• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devleti’nin ayakta kalamayacağı- nın belirgin bir şekilde anlaşıldığı bu dönemde Ankara’da TBMM’nin açılmasıyla yeni bir Türk Devletinin temelleri de atılmıştı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Osmanlı Devleti’nin ayakta kalamayacağı- nın belirgin bir şekilde anlaşıldığı bu dönemde Ankara’da TBMM’nin açılmasıyla yeni bir Türk Devletinin temelleri de atılmıştı"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İÇ ANADOLU VE KARADENİZ’DE TBMM’YE KARŞI ÇIKARILAN İSYANLARA DAİR DAHİLİYE VEKALETİ VE

ERKAN-I HARBİYE REİSLİĞİ’NİN HAZIRLADIĞI 1921 TARİHLİ RAPORLAR

Recep BÜYÜKTOLU*

ÖZET

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesinin ve Mondros Mütarekesi’ni imzalamasının ardından toprakları işgale uğ- ramış Hatay’ın Dörtyol ilçesinden başlamış ve tüm Anadolu’ya yayıl- mıştı. Türk milleti bu işgallere karşı Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde dünyanın önde gelen emperyalist güçlerine karşı bağımsızlığını ko- ruma mücadelesi vermişti. Osmanlı Devleti’nin ayakta kalamayacağı- nın belirgin bir şekilde anlaşıldığı bu dönemde Ankara’da TBMM’nin açılmasıyla yeni bir Türk Devletinin temelleri de atılmıştı. Milli Müca- dele’nin bu en zor ve hayati derecede önemli yıllarında TBMM’nin karşılaştığı en büyük sıkıntılardan biri de şüphesiz muhtelif gerekçe- lerle Anadolu’nun hemen hemen her bölgesinde yaşanan iç isyanlardı.

Milli birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyulduğu dönemde TBMM bir yandan emperyalist güçlere karşı mücadele ederken bir yandan da muhtelif gerekçelerle başlayan iç isyanlarla uğraşmak zorunda kal- mıştı. İsyanlara çoğunlukla İngilizler tarafından desteklenen bölücü ve ayrılıkçı çevrelerin de katılmasıyla, sorun TBMM yönetimi için en öncelikli konu haline gelmişti. Bu isyanlardan bazılarının Milli Müca- dele’nin kalbi sayılan Ankara’nın hemen yanı başında yaşanması teh- likenin boyutlarını göstermesi bakımından önemlidir. Fakat alınan tedbirler ve mücadelede gösterilen kararlılık sayesinde bu isyanlar bastırılmıştır. İsyanları bastırmak için askeri birlikler sevk eden ve adli tedbirler alan TBMM aynı zamanda olaylarla ilgili resmi kurumlarda

* Dr. Öğr. Üyesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Tarih, recepbuyuktolu@hot-

(2)

bilgi talebinde bulunmuştur. Araştırmamızda TBMM’nin talebi üze- rine Dahiliye Vekaleti ile Erkan-ı Harbiye Vekaleti tarafından hazırla- nan isyanların nasıl başladığı ve hangi mıntıkalara kadar yayıldığını anlatan iki rapor ve bir kroki değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: İç İsyanlar, TBMM, Dahiliye, Erkan-ı Har- biye, Raporlar, Kroki.

(3)

REBELLION AGAINST THE TGNA REGARDING HOME OFFICE IN THE CENTRAL ANATOLIA AND THE BLACK SEA

AND 1921 REPORTS OF THE MILITARY ACADEMY PREPARATION AND SKETCH

ABSTRACT

After the defeat of the Ottoman Empire in the First World War and the signing of the Armistice of Mondros, its lands were occupied.

It started in Dörtyol, Hatay and spread all over Anatolia. The Turkish nation fought against these occupations under the leadership of Mus- tafa Kemal Pasha to protect its independence against the leading im- perialist powers of the world. In this period when it was clearly un- derstood that the Ottoman Empire could not survive, a new Turkish state were founded while opening of the TGNA in Ankara. During these most difficult and vitally important years of the National Strug- gle, one of the biggest problems faced by the Turkish Grand National Assembly was undoubtedly the internal revolt in almost every region of Anatolia for various reasons. At the time when needed for national unification, the Turkish Grand National Assembly (TGNA) both fought a battle against the imperialist forces and obliged to the inter- nal rebellions that started with various reasons. With the involvement of separatist circles mostly supported by the British, it was the problem that became the top priority for the administration of the TGNA. It is important that some of these revolts take place the heart of the Na- tional Struggle in the immediate area of Ankara, that is considered in terms of the extent of the danger. But thanks to the measures taken and the determination shown in the struggle, these rebellions were suppressed. The Grand National Assembly, which sent military units to suppress the revolts and took judicial measures, also requested in- formation from the official institutions. In the study, two reports and a sketch which tell about how the revolts begin and to which terrain they expand, prepared by the Home Office and the Military Academy

(4)

were evaluated on the request of the Turkish Grand National Assem- bly (TGNA).

Keywords: Internal Revolt, TGNA, Home Office, Military Acad- emy, Reports, Sketch.

(5)

GİRİŞ

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na İttifak Devletleri gru- bunda katılmış ve 1914-1918 yılları arasında süren bu savaştan yenile- rek çıkmıştı. Savaş sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi’nin ağır şartları sebebiyle, başta Anadolu olmak üzere tüm Osmanlı toprakları İtilaf Devletlerinin işgaline açık hale gelmişti. İngiltere’nin başını çek- tiği İtilaf Devletleri, savaş sırasında imzaladıkları, Osmanlı toprakla- rını paylaşmaya yönelik gizli antlaşmaları uygulamak için harekete geçmişlerdi. Özellikle Mütareke’nin 7. Maddesine dayanarak, 3 Kasım 1918 tarihinde Kerkük bölgesinden başlayan işgaller kısa sürede Ana- dolu’yu sarmıştı. Anadolu’da Hatay’ın Dörtyol ilçesinden başlayan iş- gallerle birlikte, başta boğazlar ve İstanbul olmak üzere Türk toprak- ları İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmişti.

İşgaller karşısında Osmanlı yönetiminin etkisiz kalması Türk mil- letini harekete geçirmişti. Dörtyol ilçesinde Kara Mehmet’in attığı kur- şunla başlayan direniş1, İzmir’in işgali sırasında Hasan Tahsin ile bir- likte Kuva-yı Milliye adını almıştı. İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunanlı- lar tarafından işgalinden bir gün sonra yola çıkan Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919’da Samsun’a varma- sından sonra, direniş hareketi kısa sürede yeni bir döneme girmişti.

Düşman kuvvetleri karşısında yer yer başarılar kazanan direniş güçle- rinin hem başarıları süreklilik göstermemekte hem de bu güçler ara- sında bir koordinasyon bulunmamakta, yerel unsurlardan öteye git- memekteydi. Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktıktan sonra çektiği telgraflar, yayımladığı genelgeler, düzenlenmesini istediği mitingler ve bazılarına bizzat katıldığı kongreler yoluyla Anadolu’daki direnişi tüm halka yayarak güçlendirmeye ve tek bir merkez altında toplamaya çalışmıştı.

1 Hatay’da başlayan ilk direniş hakkında daha geniş bilgi için Bkz.: Ramazan Veliece- oğlu, Çete Kara Mehmet ve Dörtyol’da İlk Kurşun, Bizim Büro Matbaacılık, Ankara,

(6)

Mustafa Kemal Paşa müfettişlik yetkilerini kullanarak, Türk mil- letinin bağımsızlık karakterinden aldığı güçle hem İstanbul Hükü- meti’ne ve hem de Anadolu’daki düşman kuvvetlerine karşı bağımsız- lık mücadelesi vermek üzere ortaya atılmıştı2. Damat Ferit Hükü- meti’ni işgaller nedeniyle ikaz etmiş, askeri birlikler ve milli teşkilat- lardan İstanbul’a protesto telgrafları çekmelerini istemişti. Amasya Genelgesi’yle Anadolu’da düşmana karşı verilen direnişin amacı, ge- rekçesi ve yöntemi belirtilmiş ve bu mücadelenin milletin iradesine dayanan bir İstiklal Mücadelesi olduğu ilan edilmişti. Erzurum Kong- resi’nde Doğu’daki yerel güçlerin Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hu- kuk Cemiyeti adı altında toplanmasına karar verilmişti. Sivas Kongre- sinde ise tüm yurttaki direniş cemiyetlerinin Anadolu ve Rumeli Mü- dafa-i Hukuk Cemiyeti adı altında toplanması kararlaştırılmıştı. İstan- bul Hükümeti ile Amasya’da yapılan görüşme sonucunda Mebusan Meclisi’nin açılmasını ve daha sonra Meclis’te Misak-ı Milli kararları- nın alınması sağlanmıştı. İtilaf Devletlerinin İstanbul’u resmen işgal etmeleri ve Mebusan Meclisi’nin feshedilmesi3 üzerine Ankara’da ola- ğanüstü yetkilere sahip bir meclisin açılacağını ilan edilmişti. Meclis 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi adıyla, büyük bir coşkuyla açıl- mıştı.

Anadolu’da başlayan mücadele Mustafa Kemal Paşa’nın liderliği altında her geçen gün güçlenirken, bu direnişten rahatsız olan çevre- ler harekete geçmişlerdi. Mustafa Kemal Paşa’nın verilen görevlerin dışına çıkarak, işgale karşı faaliyetler giriştiğini gören İtilaf Devletleri onu durdurmaya çalışmışlardı. İstanbul’daki İşgal Kuvvetleri Komu- tanlığı, Osmanlı yönetimine baskı yaparak Mustafa Kemal Paşa’nın

2 Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, Milli Eğitim Bası- mevi, İstanbul, 1969, s. 9-13.

3 18 Mart’ta son oturumunu yapan Mebusan Meclisi, Sultan Vahdettin tarafından, en geç dört ay içinde yeni seçimlerin yapılması kaydıyla, 11 Nisan 1920’de dağıtılmıştır.

Erkin Akan, “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Londra Konferansı (21 Şubat 1921-12 Mart 1921)”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, S 24, Çanakkale, 2018, s. 247;

Ergun Aybars, İstiklâl Mahkemeleri, Bilgi Yayınevi, Birinci Basım, Ankara 1975, s.

25.

(7)

geri çağırılmasını sağlamışlardı4. Mustafa Kemal Paşa hareket için benzin ve kömür olmadığı gibi gerekçeler ileri sürerek oyalamış ve za- man kazanmaya çalışmıştı5. Elazığ Valisi Ali Galip vasıtasıyla tutuk- lama girişiminin de sonuçsuz kalmasından sonra, Mustafa Kemal Paşa 8-9 Temmuz 1919 gecesi 9. Ordu Müfettişliği görevinden alınmıştı.

Bu gelişme üzerine Mustafa Kemal Paşa da Harbiye ve Dahiliye Neza- retlerine çektiği telgraflarla resmi göreviyle birlikte askerlik mesleğin- den de istifa ettiğini bildirmişti6. Mustafa Kemal Paşa, valiliklere gön- derdiği bir bildiride ise: ‘‘Sine-i millette bir ferd-i mücahit olarak çalışaca- ğını’’ söylemişti7.

İstanbul’la resmi bir bağı kalmayan Mustafa Kemal Paşa teşkilat- lanma çalışmalarına ağırlık vermiştir. Direniş örgütlerinin tek çatı al- tında toplanmasını sağlanmış ve milli menfaatleri korumak amacıyla Temsil Heyeti oluşturmuştu. Temsil Heyeti bir yürütme organı gibi çalışmış ve Anadolu’da devlet otoritesi yeniden tesis edilmeye çalışıl- mıştı. TBMM’nin açılmasından sonra ise bu görevi TBMM’ye bırak- mıştı. 3-4 Mayıs 1919’da Meclis içinden seçilen İcra Vekilleri Heyeti

4 Harbiye Nazırı Ferit Paşa’ya 30 Haziran 1919’da bir yazı gönderen General Milne, Sivas ve Konya yörelerinde İtilaf Devletlerinin çıkarlarına zarar veren silahlı çetelerin olduğunu belirtmişti. Bunların İttihat ve Terakki tarafından yönlendirildiğini, başlıca kışkırtıcıların da Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa, Konya’da Cemal Paşa olduğunu ve bunların derhal İstanbul’a geri çağırılmalarını istemişti. Kemal Çelik, “Millî Mücade- le'de İç İsyanlar, Vatana İhanet Kanunu ve İstiklâl Mahkemeleri”, Ankara Üniversi- tesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S 40, Kasım 2007, s. 576- 577. (569-613); Ergun Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayları, Ankara, 1994, s. 162.

5 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, C 2, 1919-1922, Remzi Kita- bevi, İstanbul 1999. s. 26, 31.

6 Atatürk, a.g.e., s. 47.

7 Hulusi Turgut, Atatürk'ün Sırdaşı Kılıç Ali'nin Anıları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2007, s. 45; İstifa üzerine Mustafa Kemal Paşa’nın Kurmay Baş- kanı Albay Kazım Bey, “Paşam siz askerlikten istifa eylediniz, bundan sonra benim vazifeme devam etmeme imkan kalmadı” diyerek ayrılmıştı. Bu beklenmedik durum karşısında ha- yal kırıklığına uğrayan Mustafa Kemal Paşa’nın bir anda rengi atmış, sararmış, adeta vurulmuşa dönmüştü. Rauf Orbay, Siyasi Hatıralar, Örgün Yayınevi, İstanbul, 2009,

(8)

hükümet işlerini yürütmeye başlamıştı. Böylece adı konmamış olsa da yeni bir devlet yönetimi doğmuştu.

Anadolu’daki direnişten rahatsız olan çevreler, başta işgal güçleri olmak üzere, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını etkisiz hale getir- mek ve bu mücadeleyi sona erdirmek için harekete geçmişlerdi. Halkı baskı altına alma, gözünü korkutma ve sindirmeye çalışma gibi çaba- ların dışında, Anadolu’da birlik ve beraberliği yok etmeye yönelik adımlar atmışlardı8. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının İttihatçı olduk- ları, padişaha ve halifeye isyan ettikleri9, Bolşevik bir düzen kuracak- ları şeklindeki propagandalarla birlikte Ümmet içerisinde fitne ve fe- sat çıkarmaya çalıştıklarına dair fetvalar10 İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletleri tarafında Anadolu’ya yayılmıştı. Halk uzun yıllardır devam eden savaşlardan dolayı yorgunluk, bıkkınlık ve yokluk, içinde; sava- şın yüklediği ağır vergiler altında ezilmekteydi. Bazı Kuva-yı Milliye birliklerinin disiplinsiz davranışları, ihtiyaçlarını halktan zorla karşıla- maya çalışmaları, kişisel arzular ve yerel anlaşmazlıklar da ayaklanma- ların yayılmasını kolaylaştırmıştı11. Ayrıca Osmanlı Devleti içerisinde yüzyıllardır barış ve huzur ortamında yaşamış olan azınlıkların, özel- likle Ermeniler ve Rumların bağımsızlık emelleri12 gibi pek çok farklı

8 Milli Mücadele hareketinin Anadolu’da her geçen gün daha da güçlenmesinden en- dişeye kapılan işgal güçlerinin bunu engellemek için baskı ve şiddete de başvurdukları görülmüştür. İstanbul’un resmen işgali sırasında Şehzadebaşı Karakolu’na gerçekleş- tirilen kanlı baskın bu düşüncenin bir örneğidir. Aydemir, a.g.e., s. 199.

9 Yunus Kobal, “Milli Mücadelede İç Ayaklanmalar”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, C 16, Ankara, 2002, s. 83.

10 Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi tarafından verilen bu fetvalarda, Kuva-yı Milliye kuvvetleri, padişahın sadık tebaasına zulüm ve işkence edip, halkın mallarını çalan, günahsız insanları kesen, memleketi nifak ve parçalanışa sürükleyen Kuva-yı Bâgıye, yani eşkıya kuvvetler olarak görülmüştür. Bunların şâki oldukları, Kur’an-ı Kerim hükümlerine göre öldürülmelerinin meşru olduğu bildirilmiştir. Bu asilere karşı savaşmak için gönderilen askerlerin onları öldürmekten çekinir veya kaçarlarsa en büyük günahı işlemiş olacakları, dünyada ve ahirette en büyük cezayı görecekleri ileri sürülmüştür. Aydemir, a.g.e., s. 272-273.

11 TBMM Gizli Celse Zabıtları, I. Dönem, C. 1, İn'ikat: 21, 29 Mayıs 1336, s. 41;

TBMM Gizli Celse Zabıtları, I. Dönem, C. 1, İn'ikat: 125, 29 Aralık 1336, s. 280-281;

Durmuş Yalçın vd.,Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Atatürk Araştırma Merkezi, An- kara, 2009, 197-199.

12 Kobal, a.g.m., s.78.

(9)

nedenlerle, Damat Ferit Hükümeti ve işgalcilerin de desteğiyle Yeni Türk Devleti’ne karşı ülkenin farklı bölgelerinde pek çok ayaklanma çıkmıştı. Özellikle 1920 yılında TBMM’nin açılmasını engellemek, açıl- dıktan sonra ise otoritesini zayıflatmak düşüncesiyle kışkırtılan bu ayaklanmalar13, Milli Mücadele yıllarında TBMM’yi en çok uğraştıran konulardan biri ve İstiklal Harbi14 yıllarının en sıkıntılı dönemi ol- muştu. Üstelik bu ayaklanmalardan bazıları Milli Mücadele hareketi- nin merkezi olan Ankara’ya oldukça yakın olan Bolu, Düzce, Afyon ve Konya gibi yerlerde çıkmış ve Ankara’nın Beypazarı, Nallıhan ve Kı- zılcahamam gibi ilçelerini de etkilemişti.

TBMM’ye karşı başlayan bu ayaklanmalar Türk milletinin birlik ve beraberliğine, düşman kuvvetlerine karşı verdiği mücadeleye zarar verdiği için çok tehlikeliydi ve her ne sebeple başlamış olursa olsun işgal güçlerinin amaçlarına hizmet etmekteydi. Mustafa Kemal Ata- türk bu durumu şu sözlerle ortaya koymuştur: “Müdafaa kuvvetlerimiz üzerinde doğrudan doğruya müessir olarak, cephemizi yıkmaya mâtuf ha- rekâtla beraber, cepheye yakın mıntıkalarda da ahaliyi kıyam ettirmek, düşman- ların ehemmiyet verdikleri bir mesele idi. İstanbul, bu hususta, öteden beri ça- lışmakta idi15.” Ayaklanmaların Ankara’yı bir çember gibi sardığı sırada, Yunan kuvvetleri 22-23 Haziran 1920’de Anadolu’nun içlerine doğru saldırıya geçmişti. TBMM’yi çökertmek için tek bir noktadan yönlen-

13 TBMM Gizli Celse Zabıtları, I. Dönem, C. 1, İn'ikat: 21, 29 Mayıs 1336, s. 41;

TBMM Gizli Celse Zabıtları, I. Dönem, C. 1, İn'ikat: 125, 29 Aralık 1336, s. 280-281;

Mustafa Kemal Paşa bu ayaklanmaların bir merkezden yönetildiği ve İstanbul’daki Damat Ferit Hükümeti’nin de bu ihanetin içinde olduğuna dair şu sözleri söylemişti:

“ İstanbul’da Damat Ferit Paşa Hükümeti ve İstanbul’da bütün yıkıcı hain örgütlerin kurduğu birlik ve bu birliğin Anadolu içindeki bütün ayaklanma örgütleri ve düşmanlar ve Yunan ordusu el birliği ile bizi yıkmak için çalışmaya başladılar.” Aybars, a.g.e., s. 208-209.

14 Erkan-ı Harbiye Vekaleti 6 Ocak 1926 tarihinde Başvekalet’ten Anadolu’da düş- mana karşı verilen mücadelenin resmi ve tarihi bir isimle isimlendirilmesi talebinde bulunmuştur. Talebe olumlu yanıt veren Başvekalet “Anadolu istiklal mücadelesi için

“İstiklal Harbi” adının kullanılmasını uygun görmüştür. BCA. 30-10-0-0/54-359-1. s.

1-2.

15 Atatürk, a.g.e., s. 447-493.

(10)

dirilen bu saldırılar karşısında TBMM çok müşkil bir duruma düş- müştü. TBMM işgalciler üzerine asker gönderdiğinde iç isyanları bas- tırmakta zorlanmış, isyancılar üzerine asker gönderse ilerleyen düş- manı durdurmakta zorlanmıştı. Özellikle 1920 yılı TBMM için en buh- ranlı yıl olmuş ve iç güvenlik en önemli mesele haline gelmişti16.

İç isyanlar “En yakın tehlike, en büyük tehlikedir” sözünü doğrularca- sına Ankara’nın etrafını ateş çemberi gibi sarmaya başlamıştı. Hatta o kadar yoğunlaşmıştır ki, asilerin Bolu, Gerede, Beypazarı ve Ayaş Ovasından Ankara’ya ulaşma tehlikesi ortaya çıkmıştı. Neredeyse An- kara’da bile bir isyan çıkmasından korkulmuştu. Telgraf hatları kesil- miş, karargahtaki son asker dahi isyancıların üzerine gönderilmişti.

Mustafa Kemal Paşa bir ara elinde bir sigara ile holde bir aşağı bir yukarı dolaşmıştı. Halide Edip, o zor günlere dair Mustafa Kemal Paşa ile ilgili şu bilgiyi vermektedir: “ Mustafa Kemal Paşa’nın o günlerdeki kadar yorgun ve bazen de ümitsiz olduğunu görmüş değilim.” Adnan Bey de (Adıvar) isyancıların elinde boğazlanmaktansa kendi eliyle hayatına son vermek için cebinde bir zehir parçası taşımış ve ağzından sürekli

“Halk tarafından parçalanmaktansa, zehir alır ölürüm!” cümlesi duyul- muştu17.

İç İsyanlar TBMM Hükümeti’nin kurulmasından sonra en yoğun dereceye ulaşmıştı. TBMM işgal güçleri karşısındaki vatan savunma- sını zayıflatma pahasına, düşmanla savaşan bazı Kuva-yı Milliye birlik- lerini ve askeri kuvvetleri cephe hattından çekerek, isyanları bastır- makla görevlendirmişti. İsyanları kışkırtan İstanbul’daki Damat Ferit Hükümeti’yle ilişkilerini kesmişti18. TBMM ayaklanmaları bastırmak için aldığı askeri tedbirlerin yanı sıra adli tedbirlerde almıştı. Halkı isyana teşvik eden ve katılanları cezalandırmak için 29 Nisan 1920 ta- rihinde Hıyaneti Vataniye Kanunu’nu19, 11 Eylül 1920 tarihinde de

16 Aybars, a.g.e., s. 207; Daha geniş bilgi için Bkz.: Cemil Hakan Korkmaz, Kurtuluş Savaşı’nın İkinci Cephesi, Altın Kitaplar, İstanbul, 2008.

17 Aydemir, a.g.e., s. 221, 270.

18 Yalçın vd., a.g.e., s. 199-200.

19 Kanunun maddelerine göre; “Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine isyanı mutazammın kavlen veya fiilen veya tahriren muhalefet veya ifsadatta bulunan kesan, haini vatan addolunur.

(11)

Firariler Kanunu’nu kabul etmişti20. Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun uygulanması ve isyanların bastırılmasında mevcut mahkemelerin ye- tersiz kalması üzerine, söz konusu kanunu etkili bir şekilde uygulan- ması için İstiklal Mahkemeleri kurulmuştu21. Halkın dini duygularını istismar ederek halkı Milli Mücadele aleyhine kışkırtan fetvalara karşı Anadolu’daki müftüler ve din adamları asıl hainlerin İstanbul Hükü- meti’nde yer aldığını bildiren fetvalar yayınlamışlardı22.

Ayaklanmalarla İlgili Dahiliye Vekaleti Raporu

TBMM’nin otoritesini yok etmeye yönelik çıkan bu isyanlarla ilgili tedbirler alırken aynı zamanda daha fazla bilgi sahibi olmak istediği görülmüştür. Bu doğrultuda çıkan iç isyanlarla ilgili olarak İcra Ve- killeri Heyeti Başkanlığı’ndan 7 Eylül 1920 tarihli bir yazı ile bilgilen- dirme talep etmiştir. İcra Vekilleri Heyeti Başkanlığı da bazı kurum- lardan söz konusu konuyla ilgili bilgi istemiştir. Bu kurumlar arasında Adliye Vekaleti (Adalet Bakanlığı), Dahiliye Vekaleti (İçişleri Bakan- lığı) ve Erkan’ı Harbiye Umumi Riyaseti bulunmaktadır. İcra Vekilleri Heyeti Başkanı ve aynı zamanda Erkan-ı Harbiye Vekili Fevzi Paşa tarafından Dahiliye Vekaleti’ne gönderilen tezkirede bu taleple ilgili şu ifadeler yer almaktadır: “Hükümet-i Milliye’nin bidayet-i tesisinden beri isyan zuhur eden mahallerin iş’arıyla haklarında Türkiye Büyük Millet Mec- lisi’ne riyaset-i celilesinin 7/10/37 tarih ve 903 numaralı tezkire-i suret-i mu- saddakası talep edilen 8/10/37 tarih ve 6/1099 numaralı tezkire cevabının sü- rat-i iş’arını te’kiden rica ederim efendim23.”

Bu ifadelerden de anlaşıldığı üzere, milli hükümetin kuruluşun- dan beri Anadolu’da çıkan isyanların etkili oldukları bölgelerle ilgili bilgi talep edilmektedir. Konuyla ilgili TBMM’nin yazısının da dikkate

Bilfiil hiyaneti vataniyede bulunanlar şaiben idam olunur.” Ayrıntılı bilgi için Bkz.: TBMM Zabıt Ceridesi, I. Dönem, C. 1, İçtima: 7, 29 Nisan 1336.

20 TBMM Zabıt Ceridesi, I. Dönem, C. 4, İçtima: 63, 11 Eylül 1336.

21 TBMM Zabıt Ceridesi, I. Dönem, C. 3, İçtima: 41, 31 Temmuz 1336.

22 Yalçın vd., a.g.e., s. 200.

(12)

alınarak acilen cevap verilmesi istenmektedir. Söz konusu talebe Ad- liye Vekili Refik Şevket Bey tarafından 11 Eylül 1921 tarihli verilen cevapta, Bakanlıkta bu isyanların görüldüğü bölgelerle ilgili bir bilgi olmadığı belirtilmiştir24. Dahiliye Vekaleti’nden ise Vekil Ali Fethi Bey tarafından 13 Eylül 1921 tarihinde gönderilen yazıyla şu cevap veril- miştir: “Hükümet-i Milliye’nin bidayet-i tesisinden beri muhtelif isyanlara saha olan mahallerin bütün teferruatıyla kayıd ve tesbiti ve dosyanın Kayseri’de bulunmasından dolayı halihazırda mümkün değildir. Ma’haza ciheti askeriyece takip ve izale edilmiş olan bu isyanlara müteallik olarak vekalet-i acizi de bu- lunan dosyadaki malumat dahi pek noksan bulunmuş ve muhtelif mahallerde zuhur eden hadisat-ı insaniyenin suret-i vuku ve sahası hakkında zabt edilebi- len malumatın hulasası leffen takdim kılınmış ise de bu hususta Erkan-ı Har- biye-i Umumiye Riyaset-i Celile’sinde daha vasi malumat istihsali mümkün bu- lunduğu maruzdur25.”

Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey, çıkan isyanlarla bütün kayıt ve bilgi- lerin, tespitlerin yer aldığı dosyanın Kayseri’de bulunmasından dolayı söz konusu talebi karşılamanın mümkün olmadığını ayrıca çıkan bu isyanlarla ilgili Kayseri’de bulunan bu dosyadaki bilgilerin de oldukça yetersiz olduğunu söylemektedir. Ancak yine de isyanların nasıl başla- dığı ve nerelerde görüldüğüne dair elde edilen bilgilerin özetinin ya- zıya ilave olarak eklendiğini belirtmiştir. Bu konuda daha ayrıntılı bil- ginin Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nde bulunabileceğini ifade etmiştir.

Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey’in yazının ilavesi olarak gönderdiği rapordaki isyanlarla ilgili bilgiler beş maddeden oluşmaktadır. Ra- porda Bozkır, Düzce, Bolu, Gerede, Safranbolu, Mudurnu, Nallıhan, Kızılcahamam, Beypazarı, Yenihan, Zile, Yozgat, Konya, Karaman, Refahiye, Çorum, Alaca Ortaköy, Akdağmadeni, Kadışehri, Boğazlı- yan, Kızılca ve Sulusaray civarında etkili olan isyanlarla ilgili bilgiler verilmektedir. Birinci maddede Bozkır hadisesi özetlenmiştir. Ayak- lanmanın yörenin önde gelenlerinden Zeynelabidin ve arkadaşları ta- rafından çıkarıldığı ve büyümeden sona erdirildiği belirtilmiştir.

24 BCA. 30-10-0-0/104-676-6. s. 5.

25 BCA. 30-10-0-0/104-676-6. s. 1.

(13)

İkinci madde Düzce isyanıyla ilgilidir. İsyan İstanbul’un kışkırtmaları ve buradan gelen kişiler tarafından çıkarılmış ve Bolu, Gerede, Saf- ranbolu, Mudurnu, Nallıhan, Kızılcahamam ve Beypazarı’na kadar yayılmıştır. Üçüncü maddede Zile yöresinde çıkan olaylara değinilmiş- tir26. İsyan Postacı Nazım, Çapanoğlu Halit, Aynacılardan Molla Veli ve arkadaşları tarafından çıkarılmıştır. Olaylar Yenihan, Zile ve Ak- dağmadeni kazalarının köylerden başlayarak Zile kasabasına, Kadı- şehri, Kızılca ve Sulusaray nahiyelerine sıçramıştır. Dördüncü mad- dede Yozgat hadisesine yer verilmiştir. Yozgatlı Abdülcabbarzadelerin nüfuzlarına müdahale edilmesi üzerine çıkan olaylar kısa zamanda Çorum’un Alaca ve Ortaköy nahiyelerine sıçramıştır. Yozgat, Akdağ- madeni, Boğazlıyan civarı da isyancıların kontrolüne geçmiştir27. Son madde de ise Konya’da çıkan isyana değinilmiştir. İsyan Delibaş la- kaplı bir kişi tarafından çıkarılmıştır. İsyancılar önce Konya’yı, sonra da Karaman’dan başlayarak bütün kazaları ele geçirmişlerdir28.

26 BCA. 30-10-0-0_104-676-6/ s. 2; Kızılcahamam ve Ayaş üzerinden Ankara’yı tehli- keye düşüren olaylar, Ankara’daki kötü niyetli kişilere cesaret vermişti. Zaman zaman şehir içinde, Çankaya Köşkü yakınlarında dahi havaya ateş açılmaya ve halk tedirgin olmaya başlamıştı. Bu durum TBMM’nin açıldığı ilk günlerde de devam etmişti. Çe- lik, a.g.m., s. 593; Daha geniş bilgi için Bkz.: Süreyya Şehidoğlu, Milli Mücadelede Adapazarı-Bolu-Düzce-Hendek ve Yöresi Ayaklanmaları, Bilgi Basımevi, Ankara, 1970.

27 BCA. 30-10-0-0_104-676-6/ s. 2-3; Nutuk’ta bölgedeki olaylarla ilgili şu bilgiler yer almaktadır: “Yenihan isyanı, Orta Anadolu’nun diğer yerlerindeki erbabı fesadı da harekete getirdi. Çapanoğullarından Celâl Edip, Sa1ih, Ha1it Beyler; Aynacıoğulları ve De1i Ömer çeteleri gibi birtakım eşkıyayı başlarına toplayarak 13 Haziranda Yozgat civarında Köhne nahiye merkezini işgal etmek suretiyle ve 14 Haziranda da Yozgat şehrini işgal ederek büyük bir mıntı- kaya hâkim oldular. Merkezi Sivas’ta olan Üçüncü Kolordu kuvvetleri ve o mıntıkada bıraktı- ğımız millî kuvvetler gayrikâfi geldi. Eskişehir’den Ethem Bey müfrezesi ve Bolu havalisinden İbrahim Bey müfrezesi de Yozgat mıntıkasına sevk olundular. 7 Eylül 1920’de Küçük Ağa, Deli Hacı, Aynacıoğulları denilen birtakım serseriler, Zile civarlarında; Kara Nâzım, Çopur Yusuf namında birtakım adamlar da, Erbaa cihetlerinde tekrar faaliyete geçtiler. Bunlardan Aynacıo- ğulları, üç yüz atlı kadar kuvvet toplayabilmişlerdi. Bu vaziyet üzerine İkinci Kuvve-i Seyyare namını alan İbrahim Bey müfrezesi, tekrar, bulunduğu Eskişehir mıntıkasından Yozgat’a vara- rak mahallî millî müfrezeler ve jandarma kuvvetleriyle müştereken Maden, Alaca, Karamağara, Mecidözü mıntıkalarında, muhtelif gruplar halinde, icrayi mefsedet ve şakavet eden âsileri takip ve tenkil etti. İbrahim Bey, âsilerin tenkiline ancak üç aydan fazla bir zamanda muvaffak ola- bildi.” Atatürk, a.g.e., s. 447-448.

(14)

Ayaklanmalarla İlgili Erkan-Harbiye Vekaleti’nin Hazırladığı Rapor ve Kroki

İcra Vekilleri Heyeti tarafından gönderilen ve isyanlarla ilgili bil- giler talep eden 8 Eylül 1921 tarihli tezkereye Erkan-ı Harbiye Veka- leti tarafından 11 Eylül 1921 tarihli bir yazıyla şu şekilde cevap veril- miştir: “Fiilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin taht-ı hakimiye- tinde bulunan menatıkta idare-i hazıra aleyhine muhtelif tarihlerde kısmen kı- yam kısmen de vas’i mikyasta şekavet şeklinde tezahür eden isyanların menatı- kını müş’ir kroki leffen takdim kılındı29.”

Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nin yazısında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kontrolünde bulunan bölgede idareye karşı farklı tarih- lerde bazıları oldukça geniş, bazıları dar kapsamlı olmak üzere pek çok isyan görüldüğü belirtilmiştir. Yazıda bu isyanlarla ilgili verilen bilgi- lerin yanı sıra isyanların yaşandığı bölgeleri gösteren bir krokinin de hazırlanarak yazıya eklendiğine yer verilmiştir.

Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nin gönderdiği raporda isyanlarla ilgili özet bilgiler yedi kısımdan oluşmaktadır. İlk kısım Birinci Düzce İs- yanı’yla ilgilidir. Buna göre isyan 13 Nisan 1920 tarihinde Çerkezler ve Abazhalar’ın Düzce’deki askerlerin ellerinden silahları almaları ve memurları hapsetmeleriyle başlamıştır. Daha sonra Bolu, Akçakoca, Adapazarı, Mudurnu, Göynük, Nallıhan, Beypazarı, Ayaş ile Mihalıç- çık’a kadar yayılan isyan 48 gün sonra, 30 Mayıs 1920 yılında bastırıl- mıştır. İkinci kısım 13 Mayıs 1920 tarihinde Yenihan, Zile ve Yozgat yöresinde başlayan isyan ile ilgilidir. İsyanın elebaşları Postacı Nazım ve Çerkez Kara Mustafa’nın Kuva-yı Milliye kuvvetlerine karşı çıkma- larıyla başlamıştır. Kısa bir süre sonra Çapanoğullarının da katılımıyla Akdağmadeni, Kadışehri, Alaca ve Tokat’ı da sarmıştır. İsyan 3 Tem- muz 1920’de Zile’de isyancıların önde gelenlerinden 22 kişinin idam edilmesiyle bastırılmıştır30.

29 BCA. 30-10-0-0/104-676-6. s. 4.

30 BCA. 30-10-0-0/104-676-6. s. 7; İsmet Paşa, Postacı Nazım’ın isyanını bastırmak için Kazım Karabekir’den yardım istemişse de Doğu’daki Ermeni olayları yüzünden iste- diği yardımı alamamıştır. Antep yöresinde bulunan Kılıç Ali Bey duruma müdahale

(15)

Raporun üçüncü kısmında İkinci Düzce İsyanı yer almıştır. Bi- rinci Düzce İsyanı’na katılmış olan Abhazlar cepheye gitmek şartıyla affedilmişlerdir. Asım Ethem ve İbrahim Bey’in komuta ettikleri Kuva-yı Milliye birliklerine dahil edilen bu Abhazlar bir süre sonra fi- rar ederek memleketlerine dönmüş ve isyan başlatmışlardır. Bolu’ya kadar yayılan olaylar 28 Eylül 1920’de isyancıların teslim olmalarıyla sona ermiştir. Dördüncü kısımda Refahiye’de başlayan ayaklanma özetlenmiştir. Ayaklanma 24 Temmuz 1920 tarihinde Erzincan’dan Kuruçay’daki Jandarma birliğine silah götüren kafileye 200 kişilik bir Kürt grubun saldırmasıyla başlamıştır. Oldukça dar bir bölgeyle sınırlı kalan olaylar alınan askeri tedbirlerle 29 Temmuz 1920’de sona er- miştir. Beşinci kısımda Yozgat’ta yeniden başlayan ve İkinci Yozgat Hadisesi olarak adlandırılan isyan anlatılmaktadır. Olaylar Akdağma- deni’nde Yozgat Mebusu Bahri ve Bolu Mebusu Cevad Bey tarafından oluşturulmuş olan Kuva-yı Milliye birliklerinden ayrılan Küçük Ağa ve Deli Hacı’nın adamlarıyla beraber 1 Eylül 1920’de haydutluk yap- malarıyla başlamıştır. 15 gün önce Yozgat’ta isyan etmiş olan Aynacı- oğulları’nın da isyana katılması ve bir askeri müfrezeye saldırmasıyla isyan büyümüştür. İsyancılara Zile, Yozgat ve Kadışehri yöresindeki Çerkezler ve bazı eşkıyalar da katılmıştır. Böylece isyan Yozgat, Zile, Kadışehri, Akdağmadeni, Alaca, Boğazlıyan, Mecitözü ve Sungurlu yörelerine kadar genişlemiştir. Ancak olaylar genel bir ayaklanma ha-

etmiş ve isyanı bastırmıştır. Türk İstiklâl Harbi, İç Ayaklanmalar, C 4, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1974, s. 95; Bazı aşiret reislerinin bulundukları bölgelerde yaşanan otorite boşluğundan faydalanarak güçlerini artırmak istedikleri görülmüştür. Buna en güzel örnek Çapanoğulları aşiretinin çıkardığı karışıklıktır. Türkmen Töreli, İstik- lal Harbinde İç İsyanlar, Kripto Yayın, Ankara 2013, s.28; Çapanoğullarının isyanı için Mustafa Kemal tarafından bölgeye gönderilen Kuva-yı Seyyare birlikleri komu- tanı Çerkez Ethem’dir. Çerkez Ethem, TBMM’nin çıkardığı Hıyanet-i Vataniye Ka- nunu’na göre askeri bir mahkeme kurarak isyana katılanlardan 34 kişiyi idam etmiş- tir. Demokaan Demirel, “Milli Mücadele Döneminde İç İsyanlar: Yozgat Örneği”,

(16)

reketine dönüşmemiş sadece isyancıların muhtelif zamanlarda muh- telif saldırıları şeklinde olmuştur. Alınan emniyet tedbirleri sonu- cunda 11 Eylül 1920’de sükûnet sağlanmıştır31.

Erkan-ı Harbiye Vekâleti’nin gönderdiği raporda Konya İsyanı olarak adlandırılan olaylarla ilgili şu bilgiler yer almaktadır: İsyan De- libaş ve adamlarının 2-3 Eylül 1920’de Çumra’yı ve ardından Konya’yı ele geçirmeleriyle başlamıştır32. Kısa zamanda büyüyerek Akşehir, Yal- vaç, Ilgın, Saideli (Kadınhanı), Seydişehir, Akseki, Karaman ve Erme- nek’e kadar olan bir alana yayılmış ve genel bir isyan haline gelmiştir33. Ancak alınan askeri tedbirler sayesinde 25 Ekim 1920’de isyana katı- lanların teslim olmasıyla olaylar sona ermiştir. Raporun son bölü- münde ise Ümraniye İsyanı diye bir ayaklanmaya yer verilmiştir. An- cak raporda sehven bir hata yapıldığı düşünülmektedir. Çünkü olay- ların yaşandığı Sivas vilayetinde Ümraniye adında bir yer yoktur ama İmranlı diye bir ilçe vardır. İsyanın başladığı söylenen Yazı köyü de bu ilçe yakınlarındadır. Ayrıca sözü edilen isyan ise tarihte Koçkiri İs- yanı olarak bilinen isyandır. İsyan 4 Mart 1921 tarihinde asker kaçak-

31 BCA. 30-10-0-0/104-676-6. s. 7-8; Atatürk’ün “birtakım serseriler” diye belirttiği Küçük Ağa ve Deli Hacı isimleri Nutuk’ta iki yerde geçmektedir. İlk olarak 13 Hazi- ran’da Yozgat’ın Köhne (Sungurlu) ilçesinde isyan ettikleri ama milli kuvvetler karşı- sında başarılı olamadıkları belirtilmiştir. Raporda yer alan ikinci isyanla ilgili ise Ata- türk, Nutukta şu ifadelere yer vermiştir: “7 Eylül 1920'de Küçük Ağa, Deli Hacı, Aynacı- oğulları denilen birtakım serseriler Zile civarlarında; Kara Nazım, Çopur Yusuf namında bir- takım adamlar da Erbaa taraflarında tekrar faaliyete geçtiler. Bunlardan Aynacıoğulları üç yüz atlı kadar kuvvet toplayabilmişlerdi. Bu vaziyet üzerine İkinci Kuvve-i Seyyare namını alan İbrahim Bey müfrezesi, tekrar bulunduğu Eskişehir mıntıkasından Yozgat'a vararak, mahalli milli müfrezeler ve jandarma kuvvetleriyle birlikte Maden, Alaca, Karamağara, Mecitözü mın- tıkalarında, muhtelif gruplar halinde bozgunculuk ve eşkıyalık eden asileri takip etti ve tepeledi.

İbrahim Bey, asilerin tepelenmesine ancak üç aydan fazla bir zamanda muvaffak olabildi.” Ata- türk, a.g.e., s. 448.

32 Atatürk, Nutuk’ta “Zeynelabidin Partisi'nin Konya ve havalisinde vukuuna vasıta olduğu isyankar harekat” sözleriyle isyanın çıkmasında kışkırtıcı unsur olarak Hürriyet ve İtilaf Fırkası liderlerinden Zeynelabidin Efendi’yi işaret etmektedir. Atatürk, a.g.e., s. 493.;

Ayrıntılı bilgi için Bkz.: Ahmet Avans, Milli Mücadelede Konya, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1998.

33 Konya İstiklal Mahkemesi’nin hazırlamış olduğu raporda bir, iki kaza dışında bütün Konya ve yöresinin ayaklanmış olduğu kabul edilmiştir. Aybars, a.g.e., s. 223.

(17)

larını yakalamaya çalışan bir süvari bölüğüne İmranlı ilçesinin batı- sında bulunan Yazı köyü yakınlarında Koçkiri aşireti mensubu 1500 silahlı adamın saldırmasıyla başlamıştır. Enderes (Suşehri), Refahiye, Kuruçay ve Kemah’a kadar olan bölgede etkili olan isyan alınan askeri tedbirler sayesinde 19 Haziran 1921’de Koçkiri aşireti lideri Alişan ve 20 asi aşiret liderinin teslim olmasıyla sona ermiştir34.

Erkan-ı Harbiye Vekaleti tarafından hazırlanmış olan krokideki dikkat çeken nokta, Krokide Samsun vilayeti yöresinde çıkmış olan ve Bafra, Çarşamba, Erek (Erbaa), Ladik, Merzifon, Havza ile Vezir- köprü ilçelerine kadar etkili olduğu belirtilen “Pontus Kıyamı” adıyla Pontus Rum İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmak isteyen Rum çetelerinin çıkardığı isyan da bulunmaktadır. Ancak rapor bölümünde bu isyanla ilgili herhangi bir bilgi mevcut değildir.

SONUÇ

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda yenilerek Mondros Ateşkes Antlaşması’yla teslim olmasının hemen ardından Türk milleti yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu tehlikeli süreçte mille- tin başlattığı ve Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde sürdürdüğü İs- tiklal Harbi ile bir var olma savaşı vermiştir. 19 Mayıs 1919 tarihinde başlayan Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Samsun’dan başlayarak Havza, Amasya, Erzurum, Sivas ve nihayetinde Ankara’ya uzanan zorlu bir süreç yaşanmıştır. Bu süreçte bir yandan da Ankara’da yeni bir Türk devletinin temeli atılmıştır. Bu durumdan rahatsız olan İtilaf Devletleri ve Damat Ferit Hükümeti, Ermeni ve Rum azınlıkları gibi güç odakları Anadolu’nun hemen hemen her yöresinde isyanlar çıkar- mıştır. Böylece TBMM’yi ortadan kaldırmak veya en azından otorite- sini zaafa uğratmak istemişlerdir. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti’nin

34 BCA. 30-10-0-0/104-676-6. s. 8; Koçkiri Aşireti’nin saldırısının başladığı tarih ile İkinci İnönü Savaşı’ndaki Yunan saldırısının aynı tarihe denk gelmesi, Kürtçülük ha- reketini kışkırtanlar ile işgalcilerin koordineli çalıştıklarını göstermektedir. Aybars, a.g.e., s. 223; Koçkiri İsyanı ile ilgili daha geniş bilgi için Bkz.: Dilek Kızıldağ Soileau,

(18)

kuruluş sürecinde TBMM’nin karşılaştığı en önemli problemlerden olmuştur. Bir yandan Anadolu’yu işgal etmiş olan emperyalist güçlerle savaşmak durumunda olan TBMM yönetimi bir yandan da milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu anda bunu zedeleyen iç karı- şıklıklarla, isyanlarla uğraşmak durumunda kalmıştır. Yaşanan olaylar TBMM’nin asker, silah, cephane, teçhizat ve zaman kaybetmesine ve dolayısıyla düşmanların yurttan atılmasının gecikmesine neden ol- muştur. Olayları önlemek için askeri ve adli tedbirlere başvuran TBMM resmi kurumlardan bilgi talep etmiştir. Talep doğrultusunda İç Anadolu ile Batı ve Orta Karadeniz bölgelerinde çıkan isyanlarla ilgili iki özet rapor ve bir kroki hazırlanmıştır. Dahiliye Vekaleti tara- fından hazırlanmış rapor ve Erkan-ı Harbiye Vekaleti tarafından ha- zırlanmış olan rapor ve kroki TBMM’ye gönderilmek üzerine İcra Ve- killeri Heyeti Başkanlığı’na sunulmuşlardır.

Bu raporlar karşılaştırıldığında Erkan-ı Harbiye Vekaleti tarafın- dan hazırlanmış olan raporun Dahiliye Vekaleti tarafından hazırlan- mış olan rapora göre daha kapsamlı ve daha ayrıntı bilgiler verdiği görülmektedir. Her iki kurumun gönderdiği raporlar içerik olarak aynı yörelerdeki isyanlara değinmiş gözükmekle birlikte farklılıkları da vardır. Her iki raporda da sadece İç Anadolu ve Batı ve Orta Ka- radeniz bölgelerindeki isyanlarla ilgili bilgiler bulunmaktadır. Mar- mara’da boğazlar çevresinde çıkan Ahmet Anzavur ile Kuva-yı İnziba- tiye, Koçkiri dışında Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde çıkan ayrılıkçı Kürtçülük hareketleri, Ermeni olayları gibi isyanlara dair hiçbir bilgi yoktur. Doğu Karadeniz’de yaşanan Pontus Rum İsyanı ise sadece krokide gösterilmiş, isyana dair başka bir bilgi yer almamıştır. Dahiliye Vekaleti tarafından hazırlanan raporda Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nin raporunda yer alan Sivas yöresinde yaşanmış Refahiye Hadisesi ve İm- ranlı ilçesindeki Koçkiri isyanına değinilmemiştir. Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nin raporunda ise Dahiliye Vekaleti’nin raporunda yer alan Bozkır İsyanı’na dair herhangi bir bilgi mevcut değildir.

(19)

Dahiliye Vekaleti ve Erkan-ı Harbiye Vekaleti tarafından ayrı ayrı hazırlanmış olan bu söz konusu raporlar ve krokideki bilgiler özet ol- malarına rağmen bunlarda TBMM’ye karşı çıkan isyanlara dair zaman zaman çarpıcı ayrıntı bilgilerde yer almıştır. Mustafa Kemal Ata- türk’ün Nutuk adlı eserinde söz ettiği Küçük Ağa, Deli Hacı, İsyanla- rın hangi olaylarla, nasıl ve nerede başladıklarına, yayıldıkları bölge- lere, ne zaman ve nasıl sona erdiğine dair ayrıntılı bilgilere yer veril- miştir. Ayrıca kroki üzerinde bazı yerleşim yerlerinin hem o dönemde kullanılmakta olan adı hem de daha önceki adı kullanılmıştır.

TBMM’nin isyan mıntıkalarına dair bilgi talebine resmi kurum- lardan verilen cevaplara bakıldığında Adliye Vekaleti’nden herhangi bir bilgi mevcut olmadığı cevabı verilmiştir. Dahiliye Vekaleti’nin gön- derdiği bilgiler ise oldukça sınırlıdır. Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nin gönderdiği bilgiler ise biraz daha ayrıntılı olsa da bu bilgilerin de ye- terli olduğunu söylemek mümkün değildir. Muhtemelen bu durum TBMM Hükümeti’nin yeni kurulmuş olması ve devlet örgütlenmesini henüz tamamlamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Aslında TBMM Hükümeti henüz yeni kurulmuş ve bir yılını ancak tamamla- mış, bir yandan emperyalist güçlerin işgaline bir yandan da karşı var- lığına yönelik kışkırtılan iç isyanlarla uğraşırken bu tür raporların ha- zırlanmış olması bile başlı başına büyük bir başarıdır.

KAYNAKÇA

Devlet Arşivleri Başkanlığı Arşivleri BCA. 30-10-0-0/54-359-1.

BCA. 30-10-0-0/104-676-6.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivi

TBMM Gizli Celse Zabıtları, I. Dönem, C. 1, İn'ikat: 21, 29 Mayıs 1336.

TBMM Gizli Celse Zabıtları, I. Dönem, C. 1, İn'ikat: 125, 29 Aralık 1336.

(20)

TBMM Zabıt Ceridesi, I. Dönem, C. 1, İçtima: 7, 29 Nisan 1336.

TBMM Zabıt Ceridesi, I. Dönem, C. 4, İçtima: 63, 11 Eylül 1336.

TBMM Zabıt Ceridesi, I. Dönem, C. 3, İçtima: 41, 31 Temmuz 1336.

Araştırma ve İnceleme Eserler

Akan Erkin, “Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre Londra Konferansı (21 Şubat 1921-12 Mart 1921)”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıl- lığı, S 24, Çanakkale, 2018, ss.245-267.

Atatürk Kemal, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1969.

Avans Ahmet, Milli Mücadelede Konya, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1998.

Aybars Ergun, İstiklâl Mahkemeleri, Bilgi Yayınevi, Birinci Basım, Ankara, 1975.

──────, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1994.

Aydemir Şevket Süreyya, Tek Adam Mustafa Kemal, C 2, 1919-1922, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1999.

Çelik Kemal, “Millî Mücadele'de İç İsyanlar, Vatana İhanet Kanunu ve İstiklâl Mahkemeleri”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Ta- rihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S 40, Kasım 2007, ss. 569- 613.

KobalYunus, “Milli Mücadelede İç Ayaklanmalar”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, C 16, Ankara, 2002, ss.78-89.

Korkmaz Cemil Hakan, Kurtuluş Savaşı’nın İkinci Cephesi, Altın Ki- taplar, İstanbul, 2008.

Orbay Rauf, Siyasi Hatıralar, Örgün Yayınevi, İstanbul, 2009.

Soileau Dilek Kızıldağ, Koçgiri İsyanı Sosyo-Tarihsel Bir Analiz, İle- tişim Yayınları, İstanbul, 2017.

Şehidoğlu Süreyya, Milli Mücadelede Adapazarı-Bolu-Düzce-Hen- dek ve Yöresi Ayaklanmaları, Bilgi Basımevi, Ankara, 1970.

Turgut Hulusi, Atatürk'ün Sırdaşı Kılıç Ali'nin Anıları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2007.

(21)

Yalçın Durmuş vd., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2009, 197-199.

Türk İstiklâl Harbi, İç Ayaklanmalar, C 4, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1974.

Demirel Demokaan, “Milli Mücadele Döneminde İç İsyanlar: Yozgat Örneği”, Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, C 5, S 3, Bişkek, 2016.

Velieceoğlu Ramazan, Çete Kara Mehmet ve Dörtyol’da İlk Kurşun, Bizim Büro Matbaacılık, Ankara, 2019.

(22)

EKLER

Ek-1 Dahiliye Vekaleti’nin İcra Vekileri Heyet-i Riyaset-i Celile’ye Cevap Yazısı

(23)

Ek-2 Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nin İcra Vekileri Heyet-i Riyaset- i Celile’ye Cevap Yazısı

(24)

Ek-3 Erkan-ı Harbiye Vekaleti Tarafından Ayrı Ayrı Hazırlanmış Olan Kroki

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir yanda ulaşım, sağlık, eğitim ve suyun bir insan hakkı olduğunu söyleyen ve bu doğrultuda Dikili halkına hizmet götüren Osman Özgüven diğer yanda zarar edecekleri

Kesin Hesap Alt Komisyonu ise kesin hesap kanunu tasar ısı ve ekinde yer alan belgeleri, genel uygunluk bildirimini, Sayıştay raporları ile diğer komisyonlardan gelecek kesin hesap

TBMM Bayındırlık ve İmar Komisyonu'nda Dönüşüm Alanları Tasarısı görüşülürken, önergeleri kabul edilmeyen CHP'li üyeler komisyonu terk etti.. CHP İzmir Milletvekili

Bağımsız çalışan bir hekim ile hastası arasındaki hukuksal ilişki üç ayrı şekilde söz konusu olabilir.. Aile hekimlerinin özel konumu, aile hekimi ile hasta

Bu derste yumurtanın döllenmesinden itibaren insanın büyüme ve gelişme sürecinde geçirdiği değişimler ve bu değişimlerin insan vücudundaki biyolojik ve

Türklerin, bir nevi hayat görüşü olarak kabul edilen Töre’ye göre, Türklerde hâkimiyet telakkisi, yani hükümranlık meselesi, milleti idare eden devlet adamlarına

Zemin katında büyük bir hol, normal eb'adda 2 oda ayrıca bir camekânla ayrılan ve icabında büyük bir salon şeklini ala- bimlesi için birleştirilebilecek tertibatta 2 büyük

13-) Milli Mücadele döneminde gösterdiği kahramanlıklardan ötürü TBMM tarafından 3 ilimize unvan verildi. İleri! ‘’ komutuyla askerlerin destan yazdığı,