• Sonuç bulunamadı

Dünya Bankası ve Türkiye ÜLKE BAĞLAMI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Dünya Bankası ve Türkiye ÜLKE BAĞLAMI"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dünya Bankası ve Türkiye

Dünya Bankası’nın Türkiye’deki çalışmalarına genel bir bakış

TÜRKİYE 2019

Nüfus, milyon 82,6

GSYH, cari ABD$ milyar 754,8

Kişi başına düşen GSYH, cari ABD$ 9.140 Doğumda yaşam beklentisi, yıl (2018) 77,2

BİR BAKIŞTA ÜLKE GÖRÜNÜMÜ

• Yaklaşık 755 milyar ABD doları GSYH’si ile Türkiye, dünyanın 18’inci en büyük ekonomisidir. 2000 ile 2019 yılları arasında, Türkiye'de kişi başına düşen GSYH, 4.200 ABD dolarından 9.140 ABD dolarına yükselerek iki kattan fazla birt artış kaydetmiştir.

Türkiye, OECD ve G20 üyesidir ve önemi giderek daha fazla artan bir Resmi Kalkınma Yardımı bağışçısıdır.

Son 20 yıldaki güçlü büyümeye rağmen, Türkiye halen önemli kalkınma zorluklarıyla karşı

karşıyadır. Eğitimin kalitesi düşmektedir, ekonomi birkaç şok yaşamıştır, kadınların işgücüne katılımı halen çok düşük

seviyelerdedir ve 3,6 milyon Suriyeli mültecinin gelişi zaten stres altında olan kamu

hizmetlerinin üzerinde bir baskı oluşturmaktadır.

• Türkiye ekonomisi Ağustos 2018’de yaşanan piyasa şoku sonrasında bir düzeltme ve yeniden dengeleme süreci yaşamaktadır. Cari fazla ile bankaların ve şirketlerin azalan dış borçları dışsal kırılganlıkların azalmasına katkıda bulunmuştur.

Ancak, COVID-19 istikrar ve büyüme beklentilerini tehlikeye atmaktadır.

Enflasyon Ekim 2019’da yüzde 8,6 ile son üç yılın en düşük seviyesine inmişti, ancak daha sonra 2020 yılının başlarında yeniden yüzde 12,4 seviyesine çıktı. İşsizlik oranı 2019 yılının

ortalarında yüzde 14 ile zirveye ulaştıktan sonra, 2019 sonu itibariyle yüzde 13’e inerken, yoksulluk oranları durağanlaşmaya başladı.

COVID-19 salgının etkileri hızlı bir şekilde gelişiyor ve Türkiye’de de büyümeyi ve hanehalkı gelir seviyelerini aşağı çekmesi bekleniyor. Ticarette küresel ölçekte yaşanan kesintiler, sermayenin güvenli limanlara kaçışı ve hızla yükselen risk primleri Türkiye’nin ihracat ve turizmini, finansmana erişimini, kur istikrarını ve enflasyonunu etkileyecektir.

ÜLKE BAĞLAMI

Türkiye'nin 2000 yılından bu yana gösterdiği etkileyici ekonomik ve sosyal kalkınma

performansı, istihdamın ve gelirler seviyelerinin artmasını sağlamış ve Türkiye'yi orta-üst gelirli bir ülke haline getirmiştir. Ancak son birkaç yıl içerisinde ekonomik kırılganlıkların artması ve daha zorlu bir dış ortamın ortaya çıkması ile birlikte, bu başarımlar giderek risk altına girmektedir.

2000 yılından bu yana geçen dönemin önemli bir bölümünde Türkiye birçok alanda iddialı reformların uygulanması üzerinde uzun vadeli bir bakış açısı ile odaklanmıştır ve hükümet programları kırılgan grupları ve dezavantajlı bölgeleri hedeflemiştir. Yoksulluk oranı 2002 ile 2015 arasındaki dönemde yarıdan fazla azalmış, aşırı yoksulluk ise daha da hızlı azalmıştır.

Bu süre zarfında Türkiye çarpıcı bir şekilde şehirleşmiş, güçlü makroekonomik ve mali politika çerçeveleri uygulamış, dış ticarete ve finansa açılmış, birçok kanun ve yönetmeliğini Avrupa Birliği (AB) standartları ile

uyumlaştırmış ve kamu hizmetlerine erişimi büyük ölçüde artırmıştır. Bu arada 2008/2009 küresel krizinin etkilerinden de iyi bir şekilde kurtulmuştur.

Yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli mülteci akışı karşısında Türkiye’nin müdahalesi örnek teşkil edecek bir niteliktedir ve mültecilere ev sahipliği yapan başka ülkeler için bir model sunmaktadır.

Ancak son yıllarda ekonomik kırılganlıklar ile birlikte bazı alanlardaki reformlarda bir yavaşlama gözlenmektedir ve bu durum günümüze kadar kaydedilen ilerlemenin belirli bir bölümünün kaybedilmesi riskini

doğurmaktadır. Artan enflasyon ve işsizlik, daralan yatırımlar, şirketler kesiminde ve finansal sektörde artan kırılganlıklar ve düzeltici politika eylemlerinin ve reformların

uygulamasındaki dağınıklık göz önüne alındığında, genel makroekonomik görünüm daha kırılgan ve belirsizdir. Bölgede devam eden jeopolitik gerilimler sebebiyle önemli dışsal olumsuzluklar da mevcuttur. COVID-19 krizinin Türkiye’de ciddi derecede olumsuz etki yaratması ve ekonomik ve sosyal kazanımları daha da zayıflatması beklenmektedir.

(2)

Dünya Bankası ve Türkiye

Türkiye ile Dünya Bankası Grubu arasındaki işbirliğinin ana hatları, başlangıçta 2018- 2021 MY dönemini kapsayacak şekilde tasarlanan ancak daha sonra Dünya Bankası Grubu İcra Direktörleri Kurulu’nda 13 Mart 2020 tarihinde görüşülen

Performans ve Öğrenme Gözden Geçirme Raporu yoluyla 2022 ve 2023 mali yıllarını da kapsayacak şekilde genişletilerek güncellenen Ülke İşbirliği Çerçevesinde (CPF) belirlenmektedir.

Performans ve Öğrenme Gözden Geçirme Raporunda, Ülke İşbirliği Çerçevesinin Büyüme, Kapsayıcılık ve Sürdürülebilirlik eksenlerinin geçerliliğini koruduğu, bu eksenler kapsamında belirlenen amaçların çoğunun yine geçerli olduğu teyit edilmiş, ancak ülke koşullarındaki değişiklikleri, müşteri talebini ve program gelişimini yansıtmak için programda bazı değişiklikler yapılmıştır.

Dünya Bankası Grubu programı aynı zamanda Türkiye’nin kısa süre önce yayınlanan Onbirinci Kalkınma Planı (2019- 2023) ve Yeni Ekonomik Programı (2018- 21) dahil olmak üzere Hükümet stratejileri ile sürekli uyumu sağlamaktadır. Dünya Bankası Grubu programı Türkiye’nin yüksek gelirli ülke statüsüne ilerleyişini destekleme fırsatlarını en üst düzeye çıkaran uzun vadeli odağını korumaktadır.

Güncellenen Ülke İşbirliği Çerçevesi (2018- 23 MY), Dünya Bankası grubu kuruluşları arasında, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA)’nın güçlü yönlerini esas alan çeşitli araçlar önermektedir.

Ülke İşbirliği Çerçevesinin bugüne kadarki uygulaması sonucunda in enerji,

finansmana erişim, belediye gelişimi afet risklerinin azaltılması ve su sektörlerindeki yatırım operasyonları dahil olmak üzere toplam 3,9 milyar ABD$ düzeyinde IBRD finansmanı kullandırılmıştır. 1,3 milyar ABD$ düzeyindeki yıllık ortalama IBRD finansman kullandırımı, Ülke İşbirliği çerçevesinde belirlenen yıllık 1 milyar – 1,5 milyar ABD$ arasındaki yıllık finansman kullandırım hedefleri ile uyumludur.

Önümüzdeki aylarda onaylanacak yeni operasyonlar 2020 mali yıl için 1,5 milyar ABD$ düzeyinde bir finansman programı sağlayacaktır. IFC’nin portföy uygulaması tatmin edici bir şekilde devam etmektedir

ve kurumun kendi hesabına gerçekleştirdiği yatırım programı Ülke İşbirliği çerçevesi döneminin başından bu yana toplam 3 milyar 250 milyon ABD$ seviyesine ulaşmıştır. Türkiye brüt risk toplamı bakımından Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansının (MIGA) en büyük müşterisi olmaya devam etmiştir ve MIGA’nın brüt portföyünün yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturmaktadır.

Türkiye Dünya Bankası Grubu’nun analitik ve teknik bilgi çalışmalarından yararlanmaktadır.

Çeşitli alanlarda (eğitim, işgücü, finans, rekabet gücü, ulaştırma, iklim değişikliği, ormancılık, arazi ve enerji) yapılan çalışmalar politika tartışmalarına bilgi girdisi sağlamayı amaçlamaktadır ve bunlar Banka’nın

Türkiye’deki tüm paydaşlar ile ortak çalışma alanlarını genişletme yaklaşımının ana araçlarını oluşturmaktadır. Son zamanlarda büyüyen Vakıf Fonu portföyü, mülteci müdahaleleri, eğitim, işgücü piyasasının geliştirilmesi, enerji, afet riski yönetimi ve kentsel gelişim

alanlarında ayrıntılı ve daha geniş kapsamlı destek programlarının hazırlanmasını sağlamıştır.

Başlıca Ortak Çalışma Alanları

Güncellenen Ülke İşbirliği Çerçevesi, Türkiye’nin Onbirinci Kalkınma Planında (2019-2023)

belirlenen kapsamlı kalkınma hedefleriyle tamamen uyumludur. Ülke İşbirliği Çerçevesinin stratejik yöneliminin üç odak alanının -

Büyüme, Kapsayıcılık ve Sürdürülebilirlik- kısa süre önce yayınlanan Onbirinci Kalkınma Planı (2019-2023) ile tam uyumlu olduğu teyit edilmiştir.

Dünya Bankası Grubu programının kilit ortak çalışma alanlarından birisi de Hükümetin Türkiye’de yaşayan 3,6 milyon Suriyeli mülteci ile ilgili müdahalelerini desteklemektir. Dünya Bankası Grubu, Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRiT) ile ortak bir şekilde çalışmaktadır ve sosyal destek ve uyum, işgücü piyasaları, ekonomi, belediye

DÜNYA BANKASI PORTFÖYÜ Proje Sayısı: 14

Net IBRD Taahhütleri: 4 milyar 892 milyon ABD$

Vakıf Fonu Portföyü: 414,12 milyon ABD$

(3)

Dünya Bankası ve Türkiye

hizmetleri ve eğitim alanlarının yanı sıra veri toplama, ölçme ve izleme gibi ortak alanlarda destek sağlamaktadır.

FRiT fonlarına ek olarak, Temiz Teknoloji Fonu (CTF), AB Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) fonları, Küresel Çevre Fonu (GEF) ve İsveç Uluslararası

Kalkınma İşbirliği Ajansı (SIDA)

Toplumsal Cinsiyet Fonları gibi çok çeşitli Vakıf Fonları portföyü desteklemektedir.

2018 mali yılında, Türkiye Dünya Bankası ile iş ortamı reformları hakkında bir Geri Ödenebilir Danışmanlık Hizmetleri (RAS) anlaşması imzaladı. RAS’ın amacı Türkiye Hükümeti’ne iş ortamının belirli

boyutlarını iyileştirmesi konusunda yardımcı olmaktır. Hükümet kısa süre önce RAS çalışmasını sürdürme ve iş ortamında yeni reformlar yapma konusundaki kararlılığını yeniden teyit etmiştir.

(4)

Dünya Bankası ve Türkiye

SON EKONOMİK GELİŞMELER

Üç çeyrek üst üste yıllık bazda yaşanan daralma sonrasında, reel GSYH artışı geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinde yeniden başladı ve dördüncü çeyrekte daha da güçlenerek yıllık büyüme oranının yüzde 0,9 olarak gerçekleşmesini sağladı. Hızlı parasal genişleme ile birlikte Merkez Bankası’nın faiz oranlarını Haziran 2019 ile Mart 2020 arasında yüzde 24’ten yüzde 9,75’e indirmesi bu toparlanmaya yardımcı olmuştur.

Düşen borçlanma faiz oranları ve düzenleyici önlemler özel sektörün kredi artışını 2019 yılında yüzde 10 oranında arttırdı ve 2020 yılının ilk çeyreğinde de arttırmaya devam etti.

Asgari ücretteki yüzde 15’lik artış ve işsizlik oranlarındaki kademeli düşüş özel tüketimi hızlandırdı.

Cari denge 150 yıldan uzun bir süredir ilk kez 2019’un ikinci ve üçüncü çeyreklerinde fazla verdi, dördüncü çeyrekte ise tekrar açığa döndü. Net portföy ve diğer yatırım çıkışları 2019 yılında ikinci yıl üst üste devam ederken, yabancı doğrudan yatırım girişleri 15 yıldaki en düşük seviyeye indi.

2018 yılının Ekim ayımda yüzde 25 ile en yüksek seviyeye ulaşan yıllık TÜFE enflasyonu Ekşim 2019’da yüzde 8,6’ya indi ancak son aylarda baz etkisinin kaybolması ile birlikte tekrar yükselmeye başlayarak Şubat 2020’de yüzde 12,4’e ulaştı.

2018 yılında GSYH’nın yüzde 2,4’ü seviyesinde olan genel yönetim bütçe açığının 2019 yılında GSYH’nın yüzde 3’ü seviyesine yükselmesi ile birlikte genel mali dengede bir gevşeme kaydedildi. Genel olarak, gelirler hafif bir artış ile GSYH’nın yüzde 33,5’ine yükselirken, yükselen vergi dışı gelirler zayıflayan dolaylı vergi gelirleri bir miktar aştı. Ancak, hanehalkı transferleri sebebiyle, harcamalar daha hızlı bir artış ile aynı dönemde GSYH’nın yüzde 36,5’ine ulaştı.

EKONOMİK GÖRÜNÜM

COVID-19 salgının etkileri hızlı bir şekilde gelişiyor ve Türkiye’de de büyümeyi ve hanehalkı gelir seviyelerini aşağı çekmesi bekleniyor. Ticarette küresel ölçekte yaşanan kesintiler, sermayenin güvenli limanlara kaçışı ve hızla yükselen risk primleri Türkiye’nin ihracat ve turizmini, finansmana erişimini, kur istikrarını ve enflasyonunu etkileyecektir.

12020 yılı için büyüme oranının COVID-19 öncesindeki tahmine göre 3 puandan fazla bir düşüş ile yüzde 0,5 olacağı tahmin edilmektedir. Belirsizlikler göz önüne alındığında, daha olumsuz bir gelişim de eşit derecede muhtemeldir. Kamunun sağladığı güçlü teşviklerin büyümeyi desteklemesi bekleniyor. Yatırımların azalmaya devam etmesi bekleniyor. Özellikle turizm olmak üzere ihracatın 2020 yılında bir çöküş yaşayarak cari açığı arttırması bekleniyor.

Düşen enerji fiyatları enflasyonu daha düşük seviyelere indirebilir, ancak döviz kuru baskıları ve parasal genişleme ile birlikte enflasyonun 2020 yılında yüzde 11 seviyesinde gerçekleşmesi öngörülüyor.

Yetkililerin COVID-19 pandemisi ve ekonomi üzerindeki etkileri ile mücadele ettiği bir dönemde, genel yönetim mali açığının 2020 yılında sert bir şekilde artarak GSYH’nin yüzde 4,5’i seviyesine yükseleceği, 2022 yılına kadar ise yine yüzde 2,98 seviyesine ineceği öngörülüyor.

COVID-19’un işgücü gelirleri üzerindeki olumsuz etkileri sebebiyle yoksulluk oranının önümüzdeki aylarda yükselmesi bekleniyor.

Hanehalklarının gelir düşüşleri ile baş edebilmelerine yardımcı olmak amacıyla yetkililer tarafından gelir desteği önlemlerinin yer aldığı bir paket açıklanmıştır, ancak sosyal koruma sistemi yoluyla daha güçlü bir müdahaleye ihtiyaç duyulabilir. Orta vadede, COVID-19 şokunun ne kadar süreceğine ve ekonomik toparlanmanın hızına bağlı olarak yoksulluk oranının nüfusun yüzde 9’u seviyelerinde olacağı tahmin edilmektedir.

(5)

Dünya Bankası ve Türkiye

MERCEK ALTINDA: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE KIRILGANLIK SEVİYELERİNİN DAHA İYİ İZLENMESİ

Türkiye geçtiğimiz birkaç onyıllık dönemde yoksulluk ve dışlama ile mücadelede önemli atılımlar gerçekleştirdi. 2003 yılından bu yana, mutlak yoksulluk sınırının altında yaşayan nüfus oranı yüzde 36,5’ten yüzde 9,3’e indi. Ancak son yıllarda yoksulluktaki bu düşüş trendi durgunlaştı ve 4 milyon mültecinin topluma entegrasyonu gibi yeni zorluklar ortaya çıktı.

Dünya Bankası ekibi, yoksulluğun ve kırılganlığın azaltılmasında Türkiye'ye destek sağlamak için kullanılabilecek araçların üretilmesi konusunda çalışmalar yapmaktadır. Özellikle son zamanlarda iki yeni girişim tamamlanmıştır. Bunlardan ilki kapsamında, maliye politikasının yoksulluk ve eşitsizlik üzerindeki etkisini analiz etmek için ilk kapsamlı aracı üretilmiştir.

COVID-19 gibi kriz dönemlerinde, yoksul ve kırılgan nüfus kesimlerinin en iyi şekilde nasıl desteklenebileceğini

değerlendirmek için bu araçtan yararlanılabilir. Doğrudan vergiler yoluyla mı? Dolaylı vergiler yoluyla mı? Doğrudan nakit transferleri yoluyla mı? Sosyal güvenlik yardımları yoluyla mı?

İkinci çalışma ise mültecilerin yoksulluk ve topluma entegrasyon durumlarının daha iyi izlenmesi üzerinde

odaklanmaktadır. Banka ekibi mülteciler arasındaki yoksulluk durumunun izlenmesinde teknoloji kullanımının yeni mekanizmaları konusunda Acil Durum Sosyal Güvenlik Ağı ortakları, Dünya Gıda Programı (WFP), Türk Kızılayı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte çalışmalar yapmaktadır. Telefon anketlerinin tasarımı, uygulaması ve iyileştirilmesi ülke genelinde ve beş bölgede mültecilerin yoksulluk ve topluma entegrasyon durumundaki gelişimi değerlendirmeyi mümkün kılmıştır.

İLETİŞİM:

Tel: +90 312 4598300

Adres: Uğur Mumcu Cad. No: 88, 2. Kat, Ankara, Türkiye.

Dünya Bankası’nın Türkiye’deki çalışmaları hakkında daha fazla bilgi için:

Ülke Web Sitesi: http://www.worldbank.org/Turkey Veriler: http://data.worldbank.org/Turkey

World Bank Turkey @WorldBankTurkey

Referanslar

Benzer Belgeler

Woolcock; sosyal sermaye oluşturmaya yatırım yapmanın daha iyi bir ekonomik kalkınma teorisi ve modeli için gerekli potansiyele sahip olduğunu ancak yine de sosyolojik bazı

✓ Kritik ürünlerde risk değerlendirmesi yapılırken şu iklim faktörlerindeki değişim dikkate alınmıştır: Ortalama sıcaklık, Aşırı sıcak ve soğuk gün sayısı,

HSBC ve ilişkili kuruluşlar ve/veya bu kuruluşlarda çalışan personel araştırma raporlarında sözü edilen (veya ilişkili) menkul kıymetlere yatırım yapabilir ve

Dünya Bankası Grubu’nun gelişmekte olan ülkelerde enerji sektöründeki yardımına en fazla ihtiyaç duyulan alanlar nelerdir. Önerilen yaklaşım, yoksulların ve

Banka hem bir kalkınma kurumu hem de aynı zamanda bir mali kurumdur. Bu nedenle kredilendirece÷i her proje, Banka’nın her iki niteli÷i açısından tatmin edici

• 1954-1962 yıllarında Cezayirliler uzun ve kanlı bir savaş sonucu Fransa’dan bağımsızlığını elde etti.. • 1947’de Hindistan, Pakistan ve Sri Lanka

Dünya Bankası’nın 1998 tarihli “Social Capital: The Missing Link?” başlıklı Sosyal Sermaye Girişimi Çalışma Raporu içerisinde Grootaert, ekonomik kalkınma ve

[r]