruyacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, dava konusu kayıp-kaçak bedeli; yasa ile belirlenen bir ücrettir. EPDK tarafından yapılan tarife kurul tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girmekte ve uygulanmaktadır.

Öte yandan, taraflar arasındaki sözleşmenin haksız şart içerdiğinin kabulü için herhangi bir yasal denetim yolu açık olmayan bir hükmün sözleşmeye konulmuş olması gerekir. Oysa az önceki açıklamalarda da izah edildiği üzere; kayıp kaçak bedeli 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1/1, 4/1. aynı kanunun geçici 9. maddelerine ve EPDK'nun 28/12/2010 tarih ve 2999 sayılı kararına göre belirlenmekte ve alınmaktadır. Tarifelerin uygulanmasında

davacının da dâhil olduğu lisans sahibi şirketler bakımından yasal zorunluluk bulunmaktadır.

Lisans sahibi şirketler tarifeyi değiştiremeyeceği gibi tarifede yer almayan bir bedeli de tahsil edemeyecek veya düzenlenen tarifeler kapsamında düzenlenmiş bir bedeli de tahsil etmeme gibi bir davranışta bulunamayacaktır. Tarifelere uyma yükümlülüğünün bir gereği olarak kayıp-kaçak bedeli perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer almakta, bu bedelin belirlenmesi için alınan kurul kararı EPDK'nın bir düzenleyici işlemi olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlamaktadır ve Dağıtım şirketleri kurul kararlarına aykırılık teşkil edecek

(13)

herhangi bir işlemde bulunamayacaklardır. Kurulun yaptırım kararlarına karşı, kurul

kararlarının iptali için yargı yoluna başvurmak her zaman mümkündür. Tarifeye ilişkin kurul kararı iptal edilmediği sürece geçerliliğini korumaktadırlar. Kanun ve EPDK kurul kararları gereğince alınan kayıp-kaçak bedelinin haksız şart olarak kabulü olanaklı da değildir.

Hâl böyle olunca; Tüketici Sorunları Hakem Heyeti ve dolayısıyla da Tüketici Mahkemesi’nin kayıp-kaçak bedeli konusunda bir değerlendirme yapması açıklanan yasal düzenlemeler karşısında olanaklı olmadığı gibi, kayıp-kaçak bedeli alınması uygulaması haksız şart teşkil etmemektedir.

Açıklanan nedenlerle; davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(14)

KAYNAKÇA

1.EREN, FİKRET. BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER, 2012.

2.KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, NECİP. BORÇLAR HUKUKUNA GİRİŞ, İSTANBUL.

3. ÇINAR, ÖMER. TÜKETİCİ HUKUKUNDA HAKSIZ ŞARTLAR, İSTANBUL, 2009.

4.ASLAN, İ.YILMAZ. TÜKETİCİ HUKUKU. ANKARA,2003.

5.KILIÇOĞLU, AHMET MİTHAT. BORÇLAR HUKUKU, ANKARA, 2013.

6.ÖZTAN,BİLGE, MEDENİ HUKUK’UN TEMEL KAVRAMLARI. ANKARA,2011.

VE YARGI KARARLARI, İLGİLİ YÖNETMELİK VE DİREKTİFLER.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kaçak akım koruma anahtarı aşağıdaki tabloda yer alan sigorta değerleri ile kısa devrelere karşı korunmalıdır... 2 KUTUP KAÇAK AKIM

• Dağıtım şirketlerinin kayıp kaçağı önlemek için yeterince yatırım yapmadığı bir yana Türkiye elektriğinin % 45’ini kullanan sanayi kuruluşlarının kayıp kaçak

Yarg ıtay, kararı bozma gerekçesinde, EVİD-SEN'in bir sendika olarak kabul edilemeyeceğini, kurucularının işçi olmad ığını, dolayısıyla davanın iş mahkemesinde

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topba ş, yaklaşık iki yıldır üzerinde çalıştıkları kanun taslağının detaylarını önceki gün açıkladı.. Buna göre ruhsat

İstanbul'a 7 ayda verilen 419 milyon metreküp suyun 40 milyon metreküpü tesisatlarda meydana gelen k ırık ve sorun nedeniyle boşa giderken şehirde 70 milyon metreküp su da

1975 yılından bugüne kadar çekilen uydu fotoğraflarından Tuz Gölü’nün küçülmesini ayrıntılı incelediklerini; küçülmenin iki aşamalı olarak meydana geldiğini

Tuzla Belediyesi'nce, ŞİFA ve Mimar Sinan mahallelerinde son 1.5 ayda kaçak yapıldığı gerekçesiyle yıkılması kararlaştırılan 100'den fazla binadan yedisinin yıkımı

Bu makalede kullanılan cihazlar Deneysel Düzenek başlığı adı altında tanıtıldı, Uygulama Yöntemi bölümünde ise cihazların nerelere ve hangi fonksiyonu