Sosyal Sermaye ve Toplumsal Güven
Sosyal Sermaye
Bir toplumda üç çeşit sermayeden sözedilebilir;ilki paraya dayalı iktisadi
sermaye;ikincisi insana dayalı beşeri sermaye(insangücü);üçüncüsü ise insan ilişkilerine dayalı sosyal sermaye.
Sermaye bir toplumda dolaşımda olduğunda kıymet arzeder ya da sermayenin
değeri,toplumdaki dolaşımı ile alakalıdır. Yakın zamana kadar, Anadolu coğrafyasında para,altın gibi metalar evlerde saklanan bir özelliğe sahipti. 1980’li yıllardan sonra politik folklorik ifadelerimize de girdiği gibi”yastık altı para”nın dolaşıma girmesi ”çıkı”
şeklinde saklanan altın ve diğer değerli metaların ekonomiye kazandırılması için çeşitli politikalar üretildi ve 1980’lerden bugüne sermaye çeşitlendi,canlandı; bir yatırım ve kalkınma aracına dönüştü.
Beşeri sermaye,daha çok nüfus ve nüfus özellikleriyle tanımlanan bir özelliğe sahip.Kısaca insangücü olarak tanımlanan bu sermayeye ilişkin yatırımlar ise uzun- dönemli yatırımlar kategorisinde değerlendirilmekte. Eğitim
politikaları,istihdam,işsizlik sorunlarına çözüm gibi politikalar doğrudan insan gücüne yönelik politikaları ihtiva etmekte.
Sosyal sermaye, Sosyolog P. Bourdieu’nun tanımıyla “birikmiş emek üretimlerini simgeleyen varlıklar”dır. Bir başka tanım ile sosyal sermaye “başkalarıyla birlikte
hareket etme ve bundan sağlanan faydaları inceleme alanı” dır. Sosyal sermaye aile, göç, işgücü piyasası, girişimcilik, demokrasi, eğitim, ekonomik kalkınma, sağlık, sosyal dışlanma, sosyal hareketler konularında birer “fayda”ve” verimlilik”ölçeğidir.
İnsanların toplumsal, sivil iletişim ağlarına üyeliği, ortak değerler, toplumsal olana/alana katılım, değer paylaşımı ve karşılıklılık/mütekabiliyet ilkesiyle sosyal sermaye, insanları bir araya getirmeye çalışan bir hayat stratejisi ve bir sosyal politika aygıtıdır.
Sosyal sermaye, toplumu bir arada tutar, aynı zamanda sahip olduğu değerler sayesinde toplumun siyasi, kültürel ve sosyo-ekonomik alanda gelişmesine katkı sağlar; “Kişiler- Kurumlar -STK’lar arasında,kısacası toplumu oluşturan öğeler arasında güvene dayalı ilişkilerin tümüdür ve toplumsal ilişkilere bağlı olması sebebiyle dinamik bir yapıdadır.
Toplumsal değişimlere, sosyo- ekonomik yapıya bağlı bir şekilde zaman içerisinde olumlu ve/ya olumsuz yönde değişir.
Toplumsal Güven
İnsanların birbirine güvenmesi,kurumlara güvenmesi sağlıklı bir ekonomi için olduğu kadar istikrarlı bir demokrasi için de önem taşır.
Toplumsal güven, bir toplumun tutkalı, toplumsal yaşamın temel taşı, belkemiğidir.
Toplumsal güven, sosyal ilişkilerin kurulmasını ve ekonomik gelişimi sağlar;aynı zamanda bireylerin devletten, kurumlardan,sivil ve siyasi aktörlerden memnuniyet duymasıdır.
Güven azalınca,sosyal sermaye de düşer. Düşük sosyal sermaye, suç örgütlerinin gelişmesine yol açar,kara parayı yaygınlaştırır,bireyleri güvensizleştirir, bireylerin ruh sağlığını bozarak“endişe”halini ortaya çıkarır,ekonomik olarak da sadece küçük aile işletmelerinin gelişebilmesine imkan tanır.
Sosyal Sermaye ve Toplumsal Güven İlişkisi
Güven, sosyal sermayenin en önemli unsurudur. Amerikalı siyaset bilimci Robert.D.
Putnam ve yine bir diğer Amerikalı siyaset bilimci F.Fukuyama sosyal sermayenin bir bütün olarak demokrasi ve sanayileşmeyi etkilediğini öne sürmüşler ve ulusların sosyal sermaye düzeylerinin farklılığına dikkat çekmişlerdir.
1990’ların ikinci yarısından itibaren sosyal sermaye, WB,Dünya Bankası, IMF (Uluslar arası para Fonu), UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) ve benzeri uluslararası kuruluşların başlıca ilgi alanlarından biri olmuştur.
Robert D. Putnam’ın Tek Başına Bowling (Bowling Alone,2000) adlı eseri, başta medya dünyası olmak üzere, siyaset dünyasını da yakından ilgilendirmişti. Konu hakkında vermiş olduğu bir röportaj üzerine,dönemin ABD başkanı tarafından Beyaz Saray’a davet edilmişti. Putnam, araştırmasında Amerikalılar’ın önceleri birtakım rakiplerine karşı resmi takımlarla oynadıkları Bowling oyununun,sonraları niçin sadece aile ve arkadaş gruplarıyla oynanan bir oyuna dönüştüğünü sorgulamış ve böylesi bir
dönüşümü, Amerika toplumunda sosyal sermayenin düşüşü, rekabetten uzaklaşma ve toplumsal olandan geri çekilme süreçleriyle izah etmişti.
Putnam’ın sosyal sermaye analizlerinden sonra, konu hakkında yapılan diğer çalışmalar daha çok bireylerin ve/ya toplulukların yerel katılım ağlarına nasıl ve ne şekilde
katılacağı üzerine yoğunlaşmıştır.
Türkiye’de Sosyal Sermaye ve Toplumsal Güven
Türkiye’de sosyal sermaye konusunda yapılan çalışmalar yok denecek kadar
azdır,yapılmış olan çalışmalar da sosyal sermaye başlığı altında daha çok “sosyal değer”
araştırmalarıdır.
Dünya Değerler Araştırması’nın sonuçlarına göre,toplumumuz,’kişilerarası güven’in düşük olduğu toplumlardan biri şeklinde rakamlara yansımaktadır.Toplumumuzda yadsınamayacak ölçüde ön plandadır. Güvensizliğin artışına paralel küresel toplumsal alanda da gözlemlendiği gibi modern insanın sosyal mobilitesinin yüksek
oluşu;boşanmalar;tek ebeveynli ailelerin çoğalması;ailelerin özellikle kentlerde çözülmeye maruz kalması; boş zaman faaliyetlerinde topluluk aktivitelerinden uzaklaşarak televizyon ve bilgisayar başında zaman harcama, sosyal ağlarla sanal iletişim kurulmasının getirdiği yalnızlık, toplumları derinden etkilemekte hatta sosyal hayatın içini oymakta, bireyleri kendilerine,kurumlara,vs. yabancılaştırmaktadır.
Bir Örnek Olay: Bir Sosyal Sermaye Olarak Komşuluk
Ülkelerin ve şehirlerin gelişme süreçlerinde sosyal sermayenin önemli bir rolünün olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bir toplumda üzerinde fazlaca durmadığımız öyle toplumsal mikro yapılanmalar vardır ki bunlar ciddi anlamda sosyal sermayeyi temsil etme özelliğine sahiptir. Mesela komşuluk, yaşadığımız coğrafyanın kültür hayatının ve toplum yapısının bir unsuru olmasının yanı sıra sosyal sermayeyi besleyen en önemli kaynaklardan biridir.
Bu türden çalışmalardan biri olarak danışmanlığını üstlenmiş olduğum Hasan Kalyoncu Üniversitesi tarafından,2014 yılının Aralık Ayı’nda gerçekleştirilen/sonuçlanan,
çalışmada,Gaziantep ili,Şahinbey ve Şehit Kamil Belediyesi sınırlarında ikamet eden 1651 kişi kişi ile görüşmeler yapıldı ve “komşuluk, sosyal sermaye ilişkisi”
değerlendirildi.
”Komşuluk,komşuluk ilişkileri ve sosyal sermaye” araştırması bulgularına göre
komşulararası “güven”oldukça iyi bir düzeydedir. Araştırmaya katılanların yarıdan çoğu, yaşadıkları yerlerde,komşuluk ilişkilerinin”canlı”bir şekilde sürdüğünü belirtmişlerdir.
Özellikle çocuk sahibi bireyler, komşuluk ilişkileri ile ilgili teşvik edici davranarak, gelecek nesillere aktarımda bulunmaktadır.
Araştırmamızın en önemli bulgularından biri çok güçlü komşuluk ilişkilerine rağmen, bu ilişkilerin sosyal sermayeye dönüşme oranının düşük olduğudur.Üzerinde durulması gereken husus ta budur.
Komşuluktan yola çıkarak incelemeye çalıştığımız sosyal sermaye hareketlenmesinde en önemli olan husus, komşuların bir araya gelerek ortak davranmaları,kamusal alana katılımları ve bu ortak davranış ve katılımın güven endeksli bir toplumsal değer ve fayda üretmesidir.
Araştırma yapılan kişilere“komşularıyla birlikte”,”başkaları için”ne yaptıkları sorulduğunda, “ihtiyaç sahiplerine yardım” kampanyaları düzenledikleri cevabı
alınmıştır. Komşular ile birlikte yardım kampanyası düzenleyenlerin oranı yaş gruplarına göre farklılaşmaktadır ve gençler arasında bu oranın diğer yaş gruplarına göre düşük olduğu görülmüştür.
Görüşülen bireylerin yüzde 94.7’si komşularıyla birlikte bugüne kadar bir “huzur evi”;yüzde 95’i ise herhangi bir sevgi evi ya da çocuk yuvasını ziyaret etmemiştir. Ailesi ile birlikte,huzur evi ziyaretinde bulunmayanların oranı yüzde 91.6; yine ailece, hiç çocuk yuvası ziyaret etmeyenlerin oranı ise yüzde 91.4’tür.
Kar amacı gütmeyen kurumları komşuları ile birlikte ziyaret edenlerin oranı yüzde 14.6’dır. Bireylerin yüzde 6.5’i böyle bir organizasyonu yapmayı hiç akıllarına
getirmediklerini ifade ederlerken; yüzde 78.9’u da şimdiye kadar böyle bir faaliyette bulunmadıklarını belirtmişlerdir.
Bireylere kamu görevlileri polis, itfaiyeci, sağlık kuruluşu, vs. yaptıkları hizmetlerden dolayı komşularla birlikte herhangi bir “teşekkür faaliyeti” gerçekleştirip
gerçekleştirmedikleri sorulduğunda, yüzde 70.3’ü böyle bir faaliyette bulunmadıklarını belirtmiştir. Yüzde 7.7’si ise zaten görevleri olduğu için teşekkür etmeye gerek
duymadıklarını; yüzde 2.5’i ise daha önce aklına böyle bir şey gelmediğini ifade etmiştir.
Görüşülen bireylerin yüzde 26.2’si civardaki park alanlarının temiz tutulması için komşular ile birlikte dayanışma içinde, en az bir faaliyete katılmışlardır. Böyle bir organizasyon yapmayı daha önce düşünmediğini belirtenlerin oranı yüzde 5.5’tir.
Sonuç
Sosyal sermaye de tıpkı ekonomik sermaye ve beşeri sermaye gibi üzerinde
çalışılması,stratejiler üretilmesi gereken bir alandır. Sosyal sermaye de diğer sermaye biçimleri gibi gündelik hayat verileriyle çalışır,sermayenin görünürlüğe ya da bilinirliğe kavuşması için hakkında çalışmalar yapmak ve analizler üretmek gerekir.
Sosyal sermaye çalışmaları,bireylerin,toplulukların örgütlenme kapasitesini artırıcı bir süreçtir. Süreçte,sosyal sermayenin en büyük tutkalı “güven”konusu, toplumsal
gündemin önemli bir unsuru haline gelir.
Toplumsal olana/alana katılım, değer paylaşımı ve karşılıklılık/mütekabiliyet ilkesiyle sosyal sermaye, insanları bir araya getirmeye çalışan bir hayat stratejisi ve bir sosyal politika aygıtıdır.
Kaynaklar:
Robert D. Putnam(2000),Bowling Alone:The Collapse and Revival Of American Community,Simon and Schuster Paperbacks:NewYork.