• Sonuç bulunamadı

Çivril Tarihi ve MİRYOKEFALON ZAFERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Çivril Tarihi ve MİRYOKEFALON ZAFERİ"

Copied!
46
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

19. YÜZYILDAN 20. YÜZYILA ÇİVRİL

Prof. Dr. Mithat Aydın177*

A. Giriş: Eskiçağdan Osmanlı’ya Çivril

Bugün 1.499 km2’lik yüz ölçümüyle Denizli’nin en büyük ilçelerinden biri olan Çivril; Denizli-Uşak karayolu üzerinde bulunmaktadır. Denizli’ye 96, Uşak’a 57 km mesafededir. İlçe merkezi kendi adıyla anılan ve etrafı dağlarla çevrili büyük ovanın içinde yer almaktadır. Ovayı kuzeydoğu-güneybatı yönünde geçen Büyük Menderes Nehri sulamaktadır. Çivril Ovasını doğudan Akdağ (2449 m), güneydoğudan Beşparmak Dağları (1307 m), kuzeyden Bulkaz Dağları (1990 m), batıdan ise Yala Dağı (1300 m) çevrelemektedir. Büyük Menderes’in çıkış yeri olan Işıklı Gölü burada -Akdağ’ın güneyinde- bulunmaktadır. Çivril Ovası güneybatıdan Baklan Ovası ile birleşip büyük bir havzayı meydana getirirken, Çivril-Baklan havzası olarak adlandırılan bu havza kuzeybatıdaki Seyitler Boğazı ile de Çal havzasına açılmaktadır. Baklan-Çivril Havzası’nın batı kesiminde 17 km’lik genişliğiyle Çal (Erenler) Havzası yer almaktadır. Bölge sahip olduğu doğal yollar ile doğu, batı, kuzeydoğu ve güneydoğudan dış dünyaya açılmaktadır.

Verimli topraklara ve su kaynaklarına sahip bulunan Çivril ve yöresinin tarihi Geç Neolitik döneme kadar gitmektedir. Çivril’e 5 km uzaklıkta olan Beycesultan, bölgenin en eski yerleşim yeri olarak tespit edilmiştir. Burada yapılan kazılarda elde edilen buluntular bölgedeki yerleşmenin M.Ö. 6000-5500 yılları arasına tarihlenen Geç Neolitik döneme kadar gittiğini göstermektedir. Bölgedeki yerleşme süreci Geç Kalkolitik (M.Ö.4000-3000) ve Erken Tunç (M.Ö.3000-2000) döneminde kesintisiz olarak devam etmiştir. Bölgede tespit edilen Pınar, Işıklı, Özdemirci, Sarıbeyli, Yassı, Karaca, Çatak, Yamanlar, Seraserli, Çandır, Çivril/

Yakacık, Gümüşsuyu, Beydilli ve Gürpınar Höyük gibi prehistorik yerleşmeler178 bu kültürel devamlılığın başlıca evrelerini oluşturmuştur. Yüzey çalışmaları, yörenin Yukarı Menderes kültür havzası içinde ve Göller yöresi ile ilişkili olarak gelişim gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu yerleşmelerden bazılarının boyut ve konum olarak öne çıkmaları bunların merkez konumunda olabileceklerini akla

Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalı, Kınıklı Yerleşkesi Pamukkale / Denizli, maydin@pau.edu.tr

178 Yusuf Kılıç, “Denizli Yöresinin Prehistorik Yerleşmeleri ve Yol Sistemi”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, Bildiriler 1, Ed: Ayfer Özçelik ve diğ., Pamukkale Üniversitesi Tarih Bölümü Yayınları, Denizli, 2007, s.16-17; W. M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası, Çev: Mihri Pektaş, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1960, s.19. Bugün Çivril ve yöresinde tespit edilen prehistorik yerleşmelerin dışında Ev Adası Höyük gibi bazı yerleşim yerlerinin Işıklı Baraj Gölü suları altında kalmış olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır. Eşref Abay, “Tarih Öncesi Dönemlerde Işıklı”, Eumenia, Şeyhlü-Işıklı, Ed:

Bilal Söğüt, Ege Yayınları, İstanbul, 2011, s.14.

103

(2)

getirmektedir.179 Nitekim Hitit-Arzava krallıkları arasındaki mücadelelerden bahseden Hitit yazılı metinleri M.Ö. 2. yılda Beycesultan’ın Arzawa krallıklarından birinin merkezi olabileceğine dair kuvvetli ipuçları vermektedir.180 Bu bakımdan Çivril ve yöresi sahip olduğu coğrafi ve stratejik konumuyla antik dönemin İç Anadolu ve Ege Bölgesi arasında eski bir kültür coğrafyası olarak önemini korumuş ve komşu kültürlerle temas halinde olmuştur.

Siyasi bağlamda Hitit yazılı belgeleri Çivril ve yörenin bilinen en eski sakinlerinin M.Ö. 2. bin yılda hüküm sürmüş olan Arzawalılardır. Arzawalılardan sonra Türk hâkimiyetine kadar bölge sırasıyla Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Büyük İskender, Selevkos, Galatia,181 Bergama, Roma ve Bizans idaresinde kalmıştır. Kuşkusuz bölge jeopolitik bakımdan Büyük İskender’den sonra Anadolu’da hâkimiyet kuran Selevkoslar döneminde önem kazanmaya başlamıştır.

Suriye/ Doğu Akdeniz merkezli Selevkoslar kuzey siyasetinin bir gereği olarak Menderes boyunca kaleler ve kentler inşa etmişlerdir. Laodikia bu siyasetin bir sonucu olarak kurulmuştur. Stratejik öneminin arttığı görülen Çivril bölgesi, Selevkoslardan ayrılıp bir grup insanın kurmuş olduğu Bergama Krallığı zamanında bir çatışma sahası olarak önem kazanmıştır. Zira bölgenin önemli merkezlerinden olan ve Bergama Kralı II. Attalos Phladelphus (M.Ö.159-139)’un kurmuş olduğu Eumenia kenti Bergamalıların bir askerî üssü iken bunun güney batısındaki Peltai (Çivil) Selevkosların idaresindeydi. Bölgedeki mücadelenin zamanla Bergamalılar lehine sonuçlandığı ve Çivril bölgesinin uzun süre Bergama Krallığı’nın güney sınırını teşkil ettiği tahmin olunmaktadır.182 Bu durum, Çivril bölgesinin sadece iktisadî kaynaklarıyla değil, aynı zamanda stratejik önemiyle kuzey ile güney, doğu ile batı arasında bir rekabet ve mücadele sahası olarak önemini devam ettirdiğini göstermiştir. Bu dönemde tespit edilen bir hieron bölgenin aynı zamanda bir sağlık merkezi olduğunu göstermiştir.183 Diğer taraftan Eumenia’nın Hıristiyanlığın ilk zamanlarında kutsal bir şehir hüviyetini alması Çivril ve çevresinin dinsel bakımdan da önemli bir coğrafya haline gelmesine neden olmuştur.

Çivril bölgesindeki Bergama Krallığı’nın hâkimiyeti M.Ö.1. yüzyılda el değiştirmiştir. Bölgenin yeni sahipleri Romalılar, siyasi bakımdan gerek Büyük İmparatorluk dönemi gerekse Doğu Roma İmparatorluğu dönemi dikkate alındığında Türk hâkimiyetine kadar burada uzun bir egemenlik dönemi yaşamıştır.

179 Abay, a.g.m., s.15. Hitit-Arzava krallıkları arasındaki mücadelelerden bahseden Hitit yazılı metinleri M.Ö. 2000 yılında Beycesultan’ın Arzava Krallıklarından birinin merkezi olabileceğine dair kuvvetli ipuçları vermektedir.

180 Bkz: Turgut Yiğit, “M.Ö. II. Binyılda Denizli ve Çevresi”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, Bildiriler 1, Ed: Ayfer Özçelik ve diğ., Pamukkale Üniversitesi Tarih Bölümü Yayınları, Denizli, 2007, s.11.

181 Yusuf Kılıç, “Eskiçağda Homa”, Eskiçağdan Cumhuriyet’e Homa [Gümüşsu] Tarihi, Ed: Mehmet Yaşar Ertaş, Süleyman Tüzün, Gümüşsu Belediyesi Yayınları, Isparta, 2009, s.22.

182 Kılıç, “Eskiçağda Homa”, s.22.

183 Bilal Söğüt, Celal Şimşek, “Çivril ve Çevresinde Arkeolojik Kalıntılar”, Dünden Bugüne Çivril Sempozyumu, (Eylül 2001), Bildiriler, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, 2002, s.286.

104

(3)

Bu dönemde Anadolu’nun M.Ö. 130/129 yılından itibaren Küçük Asya eyaletine bağlanmasıyla bölgedeki yerleşme Eumenia su kaynaklarının etrafındaki ovaya yayılmıştır.184 Bu ise bölgenin yerleşme ve iktisadî gelişimine güç katmıştır.

Özellikle Çivril çevresinde Flaviuslar zamanında (69-96) ciddi bir imar faaliyetinin gerçekleştiği açıktır.185 Dolayısıyla da İmparatorluk dönemi Çivril ve yöresinin askerî ve ticarî merkez olarak önemi artarak devam etmiştir. Açıktır ki burası Roma’nın Fırat’a ve Doğu Toroslara uzanan yol güzergâhı üzerinde bulunmakta idi.186 Eumenia, Peltai, Synnada, Kolossai, Aphrodisias ve Apameia gibi kentler bölgenin başlıca merkezleri durumunda idi. Bölgenin stratejik önemine binaen 6. Yüzyılda Sublaion (Homa), 8. yüzyılda Khonai kaleleri de inşa edilmiştir. İnşa edilen bu müstahkem mevkiler Anadolu’da önce Sasani, sonra da Arap İslam hücumlarına karşı savunma noktalarını oluşturmuşlardır.

Anadolu’daki Türk varlığı Selçukluların bölgeye gelmesinden önce kuzey Türkleri (Kimmer ve İskitlerle başlayıp devam eden boylar) yoluyla mevcut olmuş ise de Anadolu coğrafyasının siyasi hâkimiyetin mümkün kıldığı bir Türk yurdu haline gelişi 1071’deki Malazgirt Savaşı’nın sonucuyla ilgilidir. Türklerin sadece 4 yıl içinde Marmara’ya ulaşarak İznik’i başkent edinmeleri, savaşın sonucunun kapsamlı boyutlarını görmek için yeteri ölçüde ipucu vermektedir. 1081’de İmparator Komnenos’un Drakon çayını sınır kabul etmesi Anadolu’daki Türk hâkimiyetini kabul etmesi anlamına geliyordu.187 Çivril ve çevresinin Türk hâkimiyetine girişini de bu bağlamda ele almak gerekmektedir. Çaka Bey’e kadar götürülebilecek bu ilk fetihlerin, Türkmen iskân sahalarına bakıldığında -üç yönde- Karaağaç, Çardak ve Çal-Çivril hattında gerçekleştiği görülmüştür.188

1096’da başlayan ve ilk üçünün Anadolu üzerinden gerçekleştiği Haçlı Seferlerinin Türkleri Marmara ve Ege’den iç Anadolu bölgesine çekilmek zorunda bıraktığı bilinmektedir. Bu çerçevede 12. Yüzyıl başlarından itibaren Türklerin Haçlılar karşısında Çivril bölgesinden çekilmekle beraber bölgenin Türk akınlarının hedefi olmaktan kurtulmadığı anlaşılmıştır. Bununla beraber Türk varlığı açısından sadece Denizli-Çivril’in değil esas itibariyle bütün Anadolu’nun kaderini tayin edecek süreci görebilmek için iki büyük savaşı beklemek gerekecektir: Kazıkbeli (1147/1148), Miryokefalon (1176). Bunlardan Kazıkbeli Savaşı, Laodikeia’dan

184 Celal Şimşek, “Eumenia’nın Coğrafi, Tarihi ve Siyasi Yapısı”, Eumenia, Şeyhlü-Işıklı, Ed: Bilal Söğüt, Ege Yayınları, İstanbul, 2011, s.49.

185 Söğüt, Şimşek, a.g.m., s.280.

186 İlhan Erdem, “XII-XIII. Yüzyıllarda Çivril ve Yöresi”, Dünden Bugüne Çivril Sempozyumu, (Eylül 2001), Bildiriler, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, 2002, s.239.

187 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 3. Baskı, Boğaziçi Yayınları:174, İstanbul, 1993, s.62.

Osman Turan göre Selçukluların Sinop ve Antakya’yı mahalli yöneticilerden alışına Bizans’ın tepkisiz kalışı 1081 Anlaşmasının bir gereği olarak Anadolu’nun Türklere bırakılışının bir kabulü olarak değerlendirmek gerekmektedir.

188 Baykara, “Denizli Hakkında Tarihi ve Kültürel Temel Bilgiler”, Türk Kültür Tarihinde Denizli Sempozyumu, 27-30 Eylül 1988, Denizli Valiliği Yayınları, Denizli, 1898, s.13.

(4)

Antalya’ya doğru ilerleyen haçlı kuvvetlerinin bugünkü Tavas-Acıpayam- Serinhisar makasındaki geçitte önce 1147 sonlarında, sonra da 1148 Ocağının 7’sinde bozgunuyla sonuçlanmıştır. 17 Eylül 1176’daki Miryokefalon Savaşı ise Çivril şehir merkezinin 35 km doğusundaki Homa kasabasının yakınında bulunan Miryokefalon kalesi civarında cereyan etmiştir. Dolayısıyla Miryokefalon savaşı, Çivril bölgesinin 12. Yüzyıl son çeyreğinde Selçuklu- Bizans sınırında bir çatışma sahası olmasının çok ötesinde Anadolu’daki Türk varlığı için bir kader coğrafyası olduğunu göstermiştir. Çünkü Miyokefelon savaşı Haçlı Seferleriyle iç Anadolu’ya çekilen ve buradan da atılmak istenen Türklerin bu coğrafyada kalıcı olduğunu tescil etmiştir.

İmparator Manuel Miryokefalon’daki yenilgi ile Homa ve Eskişehir’deki tahkimatları yıkmaya söz vermişti. Homa’daki Soublaion tahkimatı yıkılmışsa da Eskişehir’deki istihkâmlarının yıkımı konusunda verilen söze sadık kalınmamıştır.

Bu nedenle Selçuklu-Bizans sınırındaki mücadele devam etmiştir. II.Kılıçarslan barış şartlarını yerine getirmek için 24.000 kişilik kuvvetle Atabeg’i Menderes Boylarına göndermiş, bu suretle Türk akınları Ege Denizi’ne kadar uzanmıştır.

Atabeg Menderes boylarındaki kaleleri tahrip etmiş, Tralles ve Antiokhia’yı almış ancak Sarayköy civarındaki savaşlarda ise hayatını kaybetmiştir. Çivril’in geleceğini belirleyen Çal ve Çardak civarındaki savaşlar da Bizans’ın bölgeden çekilmesine neden olacak sonuçlar doğurmuştur. Nitekim bu tarihlerde Denizli’nin doğu kısımlarında yerleşmeler başlamıştır. Selçuklu kuvvetlerinin 1185’ten itibaren Küçük Menderes vadisinde yapmış olduğu akınlar bölgenin Türk hâkimiyetine girişini hızlandırmıştır.189 3. Haçlı Seferi (1190) ve İznik Devleti (1204-1261)’nin kuruluşunu takip eden yıllarda Çivril’in de içinde bulunduğu bugünkü Denizli ve çevresinde mücadele keskinleşmiş olmakla beraber, II. Kılıçarslan’ın küçük oğlu I.

Gıyaseddin Keyhüsrev’e bırakılan bu bölge 1206’dan itibaren kesin olarak Türk hâkimiyetine girmiştir.190 Öyle anlaşılmaktadır ki I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in batıda Aydın’a kadar uzanan toprakları Homa ve Denizli’yi içine almaktaydı.191 1230 yılında Çardak Han’ın inşası 13. Yüzyıl ilk yarısında Menderes havzasının batıya doğru ticarî önemini artırdığını göstermiştir. Bu durum, Çivril’in Honaz vilayetine bağlı Eseddüddin Ayaz’ın idaresinde bulunduğuna hükmedilmiştir.192

13. Yüzyıl başlarında Denizli ve çevresinde kurulan Selçuklu hâkimiyeti, bölgedeki Türkmen yerleşmesinin de hız kazanmasına neden olmuştur. Çivril’i içine alan Denizli-Uşak-Çivril hattındaki Türkmen nüfus yoğunluğu kuşkusuz Kösedağ Savaşı (1243) sonrası Moğol etkisinden uzak bir saha olarak artmıştır. Selçuklu-

189 Tuncer Baykara, Denizli Tarihi, II. Kısım: 1070-1429, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1969, s.20-22.

190 Çivril ve çevresi 1211 yılına kadar Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından tayin edilen kayınpederi ve aynı zamanda bir Bizans aristokratı olan Mavrozomes tarafından yönetilmiştir.

191 Erdem, a.g.m., s.242.

192 Mustafa Daş, “Ortaçağ’da Homa ve Çevresi”, Eskiçağdan Cumhuriyet’e Homa [Gümüşsu] Tarihi, Ed:

Mehmet Yaşar Ertaş, Süleyman Tüzün, Gümüşsu Belediyesi Yayınları, Isparta, 2009, s.47.

106

(5)

İlhanlı döneminde Cimri Olayı, Keyhüsrev’in Karahisar, Sandıklı, Şuhud’a kadar gelip bölgeyi dolaşması gibi meydana gelen gelişmeler bölgenin ciddi bir Türkmen gücüne sahip olduğunu göstermiştir. Kösedağ savaşının açtığı Moğollar döneminde bölgenin idaresi Sahib Ata Fahreddin Ali’nin oğullarına ikta olarak verilmiştir.

Ancak Sahip Ata Oğulları yüzyılın son çeyreğinde Germiyan Oğulları karşısında vermiş oldukları mücadele sonucunda bölgedeki gücünü kaybetmişlerdir. Selçuklu Devleti’nin çözülüş sürecini yaşadığı bu dönemde bölgede merkezi Kütahya olan Germiyan Türkmenleri etkinliğini göstermiştir. Zaman zaman Moğol/İlhanlı kuvvetleriyle çarpışan Germiyanlıların hâkimiyet sahası Camiü’d- Düvel’e göre Kütahya merkez olmak üzere Uşak, Gediz, Armutlu, Gököyük, Selendi, Kula, Tavşanlı Banaz, Işıklı, Baklan, Tonuzlu, Honaz, Dazkırı, Geyikler, Eşme, Homa, Eğrigöz (Emed), Simav, Şeyhli gibi kazaları kapsamaktaydı.193 Bu dönemde Çivril bölgesinde kuvvetli bir şekilde Türkmen babalarının ve dervişlerinin faaliyetlerine tesadüf edilmiştir. Nitekim 13. Yüzyılın Çivril-Çal hattındaki Habib-i Acemî, Bekçesultan (Beycesultan), Habib Hoca, Mahmud Gazi gibi zaviyeler194 bölgedeki Türk yerleşmelerinin güçlü ve kalıcı bir karaktere sahip olmuş olduğunu göstermiştir.

Germiyanlıların kuzeyde Çivril ve çevresine hükmettiği 14. Yüzyıl başlarına gelindiğinde bugünkü Denizli şehrinin bulunduğu ova İnanç Oğullarının elindeydi.

Onların batısında Aydın Oğulları, güneyinde ise Tavas, Menteşe ve Hamit oğulları bulunmaktaydı. Germiyan Oğullarının İnanç oğullarından Denizli’yi alarak sınırlarını güneyde Menteşe Beyliği sınırlarına kadar uzatması 1366 yılını bulmuştur. Denizli ve çevresindeki Germiyan hâkimiyeti Yıldırım Bayezid’in 1390 yılında Germiyan topraklarını ilhakına kadar devam etmiştir. Ancak Ankara Savaşı’nın Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle sonuçlanması ilhak edilen Türkmen Beyliklerinin yeniden ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çerçevede Emir Timur, kendisine iltica etmiş olan Yakup Çelebi’ye bütün Germiyan topraklarını geri vermiştir. Bununla beraber Yakup Çelebi Fetret Dönemi’nde Karamanoğullarına karşı Mehmed Çelebi ile birlikte hareket edip onun yüksek hâkimiyetini tanımıştır.

Yakup Çelebi bağlılığını Mustafa Çelebi isyanından sonra

II. Murad’a da göstermiştir. 1429’da ölümüyle, bundan iki sene önce bizzat Sultan Murad’la görüşerek vasiyet etmiş olduğu üzere, topraklarını Osmanlı Devleti’ne bırakmıştır. Böylece Germiyan hâkimiyetindeki Çivril ve çevresi de ikinci defa bir daha elden çıkmamak üzere Osmanlı idaresine girmiştir.

193 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, 4. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1988, s.40-41.

194 Turan Gökçe, “XVI. Yüzyılda Şeyhlü Zaviyeleri Üzerine Bazı Tespitler”, Uluslararası Denizli ve Yöresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, s.152.

(6)

B. Osmanlı İdaresi’nde Çivril 1. Çivril’de Yönetim

Çivril Osmanlı yönetimine girdikten sonra idarî bakımdan Kütahya Sancağı’nın Şeyhlü kazasına bağlanmıştır. 1466 tarihli arşiv belgesinde Şeyhlü’den

“Ta‘allukât-u Şeyhlü” olarak bahsedilmiş ve 85 çiftliğe sahip olduğu belirtilmiştir.195 15. Yüzyıl sonlarından itibaren bir kaza merkezi olarak zikredilen Şeyhlü geniş bir sahayı kapsamaktaydı. 1520 tarihli deftere göre Şeyhlü, Donuzlu’nun da aralarında bulunduğu 12 kazadan biri idi.196 Ancak 16. Yüzyıl sonlarından itibaren Şeyhlü kazasının nüfus bakımından yoğunlaşması ve nahiyelerin kaza statüsü almasıyla büyük kazaların parçalanması sürecine girilmiştir. Bu çerçevede Bekilli, Çal ve Baklan’ın müstakil kaza statüsü almasıyla Şeyhlü kazasının sınırları da hemen hemen bugünkü Çivril ilçesi sınırlarına çekilmiştir.197 Ne var ki, Şeyhlü kazasının gelişiminin takip edilebildiği 15 ve 16. Yüzyıllarda İcmal Tahrir Defterleri ile Vakıf Tahrir Defterlerinde Çivril adına tesadüf edilmemektedir.198

Çivril, Avarız defterlerine göre 17. Yüzyılda Şeyhlü kazasının nüfus bakımından büyüyen bir yerleşim yeri olduğunu göstermiştir. 1623’te 19 nefer ile İğdir (30), Şehr-i Harhor (24), Aşağı Yaka Somak (20) köylerinden sonra büyüklük bakımından Haydan ile birlikte dördüncü sırada bulunmaktaydı. Bu bize Çivril köyünde yaklaşık 100 kişinin yaşamış olduğunu göstermektedir ki bu kaza nüfusunun %3,2’ne tekabül etmekteydi. 1678 verilerine göre ise Çivril’deki nefer sayısı 38’e çıkmıştır. 55 yıl içinde meydana gelen %100’lük bu artış, yüzyılın ilk yarısındaki verilerle kıyaslandığında Çivril’in nüfus artışının kaza ortalamasının üzerinde olduğunu göstermektedir. Bu ise Çivril’in Şeyhlü kazasının kalabalık köylerden biri olduğunu ve geliştiğini ortaya koymuştur. Yine 1678 kaydında Çivril’de iki kadı (muhtemelen kadılardan birinin emekli, ya da başka bir kazanın kadısı olduğu), bir hatip, bir şeyh unvanı taşıyan askeri sınıfa mensup kimseler ikamet etmekteydi.199 Bu durum Çivril’in kaza içindeki yerleşim yerleri arasında gelişmişlik açısından sahip olduğu konuma ilişkin bir ipucu vermektedir.

195 Mümtaz Başkaya, Denizli Adının Anlamı ve Çivril İlçesi’ndeki Bazı Yer Adlarının Tarihsel Gerçekleri, . Baskı, Bilal Ofset, Denizli, 2008. s.61.

196 1520 defterine göre Kütahya Sancağı’na bağlı kazalar şunlardı: Kütahya, Gedus, Egrigöz, Küre, Simav Kula, Uşak, Donuzlu, Şeyhlü, Homa, Geyikler, Honaz. 1530 tarihli İcmâl Defteri’nde Kütahya Sancağı’na bağlı kaza sayısı 9’a düşmüştür. Ortaya çıkan yeni duruma göre bahsi geçen 9 kaza şunlardı: Kütahya, Lazıkiyye, Şıhlu (Şeyhlü), Uşak, Eğrigöz, Simav, Honaz, Küre ve Selendi, Küre ve Homa. Turan Gökçe, XVI ve XVII. Yüzyıllarda Lâzıkıyye ( Denizli) Kazası, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2000, s.49-50.

197 Turan Gökçe, “XVI. Yüzyılda Şeyhlü Zaviyeleri Üzerine Bazı Tespitler”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, Bildiriler 1, Ed: Ayfer Özçelik ve diğ., Pamukkale Üniversitesi Tarih Bölümü Yayınları, Denizli, 2007, s.152, 153.

198 Mehmet Ali Ünal, “XVI. Yüzyılda Çal Yöresine Ait Bilgiler”, 21. Yüzyıla Girerken Geçmişten Günümüze Çal Yöresi Baklan, Çal, Bekilli, Ed: Bülent Topuz, Raşit Urhan, Mehmet Ali Gülel, Çal Yöresi Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Yayın:3, Denizli, 2007, s.216.

199 Mehmet Yaşar Ertaş, “Avarız Defterlerine Göre XVII. Yüzyılda Şeyhlü (Işıklı) Kazası”, Eumeneia, Şeyhlü- Işıklı, Ed: Bilal Söğüt, Ege Yayınları, İstanbul, 2011, s.286-288.

108

(7)

Çivril gelişimini 18. ve 19. Yüzyıllarda da devam ettirerek bir cazibe merkezi haline geldiğini göstermiştir. Zira söz konusu yüzyıllarda tespit edilen vakıf kurumları da bunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Hurufat Defterlerine göre 19. Yüzyıl başlarına gelindiğinde Çivril beş mahalleden oluşan büyük bir köy mahiyetindedir. Bu mahalleler, 19. Yüzyıl boyunca varlığına tesadüf ettiğimiz ve geliştiğini gördüğümüz Yukarı, Aşağı, Orta, Çatlar ve Hamam’dır. Diğer taraftan vakıf eserleri bakımından Çivril’de bu tarihlerde 1 cami, 12 mescit, 3 mektep, 2 zaviye bulunmaktaydı. Bu veriler Çivril’in Şeyhlü kırsalında en büyük yerleşim yeri olduğunu göstermiştir. Söz konusu kurumlara ilişkin kayıtlara bakıldığında 16.

Yüzyıl sonlarından itibaren bölgenin gelişerek büyüdüğü ve gelişiminde süreklilik görüldüğü anlaşılmıştır. Çivril’deki Vakıf eserlerine dair kayıtlara bakıldığında en eski kayıt Şeyh Sinan ya da Sinan Efendi Camisi ile Hızır Çelebi Mescidi’ne ait olup Hicri 1103 (1691/1692) tarihlidir. Çivril’in demografik, sosyal, kültürel ve hatta iktisadî kodlarını ve gelişimini görmek açısından buradaki vakıf eserlerini belgelere yansıyan kayıt tarihleriyle birlikte şu şekilde sıralayabiliriz: Cami: Şeyh Sinan/Sinan Efendi (1691/1692). Mescitler:200 M1 (1701/1702), M2 (1798/1799), M3 (1828/1829), Hızır Çelebi (1691/1692), Rıdvan Çavuş (1701/1702), Şeyh Nurullah (1704/1705), Seyyid Şaban (1710/1711), Osman Dede (1715/1716), Ebubekir (1721/1722), Ahali (1778/1779), Kara İmam (1788/1789), Hüseyin Efendi (1800/1801). Mektepler: Seyyid Mustafa (1770/1771), Hüseyin Efendi (1800/1801), Hacı Musa oğlu Ali (1833/1834). Zaviyeler: Mükrimin (1794/1795), Şeyh Habib-i Acemî (1706/1707).201

Çivril, 19. yüzyıl boyunca gelip büyümüştür. Süreç aşağıda üzerinde durulacağı üzere beldeyi 19. Yüzyıl sonlarında demografik, iktisadi, ulaşım ve stratejik önemi dolayısıyla nahiye merkezi haline taşıyacaktır. Temettuat Defterlerinde süreci takip edebilecek veriler bulmak mümkündür. 1844 tarihli Temettuat Defteri, -yüzyılın başlarında beş olan- Çivril’deki mahalle sayısının sekize çıktığını göstermiştir. Bugün de isimlerinin yaşadığını gördüğümüz bu mahalleler şunlardır: Aşağı, Camii-i Kebir, Çarşı, Çatlar, Hamam, Nadirler, Orta, Üyük. Bu tarihte Çivril’in nüfusu 1.450-1.475 aralığında tahmin olunmaktadır.

Nüfus dağılımına bakıldığından Camii-i Kebir (250-258), Çarşı (206-230), Üyük (225-234) tahmini nüfusu 200’ün üstünde olan mahallelerdi. Orta (90-98) ve Aşağı

200 Hurufat Defterlerinde hakkında bilgi bulunup ismi belirtilmeyen üç Mescit M1 (Mescit 1), M2, M3 şeklinde kodlanmıştır.

201 Yasemin Beyazıt, “XVIII.-XIX. Yüzyıllarda Şeyhlü Kazası ve Vakıf Kurumları”, Eumeniea, Şeyhlü-Işıklı, Ed: Bilal Söğüt, Ege Yayınları, İstanbul, 2011, s.316-318.

(8)

(105-116) mahalleler ise nüfusun seyrek bulunduğu yerlerdi.202 Diğer taraftan 1844’te Çivril’de 30’a yakın meslek tespit edildiği gibi iktisadî yaşamın temel olarak tarıma dayandığı görülmüştür. Bu durumu toplanan hasılatın %70’nin tarıma ait olması (%5,9’nun hayvancılık, %24,1 diğer) ortaya koymaktadır.

Temmettuat verileri göstermektedir ki 19. Yüzyıl ilk yarısında Çivril köy statüsünde görünmekle birlikte nüfusu, mahalle sayısı, meslek kolları, orta büyüklükteki ziraî ve hayvansal işletmeleriyle bir kasaba hüviyetindedir.203

2-Çivril’in nahiye Merkezi Haline Gelişi

19. Yüzyıl sonlarına doğru Çivril sahip olduğu coğrafî konumu, tabii, demografik, iktisadî potansiyeli ve gelişimi ile devletin bölgedeki yönetim organizasyonunda önemli bir merkez haline gelmiştir. Bölgedeki idarî ve askerî ihtiyaçlar da bu durumu zorunlu kılmaktaydı. Bu bakımdan idarî olarak köy statüsünde olan Çivril’in nahiye merkezi haline getirilmesi idarî mercilerde ve halk arasında konuşulmaya başlanmıştır. Daha doğrusu nahiye merkezinin Şeyhlü’den Çivril’e nakledilmesi tartışılmaya ve talep edilmeye başlanmıştır. 18 Ekim 1890 tarihinde Hüdavendigar Vilayetinde mesele ele alınıp Dâhiliye Nezaretine gönderilen tahriratta Çivril’in nahiye merkezi olmasını elzem kılan gerekçeler mevcut nahiye merkezi Şeyhlü ile mukayese edilerek farklı boyutlarıyla izah edilmiştir. Bir kere Şeyhlü nahiyesinin havası ve suyunun elverişsizliği devlet işlerinin aksamasına neden olacak ölçüde büyük bir sorun teşkil etmekteydi.

Denildiğine göre nahiyenin “vehâmet” ölçüsündeki hava ve suyunun buradaki görevli memurların zamanının büyük bir kısmını hastalıkla geçirmesine neden olmaktaydı. Bu ise “muamelat-ı resmiye ve umûr-u mühimme-i tahsiliye ile zabt ve rabt-ı memleket sektedar olmasına” neden olmaktaydı. Oysa Çivril havası ve suyu

“latif” olan bir yerdi. Diğer taraftan Şeyhlü’den büyük bir yerleşim yeri olan Çivril, haftada bir kez toplanan pazarı, birçok dükkânı, han ve hamamı ile “adeta kaza şeklinde bir karye” durumundaydı. Bu sıralarda Aydın Demiryolu buraya uzatılmakta, büyüklüğü ve bulunduğu yerin önemi nedeniyle burada bir askerî depo inşa edilmek istenmekteydi. Dolayısıyla hükümet nazarında hüsn-ü idare ve emniyet bakımından Çivril’in nahiye merkezi haline getirilmesi “pek muktezî”

görülmekteydi. Diğer taraftan Şeyhlü’deki hükümet merkezi oturulamayacak düzeyde yıkık iken Çivril’de bir hükümet konağının inşasına Çivril halkı söz vermişti. Önemine binaen Hüdâvendigâr Vilayet Meclisi’nin Dâhiliye Nezareti’ne

202 1844 tarihli Temettuat Defteri’nden hareketle Çivril’in nüfusuna ilişkin veriler mahallelerine göre şu şekilde verilebilir: Aşağı M. Erkek Nüfus (EN): 51, Aile Reisi (AR):21, Tahmini Nüfus Aralığı (TNA):105 -116;

Camii-i Kebir-EN:129, AR:50, TNA:250-258; Çarşı-EN:103, AR:46, TNA:206-230, Çatlar-EN:75, AR:32, TNA:150-160, Hamam-EN:114, AR:39, TNA:195-228, Nadirler-EN:93, AR:40, TNA:186-200, Orta-EN:49, AR:18, TNA:90-98, Üyük-EN:117, AR:45, TNA:225-234. Selahittin Özçelik, “Temettuat Defterlerine Göre 1844 Yılında Çivril’de İktisadî ve Sosyal Hayat”, Dünden Bugüne Çivril Sempozyumu (Çivril: Eylül 2001), Bildiriler, Ankara, Kasım 2002, s.202.

203 Özçelik, a.g.m., s.201-226.

110

(9)

göndermiş olduğu 6 Teşrin-i evvel 1306 (18 Ekim 1890) tarihli mazbatanın metni şöyledir:

“Devletlü efendim hazretleri, Karahisâr-ı Sâhib Sancâğı’nda kâ’in Sandıklı kazâsına muzâf Şeyhlü nâhiyesinin hükümet merkezi olan Şeyhlü mevki‘inin vehâmet-ı âb ve havâsı mülâbesesiyle memûrîn-i mevcûde ekser evkâtını hastalıkla imrâr eylemelerinden nâşi mu‘âmelât-ı resmiye ve umûr-u mühimme- i tahsiliye ile zabt ve rabt-ı memleket sektedâr olduğuna ve Çivril karyesinin âb ve havâsı latîf olduğundan başka zaten Şeyhlü’den cesîm olmakla beraber haftada bir def‘a bâzârı ve birçok dekâkîn ile hân ve hamâmı müştemil adeta kaza şeklinde bir karye olub husûsuyla şu aralık Aydın Temüryolu’nun oraya imtidâd ile muvakkıf ittihâz olunmasından dolayı mu‘âmelâtı tevessü‘ ederek cesâmet ve ehemmiyet-i mevki‘iyesi hasebiye cihet-i askeriyeden bir debo inşâsı dahi tasavvur edilmesine ve şimendüfer münâsebetiyle mechûlü’l-ahvâl bir takım eşhâsın âmed-şüdü (gidip gelme) tabi‘i bulunmasına nazaran karye-i mezkûrenin hüsn-ü idâre ve inzibâtı hemişe hükümetin pîş -nazarında bulunmak üzere Şeyhlü Nahiyesi hükümetinin oraya nakl ve ikâmesi hâlen ve maslahaten pek muktezî görünmüş ve Şeyhlü’deki hükümet konâğı zaten oturulamayacak derecede mâ’il -i inhidâm olub mezkûr Çivril karyesine yapılacak hükümet konâğının inşâsının ise ahâli tarafından söz verilmekde bulunmuş idüğinden bahsle ol vechle emr-i nakle müsâ‘ade istihsâli livâ ve kazâ-i mezbûr meclisi idâresi mazbatalarında beyân ve inbâ olunmasıyla meclis-i idâre-i vilâyete bil-havâle suret-i iş‘âr muvâfık-ı nefsü’l-emr olduğundan olvechle ifâ-yı muktezâsı husûsunun cânib-i ali-i nezaretpenâhîlerine izbârı ifâde olunmağın muktezâsının ikâ ve emr ve inbâ buyurulması bâbında emr ve fermân hazret-i men lehü’l-emrindir. Fî 4 Rebiülevvel 308 ve fî 6 Teşrin-i evvel 306. Hüdâvendigâr Vilâyeti Vâlisi”204 Mazbatada da belirtildiği gibi fizikî ve beşerî avantajlarıyla gerçekte bir kaza hüviyetinde olan Çivril’in bölgede devlet işlerinin görülmesinde bir idare merkezi olarak addedilmesi zorunlu hale gelmiştir. Bunda nasıl ki Çivril’in sahip olduğu elverişli konumu önemli olmuşsa, aynı zamanda mevcut nahiye merkezi Şeyhlü’nün de bunun aksine sahip bulunduğu dezavantajlı durum etkili olmuştur.

Bu bağlamda nahiye merkezinin Şeyhlü’den Çivril’e nakledilmesi talebi Şûrâ-yı Devlet’e intikal etmiş, uygun görülen söz konusu talep 18 Kasım 1891 tarihli Mazbata ile Meclis-i Mahsûs’a tevdi edilmiştir. Şûrâ-yı Devlet Mazbatasında Çivril’in “âb ve havâ ca latif” ve “Şeyhlü’den cesîm olmakla beraber Aydın Temüryolu’nun oraya kadar temdîdi ile istasyon inşâ olunması” tekrarlanırken ayrıca Çivril’in –aşağıda ele alınacağı üzere- tabur merkezi oluşu ve buna istinaden bir askerî deponun burada inşa edilmesine karar verilmiş olması önemli bir faktör olarak görülmüştür.205 Bu noktada belirtmek gerekir ki Çivril’in nahiye merkezi

204 BOA., ŞD., 1549/52, 02.04.1308 (15 Kasım 1890).

205 BOA., DH.MKT., 1955/47, 04.11.1309 (31 Mayıs 1892).

111

(10)

haline gelişinde askerî makamların görüşü belirgin bir rol oynamıştır. Bu bakımdan 22 Eylül 1892 tarihinde Seraskerlik’ten görüş istenmiştir. Askerî cenahtan serdedilen görüşe göre “Çivril karyesinde hey’et-i hükümetin bulunmaması ora tâbûru ‘umûr ve mu‘âmelâtnı işkâl etmekte (güçlendirmekte)” idi. Bu nedenle de Çivril’in resmî işleyiş ve işlemler için askerî bakımdan da nahiye merkezi olması zorunlu görülmüştür.206 Dâhiliye Nezareti, Hüdâvendigâr Vilâyeti’nden gönderilen ve nahiye merkezinin Çivril’e “nakli lüzûmu”na dair askerî görüşü içeren tezkire hakkında Sadaret’e 22 Kasım 1892 tarihinde bilgi vermiştir.207

Nahiye merkezinin Çivril’e nakledilmesi yönündeki talebin gündeme gelip sürecin mevcut nahiye merkezi Şeyhlü aleyhine işlemeye başlaması Şeyhlülerin tepkilerini de beraberinde getirmiştir. Şeyhlü ileri gelenlerinin (eimme ve muhtârânının) Vilayete sundukları arzuhâlde “Çorbacıoğlu Hacı Osman Ağa’nın vukû‘ bulan teşebbüsâtı üzerine Nahiye merkezinin Çivril karyesine nakl edileceği mesmû’ları olduğundan öteden beri karye merkezi olan beş yüzü mütecâviz hâne ve sâireyi müştemil bulunan Şeyhlü karyesinin ezher cihet merkez-i ittihâziye kabiliyeti bulunduğundan bahisle merkezin kemâ- kân (eskisi gibi) orada ibkâsı (bırakılması)”

istenmiştir.208 Burada iki hususun açıklanmasında yarar vardır. Birincisi “mesmû‘ ” ibaresi Şeyhlü’nün nahiye merkezi olarak fiilen konumunu devam ettirdiğine işaret etmesidir. Burada arzuhalin tarihini tespit edememekle beraber Dâhiliye Nezareti’ne gönderilmesi 27 Mart 1893, gereği için Dâhiliye Nezareti’nden Hüdavendigar Vilayeti’ne yazılması ise 10 Nisan 1893 tarihlidir. Yani arzuhalin tarihi Çivril’in nahiye merkezi olmasına karar verilmesinden sonradır. Bu durum kararın hemen icra edilmediği, bir süre daha –muhtemelen bir kaç ay- nahiye idare heyetinin Şeyhlü’de bulunmaya devam ettiğini göstermektedir. Zira tahrirattaki arzuhalin

“mündericâtına nazaran icâbının icrâ ve inbâsına himem-i ‘aliyye-i dâverîleri derkâr buyurulmak” ifadesi bunu desteklemektedir. İkinci ise “Çorbacıoğlu Hacı Osman Ağa’nın vukû‘ bulan teşebbüsâtı” bahsidir. Burada Şeyhlü ileri gelenlerinin nahiye merkezinin Çivril’e taşınmasına dair şikâyetlerine gerekçe oluşturan Çorbacıoğlu Hacı Osman Ağa’nın ahali arasında sorun teşkil etmesi şu şekilde olmuştur. Çivril’de inşa olunacak askerî depo için ihtiyaç duyulan parayı ahali namına Çorbacızade Osman Ağa ödemiştir. Osman Ağa vermiş olduğu parayı ahalinin vergilerinden mahsuben %12 faizle toplamaya çalışmıştır. Vergiye karşılık ahaliden topladığı zahireyi piyasa fiyatının yarısı derecesinde almak istemiş, denildiğine göre karşı çıkanları da darp ve tahkir etmiştir. Şeyhlü eşrafına göre Işıklı’da yapılması taahhüt edilmiş deponun Çivril’de yapılmasına karar verilmesinde Osman Ağa’nın bu hareketleri etkili olmuştur.209

206 BOA., BEO., 118/8803, 18.05.1310 (08 Aralık 1892).

207 BOA., DH.MKT., 2026/12, 09.05.1310 (29 Kasım 1892).

208 BOA., DH.MKT., 11/36,23.09.1310 (05 Aralık 1894).

209 Bkz: BOA., BEO., 119/8918, 21.05.1310 (11 Aralık 1892).

112

(11)

Osman Ağa’ya isnat edilen “mezalim ve taaddiyat” tahakkuk etmemişse de Şeyhlü-Çivril arasındaki nahiye merkezi tartışmalarına gerekçe oluşturacak konulardan biri olmuştur.

Nahiye merkezinin Çivril yerine tekrar Şeyhlü’ye alınması yönündeki talep tartışmaların 1894 sonbaharına kadar devam ettiği anlaşılmaktadır. Söz konusu tartışmalara Dâhiliye Nezâreti’nin Hüdavendigar Vilayeti’ne gönderdiği 12 Eylül 1894 tarihli yazı son vermiştir. Bu yazıda daha önce Çivril’in nahiye merkezi haline gelişinde sahip olduğu avantajlar vurgulandıktan ve ilgili İrade’ye atıf yapıldıktan sonra “nahiye merkezinin zikrolunan Şeyhlü kasabasına i‘âneten nakline mahall görülememesine mebnî keyfiyetin ashâb-ı istid‘âya tefhimi” istenmiştir.210

3. Çivril (Şeyhlü) Nahiyesinde Yönetim

Çivril nahiyesinin idarî serüvenini ele alırken şu hususun altının çizilmesi gerekmektedir. Osmanlı belgelerinde Hicri 1310 / Rumi 1308 (Miladi 1892)’den sonra nahiye ismi olarak Şeyhlü adının kullanıldığı görülmüştür. Bu tanımlamayı nahiyenin idare merkezinin Şeyhlü beldesinin olduğu anlamında ele almamak gerekmektedir. Burada Şeyhlü artık önceden olduğu gibi hem bir yerleşim yeri hem de nahiyeye adını vermiş bir idare merkezi değildir. Şimdi Şeyhlü idarî bakımdan nahiyenin ismi olarak kullanılmaya devam etmiştir ancak idare heyetinin bulunduğu Çivril’in karşılığı olarak. Bir başka deyişle Şeyhlü Nahiyesi, Çivril Nahiyesi’nin karşılığı olarak telaffuz edilmiştir. Bunu arşiv belgelerinde açıkça görebilmekteyiz.

Örneğin; Hicri 1316 (1898/1899) Hüdâvendigâr Vilâyet Salnâmesinde “Şeyhlü Nahiyesi”ne dair verilerin sunulmasından sonra “merkez nahiye Sandıklı’ya dokuz saat mesâfede kâin Çivril karyesidir” notu düşülmüştür.211 H. 1324 (1906/1907) tarihli Hüdavendigâr Vilayet Salnâmesi’nde nahiyeden “Şeyhlü nâm-ı diğerle Çivril nâhiyesi” olarak bahsedilmiştir. Nahiyedeki demiryolu istasyon

210 BOA., DH.MKT., 282/9, 12.03.1312 (13 Eylül 1894). Bazı çalışmalarda Çivril’in bir süre nahiye merkezi kaldıktan sonra yeniden eski statüsüne (köy statüsüne) döndüğü, bir başka deyişle Şeyhlü’nün 1894’te yeniden nahiye merkezi haline geldiği belirtilmektedir. Bu görüş tümüyle yanlıştır. Çünkü Çivril nahiye merkezi haline geldiği 1892 yılından itibaren hep nahiye merkezi olarak kalmıştır. Bu yanlışlık burada bahsi geçen belgenin yanlış okunmasından kaynaklanmış olup yapılan yanlışlık tekrarlanıp durmuştur. Söz konusu yanlışlık ise “mahall görülememesine”

ibaresinin olumlu olarak okunmuş olmasından kaynaklanmıştır. Oysa bu ibare yanlış okumaya yer bırakmayacak ölçüde açık yazılmıştır. Bahsi geçen tahriratta Çivril’in nahiye merkezi olarak kalmasının gerekliliği ve öneminin nasıl ifade edilmiş olduğunu görmek için metnin olduğu gibi verilmesi doğru olacaktır:

“Hüdâvendigâr Vilâyet-i Celilesine, Şeyhlü kasabasından Çivril’e nakl olunan nâhiye merkezinin kemâ-fi’s-sâbık (eskisi gibi) Şeyhlü kasabasına nakli hakkında kasaba-i mezkûre ahâlisi tarafından rikâb-ı hümayûn-u mülûkâneye takdim olunan ‘arz-ı hâl Şûrâ-yı Devlet’e lede’l-havâle mezkûr Şeyhlü kasabasını vehâmet-i âb ve havâsı ve tensikât- cedide-i ‘askeriye icâbınca Çivril’de bir debo ve emâkin-i askeriye inşâsı takarrür etmesi ve mahall-ı mezkûr Aydın şimendifer hattının güzergâhı bulunması mülâsebesiyle (dolayısıyla) merkez nâhiyenin oraya nakli muktezâsına irâde - i seniyye-i hazret-i hilafetpenâhiden bulunduğu sabk eden iş‘âr-ı sâmiye cevaben taraf-ı ‘âli-i asfânelerinden iş‘âr kılınmasına ve şu hâlde nâhiye merkezinin zikr olunan Şeyhlü kasabasına i‘âneten nakline mahall görülememesine mebnî keyfiyetin ashâb-ı istid‘âya tefhîmi tezekkür kılındı. 22 Ağustos 310 (3 Eylül 1894) tarih ve 1720 numrolu tezkire-i sâmiye-i sadaretpenâhîde izbâr kılındığından mucebince icrâ-yı icâbına himem.

(Tesvidi Tarihi: 27 Ağustos 1310/8 Eylül 1894. Tebyizi Tarihi: 31 Ağustos 1310/12 Eylül 1894)”

211 Hüdavendigâr Vilayeti Salnamesi (HVS)-1316, s.376.

(12)

ve ambarlarından söz edilirken de açık bir şekilde nahiyeye “Çivril Nahiyesi”

denilmiştir.212 1325 (1907/1908) senesi Vilayet Salnâmesi’nde vilayetin kasaba ve köylerin tabi oldukları kaza, nahiye ve hane bilgileri verilirken Çivril’in karşısına “Şeyhlü Nâhiyesi merkezi” notu düşülmüştür.213 Yine Karahisâr-ı Sâhib Fırka Kumandanlığı’nın 13 Mart 1901 tarihli yazısında Şeyhlü Nahiyesi’nden “Şeyhli nâm-ı diğer Çivril nahiyesiyle…” , “nâhiye-i merkûmenin merkezi olan Çivril…” şeklinde söz edilmiştir.214

Özetle salnamelerde Çivril Nahiyesi, genel olarak Şeyhlü adıyla zikredilmişse de bazen doğrudan doğruya kendi ismiyle anılmıştır. Benzer durum muhtelif yazışmalarda görülmektedir. 1899 Martında meydana gelen adlî bir mesele dolayısıyla nahiyeden Çivril Nahiyesi olarak söz edilmiştir.215 1902 senesinde

“Çivril Nahiyesi” Ahmet Efendi’nin Mürûr Şube Kâtipliği tayin işlemlerine konu olmuştur.216 Kuşkusuz bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.217 Dolayısıyla da (1892’den itibaren) nahiye idaresinden bahsederken muhtelif kaynaklarda nahiyenin Şeyhlü olarak zikredilmesi Çivril’in nahiye merkezi olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Önceki gibi “Şeyhlü” nahiye adı olarak kullanılmaya devam etmiştir ama bu defa nahiye idare merkezi olan Çivril’in yerine kullanılmıştır.

Nahiye merkezinin 1311 (1893) yılının ilk yarısında taşındığını düşündüğümüzden Çivril’deki idari yapıyı da bu tarihten itibaren ele almayı uygun gördük.

Şeyhlü Nahiyesi’nin idare merkezinin Çivril’e nakledildiği Hicri 1311 (1893) yılında nahiye Müdürü Hasan Rıza Efendi idi.218 Sonraki nizamnamelere esas teşkil edecek 1871 Vilayet Nizamnamesi’nde nahiye müdürü vali tarafından atanırdı. Nahiye müdürü görevi gereği, kanun, yönetmelik ve merkezi idarenin emirlerini bölge halkına duyurur, doğum, ölüm, miras ve arazi anlaşmazlıkları konularında muhtarlardan gelen bilgiyi araştırıp bunu kaza kaymakamına bildirirdi. Muhtar ve ihtiyar meclisi üyeleri hakkında halktan gelen şikâyetleri de araştırarak yine kazaya bildirmesi görevleri arasındaydı. Ayrıca nahiyede vergi salımı ve toplanması konularından görevli hükümet tahsildarlarına yardım eder;

gerektiğinde o yerin güvenliği için zabıta makamlarına başvurur ve onlara

212 HVS-1324, s.473-474.

213 HVS-1325, s.171. Burada Çivril’deki hane sayısı 252 olarak gösterilmiştir. “Mülâhazât (Açıklama)” kısmına

“Aydın Şimendüferi üzerinde istasyon mahalli olub havası gayet latif ve suları lezizdir” ibaresi yer almıştır.

Gösterilen Yer.

214 BOA., ŞD., 1582/9, 14.07.1320 (17 Ekim 1902).

215 BOA., DH.MKT., 2173/14, 19.10.1316 (2 Mart 1899).

216 BOA., DH.MKT., 2579/89, 15.10.1319 (25 Ocak 1902).

217 Örneğin bkz: BOA., ŞD., 3000/49, 09.05.1318 (04 Eylül 1900); ŞD., 2715/35, 04.07.1320 (07 Ekim 1902);

DH.MKT., 2656/52, 17.10.1326 (12 Kasım 1908); DH.MKT., 2732.43, 16.01.1327 (7 Şubat 1909); DH.MKT., 2740/72, 25.01.1327 (16 Şubat 1909); DH.MKT., 2795/23, 26.03.1327 (17 Nisan 1909); DH.MUİ., 48/30, 15.12.1327 (28 Aralık 1909).

218 1310 Vilayet Salnamesinde nahiye merkezi halen Şeyhlü görünmektedir. Burada Çivril, “Merkez-i nahiye (Şeyhlü) kasabası olub...” diye bahsedilen Şeyhlü’nün 63 karyesinden biri olarak görünmektedir. Salnamede Çivril’in sekiz mahalleden oluştuğu ayrıca belirtilmiştir. HVS-1310, s.417.

114

(13)

yardımcı olurdu. 1876 yılında çıkarılan nizamnamede bazı düzenlemelere gidilmiş ve bu çerçevede nahiye müdürünün Osmanlı tebaasından, 35 yaşından büyük, okur-yazar ve senelik 100 kuruş vergi veriyor olması istenmişti. Ayrıca nahiye müdürleri halk tarafından seçilecekti. Seçilen yeni müdür kaymakam aracılığıyla liva mutasarrıfına bildirilecekti. Nahiye müdürlerinin görev süreleri iki yıl olarak belirlenmişti. Ancak nizamnamede belirtilen hususların birçoğunun uygulamaya geçirilemediğini belirtmek gerekir.219

Nahiye Müdürü Hasan Rıza Efendi’nin idaresindeki nahiyede nâib vekili, mâl ve tahrirat kâtibi ve ma‘ tahrir vergi kâtibi gibi yöneticiler görev yapmaktaydı.

Hasan Rıza Efendi’nin başkanlık ettiği nahiye meclisi yedi üyeden oluşmaktaydı.

Nahiyedeki belediye idaresi, belediye reisi Mehmed Efendi’nin riyasetinde kâtip ve sandık emini ile kabzımalın dışında dört azadan oluşmaktaydı. Nahiyede ayrıca reji memuru ve kereste ondalık memuru bulunmaktaydı. Nahiye merkezindeki Çivril Redif Taburu olarak ifade edilen askerî birlik dört bölükten müteşekkil olup Binbaşı Mehmed Salim’in komutasındaydı. Mehmed Salim Bey Kırım İngiliz Karadağ İftihar Madalyalarına sahipti. Mehmed ‘Âşir Efendi Taburun Kolağası, İftihar Madalyasına sahip olan Mehmed Hâsib Efendi de Tabur Kâtibi idi.220

Çivril/Şeyhlü Nahiyesinin idarî gelişimini Hüdâvendigâr Vilayeti salnamelerinden takip etmek mümkündür. Söz konusu salnameler 1893-1909 yılları arasında on altı yıllık dönemde Çivril’in idare hayatını kesintisiz bir şekilde ortaya koymaktadır. Buna göre nahiye müdürünün idaresindeki nahiyenin idare heyeti şöyledir.

Tablo 1: Hüdavendigar Vilayet Salnamelerine göre 1893-1908 yılları arasında Çivril nahiye idaresi.221

Sene Nâhiye Mü- Nâib Vekili Mâl ve Tah- Ma‘ Tahrir Sandık Ser

dürü rirât Kâtibi Virgü Kâtibi Emini Kab-

zımâl

1311 Hasan Rıza Ahmed Eyüb Sabri Ahmed Efendi --- ---

(1893/1894) Efendi Efendi Efendi

1312 Hacı Hasan Ahmed Vefik Eyüb Sabri Ali Fehmi --- ---

(1894/1895) Rıza Efendi Efendi Efendi Efendi

1313 Hacı Hasan Mehmed Eyüb Sabri Ali Fehmi --- ---

(1895/1896) Rıza Efendi Emin Efendi Efendi

1314 Hacı Hasan İsa Efendi Mehmed Ahmed Efendi --- ---

(1896/1897) Rıza Efendi Efendi

219 Mithat Aydın, “Kale Tavas’ın Nahiye Merkezi haline Gelişi (1896)”, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sa.16, 2013, s.66-67.

220 HVS-1311, s.249-250.

221 HVS-1311, s.249; 1312, s.319; 1313, s.381; 1314, s.287; 1315, s.203; 1316, s.189; 1317, s.249; 1318, s.251;

1319, s.257; 1320, s.259; 1321, s.266; 1322, s.243; 1323, s.249; 1324, s.467; 1325, s.532.

(14)

1315 Mustafa Naili Mustafa Ni- Enver Efendi Ahmed Selahad- --- Şerif

(1897/1898) Efendi yazi Efendi din Efendi Osman

Efendi 1316 Mustafa Naili Mustafa Ni- Mehmed Enver Ahmed Efendi Osman ---

(1898/1899) Efendi yazi Efendi Efendi Şerif

Efendi 1317 Mustafa Efendi Hacı Kasım Mehmed Enver Ahmed Selahad- Hafız ---

(1899/1900) Efendi (Mü- Efendi din Efendi Hacı

derris) İbrahim

Efendi (Mal Sandık Emini) 1318 Ali Rıza Efendi Hacı Kasım Abdullah Ahmed Efendi Hacı ---

(1900/1901) Efendi Efendi İbrahim

Efendi

1319 Halil Rüşdü Ahmed Mehmed Sabri Ahmed Efendi --- Mehmed

(1901/1902) Efendi Efendi Efendi Rüşdü

Efendi 1320 Halil Rüşdü Ahmed Refik --- Ahmed Selahad- Mehmed ---

(1902/1903) Efendi Efendi din Efendi Rüşdü

Efendi

1321 Osman Midhat Ahmed Mehmed Ferid Kadri Efendi --- ---

(1903/1904) Bey Efendi Efendi

1322 Osman Midhat Ahmed Refik Mehmed Ferid Kadri Efendi --- ---

(1904/1905) Bey Efendi Efendi

1323 Mehmed Said Mehmed Mehmed Ferid Kadri Efendi - -- ---

(1905/1906) Efendi Efendi Efendi

1324 Mehmed Said Hacı Kasım Mehmed Ferid Kadri Efendi --- ---

(1906/1907) Efendi Efendi Efendi

1325 Osman Bey Necib Efendi Mehmed Ferid Abdülkadir --- ---

(1907/1908) Efendi Efendi

Tablo 1’de görüldüğü gibi 14 yıllık süreçte Çivril/Şeyhlü Nahiyesinde Müdürlük görevi münhal kalmamıştır. Nahiyedeki Naib Vekilliği ve Ma‘ Tahrir Vergi Kâtipliği bu dönemde kesintiye uğramadan icra edilen görevlerdi. Mal ve Tahrirat Kâtibi de 1902/1903 yılı dışında görevini sürekli olarak görevini icra eden görevliler arasında yer almıştır. Nahiye idaresinde 1897/1898 ve 1901/1902 yıllarında görev yapan serkabzımal ile 1898-1903 aralığında görev yapan sandık emininin iki görevi birlikte icra ettiği anlaşılmaktadır. Nahiye müdürlerinin görev süreleri 1 ila 4 yıl arasında değişmiştir. Bu bakımdan 1893-1897 yılları arasında görev yapan Hasan Rıza Bey nahiyede en uzun süre görev yapan nahiye müdürüdür.

Hasan Rıza Bey’in 1892/1893 yılında da Nahiye Müdürü olduğu göz önünde bulundurulursa beş yıl müdürlük görevinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Nahiyedeki Mal ve Tahrirat Kâtibi ile Ma‘ Tahrir Vergi Kâtibi genellikle uzun süreli görev yapmışlardır. Ma‘ Tahrir Vergi Kâtibi Ahmed Selahaddin Efendi bu dönemde yedi yıl görevde bulunarak nahiyenin en uzun görev yapan memuru konumundadır.

116

(15)

Nahiyenin işleri nahiye müdürünün başkanlığında toplanan idare meclisinde görüşülürdü.222 Bu bakımdan Nahiye İdare Meclisi nahiye müdürüne yardımcı olan bir karar organıydı. 1871 Nizamnamesine göre en fazla dört kişiden oluşan Nahiye İdare Meclis üyeleri, nahiyeye bağlı köylerin idare ihtiyar meclislerinden gelen temsilcilerden oluşmaktaydı. 1876 yılında yapılan düzenlemelerde üye sayısı en az 4 en fazla 8 olarak belirlenmiştir. Her sene üyelerinin yarısının değiştirilmesi öngörülmüştür. 1876 Nizamnamesinin en dikkati çeken taraflarından bir de, nüfusu Müslim ve Gayrimüslim olan karma yerlerde nüfus çoğunluğuna hangisi sahipse müdürün o sınıftan, yardımcısının ise diğerinden seçilecek olması idi. Bu tür karma nüfusa sahip yerlerin meclis üyelerini ise taraflar (Müslim ve Gayrimüslimler) yarı yarıya çıkaracaklardı.

Ayrıca nahiye idaresine yeni ihdas edilen müdür muavini ile bir kâtip atanacaktı.

Fakat yukarıda değinildiği gibi nizamnamede öngörülen hususların pek çoğu kâğıt üzerinde kalmıştır. Hüdâvendigâr Vilâyet salnamelerine göre Çivril/Şeyhlü Nahiye İdare Meclisi’nin 1893-1908 yılları arasında üye sayısı şöyledir.

Tablo 2: 1893-1908 yılları arasında Çivril/Şeyhlü İdare Meclisi.223

Sene Üye Üye Üye Üye Üye Üye Üye

1311 Mehmed Ali Osman Efendi Ömer Ağa Emin Ağa Hacı Ali Niyazi Hacı

(1893/1894) Ağa Ağa Efendi Memiş

Ağa 1312 Mehmed Ali Mehmed Ağa Bekir Ağa Mehmed Hacı Ali Osman ---

(1894/1895) Ağa Ağa Ağa Ağa

1313 Mehmed Ali Mehmed Ağa Ömer Ağa Hidayet Hacı Ali Osman Osman

(1895/1896) Ağa Efendi Ağa Ağa Ağa

(diğer) 1314 Mehmed Ali Mehmed Ağa Ömer Ağa Emin Ağa Hacı Ali Halil Hacı

(1896/1897) Ağa Ağa Efendi Hüseyin

Ağa 1315 Mehmed Ali Mehmed Ağa Ömer Ağa Emin Ağa Hacı --- ---

(1897/1898) Ağa Hüseyin

Ağa

1316 Çorbacızade Mardinzade Esadzade Hi- Emin Ağa --- --- --- (1898/1899) Mehmed Ağa Ömer Ağa dayet Efendi

1317 Osman Şerif Hasan Ağa Osman Efendi Süleyman --- --- ---

(1899/1900) Efendi Ağa

1318 Çorbacızade Gemelizade Bekirağazade Haydanlı --- --- --- (1900/1901) Mehmed Ağa Mehmed Ağa Osman Efendi Hacı Ali Ağa

222 1871 Vilayet nizamnamesinde nahiye meclisinin görevleri şu şekilde belirlenmiştir: Ahalinin nakdî ve bedenî yardımlarını vücuda getirerek binaları ve köyler arasındaki yolları yapmak; nahiyece müşterek mera, kışlak, orman ve metruk araziye bakmak ve gözetmek; ziraat, sanat ve ticaretin gelişmesi için köy ihtiyar meclisleri tarafından sunulan teklifleri görüşmek ve karara bağlamak, çift araçlarının ve ziraat hayvanlarının çoğaltılmasını sağlamak, köylerin belediye işlerine dair ortak sorunlarını görüşmek (100. madde). Belirtelim ki 1871 Vilayet Nizamnamesi, sonraki yıllarda çıkarılan nizamnamelere temel oluşturmuştur. Ne var ki 1871 nizamnamesini müteakiben çıkarılan nizamnamelerle yapılmak istenen düzenlemelerin birçoğu hayata geçirilememiştir. Öyle ki bu durum ilk Meclis-i Mebusan’da da ciddi eleştirilere neden olmuştur. Aydın, a.g.m., s.66-67.

223 HVS-1311, s.250; 1312, s.319; 1313, s.382; 1314, s.287; 1315, s.204; 1316, s.189; 1317, s.249; 1318, s.251;

1319, s.257; 1320, s.259; 1321, s.266; 1322, s.244; 1323, s.249; 1324, s.467; 1325, s.532.

(16)

1319 Mehmed Ali Hasan Ağa Osman Efendi Hacı Ali Ağa --- --- --- (1901/1902) Ağa

1320 Mehmed Ali Hasan Ağa Osman Efendi Hacı Ali Ağa --- --- --- (1902/1903) Ağa

1321 Mehmed Ali Hasan Ağa Osman Ağa Hacı İbrahim --- --- ---

(1903/1904) Ağa Efendi

1322 Hacı Hasan Hacı Ali Ağa Mustafa Ağa Mehmed Ali --- --- ---

(1904/1905) Efendi Ağa

1323 Mehmed Ali Hacı Ali Ağa Mustafa Ağa Hacı Hasan --- --- ---

(1905/1906) Ağa Efendi

Tablo 2’deki nahiye idare meclisi 1893/1894, 1895-1897 yıllarında 7, 1894/1895’te 6, 1897/1898’de 5, bu tarihten sonra hep 4 üyeye sahip olmuştur.

Üyelerin bazılarının taşıdıkları Çorbacızade, Gemelizade, Esadzade, Bekirağazade, Mardinzade gibi lakaplara bakıldığında nahiye meclisinde nüfuzlu ailelere mensup kimselerin bulunduğu görülmektedir. Diğer taraftan 1902/1903 yılından itibaren Maarif Komisyon Reisi Mehmed Emin’in, 1894/1895 ve 1906-1907 yılında Belediye Reisliği yapmış olan Memiş Efendi’nin, Çivril’in nahiye merkezi haline gelmesinden önce Müftülük görevinde bulunmuş Niyazi Efendi’nin, yine Sandık Emini Hidayet Efendi’nin muhtelif zamanlarda meclis azalığı yaptıkları anlaşılmaktadır. Nahiyede 1884/1885’ten itibaren bilgi edindiğimiz belediye idaresi şöyledir.

Tablo 3: Hüdâvendigâr Vilayeti salnamelerine göre 1893-1908 tarihleri arasında Çivril/Şeyhlü Nahiyesi’nin Belediye İdaresi.224

Sene Reis Üye Kâtip ve Sandık Emini Nahiye Kabzımalı Çavuş

1311 Mehmed Efendi 4 + + -

(1893/1894)

1312 Memiş Efendi 4 - + -

(1894/1895)

1313 Mustafa Ağa 3 + + 1

(1895/1896)

1314 İbrahim Efendi 4 - + -

(1896/1897)

1315 İbrahim Efendi 4 - - -

(1897/1898)

1316 Ömer Efendi (Reis 3 + - +

(1898/1899) Vekili)

1317 Hafız Yahya Efendi 3 + - 2

(1899/1900)

1318 Hafız Yahya Efendi 3 + - -

(1900/1901)

1319 Hafız Yahya Efendi 3 + - -

(1901/1902)

224 HVS-1311, s. 250; 1312, s.319; 1313, s.382; 1314, s.287; 1315, s.204; 1316, s.189; 1317, s.249; 1318, s.251; 1319, s.257; 1320, s.259; 1321, s.266; 1322, s.244; 1323, s.249; 1324, s.467; 1325, s.532.

118

(17)

1320 Hafız Yahya Efendi 4 + - (1902/1903)

1321 Hafız Yahya Efendi 4 + - -

(1903/1904)

1322 Hafız Yahya Efendi 4 + - -

(1904/1905)

1324 Memiş Efendi 4 + - -

(1906/1907)

1325 Mehmed Efendi 4 + - -

(1907/1908)

Çivril’in nahiye merkezi olmadan önce belediye teşkilatının 1884/1885 yılından beri mevcut olduğu bilinmektedir. Çivril’in nahiye merkezi oluşundan sonra belediye aza sayısı 3-4 arasında değişmiştir. Ancak 1906/1907’den sonra aza sayısı hep 4 olarak kalmıştır. Ayrıca belediye idaresinde sandık emini, kimi zaman kabzımal ve çavuş/çavuşlar görev yapmıştır. Tablo 3 belediye reisleri Mehmed ve Memiş efendilerin iki dönem belediye başkanlığı yapmış olabileceğini göstermektir. Hafız Yahya Efendi ise beş yıllık görev süresiyle nahiyenin en uzun süreli görev yapan belediye başkanı olmuştur.

Çivril’in nahiye merkezi oluşundan sonra teşkil edilen maarif komisyonunun 1894/1895’ten sonraki reis ve azaları tablo 4’te şu şekilde gösterilmiştir.

Tablo 4: Hüdâvendigâr Vilâyeti salnamelerine göre 1893-1908 tarihleri arasında Çivril/Şeyhlü Nahiyesi’nin Maarif Komisyonu.225

Sene Reis Üye Kâtip

1312 Mehmed Salim Efendi 4 +

(1894/1895)

1313 Mehmed Salim Efendi 4 +

(1895/1896)

1314 Salim Efendi226 4 +

(1896/1897)

1315 Salim Efendi 4 +

(1897/1898)

1316 Salim Efendi 4 +

(1898/1899)

1317 Salim Efendi 4 +

(1899/1900)

1318 Salim Efendi 4 +

(1900/1901)

1319 Mehmed Salim Efendi 4 +

(1901/1902)

225 HVS-1312, s.319; 1313, s.382; 1314, s.287; 1315, s.204; 1316, s.189; 1317, s.249; 1318, s.251 ; 1319, s.257;

1320, s.259; 1321, s.266; 1322, s.244; 1323, s.249; 1324, s.467; 1325, s.532.

226 1314, 1315, 1316, 1317 ve 1318 numaralı vilayet salnamelerinde zikredilen Salim Efendi’nin Mehmed Salim Efendi olduğu açıktır. Çünkü kendisinden binbaşı ve tabur komutanı olarak bahsedilmiştir.

(18)

1320 Mehmed Ali Ağa 6 + (1902/1903)

1321 Mehmed Ali Ağa 6 -

(1903/1904)

1322 Mehmed Ali Ağa 6 -

(1904/1905)

1323 Mehmed Ali Ağa 6 -

(1905/1906)

1324 Mehmed Ali Ağa 6 -

(1906/1907)

1325 Mehmed Ali Ağa 6 -

(1907/1908)

Çivril’de Maarif Komisyonu’nun varlığında ilk defa 1894/1895 tarihli salnamede tesadüf edilmiştir. Bu durum Çivril maarif komisyonun nahiye merkezi haline gelişinden iki yıl sonra kurulduğu anlamına gelmektedir.

Komisyonun başkanlığını 1894/1895 yılından 1900/1901 yılına kadar Mehmed Salim Efendi yürütmüştür. Mehmed Salim Efendi bu sırada aynı zamanda Çivril Redif Taburu Binbaşısıdır. Binbaşı Mehmed Salim Efendi 1906/1907’ye kadar Tabur Komutanlığı görevinde bulunduğu halde Maarif Komisyon Reisliği’ni 1903/1904’e kadar yürütmüştür. Komisyonun bu tarihe kadar 4 azası bulunduğu halde bu tarihten sonra aza sayısı 6’ya çıkmıştır. Ayrıca Komisyonda 1903/1904’e kadar bir kâtibin görev yaptığı tespit edilmiştir.

Çivril’in bu tarihteki maarif yaşamına ilişkin ne yazık ki etraflı bilgiye sahip değiliz. 1898/1899’da nahiye genelinde 9 medrese, 1 ibtidaî ve 60 sibyân mektebi mevcuttur.227 Bu medreselerden birinin Çivril merkezde bulunduğu 1903/1904 Maarif Salnâmesi’nde zikredilmiştir. Mustafa Efendi’nin kurmuş olduğu bu medresede 28 öğrenciye eğitim verildiği görülmektedir.228 Diğer taraftan söz konusu ibtidaînin Çivril merkezde olduğu 1906/1907 tarihli vilayet salnamesinden anlaşılmaktadır.229 İbtidaî okulları Osmanlı ilk okullarının modernleşme döneminin bir ürünü olduğuna göre Çivril’de de modern eğitimin tesisi yönünde bir çabanın olduğu açıkça kendini göstermektedir.

Çivril nahiyesi 19. Yüzyıl sonlarında idarî, beledî, eğitim, güvenlik gibi hemen her sahada gösterdiği gelişmeyi 20. Yüzyıl başlarından itibaren de devam ettirmiştir. Bunu Çivril’in idarî bakımdan büyümesinde görmek mümkündür.

Çivril’de 1894/1895 yılında kurulan Maarif Komisyonu gibi yeni kurumların teşkili ya da yeni memurların atanması aslında bu büyümenin bir yansıması olarak kendini göstermiştir. Söz konusu kurumların gelişimi Tablo 5’te verilmiştir.

227 HVS-1316, s.376.

228 SMU-1321, s.487.

229 HVS-1324, s.473.

120

Referanslar

Benzer Belgeler

convert it to a Maximization type ……… providedit is of Minimization type, then by using the result Min Z= -Max(-Z). inequality constraints to equality by addition of

Esirlik Hatıralarıʼnı yazdığı dilin, ne Batı Rumeli Türkçesinde ne de Türkiye Türkçesinde hiç rastlanmayan en çarpıcı özelliği, tümleç işlevi gören mastarların

Yüzyıl Ortalarında Acıpayam ve Çevresi (Temettuat Defteri İncelemesi), Isparta, 2005, s. 20 Vakanüvis Esad Efendi, Osmanlı Ordusunun Mora‟ya gidişini anlatırken,

Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Filar­ moni Orkestrası, yeni kurulan Devlet Konservatuarı ve Devlet Operası’nda çeşitli görevlerde bulunan Alnar, Atina Devlet,

İstanbul’u ziyaret eden turistlere yönelik olduğu kadar geç­ mişimizin bir yansıması olan saltanat kayıkları ile boğaz se­ fası yapmak isteyen herkese hitap

鑒於牙科自費所引發的醫療糾紛時有所聞,蕭世光律師建議,牙醫師在手術

Ekonominin azgelişmişliği, yüksek enflasyon, ekonomi politikaları, istikrarsızlık, krizler, kayıtlı ekonomide istihdam ve gelir imkânlarının kısıtlı ve yüksek

Hedef Toplam (%) 1. • Faaliyetlerine devam eden işletmelerin büyük çoğunluğu krizden olumsuz etkilenmiştir. Az sayıda da olsa, krizden olumlu etkilendiğini