• Sonuç bulunamadı

CERN ve Büyük Hadron Çarpıştırıcısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "CERN ve Büyük Hadron Çarpıştırıcısı"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CERN ve

Büyük Hadron

Çarpıştırıcısı

CERN

(Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi) “Büyük Patlama” de-neyi olarak nitelenen LHC (Large Hadron Collider-Büyük Hadron Çarpıştırcısı) deneyinin ev sahibi. Bir metro tünelinin çapında yuvarlak bir parkurda, çevre uzunluğu 27 km olan LHC tünelinin içinde 2009’un sonbahar aylarında tekrar başlayacak deneyle, pro-tonlar neredeyse ışık hızında çarpıştırılacaklar. Işığın son derece yüksek hızını bu deneyi örnek göstererek vurgulamak mümkün: Protonlar 27 km’lik çemberi saniyede 11.200 kez dönüyor. Çarpışma yaptırmak-taki amaç, çok küçük bir hacim için olsa bile, Büyük Patlama’nın sonrasında tüm evrenin yaşadığı yüksek enerji yoğunluğuna çok kısa bir süre için ulaşmak.

CERN, “nükleer araştırmalar için Avrupa kon-seyi” anlamına gelen Fransızca “Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire” sözcüklerinin kısalt-ması. (Fransızca “Organisation Européenne pour la Recherche Nucléaire” ve İngilizce “European Orga-nization for Nuclear Research” olarak değişmiş an-cak CERN kısaltması değişmeden kalmıştır.) Adın-da “nükleer” sözcüğü geçse de, aslınAdın-da parçacık fi-ziğini araştırmak için 1954’te on iki asil üye ülke-nin imzasıyla kuruldu. Tarafsız ülke statüsüyle İsviçre’de olması, soğuk savaş döneminde bile doğu ve batı bloğu ülkelerinin CERN’deki bilimsel plat-formda birlikte çalışabilmelerini olanaklı kıldı.

Zaman içinde artan asil üye ülke sayısı günü-müzde 20’ye ulaşmış bulunuyor. Bu ülkeler şun-lar: Almanya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hol-landa, İngiltere, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Maca-ristan, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya ve Yu-nanistan. Bu ülkelerin bayrakları fotoğrafta görül-düğü gibi CERN’ün giriş kapısı önünde dalgala-nıyor. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu sekiz “gözlemci” ülke var. CERN’de şu anda, üye

ülkeler-Saat ve çikolata deyince akla neresi gelir? Cenevre, Alp ve Jura dağlarının arasında,

meşhur Evian suyunun kaynağının bulunduğu Leman gölünün kıyısına yerleşmiş

konuksever bir İsviçre şehri. Bütün dünya bankalarının şube açabilmek için yarıştığı

Cenevre, Birleşmiş Milletler dâhil olmak üzere 20’den fazla uluslararası organizasyona da

ev sahipliği yapıyor. Şehrin kuzeybatısına gidilince İsviçre’den Fransa’ya doğru, Meyrin

bölgesinden Jura dağının eteklerine kadar yemyeşil tarlalar uzanıyor. İnsanın ruhuna

dinginlik veren bu yeşil silüetin altında ise bambaşka bir dünya var. Yerin 100 metre

altındaki bu cazibe merkezinin yerin üstünde olan ve çok ilgi çeken yapısı ise ziyaretçileri

ve basın mensuplarını ağırlamak için kullanılan tanıtım merkezi. Küresel planlı bir

mimarisi olan yapının adı da (Globe=Dünya) buradan geliyor .

CERN’ün tanıtım merkezi olarak kullanılan Globe, kış aylarında karın örtüsü altında kalınca hoş bir görüntü veriyor. Solda ATLAS deneyinin yer üstündeki binaları ve arkada Jura dağı gözükmekte.

CERN

Melahat Bilge Demirköz

(2)

den 6017, çoğu Amerika Birleşik Devlet-leri ve Rusya’dan olmak üzere gözlemci ve diğer ülkelerden 3463 bilim insanı çalışı-yor. Üye ülkelerden iki temsilcinin görev aldığı CERN Konseyi karar mercii olarak işlev görüyor. Türkiye gibi gözlemci ülke-lerin oy hakkı bulunmuyor ve bu ülkeler yalnızca konseyin açık toplantılarına ka-tılabiliyorlar.

Parçacık fiziğine ışık tutan birçok bi-limsel başarı CERN’de elde edildi. 1973’te, doğadaki dört kuvvetten biri olan “za-yıf kuvvet”i anlama çabamızda yol gös-terici olan nötral etkileşimler keşfedildi. Zayıf kuvvet, atom çekirdeğindeki nöt-ron ve protonların etkileşimlerinden so-rumlu ve radyoaktivitenin de nedenidir. Bu kuvvetin taşıyıcıları olan W ve Z par-çacıkları ise 1983’te yine CERN’de keşfe-dildi. Bu keşifle CERN araştırmacıların-dan Carlo Rubbia ve Simon van der Me-er 1984 Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı-lar. Yeni deneyler yeni teknolojileri de be-raberinde getirdi. CERN araştırmacıla-rından Georges Charpak bu buluşlarda önemli rol oynayan “çok kablolu orantısal parçacık dedektörlerini” geliştirmesinden dolayı 1992 Nobel Fizik Ödülü’nü kazan-dı. Bu dedektörler biz fark etmesek de ya-şamımızın bir parçası. Örneğin havaalanı ve iş merkezlerinin giriş kapılarında bu-lunan bazı dedektörlerde ve radyasyon güvenliğini sağlayan aygıtlarda bu tekno-loji kullanılıyor.

İnsanoğlunun evrenin oluşumu ve ya-pısına merakı bugün fizik bilimini nük-leer fiziğin de daha küçük yapı taşlarını araştırdığımız parçacık fiziği adı verilen noktaya getirdi. CERN’de cevabı araştırı-lan sorulardan en önemlilerini şöyle sıra-layabiliriz:

1) Kütle nereden geliyor? Modern fi-zik, varoluşu kuantum mekaniğinin, ya-ni gözlemekte zorlandığımız parçacıkla-rın çerçevesinden yorumladığı halde, mo-leküllerin yapısından bilgisayarımızın na-sıl çalıştığına kadar makro dünyadaki her olay ve oluşumu açıklayabilmiş durumda. Ancak kuramsal açıdan henüz anlamadı-ğımız bir nokta var: O da kütle. Edinburg Üniversitesi’nde çalışan Prof. Peter Higgs 1964 yılında kütlenin, şimdi kendi adıy-la anıadıy-lan bir parçacık ve onun neden oldu-ğu potansiyal tarafından diğer parçacıklara verildiğini gösterdi. İşte CERN’de belki de en büyük hedef, Higgs parçasının bulunup bu kuramın kanıtlanması. Burada kütle ve ağırlığın farklı şeyler olduğunu vurgulama-mız gerekiyor. Yerçekimsiz bir ortamda bir nesnenin ağırlığı yoktur ama kütlesi var-dır. Öncelikli hedef, kütlenin nedenini an-layabilmek. Belki bir gün kuantum dünya-sına yerçekimini de yerleştirebiliriz ama şu an bu kolay gözükmüyor. Ne de olsa yerçe-kimi doğa kuvvetleri arasında en zayıfı ve bundan dolayı onun nedeni olabilecek bir parçacığı bulmak da çok zor olacak!

2) Karanlık maddeyi oluşturan parçalar nedir? Evrenin yüzde 96’sını görmüyoruz! Fiziğin en sinir bozucu buluşu bu olsa ge-rek! Kozmik Mikrodalga Işıması, yani Bü-yük Patlama’nın yankısı 1964’te keşfedildi ve son yıllarda yapılan en ayrıntılı ölçümler bize, evrenin yaklaşık yüzde 74’ünün, ka-ranlık enerji denilen ve evrenin sürekli ve devamlı hızlanarak hâlâ büyüyor olması-na yol açan bir enerji olduğunu gösteriyor. Etkilerini gözlemlemek dışında, bunun ne olduğu hakkında en ufak bir bilgimiz bile yok. Evrenin yalnızca yüzde 4’ü şu an oku-duğunuz dergi gibi elinizde tutabileceğiniz ya da Hubble teleskobunun fotoğrafladığı muhteşem görüntüleri veren madde. Ev-renin geri kalan yaklaşık yüzde 22’lik kıs-mıysa şu an içimizden geçip giden ve göre-mediğimiz için karanlık madde dediğimiz bir madde. Buna madde denmesinin nede-niyse kütlesi olması. Siz belki şu an karanlık maddenin etkisini hissetmiyorsunuz ama galaksimiz hissediyor. Neden mi? Çünkü bu maddenin etkisini ancak yerçekimi sa-yesinde anlıyoruz ve içimizden geçip giden tek tük parçanın etkisi o kadar büyük

de-Türkiye ve CERN

Türkiye 1961’de gözlemci ülkeler arasına katıldı. 14 Nisan 2008 tarihin-de Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TA-EK) ile CERN arasında ülkemizin tam üyeliğinin ilk adımı olan TAEK-CERN İş-birliği Anlaşması imzalandı. Şu anda CERN projelerinde çalışan 85 Türk bi-lim insanı bulunuyor.

CERN’e üyelik sürecimiz CERN’ün Türkiye’nin bilim alt yapısıyla ilgili in-celemeler sonucunda bir programa bağlanacak. Bu sürecin üç ila beş yıl süreceği tahmin ediliyor. CERN’e ve-receğimiz yıllık aidatın yaklaşık yarısı CERN’ün kendi masraflarına harcanır-ken, diğer yarısı mal ve ekipmanların alımında kullanılacak. Mal ve ekipman-lar üye ülkelerden ithal ediliyor. CERN gibi yüksek teknolojisi ve beklentile-ri olan bir kurumdan ihale alabilen şir-ketler aldıkları işlerle prestij ve değer kazanıyor. Bu açıdan Türk sanayicisinin açılan ihaleleri şimdiden takip etmesi ve zamanı geldiğinde bunlara katılma-sı Türkiye’nin yararına olacaktır.

Türk halkı CERN’ü 51 vatandaşımız-la birlikte altı bilim insanımızı kaybet-tiğimiz Isparta’daki uçak kazasından sonra daha iyi tanıdı. Bu kazada yaşa-mını yitiren Boğaziçi Üniversitesi’nin öğretim üyelerinden Prof. Dr. Engin Arık adına, Atlas Kadın Grubu Başkanı Dr. Pauline Gagnon ve CERN Yaz Okul-ları Koordinatörü Dr. John Ellis liderli-ğinde Engin Arık Fonu kuruldu. Bu fo-nun desteğiyle Türkiye’den her yıl, ba-şarılı fizik öğrencileri CERN Yaz Okulu Programı’na katılabilecek. Türkiye’nin önde gelen bankalarından AKBANK da, 2008’de iki genç fizikçimize daha Engin Arık ismine burs sağladı. Ümit ederiz ki bu fona ülkemizin ileri ge-len diğer kuruluşları da katkıda bulu-nurlar.

CERN’de çalışan bir Türk olarak, Türk bayrağının en yakın zamanda CERN’ün kapısında dalgalanmasını ümit ediyorum.

CERN’ün ana giriş kapısında yirmi üye ülkenin ve Cenevre kantonunun bayrakları asılı. Birçok Türk fizikçisinin rüyası Türk bayrağını da burada dalgalanırken görmek.

CERN

Bilim ve Teknik Ağustos 2009

>>>

(3)

CERN ve Büyük Hadron Çarpıştırıcısı

ğil! Ama Samanyolu gökadamızın yaklaşık yüzde 90’ı karanlık madde ve eğer bu madde olmasaydı, belki gö-kadamız da Dünya’nın oluşumuna yol açacak şartla-rı oluşturamayacak ve biz de burada olmayacaktık. İş-te bu nedenle, aslında karanlık madde de yaşamımızın bir parçası ve burada olma nedenimiz. Karanlık mad-denin ne olduğunu bilmediğimiz halde, kuantum me-kaniği sayesinde ne olabileceği konusunda kayda de-ğer birkaç fikrimiz var. CERN’deki deneylerin sonuçla-rı açısından en heyecan verici araştırmalardan birinde yüksek enerjilere ulaşıp karanlık maddenin ortaya çı-kartılması ve özelliklerinin ölçülebilmesi hedefleniyor. 3) Neden evrende hiç karşı madde yok? Bildiği-miz fizik yasalarına göre evrenin yarısının karşı mad-deden oluşması gerekiyor, fakat evrende karşı madde yok denecek kadar az. Şu ana kadar yapılan astrofizik gözlemlerine çok iyi uyan Büyük Patlama kuramı, ev-renin çok küçük bir noktada, çok yüksek yoğunlukta başladığını iddia ediyor. Bu kuramın en kuvvetli kanı-tı olarak görülen Kozmik Mikrodalga Işıması ölçüm-leri, evrenin yaşını 13,7 milyar yıl olarak hesaplama-mıza elveriyor. Evrendeki elementlerin oranlarını da iyi tahmin eden bu kuramın en önemli sorunu, kura-ma göre ortaya çıkkura-ması gereken karşı kura-maddenin ne-den evrende var olmadığı. Deneylerimizde şu ana ka-dar, evrenin karşı maddeden oluşmak yerine neden maddeden oluştuğunu açıklayabilecek bir fark keşfe-demedik. Belki yeterli yüksek enerjiye hâlâ ulaşama-dık ve daha yüksek enerjilerde bizim henüz tahmin edemediğimiz fizik kuralları geçerli.

Bu soruların cevaplarından ne çıkacağını bilmediğimizden, şu an bunların insanlığa nasıl bir fayda sağlayabileceğini tahmin ede-bilmek zor. Ancak fizikçiler atomun yapısını araştırırken ne bula-caklarını ve bunun nasıl faydalı olabileceğini de bilmiyorlardı.

Ör-neğin atomun manyetik spinini buldular ve bu keşif-le tıp alanında sıkça kullanılan MR teknolojisi gelişti.

CERN, bu soruları cevaplamak için yerin 100 metre altına, çevresi 27 kilometre olan LEP (Large Electron-Positron Collider – Elektron-Pozitron Çar-pıştırıcısı) çemberini kazdı. Tünelin kazılması altı yıl sürdü ve bu yapımla sonraları aynı tüneli kullanacak olan LHC projesinin temeli atılmış oldu. Çemberin içine bir elektron-pozitron çarpıştırıcısı ve çarpış-maları gözlemleyecek dört deney düzeneğinin yer-leştirilmesi 1989’da tamamlandı ve projenin uygula-ma aşauygula-masına geçildi. LEP çemberinde, 2000 yılına kadar Z ve W parçacıklarının en ince ayrıntıları öl-çüldü, fakat yapılan araştırmalarda ulaşılan enerjiler-de tüm madenerjiler-deye kütlesini verdiği düşünülen Higgs parçacığı gözlenmedi. Ancak protonlara kıyasla ga-yet hafif olan elektronların çember etrafında döner-ken ve sürekli yön değiştirirdöner-ken yaptıkları ışıma ve bunun sonucunda oluşan enerji kaybı, LEP’in ener-jisini sınırladı. Bu nedenle 1992’de LEP çemberinin içine LHC adıyla bir proton çarpıştırıcısı planlaması-na başlandı. Üzerindeki çalışmalar yaklaşık 15 yıldır devam eden LHC projesi artık hayata geçmek üzere.

LEP projesi çözülmesi gereken birçok zorluğu da beraberinde getirdi. Bunların en önemlisi, LEP projesinden çıkacak yüksek veri miktarının dün-yanın dört bir dün-yanındaki fizikçilere nasıl ulaştırıla-cağı ve sonuçların nasıl paylaşılabileceği konusuy-du. CERN’deki bilgisayar mühendisleri 1980‘den be-ri bu konunun çözümüne ağırlık vebe-riyorlar. Böylece internet ağı zemini üzerine yeni bir kat çıkan Dünya Çapında Ağ (WWW-World Wide Web) yazılımı Tim Berners-Lee tara-fından kuruldu ve bu yazılımı1992’de ücret ödemeden ve özgür-ce kullanmaya başladık.

CERN Günlüğü

B

enim ATLAS projesindeki görevim, deneyin tetikleme grubunda. ATLAS deneyinde, 200 milyon kanal bil-gisi, yani her gözlemlediği çarpışma için 200 megapixel-lik bir fotoğraf makinesine karşılık gelen bilgi söz konusu. ATLAS’ın içinde saniyede 40 milyon çarpışmanın gerçekle-şeceği ve ATLAS’ın her çarpışmayı fotoğrafladığını düşünür-sek, her bir fotoğrafı kaydetmeye (saniyede 500 terabayt-lık veri) günümüz teknolojisinin elvermediğini görmek ko-lay. Bu verilerin, kaydedilmeden önce çok hızlı bir şekilde ayıklanması gerekiyor. Bizim için ilginç olacak çarpışmalar nadir görülen parçacıkların (mesela W ve Z parçacıklarının) ortaya çıktığı çarpışmalar. İşte bu çarpışma seçim sürecine tetikleme diyoruz. Saniyede 40 milyon çarpışmayı

kaydet-mek yerine sadece 200 çarpışmayı seçip daha detaylı ana-liz için kaydedeceğiz.

Bu teknik görevim dışında, veri alımının başlamasını heyecanla beklediğimiz günlerde, karanlık maddeyi oluş-turabileceği düşünülen bir parçacığı nasıl bulacağımızı araştırıyorum.

CERN’de Bir Gün

ATLAS dedektörünün yapımı sırasında, mesaimin bü-yük kısmını yerin 100 metre altındaki laboratuarımızda ve-ya hiç güneş ışığı almave-yan ancak özel ve temiz giysiler gi-yilerek girebildiğimiz temiz bir odada geçiriyordum. ATLAS dedektörünün yapım aşaması sona erdiğinden beri, vak-timin çoğunu ya çalışma masamın başında ya da ATLAS kontrol odasında geçiriyorum. Gerektiğinde yerin altına inip elektronik cihazlarımızı kontrol ediyorum. Bunun

dı-şında yaklaşık beş yıldan beri ATLAS’ın tur rehberiyim. Gü-venlik nedeniyle bunun için özel bir eğitim aldım ve bu eği-tim belli aralıklarla yenileniyor. Gezdirdiğim gruplar arasın-da her yaştan ve her ülkeden öğrenciler, bilgisayar ve elekt-ronik firmalarından gelen ilgili kişiler, medya mensupları, her alandan bilim insanları ve konuya ilgi duyan her kesim-den insan var.

CERN’de Çalışmalar

CERN’de ATLAS deneyi dışında, LHC projesi kapsamın-da üç deney kapsamın-daha var. Bunlar farklı deneyler olsa kapsamın-da amaç-ları evrenin yapıtaşamaç-larını araştırmak.

LHC projesi dışında CERN’de yürütülen başka bir-çok proje var. Örneğin bunlardan biri AMS (Alpha Magne-tic Spectrometer-Alpha Mıknatıslı Spektrometresi). Adını Uluslararası Uzay İstasyonu’nun kod adı Alpha’dan alan bu

1980 İstanbul doğumlu olan Dr. Melahat Bilge Demirköz, İstanbul Amerikan Robert Lisesi’ni bitirdikten sonra burslu olarak gittiği MIT’de fizik bölümünü müzik ve matematik bölümlerinden sertifika alarak 2001 yılında bitirdi. MIT’de yaptığı lisans ve yüksek lisans araştırmalarında AMS projesinde görev alarak NASA ile toplam dört yıl çalıştı. Doktorasını Dorothy Hodgkin bursunu alarak Oxford Üniversitesi’nde ATLAS projesinde görev alarak üç yılda tamamladı. 2006’da araştırma görevlisi olarak CERN’e kabul edildi. CERN’deki görevine halen Cambridge Üniversitesi adına devam etmektedir.

(4)

<<< Bilim ve Teknik Ağustos 2009

LHC projesinin çözümü en zor sorun-larından biriyse protonlara çemberde yön verecek mıknatısların yapımı ve kullanı-mıydı. LHC projesinde protonlar (Özel Görelilik Kuramı’na göre) kendi kütleleri-nin 7000 katı ağırlık kazanacak kadar hız-landırılıyor. Korkutucu gelebilse de, as-lında her proton yalnızca bir sivrisineğin uçarken harcadığı enerji kadar enerjiy-le çarpışacak. Bizim için ne kadar küçük, fakat bir proton için ne kadar büyük bir enerji yoğunluğu… Bu kadar hızlı giden protonları çember yörüngede tutmaksa 8 Tesla (T) manyetik alan üretebilen 1232 çift kutuplu mıknatıs kullanımıyla müm-kün olabiliyor. Bu yüksek manyetik alanı yaratabilmek için süper iletken teknoloji-si seçildi ve bu da hızlandırıcıda bulunan 50 bin ton maddenin eksi 271°C’ye indi-rilmesi demek. Bu muhteşem düzeneğin kurulumu mühendis ve teknisyenlerin olağanüstü çabalarıyla gerçekleşti. Ancak ilk olarak 10 Eylül 2008’de çalışmaya baş-layan hızlandırıcı, 19 Eylül’de, sözünü et-tiğimiz mıknatıslardan ikisinin bağlan-tı noktasındaki küçük bir elektrik konta-ğı nedeniyle durduruldu. Tamir için ek-si 271°C derecedeki mıknatısların oda sı-caklığına getirilmesi bile iki ay sürdüğün-den, parçacıkların tekrar LHC’de dönme-ye başlamasının 2009 Kasım ortasını bu-lacağı düşünülüyor.

CERN yetkilileri, yapılan deneylerin güvenliğiyle ilgili soruları web

sayfasın-da (http://public.web.cern.ch/Public/en/ LHC/Safety-en.html) yanıtlıyor. Özel-likle son zamanlarda medyanın çok ilgi duyduğu kara delik senaryolarının ola-naksız olduğu vurgulanıyor. Bunu açık-lamak için uzaydan gelen çok yüksek enerjili ışımalar örnek olarak verilebilir. Dünya’nın atmosferine vuran bu ışıma-lar, LHC’deki çarpışma enerjisinden çok daha yüksek enerjili çarpışmalara yol açı-yor. Eğer LHC’deki çarpışmalardan dola-yı Dünya’nın kara deliğe dönme ihtima-li olsaydı, gezegenimizin şimdiye kadarki ömründe (yaklaşık 4,5 milyar yıl) bu çok-tan gerçekleşirdi.

Mevcut kuramların kanıtlanmasına yardımcı olacağına, evrenin

oluşumunda-ki aşamalara ışık tutacağına ve parçacık fi-ziğinde çığır açacağına inandığımız LHC deneyinde ATLAS, CMS, LHCb ve ALI-CE dedektörleri görev yapıyor. Deneyden gelen verilerin kaydedilmesi için LHC He-saplama Gridi geliştirildi. Saniyede 40 mil-yon çarpışmanın meydana geleceği düşü-nülürse, bugüne kadar ulaşılmış en büyük veri yoğunluğu ortaya çıkacak. Sistemin amacı bilim insanlarının LHC deneyi baş-ladıktan sonra verilerine ulaşmasını ve bu verileri analiz edebilmelerini sağlamak. Ka-bataslak bir hesap yapıldığında LHC’nin, çalışmaya başladığında yılda yaklaşık 15 petabayt (15 milyon gigabyte) veri üretece-ği sonucu çıkıyor. Bu ise toplam olarak yıl-da 100.000 DVD’yi doldurmak demek.

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’ndaki dev mavi renkli mıknatıslar CERN

deney düzeneği, önümüzdeki yıl uzaya gönderilip istasyo-nunun üzerine yerleştirilecek. Süperiletken mıknatısı saye-sinde uzaydan gelen yüksek enerjili kozmik ışınları ayrıştı-rıp, o da evrenin sırlarını, özellikle karanlık madde ve karşı maddeyle ilgili soruları cevaplamaya çalışacak.

CERN’ün ayrıca teknoloji transferi projeleri bulunuyor. Örneğin, kanser tedavisinde kullanılacak iyon terapisi ve güvenlik sistemlerini geliştirecek dedektörler gibi. Bunun dışında bilgi alım merkezi, LHC projesinden gelecek verileri analiz etmek için dünyanın en ileri teknolojilerini üretmeye devam ediyor. Fakat bu teknolojiler farklı bilim alanlarında faydalı olduğu için CERN’ün öncelikleri arasında ve LHC de-neyinden bağımsız olarak devam etmekte.

CERN’de Günlük Yaşam

CERN’de günün en önemli vakti kesinlikle öğlen

ye-meği! Yaz aylarında, Avrupa’nın en yüksek dağı olan Mont Blanc’a bakan terasta her milletten fizikçilerle yeni geliş-meleri ve fikirleri tartışmak büyük bir keyif. Genelde ortak

dil İngilizce fakat farklı dillerde konuşmalar duyma olasılığı yüksek. Teras kafetarya cuma akşamları da dopdolu oluyor. Genellikle hafta içinde yaşananlar diğer fizikçilere anlatı-lıyor ve haftasonu planları yapıanlatı-lıyor. Mevsim yaz ise bun-lar genellikle yelken ve dağ yürüyüşü, kış ise kayak plan-ları oluyor.

Fizikle ilgisi olmayan insanların gelip de şaşırdıkları ko-nulardan biri, çalışma saatlerinin standart olmaması. Me-sela ATLAS deneyi çalışır haldeyken günün her saati en az 15 kişinin kontrol odasında bulunması gerekiyor. Deney on yıl boyunca sürekli devam edeceği için, gece vardiyası şim-diden yaşamımızın bir parçası oldu bile! Ayrıca, kıta aşırı yapılan telefon konferansları saat farkından dolayı geceya-rılarında başlayabiliyor ve sabaha kadar sürebiliyor. Bura-da, uykusuzluğa alışkın olmak bir zorunluluk.

Yerin 80 metre altında ATLAS dedektöründe, İsviçre Galatasaraylılar Derneği üyelerinin gülen yüzleri... CERN’de ziyaretçi turları eksik olmuyor.

Sadece ATLAS deneyini son 6 yılda 92.000 kişi ziyaret etti.

CERN

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun (TAEK), Çernobil'in ardından 1988'de hazırladığı rapora göre Türk halkının, kaza sonucu ald ığı radyasyon dozu, doğal radyasyon dozuna

CERN ’in yaptığı açıklamaları dikkatle takip edenlerin hatırlayacağı gibi, geçen sene Temmuz ayında yapılan açıklamada kesin olarak yeni bir parçacık bulunduğu ve

İnternet sitesinde, bir yıl içinde beş mSv ve üzerinde doz almanın tehlikeli olabileceğini açıklayan TAEK, bu doza ilerleyen beş yıl içinde eklenen beşer mSv dozun

Elektronik Belge Yönetim Sistemlerinin Verimliliğe Katkısı: Kalkınma Bakanlığı Örneği Contributions of Electronic Records Management Systems to Efficiency: The Case of

CERN’den gelen açıklama bir şeylerin gözlendiği, bunun Higgs olabileceği ama Higgs parçacığının keşfedildiğini kesin olarak iddia etmek için daha çok erken

23 Kasım günü LHC’de, SPS’den gelen parçacıklar yörüngelerine oturtuldu ve saat 14.22’de ilk 0,9 TeV’lik çarpışmalar gerçekleştirildi... Gelen parçacıkların 30 cm

M ızrabından uçan her notun havada uçan billûr kem en­ dini kulaklarile seyreder.. Beğenir ve

Nasıyrî bu eserinde (1880: 241- 270) ilimde bir ilk olarak, Tatar halk masallarında sık rastlanılan Ejdarha, Yuha, Diyü (Dev) gibi olağanüstü yaratıkları tahlil etmiş ve