• Sonuç bulunamadı

VIII.-XIII. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "VIII.-XIII. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI"

Copied!
199
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3723 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2542

VIII.-XIII. YÜZYILLAR TÜRK EDEBİYATI

Yazarlar

Prof.Dr. Ferruh AĞCA (Ünite 1, 2, 7)

Prof.Dr. Ferruh AĞCA (Ünite 3)

Prof.Dr. Ahmet KARTAL (Ünite 3)

Dr.Öğr.Üyesi Sadık ARMUTLU (Ünite 4)

Prof.Dr. Ahmet KARTAL (Ünite 5)

Prof.Dr. Kemal YAVUZ (Ünite 6, 8)

Editörler

Prof.Dr. Kemal YAVUZ

Prof.Dr. Ahmet KARTAL

(4)

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir. “Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt

veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Copyright © 2018 by Anadolu University

All rights reserved

No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without

permission in writing from the University.

UZAKTAN ÖĞRETİM TASARIM BİRİMİ

Genel Koordinatör

Doç.Dr. Murat Akyıldız

Kitap Yazım Basım ve Dağıtım Koordinatörü

Dr.Öğr.Üyesi Murat Doğan Şahin

Kapak Düzeni

Doç.Dr. Halit Turgay Ünalan

Dizgi

Açıköğretim Fakültesi Dizgi Ekibi

VIII.-XIII. Yüzyıllar Türk Edebiyatı

E-ISBN 978-975-06-2816-0

Bu kitabın tüm hakları Anadolu Üniversitesi’ne aittir. ESKİŞEHİR, Ağustos 2018

(5)

iii

İçindekiler

İçindekiler

Önsöz ... vii

Köktürk Dönemi Türk Edebiyatı ... 2

GİRİŞ: KÖKTÜRK TARİHİ ... 3 KÖKTÜRK EDEBİYATI ... 5

Hunlar Döneminde Türkçe ... 6

Birinci Köktürk Kağanlığı Döneminde Türkçe ... 6

TÜRK RUNİK HARFLİ YAZITLAR ... 7

Köktürk Kağanlığı Yazıtları ... 9

Çoyr Yazıtı ... 9

Hoytu Tamir Yazıtları ... 9

Ongin (İşbara Tamgan Tarkan) Yazıtı ... 9

Köl İç Çor (İhe-Hüşötü) Yazıtı ... 9

İhe-Aşete (Altun Tamgan Tarkan) Yazıtı ... 9

Tonyukuk Yazıtı ... 9

Köl Tigin Yazıtı ... 10

Bilge Kagan Yazıtı ... 11

İhe-Nur Yazıtı ... 11

Hangiday Yazıtı ... 11

Uygur Kağanlığı Yazıtları ... 11

Terh (Taryat) Yazıtı ... 12

Tes Yazıtı ... 12

Şine-Usu Yazıtı ... 12

Somon-Sevrey Yazıtı ... 12

Suci Yazıtı ... 12

Karabalgasun Yazıtları ... 12

Ar Hanan (Ar Hanin) Yazıtı ... 12

Yenisey Yazıtları ... 13

Yenisey Yazıtlarından Elegest (4) Yazıtı: ... 13

Diğer Yazıtlar ... 13

Moğolistan’da Bulunan Yazıtlar ... 14

Türkistan’daki Diğer Yazıtlar ... 14

Dağlık Altay Bölgesi Yazıtları ... 14

Kuzey Kafkasya Yazıtları. ... 14

Kırım, Balkanlar ve Macaristan’da Bulunan Yazıtlar. ... 14

YAZITLARIN SÖZVARLIĞI VE EDEBî DEĞERİ ... 14

İkilemeler ... 15 Koşutluklar ... 15 Deyimler ... 16 Benzetmeler ... 16 Özet ... 17 Kendimizi Sınayalım ... 18

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ... 19

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı ... 19

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar ... 21

(6)

İçindekiler

iv

Eski Uygur Türkçesi ve Edebiyatı ... 22

GİRİŞ: UYGUR TÜRKLERİNİN KISA TARİHİ ... 23

Kansu Uygur Devleti ... 24

Hoço (Turfan) Uygur Devleti ... 24

UYGUR EDEBİYATI ... 25

Maniheist Uygur Edebiyatı ... 25

Budist Uygur Edebiyatı ... 28

Diğer Budist Eserler ... 30

Hıristiyan Uygur Edebiyatı ... 31

Din Dışı Uygur Edebiyatı ... 31

ESKİ TÜRK ŞİİRİ ... 33

Özet ... 36

Kendimizi Sınayalım ... 38

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ... 39

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı ... 39

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar ... 41

Karahanlı Dönemi Türk Edebiyatı ... 44

GİRİŞ: KARAHANLILARIN KISA TARİHİ ... 45

KARAHANLI TÜRKÇESİ ESERLERİ ... 46

Kutadgu Bilig (KB) ... 47 KB’in Nüshaları ... 54 Herat Nüshası ... 54 Mısır Nüshası ... 54 Fergana Nüshası ... 54 Dîvânu Lugâti’t-Türk (DLT) ... 55

DLT’ün Yazarı: Kâşgarlı Mahmud ... 55

DLT’ün Yazılış Tarihi ve Yeri ... 56

DLT’ün Nüshası ve Bulunuşu ... 56

DLT’ün İçeriği ... 56

Alp Er Tonga Sagusu ... 59

Uygurlarla Savaş ... 59

Atebetü’l-Hakayık (AH) ... 60

Karahanlı Türkçesi Kur’an Tercümeleri ... 62

Özet ... 65

Kendimizi Sınayalım ... 67

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ... 68

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı ... 68

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar ... 68

Arap ve Fars Edebiyatları ... 70

GİRİŞ ... 71

ARAPLARIN KISA TARİHİ ... 71

ARAP EDEBİYATI ... 72

Arap Edebiyatı Nazım Türleri/Biçimleri ... 77

Arap Edebiyatında Nesir ... 78

İRANLILARIN KISA TARİHİ ... 79

İRAN/FARS EDEBİYATI ... 80

İslamiyet’ten önce İran/Fars Edebiyatı ... 80

İslamiyet’ten Sonra İran/FarsEdebiyatı ... 81

Tahiriler ve Saffariler Dönemi ... 81

2. ÜNİTE

3. ÜNİTE

(7)

İçindekiler

v

Samaniler Dönemi ... 81 Gazneliler Dönemi ... 82 Selçuklular Dönemi ... 82 Moğollar Dönemi ... 85 Timurlular Dönemi ... 86 Safevîler Dönemi ... 87 Kaçarlar Dönemi ... 88 Meşrutiyet Dönemi ... 88

İran/Fars Edebiyatında Üsluplar ... 88

Özet ... 92

Kendimizi Sınayalım ... 95

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ... 96

Sıra Sizde Yanıt Anahtar ... 96

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar ... 97

XII-XIII. Yüzyıllarda Anadolu’da Kültür ve Edebiyat ... 98

GİRİŞ ... 99

ANADOLU’DA KÜLTÜREL VE İLMÎ HAYAT ... 99

Anadolu’da İlmî Faaliyetlerin Başlaması ... 100

Anadolu Selçuklu Devleti’nde Düşünce (616/1220’ye kadar) ... 101

Anadolu Selçuklu Devleti’nde Düşünce (616/1220’den sonra) ... 102

Anadolu’da İlim ... 103

İlmin Yapıldığı Mekânlar: Medreseler ... 105

ANADOLU’DA DİN VE TASAVVUF ... 106

Din ... 106

Tasavvuf ... 106

Tarikatlar ve Sufî Çevreler ... 107

Tasavvufî Düşünce Akımları ... 108

Ahilik ve Ahi Ocakları ... 108

ANADOLU’DA EDEBİYAT ... 109 Şiir ve Toplum ... 109 Şiir ve Sultanlar ... 109 Şiirin Dili ... 110 Şiir ve Şâirler ... 110 Şairler ve Unvanlar ... 112 Sultanlar ve Ödüller ... 112

Şair Sultanlar, Şehzadeler ve Devlet Adamları ... 112

İrfanî Şiirin Temsilcileri ... 113

Diğer Şâirler ... 113

Arapça Şiir ... 113

Anadolu’da Yazılan İlk Şiir ve Eser ... 113

Özet ... 115

Kendimizi Sınayalım ... 118

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ... 119

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar ... 120

XII-XIII. Yüzyıllar Batı Türk Edebiyatı I: Anadolu’da

Gelişen Türk Edebiyatı... 122

GİRİŞ: TÜRKLERİN ANADOLU’YA GELİŞİ ... 123

Anadolu Selçukluları ... 123

Anadolu Beylikleri ... 124

XII-XIII. YÜZYILLARDA ANADOLU’DA GELİŞEN EDEBİYAT ... 125

5. ÜNİTE

(8)

İçindekiler

vi

ANADOLU’DA TÜRKÇEYE YÖNELİŞ VE TÜRK EDEBİYATININ

ÖNCÜLERİ ... 125

Türk Edebiyatı’nın Anadolu’dan Önceki Genel Durumu ... 125

Anadolu Selçukluları Döneminde Genel Edebî Durumu ... 126

Anadolu’da Türkçeye Yaklaşım ve İlk Türkçe Eserlerin Yazılma Süreci ... 127

Anadolu’da Türkçenin Önderleri ... 128

Anadolu’da Yazılan İlk Türkçe Eserler ... 131

Karışık Dilli Eserler ... 132

Özet ... 135

Kendimizi Sınayalım ... 136

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ... 137

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı ... 137

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar ... 138

Harezm-Altın Ordu Türkçesi ve Edebiyatı ... 140

GİRİŞ: HAREZM-ALTIN ORDU TARİHİ ... 141

HAREZM TÜRKÇESİ ... 143

HAREZM TÜRKÇESİ ESERLERİ ... 145

Mukaddimetü’l-Edeb ... 145 Kısasü’l-Enbiyâ ... 147 Mu’înü’l-Mürîd ... 149 Nehcü’l-Ferâdîs ... 150 Hüsrev ü Şîrîn ... 152 Muóabbet-Nâme ... 154

Cümcüme-Nâme (Dâsitân-ı Cümcüme) ... 155

Mi’râc-Nâme ... 155

Altın Ordu Yarlık ve Bitikleri ... 155

Satır-Altı Kur’an Tercümesi ... 156

Özet ... 157

Kendimizi Sınayalım ... 159

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ... 160

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı ... 160

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar... 162

XII-XIII. Yüzyıllar Batı Türk Edebiyatı II: XII-XIII. Yüzyıllarda

Anadolu’da Gelişen Tasavvufî Türk Edebiyatı ... 164

GİRİŞ ... 165

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMÎ ... 165

Mevlana’nın Edebî Kişiliği ve Eserleri ... 168

Mevlana’nın Farsça-Türkçe Mülemma Beyitlerinden Örnekler ... 172

Mevlana’nın ve Mesnevî’sinin Türk Edebiyatındaki Yeri ... 174

SULTAN VELED ... 176

Gazelin Düzyazıyla Dil İçi Çevirisi ve Açıklamalar ... 178

AHMED FAKİH ... 181

Özet ... 184

Kendimizi Sınayalım ... 186

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı ... 187

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı ... 187

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar ... 188

7. ÜNİTE

(9)

vii

Önsöz

Önsöz

Sevgili öğrenciler,

Kadim bir geçmişe sahip olup gerek İslâm’dan önce, gerekse İslâm’dan sonra yerleşip vatan edindikleri coğrafyalarda büyük ve kendilerine has bir kültür ve medeniyet oluş-turmayı başaran dünya üzerindeki ender milletlerden olan Türklerin dillerinin geçmişi, tespit edilip bulunan en eski lengüistik ve filolojik örneklere dayanılarak M.Ö. 3500 yıl-larına kadar çıkmaktadır. Bir dilin gelişip serpilerek teşekkülünü sağlaması ve edebî bir dil hüviyetine bürünebilmesinin en önemli sebebi, kurulması gereken siyasi birlik ve is-tikrardır. Türk dilinde bu şartın açık bir şekilde sağlandığı Hunlar zamanında oluşumunu gerçekleştirdiği söz konusudur. Hatta teşekkül eden bu Türkçenin, Göktürk Türkçesinin başlangıç şekli olduğu da bir gerçektir.

Türklerden kalan en eski edebî metin, Türklerin, Yenisey yazıtları yanında, kendile-rine ait yazıların olduğu bilinen Göktürkler’den kalma Orhon Yazıtlarıdır. Bu yazıtlarda, işlenip geliştirilmiş bir hitabet dili ve akıcı bir üslup vardır. Bu hitabet dili ile hem Türk halkı özellikle Çinlilerin hilelerine karşı ikaz edilmiş, hem de Türk hakanlarının Çinlilere karşı gösterdiği kahramanlıklar anlatılmıştır. Uygurlar döneminde Türkçe daha da geliş-miş; mecaza, istiareye ve teşbihe dayalı soyut konuların kaleme alındığı edebî bir dil hâline gelmiştir. Bunda özellikle Maniheizm ve Budizm gibi edebî dinî mahfillerin büyük rolü olmuş, Hint, Çin, Tibet gibi dillerden Türkçeye tercümeler yapılmış, böylece Türk Dilinin o dilleri karşılamadaki kabiliyeti ve zenginliği ortaya konmuştur.

İslâm medeniyetinin altın çağını yaşadığı VIII. asırda, Türkistân’da Türk-İslâm me-deniyeti inşa edilmiştir. Özellikle Türkistân’da yer alan Merv, Beykent, Buhârâ, Semer-kand, Faryâb, Kâşgar ve Hârezm gibi şehirler, kültür merkezi hâline gelmiş, ilim ve irfan yönünden gelişmiştir. Kurulan eğitim ocakları aracılığıyla ilmî seferberlik başlamış, din ve edebiyat alanı başta olmak üzere pek çok alanda, birçok Türk asıllı âlim ve sanatkâr yetişmiştir. İslâm dünyasında “ilk Rönesans devri” olarak kabul edilebilecek bu dönem-de, önemli bir Türk-İslâm merkezi hâline gelen Doğu Karahanlıların başkenti Kâşgar’da, İslâmî Türk edebiyatının bilinen ilk eserleri Hakanîye Türkçesi ile yazılmıştır. Bunlar, Balasagunlu Yûsuf’un Balasagun’da yazmaya başlayıp Kâşgar’da tamamlayarak, Karahan-lı hükümdarı Tabgaç Buğra Hasan Han’a 1069 yıKarahan-lında sunduğu Kutadgu Bilig’i KâşgarKarahan-lı Mahmûd’un 1072 yılında başlayıp 1077 yılında tamamladığı Dîvânü Lugati’t-Türk isimli Türkçe-Arapça sözlüğü, Edîb Ahmed’in 512 dizelik Atebetü’l-hakâyık’ı ve Sayram’da do-ğup Yesi’de yaşayan, geniş halk kitlelerine ulaşmak için sanatkârâne üslûpla kaleme aldığı Hikmet adı verilen şiirlerinde, o günkü Türkçenin imkânları ile Kur’ân-ı Kerîm’in emirle-rini ve Hadîs-i şerîflerin muhtevalarını işleyen Türk milletinin manevî mürşidi Ahmed-i Yesevî’nin Dîvân-ı Hikmet’idir.

Hârezm bölgesi, burada meskûn olan Oğuz Türklerinin yanında Kıpçak ve Kanglı Türk boylarının da buraya gelmesiyle, tamamen Türkleşmiştir. XIII-XV. yüzyıllarda Hârezm ile Sir Derya’nın özellikle aşağı kesimlerinde, Karahanlı Türkçesinin devamı şeklinde, Oğuz, Kıpçak ve Kanglı yerli ağızlarının karışımıyla ortaya çıkan Hârezm Türkçesiyle bazı eser-ler yazılmıştır.

Selçuklu hükümdarı Alp Arslan’ın 1071’de Malazgirt ovasında Bizanslıları bozguna uğratması, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasının uzun sürecini başlatmıştır. Ma-lazgirt zaferinden sonra Anadolu’ya kitleler hâlinde gelen Oğuz Türkleri, “dâru’l-cihâd” olarak gördükleri Anadolu’yu Türkleştirmek ve İslâmlaştırmak için dinden aldıkları güçle savaşmışlar, Anadolu’nun yayıldıkları her yerine Türk dilini, kültürünü, örf ve idaresini götürmüşlerdir. Ancak Anadolu’da kurulan Anadolu Selçuklu Devleti’nin karışık

(10)

kültür-viii

Önsöz

lerden oluşması, çok dilli bir ortam hazırlamıştır. Bundan dolayı Anadolu’da Türkçe, Fars-ça, ArapFars-ça, Rumca, Ermenice ve Süryanice kullanılmıştır. Eldeki veriler, Anadolu Selçuk-lu Devleti döneminde şiirin dilinin başta Farsça olmak üzere Türkçe ve Arapça olduğunu göstermektedir. Az da olsa Rumca ile de şiirler söylenilmiştir. Özellikle Türk nüfusunun artmasıyla şiirin ve resmî evrakın dili Türkçe olmuştur. Dolayısıyla Anadolu’da Türkçenin sadece konuşma dili değil, bir kültür ve medeniyet dili olmasının temelleri bu dönemde atılmıştır. Türk edebiyatının, Anadolu Selçuklularının son dönemlerinde yaşayan ve ilk temsilcilerinden olan Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî, Fahreddîn bin Mahmûd ibni’l-Hüseyn, Sultan Veled ve Yûnus Emre gibi şair ve yazarlar bu dönemde yaşamışlardır.

Türk dili ve edebiyatının VIII. ve XIII. asırlarda belirginleşen özelliklerinin tespit edilerek ortaya konduğu, bu dönemlerde öne çıkan şair ve yazarların hayatları ile edebî üslupları hakkında bilgi verilip eserlerinin tanıtıldığı, ayrıca dönemin siyasi ve kültürel tarihiyle ilgili kısa bilgilerin yer aldığı bu kitap, başta eserdeki üniteleri yazan öğretim üye-leri olmak üzere, bazı dost ve meslektaşlarımızın ilgiüye-leri ile ortaya çıkmıştır. Yardımlarını esirgemeyen bu dostlarımıza teşekkür ederken, eserin öğrencilerimize ve okuyucularımı-za faydalı olmasını gönülden diliyoruz.

Editörler Prof. Dr. Kemal YAVUZ Prof. Dr. Ahmet KARTAL

(11)
(12)

1

Amaçlarımız

Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Köktürk tarihi ile ilgili bilgileri edinebilecek, Köktürk edebiyatını tanıyabilecek,

Türk runik harfli yazıtları tanıyabilecek,

Türk runik harfli yazıtların söz varlıkları ve edebî değerlerini açıklayabilecek bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar

• Köktürk Tarihi • Köktürk Edebiyatı • Türk Runik Harfli Yazıtlar • Köktürk Kağanlı Yazıtları • Uygur Kağanlığı Yazıtları • Yenisey Yazıtları

İçindekiler

VIII.-XIII. Yüzyıllar Türk

Edebiyatı Köktürk Dönemi Türk Edebiyatı

• GİRİŞ: KÖKTÜRK TARİHİ • KÖKTÜRK EDEBİYATI

• TÜRK RUNİK HARFLİ YAZITLAR • YAZITLARIN SÖZVARLIĞI VE EDEBî

DEĞERİ

(13)

GİRİŞ: KÖKTÜRK TARİHİ

Bugünkü bilgilerimize göre tarihte Türk adıyla kurulan ilk Türk devleti olan Köktürkler, 552 yılında bağımsızlıklarını ilan etmişler, kısa süre içerisinde bölgenin güçlü ülkelerin-den biri olmuşlardır. Türklük Bilimi araştırmalarında genellikle Köktürk Kağanlığı olarak adlandırılan bu devletin ismi olan Köktürk, bu zamandan kalan yazıtlarda sadece bir yer-de geçmektedir (İkin ara idi oksuz kök türk ança olurur ermiş KT D 3). 552 yılından önce Juan-juanlara bağlı yaşayan Köktürkler, 545 yılında Çin’deki Batı Wei Devleti ile resmî iliş-kiler kurmaya başlayarak devlet kurma yolunda önemli bir adım atarlar. Bumin Kağan ko-mutasındaki Türkler, bu zamanda Töles boylarını kendilerine bağlayarak iyice güçlenirler. Bumin Kağan önderliğindeki Köktürkler, Juan-juanların hükümranlığına son vererek 552 yılında Ötüken merkez olmak üzere Köktürk Kağanlığını kurarlar. Kağanlığın kurucusu Bumin Kağan, İl Kağan unvanını alır. Köktürk yazıtlarında Bumin Kağan olarak geçen kağanın adı Çin kaynaklarında Tumen’dir. Kağanlığın kuruluşundan hemen sonra Bumin Kağan’ın vefat etmesi, yerine geçen oğlu Kara Kağan’ın da 553 yılında vefat etmesiyle aynı yıl kağan olan Bumin Kağan’ın diğer oğlu Mukan Kağan zamanında Köktürkler iyice güç-lenirler. Köktürk Kağanlığı Mukan Kağan zamanında doğuda Kore’ye, batıda Karadeniz’e kadar yaşayan halkları ve kuzeydeki Kırgız Türklerini kendisine bağlar ve devletin sınırla-rını genişletir. Mukan Kağan zamanında Ak Hun (Eftalit) Devleti’ni de ortadan kaldıran (557) Köktürkler, Batı Türkistan’ı tamamen ele geçirirler ve İpek Yoluna hâkim olurlar. Sınırları gittikçe genişleyen Kağanlık, yönetimi kolaylaştırmak için doğu ve batı olarak tanzim edilmiş; doğuda Mukan Kağan askeri ve siyasi faaliyetlerine devam etmiş ve baş-kent Ötüken ve civarında (bugünkü Moğolistan) hükümranlık sergilemiş, devletin batı tarafında ise Bumin Kağan’ın kardeşi İstemi Yabgu İpek Yolu üzerinde egemenlik kurarak bölgedeki Sasani Devleti ile mücadele etmiştir.

Köktürk Kağanlığı, Bumin, İstemi ve Mukan Kağan zamanlarında sınırlarını genişle-terek zamanının en büyük devletlerinden biri haline gelmiştir. Bu bakımdan Kağanlığın kurulduğu 552 yılından 25-30 yıl sonra, devletin sınırları batıda Kırım’a kadar genişlemiş-tir. Bu üç kağanın başarısı, 8. yüzyılda yazılmış olan Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında da ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiştir:

Üze kök teŋri asra yagız yir kılındukta ikin ara kişi oglı kılınmış. Kişi oglınta üze eçüm apam Bumin Kagan İstemi Kagan olurmış. Olurupan Türk bodunuŋ ilin törüsin tuta birmiş iti birmiş. Tört buluŋ kop yagı ermiş. Sü sülepen tört buluŋdakı bodunug kop almış kop baz kılmış. Başlıgıg yüküntürmiş tizligig sökürmiş. İlgerü Kadırkan yışka tegi, kirü Temir Kapıgka tegi konturmış. İkin ara idi oksuz kök türk ança olurur ermiş. Bilge kagan ermiş, alp kagan ermiş. “Yukarıda gök, aşağıda yer yaratıldığında ikisinin arasında insanoğlu

Köktürk Dönemi

Türk Edebiyatı

(14)

VIII.-XIII. Yüzyıllar Türk Edebiyatı

4

yaratılmış. İnsanoğlunun üzerinde atalarım, dedelerim Bumın Kağan (ve) İstemi Kağan tahta oturmuş. Tahta oturup Türk halkının ülkesini (ve) yasalarını tutuvermiş, düzen-leyivermişler. Dört taraf hep düşmanmış. Ordu sevk ederek dört taraftaki halkları hep ele geçirmiş, tâbi etmiş. Mağrurlara baş eğdirmiş, asilere diz çöktürmüş. (Halkı) doğuda Kadırkan (ormanını) Dağlarına kadar, batıda Demir Kapıya kadar yerleştirmiş. İkisinin arasındaki (bölgede) dağınık haldeki Türkler öylece yaşıyorlarmış. Bilge kağan imiş, yiğit kağan imiş.” (KT D 1-3).

572 yılında vefat eden Mukan Kağan’dan sonra tahta kardeşi Taspar Kağan geçmiştir. Taspar Kağan da Çin ile mücadeleye devam etmekle birlikte, Çin ile dinî / kültürel tema-sı da göz ardı etmemiştir. Bu tematema-sın sonucunda Taspar Kağan’ın Budizm ile ilgilendiği ve Ötüken’e bir Budist tapınak yaptırdığı, Nirvana Sutra adlı Budist metni Türkçeye çe-virttiği tahmin edilmekte, Türklerin Budizm ile ilk temaslarından birinin bu zamanda gerçekleştiği düşünülmektedir. Taspar Kağan’ın vefatından sonra ülkede baş gösteren iç çekişmeler sonucunda Köktürk Kağanlığının batısını idare eden İstemi Yabgu’nun oğlu Tardu, bağımsızlığını ilân etmiş ve böylece Köktürk Devleti doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Doğu Köktürk Kağanlığının başına Işbara Kağan, Batı Köktürk Kağanlığının başına ise Tardu geçmiştir.

Doğu Köktürk Kağanlığı, Işbara Kağan zamanında zayıflamaya ve gerilemeye başla-mıştır. Işbara Kağan’ın ölümünden sonra tahta çıkan Tulan Kağan (588-600) kağanlığı toparlamaya, daha önce bozulan Doğu ve Batı Köktürk Kağanlıkları arasındaki ilişkiyi düzeltmeye çabalasa da, sırasıyla Kimin Kağan, Şipi Kağan ve Çulo Kağan idaresindeki Kağanlık daha da güçsüz hâle gelmiştir. Doğu Köktürk Kağanlığının son kağanı olan İl Kağan (621-630) zamanında bir taraftan Çin entrikaları, diğer taraftan da ülkede beliren ekonomik güçlükler, ağır kış koşulları ve iç isyanlar sonucunda İl Kağan tutuklanarak Çin’in başkentine götürülmüş ve böylece Doğu Köktürk Kağanlığı, 630 yılında Çin’in ege-menliğini kabul ederek ortadan kalkmıştır.

576 yılında İstemi Kağan’ın ölümünden sonra bağımsızlığını ilan eden Batı Köktürk-ler (582-659), kağanlıklarının ilk yıllarında bir taraftan Doğu KöktürkKöktürk-ler ile mücadele etmişler, diğer taraftan da İstemi Kağan’ın dış politikası doğrultusunda ülkenin sınırlarını genişletmişlerdir. Bu çerçevede Batı Köktürklerin ilk kağanı Tardu (582-603) zamanında Çin’e karşı üstünlük elde edilmiş olsa da Çin’in entrikaları ile ayaklanan Tölesler’den kaç-mak zorunda kalmış, 603 yılında Tuyühunlar’a sığınmıştır. Tardu’dan sonra gelen kağanlar da büyük bir başarı elde edememişlerdir. 651 yılında tahta çıkan son Batı Köktürk kağanı Aşina Holu, 659’da Çin’e esir düştükten sonra Batı Köktürkler de Çin’in hâkimiyetini ka-bul etmişlerdir. Böylece Doğu ve Batı Köktürk Kağanlığına bağlı Türkler, Çin hâkimiyeti altında, Çin için yaşamaya başlamışlardır. Köktürk Kağanlığı’nın 8. yüzyıla ait yazıtlarında Mukan Kağan’dan sonraki kağanların durumu, devletin bağımsızlığını kaybedişi ve Çin egemenliğini kabul edişi şöyle ifade edilir:

Anta kisre inisi kagan bolmış erinç. Oglıtı kagan bolmış erinç. Anta kisre inisi eçisin teg kılınmaduk erinç. Oglı kaŋın teg kılınmaduk erinç. Biligsiz kagan olurmış erinç. Yablak kagan olurmış erinç. Buyrukı yme biligsiz <ermiş> erinç, yablak ermiş erinç. Begleri bodunı tüzsüz üçün, Tabgaç bodun tebligin kürlüg<in> üçün armakçısın üçün inili eçili kiŋşürtükin üçün begli bodunlıg yoŋaşurtukın üçün Türk bodun illedük ilin ıçgınu ıdmış kaganladuk ka-ganın yitürü ıdmış. Tabgaç bodunka beglik urı oglın kul boltı, işilik kız oglın küŋ boltı. Türk begler Türk atın ı<d>tı. Tabgaçgı begler Tabgaç atın tutupan Tabgaç kaganka körmiş. “On-dan sonra kardeşi kağan olmuş elbette, oğulları kağan olmuş elbette. On“On-dan sonra küçük kardeşi, ağabeyi gibi yaratılmadığı için, oğlu babası gibi yaratılmadığı için bilgisiz kağan-lar tahta oturmuş elbette, kötü kağankağan-lar tahta oturmuş elbette. Komutankağan-ları da bilgisiz-miş elbette, kötüymüş elbette. Beyleri (ve) halkı (arasında) kargaşa olduğu için Çin halkı hilekâr (ve) sahtekâr olduğu için, aldatıcı olduğu için, kardeşlerle ağabeyleri birbirine

(15)

dü-1. Ünite - Köktürk Dönemi Türk Edebiyatı

5

şürdüğü için, beylerle halkı birbirine kışkırttığı için, Türk halkı! Yurt tuttuğun toprakları

elinden almış. Kağan yaptığı kağanını kaybetmiş. Çin halkına, beyliğe layık oğulları köle oldu, hanımefendiliğe layık kızları cariye oldu. Türk beyleri Türk unvanlarını bırakıp Çin-lileri benimsemiş beyler Çin unvanlarını alarak Çin kağanına tâbi olmuşlar.” (KT D 4-8). Köktürkler Çin hâkimiyetinden kurtulmak için birçok teşebbüste bulunmuşlar; an-cak başarılı olamamışlardır. 679 yılında Ordos’ta isyan eden Nishih-fu adlı prens, başarılı olamamıştır. Keza A-shih-na Fu-nien de arkadaşlarıyla Çinlilelere karşı isyan bayrağını açmıştır; ancak o da başarılı olamamış ve 681 yılında idam edilmiştir.

681 yılının sonlarında Kutlug Şad ve yanındakiler tekrar isyan etmişler, Çogay dağla-rının kuzey eteklerine gelmişler, Togla ırmağının yakınlarında Dokuz Oğuzları yenerek tekrar Ötüken’e hâkim olmuşlardır. Böylece 682 yılında devleti tekrar kuran Kutlug Şad, Çin’e tutsak olan Türkleri devletin çatısı altına toplamış, İlteriş Kagan unvanını almıştır. Yardımcısı Bilge Tonyukuk, devletin kurulmasında ve daha sonra izlenen siyasî ve askerî politikalarda her zaman İlteriş Kağan’ın yanında olmuş, Türk Kağanlığının yeniden tesis edilmesinde büyük katkısı olmuştur. İlteriş Kağan ve Bilge Tonyukuk zamanlarında “doğu-da Onon ve Kerulen ırmaklarına, kuzeyde Kögmen “doğu-dağlarına, batı“doğu-da Altaylara ulaşılmış, 689’da Türgişler üzerine de sefer yapılmıştır.” İlteriş Kağan’ın 692 yılında ölümünden sonra, oğulları Bilge ve Köl Tigin’in yaşları küçük olduğu için kardeşi Kapgan Kağan tahta çıkmış, Kapgan Kağan zamanında Türk birliği sağlanmış, ülkenin sınırları epey genişlemiştir.

692 yılında tahta çıkan Kapgan Kagan, 716 yılında Bayırkular ile yapılan savaşta tuza-ğa düşürülerek öldürülür. Kapgan Kagan’ın ölümünden sonra oğlu İni İl, katuza-ğanlığını ilan etse de, yaşları küçük olduğu için daha önce Kağan olamamış olan Bilge Kağan ve Köl Tigin, İni İl Kağan’ı tahttan indirirler. Böylece Bilge Kağan 716 yılında Köktürk Kağanı olur. Bilge Kağan ülkenin kağanı olurken, kardeşi Köl Tigin komutan olarak ülkeye tekrar ihtişamlı günler yaşatır. 731 yılında Köl Tigin’in vefat etmesi ile büyük acılar yaşayan Bilge Kağan, Çinden getirttiği sanatkârların da yardımıyla kardeşi Köl Tigin için büyük bir bark içinde yazıt diktirir. 734 yılında Bilge Kağan da vefat eder ve bu defa oğlu Tengri Kağan, babası Bilge Kağan için benzer bir yazıt diktirir.

Köl Tigin ve Bilge Kağan ile ihtişamlı yıllar yaşayan Köktürk Kağanlığı, bu kağanlar-dan sonra ülkede baş gösteren iç isyanların sonucunda zayıflar. Köktürk Kağanlığına bağlı yaşayan Uygur, Karluk ve Yağmalar, 744 yılında çıkardıkları isyan ile Köktürk Kağanlığına son verirler.

Köktürk Kağanlığının kuruluşu hakkında kısaca bilgi veriniz.

KÖKTÜRK EDEBİYATI

Bugünkü bilgilerimize göre Türklerin kendi dilleriyle yazdıkları ilk metinlerin kısmen 7. yüzyılın sonlarından ve çoğunlukla 8. yüzyıldan kaldığı bilinmektedir. Türk dilinin bili-nen ilk metinleri, Köktürk Kağanlığının ikinci döneminden kalmadır. Türklerin bu yüz-yıllardan bugüne, kesintisiz bir yazı diline sahip oldukları, dolayısıyla Türk dili ile yazılmış edebiyatın yüzyıllara dayanan bir geçmişinin olduğu rahatlıkla ifade edilebilir. Ne var ki bugünkü bilgilerimize göre Türklerin 7/8. yüzyıllardan önceye ait yazılı bir metni, bugüne ulaşmış değildir. Bu bağlamda Hunlar zamanında ve Köktürk Kağanlığının birinci döne-minde Türk dili ile yazılmış bir metnin varlığı, bugün için muğlaktır. Öte yandan Kök-türk Kağanlığının ikinci döneminden kalan yazıtların dili, Türk yazı dilinin gelişmişliğini, uzun süredir işlenmiş olduğunu ve böylece Türk dilinin Hunlar ve Köktürk Kağanlığının birinci döneminde de yazı dili olarak kullanılmış olabileceğini göstermektedir. Bu dö-nemlerde Türk dili ile yazılmış herhangi bir metne ulaşılamamış olunsa da, Türk dilinin varlığına işaret eden kayıtlar söz konusudur:

(16)

VIII.-XIII. Yüzyıllar Türk Edebiyatı

6

Hunlar Döneminde Türkçe

Hunlar zamanından kalan bir Türkçe metin olmamakla birlikte Çin yıllıklarındaki Hunca kaydıyla verilen kişi, unvan ve yer adları Türk dilinin kayda geçirilmiş ilk örneklerinden kabul edilebilir. Çin yıllıklarında Hunca kaydıyla geçen sözcüklerden bazıları şunlardır:

çeng-li “gök” (Köktürkçede tengri), ku-tu “oğul” (Köktürkçede kut), yen-çi/yem-çi “hükümdar eşi” (Köktürkçede ebçi), tieh-fah “demir” (Köktürkçede temir), wo-lu-to “karargâh” (Köktürkçede ordu).

Çin yıllıklarında Hunların dışında Tabgaç dönemine (M.S. 338-557) ait bazı Türkçe sözcükler de geçmektedir:

pi-te-çen “yazıcı” (Köktürkçede bitigçi), hu-la-çen “süvari” (Köktürkçede atlıg), teu-lu “töre” (Köktürkçede törü).

Çin yıllıklarında M.S. 329’da geçen bir olaydan dolayı ifade edilen ve on karakterden oluşan Hunca iki cümle, araştırmacılar tarafından Türk dilinin ilk tanıklarından kabul edilmektedir. Çin karakterleriyle yazılan bu beyit, Talat Tekin (Hunların Dili, Ankara 1993) tarafından şöyle okunmuş ve anlamlandırılmıştır:

Çince karakterlerle: siu-k’it’i-li-kang puhkoh kü-t’u-tang Yazıçevrimi: sü:ke talıkaŋ / bugukgı tutaŋ

Türkiye Türkçesi ile: “(Düşman) ordusunu çıkartın, liderini yakalayın.”

Birinci Köktürk Kağanlığı Döneminde Türkçe

Bugüne kadar Köktürk Kağanlığının birinci döneminde (552-630) Türk dili ile kaydedil-miş herhangi bir metne ulaşılamamıştır. Bölgede devam eden arkeolojik kazılar sonucun-da, Köktürk Kağanlığının ilk zamanlarına ait yazıtların ortaya çıkma ihtimali yüksektir. Köktürk yazıtları olarak bilinen yazıtların tamamı kağanlığın ikinci döneminden (682-744) kalmadır. Bununla birlikte ikinci Köktürk Kağanlığı döneminde Köl Tigin’in vefatın-dan sonra, Bige Kağan’ın hemen kardeşine bir yazıt diktirmesi, Türk yazı dilinin varlığına delalettir. Öte yandan Köktürklerin iletişim halinde oldukları Çin ve Bizansların yazılı kaynaklarındaki kimi kayıtlar da kağanlığın ilk döneminde Türk yazı dilinin varlığına de-lil teşkil etmektedir. Bu dönemde Türkler tarafından yazılmış herhangi bir Türkçe metin olmamakla birlikte, Türk yazı dilinin varlığını gösteren bazı kayıtlar şunlardır:

İstemi Yabgu döneminde Sasani Devleti ile mücadeleye girişen Köktürk Kağanlığı, Sasani hükümdarı Anûşirvân’a karşı Bizans İmparatorluğu ile işbirliği yapmış, İstemi Yab-gu 567 yılında İstanbul’a elçilik heyeti göndermiştir. Bizans kaynaklarında heyetin İstemi Yabgu’dan Bizans imparatoruna mektup götürdüğü kayıtlıdır. Bu dönemde Batı Köktürk Kağanlığına Bizans İmparatorluğu’ndan da elçilik heyetinin geldiği bilinmektedir. Bizans kaynaklarında Köktürk ve Bizans heyetleri arasında gerçekleşen görüşmeler anlatılırken, İstemi Yabgu’nun “İskit harfleriyle yazılmış” bir mektubu Bizans imparatoruna gönderdiği kaydedilmiştir. Mektubun Türkçe ile mi yoksa başka bir dil ile mi yazıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, kayıttaki “İskit harfleri” ibaresi, mektubun Türkçe olma ihtimali-ni artırmaktadır. İstemi Yabgu’nun Bizans imparatoruna gönderdiği mektup Türkçe ise, Türklerin 6. yüzyılda Birinci Köktürk Kağanlığı döneminde en azından resmî yazışmalar-da Türkçeyi kullandıklarını göstermektedir. Sema Barutcu Özönder (Eski Türklerde Dil ve Edebiyat, Türkler Ansiklopedisi, 2002: 482), İstemi Yabgu tarafından yazılan bu mektup hakkında şöyle düşünmektedir:

“Türk dilinin Oğuz dalının yazılı tarihinin VII. yüzyılın son çeyreğinden çok daha eski bir tarihe gittiği aslında elimizdeki haberlere göre kesindir. Merkezi Ötüken olan Kök Türk dev-letinin (M.S. 552-745) batı kanadını sevk ve idare eden İstämi’nin (öl. 575 sonu veya 576 başı) veya Bizans kaynaklarındaki şekliyle Silzibulos’un (<*Sir Yabgu) 568’de, Bizans

(17)

impa-1. Ünite - Köktürk Dönemi Türk Edebiyatı

7

ratoru II. İustinos’a verilmek üzere Maniax’ın başkanlığındaki elçilik heyetiyle gönderdiği

“İskit harfleriyle” yazılı mektup böyle haberlerden biridir. Aynı dönemden Türk yönetici-lerin diplomatik mektuplaşmaları bu haberle sınırlı değildir. Meselâ, Çin imparatorlarına gönderilen Çincede kayıtlı iki mektupla ilgili varılan sonuçlar Türk yazı dili tarihi açısından önemlidir. Bu mektuplardan biri Işbara (Sha-po-lia) Kağan’ın (581-587) 584 (Ejder yılının 9. ayının 10. günü) tarihli mektubu, diğeri ise 607 tarihli Ch’i-min kağan’ın (600-609) mek-tubudur. Her iki mektup metninin de orijinal dilinin Türkçe olduğu, Çincedeki kayıtların metin analizlerinden anlaşılabilmiştir. Elbette, İstämi’nin yukarıda sözü edilen II. İustinos’a gönderdiği mektupta kullanılan alfabenin Türk Runik alfabesi olduğu bilim çevresince ka-bul edilir. Alfabenin Soğd kökenli bir alfabe olabileceğini ileri sürenler de olmuştur. Hangi yazıyla yazılmış olurlarsa olsunlar, bu durum mektupların varlığı gerçeğini değiştirmez ve diplomatik ilişkileri sözden yazıya uzatır”

Köktürk Kağanlığının birinci dönemine ait yazınsal faaliyetler içerisinde en önemli ola-nı, kuşkusuz 582 yılında Taspar Kağan zamanında dikilmiş olan Bugut yazıtıdır. Moğolis-tan’daki Bugut dağının yakınlarında bulunduğu için Bugut yazıtı adı ile anılan yazıt Soğdça ve Sanskritçe metinlerden oluşmaktadır ve bugün Moğolistan’ın Arhangai eyaletindeki Tsetserlig ilçesinde, müzede bulunmaktadır. Yazıtın üç tarafı Soğdca, bir tarafı ise Sanskrit-çedir. Başka bir ifadeyle yazıt, Türk diliyle kaleme alınmamıştır. Köktürk Kağanlığının ilk dönemine ait olan Bugut yazıtının Türk diliyle kaleme alınmaması, Türk dilinin o dönemde yazı dili olmadığı anlamına gelmez. Yazıtın, Budist faaliyetleri ile tanınan Taspar Kağan’ın, Budist olan Soğdlu din adamları ya da tüccarlarla olan münasebeti sonucunda Soğdca ve Sanskritçe yazıldığı düşünülmektedir. Hatta “Soğdca yüzlerin analizi, metinde Soğdcada hiç rastlanılmayan anlatım unsurlarının varlığını göstermiştir. Pek çok anlatım öğesinin daha geç tarihli kağanlık yazıtlarındaki kullanımlarına denk gelmesi metnin Türkçede ka-leme alınıp Soğdcaya çevrildiği görüşünü hâkim kılmıştır.” Şayet Türk diliyle yazılıp Soğd-caya çevrilmişse, Türkçe yazılmış olan ilk şeklin kayıp olduğu da düşünülebilir.

Yine bu dönemde Budizm’den etkilenen Köktürklerin Budist öğretiye ait eserleri Türk-çeye çevirdikleri ya da çevirttikleri bilinmektedir. Taspar Kağan zamanında, 575 yılında Nirvana Sūtra adlı metnin de Türk diline çevrildiği bilinmektedir. Ahmet Caferoğlu’nun verdiği bilgiye göre metin Türkçeyi iyi bilen birisi tarafından çevrilmiştir ve Türkçeye ait bir sözlük de vardır.

TÜRK RUNİK HARFLİ YAZITLAR

Türkler, 7. yüzyıldan 12/13. yüzyıllara kadar tarihsel Türklük coğrafyasının değişik yerle-rinde, literatürde “runik” olarak adlandırılan alfabe ile çok sayıda yazıt dikmiştir. Alfabe, İskandinavya’da kullanılan alfabeye benzerliğinden dolayı, yazıtları çözen ve ilk okuyan W. Thomsen tarafından “runik” olarak adlandırılmış, daha sonra “runik alfabe” adıyla yaygınlaşmıştır. İskandinav ülkelerinde Almanca “sır, gizem” anlamına gelen run sözün-den türemiş olan runik sözcüğü, Türklerin kullandıkları bu alfabe için de kullanılır ol-muştur. Öte yandan farklı iki coğrafyada kullanılan alfabe arasında şekilsel benzerlik olsa da, harflerin ses değerlerinin aynı olmadığını belirtmek gerekir.

Türkler tarafından Türk runik alfabesiyle yazılan yazıtlar, Tüklük coğrafyasının çeşitli yerlerine dağılmış olmakla birlikte, Köktürk ve Uygur Kağanlıklarının hüküm sürdüğü tarihî Türk coğrafyasında yoğunlaştığı görülmektedir. Buna göre Türk runik harfli yazıt-lar; Moğolistan, Türkistan, Sibirya ve Doğu Avrupa coğrafyasına yayılmıştır. Türklerden kalan yazıtların bir kısmı, bizzat develeti yönetenler tarafından diktitilen daha hacimli ve heybetli, bir kısmının ise alfabenin Türk milleti arasında yaygınlık kazanmasıyla yazılmış daha küçük yazıtlar olduğu söylenebilir. Gerek Köktürk ve gerekse Uygur Kağanlıkları

(18)

VIII.-XIII. Yüzyıllar Türk Edebiyatı

8

dönemlerinde kağanlar ya da yöneticiler tarafından dikilmiş olan ve daha çok “didaktik” olan hacimli yazıtların, hem şeklen hem de içerik bakımından diğer küçük yazıtlardan farklı olduğu görülmektedir. Mesela Köktürk yazıtları arasında olan ve Orhon nehrine yakın yerde oldukları için “Orhon Yazıtları” olarak adlandırılan Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının bir kaplumbağa kaidesi üzerinde olması, daha heybetli ve sağlam taşlardan yapılmış olması gibi şekilsel özellikler, bu yazıtları diğer yazıtlardan ayırmaktadır.

Türk runik harfli yazıtlar içerisinde bilhassa Köktürk ve Uygur Kağanlığı yazıtlarından bazılarının bark içerinde yer aldıkları görülmektedir. Mesela Köl Tigin yazıtı için “kaplum-bağa kaide üzerine 3, 75 metre yüksekliğinde bir bengü taş diktirilmiş; iç duvarları resimler-le bezenmiş ve içinde Köl Tigin’resimler-le karısının heykelresimler-lerinin de bulunduğu bir bark yaptırılmış; bengü taş ile bark arasında, Köktürklerin ileri gelen bey ve hanımlarının insan boyundaki heykelleri dikilmiş ve bütün bu alan parke taşlarıyla döşenerek etrafı açık bir duvarla çevrilip anıt mabet hâline getirilmiştir.” (Ahmet Bican Ercilasun, Türk Dili Tarihi, 2005: 119).

Yazıtlarda, yazı yazma eylemi, yazılan malzemelerin adları ve yazıtların yazılış amaçları Türkçe sözcüklerle ifade edilmiştir. Buna göre yazıtlarda yazı yazma eylemini ifade etmek üzere biti-, ur- ve tokı- eylemleri kullanılmıştır. Bu eylemlerden biti-, Türk dilinin diğer tarihsel dönemlerine ait kâğıda yazılı metinlerinde de kullanılırken, ur- ve tokı- eylemle-rinin sadece taş ve kayalar üzerine Türk runik alfabesiyle yazılmış yazıtlarda kullanıldığı söylenebilir. Asıl anlamları “vurmak, darp etmek” olan ur- ve tokı- eylemlerinin, “taşlara yazı yazmak” eylemini ifade etmek üzere terimleştiği söylenebilir. Öte yandan yazıtlarda Türk runik harfli metinler için bitig taş ve bäŋgü taş adlarının kullanıldığı görülmektedir. Mesela Ongin Yazıtı’nda taşlara yazı yazma işi, bitig taşıγ toqıt- ve bäŋgü taşıγ urtur- şek-linde adlandırılmıştır: [Ataçım]qa bitig t[aşı]γ [toqıt]dım, bäŋigü [taşıγ urturtu]m.

Bazı yazıtlarda, niçin “beŋgü taş tokıt-“ıldığı ya da “sab ur-“ulduğunun sebepleri de ifade edilmiştir. Bilhassa Köktürk Kağanlığı yazıtlarından “Kağanlık Yazıtları”nda Kök-türk Kağanlığının askerî ve siyasî faaliyetlerini ifade eden yöneticilerin yazıtları dikme se-beplerini de aktardıkları görülmektedir. Mesela Köl Tigin, ağabeyi Bilge Kağan ile birlikte Köktürk Kağanlığını nasıl genişlettikleri, Türklerin millet olması için yaptıklarını anlata-rak bir bakıma millete karşı hesap vermişlerdir. Yazıtların yazılma amacı en iyi yazıtlarda verilmektedir:

Teŋri yarlıkadukın üçün özüm kutum bar üçün kagan olurtum. Kagan olurup yok çıgany bo-dunug kop kubratdım. Çıgany bobo-dunug bay kıltım. Az bobo-dunug üküş kıltım. Azu bu sabımda igid bar gu? Türk begler budun bunı eşidiŋ. Türk bodun tirip il tutsıkıŋın bunda urtum. Yaŋılıp ölsikiŋin yme bunda urtum. Neŋ neŋ sabım erser beŋgü taşka urtum. Aŋar körü biliŋ. Türk matı bodun begler bödke körügme begler gü yaŋıltaçı siz? Men beŋgü taş tokıtdım. “Tanrı

buyurduğu için kendi kutum/bahtım olduğu için kağan (olarak) tahta oturdum. Kağan olup tahta oturduktan sonra aç, fakir milleti hepsini toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok yaptım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti bunu işitin! Türk milletini derleyip/toplayıp il tutacağını burada vurdum (taşa yazdırdım). Yanıldığında öle-ceğini yine burada vurdum (taşa yazdırdım). Her ne sözüm varsa bengü (ebedi) taşa vur-dum/yazdırdım. Ona bakarak bilin. Sadık Türk milleti, beyleri bu anda itaat eden beyler, siz mi yanılacaksınız? Ben ebedi taş/bengü taş tokuttum/yazdırttım” (KT G 9-11).

Yazıtlar, bugüne kadar birçok araştırmada tasnif edilmiş, ait oldukları yer ve siyasî teşekküle göre genellikle dört grupta değerlendirilmişlerdir:

1. Köktürk Kağanlığı Yazıtları, 2. Uygur Kağanlığı Yazıtları, 3. Yenisey Yazıtları,

(19)

1. Ünite - Köktürk Dönemi Türk Edebiyatı

9

Türk runik harfli yazıtlar hakkında kısaca bilgi veriniz.

Köktürk Kağanlığı Yazıtları

Köktürkçenin en önemli eserleri olan Bilge Kağan Yazıtı ve Köl Tigin yazıtı, Moğolistan’ın Arhangai aymağında, Orhun bölgesi de denilen Orhun ırmağının yakınında bulunmak-tadır. Üçüncü önemli yazıt olan Tonyukuk Yazıtı ise Ulan-Bator’un yaklaşık 40 km do-ğusunda Bayan Tsokto adı verilen bölgededir. Diğer eski Türk runik harfli metinler de Moğolistan’ın Arhangai, Bulgan, Dundgovi, Töv, Hövsgöl vilayetlerinde bulunmaktadır. Bugüne kadar tespit edilen ve tamamı Köktürk Kağanlığının ikinci döneminden kalan Köktürk Yazıtları şunlardır:

Çoyr Yazıtı

Moğolistan’ın Dundgovi eyaletinin Çoyr bölgesinde bulunan yazıt Ulanbatur Tarih Müzesi’nde korunmaktadır. Çoyr Yazıtı, bugünkü bilgilerimiz ışığında en eski Türk yazıtı olarak bilinmektedir. Yazıtın 687-692 yılları arasında dikildiği tahmin edilmektedir. Yazıt-ta bir Köktürk erinin İlteriş Kağan’a katıldığı anlatılır. Yazıt üzerinde ayrıca dağ tekesi ve yılanlı damga bulunmaktadır.

Hoytu Tamir Yazıtları

Moğolistan’da Tamir Irmağının kuzeyinde bulunan kayalara boya ile yazılmış olan Hoytu Tamir yazıtları 34 parçadan oluşmaktadır. Kayalara fırça ile yazılan Hoytu Tamir yazıtları Türk dilinin dışında başka diller ile de yazılmışlardır.

Ongin (İşbara Tamgan Tarkan) Yazıtı

Bilge Işbara Tamgan Tarkan ve babası İl İtmiş Yabgu’nun, İlteriş Kağan ve Bilge Kağan dö-nemlerinde yaptıkları hizmetlerin ve savaşların anlatıldığı Ongin yazıtı, 719-720 yıllarına tarihlendirilmektedir. Yazıtta 19 satır bulunmaktadır.

Köl İç Çor (İhe-Hüşötü) Yazıtı

Moğolistan’ın Töv eyaletinde bulunan, tahminen 720-725 yıllarında dikilen yazıt, 29 satır-dan oluşur. Tarduş Lideri Köl İç Çor’un mücadelerinin anlatıldığı yazıtın bulunduğu yerde 8 adet insan heykeli, 5 adet hayvan (aslan ve koç) heykeli, sunak masasına ait işlemeli taşlar ve balballar bulunmaktadır.

İhe-Aşete (Altun Tamgan Tarkan) Yazıtı

Altun Tamgan Tarkan Yazıtı adıyla da anılan İhe-Aşete yazıtı, 10 satırdan oluşmaktadır. Yazıtın Altun Tamgan Tarkan adına 724 yılında dikildiği tahmin edilmektedir.

Tonyukuk Yazıtı

Köktürk Kağanlığının bilge veziri Tonyukuk’a ait yazıtın hangi yıllarda dikildiği kesin ola-rak bilinmemektedir. Tonyukuk yazıtı, kimi araştırmacılara göre 720-726 yılları arasında, kimi araştırmacılara göre ise 732-734 yılları arasında dikilmiştir. Tonyukuk yazıtının tari-hindeki bu belirsizlik, Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında yazılış tarihleri kayıtlı / belli olduğu hâlde, Tonyukuk yazıtının ne zaman yazıldığı ile ilgili bir kaydın bulunmamasın-dan kaynaklanmaktadır. Tonyukuk yazıtını diktiren bizzat Tonyukuk’un kendisidir. Yazıt metninin sahibi de Tonyukuk’tur. Çin’de doğan, Köktürklerin 682 yılında İlteriş Kağan önderliğinde başarıya ulaşan isyanda önemli bir görev yüklenen, İlteriş Kağan zamanında vezir ve başkomutan olan Tonyukuk, Türk kültürünün ilk düşünürlerindendir. Tonyukuk aynı zamanda Türk hatıra edebiyatının ilk temsilcisi ve ilk Türk tarihçisidir.

(20)

VIII.-XIII. Yüzyıllar Türk Edebiyatı

10

Tonyukuk yazıtı iki taştan oluşmaktadır. Bu iki taşta toplam 62 satır bulunmaktadır. Tonyukuk yazıtındaki taşlar Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarına göre daha küçük ve taşların yapısı daha yumuşaktır. Tonyukuk yazıtında Türk milletinin Çin’e başkaldırarak esaretten kurtuluşu, Oğuz, Kırgız, Türgiş ve Çinlilerle yapılan savaşlar ile Tonyukuk’un milleti için yaptığı hizmetler anlatılmaktadır. Yazıtta Türk milletine önemli öğütler de ve-rilmektedir. Tonyukuk, 682 yılındaki isyandan başlayarak vefatına kadar devlet yöneti-mindeki faaliyetlerini atasözleri ya da veciz sözlerle oldukça canlı ve akıcı bir şekilde dile getirmiştir. Tonyukuk bütün yazıtta bizzat kendisinin rol aldığı olayları anlatmıştır.

Tonyukuk Yazıtından Örnek Metin (I. TAŞ BATI YÜZÜ)

Bilge Tonyukuk ben özüm Tabgaç iliŋe kılıntım. Türk bodun Tabgaçka körür erti. Türk bo-dun kanın bulmayın Tabgaçda adrıldı kanlandı kanın kodup Tabgaçka yana içikdi. Teŋri ança temiş erinç kan bertim kanıŋın kodup içikdiŋ. İçikdük üçün Teŋri ölütmiş erinç. Türk bodun ölti, alkındı, yok boldı. Türk Sir bodun yirinte bod kalmadı. Ida taşda kalmışı kub-ranıp yiti yüz boldı. İki ülügi atlıg erdi, bir ülügi yadag erdi. Yiti yüz kişig uduzugma ulugı şad erti. Yaggıl tidi. Yagmışı ben ertim. Bilge Tonyukuk. Kagan mu kışayın tidim sakıntım. Toruk bukalı semiz bukalı arkada böŋser semiz buka toruk buka tiyin bilmez ermiş tiyin ança sakıntım. Anta kisre teŋri bilig birtük üçün özüm ök kagan kıldım Bilge Tonyukuk Boyla Baga Tarkan birle İlteriş kagan boluyın biriye Tabgaçıg öŋre Kıtanyıg yırya Oguzug üküş ök ölürti. Bilgesi çabışı ben ök ertim. Çogay kuzın Kara Kumug olurur ertimiz. “Bilge Tonyukuk, ben kendim Çin ülkesidne doğdum. (O sıralar) Türk halkı Çin’e tâbi idi. Türk halkı hanını bulamadığı için Çin’den ayrıldı, han sahibi oldu. (Daha sonra) hanını bıra-kıp Çin’e yeniden tâbi oldu. (Ebedî) gök şöyle demiş elbette: Han verdim, hanını bırabıra-kıp tâbi oldun. Tâbi olduğun için (ebedî) gök “öl” demiş elbette. Türk halkı öldü, mahvoldu, yok oldu. Türk Sir halkının topraklarında boy kalmadı. Yazıda yabanda kalanlar toplanıp yedi yüz (kişi) oldular. (Bunların) iki bölümü atlı idi, bir bölümü yaya idi. Yedi yüz kişiyi sevk edenlerin lideri şad (unvanlı) idi. Söyle dedi, danışmanı bendim, Bilge Tonyukuk, kağan mı yapayım dedim, (şöyle) düşündüm: Zayıf boğa ile semiz boğa uzakta böğürse, semiz boğa mı zayıf boğa mı olduğu bilinmezmiş diyerek öylece düşündüm. Ondan sonra (ebedî) gök bilgi verdiği için kendim kağan yaptım, Bilge Tonyukuk Boyla Baga Tarkan ile (birlikte) İlteriş, kağan olunca? güneyde Çinlileri, doğuda Kitanlıları, kuzeyde Oğuzları çokça mahvetti. (O sıralar) bilge kişisi başkomutanı bizzat bendim. Çugay Kuzı ile Kara Kum’u yurt tutmuştuk.” (Ton. I. B 1-7).

Köl Tigin Yazıtı

İkinci Köktürk Kağanlığı döneminde kardeşi Bilge Kağan ile birlikte devleti ihtişamlı günlere ulaştıran Köl Tigin, 682 yılında devleti tekrar dirilten İlteriş Kağan’ın oğlu ve Bilge Kağan’ın kardeşidir. Köl Tigin 27 Şubat 731 tarihinde vefat etmiş, kardeşi Bilge Kağan 21 Ağustos 732 tarihinde kardeşi adına Köl Tigin yazıtını diktirmiştir. Köl Tigin yazıtının ya-zarı Bilge Kağan, yazıcısı ise yeğenleri Yollug Tigin’dir. Yük-sekliği dört metreye yaklaşan Köl Tigin yazıtının üç yüzü Türkçe, diğer yüzü Çincedir. Bir kaplumbağa kaidesi üzeri-ne oturtulan yazıtın taşı mermerden yapılmış ve daha önce yontularak hazırlanmıştır. Yazıt 71 satırdan oluşmaktadır. Köktürk devletinin birinci dönemindeki ihtişamlı günler-den, devletin tekrar dirildiği zamana ait olayların ve oradan Köl Tigin zamanındaki kahramanlıkların anlatıldığı Köl

(21)

Ti-1. Ünite - Köktürk Dönemi Türk Edebiyatı

11

gin yazıtı, Ahmet Bican Ercilasun’un ifadesiyle, “Türk edebiyatının san’atkârane üslûpla

yazılmış ilk eseridir.” Köl Tigin ve aynı zamanda Bilge Kağan yazıtları, Türk hitabet dili-nin en güzel örneklerindendir. Aliterasyonlu ifadeler, atasözleri, açık ve etkileyici dili ile hem çağının hem de Türk edebiyatının en seçkin örneklerinden biridir.

Köl Tigin Yazıtından Örnek Metin (Doğu Yüzü)

Üze kök teŋri asra yagız yir kılındukta ikin ara kişi oglı kılınmış. Kişi oglınta üze eçüm apam Bumin Kagan İstemi Kagan olurmış. Olurupan Türk bodunuŋ ilin törüsin tuta birmiş iti birmiş. Tört buluŋ kop yagı ermiş. Sü sülepen tört buluŋdakı bodunug kop almış kop baz kıl-mış. Başlıgıg yüküntürmiş tizligig sökürmiş. İlgerü Kadırkan yışka tegi, kirü Temir Kapıgka tegi konturmış. İkin ara idi oksuz kök türk ança olurur ermiş. Bilge kagan ermiş, alp kagan ermiş. “Yukarıda gök, aşağıda yer yaratıldığında ikisinin arasında insanoğlu yaratılmış. İnsanoğlunun üzerinde atalarım, dedelerim Bumın Kağan (ve) İstemi Kağan tahta otur-muş. Tahta oturup Türk halkının ülkesini (ve) yasalarını tutuvermiş, düzenleyivermişler. Dört taraf hep düşmanmış. Ordu sevk ederek dört taraftaki halkları hep ele geçirmiş, tâbi etmiş. Mağrurlara baş eğdirmiş, asilere diz çöktürmüş. (Halkı) doğuda Kadırkan (orma-nını) Dağlarına kadar, batıda Demir Kapıya kadar yerleştirmiş. İkisinin arasındaki (böl-gede) dağınık haldeki Türkler öylece yaşıyorlarmış. Bilge kağan imiş, yiğit kağan imiş.” (KT D 1-3).

Bilge Kagan Yazıtı

Bilge Kağan’ın ölümünden sonra 24 Eylül 735 tarihinde oğlu Teŋri Kağan tarafından diktirilen Bilge Kağan yazıtında an-latılan olaylar ile Köl Tigin anıtındaki olaylar hemen hemen aynıdır. Bige Kağan yazıtında fazladan Köl Tigin’in vefatından sonraki olaylar yer almaktadır. Bilge Kağan yazıtı, kardeşinin yazıtına göre daha fazla yıpranmış vaziyettedir. Yazıtın batı yü-zünde yer alan, okunabilen altı satırlık kısmın, metnin yazarı Teŋri Kağan’a ait olduğu tahmin edilmektedir. Yazıtın bu ye-rindeki ifadelerin oldukça hüzünlü olduğu; bu anlamda Teŋri Kağan’ın babasının ölümünden sonraki duygularını ifade ettiği anlaşılmaktadır:

Bilge Kagan uçdı. Yay bolsar üze teŋri kövürgesi eterce anca tagda sıgun etser anca sa-kınur men. Kaŋım kagan taşın özüm kagan … “Bilge Kağan vefat etti. Bahar geldiğinde yukarıda gök davulu(nun) çalınması gibi, bunun gibi dağlarda geyiğin melemesi gibi işte böyle dertlenirim. Babam kağanın anıt taşını ben kendim kağan …”.

İhe-Nur Yazıtı

İhe-Nur yazıtı 6 satırlık küçük bir yazıttır. 730 civarında dikildiği tahmin edilmektedir. Hangiday Yazıtı

Hangiday yazıtı Moğolistan’nın Bulgan aymağında Hangiday kayası üzerine yazılmış 4 satırlık bir yazıttır.

Köktürk Kağanlığı yazıtlarını sıralayıp bu yazıtları kısaca tanıtınız.

Uygur Kağanlığı Yazıtları

Köktürk yazıtlarında Tokuz Oguz olarak adlandırılan Uygurların, Karluk, Yağma ve Basmıl Türkleriyle ittifakından sonra Köktürk Kağanlığına son vermesiyle aynı bölgede

(22)

VIII.-XIII. Yüzyıllar Türk Edebiyatı

12

Bozkır Uygur Kağanlığı ya da Ötüken Uygur Kağanlığı olarak adlandırılan yeni bir devlet kurmuşlardır. Uygurlar da Köktürkler gibi bugünkü Moğolistan bozkırında taş ya da ka-yalar üzerine runik harfleriyle yazıt dikmişlerdir. Uygur Kağanlığının Kırgızlar tarafından yıkıldığı 840 yılına kadar dikilmiş yazıtlar şunlardır:

Terh (Taryat) Yazıtı

Terh yazıtı 1969-1970 yıllarında Moğolistan’ın Arhangai eyaletindeki Taryat bölgesinde Terh ırmağı civarında bulunmuştur. Yazıt dört parçadan oluşmaktadır. Ötüken Uygur Ka-ğanlığı (M.S. 745-840) döneminde 753 yılında İl İtmiş Bilge Kağan (Moyun Çor) tarafın-dan diktirilmiş olan Terh (Taryat) yazıtında, Moyun Çor ile babası Kül Bilge’nin savaşları anlatılmaktadır. Yazıtın bazı satırları da Şine-Usu yazıtı ile aynıdır. Yazıtın yazıcısı Bilge Kutlug Tarkan Seŋün’dür.

Tes Yazıtı

1979 yılında Moğolistan’ın Hövsgöl eyaletinin Övörbulag mevkiinde Tes nehrinin yukarı kısmında 1976 yılında bulunan Tes yazıtı, 750 yılında ikinci Uygur kağanı Tengride Bol-mış İl İtmiş Bilge Kağan / Moyun Çor tarafından diktirilmiştir. 22 satırdan oluşan yazıtta Uygurların atalarından bahsedilir.

Şine-Usu Yazıtı

1909 yılında Moğolistan’ın Arhangai ve Bulgan eyaletlerinin sınırında, Selenga nehrinin güneyinde yer alan Mogoin Şine-Usu vadisinde bulunan ve Türklük Bilimi araştırmala-rında Şine-Usu adıyla bilinen yazıt, 760 yılında Teŋride Bolmış İl İtmiş Bilge Kağan (Mo-yun Çor) adına diktirilmiştir. Uygur yazıtlarının en büyüğü olan yazıt, 51 satırdan olu-şur ve bazı satırları Taryat yazıtı ile aynıdır. Şine-Usu yazıtında 740-759 yılları arasındaki özellikle Uygurların Köktürklerle yaptıkları savaşlar; Karluklarla, Sekiz Oguzlarla, Dokuz Tatarlarla, Kırgızlarla, Çikler ve Basmıllarla yaptıkları mücadeleler ve Uygur kağanlığının kuruluşu anlatılmaktadır.

Somon-Sevrey Yazıtı

Somon-Sevrey yazıtı Moğolistan’ın Güney Gobi bölgesinde Somon-Sevrey mevkiinde bu-lunduğu için bu adla anılmaktadır. Yazıtta Bögü Kağan’ın 762’de Çin’e yaptığı seferlerden bahsedilir. Yazıtta 7 satırın yanı sıra 7 satırlık Soğdça bir metin daha vardır.

Suci Yazıtı

Moğolistan’ın Ar-Aşhatu dağının Dolon-Huduk bölgesinde 1900 yılında bulunan Suci ya-zıtı, Boyla Kutlug Yargan adına diktirilmiştir. Yazıtın tarihi tam olarak bilinmemekle bir-likte, Terh, Şine-Usu yazıtları gibi Uygur Kağanlığı dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Karabalgasun Yazıtları

Uygurların başkenti Karabalgasun civarında bulunan ve üç parçadan oluşan Karabalgasun yazıtlarından Birinci Karabalgasun olarak adlandırılan yazıt, 5 satırdan oluşur. İkinci Kara-balgasun yazıtı 12 satırdan oluşur ve Hotont kasabasındaki Serentey ırmağı kıyısında bulun-muştur. Aynı bölgede bulunan Üçüncü Karabalgasun yazıtı tahminen 810 yıllarında dikil-miştir. 9 parça halinde olan yazıtta Türkçenin yanısıra Soğdça ve Çince metinler de vardır. Ar Hanan (Ar Hanin) Yazıtı

Moğolistan’daki Ar Hanan dağının eteklerinde bulunduğu için Ar Hanan Yazıtı olarak adlandırılan yazıt, üç parça hâlindedir. Toplam 140 harf bulunmaktadır.

(23)

1. Ünite - Köktürk Dönemi Türk Edebiyatı

13

Yukarıdaki yazıtların dışında Uygur Kağanlığından kalan üç yazıt daha vardır. Tüklük

Bilimi araştırmalarında Gürbelçin Yazıtı, Somon-Tes Yazıtı ve Mutrın Temdeg Yazıtı olarak bilinen bu yazıtlar, oldukça küçüktür.

Yenisey Yazıtları

Adını Güney Sibirya’da bugünkü Hakas ve Tuva Cumhuriyetleri içinde kalan Yenisey neh-rinden alan Yenisey yazıtları, Yenisey vadisinde bu nehre veya kollarına dökülen Abakan, Bayın Köl, Çaa Köl, Tes, Tuba, Turan Elegest, Uybat, Uyuk gibi nehirlerin kenarlarında bulunan ve sayıları yaklaşık 150’yi bulan eski Türk runik harfli yazıtlardır. Yazıtlar üzeri-ne birçok ilim adamı araştırmalarda bulunmuş ve görüşlerini açıklamışlardır. Rus ve Fin heyetlerinin bölgedeki araştırmaları Yenisey yazıtlarının bulunuşunu, yayınların yapıla-bilmesini ve korunmasını sağlamıştır.

Bu yazıtların Kırgızlara ait olduğu düşüncesi çok eskiden beri savunulan bir düşünce olmuştur. Bu düşüncenin oluşmasında, yazıtların bulunduğu bu bölgede Kırgızların ya-şamış olmalarının etkisi büyüktür. Ancak bazı yazıtlardaki ifadelerden, farklı Türk boy-larına ait yazıtların da olduğu sonucu çıkmaktadır. Yenisey yazıtlarından Barık I’de öz yigen alp turan altı oguz budunda üç yegirmi (yaşımka) adrıldım. “Öz Yiğen Alp Turan Altı Oğuz kavminden on üç (yaşımda) ayrıldım”; Tuba III yazıtında … Türgiş el içintä beg ben “Türgiş elinin içinde ben beğ idim”; Uyuk-Tarlık yazıtında atım El Togan Tutuk ben tenri elimke elçisi ertim altı beg bodunka beg ertim “Adım El Togan Tutuk, ben semavî (veya ilahi) elimin elçisi idim. Altı müttefik buduna beg idim” cümlelerine rastlanılmak-tadır. Bu durum Yenisey yazıtlarının sadece Kırgızlara değil; diğer Türk boylarına da ait olabileceğini gösterir.

Bu yazıtlarda kullanılan eski Türk Runik alfabesinin yazılış şekillerinden ve yazının standart bir biçim taşımamasından dolayı, yazıtların tarihi de tartışılır olmuştur. Kimi araş-tırmacılar, Yenisey yazıtlarındaki alfabenin daha ilkel olduğu düşüncesindedir. Bu neden-le Yenisey yazıtlarının, Orhun bölgesinde yazılan diğer yazıtlardan daha önce, yaklaşık 6. veya 7. yüzyılda yazılmış olabileceğini düşünürken, kimileri 9. yüzyıla tarihlendirmektedir. Yenisey Yazıtlarından Elegest (4) Yazıtı:

Kuyda kunçuyum a! Esizim e! Yıta! Özde oglum, esizim e! Adrıltım. Yıta! Yüz er kadaşım uyurın [ü]çün yüz erin, elig öküzün tikd[i]. Kök teŋride kün ay azdım. Yıta! esizim e! Ad-rıltım. kanım elim e, esizim e, yıta[a], bökmedim! Kanım elimiz, yıta, adrıltım! Körtl(e) Kan Alp Uruŋu. Altunlug keş egnin yü(t)tüm, belde ban(t)ım. Tokuz sekiz on yaşım. Uruŋu Külüg Tok Bögü Terqen e! Kaŋım beg erdem üçün birle bardı. Kara bodunum! Katıglanıŋ! El tör(ü) sü ıdmaŋ! Yıta! Esiz! İlim qanım! İlim ugrınta sü bolup er (ö)l(ü)rmedöküm yoq. Çebligde bir tegimde sekiz er [öl]ürdüm. İlim utuşıŋa azıp qala[yın], adrılayın!... Bars yılta er[ti. Yal]ıkayın. Buŋ baŋa b(u)nta ermiş, öldüm. Yıta! Esizim e! Yalıkayın. Tört adak<lıg> yılkım, sekiz adaklıg barımım. Buŋum yok erdim. Kadaşıma kinime adrıltım a! Kara bodu-numa adrıltım. Yıta! M(ü)n!

Diğer Yazıtlar

Türklük coğrafyasının farklı bölgelerinde Türk runik alfabesiyle yazılmış dağınık halde başka yazıtlara da rastlanılmaktadır. Bu yazıtlar, hem içerik hem de bulunulan yerler ba-kımından dağınık olduğu için “Diğer Yazıtlar” başlığı altında değerlendirilmektedir. Yu-karıdaki tasnifte yer alan ve belli bir karakter taşıdıkları için aynı grupta değerlendirilen yazıtların dışında “Diğer Yazıtlar” başlığı altındaki Türk runik harfli yazıtları ise, aşağıdaki gibi sınıflandırmak mümkündür:

(24)

VIII.-XIII. Yüzyıllar Türk Edebiyatı

14

Moğolistan’da Bulunan Yazıtlar

Moğolistan’da Köktürk Kağanlığı ve Uygur Kağanlığı dönemlerindeki Türk runik harfli yazıtların yanı sıra tam olarak hangi dönemde yazıldığı şu an için bilinmeyen küçük ya-zıtlar da bulunmaktadır. Bugün sayıları altmışa yaklaşan bu yaya-zıtların okuma ve tarihlen-dirme çalışmaları sona ermiş değildir.

Türkistan’daki Diğer Yazıtlar

Kırgızistan’ın Talas ve Koçkor bölgelerinde bulunan ve genellikle Talas yazıtları olarak anılan küçük yazıtların, kimi araştırmacılar Kırgızlara, kimi araştırmacılar ise Türgişlere ait olduğunu düşünmektedir. Bunun dışında Kazakistan ve Özbekistan’da da küçük yazıt-lar bulunmuştur.

Dağlık Altay Bölgesi Yazıtları

Dağlık Altay Cumhuriyetinde bulunan Türk runik harfli yazıtlar da bu külliyat içerisinde değerlendirilmektedir.

Kuzey Kafkasya Yazıtları.

Kırım, Balkanlar ve Macaristan’da Bulunan Yazıtlar.

YAZITLARIN SÖZVARLIĞI VE EDEBî DEĞERİ

Türk runik harfli metinlerin büyük bir kısmı devleti yöneten kağanlar ya da yönetici sınıf-tan olanlar tarafından diktirildiği için genellikle siyasî ve askerî konularla ilgili sözcükleri ihtiva etmektedir. Bu bakımdan yazıtlarda Türk devlet geleneği ya da askerî alanla ilgili terimleşmiş çok sayıda sözcüğe rastlamak mümkündür. Yazıtlarda bu kavram alanlarıyla ilgili süŋüş- “savaşmak”, akıt- “akın etmek, saldırmak”, sanç- “batırmak”, süle- “ordu sevk etmek”, taşık- “isyan etmek”, içik- “tâbi olmak”, ilsire- “devletsiz kalmak”, baz kıl- “bağımlı kılmak”, gibi askerî ve siyasî fiiller olduğu gibi, er “asker”, alp “yiğit, kahraman”, yirçi “reh-ber”, il “devlet”, törü “ töre”, uluş “halk”, bodun “millet”, oguş “akraba”, teŋri “gök; Tanrı”, ıduk “kutsal” gibi isim olan askerî ve siyasî terimler de vardır. Türk runik harfli yazıtlarda askerî ve siyasî terminoloji yaygın olmakla birlikte, yazıtlar kuru bir harp tarihi değildir. Yazıtlarda, Türk düşünce sistemini, yaşam biçimini yansıtan, Türk dilinin çekirdek söz-cükleri olarak adlandırılabilecek çok sayıda sözcük vardır. Bu bağlamda yazıtlarda; tabiat, hayvanlar, renkler, akrabalık, sayılar, sosyal yaşam ve manevî hayatla ilgili çok sayıda söz-cük yer almaktadır.

Doğan Aksan, En Eski Türkçenin İzlerinde (2003) adlı eserinde, bazı ölçütleri de kulla-narak Köktürkçenin sözvarlığını ve edebî boyutunu değerlendirmiştir. Doğan Aksan, Kök-türk metinlerinin sözvarlığı ve edebî değeriyle ilgili şu beş özelliği kıstas olarak ele almıştır: 1. Soyut kavramlardaki zenginlik: Bu ölçüt, bir dilin gelişmişliğini, değişik anlamlar-da çeşitli kavramların oluşmuş olduğunu, toplumun kültür düzeyinin yüksekliğini gösteren ölçütlerin en başta gelenidir.

2. Eşanlamlılık: Bir dilde “tam eşanlamlı” sayılabilecek ya da anlamca çok küçük ay-rımlar gösteren sözcükler, ancak çok uzun bir sürede, kimi zaman yüzyılları aşan bir zaman dilimi içinde birbirlerine yaklaşırlar. Dilin eldeki en eski ürünlerinde bu nitelikteki öğeler görüldüğü zaman bu nitelik bize, sözcüklerin, dolayısıyla da dilin eskiliğini gösteren önemli ipuçları sunmaktadır.

3. Çokanlamlılık: Bir sözcüğün herhangi bir dilde çokanlamlılık göstermesi, onun geniş bir kullanım alanına sahip olduğunu ve genellikle uzun süre kullanılma so-nucunda yeni yeni anlamlar edindiğini göstermektedir.

(25)

1. Ünite - Köktürk Dönemi Türk Edebiyatı

15

4. İleri öğeler: Varlığı ancak birtakım köklerin ve gövdelerin varolmasına bağlı kimi

sözcüklerin en eski dil ürünlerinde görülmesi, onların dayandıkları köklerin ve gövdelerin de o dönemde varolmasını gerektirmektedir.

5. Anlam olayı olan ve anlatıma güç katan söz sanatları-biçem ve anlatım özellikle-ri: Bu ölçüt de bir dilin en eski ürünlerinden öncesini ve o dönem öncesinde bir yazın ve yazı dili olup olmadığını ortaya koymaktadır. D. Aksan, bu beşinci öl-çütü kullanırken yazıtlardaki karşıtlıklar, yinelemeler, benzetmeler ve aktarmaları da değerlendirmiştir. Doğan Aksan yaptığı incelemede, bazı araştırmacıların ileri sürdüğü gibi yazıtlarda yer alan Türkçenin soyut kavramlar bakımından fakir bir dil olmadığı sonucuna varmaktadır.

İkilemeler

Köktürk yazıtları incelendiğinde ikilemelerin sıkça kullanıldığı görülmektedir. Türk di-linin bu en eski kaynaklarında ikilemelerin sıkça kullanılmış olması, dilin işlenmişliğini; halkın kültürel bilgi ve mantığının dille uyumla hâle geldiğini göstermektedir. İkilemeler, eş / yakın ya da karşıt anlamlı kelimelerin birlikte kullanılmasıdır. İkilemeler, yazının ve anlatımın daha güçlü, daha güzel ve etkili olmasını sağlamaktadır. Köktürkçede tanıkla-nan ikileme örneklerinden bazıları şunlardır:

açsık tosık (KT G 8) “açlık tokluk” ad kü (KT D 25) “ad, şan, şöhret” arkış tirkiş (KT G 8) “kervan” kız koduz (T II G 4) “kız kadın” agım barım (KT G 8) “mal, mülk” teblig kürlüg (BK D 6) “aldatıcı” eb bark (BK D 32) “ev bark” tünli künli (BK GD) “geceli gündüzlü” eçü apa (KT D 1, 13) “ecdat, atalar” uguş bodun (KT G 6) “boylar, halk” ı taş (T I B 4) “orman, dışarısı” yabız yablak (KT D 26) “kötü” iş küç (KT D 8, 9) “iş güç, hizmet” yer sub (BK D 35) “yer ve su; vatan” küŋ kul (KT D 20) “cariye ve köle” yok çıgany (BK K 7) “yoksul”

Koşutluklar

Bengü taşlarda verilen örneklere göre koşutluk iki şekilde kullanılmıştır. Koşutluk, eşit öğeli birimlerle ya da birleşik sıra cümleler ile sağlanmaktadır. Yazıtların dilindeki bu hususlar, yazıtların anlatımını güzelleştirmekte, daha doğrusu şiirleştirmektedir. Örneğin, aşağıda verdiğimiz Köl Tigin Yazıtı 5. satırda yer alan cümleler peşpeşe söylendiğinde bir şiir müzi-kalitesi ile karşılaşılmaktadır. Bu özellik, ifadenin hafızada kalmasını da kolaylaştırmaktadır. anta kisre inisi kagan bolmış erinç, oglıtı kagan bolmış erinç. “Ondan sonra, erkek kardeşleri hakan olmuşlar şüphesiz, oğulları hakan olmuşlar şüphesiz” (KT D 4-5).

anta kisre inisi eçisin teg kılınmaduk erinç, oglı kaŋın teg kılınmaduk erinç. “Ondan sonra erkek kardeşleri ağabeyleri gibi yaratılmadığı için (şüphesiz), oğulları babaları gibi yaratılmamış için (şüphesiz)” (KT D 5).

biligsiz kagan olurmış erinç, yablak kagan olurmış erinç. “Bilgisiz/akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz.” (KT D 5).

buyrukı yeme biligsiz <ermiş> erinç, yablak ermiş erinç. “Komutanları da akılsız/ bilgisiz imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz” (KT D 5).

bil<g>e kagan ermiş, alp kagan ermiş, buyrukı yeme bilge ermiş erinç, alp ermiş erinç. “Bilgili hakan imiş, cesur hakan imiş, komutanları da yine bilgili imiş şüphesiz, cesur imiş şüphesiz” (KT D 3).

kaganı alp ermiş, ayguçısı bilge ermiş. “Hakanı alp imiş, sözcüsü akıllı/bilgili imiş” (T I. G 3).

üze kök teŋri asra yagız yer kılıntukda, ekin ara kişi oglı kılınmış. “Üstte mavi gökyü-zü altta yağız yer yaratıldığında, ikisi arasaında insanoğlu yaratılmış” (KT D 1).

(26)

VIII.-XIII. Yüzyıllar Türk Edebiyatı

16

Deyimler

başlıgıg yüküntür- “başlıya baş eğdirmek” (KT D15).

tizligig sökür- “dizliye diz çöktürmek; diz çöktürmek” (KT D15). baz kıl- “bağımlı kılmak, hâkimiyet altına almak” (KT D15).

işig küçüg ber- “işini gücünü vermek; devamlı hizmet etmek” (T II. D1).

kızıl kan töküt-, kara ter yügürt- “Kızıl kanını akıtmak, kara terini dökmek; çok ve

devamlı çalışmak” (T II. D1).

ölü yitü kazgan- “ölesiye çalışıp kazanmak” (BK D 22).

tün udıma- küntüz olurma- “geceleri uyumadan, gündüzleri oturmadan; gece

gün-düz devamlı çalışmak” (BG D 21-22)

uça bar- “uçup gitmek; vefat etmek” (KT D 15-16). kergek bol- “vefat etmek” (KT K 10).

közi kaşı yablak bol- “gözü, kaşı kötü olmak; üzüntüden perişan olmak” (KT K 11). adak kamşat- (KT K 6-7): Sendelemek, ayakları birbirine dolaşmak.

kergek bol- (KT K 10): Vefat etmek.

közi kaşı yablak bol- (BK K 11): Gözü kaşı kötü olmak; perişan durumda olmak. oplayu teg- (KT D 32): Fırlayıp hücum etmek, aniden saldırmak.

ot sub kıl- (KT D 27): Ateşle su gibi birbirine düşman etmek. otça borca kel- (KT D 37): Ateş gibi, bora gibi saldırmak. tün kat- (T I K 11): Gecesini gündüzüne katmak. sü taşık- (KT K 8): Asker sevk etmek, asker göndermek.

Benzetmeler

Teŋri küç birtük üçün kaŋım kagan süsi böri teg ermiş, yagısı kony teg ermiş “Tanrı güç verdiği için babam hakanın ordusu kurt gibi, düşmanları da koyun gibi imiş” (KT D 12).

Yagımız tegre oçuk teg erti, biz aş teg ertimiz. “Düşmanlarımız çevremizde ocak gibi idi, biz de ortadaki aş gibiydik”

Referanslar

Benzer Belgeler

Sadece 55 y ıl süren ömrü boyunca memleketin batılaşm ası için çalışan büyük devlet adam ı, devrin padişa­ hı Sultan A ziz'e hitaben yazdığı meşhur

Ocak 2006-Şubat 2007 tarihleri arasında Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı polikliniğinde klinik olarak akut SSKR tanısı konan ve

Yazıtlardan ilk 6 tanesi yeni olup son yazıt I.Ephesos 3327 nolu yazıt için bir addendum niteliğindedir.. Bir numaralı yazıt Ammia’nın kızı ve Lucianus’un eşi

Çeviri: Ikrasis oğlu Meleagros, isteği uyarınca aynı zamanda vasisi de olan karısı Meleagros kızı Epiteuksis aracılığıyla kendisi ve ailesi için (yaptırdı). Bu

Cihan Çakmak * 1 Erhan AYDIN’ın Eski Türk Yazıtları üzerinde yapmış olduğu çok sayıda çalışmadan biri olan Orhon Yazıtları (Köl Tigin, Bilge Kağan, Tonyukuk,

1 Talat Tekin, Orhon Yazıtları: Kül Tigin, Bilge Kağan, Tunyukuk, İstanbul 2003, s. Sertkaya, “Eski Türk Atasözleri Üzerine”, Şükrü Elçin Armağanı,

Yukarıdaki zaman çizelgesinde de görüldüğü gibi, yazıtlardaki itaat kavram alanının öğelerinden olan kör-, içik- ve işig küçüg bir- yapılarıyla ilgili

• Kül Tigin yazıtının doğu, güney, kuzey yüzleri ile kuzeydoğu kenarındaki yazıtlar ve Çince yazıtının bulunduğu batı yüzündeki iki satırlık Türkçe yazıt