Türk Eğitim Tarihi
Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU
www.agurbetoglu.com agurbetoglu@yahoo.com
5. Eğitimde İlk Yenileşme Dönemi
(1776-1839)
5. Eğitimde İlk Yenileşme Dönemi 1776-1839
• Dönemin Genel Özellikleri
• Askeri Alanda İlk Yenileşmenin Nedenleri
• İlk Batılı Askeri Eğitim Kurumları
• Yenileşme Döneminde Açılan Sivil Okullar
• İlköğretim Zorunluluğu
• Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa ve Eğitim Islahatının Osmanlıya Etkisi
• Avrupa’ya Öğrenci Gönderilmesi
Eğitimde İlk Yenileşme
• Osmanlı Devleti için, bir dizi yenilgiler üzerine öncelikli olarak askeri alanda bazı yeniliklere gidilmesi gerekli görülmüştür.
• “Hendesehane” adıyla 1734’te kurulan bir askeri okul çok kısa ömürlü olmuştur.
• Esas yenileşme Mühendishane-i Bahri
Hümayunun (Askeri Deniz Okulu) 1776’da açılmasıyla başlamıştır.
• I. Abdülhamit (1734-1789), III. Selim (1789- 1807), II. Mahmut (1808-1839)
dönemlerinde yenileşme çabaları sürmüştür.
• Askeri Deniz Okulu’nun açılışı, Osmanlı’da yeni bir devrenin başlangıcı olarak
değerlendirilmektedir.
• Bu kurumlarda yabancı öğretmenlere de görev verilmiştir.
• İlk kez Batı dilleri (Fransızca-İngilizce) programlara girmiştir.
• Batıdaki müspet bilimlerin
öğrenilmesine önem verilmiştir.
• İlköğretimin zorunluluğu ilk kez bu dönemde gündeme gelmiştir.
• İlk olarak tahsil için 1830’larda Batıya öğrenci gönderilmiştir
• İlk Türkçe gazete “Takvim-i Vekayi”
yayımlanmıştır (1831)
• Eğitimde yenileşmeye askeri okullar açılarak başlanmıştır
İlk Yenileşmenin Askeri Alanda Başlatılmasının Nedenleri
• Savaşlardaki yenilginin, iyi yetişmemiş subaylara bağlanması,
• Batı devletlerinin askeri başarılarının temelinde subaylarının iyi eğitilmesinin fark edilmesi,
• Eğitimde yenileşme ve batılılaşmanın gereğine inanılması ve bunun,
tepkilerden çekinilerek askeri alanda başlatılması,
• Batıda gelişen müspet bilimlerin
öncelikle askeri alanda ülkeye taşınması
İlk Batılı Askeri Eğitim Kurumları
• Mühendishane-i Bahr-i Hümayun 1776
• Mühendishane-i Berr-i Hümayun 1795
• Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Mamure 1827
• Mekteb-i Harbiye 1834
• Mızıka-i Hümayun Mektebi 1834
Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (1776)
• İlk askeri deniz okuludur
• Mayıs 1770’de Çeşme limanında Osmanlı donanmasının yakılması sonrası kurulmuştur.
• Matematik-geometri derslerinin “Hendese” adı altında okutulması dolayısıyla bu ad verilmiştir.
• İlk hocası Cezayirli Seyit Hasan adında Batı dillerini de bilen bir denizcidir.
• Okulda Fransız öğretmenler ve ulemadan bazı önemli kişiler de ders vermiştir.
• Osmanlı’da Batıya açılan ilk pencere hüviyetindedir.
• Okulun programı başlangıçta ilköğretim düzeyinden pek farklı değildi.
• İstanbul Teknik Üniversitesinin bu kurumun devamı olduğu da iddia edilmektedir.
• Bu kurumun, Deniz Harp Okulunun da temeli olduğu kabul edilmektedir.
Programı
• Sonraları kaptan ve subayların 13-16 yaşlarındaki çocukları alınmaya başlandı
• Bu çocukların da Kur’an ve sülüs yazı bilmesi şarttı
• Bu kurumun süresi üç yıldı
• İlk iki sınıfta ortak dersler; İlmihal, Arapça, Hesap, Hendese, Cebir, Resim öğretilirdi
• Üçüncü sınıfta uzmanlık sınıflarına ayrılır ve ilgili alanın uzmanlık dersleri okutulurdu.
• 1842’den itibaren Fransızca seçmeli, İngilizce zorunlu olmuştur
• Bu okullara kaynaklık edebilecek standart bir kurum yoktu
• Önceleri bu kuruma okuma-yazma bilmeyen çocuklar da alınmaktaydı.
• Çocuklara önce okuma-yazma, Arapça, Farsça, Fransızca, daha sonra Matematik ve denizcilik öğretilirdi
Mühendishane-i Berr-i Hümayun (1795)
• Askeri Kara Okulu anlamındadır. III. Selim tarafından açılmıştır.
• Haritacılık, gemi inşaatı ve inşaat mühendisliği öğretimi vardı.
• Eğitimde, topçuluk, istihkam, haritacılık ağırlıklıydı.
• Nizamnamesinde kuruluş amacı;
• Hendese, Hesap, Hikmet ve Coğrafya fenlerinin yayılması
• Devlet için gerekli harp sanayisinin eğitim-öğretim ve uygulamasının sağlanması
• Haftada 5 gün eğitim verilir, Pazartesi ve Perşembe günleri arazide uygulama yapılırdı.
• Bu durum, eğitimde uygulamaya önem verildiğini göstermektedir.
• 1847'de mühendislik eğitiminin dışında mimarlık eğitimi de verilmeye başladı.
• 1883'te Mühendishane-i Bahr-i Hümayun ile birleştirilerek Hendese-i Mülkiye adını almıştır.
• 1909'da Mühendis Mekteb-i Alisi, 1928’de yüksek mühendis mektebi olarak sivil bir kurum haline dönüşmüştür.
• Kara Harp Okulunun da temeli olduğu kabul edilen bu kurum 1944 yılından itibaren de İstanbul Teknik Üniversitesi olarak devam etmektedir.
Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Mamure(1827)
• III. Selim zamanında, yayımlanan bir nizamname (1807) ile, İstanbul Tersanesi içinde bir tıp okulu kurulmuş, bu okulda;
• eğitimin İtalyanca olması ve zamanla Fransızcaya geçilmesi
• Yetişen tabiplerin donanmada görev alması planlanmıştı.
• Aynı yıl çıkan Kabakçı isyanı yüzünden bu teşebbüs sonuçsuz kalmıştır.
• Askeri tabip yetiştiren kurum bundan 20 yıl sonra II. Mahmut döneminde, 1827 tarihinde açılmıştır.
• Dört yıl süreli bu okulun programı şöyledir:
• Arapça, Türkçe, Fransızca dil bilgisi,
• Anatomi ve tıp bilimi,
• Cerrahlık uygulaması
• Tıbbiye kısmında öğretim Fransızca, Cerrahiye kısmında Türkçe olarak yürütülmekteydi.
• Okulda ağırlıklı olarak yabancı hocalar ders vermekteydi.
• Okul 1839’da “Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane”adını almış, 1894’te “Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane” adıyla Haydarpaşa semtine taşınmıştır. (Marmara Üniversitesi Rektörlüğü)
• Bu kurum günümüzde GATA’nın temelini oluşturmaktadır
Mekteb-i Fünun-i Harbiye (1834)
• Yeniçerinin bozulan disiplini ve yeniliğe kapalı yapısı nedeniyle yeni bir asker yetiştirme sistemine ihtiyaç duyulmaktaydı.
• III. Selim’in bu amaçla kurmaya çalıştığı Nizam-ı Cedit ocağı, onun hayatına malolmuştu.
• 15 Haziran 1826’da yeniçeri ortadan kaldırıldı ve yerine “Asakir-i Mansur-i Muhammediye kuruldu
• Burada küçük yaştaki er, onbaşı ve çavuşlardan yeteneklileri seçilerek “mektep” veya Sıbyan Bölükleri” şeklinde teşkilatlandırıldı(1831)
• Buraya Avrupa’dan da hocalar getirtildi.
• Eğitimde; okuma-yazma, dini bilgiler ve harp bilgileri öğretilmekteydi.
• Mühendishaneden de yılda birkaç subayın yetişmesi, Osmanlı’nın eğitilmiş asker ve subay ihtiyacını
karşılamaya yetmiyordu.
• Bu nedenle padişahın emriyle yeni bir askeri okul açılmasına karar verildi.
• 1834 tarihinde Mekteb-i Fünun-i Harbiye adında yeni bir askeri okul kuruldu.
• Bu okula, daha önce kurulmuş olan “Mektep” ya da “Sıbyan Bölükleri” denilen askerler alındı ve bunlara daha ciddi bir program uygulanmaya başlandı.
• Böylece okulun ilk öğrencileri, ordunun da bir taburunu teşkil ediyordu.
• Okulun kurulmasından hemen sonra bazı öğrenciler tahsil için Viyana, Paris, Londra’ya gönderildi.
• Avrupa’dan da öğretmenler getirtilmişti.
• Mektebi Harbiye, kendi döneminde en gözde eğitim kurumlarından biri haline gelmiştir.
• Buradan mezun olan subaylar, sivil okullarda müsbet bilimleri okutan öğretmenler olarak görev almışlardır.
• Böylece bu kurum; sadece subay yetiştirerek değil, uzun yıllar sivil öğretim kurumları için bir öğretmen kaynağı olmuştur.
Mızıka-i Hümayun Mektebi (1834)
• O nedenle ordunun ihtiyacı olan yeni bir mızıka mektebi 1834 yılında açıldı.
• Bu kurum bir “askeri bando”dur.
• Kurumun başına İtalyan “Donizetti Paşa”
getirilmiştir.
• Günümüz “Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası”nın çekirdeği olduğu kabul edilir.
• 1826’da yeniçeriyle birlikte Mehterhane
de ortadan kalkmıştı
Yenileşme Döneminde Açılan Sivil Okullar
• Rüşdiye Mektepleri (1839)
• Mekteb-i Maarif-i Adliye (1839)
• Mekteb-i Ulüm-i Edebiye(1839)
• Tercüme Odası
Rüşdiye Mektepleri (1839)
• 1776’dan itibaren açılmaya başlayan askeri okullarda öğrencilere okuma-yazma öğretilmesi eğitim amacında gecikmelere neden olmaktaydı
• Sıbyan mekteplerinin belirli bir standarda sahip olmaması bu sorunu doğuruyordu.
• O nedenle, sıbyan mektepleri ile askeri eğitim kurumları arasında yeni bir öğretim kurumuna ihtiyaç duyuldu.
• Çocukların “Rüşd” yaşına kadar bu okullarda okumaları düşünüldüğü için bu isim II. Mahmut tarafından verilmiştir.
• İlk açılan Rüşdiyeler (Şubat 1839); Mekteb-i Maarif-i Adliye ve Mekteb-i Ulüm-i Edebiye’dir.
• Genel Rüşdiyelerin açılışı Şubat 1839’da kararlaştırılmasına rağmen 1846’dan
sonra açılabilmiştir
Mekteb-i Maarif-i Adliye (1839)
• II. Mahmut’un mahlası “Adli” olduğundan bu isimle anılmışlardır.
• Hukuk eğitimiyle herhangi bir ilişkisi yoktur
• Rüşdiye düzeyinde bir öğretim kurumudur.
• Kuruluş amacı sivil memur yetiştirmektir.
• II. Mahmut tarafından kurulmuştur
• Programı:
• Arapça Sarf ve Nahiv
• Farsça ve Tuhfe-i Vehbi
• Gülistan
• Hat, Darp, Taksim, Türkçe İnşa
• Fransızca Gramer
• Hendese, Coğrafya, Tarih, Politika
Mekteb-i Ulüm-i Edebiye(1839)
• Rüşdiye düzeyinde bir öğretim kurumudur.
• Gerek halk için ve gerekse memur olacaklar için yanlışsız yazı yazabilmeyi öğretmek
amaçlıdır.
• Bir konuyu derli toplu ve düzgün yazmayı öğretmek amacıyla Mart 1839’da açılmıştır
• Öğrenciler 18 yaşına kadar bu kurumda okuyabilmekteydiler.
• Öğrenciler kabiliyet ve performanslarına göre
değişen miktarlarda burs almaktaydı
Tercüme Odası ve Yabancı Dil Öğretimi
• Osmanlı ile ticari ilişki içinde olan Batılı devletler, Türkçe öğrenme konusunda ısrarlı olmuşlardır.
• Örneğin Venedikliler; 1551’den beri gençlerini Türkçe öğrenmek üzere İstanbul’a gönderiyor, ticari işlerinde bu gençlerden yararlanıyorlardı.
• Fransızlar, 1700’lü yıllardan itibaren Türkçe öğrenmeye önem vermişler, gençlerini İstanbul’daki elçiliklerine gönderip Türkçe öğrenmelerini sağlamışlardı.
• Bu çocuklar Paris’te bir kolejde belli bir eğitimden geçirildikten sonra gönderilmekteydi.
• Fransa bu amaçla İstanbul’da “Dil Oğlanları Mektebi” adlı bir tercüman okul açmıştı.
• Osmanlı’da 19. yy kadar batı dillerini öğrenme konusunda bir istek görülmez
• Devletin tercümanlık vb. işleri İstanbul Fener Rumlarına bırakılmıştı.
• Devlet bu yüzden farkına varmadığı zararlara uğramaktaydı
• 1820’de çıkan Yunan isyanı sonrası bu konudaki hata fark edilmiştir.
• Bunun üzerine tercümanlık işleri Rumlardan alınıp Ermenilere ve Yahudilere verilmiştir.
• Ayrıca Babı Ali içinde “Tercüme Odası” oluşturularak, gençlere Fransızca öğretilmiştir.
Beşiktaş Cemiyet-i İlmiyesi
• 19. yy. başlarında Beşiktaş’ta Osmanlı ve Batı kültürünü bilen, müsbet bilimlerin önemini iyi kavramış bilim adamları ve aydınlar topluluğu oluşmuştu.
• Fatih semtinde Ulema oturduğu gibi, Beşiktaş’ta da ulemadan müsbet bilimleri de öğrenenlerin ve ediplerin yerleştiği bilinmektedir.
• Bu kişiler, kendi evlerinde ilmi toplantı ve tartışmalar düzenlemekteydi.
• Bu tartışmalara isteyenler katılıyor, isteklilere dersler veriliyordu.
• 1815-1826 yıllarında dönemin önemli alimleri kendi aralarında uyumlu bir biçimde dersler vermekteydiler.
• Bu toplantılara gençler çok önem veriyor, uzakta oturanlar Beşiktaş’ta ev kiralama
yoluna gidiyordu.
• Bu aydınlardan;
• İsmail Ferruh Efendi, (Kırımlı, Londra’da Büyükelçlik yapmış, ticaret öğrenimi görmüş)
• Şanizade Ataullah Mehmet Efendi,(Medrese, Tıp, Mühendislik,Matematik öğrenimi görmüş)
• Melekpaşazade Abdülkadir Bey, (Medrese eğitimi görmüş, ulemanın önemlilerinden)
• Kethüdazade Mehmet Arif Efendi, (Medrese kökenli, Riyaziyat ve Heyet okumuş)
• Beşiktaş Cemiyeti İlmiyesi adlı, resmi olmayan bir topluluk oluşturmuştu.
• Bu şahısların yetişmesinde Mühendishanelerin ve yabancılarla ilişkilerinin etkisi olmuştur.
• Bunlar çeşitli vesilelerle Batıyı görmüş, Batı kültürünü tanımış şahsiyetlerdir.
• Müsbet bilimlerin Osmanlı’da itibar görmesi ve yerleşmesinde etkili olmuşlardır.
• Bu cemiyetin programlarında kendini yetiştirenler arasında, vezirlik, sadrazamlık gibi görevler yükselenleri sayısı oldukça kabarık olduğu bilinmektedir.
• Cemiyet mensuplarının ilk Osmanlı Masonları olduğu iddia edilmektedir.
• Yeniçeri ile sıkı ilişkileri gerekçe gösterilerek, 1826 tarihinde yeniçeriliğin ortadan
kaldırılmasıyla bu cemiyet de dağıtılmıştır.
İlköğretim Zorunluluğu
• Osmanlı’da ilköğretimin zorunluluğuna ilişkin ilk yasal belge 1824 tarihli II.
Mahmut fermanıdır.
• Fermanda ailelerin çocuk işgücünden yararlanmaya dönük tamahkarlığı eleştirilmektedir.
• Esnaf ve sanatkarların da aynı tamahkarlıkları yüzünden çocukların eğitimden mahrum kaldığı belirtilmiştir.
• Fermanda; temel eğitimini tamamladığını belgelemeyen çocukları çalıştıran esnaf ve sanatkarların cezalandırılacağı belirtilmiştir.
• Eğitim zorunluluğunun İstanbul ile sınırlı kaldığı ve uygulamasının da sağlıklı şekilde sürdürülemediği anlaşılmaktadır.
• Fermanın tam olarak uygulanması Tanzimat döneminde olmuştur.
1824 Fermanının Özeti
• Müslümanlar önce dinlerini öğrenip sonra dünya işlerine girişmelidir, oysa halkın çoğu ana- babaların yüzünden cahil kalmaktadır
• Aileler, küçük yaşta çocukları, para kazanma hırsıyla okula göndermeyip çıraklığa vermektedirler
• Bu nedenle çocuklar hem dinlerini öğrenemiyor, hem de öğrenmeleri gereken şeyleri öğrenmekten mahrum kalıyorlar
• Kimse çocuğunu buluğa ermeden, dini bilgilerini gereğince öğrenmeden okuldan alıp çıraklığa vermemelidir.
• Buluğa eren ve çırak verilecek çocukların, oturdukları yere göre hocası veya velisi tarafından kadıya götürülerek mühürlü bir izin belgesi alacaklardır.
• Esnaf, böyle bir belgesi bulunmayan çocukları çalıştırmayacaktır.
• Aileler ve esnaf bu kurala uymazsa, okulun hocası veya mahalle imamı durumu kadıya bildirecek, kadılar bu durumda aile ve esnafı cezalandıracaktır.
• Yetim ve öksüzler çalışmak zorundaysa, günde iki kez okula gidip buluğ çağına kadar bunu sürdüreceklerdir.
• Ferman; İstanbul’daki tüm mahalle imamlarına, öğretmenlere ve esnafa tebliğ edilmiş, bir örneği verilmiştir.
Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa ve Eğitim Islahatının Osmanlıya Etkisi
• 1805’te III. Selim tarafından Mısır valiliğine atanan Kavala’lı Mehmet Ali Paşa, okuma yazma bilmez fakat çalışkan bir kişilikti
• Mısır’da eğitim, ticaret ve askerlik alanında önemli yenilikler yapmıştır.
• 1831 tarihinde Osmanlı’ya isyan etmiş, Osmanlı ordusunu mağlup etmişti.
[Yunanisyanı(1821-1829), Yeniçeriliğin yıkılması (1826), Osmanlı donanmasının Fransız, İngiliz, Rus donanması tarafından Navarin’de yakılması (1827), Rus saldırılar(1828-1829) Osmanlı devletini zayıf düşürmüştü.]
• Mehmet Ali Paşa’nın Eğitimde Yenilikleri;
• Ordunun eğitimi için Fransa’dan subay getirilmesi(1826),
• Tıp okulu açılması (1827),
• Gazete çıkarılması (1828).
• Mısır’da yapılan yenilikleri İstanbul’daki yenilikler izlemiştir.
Avrupa’ya Öğrenci Gönderilmesi
• II. Mahmut (1808-1839) döneminin son yıllarında yabancılarla ilişkiler arttı.
• Her alanda Avrupa usullerine yöneliş önem kazanmaya başladı.
• Zamanın şartları gereği, batının yeni bilim ve tutumlarını bilen insanlara ihtiyaç doğmuştu.
• Bu amaçla padişahın emriyle, Tıbbiye ve Enderun’dan seçilen 150 yetenekli gencin Avrupa’ya tahsile gönderilmesi kararlaştırıldı.
• Ancak halkın tepkisi üzerine, Harbiye ve Mühendishane’den 1829-1830 yıllarında öğrenciler gönderilmiştir.
• 1834’ten itibaren Viyana, Paris ve özellikle Londra’ya gittikçe artan sayıda askeri öğrenci ve genç subay gönderilmiştir.
• Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi temelde üç amaca dayanıyordu:
• Harbiye ve öteki askeri okullara yetenekli ve bilgili öğretmenler yetiştirmek
• Kültürlü ve teknik bilgi sahibi subaylar yetiştirmek
• Tophane, baruthane, fişekhane, dökümhane gibi askeri fabrikalara mühendis subay yetiştirmek
• İngiltere’ye giden Osmanlı subayları, bir yılda İngilizceyi öğrenerek “Kraliyet Harp Akademisi”ne alınmışlardı.
• Burada topçuluk, deniz subaylığı, deniz inşaat mühendisliği öğrenimi görmüşlerdi.
• Avrupa’dan ayrıca öğretmen subaylar, teknik elemanlar getirtilmiştir.
• Tanzimat sonrası askerlik dışında da çeşitli alanlarda özellikle Fransa’ya öğrenci gönderildi.
• Ayrıca buralara nitelikli işçi ve usta yetişmesi amacıyla çeşitli mesleklerde çıraklar gönderildi.
• Bu dönemde Avrupa’ya gönderilenlerin %70’i Müslüman, %30’u Hırıstiyandı.
• Paris’te 1857-1864 yıllarında faaliyet gösteren “Mekteb-i Osmani” Fransa’daki Osmanlı öğrenclerine yardımcı olmuştur.
• Avrupa’da tahsil görenler, devlette önemli görevler üstlenmişlerdir.
• Bu yolla ülkede; tıp, askerlik, mühendislik, güzel sanatlar, edebiyat alanlarında yenilikler görülmüştür.
• Eğitimde ise özellikle Kimyager Derviş Paşa, Selim Sabit Efendi ve Tahsin Efendinin önemli çalışmaları olmuştur.