• Sonuç bulunamadı

ARAP BAHARI NIN SOSYO-EKONOMİK ETKİLERİ: TÜRKİYE-SURİYE KARŞILAŞTIRMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ARAP BAHARI NIN SOSYO-EKONOMİK ETKİLERİ: TÜRKİYE-SURİYE KARŞILAŞTIRMASI"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

II. BÖLGESEL SORUNLAR ve

TÜRKİYE SEMPOZYUMU 1-2 Ekim 2012

ARAP BAHARI’NIN SOSYO-EKONOMİK ETKİLERİ:

TÜRKİYE-SURİYE KARŞILAŞTIRMASI

H.Mustafa PAKSOYa Sadettin PAKSOYb Hasan MEMİŞc Mehmet ÖZYALÇINd

aDoç.Dr., Kilis 7 Aralık Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kilis

bDoç.Dr., Kilis 7 Aralık Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kilis

cYrd.Doç.Dr., Kilis 7 Aralık Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kilis

dArş.Gör., Kilis 7 Aralık Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kilis ÖZ

Dünyadaki ekonomik, teknik, politik ve sosyal alanda ortaya çıkan gelişmeler; geri kalmış ülkeleri, gelişmekte olan ülkeleri ve gelişmiş ülkeleri hiç kuşkusuz etkilemektedir. Ancak bu etkiler, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak sonuçlarını göstermektedir. Gelişmiş bir ülkenin etkilenmesi, geri kalmış bir ülkeye göre daha düşük düzeyde seyredebilir. Çünkü, değişimin öncüleri çoğunlukla gelişmiş ülkeler olmaktadır.

Dünyadaki değişimi, en çok tetikleyen teknolojik gelişmeler olmaktadır. Özellikle bilgisayar ve iletişim alanındaki her teknolojik gelişme, diğer alanlardaki gelişmelere göre değişime daha çok ivme kazandırmaktadır.21. Yüzyılın en büyük olaylarından biri olarak adlandırılan Ortadoğu’da Arap ülkelerinde 2010yılında ortaya çıkan toplumsal gelişmeler ve değişim beklentilerini (Arap Baharı) yükselten olguların içinde bilgisayar ve iletişim alanındaki gelişmelerin ve bunlara bağlı olarak oluşan sosyal medyanın toplumsal etkileşimdeki rolü çok büyük önem arz etmektedir.

21. Yüzyılda meydana gelen teknolojik, ekonomik ve politik alanlarındaki hızlı gelişmeler, ülkelerin siyasal, sosyal ve ekonomik yapılarını da derin bir şekilde etkilemektedir.Özellikle de Arap ülkelerinde yaşanan ekonomik,sosyal ve siyasal sorunlar iktidarların dönüşümüne neden olmuş ve toplumsal bilinç halkın ortak hareket etmesini sağlamıştır.

Bu bilinç, Arap Baharı’nı ortaya çıkarmıştır. Arap Baharı; Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinden ortaya çıkmış; bölgesel, toplumsal bir siyasi-silahlı harekettir. Protestolar, mitingler, gösteriler ve iç çatışmalar yaşanmıştır. Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen'de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas'ta küçük çapta olmak üzere tüm Arap Dünyasında baş gösteren mitingler, protestolar, halk ayaklanmaları ve silahlı çatışmalardır. Suriye, Arap Baharı’nınbaşladığı ancak henüz gelmediği, çatışmaların iç savaşa dönüştüğü, iktidar değişimin de aslında ne zaman olacağının çok kestirilemediği bir ülkedir. Bu çalışmada, Türkiye’nin Suriye ile olan ekonomik ve sosyal ilişkilerinin Arap Baharı ile nasıl şekillendiği ortaya konacaktır.

Anahtar Kelimeler: Arap Baharı,Sosyo-Ekonomik Etkiler, Türkiye-Suriye

SOCIO-ECONOMIC IMPACTS OF ARAB SPRING: COMPARISON BETWEEN TURKEY AND SYRIA Abstract

Developments in the fields of economics, technics, politics and social, affect the underdeveloped, developing and developed countries. However these developments affects the countries depend on their level of development. A developed country may be affected from these developments on a different degree when compared with an underdeveloped country. This is because usually developed countries become the pioneer of change.

Technological developments are the major trigger of change in the world. Especially, every technological development in the computer and communication industry accelerates the changes in other fields. the effects of the social media which occurs as a result of the developments in the computer and communication field, has an important role in the social improvements and the expectations of change (which is called as Arab Spring – one of the biggest events of the 21st century) in the Arab countries of Middle East.

Rapid developments in the areas of technology, economics and politics of countrieswithin the 21st century have also deeply affected their political, social and economicstructures. Problems in the fields of economics, social and political transformed the governments and social consciousness ensured the common movements of the people. This consciousness uncovered the Arab Spring. Arab spring emerged from the demands of democracy, freedom and human rights of Arab people and it is a regional, social and political-armed movement. There were protests, meetings, demonstrations and internal conflicts. Arab spring shows itself in Tunusia, Egypt, Libya, Syria, Bahrein, Algeria, Jordan and Yemen on a large scale whereas in Moritanya, Suudia Arabia, Umman, Iraq, Lebanon and Morocco on a small scale.

In Syria, The Arab Spring started, but has not yet come. Also in this country conflicts returned to civil war and the time of the change of power is unpredictable. In this study, how the relationship between Syria and Turkey is formed with the Arab Spring will be theorized.

Key Words: The Arab Spring, Socio-Economic Effects, Turkey and Syria 1. GİRİŞ

(2)

Ulusal kültürlerin, ekonomilerin ve sınırların esnekleştiği, hemen hemen her alanda yeni eğilimlerin güç kazandığı günümüz dünyasında, elektronik bilgi iletişimi, biyolojik alanda endüstriyel yeni hammaddeler, yeni enerji sistemleri, uzay teknolojilerindeki yenilikler ve her şeyden önemlisi çevresel alanda yapılan yatırımların yönlendirdiği yeni bir ekonomik yapılanma ortaya çıkmıştır. Bu yeni ekonomik yapılanmanın sonuçları ise; küresel bütünün, kültürel, sosyolojik, ekonomik ve teknolojik alanlarında yaygın bir şekilde yaşanmaktadır. Bu baş döndürücü gelişme ve değişmeler özellikle de son yılarda ki iletişim ve ulaşımdaki gelişmelere paralel olarak yeni arayışlar, anlayışlar ve yaklaşımlar ortaya çıkarmıştır. Bu anlayış ve yaklaşımların en son örneği Arap ülkelerinde yaşandığını görmekteyiz.

18 Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan iktidar karşıtı kitlesel gösterilerin, 2011 yılı içerisinde Mısır, Libya, Suriye başta olmak üzere Cezayir, Bahreyn, Ürdün, Yemen ve Lübnan gibi Arap dünyasının başlıca ülkelerinde yol açtığı halk ayaklanmalarına siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler literatüründeArab Spring (Arap Baharı) adı verilmiştir. Bu diktatör yönetimleri devirmeye yönelik toplumsal halk hareketleri bölgede yeni bir dönemin başlamasına yol açmış görünmektedir.

2. Arap Baharı’nınOrtaya Çıkış Süreci

Arap Baharı’nın ortaya çıkış süreci, adlandırma, olayların başlaması ve yayılması ile büyük çapta olayların ortaya çıkışı şeklinde ele alınmıştır (1).

2.1. Adlandırma

Birçok ülke, kuruluş ve alanda uzman kimseler, hareketlerin farklılığı ve sürekli sancılı, çalkantılı değişimi bahar olarak benimsemişlerdir ve bu halk hareketine Arap Baharı demişlerdir.

2.2.Olayların Başlaması ve Yayılması

Protestolar, Arap Dünyası'nda başta gelen işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsüzlükler ve kötü yaşam koşulları gibi pek çok sorun sonucunda önce Tunus'ta Muhammed Buazizi'nin kendini yakmasıyla başlamıştır. Ardından benzer sorunlar yaşayan ülkelerde domino etkisi göstererek yayılmıştır.

Protestolar, ilk olarak 18 Aralık2010 tarihinde Tunus'da başlamış daha sonra Mısır, Yemen, Cezayir ve Ürdün'e sıçramıştır. Bu ayaklanmalar Tunus ve Mısır'da başarı göstermiş olup, 23 yıldır yönetimde olan Zeynel Abidin Bin Ali ile 30 yıllık yönetici Hüsnü Mübarek'in görevlerini bırakmasıyla sonuçlanmıştır.

Ardından bir domino etkisiyle Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın tamamına yayılmıştır. Ayrıca arap ülkeleri olmayan;

İran, Arnavutluk ve Ermenistan'da bile, Arap Baharı'nın etkisiyle küçük çapta olaylar gözlenmiştir.

2.3. Büyük Çapta Olaylar

Büyük çapta olaylar öncelikle Arap Baharı’nın başladığı Tunus’ta ortaya çıkmış ve sırasıyla Mısır, Libya, Suriye, Yemen ve Bahreyen’le devam etmiştir. Suriye’de ise olaylar iç savaşa dönüşmüştür.

2.3.1.Tunus (Yasemin Devrimi)

Yasemin Devrimi Tunus'un birçok şehrinde gerçekleşen protestolardır. Protestocuların hedef aldığı başlıca konular işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma (2), ifade özgürlüğü (3)

ve kötü yaşam koşulları olmakla beraber, 23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Alinin başkanlığı bırakıp 14 Ocak 2011'de ülkeden kaçmasıyla sonuçlanan olaylar bütünüdür (4).

Kasım 2010'da, meyve sebze satıcısı olan işsiz bir üniversite mezununun, satış arabasına polisin el koymasından sonra kendini ateşe vermesi ile başlayan protestolar (5)Tunus'ta son 30 yıldır yaşanan sosyal ve siyasal olayların en dramatik dalgalarından biriydi (6; 7)ve yaralanmalar ve hayatkayıpları ile sonuçlandı.

2.3.2.Mısır(2011 Mısır Devrimi)

2010-2011 Yasemin Devrimi'nin öncülüğünde, 25 Ocak 2011'den beri Mısır'da devam eden, halkı mevcut yönetime karşı seferber olmaya çağıran sokak gösterileri, protestolar ve sivil itaatsizliklerin bütünüdür. Gösteriler ve isyanlarınpolis şiddeti, olağanüstü hâl, işsizlik, asgari ücretleri azaltma isteği, barınma eksikliği, yiyecek sıkıntısı , yolsuzluklar, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve kötü hayat koşulları üzerine başladığı rapor edildi (8). 11 Şubat 2011 tarihinde Mısır cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek gösteriler nedeniyle istifa etti.

2.3.3.Libya (Libya İç Savaşı)

Bir Kuzey Afrika ülkesi olan Libya'da hükümet ve Muammer Kaddafi karşıtı gösterilerle başlamış ve daha sonrasında gerçek anlamıyla bir iç savaşa dönüşmüş ayaklanmalar bütünüdür. Protestolar 15 Şubat 2011 tarihinde başlamış, iç savaş Sirte'nindüşmesi ve Muammer Kaddafi'nin öldürülmesiyle 20 Ekim 2011 tarihinde sona ermiştir.

Medyaya göre olaylar halkın 2010-2011 yılı boyunca Arap dünyasını saran protestoların bir ayağı olan 2011 Mısır Devrimi'nden esinlenmesi sonucu başlamıştır (9).

18 Şubat 2011 tarihinde göstericiler Libya’nın ikinci büyük şehri Bingazi'nin kontrolünü bazı polis ve askerlerin de desteğiyle ele geçirmişlerdir. Bunun üzerine hükümet Bingazi'de yaşayan ve rejimin destekçisi seçilmiş askeri birlikleri yollamıştır (10). Ülke, Ulusal Geçici Konsey (UGK) ve Libya Sosyalist Halk Cemahiriyesi olarak ikiye ayrılmıştır. 20-28 Ağustos tarihlerinde Trablus Muharebesi sonucu başkent Trablus UGK kontrolüne geçmiş, UGK yüzden fazla ülke

(3)

tarafından tanınmıştır. 20 Ekim 2011 günü Muammer Kaddafi'nin memleketi Sirte'nin düşmesiyle Muammer Kaddafi öldürülmüş, iç savaş kesin UGK zaferiyle sona ermiştir.

2.3.4.Suriye (2011-2012 Suriye Çatışmaları, İç Savaş)

Suriye'de olaylar, ilk olarak Dera'da, 15 Mart2011 tarihinde başlamıştır. Arap Baharı'nın etkisiyle devrilen diktatörlerin ülkelerinden ilham alan Beşşar Esad karşıtı muhalifler silahlanarak topyekün çatışmaya girmiştir.

Olayların 15 Mart2011 tarihinde başladığı kabul edilir. Suriye muhalefeti, devlet başkanı Beşşar Esad rejimini devirmek ve kendi ifadeleriyle Özgür Suriye devletini kurmak için silahlı isyana başlamışlardır. Her iki taraf da dışarıdan askeri ve ekonomik destek almaktadır. Çatışmaların sürmesinin yanında, ülkede kontrolünşehir merkezi dışında muhalefetin, şehir merkezlerinde ise önemli ölçüde Beşşar Esad'ın elinde olduğu söylenebilir.

2.3.5.Yemen (2011-2012 Yemen Ayaklanması)

Ayaklanmada yüzbinlerce insan sokaklara dökülmüştür. Ülke genelindeki silahlı gruplar iç savaşı andırırcasına hükümet güçleri ile çatışmaktadır. Halk Mısır Devrimi ve Tunus'ta gerçekleşen Yasemin Devrimi'nden esinlenerek yaptığı isyanda bazı adımlar ve ilerlemeler atılmıştır. Ülke genelindeki aşiretlerin oluşturduğu Yemen Aşiretleri İttifakı'na bağlı militanlar bazı kasaba ve semtleri kontrolü altına almıştır. Şii ve Sünni gerilimi, Güney Yemen Hareketi'nin bu ayaklanmadan fırsat sağlayarak saldırılar yapması ülkeyi kaosa sürüklemiştir.

2.3.6.Bahreyn (2011-2012 Bahreyn Ayaklanması)

14 Şubat 2011'de Arap Baharı'nın etkisiyle patlak veren halk isyanıdır. Halk, özgürlük ve eşitlik talebiyle sokaklarda protestolara başlamıştır. Hükümet güçleri olaylara müdahale etmiştir. Körfez İşbirliği Konseyi'deBahreyn'e Yarımada Kalkan Gücü adlı güvenlik kuvvetinden göndermiştir. Bazı çevreler, protestoların daha çok Şii-Sünni çatışmalarına döndüğünü belirtmiştir. Ülkede İran- Suudi Arabistan, nüfuz çekişmesi yaşamaktadır.

2.4.Küçük Çapta Olaylar

Arap Baharı’nın küçük çaplı olaylara sahne olduğu ülkeler ise Ürdün, Suudi Arabistan, Cezayir, Fas, Sudan, Umman, Kuveyt, Lübnan, Huzistan Eyaleti, Irak ve İsrail Sınırı olarak belirtilebilir.

Ürdün (2011 Ürdün protestoları)

16 Aralık'ta başlayan Tunus ayaklanmasından sonra Ürdün'de düzenlenen protesto gösterileri. Ürdün'ün bütçe açığı bu yıl içinde 2 milyar Dolara yükselmiş durumda. 2010 Aralık ayında enflasyon 1.5'ten 6.1'e yükseldi ve işsizlik seviyesi %25 ile %30 arasında değişmekte. Halk ayrıca devleti işçi sınıfını ağır vergiler yoluyla fakirleştirmekle suçluyor. Bunun dışında parlamentonun göstermelik olduğu halk tarafından savunulmakta (11).

Suudi Arabistan (2011-2012 Suudi Arabistan protestoları)

2011 yılında başlamış protestolardır. Göstericiler, reform talebiyle protesto yürüyüşleri ve mitingleri düzenlemiştir.

Kadınlar ise yine reform talebiyle "sürücülük" istemişlerdir.

Cezayir (2011 Cezayir protestoları)

Cezayir'de 2010'un aralık ayından beridir devam eden protesto gösterileridir. Göstericiler tarafından gösterilen sebepler, işsizlik, gıda enflasyonu, evsizlik, usulsuzlük, ifade özgürlüğü ve kötü yaşam koşullarıdır. Daha önceki yıllarda yerel gösteriler sıkça yapılmış olsa da, tüm ülke çapında eşzamanlı gösteriler 2011'in ocak ayında patlak verdi. Bunlar hükümetin gıda fiyatlarını düşürmesiyle bastırıldı; fakat daha sonra çoğunlukla hükümet binalarının önünde gerçekleşen kendini yakma eylemleri başladı. Muhalefet partileri 1992'deki darbeden beridir olağanüstü hal bulunan Cezayir'in hükümetinden izin almadan yasadışı nitelikte gösteriler düzenlemeye başladı. Gösterilerde üç kişi öldü, 420 kişi yaralandı (12).

2.5.Arap Baharını Ortaya Çıkaran Nedenler

Demokrasinin yayılma ve gelişim göstermesi sürecinde Arap Ortadoğu’su epeyce geç kalmıştır. Bunun temel nedeni, bölgenin genel olarak uzun sayılabilecek bir süre sömürge yönetimi altında kalmasının yanı sıra; aile, klan, mezhep bağlarının Arap toplumlarında çok güçlü olmasıdır. Bu durum otoriter yönetimlere zemin yaratmış ve değişime olan direnci artırmıştır(13) (Orhan, 2011: 22-23). Bunun dışında Arap ülkelerinin dışa kapalı ekonomileri, sanayileşmeleri, çok fazla petrol kaynaklarına sahip olmalarına rağmen hala tarıma dayalı bir altyapının bulunması, bireyciliğin ağır basması demokrasiyi geciktiren ve Arap Baharı’nı başlatan önemli etkenler olmuştur. Bu nedenlerin dışında, ekonomik durumun çok iyi olmaması, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik gibi nedenlerde Arap Baharı’nı tetikleyen nedenler arasında gösterilebilir(14) (Öztoprak,2012: 9).

Arap baharının ortaya çıkmasındaki nedenler şu şekilde sıralanabilir:

-Ekonomik Nedenler: İşsizlik, enflasyon, zor yaşam koşulları, gıda sıkıntısı.

-Siyasal Nedenler: Demokratik olmayan diktatörlük yönetimlerinin varlığı, bireysel özgürlüklerin kısıtlı olması, kötü, baskıcı, usulsüz ve yozlaşmış yönetimlere karşı halk nezdinde gelişen tepki.

(4)

-Kültürel Nedenler: Küreselleşen dünyada artan iletişim ve ulaşım imkanlarının sonucu olarak halkın, özellikle de Arap gençlerinin sosyal medya üzerinden görüp, haberdar oldukları daha demokratik ülkelere ve toplumlara özenmeleri ve sisteme karşı isyan etmeleri.

-Uluslararası Nedenler: Başta ABD olmak üzere Batı dünyasının aktif siyasal desteği, NATO’nun Libya’daki muhalif kuvvetlere Kaddafi güçlerini bombalayarak yaptığı stratejik askeri yardım.

Arap Baharı’nı meydana getiren pek çok neden vardır ancak temel neden Arap rejimlerinin ekonomik iflasıdır. O nedenle seküler, dindar, Müslüman, Hıristiyan pek çok siyasi grup birlikte, omuz omuza Arap siyasetini sarsmıştır. Bu farklı grupları bir araya getiren ortak dinamik şudur: Ekonomik başarısızlık. Bu açıdan Arap Baharı, 1979 İran Devrimi gibi dinsel yahut Nasır olayında olduğu gibi ideolojik bir olay değildir. Arap Baharı, sıradan insanların temel meselesi olan yüksek fiyatlar, konut sorunu gibi dinamiklerin temel olarak ortaya çıkardığı bir süreçtir(15) (Bacık, 2011: 17).

Tablo 1: Arap Ülkelerinde Temel Göstergeler

Ülkeler Yıllar GSYH(Milyon$) Nüfus

(Milyon) Büyüme (%) İşsizlik Oranı(%)

Enflasyon Oranı(%)

Cezayir 2009 138,119.9 35.0 2,4 10,2 -11,3

2010 161,979.4 35.5 3,3 11,4 16,2

Mısır 2009 188,984.1 79.7 4,7 9,4 11,2

2010 218,894.3 81.1 5,1 9,4 10,2

Ürdün 2009 23,820.0 5,9 5,5 12,9 2,8

2010 26,425.4 6,1 2,3 12,6 8,4

Libya 2009 62,360,4 6,3 2,1 14,6 -32,8

2010 65,740,4 6,4 3 30 -34,8

Fas 2009 23,820.0 5,9 5,5 9,1 1,5

2010 26,425.4 6 2,3 9,1 0,6

Suriye 2009 53,934.5 20 6 8,1 -2,8

2010 59,147.0 20,4 3,2 8,4 6,3

Tunus 2009 43,522.0 10,4 3,1 14,2 3,1

2010 44,238.2 10,5 3 5 4,6

Yemen 2009 25,130.1 23,3 3,9 14,6 -8,7

2010 31,042.7 24,1 7,7 35 24,2

Kaynak:(16; 17).

Arap ekonomilerini ekonomik büyüme, işsizlik ve enflasyon açısından ele alınırsa tablonun hiç parlak olmadığını hemen görülür. Ancak burada başka bir konunun altını çizmek gerekir. Kalkınmakta olan ülkelerde yüksek faiz-düşük kur uygulamaları nedeniyle enflasyonist baskı olabilir. Nitekim kalkınmakta olan ülkelerde bu siyasetin doğal bir sonucu olarak belirli dönemlerde enflasyon kaçınılmaz olmaktadır. Ancak Arap ülkelerinde görülen enflasyon böyle bir yansıma ile açıklanamaz. Dolayısıyla Arap ekonomileri analiz ederken salt enflasyon ve işsizlik sorunu ile karşı karşıya değiliz. Bu göstergelerin dışında pek çok sorun daha etkili olmaktadır. Kamu Kaynakçanın yeterli kullanılması, yolsuzluk gibi pek çok farklı etken daha denklemin içinde bulunmaktadır.

3.Arap Baharının Sosyal Etkileri: Suriye’den Türkiye’ye Yansımalar

Türkiye’ye komşu ülkeler Bulgaristan, Yunanistan, İran, Irak, Gürcistan, Ermenistan ve Suriye olup, bu ülkelerden Suriye 877 km'lik bir kara sınırı ile en uzun kara sınırlarına sahip olduğumuz bir ülkedir. Bu sınırın uzunluğu yanında Türkiye ile Suriye arasında tarihi, kültürel ve sosyal bağlar bulunmaktadır. Bu açılardan da Suriye, Türkiye açısından önemli bir yere sahiptir.

Arap Baharı ile ortaya çıkan toplumsal başkaldırı, hem ülkedeki siyasal yapıya ve hem de ekonomik yapıya çok büyük etki etmiştir. Bu başkaldırının sosyal etkilerini özellikle Suriye’deki savaş ortamından kaçarak daha güvenli bir yaşam alanı oluşturmak için kendi ülkelerinden komşu ülkelere sığınanların oluşturduğu mülteci gurubu ile açıklamak mümkündür. Mültecilerin doğal olarak yüz yüze kaldığı sorunlar; yeme-içme, barınma ve temizlik sorunları, aynı aileden bir taraftan ülkede muhalefete destek amaçlı kalan kişiler ile iltica eden ailelerin bölünmesi ile oluşan sorunlar, çatışmaların doğal sonucu olarak dul, yetim ve öksüz bir kesimin oluşması ile ortaya çıkan dramatik sorunlar, gerek kargaşa içindeki ülkede ve gerekse mültecilerin sığındığı ülkelerde ortaya çıkan sağlık sorunları, kargaşa içindeki ülkedeki şehirlerde çatışma ve bombalama sonucu tarihi, kültürel değerlerin zarar görmesi ve insan kayıpları(kentkırımın) sonucu oluşan sorunlar, belki de en önemlisi çatışma ortamındaki ülkede eğitimin durması ile oluşan sorunlar vb. sorunlar sıralanabilir.

Suriye güvenlik güçleriyle silahlı gruplar arasında yaşanan silahlı çatışma, komşu ülkelere mülteci akınını başlattı.

Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak, Suriyeli mültecilerin sığındığı ülkeler arasında yer aldı(18)

Tablo 2’de Suriyeli mültecilerin bulunduğu ülkeler ve ülkelere göre mülteci sayıları verilmiştir. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, Ürdün'de 85 binden fazla, Türkiye'de yaklaşık 83 bin (Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre), Lübnan'da 67 bin ve Irak'ta 23 Suriyeli mülteci kamplarda barındırılıyor. 250 bini aşan Suriyeli mülteci sayısına ek olarak ülkelerinden illegal yollarla veya pasaportlarıyla ülkelerini terk edenler ile birlikte bu sayı 500 bini aştı.

Tablo 2: Suriyeli Mültecilerin Bulunduğu Ülkeler ve Mülteci Sayıları

Suriyeli Mültecilerin Bulunduğu Ülkeler Ülkelerde Bulunan Mülteci Sayıları

Ürdün 85.000 +

(5)

Türkiye 83.000 +

Lübnan 67.000 +

Irak 23.000 +

Kaynak:(19)

Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye iltica eden mültecilerin kaldıkları mülteci kampları aşağıda açıklanmıştır(20).

3.1.Hatay’daki Mülteci Kampları

Türkiye'ye giren mültecilerin yoğun olarak bulunduğu şehir, Hatay. Hatay'daki çadır kentlerin yanı sıra şehir merkezindeki mahallelere yerleşmiş çok sayıda Suriyeli muhalife rastlamak mümkün. Evlerde kalan muhaliflerden bazıları, Suriye güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmalarda yaralandıklarını ifade ediyor. Hastanelerde yapılan ilk müdahaleden sonra yaralı muhaliflerin tedavilerine evlerde devam ediliyor. Resmi kaynaklara göre Hatay'daki devlet hastanesinde, 2500'e yakın Suriyelinin tedavisi gerçekleşti. Türkiye’de yapılan tedaviler sadece çatışmalarda yaralananları kapsamıyor. Örneğin 2500 tedaviden 255’inin doğum vakası olduğu bildiriliyor.

Kamplar şimdiye kadar üst düzey birçok yabancı yetkilinin akınına uğradı. Fransa'nın Suriye Büyükelçisi EricChevallier, Kilis'teki konteynır kentinde; BM Özel Temsilcisi Kofi Annan ve ABD'li senatörler John McCain ile Joe Lieberman ise Yayladağı kampında incelemelerde bulundu.

Boynuyoğun Mülteci Kampı

Hatay'daki Suriyelilerin sığındığı kamplardan Boynuyoğun kampı, sınıra sadece 500 metre, Özgür Suriye Ordusu subay ve askerlerinin kaldığı Apaydın kampına ise 6 km mesafede bulunuyor.

Mültecilerin büyük bir kısmı, 2011 yılının haziran ayı başlarında Cisr eş-Şuğur kentinde yaşanan ve 120 Suriye askerinin öldürülmesiyle sonuçlanan olaylardan sonra ordunun kendilerini cezalandıracağı endişesiyle kampa sığındılar. Bu kampa haziran 2011'de 3800 kişi bir kaç hafta içerisinde giriş yaptı. Aradan çok uzun zaman geçmeden bu sayı 1200'e düştü. Geri dönüşlerde sayının yüksek olmasının sebebi, özellikle de Cisr eş-Şuğur'da "Suriye Ordusu'nun kitlesel katliam yapmak için harekete geçtiği" iddiasının geçen süre zarfında gerçeği yansıtmadığının açığa çıkması etkili oldu. Geri dönen Suriyelilerin açıklamaları da bu yöndeydi.

Kampa girenlerin tamamının, kendilerine rejimin baskısından ve ordunun saldırılarından ötürü Suriye'den kaçtıklarını anlattığını belirten kamp görevlileri, kampa gelen mültecilerin sadece yüzde 20'sinin gerçek anlamda rejim muhalif olduğunu öne sürerek herhangi bir dini ya da siyasi hassasiyeti bulunmayan büyük çoğunluğun ise geçim derdi sebebiyle Türkiye’ye geldiğini iddia ediyor.

Yayladağı Çadır Kenti

Suriye'nin Lazkiye şehrine sınırı olan Yayladağı şehrindeki eski tekel binasında kurulan çadır kentinin Suriye sınırına 5 km mesafesi bulunuyor. Kızılay yetkililerinin açıklamalarına göre, Çadır kentte, 352 barınma çadırı, 3 tane genel maksatlı çadır, 3 tane konteynır tuvalet, banyo, 10128 battaniye ve 3524 yatak bulunuyor. Yayladağı'ndaki ikinci çadır kentinde yaşayan mülteciler ise, 31 Mart 2012'de Kilis'teki Konteynır kente nakledildi.

Yayladağı kampında on yıllarca Tedmur hapishanesinde tutuklu kalan Şeyh Ömer Huzeyfe, Muhammed Ali Mesto, Mustafa AhmedŞağri, Sulh Muhammed Sellum gibi muhalifler de bulunuyor. Yine Yayladağı kampında Halep Üniversitesi öğretim görevlilerinden Şeyh Ebu Hıfs’ın, Yayladağı kampındaki cuma namazlarına imamet ettiği, hutbe okuduğu görülüyor. Kamptaki çocuklara genel okul derslerinin yanı sıra Türkçe dil eğitimi de veriliyor.

Yayladağı kampındaki Suriyeliler, cuma günü alışverişi yapma amacıyla şehre inebiliyorlar. Cuma günü şehir merkezinde ve özellikle de halk pazarında çok sayıda Suriyeliye rastlamanız mümkün. Bizlerin de Yayladağı şehir merkezinde karşılaştığımız ve bizde savaşçı oldukları izlenimi uyandıran İdlibli 4 genç, rejimin baskısı ve saldırılarından ötürü Suriye'den ayrıldıklarını söylediler. "Şehirde mi yoksa mülteci kampında mı kalıyorsunuz?"

sorusuna "Suriye'ye sürekli giriş çıkış yapıyoruz" yanıtını verdiler.

3.2.İslahiye Çadır Kenti

50.000 metrekarelik alanda kurulan çadır kentte 6.159 Suriyeli mülteci misafir ediliyor. İslahiye’deki kampta halen 1677 barınma çadırı ve 25 genel maksatlı çadır yer alıyor. Kampta dağıtılan battaniye sayısının 22.954, yatak sayısının ise 8.481 olduğu belirtilirken bölgenin sürekli rüzgarlı olmasının, çadırlardaki yaşamı zorlaştırdığı görülüyor. Nitekim kamp içerisindeki incelemememiz sırasında da bazı çadırların çöktüğünü ve onarımının devam ettiğini biz de gözlemledik.

İslahiye çadır kentindeki Suriyelilerin, ihtiyaçlarını karşılamaları için semt pazarının kurulduğu çarşamba günü şehir merkezine çıkmalarına izin kağıdıyla müsaade ediliyor. Kampta emekli albaydan berbere kadar farklı halk tabakalarından insanlar bulunuyor. Çoğunluğu Idliblilerin oluşturduğu kampta sık sık olaylar çıkıyor. Yardım gönüllüleri olayların bir kısmının farklı kentlerden olan mültecilerin kamp içerisinde otorite kurmaya çalışmalarından kaynaklandığını belirterek son olarak Halepliler ve İdlib’e bağlı Cebeli Zaviyeliler arasında bu sebeple çıkan kavgada 20 kişinin yaralandığını ifade etti. Ancak diğer kamplarda da gözlemlediğimiz üzere mülteciler arasındaki kavgalar yardım malzemelerinin paylaşımı gibi çok basit nedenlerden ötürü de çıkabiliyor.

3.3.Kilis Konteynır Kenti

(6)

Kilis'te, Suriye sınırın sıfır noktasına kurulan konteynır kenti, diğer kamplara oranla oldukça konforlu. Bundan ötürü, Türkiye'ye sığınan bazı mültecilerin "Kilis"e gönderilecekleri umuduyla ülkelerini terk ettikleri iddia ediliyor. Bu iddiayı güçlendiren bir olay, Boynuyoğun kampındaki bir görevli tarafından nakledildi. Kamp görevlisi, Boynuyoğun kampındaki bir ailenin, sürekli sorun çıkarmasından ötürü İslahiye'deki kampa gönderilmesinin kararlaştırıldığını, bu ailenin ise "Kilis'e gönderilmemeleri halinde Suriye'ye dönecekleri" tehdidinde bulunduğunu söyledi.

Her konteynır, ikişer oda, banyo, tuvalet ve yemek pişirmek için kurulan mini bir tezgahtan oluşuyor. Hemen hemen her konteynırda bir uydu anteni bulunuyor. Alışveriş amacıyla 3 marketin bulunduğu kamp sakinlerine gıda ve temizlik malzemeleri, düzenli olarak dağıtılıyor. Suriyeliler, yemeklerini kendileri pişirirken, dileyenlere, marketten alışveriş yapmaları için kredi kartı dağıtılmış. Kamp sakinlerine, kartlara aylık olarak 300 doların yükleneceği bildirilmiş; fakat henüz kartlara herhangi bir yükleme yapılmadığı ifade edildi.

Hatay, İslahiye ve Kilis’teki mülteci kamplarında yaptığımız incelemelerde mültecilerin Türkiye’de kurulan Suriye Ulusal Konseyi’ne tepkili olduğunu gözlemledik. Bu durumu ortaya koyan somut bir gelişme de şu oldu: Ulusal Konsey Dış İlişkiler Sorumlusu Dr. Rıdvan Ziyade 25 Mayıs Cuma Günü Kilis'teki kampa girerek incelemelerde bulundu. Kampta 11 bin kişinin yaşamasına rağmen Ziyade'nin 40-50 kişilik bir kalabalığa hitap etti. Mülteciler, kendilerinin çadırlarda perişan halde süründüğünü; ancak Ulusal Konsey üyelerinin ise “yedi yıldızlı otellerde sefa sürdüğünü” ifade ediyorlar.

Diğer kamplarda olduğu gibi bu kampta da mültecilerin Suriye’deki günlük hayatlarını sürdürmeye çalıştıkları gözlemleniyor. Örneğin, kimi mülteciler kurdukları mini iş yerleriyle satış yaparken, Suriye’nin geleneksel yemeği olan felafil de ihmal edilmiyor. İdlibli birkaç Suriyelinin açtığı felafil dükkanında meşhur şarkıcı Ümmü Gülsüm'ün şarkılarının dinleniyor. Ancak hepsinin “neden Türkiye’ye geldiniz” sorusuna verdiği ortak cevap “rejimin baskısı”

oluyor.

Kampın çevresinde geniş güvenlik tedbirleri alınmış olsa da sınıra sıfır olan kampın tellerinin üzerinden geçilerek Suriye'ye yasa dışı yollarla rahatlıkla geçilebiliyor. Kampta İdliblilerin yanı sıra az da olsa Halepliler de bulunuyor. Kilis kampında görüştüğümüz mülteciler, "Halep'e ne zaman dönmeyi düşünüyorsunuz?" sorusuna "ara sıra gidip geliyorum" diye cevap verirken "Nasıl gidiyorsunuz?" sorusuna ise kampın Suriye sınırına bakan tarafını işaret ederek yanıt veriyor.

Kilis'teki mültecilerin kampı çevreleyen çitleri aşarak sınırdan rahatça geçebilmeleri sebebiyle, Suriye güvenlik güçleriyle zaman zaman çatışmalar yaşanabiliyor. 9 Nisan'da Kilis mülteci kampının sıfır noktasında meydana gelen çatışmada, muhaliflerden 2 kişi öldürülmüş, 4 kişi de yaralanmıştı. Suriyelilerin cesetleri, kamp içerisine taşınırken bazı konteynırlara kurşunun isabet ettiği bildirilmişti(21)

Ünlü aktris ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Özel Temsilcisi Angelina Jolie, Ürdün ve Lübnan'ın ardından 13.09.2012’de Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin kaldığı Öncüpınar'daki konteyner kentini ziyaret etti. Jolie, Türkiye'nin büyük bir cömertlik göstererek böyle bir kamp kurduğunu belirterek, "Hiçbir yerde bunun gibi bir kamp görmedim" dedi. Jolie, daha ziyaret sonrası kreş, anaokulu ve hastaneyi de gezdi (22)

3.4.Şanlıurfa’da Mülteci Kampı

Ceylanpınar Tarım İşletmesi (TİGEM) sınırları içerisinde 500 bin dekar arazi üzerine kurulan ve içerisinde 16 bin 500 mültecinin yaşadığı “TELHAMUT” mülteci kampında bulunmaktadır (http://www.egitimdenhaberler.com/firtina- sanliurfada-suriyeli-multecilerin-cadirlarini-ucurdu.html#ixzz27359PfBF,20.09.2012).

4.Arap Baharının Ekonomik Etkileri: Türkiye-Suriye Karşılaştırması

Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde yönetim değişikliklerine yol açan Arap Baharı, siyasi bir akım gözükse de ekonomik değişim açısından da büyük bir önemi bulunuyor. Uzmanlara göre rejimlerle birlikte ülkelerin ekonomik işleyişleri de değişecek. Sokaktaki halkların demokratik beklentilerinin yanında ekonomik beklentilerinin de olduğunu vurgulayan uzmanlara göre iş dünyasında yeni grupların da yer olacak olması, iş dünyasının çalışma şeklini de ciddi biçimde etkileyecek.

Demokratikleşme Arap dünyasında sadece iç siyasal denklemleri değil aynı zamanda halihazırdaki bölgesel güç dengesini de derinden etkileyecek bir süreci başlatmış görünüyor. Bu sebeplerden dolayı ve özellikle küresel ekonominin bu bölgeden sağlanan petrol ve gaza bağımlılığı, yatırımlara ihtiyacı ve global ticaret yolları üzerindeki stratejik coğrafi konumu sebebiyle ABD ve Rusya gibi global siyasi aktörlerin Arap Baharı’nı dikkatlice izledikleri ve Arap ülkeleri içerisindeki siyasal süreçleri yönlendirmeye çalıştıkları görülüyor. Bu bağlamda, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki İran, Suudi Arabistan gibi bölgesel güçlerin ise kendilerini de etkilenebileceğini gördükleri için bu süreçteki siyasal istikrarsızlığın yayılmasını engellemek ve siyasal dönüşüm sürecini kontrol etmek için özellikle çaba gösterdikleri anlaşılıyor (Ulusoy, 2012: 94).

Tablo 3: Türkiye’nin Arap Baharının Yaşandığı Başlıca Ülkelere Mal İhracı (000 $) Yıllar Toplam

İhracat Bahreyn Libya Mısır Suriye Tunus Yemen

1996 23.224.465 9.566 243.891 316.228 307.778 94.547 72.305

1997 26.261.072 13.409 186.714 304.460 268.753 119.950 86.311

1998 26.973.952 10.562 95.195 474.229 309.044 351.036 62.100

1999 26.587.225 10.783 139.621 467.413 232.210 238.434 88.986

2000 27.774.906 26.565 95.547 375.707 184.267 162.272 69.104

2001 31.334.216 11.159 67.473 421.469 281.141 140.593 100.362

2002 36.059.089 16.936 165.112 326.389 266.772 121.142 119.362

2003 47.252.836 28.856 254.741 345.779 410.755 220.015 156.069

2004 63.167.153 54.416 337.204 473.145 394.783 256.162 203.945

(7)

2005 73.476.408 41.915 384.167 687.299 551.627 294.785 197.193

2006 85.534.676 35.303 487.261 709.353 609.417 324.893 197.869

2007 107.271.750 76.651 643.150 902.703 797.766 530.277 274.289

2008 132.027.196 308.223 1.074.288 1.426.450 1.115.013 778.098 353.605 2009 102.142.613 113.628 1.795.117 2.599.030 1.421.637 645.767 379.263 2010 113.883.219 172.024 1.932.370 2.250.577 1.844.605 713.632 330.392 2011 134.906.869 160.418 747.629 2.759.311 1.609.861 802.302 272.733

Kaynak: TÜİK(http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=12, Erişim: 16.09.2012).

Tablo 3’Te Türkiye’nin 1996-2011 yıllarında Arap Baharının yaşandığı başlıca ülkelere yapmış olduğu ihracatın dolar cinsinden değerleri verilmiştir. Tabloda da görüldüğü gibi, Toplam ihracattaki artışlara paralel olarak, söz konusu ülkelere yapılan ihracatta da genel anlamda artışlar söz konusudur. Fakat bu artışların düzenli olmadığı gözlenmektedir. Ayrıca, 2000’li yılların ortalarından sonra bu ülkelere yapılan ihracatın toplam ihracat içindeki payının arttığı görülmektedir. (2004 yılında ele alınan altı ülkeye yapılan ihracat toplamının, Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki payı %2.72 iken, bu oran 2008’de %3.82, 2009’da %6.80, 2010’da da %6.36’dır.) Arap Baharı sürecinin yaşanması ile birlikte, bu ülkelere yapılan ihracatta da genel anlamda azalma söz konusudur. 2011 yılı rakamlarına baktığımızda bir önceki yıla göre Mısır ve Tunus hariç, ülkelerin tamamına yapılan ihracatta azalma gerçekleşmiştir.

Altı ülkeye yapılan ihracat toplamının genel ihracat içindeki payı, bir önceki yıla göre %1.66 civarında azalmıştır. (Bu oran 2010’da %6.36 iken 2011’de %4’70’dir)

Suriye’ye yapılan ihracat, 2000-2010 yıllarında (2005 ve 2006 yılları hariç) düzenli olarak artmıştır. 2004 yılında Suriye’ye yapılan ihracatın toplam ihracat içindeki payı %0.62 iken, bu oran 2008’de %0.84’e, 2009’da %1.39’a, 2010 ise %1.65’e yükselmiştir. Türkiye’nin Suriye’ye yapmış olduğu ihracat, Arap Baharı sürecinden olumsuz olarak etkilenmiş ve 2010’da 1.844.605.000 dolardan 2011’de 1.609.861.000 dalara düşmüştür. Bir başka deyişle 2010’da Suriye’ye yapılan ihracatın genel ihracat içindeki payı %1.65 iken, 2011’de bu oran %1.19’a gerilemiştir.

Tablo 4: Türkiye’nin Arap Baharının Yaşandığı Başlıca Ülkelerden Mal İthali (000 $)

Yıllar Toplam İthalat Bahreyn Libya Mısır Suriye Tunus Yemen

1996 43.626.642 5.375 476.346 272.394 311.459 49.968 1.940

1997 48.558.721 184.488 533.089 398.897 456.282 59.914 342

1998 45.921.392 36.367 342.863 392.959 308.002 63.088 167

1999 40.671.272 12.438 502.060 108.977 307.001 66.574 159

2000 54.502.821 31.291 786.160 140.720 545.240 64.843 758

2001 41.399.083 14.614 847.847 91.720 463.476 72.936 21

2002 51.553.797 18.987 41.800 118.173 314.770 71.801 341

2003 69.339.692 15.173 68.356 189.397 261.193 98.140 130

2004 97.539.766 18.101 82.629 255.242 247.551 100.410 1.226

2005 116.774.151 18.929 194.537 267.246 142.585 117.372 3.085

2006 139.576.174 44.852 241.430 392.524 187.250 150.094 439

2007 170.062.715 119.423 260.386 652.988 259.282 229.788 458

2008 201.963.574 95.516 336.325 886.237 323.697 365.381 703

2009 140.928.421 24.289 357.417 641.552 221.454 234.980 310

2010 185.544.332 71.682 425.652 926.476 452.493 280.720 1.044

2011 240.841.676 111.454 139.763 1.382.216 336.646 249.790 464

Kaynak: TÜİK(http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=12, Erişim: 16.09.2012).

Tablo 4’te Türkiye’nin 1996-2011 yıllarında Arap Baharının yaşandığı başlıca ülkelerden yapmış olduğu ithalatın dolar cinsinden değerleri verilmiştir. Tabloda görüldüğü gibi, ülkelerden yapılan ithalatta toplam ithalattaki artışa paralel bir artış yoktur. Ayrıca ithalat rakamlarında yıllara göre bir düzensizlik söz konusudur. Son yıllarda bu ülkelerden yapılan ithalatta genel anlamda bir artış gözlenmektedir. 2007 yılında bu altı ülkeden yapılan ithalatın toplam ithalat içindeki payı %0.89, 2008’de %0.99, 2009’da %1.01, 2010’da %1.16’dır. 2012 yılında ise bu oran

%0.92’ye gerilemiştir. Bu da ithalatın Arap Baharı sürecinden olumsuz etkilendiğinin bir kanıtıdır.

Suriye’den yapılan ithalatın bu süreçten nasıl etkilendiğine bakıldığında, genel eğilime paralel gelişmeler gözlemlenmektedir. 2007 yılında Suriye’den yapılan ithalat, toplam ithalatın %0.15’ini oluştururken, bu oran 2008’

%0.16, 2009’da %0.15, 2010’da %0.24 olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında Türkiye’nin Suriye’den yapmış olduğu ithalat 336.646.000 dolardır. Bir önceki yılın rakamı ile karşılaştırdığımızda (452.493.000 dolar) ithalattaki azalışı rahatlıkla gözlemlemek mümkündür. Bir başka anlatımla 2011 yılında bir önceki yıla göre toplam ithalat içindeki pay

%0.13’e gerilemiş, yani %0.11 azalmıştır. Bu da Arap Baharının Suriye’den yapılan ithalatı olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir.

Tablo 5: 2012 Yılı Ocak-Temmuz Döneminde Türkiye’nin Arap Baharının Yaşandığı Başlıca Ülkelere Mal İhracı (000 $)

Ülkeler Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Toplam

Bahreyn 6.790 17.654 16.429 23.612 10.548 24.915 8.708 108.656

Libya 115.881 232.690 176.949 179.710 152.212 187.344 163.494 1.208.280 Mısır 271.352 289.124 359.072 297.826 377.200 318.451 286.953 2.199.978 Suriye 68.110 62.808 41.640 47.486 43.939 38.074 31.325 333.382

Tunus 46.633 94.508 66.919 65.147 74.621 68.102 56.356 472.286

Yemen 51.109 30.960 61.005 36.860 47.115 34.091 20.043 281.183

(8)

Türkiye’nin Toplam İhracatı

10.351.531 11.750.565 13.213.119 12.637.081 13.140.814 13.253.161 12.865.835 87.212.106 Kaynak: TÜİK(http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=12, Erişim: 16.09.2012).

Tablo 5’te 2012 yılının ilk yarısında Türkiye’nin altı ülkeye yaptığı ihracatın dolar bazında değerleri verilmiştir.

Tabloya göre, Ocak ayında Türkiye’nin Suriye’ye yaptığı ihracat 68.110.000 dolar iken, bu rakam Temmuz ayında 31.325.000 dolara gerilemiştir.

Tablo 6: 2012 Yılı Ocak-Temmuz Döneminde Türkiye’nin Arap Baharının Yaşandığı Başlıca Ülkelerden Mal İthali (000 $)

Ülkeler Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Toplam

Bahreyn 4.110 7.405 10.189 13.557 18.744 15.845 14.587 84.437

Libya 6.124 26.009 15.313 13.920 28.213 13.052 64.396 167.027

Mısır 126.781 85.794 132.813 96.541 118.110 98.284 99.485 757.808

Suriye 8.001 6.103 7.563 6.825 8.426 4.756 6.668 48.342

Tunus 10.420 8.339 15.846 13.382 14.312 21.693 16.542 100.534

Yemen 31 11 91 23 60 2 0 218

Türkiye’nin Toplam İthalatı

17.376.036 17.719.874 20.600.432 19.273.553 21.749.742 20.437.151 20.755.019 137.911.807 Kaynak: TÜİK(http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=12, Erişim: 16.09.2012).

Tablo 6’da 2012 yılının ilk yarısında Türkiye’nin altı ülkeden yapmış olduğu ithalatın dolar olarak değerleri verilmiştir. Tabloya göre, dönem başında Suriye’den 8.001.000 dolar değerinde mal ithal edilirken, dönem sonunda bu rakam 6.668.000 dolara gerilemiştir. Bu da göstermektedir ki, Arap Baharı süreci Türkiye’nin Suriye’den yaptığı ithalatı olumsuz yönde etkilemektedir.

Arap Baharının gelip dayandığı Suriye , küresel güç mücadelesinin yeni çekişme alanı haline geldi. Suriye’nin uzun süren bir çatışma sonucu kontrollü bir şekilde kendisini tüketmesi, yaşanır bir ülke olmaktan çıkması ve yavaş yavaş çökmesi, bu küresel jeopolitiğin bir parçası olarak önem kazanıyor.

Suriye’de iç savaşın uzamasının bazı nedenleri var. Bunların bir kısmı Suriye’nin iç yapısından kaynaklanıyor.

Örneğin, içinde Sünnilerin de yer aldığı Suriye burjuvazisi ve ordusu, beklendiği ölçüde çözülmedi. Nusayri, Hıristiyan ve Dürziler koalisyonu rejime yönelik desteğin çekirdeğini oluştururken, Kürtler ayaklanma dışında kaldı, Türkmenler de ayaklanma içinde yer almadı. Rejimin Suriye toplumuna derinlemesine nüfuz etmesi, sıkı bir denetim toplumu yaratılmış olması gibi nitelikleri yeterince anlaşılamadı (http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=

RadikalDetayV3&ArticleID=1099664&CategoryID=42&Rdkref=6, 14.09.2012).

(9)

5.SONUÇ

Suriye’de ortaya çıkan iç savaş durumu göz önüne alındığında, Türkiye-Suriye arasındaki sosyo-ekonomik ilişkilere boyutuyla aşağıdaki sonuçlar sıralanabilir:

-Onbinlerce insan yerinden, yurdundan ayrılarak Suriye sınırına yakın olan Kilis, Hatay, Ş.Urfa gibi illere akın etmişlerdir. Bu mültecilerin bir kısmı konteynır kent, çadır kent gibiyerlerde, bir kısmı ise okul, kapalı spor salonu gibi yerlerde misafir edilmektedir. Bir kısmı ise parklarda kalmaktadır. Ayrıca, ev satın alan ve kiralayan mültecilerde azımsanmayacak bir çoğunluğa sahiptir. Her nasıl olursa olsun mülteciler yaşam kalitesi ile ilgili ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır.

-Mültecilerin eğitim sorunları söz konusudur. Bu sorunların çözümüne ilişkin YÖK’ün 03.09.2012 tarihli yazısında

“Suriye’de ön lisans, lisans ve yüksek lisans eğitimi görmekte iken eğitimlerine ara verenlerin Gaziantep, Kilis 7 Aralık, Harran (Şanlıurfa), Mustafa Kemal (Hatay), Osmaniye Korkutata, Çukurova ve Mersin Üniversitelerinde özel öğrenci olarak ders alabilmelerine” karar vermiştir.

-Mültecilerin işsiz olmaları nedeniyle yaşamlarını sürdürebilecekleri ekonomik gelirin temini ve devamlılığı sorunu vardır.

-Mültecilerin bulundukları yerleşim birimlerinde yerli halkla iletişim, entegrasyon ve kültürel uyum sorunu gözlemlenmektedir.

-Mültecilerin Türkiye bütçesine oluşturduğu bir maliyet vardır. Mülteci sorununun ne zaman sona ereceği ve mültecilere ilişkin maliyetin nereye kadar sürdürülebilir olduğu net değildir.

(10)

KAYNAKÇA

Bacık, G. (2011), “Arap Baharı’ndan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın Geleceğine Bakmak”Müsiad Çerçeve Dergisi, 57, 16- 22.<http://www.musiad.org.tr/detayArYay .aspx?id=352>, 13.08.2012.

Borger, Julian (29 December 2010). "Tunisianpresidentvowstopunishriotersafterworstunrest in a decade". The Guardian. http://www.guardian.co.uk/world/2010/dec/29/tunisian-president-vows-punish-rioters. Erişim tarihi:

29 December 2010.

Bozkurt, V. (2000). Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve Yaklaşımlar, İş Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan kaynakları Dergisi, 2(1), 1-12.

Eroğlu, Ö. ve Albeni, M. (2002), Küreselleşme, Ekonomik Krizler ve Türkiye, Bilim Kitabevi Isparta.

Ryan, Yasmine. "Tunisia's bitter cyberwar". Al Jazeera English.

http://english.aljazeera.net/indepth/features/2011/01/20111614145839362.html. Erişim tarihi: 2011-01-14.

Spencer, Richard. "Tunisiariots: Reform or be overthrown, US tellsArabstatesamidfreshriots". Telegraph.

http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/tunisia/8258077/Tunisia-riots-US-warns- Middle-East-to-reform-or-be-overthrown.html. Erişim tarihi: 2011-01-14.

TunisiasuicideprotesterMohammedBouazizidies, BBC, January 5, 2011.

"Tunisia's Protest Wave: WhereItComesFromandWhatIt Means for Ben Ali | The Middle East Channel".

Mideast.foreignpolicy.com. 2011-01-03.

http://mideast.foreignpolicy.com/posts/2011/01/02/tunisia_s_protest_wave_where_it_comes_from_and_what_it_

means_for_ben_ali. Erişim tarihi: 2011-01-14.

JailanZayan (2011-01-25). "AFP – Egyptbraces for nationwideprotests". AFP.

http://www.google.com/hostednews/afp/article/ALeqM5hP30nA0bbEaHZKjlpUKhdHxoN8Cg?docId=CNG.951113 80dfbe35f8a08d6124c5e915e8.71. Erişim tarihi: 2011-01-25.

Orhan, O. (2011), “Arap Baharı ve Türkiye” Müsiad Çerçeve Dergisi, 57, 22- 28.<http://www.musiad.org.tr/detayArYay.aspx?id=352>, 13.08.2012.

Öztoprak, P. (2012) , “Ortadoğu’nun Demokratikleşme Süreci ve Türkiye”, Akademik Analiz, Yıl 1, sayı 4. 9-14.

<http://akademikperspektif.com/2012/02/28/ akademik-analiz-dergisi-mart-2012-sayisi- arap-bahari-orta-dogu- ve-turkiye/>, 13.08.2012.

Ulusoy, K.(2012), “Milli İslam Üniversitesi Batı Asya Çalışmaları Merkezi “Arap Baharı: Bölge ve Hindistan”, Ortadoğu Analiz, Nisan 2012 - Cilt: 4 - Sayı: 40

WyreDavies (2010-12-15). "BBC News - Tunisia: PresidentZine al-Abidine Ben Ali forcedout". Bbc.co.uk.

http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-12195025. Erişim tarihi: 2011-01-14.

12 Şubat 2011 tarihli İngilizce Vikipedinin 2010–2011 Arabworldprotests adlı maddesi <www.indexmundi.com>,16.08.2012.

<www.worldbank.org>,16.08.2012.

<www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/.../2012411_konferans.pdf>14.08.2012.

http://www.ydh.com.tr/HD10253_1--yilinda-turkiyedeki-suriyeli-multeci-gercegi.html, (20.09.2012).

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/haberdetay.aspx?NewsID=22543, 20.09.2012;

http://www.cnnturk.com/2012/dunya/09/18/suriyeli.multeci.sayisi.83.bin.260a.ulasti/677197.0/index.html, 20.09.2012

http://www.ydh.com.tr/HD10253_1--yilinda-turkiyedeki-suriyeli-multeci-gercegi.html, (14.09.2012).

http://www.ydh.com.tr/HD10253_1--yilinda-turkiyedeki-suriyeli-multeci-gercegi.html, (14.09.2012).

http://www.hurriyet.com.tr/planet/21452578.asp, (14.09.2012).

http://www.nytimes.com/2011/02/19/world/africa/19libya.html http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-12513941

http://english.aljazeera.net/news/middleeast/2011/01/2011128125157509196.html http://tr.wikipedia.org/wiki/ Arap_Bahar%C4%B1, 10.09.2012.

(11)

Ek bilgi

Jeopolitik başarı

Suriye üzerinden yürütülen jeopolitik çekişme Suriye’deki savaşın uzamasına yol açıyor. Burada sorun, Rusya’nın Tartus limanındaki üssünü korumak için Suriye’ye destek olması ve silah sağlaması değil. Asıl sorun uluslararası sistemin hangi ilkelere göre işleyeceği, ABD karşıtı Rusya , Çin ve İran’ın oluşturduğu blokun direnme gücünün ölçülmesi. Rusya ve Çin, 1990’larda Balkanlarda (insani müdahale) ve en son Libya’da (koruma sorumluluğu) engelleyemedikleri Batı öncülüğündeki müdahaleciliği en azından, rejimin direnme imkanı olan Suriye’de önlemeye çalışıyorlar. Avrupa’nın ekonomik kriz yaşadığı, ABD’nin ise hegemonik düşüşte olduğu tartışmalarının sürdüğü bir ortamda bile, bu ülkeler ortalarda görünmeden Suriye’deki rejimi tek bir uçak ve asker kaybetmeden, çok düşük bir ekonomik maliyetle devirebilirlerse, Rusya , Çin ve İran blokuna karşı önemli bir jeopolitik başarı elde etmiş olacaklar.

Rejim devrildiğinde İran’ın Doğu Akdeniz ve Lübnan’da Hizbullah’la bağı kesilecek. Hamas ise çoktan Şam’dan ayrıldı.

(http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1099664&CategoryID=42&Rdkref=6, 14.09.2012).

Türkiye, Ürdün, Lübnan ile Irak'ta Suriyeli mülteci sayısı 250 bini aşarken, illegal yollarla ve pasaportlarıyla bu ülkelere gidenlerin sayısı ile ülkelerini terk edenlerin sayısı tahminen 500 bini aştı.

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, Ürdün'de 85 binden fazla, Türkiye'de yaklaşık 80 bin, Lübnan'da 67 bin ve Irak'ta 23 Suriyeli mülteci kamplarda barındırılıyor. 250 bini aşan Suriyeli mülteci sayısına ek olarak ülkelerinden illegal yollarla veya pasaportlarıyla ülkelerini terk edenler ile birlikte bu sayı 500 bini aştı. Binlerce Suriyeli ise kendi ülkelerinde güvende gördükleri yerlere kaçıyor.

Suriye'den Türkiye'ye pasaportlarıyla giriş-çıkış yapan Suriyelilerin her geçen gün sayısı artarken, Kilis'in Öncüpınar Sınır Kapısı'nda hareketlilik yaşanıyor. Suriyelilerin bir kısmı Kilis'teki yakınlarının yanına giderken, bir kısmı ise çevre illere gidiyor. İllegal yollarla temel ihtiyaç maddelerini karşılamak için Kilis'e gelen Suriyeliler, alışveriş

sonrası ülkelerine dönüyor.

(http://www.turkiyegazetesi.com.tr/haberdetay.aspx?NewsID=22543, 14.09.2012).

-Suriye’de baskı ve ayrımcılık gördüğünü söyleyenler, ‘nasıl’ ya da ‘size tam olarak ne yaptılar’ diye sorduğumda cevap alamıyorum. Kimse belirli bir olay anlatmadı. Bir tanesi, ‘kendisinin sünni olduğunu, askerdeki komutanın da Alevi olduğunu, birgün kendisinden bir bardağı yıkamasını istediğini, kendisinin de bunu reddedince Alevi komutandan bir tokat yediğini’ anlattı. Bu nedenle kalkıp Türkiye’ye gelmiş.

-Devletin kendilerine verdiği battaniye soba gibi eşyaları para karşılığında satıyorlar.

-İçlerinde çatışmalara katılmış çok az sayıda insan var, diğerleri iş, para ve vatandaşlık vaatleri ile gelmişler.

-Şu ana kadar 20 milyon TL para harcanmış. 20 Trilyon yani… Şu anda bu Suriye’lilere bir de kart dağıtılıyormuş.

Harcama yapmaları için, belli limitleri olan kredi kartı türü kartlar bunlar…

(http://dersimnews.com/manset/suriye-multeci-cadirlarindaki-gercekler.html, 14.09.2012).

Suriye'de 15 aydır rejim muhalifleriyle Suriye güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Mirsat adlı insan hakları örgütünün verilerine göre çatışmalarda şu ana kadar 9339 sivil, 3159 güvenlik görevlisi ve 765 tane de Suriye ordusundan ayrılıp muhaliflere katılan subay ve asker öldü.

Suriye güvenlik güçleriyle silahlı gruplar arasında yaşanan silahlı çatışma, komşu ülkelere mülteci akınını başlattı.

Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak, Suriyeli mültecilerin sığındığı ülkeler arasında yer aldı. BM verilerine göre Ürdün'de kayıtlı mülteci sayısı 22500 olup, mültecilerin yüzde 50'den fazlası Humus'tan, yüzde 27'si ise Dera'dan geldi. Yine BM Kaynakçanın bildirdiğine göre Lübnan'da 26 binden fazla Suriyeli mülteci bulunuyor. Lübnan'daki mültecilerin çoğunluğu ise yine Humus şehrinden geldi. Aynı Kaynakçaya göre Irak'ın Kürdistan bölgesindeki mülteci sayısı 5 bine ulaştı.

Türkiye'de ise her ne kadar kamplardan Suriye’ye ve Suriye’den kamplara sürekli bir gidiş geliş olsa da, resmi yetkililer, şu an Türkiye'de 25 bin mültecinin bulunduğunu ifade ediyor. Türkiye, Suriye'de yaşanan krizi bir iç sorun olarak niteledi ve yaşanan süreçte aktif bir rol oynadı. Türk yetkililerin Suriye’de yaşananları bir “iç sorun” olarak nitelemesinde iki taraf arasındaki sınırın uzunluğu en önemli argümanlardan birini oluşturuyordu. Türkiye hükümeti, 877 km sınırı olan Suriye'den gelen mültecilere sınırlarını kapatmayacağını açıkladı.

Sınır bölgesindeki hareketliliği yerinde gözlemlemek için İslahiye, Kilis ve Hatay'a yaptığımız araştırma gezisinde, Türkiye’nin Suriye sınırında karşılıklı geçişlere herhangi bir güvenlik engeli çıkarmadığını gözlemledik. Yani Suriye’den Türkiye’ye gelen mültecilerin de, Türkiye’deki mülteci kamplarında bir süre kaldıktan sonra savaşmak için geri dönen Suriyelilerin de sınırlarda herhangi bir sorunla karşılaşmadan rahatça hareket edebildiğine tanık olduk.

(http://www.ydh.com.tr/HD10253_1--yilinda-turkiyedeki-suriyeli-multeci-gercegi.html, 14.09.2012).

Referanslar

Benzer Belgeler

Örgütteki grupları, sosyal yapıları, bunlar arasındaki ve içindeki ilişkileri sistematik bir bütünlük içerisinde inceleyen, örgütteki birey ve grubun davranışlarını

Arap Baharı sonrası bölge ülkelerinde görülen darbe ve iç savaş, yönetimlerde diktatörler sonrası oluşan istikrarsızlık sonucu görülmüş, bu

14 Müslüman veya Hristiyan, Araplar arasında belli bir dönemden sonra Osmanlı Devleti’ni her ne sebeple olursa olsun eleştirilmesinin pek çok sebebi vardır..

Ağırlıklı olarak Wikileaks belgelerine ve CIA kontrolündeki vakıfların internet sitelerine dayanan Bensaada, Arap Baharı kahramanlarının katıldıkları

Arap ülkeleri olarak adlandırılan bölge bugün Orta Doğu olarak bilinen bölgedir, ancak Orta Doğu terimi yeni bir terim olduğu ve Osmanlı Devleti’nin bölgeye hâkim olduğu

Tarihî romanlarını ağırlıklı olarak Arap-Ġslam tarihi üzerine telif eden Zeydan‟ın Ġslam ve Hıristiyanlık dini, Arap dili, kültürü ve tarihi temeline

Bu aktörlerin ilk grubu, öngörülen modern demokratik yapıyı İslami kurallar yörüngesindeki bir yönetim anlayışına çevirmeyi amaçlayan ve bunu kısmen başaran,

Ortadoğu Özel Sayısı / Middle East Special Issue 2010.. sömürgecilik ile paralel