Özel Sayı 3, Temmuz 2017
57
Şekil: 10
İnşa edilen 160 yata ait üst bina malzemesi.
Tablo: 10
İnşa edilen 160 yata ait üst bina malzemesi.
Muhlis Türkmen’in mimarlığını anlatmak onun öğrencisi ve asistanı olmuş olan bu metnin yazarı için büyük bir sorumluluk-tur. Bu yüzden hocamızın başkanı olduğu “İç Mekân Kürsüsü” içinde geçirdiğimiz yıllar boyunca edindiğimiz birikimlere ve izlenimlerimize dayanarak, uygulanmış mimari eserleri üzerinden, onun mimar-lığını ve esin kaynaklarını aktarmaya çalışacağım. Hocamızın bizimle yaptığı sohbetlerden, paylaşımlarından yola çıkarak yazılan bu yazı, onun mimarlı-ğını tanımlamaktan çok yaklaşımlarını paylaşmak üzerinedir.
M.Türkmen’in mimar olarak yetiştiği or-tam yerel ile modern mimarlığının birlikte harmanlandığı bir döneme karşılık gelir. 1
“Türkmen’in asistan olduğu dönem, 2. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin gelenek-sel mimari anlayışına ilk tepkilerin olduğu dönemdir. Akademide yapılan atölye ve diploma projeleri, yarışmalar ve bakanlık uygulamaları adeta bir milli mimari sergisidir. Genç kuşak, “Milli Mimari Semineri” ile Osmanlı Türk Mimarisi ve geleneksel hakkında fikir sahibi olmuşlardır.
Muhlis Türkmen’in mimari dünyasını etkileyen ise modern Brezilya mimarisi ile ilgili kitap ve dergilerdir. O ve ar-kadaşları dergilerden izledikleri Oscar Niemeyer, Lucio Costa, Alvar Aalto ve
Le Corbusier’in çalışmalarından etki-lenirler. Önceleri, modernizmi bütün katılığıyla kabul ederken, Türkmen’in zamanla kendi kültüründen gelen mimari öğelerle bir senteze ulaşarak kendi mimari çizgisini belirler. Mimari tutumu çağdaşlaşma akımıyla örtüşür ve meslek hayatı boyunca devam eder.”
(İ. Ece Postalcı, S. Muhlis Türkmen; Çağdaş Bir Çizginin İzinde)
Türkmen ve çağdaşı olan mimarlar
2.Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’ye çok az sayıda gelen yabancı mimarlık dergileri sayesinde modern mimarlık örneklerini görebilmişlerdir. Türkmen, özellikle Oscar Niemeyer’in mimarlığını bu dergilerden hayranlıkla izlediğini anlatmıştır. Modern mimarlığın pilotiler üzerinde yükseltilmiş yalın geometrisini etkileyici bulmaktadır. Bu yalın geometri, Türkmen’in projele-rinde kararlı, net ve kusursuz biçimler olarak sıklıkla yer alır.
Geleneksel-Yerel konut mimarlığında uygulanmış ahşap yapı sistemi, dönemin mimarlığını ve mimarlarını büyük ölçüde etkilemiş ve mimarların ilgi alanı olmuş-tur. Türkmen geleneksel konutu, zemin katında sağır duvarı ve üzerinde çıkma yaparak yükselen hafif ortagonel ahşap yapı sistemi olarak yorumlar. Hocamızın yapılarında bu etki görülmektedir. İnce sütunlar, bağlantı kirişleri, kafes ve yatay
1 “Muhlis Türkmen’in mimar olarak yetiştiği
ve üretim yaptığı dönem, 1930 ve sonrası geleneksel, yerel mimarlıkla, modern mimarlık anlayışının etkisini gösterdiği, geçiş sürecinin olduğu bir dönemdir. Bu dönemde yaşayan mimarlar Geleneksel mimarlığı çok iyi özümsemişlerdi. Buna karşın yerel anlayışın yerini güncel-modern anlayışa bıraktığı bir dönemdir. terk etme sancılarının yaşandığı bir dönemdir. 1930 ve öncesinde mimarlığımız Birinci Ulusalcı Mimari akım olarak adlandırılan, Osmanlı mimarisinin etkisinde biçimlenmekte idi. Osmanlı mimarisinin ve özellikle Selçuklu yapılarının mimari özellikleri baz alınmıştır. Bu akıma Osmanlı Canlandırmacılığı veya Yeni Osmanlıcılık ismi de takılmıştır.” “İkinci Ulusal Mimari Akımı veya Yeni Yöreselcilik,1939 ile 1950 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde etkisini göstermiş, yerel mimarlık biçim ve öğelerinin kullanılmasına dayanan bir üslup araştırması niteliğindeydi. Özellikle Osmanlı Dönemi ahşap konut mimarlığının özellikleri bu akımın uygulayıcıları tarafından kullanılır. Kolay monte edilebilen hafif taşıcı sistem ve mekanlara bol güneş ışığı sağlayan geleneksel ahşap ev mimari öğeleri, İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın beklentilerini fazlasıyla karşılamıştır. Birinci Ulusal Mimari akımdan farklı olarak modern mimarlığın etkisi daha fazla görülmüş ve Modern mimarlık öğeleri daha yaygın kullanılmıştır.” Vikipedi, (tr.wikipedia.org)
Mimarlığını okumak
Aziz Rıdvan Kutlutan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü
A. Rıdvan Kutlutan
yüzey kaplama panelleri dönem mimar-larının iç ve dış cephelerde kullandıkları mimari elemanlardır.
Sağır duvarlar, ahşap yapı sistemini oluş-turan dikmeler, kirişler, saçak ve ahşap kaplama yapı elemanları Türkmen’in mimari dilini oluşturan kelimelerdir. Türkmen’in mimarlığını zeminde uzanan ağır duvar elemanı ve üzerinde ahşap veya beton ayaklar üzerinde yükselen hafif yapı sistemi ile arasındaki kontrast etki oluştur-maktadır. “İç mekan konferansları” kitabı için çizdiği aşağıdaki Resim: bu mimari dili çok iyi ifade etmektedir.
Türkmen, yerel mimarlığın dilini modern
bir anlayışla, çağdaş malzeme ve teknik-lerle yorumlamıştır. Utarit İzgi, Hamdi Şensoy ve İlhan Türegün ile katıldıkları yarışma sonucu uygulanmış ve kendisinin de ifade ettiği gibi, mimarisindeki çağdaş ve geleneksel sentezini en iyi örnekleyen yapılarından biri olan Türkiye Ulusal Sanayi sergisi pavyonu dur. Türkmen’in, meslektaşlarıyla, geleneksel ahşap yapı dilini ve elemanlarını kullanıldığı görülür. Pavyonun üst katı kare planlıdır. Cephesi dikmeler ve dikmelerin arasında yarı saydam kafes panellerle çevrelenmiştir. Brüksel pavyonunda sanatçı Bedri. R. Eyüpoğlu’nun mozaikleri ile kaplanmış
Brazilya Pavyonu, 1939 New York Dünya fuarı, Costa ve Niemeyer
İç Mekanda Duvar Kuruluşları bölümü için çizim, M. Türkmen, 1977
Özel Sayı 3, Temmuz 2017
59
Şekil: 10
İnşa edilen 160 yata ait üst bina malzemesi.
Tablo: 10
İnşa edilen 160 yata ait üst bina malzemesi.
duvar ve üzerinden çıkma yapan hafif kare kütle yerel-kültürel referanslarla yüklü bir anlayışın ürünüdür.
Türkmen’in yapılarında duvar, tekil mimari eleman olarak algılanır. Üstündeki döşeme ve kütleden koparılmış olan duvar, çevresinden ayrışmış biçimde özerk olarak konumlanır.
Geleneksel Osmanlı mimarisinde sokak kotunda kullanılan duvar elemanını, çağdaş bir biçimde kullandığı görülür. Duvarın kapalılığı, sağırlığı ve sadeliği Türkmen’in mimarlığında önemli bir unsurdur. Duvarın zemin kotundaki ağırlığına ve kapalılığına karşın, üst kottaki hafif, saydam kütlesi ile kontrast oluşturmaktadır. Yapılarında oluşturduğu bu ifade estetik algıyı güçlendirmektedir. Hocamızın çok sevdiği ve etkilendiğini belirttiği Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı ve Taşlık Şark Kahvesi’nin, onun mimari anlayışının biçimlenmesinde etkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Türkmen çağdaşı olan mimarlar gibi
geleneksel mimari dili akılcı bir anlayışla, “modern” biçimde yorumladığı görülür. Sadeliğin ön planda olduğu tasarımla-rında, söyleyeceğini az ve öz olarak ifade eder. Muzaffer Türkmen için tasarladığı ev bunu en iyi anlatan örneklerdendir. İki katlı olan evin cephesi, Geleneksel konut cephesininin modern çizgilerle yorumu olarak okunabilir.
Muzaffer Türkmen Evi’nin üst katları boyunca öne çıkan Fransız balkonu
(döşemeye değin inen ve kapı gibi açılan, önü korkuluklu pencere) ise geleneksel çıkmayı
anımsatmaktadır. üst katlarında cephe geri çekilerek ahşapla kaplanmıştır. Cephe kaplamasının yatay çizgileri geleneksel mimarideki ahşap cepheyi çağrıştırır, Zemin kat cephesi olabildiğince sağır duvar olarak bırakılmıştır.
Türkmen Üsküdar çarşısındaki Karadavut Paşa Camisinin bahçesini, şadırvanını ve bahçe duvarını 1987 yılında tasarlamıştır. Bahçe duvarında açtığı kare boşluklarla cami duvarı geleneğini değiştirdiğini, Brüksel Türkiye Ulusal Sanayi Sergisi
pavyonu, 1958.
Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı, perspektifi. Çizim: M.Türkmen
A. Rıdvan Kutlutan
Muzaffer Türkmen Evi cephesi. Kadıköy, Altıyol 1952
Özel Sayı 3, Temmuz 2017
61
Şekil: 10
İnşa edilen 160 yata ait üst bina malzemesi.
Tablo: 10
İnşa edilen 160 yata ait üst bina malzemesi.
var olan cami duvarlarından farklı olarak duvar boşluklarını büyüterek iç-dış arasındaki görselliği-saydamlığı artırdı-ğını görüyoruz. Duvar elemanını yeniden yorumlamış, sütun ve lento kullanarak çağın yapı sistemine uygun biçimde inşa etmiştir. Böylece 17.yüzyılda inşa edilmiş olan boşluklu cami duvarı geleneğini daha da saydamlaştırmıştır.
Türkmen, Cami’nin bahçe duvarını boşaltıp hafifleterek ve saydamlaştırara-rak, modern binaların pilotiler üzerinde yükselen ağır prizmatik kitlelerine bir gönderme yaptığı düşünülebilir. Kolon ve kirişlerden oluşan geçirgen yüzey ile arkasında yükselen sağır cami kitlesi arasında kontrast oluşturur.
Türkmen ve çağdaşı olduğu mimarların bir diğer özelliği ise, Güzel Sanatlar Akademisi mezunu ve öğretim üyesi olmaları nedeniyle diğer sanat dalları ve sanatçılarla iyi arkadaşlıklar ve dostluklar geliştirmiş olmalarıdır. Bu yakın ilişkiler, mimarların heykeltraş ve ressamlarla birlikte çalışmalarına olanak tanımıştır. Cumhuriyet anlayışıyla da koşut olarak
tasarladıkları kamusal yapılarda mutlaka sanat eserlerine yer vermişlerdir. Brüksel pavyonunun, Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun mozaikleri ile kaplanmış duvarında olduğu gibi, Türkmen yapılarında sanatçıların eserlerine yer vermiştir. Sanatçıları projelerine, tasarım sürecinden itibaren dahil eden hocamız, biz öğrencilerine, mimarların eserlerinde sanatcılara ve sanat eserlerine yer verilmesinin önemini göstermiştir.
Muhlis Türkmen’e sonsuz saygılarımızla● Üsküdar, Karadavut Paşa Camii (Mimar
Sinan, 1495) altta ve çizimi, (M. Türkmen, 1989) üstte.