MİKOTOKSİNLER
Mikotoksin Nedir?
Mikotoksinler; Aspergillus, Penicillium, Fusarium, Alternaria ve Claviceps gibi mantar (küf) cinslerinin sekonder
metabolizması sonucu oluşan, düşük molekül ağırlıklı, çok çeşitli kimyasal yapıya sahip doğal toksinlerdir. İnsan ve hayvan sağlığı üzerinde güçlü ve çeşitli toksik etkiler oluşturmaktadırlar.
Mikotoksinleri üreten mantarlar rüzgar ve hava akımlarıyla taşınarak her yerde
(atmosferin çeşitli katmanları da dahil) bulunabilirler. Mikotoksin kontaminasyon düzeyi iklim koşullarına, ürünün cinsine ve coğafi konuma bağlı olarak mevsimden mevsime, yıldan yıla farklılık gösterebilir.
Dünyadaki mahsüllerin dörtte birinin mikotoksin ile kontaminasyon riskinin olduğu bildirilmiştir.
Mikotoksin nasıl oluşur?
Mikotoksin, üreten bir küf olan ‘Aspargillus Flavus’
tarafından oluşur. Mikotoksin üreten küfler arasında
Penicillium ve Fosforium yer almaktadır.
Mikotoksin meyve ve sebzede
rastlandığında öldürücü etkiye
sahip olabilmektedir. Şuana
kadar 400 ‘ den fazla türüne
rastlanmıştır.
EN SIK SAPTANANMİKOTOKSİNLER
Aflatoksinler
Okratoksin
Fumonisin
Trikotesenler
Zaeralenon
Patulin
Sitrinin
MİKOTOKSİN ÇEŞİTLERİ
Aflatoksinler
Aflatoksin, Aspergillus flavus,
aspergillus parasiticus,Aspergillus nomius tarafından oluşturulan,
gıdalarda ve yemlerde bulunabilen yüksek karsinojenik etkili
mikotoksindir.
Aflatoksinler difuranokumarin
türevleridirler. Şimdiye kadar 8 ayrı
madde türü saptanmıştır (B1, B2, B2a, G1, G2, G2a, M1, M2) olup, bunlardan en fazla toksik etkili olanı B1’dir.
Daha çok yer fıstığı, fındık, ceviz, mısır, pamuk tohumu, hindistan cevizi gibi yağlı tohumlarda
ayrıca buğday, prinç, soya, incir, baharat, süt, peynirgibi gıdalarda görülür. Aflatoksin bu tür gıdalarda B1, B2, G1, G2
olarak , süt ve ürünlerinde ise M1 ve M2 formunda bulunur.
Bunlardan aflatoksin en güçlü doğal karsinojendir.
Bu toksinler ışığa karşı duyarlıdırlar. Özellikle depolama esnasında bir çok besin ve hayvan yemi ürünlerinin
uygunsuz nem ve sıcaklıklarda bekletilmesi sonucunda
aflatoksinler oluşur. Bu nedenle iyi tarımsal uygulamalar ve depolama sırasında küf gelişiminin en aza indirilmesi en
etkili uygulamalardır.
Pişirme sıcaklığında bozulmazlar ancak 270 derece de bozuldukları belirtilmektedir.
Vücudumuzda aflatoksinlerin hedef organı karaciğer olmakla birlikte diğer dokularda da hasarlara veya tümörlere neden olabilirler. Aflatoksin yalnızca akut
hepatoksin etkili bir madde olmayıp, kanserojen etkisi de
bulunmaktadır.
Hayvanlar üzerinde yapılan çok sayıda araştırma toksinin kanserojen olduğunu da
göstermiştir. At, sığır, domuz, koyun, keçi, köpek, maymun, rat, fare, hindi, tavuk, ördek, Gökkuşağı alabalığı gibi hayvanlar aflatoksine duyarlıdırlar. İçlerinde en duyarlı hayvan ördek yavruları olduğundan aflatoksin ve derivatlarının toksisitelerinin belirlenmesinde genellikle bu hayvanlardan yararlanılır. Çizelge de ördek yavruları üzerinde aflatoksinlerin belirlenen LD50 dozları verilmiştir. En yüksek toksisite AFB1 ve AFB3 (parasitikol)'e aittir, AFG2 ve AFM2 ise en düşük toksisiteyi gösterir. Tarımsal ürünlerde, gıdalarda ve yemlerde en sıklıkla görülen aflatoksinlerin toksisite sıralaması; AFB1> AFM1 = AFG1> AFB2 > AFG2 >
AFM2 şeklindedir. Başka hayvanlar üzerinde belirlenen LD50 dozlarından bu sıranın fazlaca değişmediği, bazı hallerde toksik sıralamada AFM1' in AFG1' in, AFM2' nin de AFG2'nin önüne geçtiği veya eşitliği koruduğu görülür. Hayvanlarda akut seyreden aflatoksikosiste vücudun direk etkilenen bölgesi karaciğerdir. Karaciğer paranşim hücrelerinin hasar
görmesi yanında, karaciğer ve safra kanallarında proliferasyon (hücrelerin hızlı bir şekilde bölünmesi) başlar, kanamalar görülür, sinir sistemi etkilenerek fonksiyonlarını yerine getiremez. Kramplar, felçler, denge bozuklukları meydana gelebilir. Özellikle genç
hayvanların yemden yararlanmaları azalır, gelişme durur ve hızlı bir kilo kaybının ardından toksik hastalık ölümle sonuçlanır.
Okratoksin
Okratoksin A(daha toksik) : mısır arpa, buğday yulaf kuru incir kırmızı biber
Okratoksin B ve Okratoksin C oldukça seyrek
Okratoksin A’nın etkisine genellikle kümes
hayvanlarında ve domuzlarda rastlanır. Okratoksin, bilinen mikotoksinler içinde civcivler için en yüksek toksik etkiye sahip olanıdır.
Okratoksin A'nın toksik etkileri üzerinde çalışmalar yaygın olarak çeşitli deney hayvanları üzerinde
gerçekleştirilmektedir. Üzerinde çalışılan bütün hayvanlar ağızdan okratoksin A alınmasına farklı derecede duyarlılık göstermiştir. Yüksekseviyede okratoksin A alınmasıyla böbreklerde, diğer
organlarda ve dokularda değişiklikler gözlenmiştir, fakat bu toksine çevrede bulunduğu derecede maruz kalınması sadece böbrek dokularında bozukluklara neden olmuştur.
Toksin, hayvanların büyümesini engellemekte, böbrek genişlemeleri ve diğer bozukluklara yol açarak ölümlere neden olmaktadır.
Okratoksinin insanlardaki böbrek hastalıkları ile ilgili olabileceği
bildirilmiştir. Küflü tanelerdeki mikotoksinleri önlemenin en etkin yolu, tanelerin tam olgunlaşmış olarak hasat edilmesi ve nem derecesinin
%15’in altında tutulmasıdır.
Tanelerin saklandığı yerin nemi arttıkça, küfler çoğalmakta ve
metabolizmaları sonucu mikotoksinler üretmektedirler. Ayrıca yer fıstığı gibi tanelerin de iyi saklanması ve küflenmeden korunması zorunludur.
Küfler için en uygun üreme koşulları ürün nem oranının %18 ve üstü, deponun nisbi neminin %85, sıcaklığı 30 derece ve pH’nın 3-5 olmasıdır.
Okratoksin B nadir olarak doğal kontaminant olarak bulunur ve daha az toksiktir. Diğer okratoksinler hiçbir zaman doğal ürünlerde bulunmaz.
Okratoksin A kuvvetli nefrotoksik etkili, teratojen, immunosupresif ve kanserojen bir bileşiktir. Toksinin akut ve kronik toksiketkisi
bulunmaktadır. Akut toksisite dozu erkek ratlarda LD50 = 29 mg.kg-1 ve dişi ratlarda LD50 = 22 mg.kg-1 dır. Teratojenik etki özellikle civciv ve
farelerde kafa bozuklukları, gaga hataları ve göz gelişiminin engellenmesi şeklinde izlenir. İnsanlar üzerindeki etkisine ilişkin somut kanıtlar
olmamakla beraber Bulgaristan, Romanya,Yugoslavya veTuna nehri kıyısı kırsal kesiminde görülen Balkan nefropatisi (kronik böbrek
hastalığı) ile ilişkisi konusunda kuvvetli bulgular vardır. OTA geviş getiren hayvanlardan daha fazla tek mideli olan domuzlarda ve kümes
hayvanlarında ağır böbrek hastalıklarına neden olur. Hayvanların yemlerine kritik konsantrasyonun (200 μg.kg-1) üzerindeOTA
katıldığında; yumurta tavuklarının böbrek, karaciğer, et, kan ve hatta yumurtalarında değişik oranlarda kalıntı OTA belirlenmiştir. Domuzlarda ise en çok kanda olmak üzere böbrek ve karaciğerde, daha az miktarda da yağlı kas dokularında gösterilmiştir. Avrupa' da test edilen insan kan serum örneklerinde % 7-76 arasında değişen oranlarda OTAvarlığı
saptanmıştır.
Fumonisin
Fumonisinler, özellikle Fusarium moniliforme ve F. proliferatum tarafından üretilen bir grup mikotoksindir. Bu mikotoksine özellikle mısırda sıklıkla raslanılmaktadır.
Fumonimsin mikotoksini, A, B, C ve P olmak üzere dört gruptan oluşmaktadır.
Bu dört grup arasında, B grubu gıdalarda en sık rastlanan fumonisin grubudur.
B grubu mikotoksinler arasında fumonisin B1 (FB1) tarımsal ürünlerde en sık rastlanan fumonisin türevidir. FB 'den sonra en çok fumonisin B2 (FB2) ve B3 (FB3) bulaşması görülmektedir.
Gıdalarda fumonisin oluşumu sıklıkla mısır ve mısır içeren ürünlerde
görülmektedir. Ancak, mısırın yanı sıra birçok tarımsal üründe fumonisin bulaşması görülmektedir.
Fumonisin, sağlık açısından birçok olumsuz etkiye sahiptir. Atlarda bulaşık yemin
tüketilmesinden sonra birkaç gün içerisinde beyin lezyonlanlarına, domuzlarda ise
akciğer ödemlerine neden olmaktadır.
Fumonisinle bulaşık mısırların tüketilmesi ile yemek borusu kanseri ve nöral tüp defekti arasında olası bir ilişki bulunduğu
bildirilmiştir. Uluslararası KanserAraştırma Ajansı (IARC), fumonisini insanlar için
potansiyel karsinojen olarak değerlendirmektedir.
Sıcaklık, su aktivitesi, substrat ve
mikroorganizmaların birbiriyle olan ilişkileri küf gelişimini ve mikotoksin oluşumunu
etkileyen önemli faktörler olarak değerlendirilmektedir.
Fumonisin in 6 tipi ayırt edilmiştir. Fumonisin B1(FB1)' in en toksik etkili olduğu düşünülmektedir. Fumonisin in ratlar üzerindeki
etkisi; hayvanın ağırlık artışının engellenmesi ve karaciğerinin kanser benzeri değişimlere uğramasıdır. Toksik dozu ördek
yavrularında LD50=3.6 mg.kg-1 olarak belirlenen moniliformin ise hayvanlarda barsak kanallarında ödem ve kanamalara neden olur.
Her iki mikotoksinin de özellikle Güney Afrika ve Çin' de yemek borusu ve yutak kanserlerinde rolü olduğu tahmin edilmektedir.
Ayrıca fumonisinin karaciğer kanserlerini de oluşturabileceği kabul
görmektedir. Fumonisin ile kontamine yemlerle beslenen atlarda
ölümle sonuçlanan lökoensofalit (beyin iltihabı) hastalığından bu
toksin sorumlu tutulmaktadır. Avrupa ülkeleri içinde bir tek İsviçre
mısır ve ürünlerinde 1000 μg.kg-1 fumonisin B1+B2 sınırlamasını
getirmiştir.
Trikotesenler
Trikotesen mikotoksinlerini üreten en önemli küf türleri Fusarium türleridir.
Trikotesenlerin en önemlileri ve bunları oluşturan küfler Tablo 3’de verilmiştir.
Tip A, B, C, D olmak üzere 4 tiptir. Özellikle trikotesen T-2 tip A’dır ve immün sistem üzerinde ciddi etkileri vardır. T-2 toksini immünotoksik etkilerinden başka karaciğer ve böbrek hasarı da yapmaktadır. Ayrıca cilt ve mukoza da soyulmalara neden olur.
Besi hayvanlarında emetik etkisinden dolayı hayvanların yemleri reddetmesi sonucu beslenememeleri ve ölmelerine sebep olur.
En çok hububat ve bakliyat da bulunur. Gastrointestinal rahatsızlıklar, kusma ve immünotoksik etkilere neden olur.
Bu toksinler, renksiz, kristal, suda erir, optikli aktif moleküllerdir.
Saklama süresince ve normal pişirme ile bozulmazlar. Normal analizle tahıllarda bunları tanımak güçtür. Bunlar, dolaylı
yollardan etkilenmiş besinlerden laboratuvar kültürleri yapılarak ayrılmıştır. Bu toksinleri üreten küfler bir çok besinde
çoğalabilmektedirler. Bunlar arasında, mısır ürünleri, pirinç ve diğer taneler ve türevleri yer almaktadır. Bu toksinler protein ve DNA sentezini inhibe ederler. Ayrıca bazıları antibakteriyel,
antiviral ve antifungal aktiviteye sahiptirler.
Trikotesenlerin toksisiteleri yüksektir. Hücre içindeki etkisi protein sentezinin inhibisyonu şeklindedir. Canlıya 30 μg.ml-1 düzeyinde verildiğinde protein sentezi durur. Molekül spesifik olarak
terminatör bölgeleri yakalar, aynı zamanda ribozomlarda
polipeptid-transferaz enzimini bloke eder. Metabolizmada SH- grubu içeren önemli enzim veya koenzimlerle reaksiyona girerek reaksiyonları durdurur. T2 toksininin ratlara oral yolla verilerek belirlenen toksisitesi LD50=3.8 mg.kg-1, diasetoksisirpenolün toksisitesi LD50=7.3 mg.kg-1 dır. 44 Fusarium türlerinin geliştiği darıları tüketen insanlarda ağız, burun, sindirim sistemi ve
böbreklerde kanamalar ve sonuçta ölüm görülmüşse de bu
etkilerin sırf trikotesenlerden olduğunu söylemek zordur. İnsan ve hayvanlarda akut dozun altındaki dozlar kusmaya neden olur.
Deney hayvanlarında gözlenen en önemli etkileri, deri nekrozları,
kusma, lökopeni ve yemden yararlanma kabiliyetinde düşüştür.
Zearalenon
Afrika'da, Avrupa'da ve USA'de doğal kontaminant olarak tahıl ürünlerinde, özellikle de mısırda bulunmaktadır.
Çiğ, pastörize ve konsantre süt, süt tozu,yumuşak ve sert peynirde zearalenon riski mevcut olup, pastörizasyon,
kaynatma, soğutma, dondurma ve pişirme işlemleri etkisiz kalmaktadır.
Zearalenon hayvanlar üzerinde östrojonik etkiler gösterir.
Bu toksine karşı herhangi bir zararlı etkinin oluşması ancak ağızdan yüksek dozda alınması ile mümkündür.İnsan sağlığı üzerinde herhangi etkiye neden olduğuna dair bir bilgi
yoktur.
IARC bu toksini ‘kanserojenliği konusunda sınırlı bilgi
bulunan mikotoksin’ kategorisine sokmuştur.
Fusarium' lar tarafından oluşturulan ve lakton yapıya sahip bir diğer sekonder metabolit zearalenondur. • - Bu
mikotoksine en fazla domuzlar duyarlıdır. Sığırlar da
zaman zaman etkilenirler ancak kanatlılar üzerinde etkisi belirlenmemiştir.
Domuzlarda kısırlık, yavru atma ve hormonal bozukluklar meydana getiren toksin en fazla serin-soğuk iklimde
yetiştirilen tahıllarda görülür.
Buğday, pirinç, fasulye ve özellikle yem maddelerinde
görülür. Yemlerde 0.12 mg.kg-1 düzeyinde bulunduğunda kronik toksik etki meydana gelir. Ratlarda iskelet
oluşumunda eksiklikler ve düşük olayları gözlenir. İnsanlar
üzerindeki etkisine ilişkin bilgi bulunmamaktadır.
Patulin
Patulin bazı Penicillium, Aspergillus ve
Byssochlamys türleri tarafından oluşturulan bir mikotoksindir. Patulin en çok ; elma
suları, küflü ekmek ve diğer meyve sularında (üzüm, şeftali vb) bu küflerin çoğalması sonucu oluşmaktadır. Patulinin, antibiyotik özelliklerinin yanında
kanserojen, mutajen ve teratojen niteliklerinin olduğu da saptanmıştır.
Patulin’in dokularda ödem, hemoraji, bulantı ve kusma gibi belirtilere neden olması yanında muhtemel karsinojen
olduğu bildirilmektedir. SO2 ve C vitamini patulini parçalar. Ayrıca üzüm şırasının fermentasyonu sonucunda da patulin
parçalanmaktadır. Patulin asidik ortamlarda (pH 6’ya kadar) stabildir. Bu pH değerinde ısıya ̊karşı dirençli olup 125 ̊C’ye kadar bozulmamaktadır. Bu nedenle patulin özellikle meyve suyu gibi gıdalarda önem taşımaktadır.
Patulin oluşturan funguslar Penicillium,Aspergillus ve Byssochlamys cinslerine giren türlerdir.
Patulinin kimyasal adı anhidro-3-hidroksimetilen-tetrahidro-1,4- piron-2-karboksilik-
asittir. Patulinin kimyasal yapısı 1949 da aydınlatılmış ve doymamış lakton yapıda olduğu belirlenmiştir.
Akut toksik etkisi fare, rat, civciv, tavşan ve balıklarda görülür. Farelerde oral dozlarla alım sonucu toksisite; LD50=35 mg.kg-1, subkutan uygulamada 15-25 mg.kg-1 olarak belirlenmiştir.
Patulin hücrede solunum sistemine, kromozomlara ve membran üzerine olumsuz etkiler yapar. Makromoleküllerin sentezini inhibe eder, yüksek organizmada bağışıklık sistemini bozar, kas ve ekstremitelerde istem dışı hareketlere, titremelere, kontrolsüz reflekslere neden olur.
Patulin deri altı enjeksiyonu ile verildiğinde hayvanlar huysuzlaşır, nefes almakta zorlanır, deri altı dokularında, karında, göğüs boşluğunda su birikmesi olur. Böbrekte tıkanıklık, idrar yollarında dejenerasyon ve idrarda azalma görülür. Ciğerde su birikmesi iyice artar ve akut toksik etki ölümle sonuçlanır. Genel otopsi bulguları; dalak,karaciğer, akciğer ve böbreklerde kan toplanması, beyin ve akciğerde ödemler olarak belirlenmiştir.
Elma, armut, üzüm ve diğer meyveler, peynir, tahıl, depo hayvan yemlerinde bulunur.
Sitrinin
Sitrinin, 1931 yılında doğal antibiyotik maddeler üzerine yapılan bir
çalışmada Penicillium citrinum kültüründen izole edilmiştir (Frank, 1992).
Bazı Aspergillus, Penicillium (Krejci ve ark. , 1996) ve Monascus (Bragulat ve ark. , 2008; Li ve ark. 2012) türleri tarafından üretilen nefrotoksik bir mikotoksinler, Sitrinin üreten bazı küfler aynı zamanda okratoksin A (OTA) ve patulin mikotoksinlerini de üretebilmektedir. Sitrinin genellikle hasattan sonra uygun olmayan depolama koşullarında oluşur. Depolanan hububatların yanı sıra meyve, meyve ve sebze suları, şifalı bitkiler,
baharatlar ve bozulmuş süt ürünlerinde de bulunabilmektedir. Bunlar dışında Asya'da gıda boyası ve gıda takviyesi olarak kullanılan kırmızı fermente pirinçte de (RFR-Red Fermented Rice) arzu edilmeyen bir bulaşan olarak bulunmaktadır. Sitrinin ilk önce kuvvetli antibakteriyel etkisi nedeni ile antibiyotik olarak değerlendirilmiştir. ÖzellikleGram pozitif bakterilere karşı etkilidir. Ancak toksisite çalışmaları bu sekonder metabolitin, hayvanlarda böbrek kanallarında hasara neden olan bir
nefrotoksin olarak rol oynadığını göstermiş bu nedenle antibiyotik olarak kullanılmamıştır.
Penicillium ve aspergillus türleri tarafından üretilmektedir.
Kimyasal yapısı bir piran türevi olup benzopiran karbonikasittir.
Farelerde toksik doz LD50=35 mg.kg-1 - Tavşanlarda LD50=19 mg.kg-1 dir.
Sitrininin hedef aldığı organ böbreklerdir, burada suyun absorbsiyonunu engeller.
Sitrinine en çok mısır, pirinç, buğday, çavdar, arpa,
sorgum ve yer fıstığında rastlanır.
Mikotoksinlerin etkilediği organlar ve lezyonlar
1 MISIR
2
TOPLAMA
8
PAKETLEME
9
DEPOLAMA
12 PİŞİRME 11
SATIŞ 10
SEVKİYAT
5 PÜSKÜL AYIKLAMA 6
TANE AYIKLAMA 7
KURUTMA
4
FABRİKADA BEKLEME
3 TAŞIMA
TEHLİKE ANALİZİ – AKIŞ ŞEMASI
Kapalı kaplar
Akdeniz’in kıyı kesimi ve Güneydoğu Anadolu
Yağ (3,6) Tuz (<0,1)
TEHLİKE TANIMLAMA
TEHLİKE SINIF (B,F,K) LİMİT REFERANS AÇIKLAMA KONTROL ÖNLEMİ
ASPERGİLLUS PARASİTİCUS
BİYOLOJİK 0,36mg.kg-1
TÜRK GIDA KODEKSİ
Depolama esnasında uygunsuz nem ve
sıcaklıklarda bekletilmesi
Uygun ve nem sıcaklık koşullarında bekletme
FUSAİUM
MANİLİFORME BİYOLOJİK 3,6MG.KG-1 TÜRK
GIDA KODEKSİ
İklim
koşulları, aşırı sıcaklık veya kuraklık
Uygun zaman ve iklim
koşulları seçilmeli
B.
Thuringiensis EPHESTİA KUEHNİELLA
BİYOLOJİK
TÜRK GIDA KODEKSİ
Uzun süre depolama ve uygunsuz nem
miktarında bekletilmesi
Uygun koşullar
oluşturulması
TEHLİKE ANALİZİ
AŞAMA ADI
TEHLİKE OLASILI K
ŞİDDET DEĞER AÇIKLAMA SEÇİLEN KONTROL YÖNTEMİ
TOPLAMA
FUSARİUM MANİLİFORME
2 3 6
Uygun iklim koşullarında toplanılmaması
Aşırı sıcak veya aşırı kurak iklimde değil,ılıman iklimde toplanılması
KURUTMA
B. Thuringiensis EPHESTİA
KUEHNİELLA
3 4 12
Uygun ortamda kurutulmayıp, güve ve küf gibi zararlı
mikroorganizmala rın oluşması
Nem oranı sağlanıp uygun ortamda kurutulmalı.
DEPOLAMA ASPERİGİLLUS PARASİTİCUS
2 4 8 Uzun süreli
depolama,
uygunsuz nem ve sıcaklıkta
bekletilmesi
Uygun koşullar oluşturulması
KONTROL ÖNLEMLERİNİN SINIFLANDIRILMASI
Kontrol önleminin tehlike seviyesi ve oluşma olasılığı üzerine şiddeti yüksek midir? EVET
Kontrol önleminin uygulamasında hata oluşma olasılığı yüksek midir? HAYIR
Kontrol önlemi bu tehlike için son kontrol yöntemi midir?
EVET
Kontrol önlemi bu tehlike için oluşturulmuş tek kontrol yöntemi midir? EVET
Kontrol önlemleri tehlikeyi yok etmek veya gerçekleşme
olasılığını kabul edilebilir seviyelere indirmek için özellikle mi
tasarlanmıştır? EVET
AŞAMA TEHLİKE KONTRO L
ÖNLEMİ
KRATİK LİMİT
NE NASIL KİM SIKLIK KAYIT DÜZELTMELER
Kurutma
Depolama
B.
thuringiensis EPHESTİA KUEHNİELLA
ASPERİGİL LUS
PARASİTİC US
Dane nem içeriği % 15 altında tutulması
Depolama esnasında uygun nem ve sıcaklıkta bekletilmesi
>60 derecede 3 gün
>55 derecede 24 saat
Nem ve sıcaklık
Nem ve sıcaklık
Higrometr e ve termometr e
Higrometr e ve termometr e
Kurut mada n soru mlu işçi
Depo soru mlus u
Günde 2-3 kez
Günde 1-2 kez
Kayıt defteri
Kayıt defteri
Uygun nem içeriği
oluşturulması
Uygun koşullar oluşturulması
HACCP PLANI
Kaynaklar
https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/112372/mod_resource/content /0/M%C4%B0KOTOKS%C4%B0NLER-11-12.hafta.pdf
https://www.turkiyeklinikleri.com/article/en-mikotoksin-kaynakli-gida zehirlenmeleri- 80843.html
https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/t71.pdf
Http://www.mikrobiyoloji.org/TR/Genel/DosyaGoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH
=784&DOSYAISIM=210010320.pdf
Gıdalarda Mikotoksinler, Prof. Dr. Dilek HEPERKAN, Sidas Yayıncılık, (2014).
Ayaz, Aylin, and Mine Yurttagül. "Besinlerdeki Toksik Öğeler-II." Ankara Sağlık Bakanlığı Yayınları 727 (2012). https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/t70.pdf
https://www.gidabilgi.com/Makale/Detay/aflatoksin-nedir--1ee9ec
https://www.tarimorman.gov.tr/GKGM/Belgeler/Tuketici_Bilgi_Kosesi/E-Bultenler/04.pdf
https://silo.tips/download/yksek-lsans-tez-deniz-dner-gda-mhendislii-anabilim-dal-gda- mhendislii-program-ha
file:///C:/Users/Asus/Downloads/25mikotoksinler%20[Uyumluluk%20Modu]_89%20(1).pdf
Hazırlayanlar
Melissa RUMELİ 190501087
Seher SALMAN 190501105
Murat SOYLU 190501089
Münire KILIÇ 190501093
Müşerref KARADENİZ 190501095
Rabia UĞUR 190501097
Selin DÜRÜCÜ 190501107
Sena YARAN190501109