• Sonuç bulunamadı

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLERDE GELENEK VE BİLGİ BÜTÜNLÜĞÜ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLERDE GELENEK VE BİLGİ BÜTÜNLÜĞÜ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

II. INTERNATIONAL SYMPOSIUM

ON INTEGRITY OF TRADITION AND KNOWLEDGE IN SOCIAL SCIENCE

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi 11-12 Temmuz 2019

July 11-12 2019 İstanbul

Editörler

Prof. Dr. Mehmet BULUT, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Aydın KUDAT, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

رمتؤملا يلودلا

يناثلا

لماكتلل يفرعملا

ةبرجتلاو يف

علا مول ةيعامتجلاا

II. ULUSLARARASI

SOSYAL BİLİMLERDE GELENEK

VE BİLGİ BÜTÜNLÜĞÜ SEMPOZYUMU

BİLDİRİ KİTABI

Prof. Dr. Fuat Sezgin’in Aziz Hatırasına

(2)

216

NİZAMİYE MEDRESELERİ VE MEDRESEDE ARAP DİLİ EĞİTİMİ

Recep Kamil ÖZTÜRK1

&

Aydın KUDAT2

ÖZET

Medrese tanımını Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra ihtiyaçlarının vakıflar tarafından karşılandığı, camiler ile paralel eğitim veren fakat camiler tarafından öğrenci gruplarının ve müderrislerinin ihtiyaçlarının karşılandığı eğitim kurumu olarak yapılabilir.

Ayrıca medreseleri, camiler ile paralel eğitim veren fakat camiler tarafından kalabalık öğrenci gruplarının ve müderrislerinin (eğitim, okuma, staj, uygulamanın yanında yiyecek, içecek, barınma, kütüphane vb.) giderilemeyen ihtiyaç eksikliklerinin giderildiği bir yer olarak da tanımlayabiliriz. Bu çalışmayı yapmamızdaki amaç Nizamiye Medreselerini tanımak, bünyesinde ne tür derslerin verildiğini ortaya koymak, bu medreselerin amacının neler olduğunu ortaya çıkarmaktır. Ayrıca Selçukluların Müslüman olduktan sonra geliştirdikleri eğitim-öğretim faaliyetlerini yakından tanımak ve günümüz eğitim kurumları ile benzerliklerini ortaya çıkarmaya çalışmak, eğitim-öğretim tarihinde önemli bir yere sahip olan fakat hakkında yeterince çalışma yapılmadığına inandığımız Nizamiye Medreselerindeki eğitim-öğretim uygulamalarını ve medreselerin görevlerini bulmaya çalışmaktır. Nizamiye Medreseleri Türk Eğitim Tarihinde önemli bir yere sahip olmasına rağmen hakkında yeterli kaynak olmaması nedeniyle bu çalışmanın literatürde belirli bir boşluğu dolduracak olması göz önüne alındığında çalışmamız bu konuda önem arz etmektedir. Bu çalışmada günümüzde Nizamiye Medreseleri’nin bulunmayışından dolayı literatür taraması yöntemi kullanılmıştır. Yapılan araştırma ile Nizamiye Medreseleri; camilerde ve mescitlerde verilen eğitimin yetersizliği, düzensizliği, plansızlığı ve halk arasından eğitim almak isteyenlerin sayısında artış olması sebebiyle kurulduğu, ayrıca İslamiyet’in yayılması ve devletin politikalarını halka benimsetebilmesinde de önemli bir görev üstlenmiştir. Bu gibi elde edilen veriler ve bilgiler doğrultusunda bu çalışmamız Nizamiye Medreselerini öğrenme ve anlamada önemli bir rol oynayacaktır.

Anahtar kelimeler: Medrese, Tarihsel Süreç, Şark Medreseleri, Özellikleri.

1 Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İslami İlimler Fakultesi, Temel İslam Bilimleri Yük. Lis. Öğr.

2 Dr. Öğr. Üyesi Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, akudat@ybu.edu.tr

(3)

217

(4)

218

ABSTRACT

The definition of the madrasa can be made as an educational institution in which the needs of the student groups and their professors are met by the mosques, which are provided by the foundations after their acceptance of Islam, and that their needs are provided by the mosques. In addition, we can define the madrasas as a place where parallel education with mosques is provided but the needs of the student groups and their professors (education, reading, internship, application, food, beverage, shelter, library etc.) can not be eliminated. The purpose of this study is to know the Nizamiye Madrasas, to reveal what kind of courses are given and to find out what the purpose of these madrasahs is. In addition, to recognize the educational activities of the Seljuks developed after being Muslim and to try to find similarities with today's educational institutions, to have an important place in the history of education and education, but we do not think about enough studies in the Nizamiye Madrasah and the practice of trying to find the duties of madrasas. Although Nizamiye Madrasahs have an important place in Turkish Education History, our study is important in this regard due to the fact that this study will fill a certain gap in the literature due to lack of sufficient resources. In this study, literature review method was used due to the lack of Nizamiye Madrasas today. Nizamiye Madrasas; it was established because of the inadequacy, irregularity, unplannedness of the education given in mosques and small mosques and the increase in the number of people who want to receive education from the public, and also played an important role in the spread of Islam and the adoption of the state's policies. This study will play an important role in learning and understanding the Nizamiye Madrasas.

Keywords: Medrese, Historical Process, Orient Madrasahs, Characteristics.

(5)

219

GİRİŞ

Nizamiye Medreseleri öğrencilerine sağladığı burs, barınma gibi imkânların yanı sıra vermiş olduğu eğitimin kalitesiyle dünyanın ilk yüksek öğretim kurumu kabul edilebilir. Bu kapsamda düşünüldüğünde özellikle Nizamiye Medreseleri hakkında üzerinde araştırma yapılmaya çalışıldığında, literatürde çok az bilgiye ulaşılabilmiştir. Eğitim tarihi açısından da önemli bir yere sahip olan Nizamiye Medreselerinin araştırılması ve hakkındaki bilgilerin gün ışığına çıkarılması gerekmektedir. Bu açıdan da düşünüldüğünde bu çalışma, literatürde belirli bir boşluğu doldurması sebebiyle önem arz etmektedir. Ayrıca Nizamiye Medreselerinin sahip olduğu bu özellikleri nedeniyle günümüz üniversitelerinin kaynağının Nizamiye Medreseleri olduğunu ve aralarında birçok benzerlikler olabileceği düşünülmektedir.

Eğer hadislere bakılacak olursa, İslâm'ın başlangıcından itibaren normal eğitimin yeni inanç sistemi içinde geliştiği görülür.3 Emeviler devrinde araştırma ve inceleme gelişti. Edebiyatla ilgili ilimler incelendiği gibi, Kur'an, hadis, hukuk ve ulumu'l-avail (eski ilimler) de incelenmeye başlandı.4

Bazı eleştiriciler Emeviler tarafından entelektüel seviyeyi yükseltmek için alınan tedbiri kabul etmezler. Emevilerin yalnız edebiyatla ilgilenmeleri sebebiyle ilmi, dini ve tarihi araştırmaları tamamıyla bıraktıklarını kesin olarak ifade eder. İktidarlarını otorite üzerine kurmuş olan Emevilerin başarılarını terenmüm etmek için şairlere ihtiyaç duyduklarını, İslâm öncesi âdetlere ve zihniyete sahip olduklanı, şiirden başka hiçbir şeyle ilgilenmediklerini de iddia eder.5

İlkin, Emevilerin otoriter idaresi bütün ilimlerle ilgilenmelerine engel teşkil ediyordu. Fakat onların, şairlere rağmen, alimleri ve din bilginlerini de teşvik etmesi mümkün oluyordu; Biri diğerine mani olmuyordu.

İkinci iddiaya gelince, Emevilerin Araplık vasıfları sebebiyle dinle ve ilimle ilgilenmedikleri hususuna inanmıyoruz.6 Onların entelektüel faaliyetleri hususunda bizi inandıracak ve reddi mümkün olmayacak deliller vardır. Gerçekten Recâ b. Hayva sırasıyla Abdülmelik, Süleyman ve II. Ömer'in himayesinde bulunmuştur.7 Evzai, Şam camii ve sarayında verdiği konferanslar için ücret alıyordu.8 Emevilerin dini ilimlerdeki faaliyeti, dini harekete katkıda bulunmak için sarf ettikleri faaliyetten daha aşağı değildir. Muaviye, Yakubi patriği Teodor'u (Theodore) ve Kinnasrin arşevekini Lübnanlı

3 Sahihi Buhari, 1,15; Goldziher, Muh. Stud. II, 32_175

4 Yakut, Mu'cemu'l-Buldan, V Cilt, Kahire, 1909 Mu'cemu'l-Udebâ = Irşâd, VI Cilt, Kahire, 1323

5 Emin, Ahmed, Fecru'l-Islâm, Kahire, 1938 Duhâ'l-Islâm, III Cilt, Kahire, 1936-38

6İbn.Asakir,Tarihu Dımaşk,III, 130,133,,134, İbn Nedim, Fihrist, s.497; Suyuti, Tarihu'l-Hulefa, s. 106

7Arslan, Şekib, Mehâsinu'l-Mesâ'i, Mehasinu'l-Mesâi, Kahire, 1350 .s.102-106

8 Tarihu'l-Hulefa, s. 106

(6)

220

Maronitler ile münakaşa ettirmek için yanına davet ettirdi.9 II. Ömer harici ve kaderci alimler arasındaki dini münakaşaları bizzat destekliyordu.10 Hişam, Yunanlı kölesi Salim'den Aristo'nun bazı eserlerinin tercümesini elde etmişti.11

Hilâfet Emeviler’den Abbasilere geçtiği zaman, Abbasiler zaten belirli bir yol buldular;

iktidarları ilme ve edebiyata eşsiz bir parlaklık getirdi.12 Onların bütün ilmi faaliyetlere getirdikleri katkıdan bahsetmenin gerekliliğine inanmıyoruz.13 Fakat yarışma ile seçilen en meşhur mütercimleri toplamakla görevlendirilen filozof Salime idaresi verilmiş olan Beytü'l-Hikme'den bahsedebiliriz.14

Netice olarak görülecektir ki eğitim düzenli olarak teşekkül etmiş, ilkokullar, kolejler ve üniversiteler gerekli olan yüksek bir seviyeye ulaşabilmiştir.

İslâm'ın başlangıcından itibaren cami dini inançların öğretildiği yer olarak görülüyordu.15 Alimler görüşlerini tartışmak için camide toplanıyorlardı. Bütün konular, yani dinlerle ilgili hususlar, şiir, tarih, gramer ve tıp vs. camide öğretiliyordu. 16

Toplantılar hükümdar saraylarında, soylu kişilerin evlerinde ve hatta sokaklarda yapılıyordu.17

NİZAMİYE MEDRESELERİNİN KURULMASI

İlk Nizamiye, aynı zamanda Selçukluların da ilk başkenti olan Nîşâbûr’da inşa edilecekti.

Nizâmülmülk’ün Sultan Alparslan’dan gereken izni alması, bu şehirde yaşanan ilginç bir olaydan sonra gerçekleşti. Sultan Alparslan tarihinde Nîşâbûr’da bulunduğu sırada (yüksek ihtimalle Ramazan 457/Ağustos 1065) üzerlerinde perişan haldeki kıyafetlerle bir mescidin önünde bekleşen fakirler grubunu görüp kim olduklarını sormuştu. Nizâmülmülk: “Onlar ilim arayanlardır.” şeklinde cevap vermişse de aslında bu soru Nizâmülmülk’ün aradığı fırsat anlamını taşıyordu. Sultanın bekleşen grubun halinden etkilenmiş olduğunu görerek “ilim arayanlar” için kalacak yer inşa etme ve onlara rızık verme hususunda izin istedi. Beklediği cevap hayallerinin de ötesinde olmuştu. Nitekim o, Alparslan’dan ilk Nizamiye Medresesinin inşa edilmesi için gereken izni almakla kalmamış, üstüne sultan bu uygulamanın sadece Nîşâbûr ile sınırlı kalmamasını, bütün ülkeye yayılmasını

9 Mitran Dibs, Tarihu Dımaşk, VIII Cilt, Beyrut, 1893-902 III, 175-185

10 İbn Asakir, Tarihu Dımaşk, Vll Cilt, Damas, 1329-45 Tebyinu KâzıbıT-Mutteri, Leyde, 1878, III, 175-185

11 İbn Nedim, Fihrist, Flugle, 1871-72; Kahire, 1345 s.117

12 M. Stein-Schnieder, Die Arabichen Uberzet Zungen ausdem Griechiochen (dans le Zentralblatt fur Bibliothek Swesen, 1889-1893)

13 Endülüsi, Said, Tabakâtu'-Umem, Beyrut, 1912 s.47

14 İbn Nedim, Fihrist s,374

15 Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 252, 407; III, 235, 270; İbn Mace, Sünen, I, 17; Darimi, Sünen, I, 27; Sahihi Müslim, K.Zİkr, .s.37,38; Yakut, İrşad, IV, 268, V,4446.

16 İbn Sa'd. Tabakât, V, 176; Yakut, İrşâd, I, 246; IV, 135. 243, 383, 432; Suyut, Husnu'lMuhâdara, I, 130-131;

İsfehâni, .Agâni. I, 48, IV, 112, 162; VIII, 89; B.G.A., V, 106; Goldziher, Muh. Stud, II, 220.

17 Şâtıbi, el-rtisâm, III Cilt Muhta-sar Tabakâtu'l-Hanâbila, Şam, 1939 I, 272

(7)

221

istemişti. Böylece açıldığında İmâmü’lHaremeyn el-Cüveynî’nin müderris tayin edileceği Nîşâbûr Nizamiye Medresesi’nin temeli atılmış, muhtemelen de 1067 (459) tarihinde veya daha önce eğitim hayatına başlamıştı. Nîşâbûr ile başlayan bu süreç, daha sonra Bağdad, Belh, Herat, Isfahan, Basra, Merv, Amül, Musul, Bûşenc, Hârgird ve Rey gibi Selçuklu coğrafyasının önemli şehirlerinde açılan yeni medreselerle devam ettirildi. Pek çok yerde açılmasına rağmen, bu medreselerin açılışı hakkında bilgi bulunanların sayısı azdır. Nizamiyelerin ikincisi hilafet merkezi olan Bağdad’ta inşa edilmiştir.

Nîşâbûr’dan kısa süre sonra temeli atılan (Zilhicce 457/Kasım 1065) medrese, Bağdad’ın iki mahallesindeki bazı evlerin yıkılması suretiyle açılan mekânda iki yılda tamamlanabilmişti (10 Zilkade 459/22 Eylül 1067). İnşası sırasında hiçbir harcamadan kaçınılmayan medresenin müderris seçiminde de titiz davranılmış ve Bağdad’ın en önemli âlimlerinden biri olan Ebû İshâk eşŞîrâzî, Nizâmülmülk tarafından buraya müderris tayin edilmişti.18 Kendisi de Bağdad Nizamiye Medresesi’nde eğitim almış olan Endülüslü fakih ve muhaddis Ebû Bekr Turtûşî (ö. 520/1126)’nin naklettiğine göre Bağdad Nizamiye Medresesi’nin kuruluşu şu şekilde gerçekleşmişti: Ebû Said es- Sûfî adında bir kişi medrese kurma ve bu müesseseleri bütün ülkeye yayma hususunda gerekli izinleri alan Nizâmülmülk’e gelerek: “Ey hâce! Ben sana Medinetü’s-selâm’da (Bağdad) büyük bir medrese bina edeyim. Memleketin hiçbir yanında onun bir benzeri olmasın. Senin adın kıyamete kadar dillerde dolaşsın.” demiş, vezir de: “Yap bakalım!” diyerek karşılık vermişti. Bağdad’a giden Ebû Said gerekli hazırlıklara başlamış, Nizâmülmülk de Selçuklu görevlilerine emir göndererek bu şahsa ihtiyacı olan her konuda yardımcı olmalarını istemişti. Ebû Said es-Sûfî, ilk olarak Dicle kenarında bir arazi alarak işe başlamış, ardından medresenin planını çizdirmişti. Bundan sonrası ise binanın inşa edilmesi oldu. İnşaat tamamlandıktan sonra da kapısına Nizâmülmülk’ün adını yazdırmıştı. Medreseye yakın durumda olan tüm sokaklar binaya dâhil edilmiş, birçok han, hamam ve dükkânın satın alınarak medresenin vakfına bağışlanmasıyla Bağdad Nizamiye Medresesi’nin kuruluşu tamamlanmıştı. Her şey bitip hesaplaşma zamanı geldiğinde Ebû Said es-Sûfî, medrese için harcamış olduğu paranın 60 bin dinar olduğunu Nizâmülmülk’e iletti. Nizâmülmülk bunu kabul ettiyse de Bağdad’taki Selçuklu görevlileri, gerçekte harcanan paranın 19 bin dinar olduğunu, geriye kalan miktarın ise Ebû Said es-Sûfî tarafından zimmetine geçirildiğini vezire iletmişlerdi. Bunun üzerine Nizâmülmülk, hesap sormak amacıyla Ebû Said es-Sûfî’yi başkente çağırdı. Başkente çağırılma nedenini anlayan Ebû Said es-Sûfî, Abbâsî Halifesine bir mektup yazarak ona şöyle demişti: “Zamanın silemeyeceği bir azameti ve övgüyü sana kazandıracak ve seni şanı yeryüzünü kaplayan biri haline getirecek bir şey yapmamı ister misin? Oradaki medresenin kapısından Nizâmülmülk adını silecek, yerine kendi adını yazarak buna karşılık 60 bin dinarı Nizâmülmülk’e

18 Sevim, Ali; Merçil, Erdoğan, Selçuklu Devletleri Tarihi: Siyaset, Teşkilat ve Kültür, TTK Yayınları, Ankara 1995.; İbnü’l- Cevzî, s. 90.

(8)

222

ödeyeceksin. Tamam mı?”. Halifenin teklifi kabul etmesiyle birlikte kendisini güvence altına alan Ebû Said es-Sûfî, başkente giderek Nizâmülmülk’ün huzuruna çıktı. Vezir durum ile ilgili açıklama istediğinde aldığı cevap hiç de beklediği gibi olmamıştı. Ebû Said es-Sûfî: “Lafı uzatma! Razıysan ne iyi, eğer razı değilsen medrese üzerinde yazılı ismini silerim, yerine başka birinin adını yazdırırım. Harcadığın parayı teslim edeceğim birini benimle birlikte gönder ki, ona vereyim, o da sana getirsin.”. Bunun üzerine Nizâmülmülk: “Ey şeyh! Sana verdiğimiz her şeyi biz hibe olarak verdik. Nasıl istersen öyle yap, ama adımızı silme!” şeklinde karşılık verdi. Bununla birlikte Ebû Said es-Sûfî, geri kalan 41 bin dinarı kendisi için almamış, bu parayla sufiler için ribât inşa ettirmiş, bağlar, bahçeler ve araziler satın alarak hepsini vakfetmişti.19

Kuruluşu hakkında bilgi bulunan bir diğer medrese Belh Nizâmiye Medresesidir. Buranın ilk müderrisi olan Ebû Ali Hasan b. Ali b. Ahmed b. Cafer el-Belhî’nin 471/1078-1079 senesinde görevinin başında olduğu ve aynı yıl içerisinde vefat ettiği bilgisi bulunmaktadır. Bu bilgiden hareketle medresenin Sultan Alparslan döneminin sonları veya Melikşah’ın saltanatının ilk yıllarında inşa edilmiş olduğu sonucuna varmak mümkün görünmektedir. Medresenin kuruluşu hakkında var olan rivayet ise şu şekildedir. Nizâmülmülk, bir keresinde Belh’i ziyaret etmiş ve bu sırada Vahş kasabasında yaşayan, pek çok yere yolculuk yapmış, iyi eğitim görmüş, hadis bilen birinin mevcudiyetinden haberdar olmuştu. Kendisi de hadis eğitimi alan Nizâmülmülk, adı Ebû Ali Hasan b. Ali b. Ahmed b. Cafer el-Belhî olan bu şahısla görüşmek istemiş ve onu davet etmişti. İkili arasında gerçekleşen görüşme hadis ilmî üzerine olmuş ve Nizâmülmülk bilgisinden emin olduğu Ebû Ali’nin ders verebilmesi için bir medrese kurulması emrini vermişti. Bundan çok memnun olan Ebû Ali el-Belhî daha sonra şöyle diyecekti: “Ben hadis ilmiyle meşgul oldum, yolculuklar yaptım ve zahmet çektim. İtibarsız bir şekilde seferlerimi tamamlayarak Vahş’a geri döndüm. Fakat hiç kimse benim ilmimden yararlanmak için beni dinlemedi (benden ders almadı). Kendi kendime, dünyadan ayrıldığımda kimse benim ilmimden faydalanmamış olacak diyordum. İşleri kolay kılan Allah, Nizâmülmülk’e medrese yapması hususunda muvaffakiyet verdi ki beni orada görevlendirsin, ben de hadis öğretebileyim.”20

Medrese inşa edilen diğer bir şehir de Rey’dir. Rey şehrinin Sultan Alparslan döneminde başkent olduğu dikkate alındığında, buradaki Nizamiye Medresesi’nin inşa tarihinin 1060’lı yılların sonları olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Ancak inşa edilmesiyle ilgili bir bilgi bulunmamaktadır.

Isfahan Nizamiye Medresesi de yüksek ihtimalle Melikşah’ın hükümdarlığının (1072-1092) ilk dönemlerinde inşa edilmişti. Nitekim Isfahan’ın Büyük Selçuklulara başkent olması, Sultan

19 Turtûşî, Muhammed b. Sirâcü’l-mülûk, haz. S. Aykut, İnsan Yay, İstanbul 2011, s. 376-377;.

20 İmâm el-Hâfız Abdülgâfir el-Fârisî, el-Muhtasar min Kitâbi’s-siyâk li-Tarihi’n-Nîsâbûr, nşr. Muhammed Kâzım el- Mahmûdî, Tahran 1384, s. 11; Kisâî, Medâris-i Nizâmiye, s. 58; Piyadeoğlu, Horasan, s. 223.

(9)

223

Melikşah’ın hükümdarlığından sonra gerçekleşmişti. Isfahan’daki Nizamiye Medresesi’nin inşası ile ilgili olarak şu bilgi bulunmaktadır. Yeni başkent hızlı bir şekilde bayındır hale getirilmiş ve bu süreçte de Nizâmülmülk, Der-i deşt mahallesinde Şâfiî fakihlerin faaliyet gösterdiği caminin yanında bir medrese inşa edilmesini emretmişti. Medresenin en ilginç özelliklerinden biri de yanında inşa edilmiş olan minarelerdi. Öyle ki, üç kişi üç ayrı merdivenden birbirini görmeden minareye tırmanabiliyordu. Daha sonra da müderris ve öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanması için araziler vakfetmişti.21

Selçukluların son başkenti olan Merv, Horasan’ın dört önemli merkezinden biriydi. Merv Nizamiye Medresesinde eğitim vermiş olan müderrislerin hayatları incelendiğinde Nizâmülmülk’ün bu medreseye Hanefî mezhebinden Şâfiî mezhebine geçen Ebu’l-Muzaffer es-Sem‘ani’yi tayin ettiği görülmektedir (468/1075-1076). Böylece Merv Nizamiye Medresesi’nin Melikşah’ın saltanatının ilk yıllarında inşa edildiği sonucuna ulaşmak mümkün olabilmektedir. Herat Nizamiye de muhtemelen geç bir dönemde inşa edilmiş olmalıdır. Nizâmülmülk, Herat’ın ilmi ve toplumsal yapısı sebebiyle burada da bir medrese yapılmasını istemiş ve bu doğrultuda Herat Nizamiye Medresesi inşa edilmişti. Herat Nizamiye Medresesi’nin ilk müderrisi büyük ihtimalle Ebû Bekr Muhammed b. Ali b. Hâmid eş-Şâşî’dir. Şâşî, Gazne’de yaşadığı sıralarda Nizâmülmülk tarafından müderrislikle görevlendirilmek üzere Herat’a davet edilmiştir. Bu görevi yanında bir süre de Nîşâbûr’da kalmıştır.

Ölüm tarihi 485/1092 olduğuna göre medrese 1070-1080’li yıllarda inşa edilmiş olmalıdır.22 Nizamiye Medreselerinin Önemi

Kuruluşu hakkında kısaca bilgi verdiğimiz Nizamiye Medreseleri, Ortaçağ İslâm dünyasını büyük ölçüde etkileyen müesseselerin başında gelmektedir. Öyle ki, sonraki dönemde medrese kurmak Nizamiye kurmak tabiri ile açıklanır hale gelmişti. Bunun tek açıklaması bu müesseselerin İslâm dünyası üzerinde bırakmış olduğu derin etkiyle açıklanabilir. Medreselerin kurulma sebebini tek bir cevapla açıklamak mümkün olmadığı gibi, önemini ve etkilerini de tek başlık altında değerlendirmek pek mümkün değildir. Her şeyden önce Nizamiyelerin Şafii, dolayısıyla da Sünnî dünyanın ilmi gelişimine olan katkısı üst derecede olmuştur. Burada ders veren âlimler ve onların yetiştirdiği öğrenciler sayesinde Şâfiî mezhebi büyük ilerleme kaydetmiş, bu da Şiî-Fâtımî faaliyetlerinin engellenmesi noktasında büyük önem taşımıştır.

Medreselerin hızla genişleyen Selçuklu Devleti’nin ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan gücüne büyük katkı sağladığı da görülmektedir. Her geçen gün büyüyen devlette başta kadılar olmak üzere kâtip ve diğer memurluklar, düzgün eğitim almış kişiler sayesinde yürütülmeye başlamıştır. Bu da zamanla devlet bürokrasisindeki kaliteyi arttıran bir gelişme olmuştur. Nitekim 476/1083 tarihinde halife tarafından Sultan Melikşah’a elçi olarak gönderilen Bağdad Nizamiye Medresesi’nin ilk müderrisi Ebû İshâk eş-Şîrâzî’ye uğradığı her şehirde halk tarafından büyük ilgi gösterilmiş, öyle ki Ebû İshâk bu ilgiden dolayı şaşkınlığa düşmüştü. Hatta o, yolculuğundan sonra: “Horasan’a gitmek için yola çıktığımda hiçbir köye ve beldeye uğramadım ki, orada benim yetiştirdiğim kadı, müftü, hatip bir öğrencim veya dostum olmasın.” diyerek biraz da Nizamiyelerin kazanmış olduğu etkinliğini dillendirmişti.23

Nizamiyeler ile başlayan sistemli eğitim modeli, daha sonraki dönemde hem İslâm dünyası hem de Avrupa’da kurulan medreseler için örnek teşkil etmiştir. Bugünkü anlamda beş fakültenin ders

21 el-Isfahânî, Mâferruhî , Kitabu Mehâsinu Isfahân, Farsça çev. Ebu’r-Rızâ Âvî, Tercüme-yi Mehâsin-i Isfahân, ez Arabî be Farsî, İhtimam Abbas İkbal, Tahran 1328 hş., s. 142.

22 el-Fârisî, Abdülgâfir, s. 386-387; Sem‘ânî, el-Ensâb, nşr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî elYemânî, Beyrut 1980, VII, 139-140.

23 İbnü’l-Esîr, X, 120; Ocak, Dinî Siyaset, s. 76; Cihan Piyadeoğlu, “Bağdad’ın Eğitim ve Sosyal Hayatında Bir Müderris: Ebû İshâk eş-Şîrâzî”, Prof. Dr. Erdoğan Merçil’e Armağan, Bilge Kültür Sanat, İstanbul 2013, s. 94.

(10)

224

müfredatını (Siyasal Bilgiler, Edebiyat, İlahiyat, Hukuk ve Fen) birleştiren bu model, daha ziyade dini ve felsefi ağırlıklı bir başlangıç yapmış, bir süre sonra da fen bilimleri müfredata dâhil edilmiştir. Nizamiyeler’den pek çok önemli âlim de yetişmişti. Örneğin İslâm dünyasının en önemli ilim adamlarından biri olan, kaleme aldığı pek çok eseriyle birçok konuda belirleyici bir rol oynayan İmâm Gazzâli (ö. 1111), Nîşâbûr Nizamiye Medresesi’nde eğitim görmüş, henüz otuz üç yaşındayken Nizâmülmülk tarafından Bağdad Nizamiyeye müderris tayin edilmişti. Daha sonra geri döndüğü Horasan’da bu sefer Nîşâbur’da Nizamiye Medresesinde görev almış ve öğrenci yetiştirmişti (499/1106).24

Nizamiye Medreselerinin bir diğer önemi de eğitimde sağlamış olduğu eşitlikti. Hiç kuşkusuz Nizamiyeler, İslâm dünyasında kurulmuş olan ilk medreseler değildi. Devlet adamları tarafından kurulan başka medreseler mevcut olmakla birlikte, bazı önemli âlimler tarafından kurulmuş olan medreseler daha ağırlıktadır. Ancak bu kurumlar, muhtemelen halktan toplanan yardımlarla ayakta kalabilen, medreseden ziyade eğitim faaliyetlerini de içinde barındıran mescit tarzında müesseselerdi. Bu da fakir veya uzak bölgelerden gelen öğrenciler için eğitim imkânını zorlaştıran bir durumdu. Nitekim Nîşâbûr Nizamiye Medresesinin kuruluşu da bu durumu kanıtlar niteliktedir.

Nizamiyeler ile birlikte, maddî imkânı olmadığı için eğitim alamayan öğrencilere de bu imkân tanınmış oluyordu. Diğer taraftan Nizamiye Medreselerinde görev alan müderrisler de sosyal ve ekonomik anlamda hak ettikleri seviyeye kavuşmuş oldu. Nitekim Ebû İshâk eş-Şîrâzî’nin Nizamiye Medresesindeki görevine başlamadan önce, çoğu zaman yiyecek bir şey bulamadığı, görevine uygun kıyafetlerle derslerine gidemediğine dair bilgi de bulunmaktadır. Hatta o, maddî imkânsızlıklar sebebiyle hacca da gidememişti. Bununla birlikte Nizamiyedeki görevine başladıktan sonra tam bir toplum önderi haline gelmiş, birçok olayda belirleyici ve önemli roller üstlenmişti.25

Nizamiye Medreseleri devrin siyasî, ilmî ve dinî hayatı üzerinde çok büyük tesir bıraktı. Şöhreti bütün İslam dünyasına yayıldı ve bu sebeple âlimlerin, fakihlerin ve vaizlerin teveccühünü kazandı.

Nizamiye Medreseleri’nin şöhretinden sonra birçok sultan ve devlet adamı ile halife, Nizâmülmülk’ün yolundan giderek kendi adlarına medreseler inşa ettirdiler. Nizamiye Medreseleri dinî ilimler, Şafiî fıkhı ve özellikle Ehl-i Sünnet akîdesinin gelişmesine önderlik etti. Medreselerde çok sayıda kitap yazıldı. Bu sayede Şafiî mezhebi ve Ehl-i Sünnet itikadı yayılırken Şiî-İsmailî düşüncenin yayılmasına karşı set çekilmiş oldu. Nizamiye Medreseleri planı, teşkilat ve müfredatıyla medreseler tarihinde bir dönüm noktası teşkil etti. Nizamiye’den önce kurulmuş olan medreseler özel kuruluşlar olduğu halde Nizamiye Medreseleri devlet himayesinde birer kamu müessesi olarak ortaya çıktı. Bu medreselerde yetişen öğrenciler Sünnî İslam dünyasını tehdid eden Şiî-Bâtınî düşüncenin yerleşmesine engel oldular.26

Nizamiye Medreseleri’nin Eğitim-Öğretim Metodu

Nizamiye Medreseleri’ndeki eğitim-öğretim metodu ve derslerin işlenişi hakkında ayrıntılı bilgi vermek oldukça zordur. Medreselerde yaşanan olaylar için istenen fetva kaynakları bizim için zengin bilgiler içermektedir. Ancak onlarında bir tarih kaynağı olarak taşıdığı değer de sınırlıdır.

Fakat yine de biz daha sonraki süreçteki medreselere bakarak bu dönemdeki eğitim-öğretim metodunun pek teferruatlı olmadığını söyleyebiliriz. Hocaların okuttukları dersler hakkında kaynaklarda yer alan bilgiler, zorunlu bir programın olmadığını gösterir.27 Nizamiye Medreseleri günümüz anlamında yüksekokulların fonksiyonunu üstlendiği için öğretimde takip edilen metodu kesin olarak söylemek mümkün değildir. Çünkü burada hiçbir metot hocalara dayatılamaz ve telkin

24 Köymen, Alp Arslan, s. 379-380; M. Asad Talas, Nizamiyye Medresesi ve İslâm’da Eğitim-Öğretim, çev. Sadık Cihan, Samsun 2000, s. 42, 50

25 Sübkî, IV, 219; Bilal Aybakan, “Şîrâzî, Ebû İshâk”, DİA, XXXIX, 185.

26 YEDİKITA Tarih Dergisi Nisan 2012 s.41

27 Makdisi, George, Ortaçağ’da Yükseköğretim: İslâm Dünyası ve Hıristiyan Batı, Çev: Ali Hakan Çavuşoğlu ve Hasan Tuncay Başoğlu, Gelenek Yayınları, İstanbul 2004.

(11)

225

edilmezdi. Hocaların her birinin serbestçe uygulayabildiği kendi metodu olduğunu sanıyoruz.28 Hafızayı geliştirmek Ortaçağ İslâm Eğitimi’nin değişmez bir özelliğidir. Hafızayı geliştirmekte ancak ezber yoluyla mümkün olabiliyordu. Uygulanan eğitim yöntemlerinden birisi de tekrar yöntemi idi. Tekrar, metinleri ezberlemenin en iyi yolu kabul ediliyordu. İlim adamları öğrencilik yıllarını anlatırken, her dersi defalarca tekrar ettiğinden bahsederler. Fakîh Sîrâzî, hafızasına iyice yerleştirdiğinden emin olabilmek için her bir fıkıh dersini yüz defa tekrar ettiğini söylemiştir.29 Ders Programları

Müslümanlardaki ilköğretimin, küttabların ve orta öğretimin büyük bir kısmını ihata ettiğini, yüksek öğretimin de orta öğretiminin bir bölümünü kapsadığını ve eğitimin camide yapıldığını giriş kısmında gömüştük. Nizamiye, bu kurumlarla münasebetini koparmaksızın, kuruluşu ile birlikte bazı değişiklikler meydana getirmiştir. Nizamiye'de bir araştırma planı gerekli idi ve bu plân öğretimin halihazır durumu ile uyum sağlamak mecburiyetindeydi. Gerçi Nizamiye, camilerin ve kütüphanelerin umumi toplantılarında daha önceden staj yapmış olan kimselerin öğretimini de üstüne almıştır. Bu sebepten dolayıdır ki ortaokul, cami ve kütüphane müştemilatı içinde olmuş ve yüksek öğretim Nizamiye'ye verilmiştir. Bununla beraber demek istiyoruz ki, eğitim köklü bir değişikliğe maruz kalmış ve düzenli bir plân üzerine kurulmuştur. Ne var ki kuşkusuz bu değişiklikler yavaş ve genel olmuştur. Düzensizliklerin devam ettiğine ve hiçbir programın hedef alınmadığına veyahut seçilmediğine inanıyoruz.

Şüphesiz, yukarıda gördüğümüz gibi, dini gaye için kurulmuş olan Nizamiye din adamları yetiştirmiş ve bilhassa eğitim ve öğretime şekil vermiştir. Bize öyle geliyor ki, Nizamiye farklı ve derin konulardan oluşan geniş bir program takip ederek dini veyahut dine çok yakın mevzular üzerinde durmuştu. Huart: "Büyük vezir Nizamülmülk tarafından Bağdat'ta Nizamiye medresesinin kurulmasıyla daha çok gramer ve müşterek ilimlerin öğretimi bir yönetim altında toplandı. Bu kurumda, İbn Cevâlıki'nin Araplar tarafından iktibas edilmiş olan yabancı kelimeleri ve yanlış terimleri incelediği, İbn Hamdan'ın tarihi ve filolojik olan antolojisinin unsurlanı derlediği, İbn Dahhân'ın şiir öğrettiği, İbn Enbâri'nin Arap lisanının gizliliklerini izah ettiği, Ukbâri'nin mirasın taksimindeki hukuki zorlukları çözmek ıçın aritmetiki kabiliyetini kullandığı görülmüştür" der.30 Öğretim Metodu

Nizamiye, yüksekokul olmasından dolayı öğretimde takip edilen metoda işaret etmek mümkün değildir. Çünkü hiçbir metod hocalara telkin edilmiyordu; Onların her birinin serbestçe uygulayabildiği kendi metodu olduğuna inanıyoruz.

Medresede verilen bir dersin durumunu şu ifâdelerle özetler: "Genellikle öğretim namazdan sonra başlıyordu ve öğrenciler namazı hocalanyla birlikte kılıyorlardı. Dersler Hz. Peygambere yapılan salâtu selâm ve diğer dini sözlerle birlikte bir kâri (okuyucu) tarafından Kur'an-ı Kerim'in okunmasıyla başlıyordu".31

Yalnızca yalın bir imlâ sistemi yapılmıyordu. Ayrıca öğrenciler kaynak teşkil eden metinlerden oluşan birçok nüshalarının kopyalarını azar azar istinsah ediyorlardı. Metin yüksek sesle okunuyor, hoca metnin izahlarını yapıyor ve metnin düzeltmelerini veriyordu.32 Öğretim metodunda,

28 TALAS M. A. (2000) Nizamiye Medresesi ve İslam’da Eğitim-Öğretim (trc. Sadık Cihan); Samsun: Etüt Yayınları s: 59.

29 MAKDİSİ, Ortaçağ’da Yüksek Öğretim, İslam Dünyası ve Hristiyan Batı; İstanbul: Gelenek Yayınları.

30 Huart, (CT), Histoire de la Litterature Arabe, Paris, 1931, s. 182

31 Mez, Renaissance, The Renaissan.se Of islam (tercüme, K.Buhş ve Margoliouth, Londre, 1937 S.172

32 Yakut, Irşâd, I. 255; V, 272

(12)

226

hoca ve talebe işbirliği, karşılıklı olarak sorulan sorular daima mühim bir rol oynuyordu.33

Wüstenfeld medresedeki öğretimden genel olarak bahsederken şöyle der: "Avrupa Hristiyan üniversitesinde olduğu gibi, camilerde ve medreselerde bazan sonuçsuz kalan münakaşalar oluyordu.

Nizamiye'nin hocaları da benzer münazaralar tertipliyorlardı".34 İbn Cübeyr, Bağdat'ı ziyaret ettikten ve İmam Radıyuddin Kazvini tarafından 580/1184 tarihinde Nizamiye'de verilen bir konferansta hazır bulunduktan soma, intibalarını şöyle nakleder: "İkindi namazından sonra, hocanın kürsüsünün etrafındaki sandalyeler üzerine oturan talebeler Kur'an-ı Kerim'den bir bölümü makamla okumaya başladılar. Sonra hoca dinleyici önünde Kur'an'dan bir ayeti hadisle şerh ve tercüme ederek dersini verdi. Bazı dinleyiciler sırayla hocaya soru sordular. Hoca sorulara hüsnüniyetle cevap verdi.

Başkaları da yazılı sorularını hocaya takdim ettiler. Hoca bütün soruları topladıktan sonra, birbiri arkasına hepsine cevap verdi ve ders akşama doğru bitti".35 İşte İbn Cübeyre göre, Nizamiye'nin birçok hocalarından herhangi birinin metodu budur. Sehavi ve İbn Ebi Ya'lâ gibi, başka müelliflerde diğer hocaların aynı metodu takip ettiklerini doğrularlar.36

Nizamiye Medreseleri ve Medresede Arap Dili Eğitimi

Medrese, kullanıldığı tarih, mekân ve bağlam itibariyle birçok anlam yüklemelerine konu olan, günümüzde de çeşitli bakış açılarıyla tartışılmaya devam edile gelen kurumlardan biridir.37 TDK sözlüğü, medreseyi, İslam ülkelerinde genellikle İslam dini kurallarına uygun bilimlerin okutulduğu yer ve fakülte olarak açıklamaktadır.38 DİA ’ya göreyse medrese, İslâm tarihinde eğitim ve öğretim kurumlarının genel adıdır.39 Günümüzde halk nezdinde ve mütedeyyin çevrelerde medrese ifadesiyle, ezbere dayalı Arapça eğitimin yoğun biçimde yapıldığı, müfredatı, süresi ve yetiştirme tarzı, yöreden yöreye; ekolden ekole az çok değişebilen ancak amaçlanan kazanımlar açısından büyük oranda örtüşen, dini eğitim ve öğretim sunan, sivil ve geleneksel teşebbüsler anlaşılmaktadır. Selçuklu coğrafyasında hem büyük medreseler hem de şark medreseleri gibi çok sayıda ve farklı noktalara dağınık ders halkaları aynı dini duyarlılıktan beslenmiştir. Söz konusu hassasiyetin kaynağı imanı, rızayı-bariyi, akıl ve bilgiyi önemseyen yönüyle İslam’dır. İlmi hassasiyetin tarihi, onun doğuşuyla özdeş olup ibadetin yanı sıra eğitim ve öğretim kurumu olarak da görev yapan Mescid-i Nebevî ve

33 Encyc. de l'Islam, 111,413

34 Wüstenfeld, İmam Şafii, , s.9

35 İbn Cübeyr, Rıhle, İbn Cübeyr, Sefernâme-i İbn Cübeyr, Çev: Perviz Atabeki, Astan-ı Kuds Yayınları, Meşhed 1991. s.

197-98

36 SEHAVİ, ed-De'u'I-Umi, X Cilt, Kahire, 1345, Muhtasar Tabakâtul-Hanabile, s.37

37 Eğitim Uzmanı Abbas Güçlü'nün programında yer alan tartışmalar için bkz.,

https://www.youtube.com/watch?v=UFfECUUZYXE Erişim tarihi: 1O Nisan 2017, saat 13:56.

38 http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.58eb4797d2e255.73990745 Erişim tarihi: 1O Nisan 2017, saat 11:56.

39 Bozkurt, Nebi, “medrese”, DİA, XXVIII, s. 324.

(13)

227

Suffe’ye kadar uzar. İlk dönemlerde mescitlerde icra edilen ilmi faaliyetler, ihtiyaç gereği zamanla camilerin yanı sıra bu iş için tahsis edilen mekânlarda yapılır olmuştur. Mescidler (camiler) müstakil medrese binalarının inşasından sonra da dershane işlevini sürdürmüştür. Diğer taraftan muhtelif belde ve dönemlerde medrese gibi görev yapan zâviye, hankah, ribât vb. müesseseler de vardır.

Bilindiği gibi İslâm eğitim tarihinde medrese, bugünkü anlamıyla üniversite, deyince ilk akla gelen müessese 1067’de ünlü devlet adamı olan Nizamülmülk tarafından Bağdat’da kurulan ve yaklaşık 250 sene hizmet veren Nizamiye Medresesi’dir. Nizamiye Medresesi’nin İslâm eğitim ve kültür tarihinde şüphesiz çok önemli bir yeri vardır. 250 yıllık tarihiyle İslâmi ilimler alanında ve devlet kademelerinde çalışacak birçok değerli devlet ve ilim adamı yetiştirmiş, birçok eğitim kurumuna öncülük etmiş bir yapıttır. Gazali’nin de hocalık yaptığı bu medrese sadece dini konulara ağırlık vermekle kalmamış, aynı zamanda edebiyat, dil, aritmetik gibi konulara da yer vermiştir.

Gerek İmam Azam Ebu Hanife ve Ahmed bin Hanbel gibi birçok âlimin ilmi yaydığı merkez olması; gerekse de Nizamiye medreselerinin en etkilisinin yer aldığı çok kültürlü bir şehir olması hasebiyle Bağdat ilim geleneği birçok bölgeyi yakından etkilemiştir. İbn Aşur’a göre, “Bağdat’taki ilmi ortam, (ders halkalarına dayalı) geleneksel ilim merkezlerinden doğmuştur. Son dönem tarihçileriyle aydınlar Frenk dillerinde kendisiyle ilmi yöntemler toplamının kastedildiği mefhumları, kuru bir çeviriyle, Külliye veya Camia (Üniversite) şeklinde Arapçaya aktarmış ve Bağdat’taki ilmi ortamı bu yeni kelimelerle ifade etmeye başlamışlardır. Oysa o dönemde Bağdat’ta genel bir üniversite öğretimi mevcut değildi. Okuna gelen ilimlerin farklı aşamalardan müteşekkil şekilde genel bir öğretimi söz konusuydu. Bu tespit Batılıların “Kurtuba Üniversitesi” biçimindeki ifadeleri için de söz konusudur.” Bağdat’a bağlı Müslüman toprakların çoğunluğu, Mısır ve Fars diyarı da (Bağdat) usulü devam etmiştir. Mısır’da Fatımiler döneminde Daru’l-Hikme de denilen Daru’l-İlm medresesi, Şia mezheplerini okutmak için Ezher Camisi’nin yanında inşa edilmiştir. Onların ıstılahında hikmet Ehlibeyt’in ilmi ve Ehlibeyt’e çağrı demektir.40

Medrese eğitimi, birebir eğitim, metin ezberi, müzakere ve mütalaa yoluyla olmaktadır.

Mütalaa, kişinin vereceği/alacağı derse önceden hazırlanması anlamına gelmektedir. Buna göre seyda veya öğrenci, vereceği/alacağı dersin konusunu önce ders kitabına, daha sonra da erişebildiği diğer kitaplardan veya şerhlere bakarak konunun çerçevesini anlamaya ve anlaşılması zor yerlerini tespit etmeye çalışır. Medrese eğitiminin temelini oluşturan dil bilimleri özellikle sarf-nahiv konuları ile fıkıh ve mantık dersleri birebir eğitimle gerçekleştirilmekte; izâfi/ek ders diye tanımlanan tefsir, hadis, siyer, vb. din bilimleri dersleri ise Arapça gramerine ve kelime haznesine sahip öğrencilere

40 İbn Âşûr. (2006). Eleyse’ś-Subĥu bi-Karîb. İskenderiye: Daru’s-Selam, S.51

(14)

228

toplu şekilde verilmektedir. Son tahlilde bu ayrımda, sıra (réz) kitapları ve diğer kitaplar açısından bir ayrışmanın da fark edildiği zikredilmelidir.41 Bire bir dersler seydanın önünde diz çökerek işlenmektedir. Medreselerde okunan kitapların esasını teşkil eden bu metinler, medrese eğitim anlayışı gereği ezberlenmekte, metinler hakkında yazılmış olan şerh ve diğer eserler ise, ezberlenen metnin anlaşılması için okunmaktadır. Bununla birlikte ezberi yapılan metinlerin eser itibariyle belli bir yere kadar olduğu anlaşılmaktadır.42 Medrese eğitim sistemi içerisinde uygulanan yöntemlerden birisi de seydasından dersini alan her bir öğrencinin gün içerisinde en az üç beş arkadaşıyla dersini müzakere/tekrar etmesidir.43 Şahsen, ilahiyatı içeriden medrese klasiklerini de geleneksel usulle okumuş biri olarak, en çok istifade ettiğim yöntem birebir ders yöntemi olmuştur. Medreselerde yoğun okumanın, ezber ve metin tahliliyle fıkhi melekenin; İlahiyatlarda ise, ihtisaslaşma, muhakeme ve fikri ifade kabiliyetinin öne çıktığını müşahede etmişimdir.

Medreselerin birçoğunda üç dil konuşulmaktadır. Ancak medrese öğrencileri, akıcı Türkçe ve pratik Arapça noktasında yeterli değildir. Bununla birlikte Kürt olanlar Türkçe’nin yanı sıra Kürtçeyi konuşabildiği gibi Arap olanlar da Kürtçeyi konuşabilmektedir. Bazı Türk öğrenciler de Kürtçeyi anlar hale gelmektedir. Hemen hepsi fasih Arapçayı anlayabilmektedir. Ne var ki ana dilleri dışındakileri akıcı ve edebi biçimde konuşamamaktadırlar. Medresede eğitim gören bir öğrencinin gramere hâkimiyeti varken ve herhangi bir Arapça dinî kitabı okumada sıkıntısı söz konusu değil iken, günlük konuşmalarda Arapçayı kullanamadığı gözlenmektedir. Bu durum konuşma pratiğinin olmamasıyla ilgili olabilir. Nitekim medreselerde hem ders esnasında, hem de günlük ilişkilerde ağırlıklı olarak ana dillerin kullanılması, böyle bir pratik yapmaya imkân bırakmamaktadır.44 Dilsel yeterlilik, belli bir program çerçevesinde kazanılabilecek hususlardandır. Medreselerin son durumu, onların Arapça gramerin esasını teşkil eden Sarf ve Nahiv öğretim merkezleri olduklarıdır. Ancak alet ilimlerinin modern yöntemlere göre daha kolay ve sürdürülebilir bir şekilde yeniden ele alınması ve yeni bir yöntem geliştirilmesi gerekiyor.45 Medreselerde eğitim-öğretim bağlamında uygulanan yöntemler, geleneksel yöntemlerdir. Konular takrir, soru-cevap, tartışma ve münazara gibi geleneksel yöntemlerle öğrencilere kazandırılmaktadır. Yanı sıra bire bir eğitim, bireysel tekrar, ikili tekrar/müzakere, mütalaa, ayakta gidiş-gelişlerle metin ezberi yapmak gibi yöntemler genel eğitimin bir parçası olarak günümüzde sürdürülmektedir. Modern eğitim yöntemleriyle benzerlik göstermemesine karşın, bu yöntemlerin medreselerde verilen eğitim-öğretim faaliyetlerinin

41 Işıkdoğan, D. (2012). Güneydoğu Medreselerinde Eğitim-Öğretim: Mardin Örneği Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi cilt:53 sayı:2, 43-83

42 Işıkdoğan, Davut, age., s. 74.

43 Işıkdoğan, Davut, age., s. 79.

44 6 Işıkdoğan, Davut, age., s. 77.

45 Ağırakça, Ahmet, “Medreselerin Islahı Çerçevesinde Tekliflerimiz”, MSM, I, s. 299.

(15)

229

başarısına katkıda bulunduğu söylenebilir.46 İlahiyat fakülteleri güncel dini ihtiyaç ve tezahürler hakkında daha başarılı görünmektedir. Öğrencinin yazı kabiliyeti ve ifade alışkanlığı kazanması daha bir önemseniyor görünmektedir. Nitekim müderris Fethullah Ayte bu bağlamda şu kanaatini serdetmiştir. “İlahiyat fakültelerinin çevrelerindeki medreselerle devamlı irtibat halinde olmaları gerekir. Bu husus, medreselerin çağın gerçeklerini yakalamaları açısından oldukça önemlidir.”47 Günümüz itibariyle müfredatın ağırlıklı olarak dil ilimlerine yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Dil İlimleri: Sarf, Nahiv, Vaḍ, İştiḳāḳ, Meānī, Beyān, Bedī, Şiir ve Lugat’ın yanı sıra Şer’î İlimler: Fıkıh, Usul-i Fıkıh, Tefsir, Hadis, İslam Tarihi, Ahlak ve Kelam ile Mantık ve Felsefeden oluşan Felsefe İlimleri ve Münazara ile Hat uzun vadede okutulmaktadır.48 Özdoğan’a bu konudaki görüşlerini aktaran bir medrese hocası şu ifadeleri kullanmıştır: “Şimdiki muasır usuller kolay. Bu eski usul kitapları ise dil ve gramer açısından o kadar muğlâklar ki okunmaları zor idi. Belki de müelliflerinin çoğu Arap olmadıkları içindir (Farisi, Osmanlı, Özbek, İranlı, Iraklı vb.). İşte mana o kadar muğlak idi ki mana anlaşılana dek, talebenin başı çatlardı. Bu yüzden bugün biz bu eserlere fazla önem vermiyoruz. Haberdar olacakları kadar bir miktar okutuyoruz. Daha çok, Mısır’da ve Ezher’de ve diğer muasır Arap ülkelerinde mesela el-Cāmiatu’l-İslāmiyye fī’l-Medīneti’l-Munevvere gibi yerlerde usul ve belâğata dair eserlerden, kolay oldukları için okutuyoruz. İşin aslı, öğrenciler o eski eserlerin hakkından gelebilseydi, çok daha zeki olurlardı; çünkü bu eserler zihni açıyorlardı.”49

46 Işıkdoğan, Davut, age., s. 82.

47 “Medrese geleneği ve modernleşme sürecinde medreseler” Uluslararası Sempozyum, 2013, I, s. 64

48 Çiçek, M. Halil, Şark Medreselerinin Serencamı, Beyan Yayınları, İstanbul 2009, s. 46.

49 Işıkdoğan, Davut, age., s. 83.

(16)

230

SONUÇ

Dünya’da ve Batı’da birçok güçlü üniversite, yüzyıllara uzanan kuruluş tarihçesinden ve tarihi eğitim tecrübesinden istifade ettiği kadar iftihar da etmektedir. Türkiye örneğindeyse bir kısmı tarihe mal olmuş bir kısmı da yaşayan bu kurumların olumlu ve olumsuz yönleriyle yeterince çalışılmadığı ve muhasebe edilmediği gözlemlenmektedir. Son yıllarda bu alanda akademik araştırmaların yapılıyor olması sevindirici olmakla birlikte henüz yeterli değildir. Makdisi’nin yöntemiyle yakın coğrafyamızda yer almış medreselerin mukayeseli biçimde ele alınması faydalı olacaktır. Nizamiye medreseleri, gün boyu icazetli müderris eşliğinde verilen yoğun eğitim ve öğretim mekânlarıdır. Din eğitimcisi ya da eğitim tarihçisi olmayan bu satırların yazarı, şark medreselerini ilgili kaynak ve araştırmalardan hareketle bulunduğu koşullar bağlamında anlamak, konuyla alakalı çalışmalara dikkat çekmek ve kurumun bugün ve yarınına dair bazı kanaatlerini serdetmek üzere bu mütevazı makaleyi kaleme almış bulunmaktadır. Konunun detaylıca ele alınması gereken birçok yönü bulunmaktadır.

(17)

231

Kaynakça

Abdur-Rafe Hakikat Rafe, Tarih-i Cünbüşha-yi Mezhebî der İran, Kumeş Yay., Tahran 1997 Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 252, 407 ve III, 235, 270.

AKYÜZ, Yahya, 1985. Türk Eğitim Tarihi. Ankara : Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, 1985.

Aybakan, Bilal “Şirâzî, Ebu İshak”, DİA, İstanbul 2010

BALTACI, Cahit. 1993. ‘Osmanlı Eğitim Sistemi. İstanbul : Osmanlı Ansiklopedisi Ağaç Yay, VII, 58. , 1993.

BİLGE, Mustafa, İlk Osmanlı Medreseleri, İ. Ünv. Edebiyat Fakültesi Yay., İstanbul 1984 Civelek, Yakup (2001). “Selçuklu Döneminde Arap Dili ve Öğretimi”. I. Uluslararası.

Demir, Mustafa, Büyük Selçuklular Tarihi, Sakarya Kitabevi Yay., Sakarya 2004 Demirci, Mustafa, “İktâ” DİA, İstanbul 2000

Ebû Abdillâh Muhammed b. Sahnûn Abdisselâm b. Saîd et-Tenûhî el-Kayrevânî ( Muhammed İbnü Sahnun), Âdâbü’l-muʿallimîn, Tunus 1350/1931

Ebu Ali Hasan bin Ali Nizâmülmülk Tusi, Siyasetnâme, Emir Kebir Yay., Tahran 2003 ed-Dib Abdulazim, “Cüveyni, İmâmül Haremeyn”, DİA, İstanbul 1993

el-Ensâb, Sem‘ânî, nşr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî elYemânî, Beyrut 1980

el-Fârisî, İmâm el-Hâfız Abdülgâfir, el-Muhtasar min Kitâbi’s-siyâk li-Tarihi’n-Nîsâbûr, nşr.

Muhammed Kâzım el-Mahmûdî, Tahran 1384

el-Hûlî, Muhammed ‘Ali. (2000). Arapça Öğretim Metotları. (Çev. C. Akçay). Ankara.

el-Isfahânî, Mâferruhî Kitabu Mehâsinu Isfahân, Farsça çev. Ebu’r-Rızâ Âvî, Tercüme-yi Mehâsin-i Isfahân, ez Arabî be Farsî, İhtimam Abbas İkbal, Tahran 1328 hş., s. 142.

el-Eyyûbî, Abdullah, Şerhu’l-İzhâr ve Zeynizade, Kâfiye Mu‘ribi, vb

Er-Ravendi, M. b. Ali b. Süleyman, Râhat-üs-Sudur ve Âyet-üs Sürûr, Çev: Ahmet Ateş, TTK Yay.

Ankara 1957

Erzurumlu İbrahim Hakkı: Tertîbu’l-‘Ulûm, varak 147b-148a.

(18)

232

Gabrieli, Fr. Studi sub. Siyâset-Nameh in Orientalia, VII, 80-97.

GAZALİ EBU HAMİD, (2002). İhyâu 'Ulumi'd-Dîn.(III) (A. Serdaroğlu, Çev.) İstanbul: Bedir Yayınları.

Greswell, The Orijin of the Ecruciforme plan of Cairen Madrasa, 1922.

Hamadani, Reşid-üd-Din b. Fadlullah, Camiü’t Tevarih, Büngah Tercüme ve Naşr-ı Kitap, Tahran 1977

Hasan, İbrahim Hasan, Siyasi Dinî Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi, Kayhan Yay., İstanbul 1986 İbn Esir, el-Kâmil fi-Tarih, Çev: Abdülkerim Özaydın, Türkiyat Matbaacılık, İstanbul 1987 İbn Esir; El-Kamil Fi’t-tarih-İslam Tarihi 1. Baskı, Ocak Yayıncılık Temmuz 2016 İstanbul İbn Fuveti, Havadis, s. 85, 385 ve Le Strange, Bağdad, s. 268.

İbn Hallikan, Vefeyât, Basım Yeri: Würstenfeld, no.621. 11, 334.

İbn Kesir, El-Bidâye ve’n-Nihâye , Çağrı Yay., İstanbul 1995

İbnü’l-Adîm, Bugyetü’t-taleb fî Tarihi Haleb (Seçmeler), çeviri, not ve açıklamalar Ali Sevim, TTKY, Ankara 1989

Kafesoğlu, İbrahim Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953 Kafesoğlu, İbrahim, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Osman Yalçın Matbaası, İstanbul, 1953

Kara, Sayfullah, Büyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları, İz Yay., İstanbul 2007 Katip Çelebi: Keşfu’z-Zunûn an Esmâi’l-Kutub ve’l-Funûn, ( Maarif Matbaası, 1943) KAZICI, Ziya. (2009) İslâm Müesseseler Tarihi ve 220, İstanbul: MÜİF Vakfı Yayınları Kesai, Nurullah, Medârisi Nizâmiye ve Te’sirat-ı İlmî ve İctimâi An, Emir Kebir Yay., Tahran 1995,

Köymen, M. A. (1975) Alpaslan Zamanı Selçuklu Kültür Müesseseleri; Ankara: Selçuklu Araştırmaları Dergisi say. IV s: 108–109

(19)

233

Mahvez , Ahmet “Dadresi der Ahd-i Selçukiyan ve Harezmşahiyan”, Berresi-ai Tarihi, Stad-i Büzürgi Artıştaran Neşriat, Tahran 1976

MAKDİSİ, G. (2004) Ortaçağ’da Yüksek Öğretim İstanbul: Gaye Kitabevi Dağıtım

MAKDİSİ, G. (2004) Ortaçağ’da Yüksek Öğretim, İslam Dünyası ve Hristiyan Batı ve Yayınları., İstanbul: Gelenek Yayınları

Maşkur, Cevat Tarih-i Şia ve Fırka ai- İslâm tâ Karn-ı Çârum, İşraki Yay., Tahran 1976

Merçil, Erdoğan Selçuklu Devletleri Tarihi: Siyaset, Teşkilat ve Kültür, TTK Yay., Ankara 1995 Mesudi, Murucu'z-Zeheb, Murûc, IV Cilt, Paris, 1861-71; Kahire, 1302-4

Nesâî, (1992) Ahmed bin Şuayb, Sünen, İstanbul.

Nizâmülmülk, Siyasetnâme, (1987) Terc: Nurettin Bayburtlugil), İstanbul. s. 278.

Ocak, Ahmet Selçuklu Devri Üniversiteleri Nizâmiye Medreseleri, İstanbul 2017

Ocak, Ahmet “Nizâmiye Medreseleri ve Büyük Selçuklular’da Eğitim”, Türkler, V, 722 Öngül, Ali Selçuklular Tarihi I, Emek Matbaa, Manisa 2007

Özaydın, Abdülkerim “Nizâmiye Medreseleri”, DİA, XXXIII, 190.

Özler, Mevlüt “Tuğrul Bey Dönemi Düşünce Hayatında Entelektüel Bir Kriz: Ehli Bid’at’e Lanet Kampanyası”, 1. Uluslar arası Selçuklu Kültür ve Medeniyet Kongresi, SÜSAM Yay., Konya 2001 Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslâm Tarihi, Çev: Salih Tuğ, Boğaziçi Yay., İstanbul 1980 Piyadeoğlu, Cihan “Bağdad’ın Eğitim ve Sosyal Hayatında Bir Müderris: Ebû İshâk eş-Şîrâzî.

Piyadeoğlu, Cihan Sultan Alp Arslan Fethin Babası, İstanbul 2017

Piyadeoğlu, Cihan, Güneş Ülkesi Horasan, Bilge Kültür Sanat, İstanbul 2012 RAHMAN, F. (2012) İslam. (Çev. M. Dağ – M. Aydın) Ankara

Sevim , Ali Selçuklu Devletleri Tarihi: Siyaset, Teşkilat ve Kültür, TTK Yay., Ankara

1995Seyithanoğlu, Kenan Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Çağ Yay., İstanbul 1987 SIBAİ, Mustafa. İslam Medeniyetinde Altın Tablolar. Konya : Uysal Kitabevi

(20)

234

Şanal, M. (2003). Selçuklu Devleti’nde medreselere ders programları, öğretim metodu, ölçme.

ŞARÎŞİ, Şerhu'l-Makamât, II Cilt, Bulak, 1284; Kahire, 1306 Şâtıbi, el-itisâm, III Cilt Muhta-sar Tabakâtu'l-Hanâbila, Şam, 1939

TALAS M. A. (2000) Nizamiye Medresesi ve İslam’da Eğitim-Öğretim (trc. Sadık ve 59., Samsun:

Etüt Yayınları

Talas, M. Asad Nizamiyye Medresesi ve İslâm’da Eğitim-Öğretim, çev. Sadık Cihan, Samsun 2000 TURAN, O. (2014) Selçuklular Tarihi. İstanbul: Ötüken Yayınları

TURAN, Osman XII, S. 45,75. ,Ocak 1948. ‘‘Celaleddin Karatay, Vakıfları ve Vakfiyeleri’’

Belleten, T.T.K., ,Ocak 1948.

Turtûşî, Muhammed, Sirâcü’l-mülûk, haz. S. Aykut, İnsan Yay, İstanbul 2011

Usta, İ. (2012). Medreseler ve ilahiyat fakültelerindeki arapça öğretiminin temel dinamikler.

YAFÎ'î, Mir'âtu'l-Canân, Yazma, Paris Milli Kütüphanesi, No, 1590 Yakut Mu'cemu'l-Buldan, V Cilt, Kahire, 1909

Yakut, Mu'cemu'l-Udebâ = Irşâd, VI Cilt, Kahire, 1323

Yazar, Nurullah, Selçuklu Döneminde İsyanlar, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2007, s. 144-145.

Yazıcı, Nesimi, İlk Türk-İslâm Devletleri Tarihi, TDV Yay., Ankara 2002 YEDİKITA Tarih Dergisi Nisan 2012

Yıldız, Hakkı Dursun “Abbasiler”, DİA, İstanbul 1988

Yüksel, Tuba, Selçuklu Başkenti İsfahan (Kuruluşundan Moğol İstilasına Kadar), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2013

Zehebî, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân ez-Zehebî et-Türkmânî el-Fârikī edDımaşkī (ö. 748/1348), Tabakatu'l-Huffaz, III, 33.

Zekeriya Kazvînî, Âsârü’l-bilâd ve ahbârü’l-ibâd, Farsça çev. Muhammed Murâd b. Abdurrahmân, Tahran 1373 hş., II, 186.

(21)

235

Zerinkob, Abdul-Hüseyin, Firar az Medrese, İntişarat-ı Encümen-i Âsâr-ı Milli, Tahran 1974

Referanslar

Benzer Belgeler

Çizelge 18’de yer alan sonuçlara göre, standart normal dağılım gösteren verilerde, çeşitli örneklem büyüklüğü, farklı madde sayıları ve boyutlar arası

Öğrenme güçlüğü olan öğrenciler ile düşük ve ortalama başarılı olan öğrencilerin matematik problemi çözerken kullandıkları bilişsel stratejiler ile üstbilişsel

Okul Öncesi Eğitim Kurumlarında Erkek Öğrencilerin Daha Fazla Kaza Yaşama Nedenlerine İlişkin Öğretmen Görüşlerinin Frekans Dağılımları.. Temalar Görüşler

Ulusal Eğitimde ve Psikolojide Ölçme ve Değerlendirme Kongresi (14-16 Mayıs 2008), Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi.. Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi

Daha önceki bölümlerde de bahsedildiği gibi farklı dillerde deneysel çalışmalar yapan araştırmacılar, sesbilgisel farkındalık becerilerine yönelik müdahale ve destek

Öğrenme merkezleri hazırlama, İlgili Kitap Bölümleri: 2013 MEB Okul Öncesi Eğitim Programı Oyun Etkinlikleri Planlama ve Makale inceleme ve tartışma (Güler,

Toplumsal sorunlara ve toplumsal çevrelerine duyarlı, sorumlu bireyler olmalarına katkıda bulunmak.. Eğitimsel sorunların çözümüne katkıda bulunacak

Soydan’a göre (2016, 3), «Dünya’da, teknolojik gelişmelerin kaynağını oluşturduğu, ekonomik, sosyal ve siyasal nitelikli hızlı bir değişim süreci