• Sonuç bulunamadı

Konya il merkezindeki 5 yaş çocuklarda beslenme ve dinlenme durumunun fazla ağırlıkla ilişkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya il merkezindeki 5 yaş çocuklarda beslenme ve dinlenme durumunun fazla ağırlıkla ilişkisi"

Copied!
112
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

BEġ YAġ ÇOCUKLARDA BESLENME VE DĠNLENME

DURUMUNUN FAZLA AĞIRLIKLA ĠLĠġKĠSĠ

ġenay DEMĠR YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HALK SAĞLIĞI ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Yrd. Doç. Dr. Yasemin DURDURAN

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

BEġ YAġ ÇOCUKLARDA BESLENME VE DĠNLENME

DURUMUNUN FAZLA AĞIRLIKLA ĠLĠġKĠSĠ

ġenay DEMĠR YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HALK SAĞLIĞI ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Yrd. Doç. Dr. Yasemin DURDURAN

(3)
(4)

i ÖNSÖZ

Çocukluk insan hayatında önemli çağdır. Beslenme alıĢkanlıkları bu çağda kazanılır. Çocuk ilk duygusal bağlarını kendini besleyenle kurar. Bu bağlamda beslenme çocuğun istek ve ihtiyaçlarına göre mi, yoksa annenin ya da çevrenin ihtiyaç ve beklentilerine göre mi olacaktır? Soruları önemli yer tutar. Fakat ailenin ve çevrenin yanlıĢ yönlendirmeleri beraberinde yanlıĢ beslenmeyi ortaya çıkarır. Özellikle ailelerin ödüllendirmelerde Ģeker, çikolata gibi besin maddelerini çocuklara sunmaları çocukların farklı beslenme alıĢkanlığı kazanmasında önemli etkenlerdendir. Bununla birlikte ailelerin çocuk beslenmesi ve besinler hakkındaki batıl inançları ve çevredeki çocuklarla karĢılaĢtırmalar yapmaları, çocuğa yemek yemede aceleci davranmaları ya da çocuğu oyalamaları, çocuğun her istediğini yapmaları, zorlama ve korkutma gibi davranıĢlar yemek yeme alıĢkanlığının değiĢmesine neden olabilir.

Çağımızda yaĢam koĢulları çocukları daha az hareket etmeye teĢvik etmektedir. Dolayısıyla çocuklar zamanlarının büyük çoğunluğunu uzun süre televizyon seyrederek bilgisayar baĢında geçirerek ve bu arada yiyecek bir Ģeyler atıĢtırarak harcamaktadır. Çocuklar harcadıklarından çok aldıkları enerji, hareketsiz yaĢam sonucu vücut yağ kitlesinde artıĢa ve ĢiĢmanlığa yol açmaktadır.

Çocukluk çağından itibaren uygulanacak yeterli ve dengeli beslenme ile ĢiĢmanlığın oluĢumu önlenmeli, çocuk ve ailesine uygulanacak beslenme ve egzersiz eğitimi programları ile yanlıĢ olan beslenme ve fiziksel aktivite alıĢkanlıklarında kalıcı değiĢiklikler oluĢturulmalıdır.

Lisans dönemimde yüksek lisans yapma kararımı almamı sağlayan, tezimin konu baĢlığının oluĢturulması konusunda yardımcı olan değerli hocam, Anabilim Dalı BaĢkanı Prof. Dr. Said BODUR‟a, tez çalıĢmam süresince tezimle ilgili literatürün toplanmasında yardımcı olan, desteklerini esirgemeyen çok değerli hocalarım Prof. Dr. Tahir Kemal ġAHĠN‟e, Yrd. Doç. Dr. Fatih KARA‟ya, istatistik analizlerinde bilgisinden, zamanından ve engin hoĢgörüsünden yararlandığım Selçuklu Toplum Sağlığı Merkezi Tabibi Uzm. Dr. Mehmet UYAR‟a, araĢtırmanın baĢından sonuna kadar, tezimin her aĢamasında kendisine ayırmıĢ olduğu zamanından fedakarlık ederek yapıcı eleĢtirileri ve değerli katkılarını esirgemeyen, anket çalıĢmamda izinlerin alınması ve araç-gereç temini ulaĢım konusunda bana destek veren, bütün stresime ortak olan bugünlere ulaĢmamı sağlayan, AraĢtırma

(5)

ii Planlama Koordinasyon Uzmanı Eyyüp ÜNLÜ‟ye, beni yetiĢtiren anne ve babama araĢtırmaların yapıldığı kurumlarda yardımını esirgemeyen öğretmen ve ailelere sonsuz saygı ve Ģükranlarımı sunar, teĢekkür Ederim.

Bu çalıĢmanın konuyla ilgilenen herkese yardımcı olması dileğiyle…

ġenay DEMĠR 2012

(6)

iii ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa ÖNSÖZ ... i TABLOLAR DĠZĠNĠ ... vi SĠMGELER VE KISALTMALAR ... ix 1.GĠRĠġ ... 1 GENEL BĠLGĠLER ... 2

1.1. Okul Öncesi Çocuklarda Beslenme ... 2

1.2. Okul Öncesi Dönem Çocuklarının Beslenme AlıĢkanlıkları ... 3

1.2.1. Okul Öncesi Dönem Çocuklarının Normal Beslenme DavranıĢları ... 3

1.2.2. Okul Öncesi Dönemde Çocukların Beslenme AlıĢkanlıklarını Etkileyen Faktörler ... 4

1.2.3. Yeterli ve Dengeli Beslenmede Okul Öncesi Kurumların Önemi ... 5

1.3. Çoçukluk Çağı Obezitesine Genel BakıĢ ... 5

1.4. Çocukluk Çağı Obezitesinin Sebepleri ... 7

1.4.1. Çocukluk Çağı Obezitesinin Fizyolojik Sebepleri ... 7

1.4.2. Çocukluk Çağı Obezitesinin Psikolojik Sebepleri ... 8

1.5. Obeziteyi Etkileyen Risk Faktörleri ... 8

1.6. Obezite Sınıflandırması ... 11

1.6.1. Yağ Dokusunun Dağılımı ve Anatomik Özelliklerine Göre ... 11

1.6.2. Obezitenin BaĢlama YaĢına Göre ... 11

1.6.3. Etiyolojiye Göre ... 12

1.7. Obezitede Tanı Yöntemleri ... 13

1.7.1. Antropometrik Ölçümler (Dolaylı Ölçüm) ... 13

1.7.2. Vücut Yağ Miktarının Hesaplanması ... 13

1.8. Çocukluk Çağı Obezitesinde Tedavi Yöntemleri ... 15

1.8.1. Çocukluk Çağı Obezite Tedavisinde Fiziksel Aktivite ve Egzersiz: ... 15

(7)

iv ĠÇĠNDEKĠLER(Devamı) Sayfa

1.8.3. Çocukluk Çağı Obezitede Beslenme Tedavisi: ... 18

1.9.Obeziteden Korunma ... 19

1.10. AraĢtırmanın Amacı ... 20

2.GEREÇ VE YÖNTEM ... 21

2.1. AraĢtırmanın Tipi ... 21

2.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman ... 21

2.3. AraĢtırma Evreni ... 21

2.4. AraĢtırmanın Örneklemi ve Örneklem Hacmi... 21

2.5. Veri Toplama Araçları ... 21

2.6. Ön Uygulama ... 23 2.7. Verilerin Toplanması ... 23 2.8. Etik Durum ... 23 2.9. AraĢtırmanın DeğiĢkenleri ... 23 2.10. AraĢtırmanın Sınırlılıkları ... 24 2.11. Varsayımlar ... 24 2.12. Veri Analizi ... 24 3.BULGULAR ... 25

3.1. AraĢtırma Kapsamındaki Çocuklar Ailelerinin Sosyo-Demografik Bilgileri 25 3.2. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Ailelerinin Fiziksel Aktivite ve Dinlenme Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 27

3.3. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Ailelerinin Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 29

3.4. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Persentil Dağılımları ... 31

3.5. Çocukların Demografik Bilgilerine Göre BKĠ Persentillerinin Dağılımı ... 31

3.6. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna ĠliĢkin Bilgileri... 32

(8)

v ĠÇĠNDEKĠLER (Devamı) Sayfa

3.7. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Besin Tüketim Sıklığı ... 35

3.8. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Fiziksel Aktivite ve Dinlenme Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 40

3.24. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Öğretmenleri Tarafından Cevaplanan Fiziksel Aktivite ve Dinlenme Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 48

3.25. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Öğretmenleri Tarafından Cevaplanan Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 49

4.TARTIġMA ... 59

4.1. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Ailelerinin Sosyo-Demografik Bilgileri ... 59

4.2. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Ailelerinin Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 60

4.3. Çocukların Demografik Bilgilerine Göre BKĠ Persentillerinin Dağılımı ... 62

4.4. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 63

4.5. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Besin Tüketim Sıklığı ... 68

4.6.AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Fiziksel Aktivite ve Dinlenme Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 74

4.7.AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Öğretmenleri Tarafından Cevaplanan Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 75

4.8.AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Öğretmenleri Tarafından Cevaplanan Fiziksel Aktivite ve Dinlenme Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 77

5.SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 79 6.ÖZET ... 83 7. SUMMARY ... 84 8.KAYNAKLAR ... 85 9.EKLER ... 100 10.ÖZGEÇMĠġ ... 100

(9)

vi ÇĠZELGE DĠZĠNĠ Sayfa Çizelge 1.1. Çocukluk YaĢ Grubunda Obezite Ayırıcı Tanısı ... 12

Çizelge 3.1. Ailelerinin Sosyo-Demografik Bilgileri ... 26 Çizelge 3.2. AraĢtırma Kapsamındaki Ailelerinin Fiziksel Aktivite ve Dinlenme Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 28

Çizelge 3.3. Ailelerinin Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 30

Çizelge 3.4. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Sosyo-Demografik Bilgileri ve Persentil Dağılımları ... 31

Çizelge 3.5. Çocukların Demografik Bilgilerine Göre BKĠ Persentillerinin Dağılımı .. 32 Çizelge 3.6. Çocukların Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 34

Çizelge 3.7. Çocukların Besin Tüketim Sıklığı ... 38

Çizelge 3.8. Çocukların Fiziksel Aktivite ve Dinlenme Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 42

Çizelge 3.9. Okul Türüne Göre Ailelerin Çocuklarının Boy ve Ağırlığının En Son Ölçümü ... 43

Çizelge 3.10. Eğitim Kurumunun Niteliği‟ne (Devlet-Özel) Göre Çocukların Boy ve Kilolarının t Testi Analiz Sonuçları ... 43 Çizelge 3.11. Çocukların Günlük Uyku Süresi ve BKĠ Grupları Dağılımı (Devlet

Okulu) ... 44 Çizelge 3.12. Çocukların Günlük Uyku Süresi ve BKĠ Grupları Dağılımı (Özel Okul) ... 44 Çizelge 3.13. Çocukların TV KarĢısında Geçirdiği Vakit ve BKĠ Gruplarına Dağılımı (Devlet Okulu) ... 44 Çizelge 3.14. Çocukların TV KarĢısında Geçirdiği Vakit ve BKĠ Gruplarına Dağılımı (Özel Okul) ... 45 Çizelge 3.15. Çocukların Bilgisayar KarĢısında Geçirdiği Vakit ve BKĠ Gruplarına Dağılımı (Devlet Okulu) ... 45

(10)

vii Çizelge 3.16. Çocukların Bilgisayar KarĢısında Geçirdiği Vakit ve BKĠ Gruplarına Dağılımı (Özel Okul) ... 45 Çizelge 3.17. Çocukların Boyama Kitabı Boyama Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı (Devlet Okulu) ... 46 Çizelge 3.18. Çocukların Boyama Kitabı Boyama Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı (Özel Okul) ... 46 Çizelge 3.19. Çocukların Bisiklete Binme Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı (Devlet Okulu) ... 46 Çizelge 3.20. Çocukların Bisiklete Binme Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı (Özel Okul) ... 47 Çizelge 3.21. Çocukların DıĢarıda Oynama Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı

(Devlet Okulu) ... 47 Çizelge 3.22. Çocukların DıĢarıda Oynama Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı(Özel Okul) ... 47 Çizelge 3.23. Öğretmenlerin Sosyo-Demografik Bilgileri ... 48 Çizelge 3.24. Çocukların Öğretmenleri Tarafından Cevaplanan Fiziksel Aktivite ve Dinlenme Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 49

Çizelge 3.25. Çocukların Öğretmenleri Tarafından Cevaplanan Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna ĠliĢkin Bilgileri ... 51

Çizelge 3.26. Okul Türüne Göre Çocukların Öğretmenleri Tarafından Düzenli Boy Ağırlık Takibi Durumlarının Dağılımları... 53

Çizelge 3.27. AraĢtırmaya Katılan Çocukların Öğretmenleri Tarafından Yapılan Aylık Kilo-Boy Ölçüm Sonuçlarının Dağılımları ... 53

Çizelge 3.28. Çocukların Okulda Oyun Oynama Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı (Devlet Okulu) ... 53 Çizelge 3.29. Çocukların Okulda Oyun Oynama Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı (Özel Okul) ... 54 Çizelge 3.30. Çocukların Okulda Yemek Yeme ġekli ve BKĠ Grupları Dağılımı

(Devlet okulu) ... 54 Çizelge 3.31. Çocukların Okulda Yemek Yeme ġekli ve BKĠ Grupları Dağılımı(

(11)

viii Çizelge 3.32. Çocukların Okulda ĠĢtah Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı (Devlet Okulu) ... 55

Çizelge 3.33. Çocukların Okulda ĠĢtah Durumu ve BKĠ Grupları Dağılımı (Özel Okul) ... 55

Çizelge 3.34. Çocukların Okulda Yemeğe BaĢlama Zamanı ve BKĠ Grupları

Dağılımı (Devlet okulu) ... 56 Çizelge 3.35. Çocukların Okulda Yemeğe BaĢlama Zamanı ve BKĠ Grupları Dağılımı (Özel okul) ... 56

Çizelge 3.36. Öğretmenlerin Öğrenim Düzeyi ve BKĠ Grupları Dağılımı (Devlet okulu) ... 56

Çizelge 3.37. Öğretmenlerin Öğrenim Düzeyi ve BKĠ Grupları Dağılımı (Özel Okul) 57 Çizelge 3.38. AraĢtırma Kapsamındaki 5 yaĢ çocukların ailelerinin fiziksel aktivite ve dinlenme durumuyla ilgili fazla ağırlık ve obeziteyi etkileyen (85. persentil ve üzeri) etmenlerin lojistik regresyon analizi ile incelenmesi ... 57

Çizelge 3.39. AraĢtırma Kapsamındaki 5 yaĢ çocukların fiziksel aktivite ve dinlenme durumuyla ilgili fazla ağırlık ve obeziteyi etkileyen (85.persentil ve üzeri) etmenlerin lojistik regresyon analizi ile incelenmesi ... 57

Çizelge 3.40. AraĢtırma Kapsamındaki 5 yaĢ çocukların beslenme durumuyla ilgili fazla ağırlık ve obeziteyi etkileyen (85. persentil ve üzeri) etmenlerin lojistik regresyon analizi ile incelenmesi ... 58

Çizelge 3.41. AraĢtırmaya Katılan Çocukların Öğretmenleri Tarafından fazla ağırlık ve obeziteyi etkileyen (85. persentil ve üzeri) etmenlerin lojistik regresyon analizi ile incelenmesi ... 58

(12)

ix SĠMGELER VE KISALTMALAR

RA : Rölatif Ağırlık

SPSS : Statistical Package for the Social

BKĠ : Beden Kitle Ġndeksi

KG : Kilogram

CM : Santimetre

% : Yüzde

TV : Televizyon

: Khi- Kare

NCHS : National Center of Health Statistics –Amerika BirleĢik Devletleri Ulusal

Sağlık Ġstatistikleri

GA : Güven Aralığı

(13)

1 1.GĠRĠġ

Bir toplumun en önemli gereksinimlerinden biri olan sağlıklı yaĢam, o toplumun geliĢmiĢliğini ve kalkınmasını belirleyen temel unsurdur. Sağlığın temelini ise yeterli ve dengeli beslenme ile fiziksel aktivite durumu etkilemektedir.

Ġlkel insandan günümüze, modern insana uzanan bir yolda hareketin biyolojik olarak çok farklı bir boyuta geldiğini görmekteyiz. Tekerleğin icadı ile insanoğlu, kendisine verilmiĢ olan özel kuvvet ve gücünü makineler yardımıyla kullanmaya baĢlamıĢtır. Günlük yaĢantımıza makinelerin girmesi ile; baĢta yürüme, koĢma olmak üzere tırmanma, inme, sıçrama, çömelme, eğilme, gibi temel ve doğal hareketler insan yaĢamında azalmaktadır. Evlerde iĢ kolaylaĢtıran aletlerin çoğalması, ulaĢım kolaylıkları, televizyon, bilgisayar kullanımının yaygınlaĢması, aktivitenin ve enerji harcanmasının azalmasına yol açmaktadır. Günlük yaĢamdaki bu değiĢmelere paralel olarak, birey beslenme alıĢkanlıklarını değiĢtirmediği ve bedensel aktivitesini arttırmadığı için alınan enerjinin kullanılan enerjiden fazla olması sonucu ĢiĢmanlık ortaya çıkmaktadır (Peker ve ark 2000).

ġiĢmanlık kimi zaman güçlülük, kudret, hükümran, heybetli gibi terimlerle adlandırılırken; kimi zamanda doğurganlık, bereket, bolluk ile beraber anılmıĢlardır. Ġlk çağ tanrılarında ĢiĢmanlık, gücün ve hayatın devamlılığının simgesi olmuĢtur. Ancak sanayi devrimi ile beraber ĢiĢman kiĢilerin toplumdaki konumu değiĢmiĢtir. Günümüzde ĢiĢmanlık, beraberinde kiĢiye yüklediği ek hastalıklar ve toplumsal sorunlar nedeniyle kronik, ilerleyici, mortalite ve morbiditesi yüksek bir hastalık olarak kabul edilmektedir (Orhan ve Bozbora 2008).

Eski Mısır‟da tabletler üzerinde çeĢitli hastalıkların tedavisinde kullanılan besin maddeleriyle ilgili yazılar bulunmuĢtur. Din kitaplarında besinler ve besinlerin kullanılması konusunda kurallar vardır. Ünlü hekim Hipokrat, tedavide kullanılan çeĢitli besinlerin adını vermiĢ, ĢiĢman kiĢilerin zayıflardan daha çabuk öldüklerine dikkati çekmiĢtir. Çocukluk yaĢlarında uygun beslenme, büyüme geliĢme, vücut fonksiyonlarının sağlıklı olarak devamı ve vücut komponentlerinin yenilenmesi için gerekli besinlerin yeterince alınması ve kullanılması olarak tanımlanabilir. Çocuklar kalıtsal potansiyellerine ancak yeterli ve dengeli beslenme ile eriĢebilirler. Çocuk organizmasının besin öğelerine olan gereksinimi eriĢkinden farklıdır. Besinin yeterli olduğu, çocuğun yaĢına uygun büyüme ve geliĢme göstermesi ile değerlendirilir. Çocukluk yaĢlarında bireysel farklılıkların yanı sıra yaĢ, cinsiyet, büyüme hızı besin

(14)

2 gereksinimi etkiler. Optimal beslenmenin en önemli olduğu dönem, yaĢamın ilk 2 yılıdır (Neyzi ve Ertuğrul 2010).

Günümüzden 20 yıl önce boĢ zamanlarını bahçelerde veya sokak aralarında oynayarak geçiren çocuklar, günümüzde geliĢen teknolojinin ve değiĢen sosyal yapının da etkisiyle artık zamanlarını televizyon ve bilgisayar baĢında geçirmekte ve beslenme alıĢkanlıklarındaki değiĢimle birlikte obezite prevalansının çocukluk dönemde gittikçe artmasına neden olmaktadır (Öztora 2005). Obezitenin zararları ve önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması çalıĢmalarına ihtiyaç vardır.

Son yıllarda geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerde daha çok karĢımıza çıkan çocukluk çağı obezitesi önemli bir halk sağlığı problemidir. Bu çalıĢma, Konya il merkezinde okul öncesi kurumlara devam eden 5 yaĢ çocukların beslenme ve dinlenme durumu ile fazla ağırlık arasındaki iliĢkiyi belirlemek için planlanıp yürütülmüĢtür.

GENEL BĠLGĠLER

1.1. Okul Öncesi Çocuklarda Beslenme

Beslenme, büyüme, yaĢamın sürdürülmesi ve sağlığın korunması için besinlerin kullanılmasıdır. Bireyin, ailenin ve toplumun birinci amacı, sağlıklı ve üretken olmaktır. Sağlıklı ve üretken olmanın simgesi, bedenen, aklen, ruhen ve sosyal yönden iyi geliĢmiĢ bir vücut yapısı ve bu yapının bozulmadan uzun süre iĢlemesidir (Baysal 2004) .

Sağlıklı olarak dünyaya gelen bebek, yeterli ve dengeli beslenmenin sürmesi ve aĢılarının zamanında yapılması, banyo, güneĢlenme, egzersiz vb. iyi bir bakım ile sağlıklı bir çocuk olarak büyür ve geliĢir. Çevreden aldığı uyarılar çocuğun fiziksel, zihinsel ve ruhsal yönden büyümesinde ve geliĢmesinde etkin rol oynar, yeterli ve dengeli beslenme alıĢkanlıkları kazandırır. Kazanılan beslenme alıĢkanlıkları ileriki yaĢlarda görülecek ĢiĢmanlık ve ĢiĢmanlığa bağlı kronik hastalıklar, zayıflık, malnütrisyon gibi pek çok hastalığın oluĢumunu etkiler (ġanlıer ve Ersoy 2005). Oyun çağı (2-3 yaĢ) ve okul öncesi (4-5 yaĢ) yaĢlardaki çocukların enerji ve besin öğeleri gereksinimleri genel kanının tersine, bebeklik dönemindeki kadar yüksek değildir. Ancak bu yaĢ gruplarında da iĢlevsel geliĢmeler hızla devam ettiği için yaĢa uygun yeterli ve dengeli beslenme çok önemlidir. Bu dönemde alınan

(15)

3 günlük enerjinin % 45-50‟sinin karbonhidrattan, %15-20‟sinin proteinden, % 30-35‟inin de yağlardan gelmesi önerilir (Gökçay ve Garibağaoğlu 2010).

Genelde okul öncesi yaĢlarda olan çocuklar için günde 6-12 g kadar lif miktarının yeterli olduğu bildirilmektedir. Bu miktarda lif, günde 1-2 orta boy meyve, 1-2 porsiyon sebze, 4-5 dilim ekmek veya bulgur, makarna gibi tahıllar ile haftada 1 ya da 2 kez tüketilen kuru baklagil içeren yemeklerle karĢılanabilir (Gökçay ve Garibağaoğlu 2010).

Ġlk yaĢtan itibaren çocuk giderek bağımsızlık kazanmaya baĢlar, aile içinde çocuk değiĢmeye baĢlayan bir birey haline gelir. Bu sayısız geliĢme ve değiĢme döneminde çocuğun yeme alıĢkanlıkları da doğrudan ve dolaylı ailenin, özellikle anne ve babanın beslenme alıĢkanlıklarından etkilenir. Anne, baba ve varsa bakıcılar kendi yiyecek alıĢkanlıklarının, sevdikleri ve sevmedikleri Ģeylerin çocuk tarafından taklit edileceğini bilmelidirler. Anne ve babanın yedirme için ısrarları, ödüllendirme, ceza verme gibi yemek yeme sürecini vurgulayan tutumları çocuğun yeme alıĢkanlıklarını olumsuz yönde etkiler. Çocukluk dönemindeki beslenme deneyimlerinin yetiĢkinlik yaĢamındaki beslenme modeli üzerinde önemli bir etkisi vardır. O nedenle bu dönemde çocuk zorlanmadan değiĢik yemek çeĢitlerine alıĢtırılmalı, bu Ģekilde ileri yaĢlara uzanan doğru yemek seçme alıĢkanlığı edinilmesine çalıĢılmalıdır (Köksal ve Gökmen 2000).

1.2. Okul Öncesi Dönem Çocuklarının Beslenme AlıĢkanlıkları

1.2.1. Okul Öncesi Dönem Çocuklarının Normal Beslenme DavranıĢları

AkĢam yemeği bütün ailenin bir araya geldiği öğün olmasına rağmen çocuk

için en az tüketilen öğündür. Çocuklar genelde iki öğün yemek yiyebilir ve akĢam yemeğinden önce enerji ve besin öğesi gereksinimlerini, aralarda yedikleri abur cubur yiyeceklerden karĢılayabilirler. Normal büyüme eğrisi gösteren çocuklarda 15-18.aylar arasında iĢtah en düĢük düzeydedir.1-5 yaĢ arası çocuklar aileye, çevreye duyduğu tepkiyi yemek yememekle dile getirmektedirler. Ancak çocuk normal büyüme ve geliĢme gösteriyorsa, çocuğun beslenme alıĢkanlıkları sorun yaratmıyorsa, çocuk gereksinimi kadar yiyorsa zaman zaman öğün atlaması çok sorun yaratmaz. Okul öncesi çağı çocukları et, mısır gevreği, hamur iĢleri, meyve ve Ģekerleri tüketmeyi severler. Daha çok karbon hidrat içeriği yüksek olan krakerler, bisküviler, ekmek ve mısır gevreği gibi yiyecekleri protein değeri yüksek et ve diğer

(16)

4 yiyeceklere tercih ederler. Son zamanlarda yoğurt ve peynir tüketiminin, çocuklar arasında artması sevindiricidir. Üç-beĢ yaĢ arası çocukların % 60‟ının üçten fazla öğün tükettikleri, altı yaĢındaki çocukların % 50‟sinin günde beĢ öğün yemek yedikleri, dört öğünden az yiyecek tüketen çocukların enerji, kalsiyum, protein, C vitamini ve demiri yetersiz aldıkları bildirilmektedir. Bu bilgiler ıĢığında, okul öncesi çağ çocukların günde 5-6 öğün yemek tüketmeleri gerekmektedir (ġanlıer ve ark 2005).

1.2.2. Okul Öncesi Dönemde Çocukların Beslenme AlıĢkanlıklarını Etkileyen Faktörler

Okul öncesi dönemde çocuğun beslenme alıĢkanlıklarını etkileyen yönlendiren ve biçimlendiren faktörler vardır (Osmanoğlu 2011) ki bunlar; Aile, sosyal ve kültürel faktörler, ekonomik olanaklar, medya, okul öncesi öğretmeni.

Aile: Okul öncesi dönem çocukların büyükleri model aldıkları bir dönemdir. Özellikle yemek yeme ve besin seçiminde anne babayı model alır. Anne babanın çocukları yedirme ısrarı, ödüllendirme, ceza verme gibi, yemek yeme tutumları, beslenme alıĢkanlıklarını olumsuz yönde etkilemektedir.

Sosyal-Kültürel ve Ekonomik Faktörler: Özellikle sosyo-ekonomik düzeyi düĢük bölgelerde aynı kaptan yemek yeme, aile büyüklerine ve erkek çocuklara sofrada ve yiyecek seçiminde öncelik tanınması, bazı besinlerin değerinin bilinmemesi ve tüketilmemesi, gibi yanlıĢ değer yargıları ve uygulamalar, çocuklarının iyi beslenme alıĢkanlıkları kazanmasını önlemektedir. Ekonomik koĢulları iyi fakat bilgisiz gruplarda ise bebeğin toplu olsun isteği ile erken aylarda beslenme değeri yüksek ticari mamalarla beslenmeleri, çocuklarda, ĢiĢmanlık ve bununla ilintili hastalıklarında riskini arttırmaktadır.

Medya: Okul öncesi dönemde çocukta beslenme alıĢkanlıklarını etkileyen ailenin yanı sıra, beslenme alıĢkanlıkları olumlu yada olumsuz Ģekilde medya, özellikle televizyon reklamlarından etkilenir. Çoğu zaman bu yolla sunulan yiyeceklerin besin içerikler, uzmanların tavsiyeleri ile çeliĢmektedir.

Öğretmen: Aile çevresinden çıkıp farklı bir çevreye giren çocukların önem verdikleri kiĢiler giderek değiĢmeye baĢlar. Bu dönemde annenin yerini öğretmen alır. Çocuklar, okula, tam gün veya yarım gün gelmekte, en azından bir öğünü okulda

(17)

5 yemektedirler. Öğretmen iyi bir model olmalı, beslenme saatlerinde mutlaka çocuklarla birlikte yemek yemelidir.

1.2.3. Yeterli ve Dengeli Beslenmede Okul Öncesi Kurumların Önemi

Özellikle yemek saatinde masanın hazırlanması, çatalın tabağın soluna kaĢığın ve bıçağın tabağın sağında yer alması, peçetenin tabağın içinde yanında yer alması ile ilgili sofra adabı ile düzenlemelerin öğretildiği, ayrıca çeĢitli kavram çalıĢmalarının da yapıldığı ve çocuğun zihinsel geliĢimini destekleyen etkinlik ve uygulamalar yapılmalıdır. Çocukların yemek saatinde masa hazırlaması, bardakları koyması su doldurması, ekmek ve yiyecek servisi yapması; çocuğa zevk verecek ayrıca, motor ve zihinsel geliĢimini olumlu yönde destekleyecektir. Çocukların grup Ģeklinde yemek yemesi bir arada olması sosyal ve duygusal geliĢimlerine de olumlu katkı sağlayacaktır. Bu nedenle bütün geliĢim alanlarını destekleyen ve temel alıĢkanlıkları kazandırmayı hedef alan bu tür rutin etkinliklerin “çocuğun‟‟yaparak yaĢayarak‟‟öğrenmesini daha etkili ve kalıcı kılacağı, okul öncesi eğitim kurumlarında vurgulanmalıdır (Osmanoğlu 2011).

1.3. Çoçukluk Çağı Obezitesine Genel BakıĢ

Tarih boyunca obezite çeĢitli tanımlarla açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Bazen güçlülük, kudret, heybetlilik, kimi zaman da doğurganlık, bereket ve bolluk olarak nitelendirilmiĢtir. Sanayi devrimiyle birlikte günün hızlı çalıĢma temposuna uyum gösterecek fiziksel nitelikteki kiĢiler tercih edilirken obez kiĢiler hantal, sorunlu, yavaĢ ve sağlıksız olarak görülmeye baĢlanmaktadır (Bozbora 2002). Günümüze doğru yaklaĢtıkça teknoloji kullanımı artmaktadır. Ġnsanlar günlük iĢlerini teknoloji sayesinde daha hızlı ve daha kolay yaparken, daha çok iĢ yapıp daha az güç ve zaman harcamaya baĢlamaktadır (Peker 2000).

Obeziteye sebep olan beslenme Ģekli farklı toplumlarda değiĢiklikler göstermiĢtir. Ġnsanların acıkması ve açlığını gidermek için yemek yemesi normal bir biyolojik süreç iken ne zaman hangi yemeği yiyeceği tamamen kültürel ve antropolojik bir olgudur (Bozbora 2002). Genellikle insanların ne yiyeceği o toplumun yaĢam tarzı, coğrafi ve iklim koĢulları ile alakalıdır. Toplumların yemeğe verdiği anlamlar kültürün yeme davranıĢını nasıl etkilediğinin açık bir göstergesidir örneğin Türk kültüründe, ölüm, doğum, düğün ve kutlama gibi sosyal yaĢantılarda her zaman yemek kavramı en önemli ağırlama göstergesidir (Talas 2005).

(18)

6 Obezite, Latince “obesus‟‟ sözcüğünden türemiĢtir. ġiĢman karĢılığı olarak kullanılan “obesus‟‟, iyi beslenmiĢ anlamına gelir (Gürses 1990).

Çocukluk çağı obezitesi de eriĢkin obezitesi gibi artan bir prevalansa sahiptir. Bu artan prevalansın nedeni olarak diyet kompozisyonundaki değiĢiklik ve hareket miktarındaki azalma sorumlu tutulmaktadır (Gürel ve Ġnan 2001).

Çocukluk döneminde fazla kilo yada obezite yakın zaman öncesine kadar sorun olmaktan çok uzak ve en fazla “yakında boya çeker‟‟söylemiyle üzerinde bile durulmayan kavramlardı (BeĢikci 2010).

ġiĢmanlığın süt çocukluğu döneminde baĢladığı çocuklarda hücre sayısının normal çocuklardan fazla olduğu saptanmıĢtır (Günöz 2010).

Çocuklarda obezite değerlendirmesi yapılırken yetiĢkinlerden farklı olarak değerlendirilmektedir. Kiloları fazla olmasına rağmen boyları uzun ve kas kitleleri fazla olan çocuklar obez değillerdir (Peker 2000).

Bir çocuğun kilolu olması ile yetiĢkin çağında da kilolu olma riski, çocuğun kilolu olduğu yaĢla ilintili bulunmuĢtur. Üç yaĢ altında ki çocuklarda kilolu olmanın yetiĢkin çağında kilolu olma etkisi daha büyük yaĢtaki çocuklardan daha düĢüktür. Üç yaĢ ve üzerinde oluĢan kiloluluk durumu yetiĢkin çağında ĢiĢman olma olasılığını arttırmakta ve bu durum kızlarda daha kalıcı olmaktadır (Garn ve ark 1980).

Çocuklarda beden kütle indeksinin (BKĠ) artıĢ gösterdiği yaĢlar yaklaĢık 5 ile 7 yaĢlardır ve bu duruma adipozite sıçraması (adiposity rebound) denilmektedir. Bu sıçramanın zamanı çocukluk çağında ĢiĢmanlığın geliĢimi için kritik dönemdir. Erken yaĢta sıçrama adolesanlarda ve erken yetiĢkinlik döneminde ki yüksek BKĠ ile ilintilidir (Monteiro ve ark 2005).

Belirgin ĢiĢmanlık, inspeksiyonla gözlenebilen bir durumdur. Bununla birlikte, klinik uygulamada ve popülasyon taramaları ile ĢiĢmanlığın daha hafif derecelerini kapsayan prevelans çalıĢmalarında antropometrik ölçümler ve ölçümlerden türetilmiĢ bazı obezite indeksleri kullanılır. En fazla kullanılan ölçütler ağırlık ve boydan türetilmiĢ olanlardır (Günöz 2010).

Çocuklarda yaĢ ve cinsiyete göre hazırlanan beden kütle indeksinin (BKĠ) persentil eğrileri kullanılarak yaĢa göre 5.persantil altındaki değerler zayıflık, 85.persantil üzeri fazla ağırlıklı, 95 persantil üzeri ĢiĢman olarak değerlendirilir (Neyzi 2008,Yabancı 2009,Saner ve ark 2010).

(19)

7 1.4. Çocukluk Çağı Obezitesinin Sebepleri

1.4.1. Çocukluk Çağı Obezitesinin Fizyolojik Sebepleri

Obeziteye neden olan çok yemenin mekanizmasında hipotalamusun iĢtah merkezi önemli rol oynamaktadır. Besin alımını etkileyen peptidler; kolesistokinin, ürokortin ve nöropeptid Y (NPY)'dir. Kolesistokinin ve ürokortin besin alımını azaltırken, NPY ise besin alımını artırmaktadır. NPY beynin pek çok bölgesinde, özellikle de hipotalamus, hipokampus, korteks ve beyin sapı nukleuslarında bulunur. Birçok obezite modelinde paraventriküler ve arkuat nükleus arkında NPY ve NPY mRNA artımı vardır. NPY kortikotropin salgılatıcı hormon ve kortikotropin salınımını artırır ve insülin ile sürekli etkileĢim halindedir. Obez çocuklarda hiperinsülinemiye rağmen normal glukoz düzeyleri insülin direncinin varlığını gösterir. Önlem alınamadığı durumda insülin direnci nedeniyle glukoz toleransı bozulup hiperglisemi geliĢebilecektir. Vücut ağırlığının artması ile birlikte insülinde de belirgin artıĢ olmaktadır. Yağ hücre kütlesinin büyümesi ve insülin gereksiniminin artmasına karĢın reseptör sayısının azalması insülin direncine yol açmaktadır. Bu nedenle özellikle son yıllarda sıklığının gittikçe artmasıyla gündeme gelen adolesan çağda tip II diyabetes mellitus hastalığının obez çocuklarda ortaya çıkıĢı kolaylaĢmaktadır. NPY'nin sentez ve salınımını inhibe ederek kilo alımını engelleyen ve ob geni tarafından kodlanan leptin vücut ağırlığı ve metabolizmasının düzenlenmesinde önemli rol oynar. Tokluk faktörü olarak leptin besin alımını azaltır ve enerji harcanmasını artırır. Leptin NPY sentezini ve salınımını azaltarak iĢtahı azaltmaktadır. Obezlerde leptin sinyalinde bir bozukluğa ya da leptin etkisine oluĢan dirence bağlı serum leptin düzeyleri artmıĢtır (Guyton ve Hall 2011).

Enerji alımı sadece besinlerle olurken, enerji harcanması birçok faktöre bağlıdır. Enerji harcanıĢı metabolik değiĢikliklere, besin tercihine, soğuk ve sıcak iklim koĢullarına, vücudun verdiği metabolik cevaplara ve kiĢinin fiziksel aktivitesine bağlıdır. Enerji harcanıĢında en önemli etkilerden biri olan hareket; egzersizin hızı ve vücut ağırlığıyla orantılı olarak enerji harcama oranını artırır. Ancak obezitede genetik faktör olarak kabul edilen merkezi sinir sistemi mekanizmalarında ki bozukluk, yemek yeme davranıĢımızı etkilediğinden bugün için obeziteyi oluĢturan dinamikler arasında kabul edilmektedir (Bozbora 2002 ).

(20)

8 1.4.2. Çocukluk Çağı Obezitesinin Psikolojik Sebepleri

Çocukluk döneminde aileden ayrılma, çocukluk çağı depresyonu, dağınık aile iliĢkileri, sağlık hizmetlerini almıyor olmak ve kötü aile içi iliĢkiler çocukluk çağı obezitesine sebep olabilmektedir. Psikanalitik kurama göre fazla yeme, psikoseksüel geliĢmenin oral dönemine bağlı kalmasından kaynaklanır. Yemek yeme, parmak emme gibi oral etkinlikler erken yaĢamda yakınlığa ve sevgiye eĢdeğerdir, daha sonraki yaĢamda sevgi ve güvenliğe olan gereksinim doyurulmamıĢsa, oburluk bunların yerine geçer. YaĢam üzücü ise, kiĢi yiyeceği duygularını doyurmak için kullanır. Çocuklarının her ağlama ve rahatsızlığına her zaman meme ya da biberonla cevap veren anneler, böylece onların oral doyum ve yaĢantı açlığını koĢullandırarak ileride stres altında kaldığında oral doyum aramasına neden olur (Durukan 2001).

1.5. Obeziteyi Etkileyen Risk Faktörleri Genetik Faktörler:

ġiĢmanlığın ailevi olduğunu kanıtlayan birçok çalıĢma vardır. Ancak kalıtımın etkisini aile içi ortam faktöründen arındırmak güçtür. Tek yumurta ikizlerinde vücut ağırlığı ve deri altı kalınlığı ölçümlerinin eĢ olması, anne veya babanın ĢiĢman oluĢu ile çocukta ĢiĢmanlık riskinin % 40‟a, her ikisinin de ĢiĢmanlığı ile % 80‟e çıkması, ĢiĢman anne ve babadan doğan çocuklarda enerji gereksiniminin düĢük olduğunu gösteren çalıĢmalar etiyolojide kalıtsal etkilerin varlığına iĢaret eder. Bazı ailelerde ĢiĢmanlığa kalıtsal bir eğilim olduğu kabul edilmektedir (Günöz 2010).

Çevresel Faktörler:

Son 10-20 yılda gıda endüstrisindeki geliĢim ve reklamlar, hızla yenilen yoğun kalorili yiyeceklerin tüketiminde artıĢ, yaĢam biçimine bağlı fiziksel inaktivite, kentsel yaĢam, zaman yetersizliği, ulaĢımda motorlu araçların yaygın kullanımı, televizyon ve bilgisayar gibi hareketsiz hobiler ve benzeri pek çok etmen günümüzde beslenme dengesizliğinin temel çevresel nedenleridir. Fizik aktivite eksikliği, aĢırı televizyon izleme, bilgisayar kullanma gibi çocuğu hareketsizliğe iten alıĢkanlıklar da çoğu kez aile yaĢamı ve yaĢanılan ortam ile iliĢkilidir. ġiĢman aileler tarafından evlat edinilmiĢ çocuklarda ĢiĢmanlığın sık görülmesi, aile çevresinin etkisini kanıtlayan bir diğer bulgudur (Günöz 2010).

(21)

9 Ġntrauterin Ortam:

Ġntrauterin dönemdeki ortam faktörlerinin, postnatal obezitede etkili olduğu bugün bilinmektedir. Örneğin, Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında hamile olan ve hamileliğinin ilk iki trimestrinde ağır açlık yaĢayan annelerin doğan bebekleri 8 yaĢa ulaĢtığında diğer çocuklara göre obezite sıklığı iki kat fazla bulunmuĢtur. DüĢük doğum tartısının eriĢkin yaĢlarda abdominal yağlanmaya neden olabileceğide bilinmektedir. Bununla birlikte diyabetik rahatsızlığı bulunan annelerin çocuklarında 8 yaĢlarında obezite oranının yüksek bulunmuĢtur (Günöz 2010).

Beslenme:

KarıĢık ve yapay beslenen süt çocuklarında, çocuk her ağladığında biberon ile süt vermek, muhallebi gibi kaloriden zengin besinlere erken baĢlamak ve bunları fazla miktarda vermek yatkın çocuklarda ĢiĢmanlığa yol açan yanlıĢ uygulamalardır (Günöz 2010).

ġiĢman çocukların kahvaltıyı atladıkları ve daha düĢük kalsiyum alımlarının olduğu bilinmektedir (Heaney ve ark 2002). Yapılan bir çalıĢmada kahvaltı yapmayan çocukların 1.5 kat daha fazla kilolu olma olasılıklarının olduğu saptanmıĢtır (Veugelers ve Fitzgerald 2005).

AtıĢtırma, ĢiĢmanlığa neden olan önemli bir etmendir. Ġki-18 yaĢ arası çocuklarla 1977 ve 1996 yıllarında yürütülen bir çalıĢmada çocuklarda atıĢtırmanın % 24‟den % 36 „ya yükseldiği bulunmuĢtur (Jahns ve ark 2001).

Aile bireylerinin haftada 3-4 kez birlikte yemek yemesinin kilolu olma olasılığını azalttığı saptanmıĢtır (Gortmaker ve ark 1993).

Fiziksel Aktivite:

Egzersiz yapma alıĢkanlığının olmaması ĢiĢmanlık ile direkt ilintilidir. Aileler çocuklarının sokakta oynamasını güvenli bulmamakta, bu durum ise egzersiz yapmada temel engeli oluĢturmaktadır (Lumeng ve ark 2006). Ailelerin çevreyi güvenli bulmamasının, çocuğun ĢiĢman olma olasılığını dört kat arttırdığı bulunmuĢtur (Matthieu 2008).

Televizyon Seyretme Süresi:

ABD‟de yapılan bir çalıĢmada göre yaĢ gruplarına bağlı olarak televizyon önünde geçen zaman değiĢiklikler göstermekle birlikte 2-7 yaĢ çocukların %

(22)

10 32‟sinde yatak odasında televizyon bulunması üzerine Amerikan Pediatri Cemiyeti anne, baba ve çocuk hekimlerine yönelik bildiride bulunmuĢtur (Goodman 2000).

Televizyon izlemi boyunca azalan enerji harcaması, artan atıĢtırma alıĢkanlıkları ve indirekt olarak televizyon reklamları ile sağlanan yüksek kalorili yiyeceklere karĢı yeme arzusunda artıĢ olmaktadır (Goodman 2000, Gönç 2000).

Çocuklukta televizyon seyrederek geçirilen zamanın uzunluğu ile yetiĢkinlikte obez olma riski arasında güçlü bir pozitif iliĢki olduğu saptanmıĢtır. ÇalıĢmalar, 0-2 yaĢ arası çocukların hiç televizyon izlememelerini, 2 yaĢ üstü çocukların ise medya araçları karĢısında geçirdikleri sürenin günlük 2 saatle sınırı olmasını önermektedir. Bilindiği gibi, televizyon karĢısında geçirilen saatler yalnızca “aktif olmayan” zaman olmakla sınırlı olmayıp, aynı zamanda çocukların sağlıklı olmayan yiyecek/içecek reklamlarına daha çok maruz kaldıkları ve daha çok “atıĢtırdıkları” zamanlar olduğu için çok faktörlü bir obezite riski Ģeklinde gerçekleĢmektedir. Yakın zamanda tamamlanan bir çalıĢmada 4-7 yaĢ arası çocuklarda televizyon izleme zamanı 2 yıl süreyle %50 azaltılarak bu çocukların sedanter davranıĢ tarzının ve kalori alımlarının azaldığı saptanmıĢtır (BeĢikçi 2010).

TV izlerken günlük ortalama 12-30 besin reklamı gündeme gelmekte, bu da çocuklarda ayaküstü yenilen hazır besin (fast-food) ve Ģekerle tatlandırılmıĢ içeceklerin tüketimini arttırmakta, taze sebze ve meyvelerin, süt ve ürünlerinin tüketimini ise azaltmaktadır (Lobstein ve ark 2005,Ludwig ve ark 2004).

TV izleme sırasında atıĢtırmalıkların tüketiminin artması, ayaküstü hazır besinlerin tüketimi, ailenin öğünlerinin düzenli olmaması, ailenin TV izlerken yemek yeme alıĢkanlığının olması, günlük tüketilen tatlandırılmıĢ içeceklerin tüketilmesi, porsiyon büyüklüğü gibi bir çok etmen ĢiĢmanlık oluĢumunu etkilemektedir (Pekcan ve ark 2011).

Uyku Süresi: Çocuk ve yetiĢkinlerde uyku süresinin azlığının da ĢiĢmanlık riskini arttırdığı belirlenmiĢtir (Sekine ve ark 2002,Chaput ve Tremblay 2007,Flint ve ark 2007,Must ve ark 2009). Japonya‟da 6-7 yaĢ grubu çocuklarda yapılan bir çalıĢmada, geceleri 8 saatten az uyku uyuma ile 10 saat ve üzerinde uyku uyuma süresi ile ĢiĢmanlık iliĢkisine bakılmıĢ ve az uyuyanlarda ĢiĢmanlığın 3 kat daha fazla görüldüğü saptanmıĢtır (Sekine ve ark 2002). Uykusuzluğun ghrelin düzeyini arttırdığı ve leptin düzeyini düĢürdüğü ve her iki durumun da ĢiĢmanlık nedeni olduğu bilinmektedir (Taheri ve ark 2004, Spiegel ve ark 2004).

(23)

11 Psikolojik Faktörler:

Bazı çocuklarda psikolojik sorunlara tepki olarak aĢırı iĢtahsızlık görülebileceği gibi, bazılarında bu tepki fazla yeme Ģeklinde ortaya çıkar. ġiĢman çocukların öyküsünde okulda baĢarısızlık, arkadaĢ edinememe, anne baba ve çocuk arasında kopuk iliĢki gibi belirli bir psikolojik travma saptanabilir. Zeka geriliği olan çocuklarda da obezite sıklığı yüksektir (Günöz 2010).

1.6. Obezite Sınıflandırması

Obezite vücutta aĢırı yağ birikim olarak tanımlanır ve özelliklerine göre birkaç farklı Ģekilde sınıflandırılabilir.

1.6.1. Yağ dokusunun dağılımı ve anatomik özelliklerine göre 1.6.2. Obezitenin baĢlama yaĢına göre

1.6.3. Etiyolojide rol oynayan faktörlere göre ayrılabilir.

1.6.1. Yağ Dokusunun Dağılımı ve Anatomik Özelliklerine Göre . Hiperselüler Obezite

Yağ hücre sayısının artıĢı ile seyreden obezitedir ve çocukluk çağındaki obezite tipidir. Nadiren eriĢkin dönemde de ortaya çıkabilir (Arslan 1996) .

. Hipertrofik obezite

Yağ hücrelerinin büyüklüğü ve lipit içeriğindeki artıĢ ile karakterizedir. EriĢkin dönemde ve gebelikte baĢlayan obezite bu tiptedir (Arslan 1996).

. Yağ dağılımına göre obezite

.Android tip obezite (abdominal/santral): Yağ dokusu, karın ve göğüste birikmiĢtir.

.Gynoid tip obezite (gluteal/periferal): Yağ dokusu, kalça ve uylukta birikmiĢtir (Arslan 1996).

1.6.2. Obezitenin BaĢlama YaĢına Göre

a. Çocukluk yaĢ grubunda baĢlayan obezite b. EriĢkin dönemde baĢlayan obezite

(24)

12 1.6.3. Etiyolojiye Göre

a.Basit Obezite (Ekzojen Obezite)

b. Sekonder obezite olarak ikiye ayrılır. Tablo 1‟de aralarındaki farklar kısaca belirtilmiĢtir.

Çizelge 1. Çocukluk YaĢ Grubunda Obezite Ayırıcı Tanısı

Ekzojen obezite Sekonder obezite

Aile öyküsü Pozitif Negatif

Boy Uzun (>%50) Kısa

Zekâ durumu Normal Genellikle düĢük

Kemik yaĢı Normal Geri

Fizik inceleme

Normal Patolojik Bulgu (+)

Kaynak: Arslan 1996.

a. Basit Obezite (Ekzojen Obezite): Tüketilenden fazla enerji alınması, baĢlıca nedenidir. Altta yatan baĢka hastalığın olmadığı obezite türüdür ve obezlerin %95‟i bu gruba girer.

b. Metabolik ve hormonal bozuklukların sebep olduğu sekonder obezite: bu obezite türüne çeĢitli hastalıklar sebep olmaktadır. Obezlerin %5‟i bu gruba girer. Bunlar arasında;

i. Endokrin nedenler 1.Hipotalamik bozukluklar

ii. Ġlaçlar (glukokortikoidler, (trisiklik antidepresanlar), siproheptadin, fenotiazin, östrojen, progesteron, lityum.

(25)

13 1.7. Obezitede Tanı Yöntemleri

Organizmanın beslenme durumu, besinlerin alımı ve tüketimi arasındaki dengeyi gösterir. Besinler fiziksel ortamın bir öğesidir. Toplumda bireylerin elde edebilecekleri besin türleri ve besinlerin niteliği, iklim, tarım, ekonomi, devlet politikası, gelenekler gibi çeĢitli etmenlerden etkilenir. KiĢinin etnik kökeni, sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyi de beslenme durumunu etkileyen önemli etmenlerdir. Toplumda sık rastlanan beslenme bozukluklarının türü fiziksel ve psikososyal ortam faktörleri ile iliĢkilidir. Örneğin ülkemizde çocuklarda en sık rastlanan beslenme bozuklukları protein enerji malnütrisyonu, vitamin ve mineral eksiklikleridir. Kentlerde çocuklarda ĢiĢmanlık sıklığı da giderek artmaktadır. GeliĢmiĢ ülkelerde ĢiĢmanlık, en sık görülen beslenme bozukluğu türüdür (Saner ve ark 2010).

ġiĢman bireyler normal bireylerin depolayabildiği lipidin 4 katından daha fazlasını depolayabilmektedirler. Ancak ĢiĢmanlığın vücut yağ içeriğinin ölçümü ile değerlendirilmesi her yaĢta, özellikle de bebeklikte oldukça güçtür. Değerlendirme basit, kolay ve uygulanabilir ölçümlerle yapılmalıdır. AĢağıda obezite tanısında kullanılan ölçümler belirtilmiĢtir:(Cole ve ark 2000,Neyzi ve ark 2008,Yabancı ve ark 2009).

1.7.1. Antropometrik Ölçümler (Dolaylı Ölçüm) 1.7.2. Vücut Yağ Miktarının Hesaplanması

Vücuttaki Yağ Miktarının Dolaylı Olarak Ölçülmesi (Antropometrik Ölçümler):

Beslenme durumunun değerlendirilmesinde en sık kullanılan ölçütler yaĢa ve boya göre ağırlık, boy, baĢ çevresi, beden kitle indeksi ve rölatif tartıdır. Bu ölçütlerin yorumlanmasında cinsiyete ve yaĢa göre düzenlenmiĢ ulusal referans değerleri (persantil eğrileri veya z-puanlama tabloları) kullanılmaktadır (Saner ve ark 2010).

Cilt kıvrım kalınlıkları

Obezitede yağın bir kısmı cilt altında toplanır. Cilt altı yağ dokusunu belirlemek için cilt kıvrım kalınlığı ölçümü yapılır. Ölçüm kaliper denen özel aletlerle yapılır. En sık kullanılanlar “Harpenden” ve “Lange” kaliperleridir. Cilt kıvrımları aletin uçları arasında tutulur ve kalınlık göstergeden okunur. Triseps, biseps, subskapular ve suprailiak bölgelerde ölçüm yapılabilmektedir. Yaygın olarak

(26)

14 kullanılan triseps cilt kıvrım kalınlığı ölçümüdür. YaĢa göre belirtilen persentillere göre 85 persentil üzerindeki ölçümler obezite olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu yöntem tecrübe gerektirir ve uygulanması zordur (Öztora 2005).

Kol yağ alanının hesaplanması: Vücuttaki yağ yüzdesinin tahmininde

oldukça pratik bir hesaplama yöntemidir.

Ġdeal ağırlık: Tartımla elde edilen ağırlığı yaĢ ve cinsiyete göre standartlarla karĢılaĢtırmak ĢiĢmanlık tanısı için uygundur. Ancak çocukluk döneminde boya göre ağırlığın değerlendirilmesi daha sağlıklıdır. Çocuğun boya göre olduğu ağırlık, 90-95. persentilin üzerinde ise ĢiĢman olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca çocuklarda kullanılan bir diğer yöntem de rölatif ağırlığın değerlendirilmesidir. Rölatif ağırlığın % 120‟nin üzerinde olması obezite olarak kabul edilmektedir.

Hastanın ölçülen ağırlığı

Rölatif Ağırlık = −−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−− X 100 Aynı boydaki normal çocuğun ağırlığı

Ağırlık ve boy uzunluğuna dayalı ölçümler: ġiĢmanlık durumunun saptanmasında ağırlık ve boy uzunluğuna dayalı pek çok oran bulunmaktadır. Bunlardan en sık kullanılan ve en pratik olanı beden kitle indeksi (BKI)‟dir. YetiĢkinlerde beden kitlesinin değerlendirilmesi çok pratik bir orandır, ancak çocuklarda yaĢla birlikte değiĢkenlik gösterdiğinden dikkatli kullanılmalıdır.

Ağırlık (kg)

BKĠ = −−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−−− Boy uzunluğu (m)2

YaĢa göre 5. persantil altındaki değerler zayıflık, 85. persantil üzeri fazla ağırlıklı, 95. persantil üzeri ĢiĢman olarak değerlendirilir ( Cole ve ark 2000,Neyzi ve ark 2008,Yabancı ve ark 2009,Saner ve ark 2010).

(27)

15 Yağsız Vücut Kitlesinin Hesaplanması: Vücuttaki yağ yüzdesinin tahmininde oldukça pratik bir hesaplama yöntemidir.

Üst kol çevresi \ baĢ çevresi oranı: Özellikle 3-48 ay arası çocukların beslenme durumunun değerlendirilmesinde bu oran basit ve değerli bir ölçüttür. Rutin olarak kullanılmamaktadır (Saner ve ark 2010).

Göğüs çevresi \ baĢ çevresi oranı: 1-2 yaĢ arası çocuklarda kullanılabilir. Normal çocuklarda oran 1.0 üzerinde, beslenme bozukluğu olanlarda ise 1.0 altındadır. Toplum sağlığı açısından önem taĢıyan orta ve hafif derecedeki beslenme bozukluklarının erken tanısında antropometrik ölçümlerde normalden sapmaların belirlenmesi, gerekli önlemlerin erken alınması yönünden önemlidir (Saner ve ark 2010).

Vücuttaki Yağ Miktarının Doğrudan Ölçülmesi:

Vücuttaki yağ miktarının doğrudan ölçümünü sağlayan yöntemler Ģunlardır: Toplam vücut potasyumunun ölçülmesi (K40), toplam vücut suyunun izotop dilüsyonu ile saptanması, su altı tartımı ile vücut dansitesinin hesaplanması, vücudun biyoelektriksel iletkenliğinin saptanması, yağda eriyen gaz yöntemi, nötron aktivasyonu, radyolojik görüntüleme yöntemleri (ultrasonografi, bilgisayarlı to-mografi, nükleer magnetik rezonans). Obezite yaygın bir sorun olduğu için değerlendirmede kullanılan yöntemin ucuz, kolay ve tekrarlanabilir olması gerekmektedir, ayrıca çocuklar için uygun yöntemler seçilmelidir (Öztora 2005).

1.8. Çocukluk Çağı Obezitesinde Tedavi Yöntemleri

Çocukluk döneminde obezitenin önlenmesi ve izlemin düzgün yapılması eriĢkin dönemdeki komplikasyonları azaltacaktır. Obezite tedavisi çocuğun normal fizyolojik büyümesini duraksatmayacak nitelikte, uzun vadeli ve kalıcı olmalıdır. Eğitim, diyet, aktivite, egzersiz, yaĢam Ģekli değiĢimini içeren ve ailenin tam katılımı ile desteklenmiĢ multidisipliner bir tedavidir. Tedavide ilk kural aile ve çocuğun zayıflamanın gerekliliğine inandırılmasıdır. Aile ile iĢbirliği sağlanmadan tedavide baĢarılı olunamaz (Yanovski 2001).

1.8.1. Çocukluk Çağı Obezite Tedavisinde Fiziksel Aktivite ve Egzersiz:

Kilo kaybının iki temel yaklaĢımı kalori kısıtlaması ve egzersizdir. ÇalıĢmalara göre diyet ve egzersiz birlikte uygulandığında yalnızca diyete göre daha

(28)

16 fazla kilo kaybına yol açmaktadır. Özellikle uzun dönemde, verilen kilonun korunabilmesi için egzersiz vazgeçilmez unsurdur. Bu nedenle egzersiz kilo vermeye yönelik tüm programların vazgeçilmez bir parçasıdır. Egzersizin yararları böyle özetlenebilir. Egzersiz sırasında kalori harcanır. Kan basıncı, serum kolesterolü, vücut kompozisyonu ve kardiyorespiratuar iĢlev üzerinde olumlu etkileri vardır. Egzersiz obez kiĢinin psikolojik durumunu iyileĢtirir. Yağsız vücut kütlesi kaybını önler. Egzersiz haftada en az 3 kez, 30 dakika süresince ter atacak kadar yapılmalıdır. Egzersiz yoğunluğu ve süresi yavaĢ yavaĢ artırılmalıdır (Babaoğlu 2002).

Egzersiz obezitenin önlenmesinde ve tedavisinde diğer tedavi yaklaĢımlarına yardımcı önemli bir yöntemdir. Pek çok epidemiyolojik araĢtırma, fizik aktivitenin derecesi ve beden kitle indeksi arasında negatif bir korelasyonun varlığını ortaya koymuĢtur. Bu çalıĢmaların sonuçlarına göre fizik aktivite derecesinde artıĢ, obezite geliĢimine karĢı koruyucudur. Egzersiz, iskelet kasında enerji tüketimini ve substrat oksidasyonunu artırmaktadır. Egzersiz sırasında serbest yağ asitleri iskelet kasının önemli bir enerji kaynağıdır. Düzenli egzersiz ile egzersiz sırasındaki karbonhidrat oksidasyonu azalmakta, bu azalma yağ oksidasyonundaki artıĢ ile kompanse edilmektedir (Korugan ve ark 2000).

Çocuklarda TV seyri, kötü beslenme alıĢkanlıkları ile fizik aktivitenin azalması BKĠ ve cilt altı yağ dokusu artmasına neden olur. Çocuklarda uygulanan 4-6 haftalık eğitim kampları ve fizik aktivite ile anlamlı kilo kontrolü elde edilebilir. Obezitenin oluĢmasında iki yaĢ dekadı çok önemlidir.Birincisi,ilk yaĢ dekadı, yani 2-10 yaĢ arası çocuklar (bilhassa kız çocukları); ikincisi, adolesandan eriĢkin döneme geçiĢ yaĢı olan 21-31 yaĢ (3 dekad) aralığıdır (Bağrıaçık ve ark 2009).

Genellikle kapsamlı bir egzersiz programından ziyade aktif yaĢam tarzının benimsetilmesi (televizyon, bilgisayar oyunları gibi pasif ev içi faaliyetlerden kaçınılarak ev dıĢı aktivitelere yönelinmesi) önerilmektedir. Çocuğun doğal aktivitesine izin verilmeli, aktiviteden çocuğun hoĢlanması sağlanmalı, grup oyunlarına katılması teĢvik edilmelidir (Sothern ve ark 2000).

Ebeveynlerin çocuklarının beslenmesi ve fiziksel aktivitelerinde dikkat etmesi gereken noktalar:

-Çocuklar bebeklik döneminde olabildiğince anne sütü ile beslenmeli

(29)

17 -Ev dıĢında besleyici değeri yüksek olmayan ancak ilgi çeken gıdaların tüketimine sık olmamak kaydıyla izin verilmeli

-Evde piĢen her yemeğin uygun miktarda tüketilmesi sağlanmalı

-Yiyecek ve içeceklerin mutfak masası gibi belli bir yerde tüketilmesi sağlanmalı, bilgisayar ya da televizyon karĢısında yemek yeme engellenmeli

-Çocuğa yiyecekler arasında ayrım yapmama öğretilmeli, hiçbir zaman yiyecek ödül olarak sunulmamalı

-Televizyon yada bilgisayar çocuğun yatak odasına konulmamalı

-Çocuk spor, dans, yüzme gibi aktivitelere teĢvik edilmelidir (Botero ve Lifshitz 2007,Sothern ve ark 2000, Stang ve ark 2004).

1.8.2. Çocukluk Çağı Obezitede DavranıĢ Tedavisi:

Obezite tedavisinde davranıĢsal prensipler ilk olarak 1960‟ların sonunda 1970‟lerin baĢında uygulandı. Öğrenme teorisinden kaynaklanan bu yaklaĢım, yeme ve egzersiz gibi kilonun düzenlenmesi ile ilgili davranıĢların öğrenilen bir yönünün olduğunu kabul eder ve böylece tekrar öğrenilebileceğini veya değiĢtirilebileceğini iddia eder. Ek olarak, davranıĢsallar, yeme ve egzersiz alıĢkanlıklarının değiĢtirilmesi için bu alıĢkanlıkları kontrol eden çevresel tetikleyicilerin ve zorlayıcılarında değiĢtirilmesinin önemine inanır (Wadden ve Stunkard 2003).

Vücut ağırlığının uzun süreli kontrolü, yeme ve fizik aktivite gibi davranıĢlarda kalıcı değiĢiklikler oluĢturulmasına bağlıdır. Pek çok kiĢi zayıflamaya yönelik diyet seçenekleri ve egzersiz hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmakla birlikte, bu bilgileri günlük uygulamaya geçirememektedir. DavranıĢ değiĢikliği, bu ve buna benzer durumlarda etkilidir. BaĢlıca aĢırı yemek yemeğe neden olan durum ve uyarıların belirlenmesi, yemeğe alternatif oluĢturacak davranıĢların öğrenilmesi ve nüksün kontrolüne yönelik,vücut ağırlığını korumada ve değiĢtirmede esas olan konuları içerir (Korugan ve ark 2000).

(30)

18 1.8.3. Çocukluk Çağı Obezitede Beslenme Tedavisi:

Günlük enerji alımının azaltılması, herhangi bir kiĢide kilo kaybını baĢlatmak için gereklidir. Enerji ve besin alımının değerlendirilmesi basit ve doğrudan yapılabilen bir iĢlem değildir (Kopelman ve Stock 2000).

Obezite tedavisinde ilk hedef, ideal vücut ağırlığına ulaĢılması değil, vücut ağırlığının %10 oranında kaybedilmesi olmalıdır. Bu hedefe ulaĢıldıktan sonra yeni bir kilo kaybı hedefi belirlenebilir. Vücut ağırlığında % 5 „lik bir kaybın bile risk faktörlerini olumlu etkilediği bilinmelidir. Obezite tedavisinin temel taĢı olan diyet tedavisinde amaç, enerji alımının azaltılması ve esansiyel besin komponentlerini içeren dengeli bir diyet ile beslenmenin sağlanmasıdır (Korugan ve ark 2000).

Enerji: Çocuklar yaĢ grupları ne olursa olsun devamlı bir büyüme ve geliĢme sürecindedirler. Bu durum bazal metabolizma için harcanan enerjinin yüksek olması anlamına gelir. Çocukların ayrıca fiziksel aktiviteler ide fazladır. Bu nedenle günlük enerji gereksinmeleri yetiĢkinlerden yüksektir. Günlük enerji gereksinmesi yetiĢkin bireyler için 30-40 kkal \ kg \ gün iken, bu değer oyun çocuklarında 80-90 kkal \ kg \ gün „dür (Köksal ve Gökmen 2000).

Karbonhidrat ve posa: Günlük enerjinin yaklaĢık Enerjinin % 55-60‟ı karbonhidratlardan sağlanmalıdır. ġeker gibi basit karbonhidratlar azaltılmalı yerine kuru baklagiller tam tahıl ürünler kompleks karbonhidrat içeren besinlerin tüketimi artırılmalıdır. Karbonhidrat miktarının çoğunluğu kompleks türde olmalıdır. Posa içeriği yüksek olan oligo ve polisakkaritler tokluk hissini oluĢturur ve böylece enerji alımı kontrol edilir. Diyetin posa içeriği de yüksek olmalıdır. Bunun için sebze-meyve, kurubaklagil ve tahıl ürünleri tercih edilmelidir. Diyet posasının birçok iĢlevi vardır. Bunlardan biri de enerji alımının denetimi ve ĢiĢmanlık oluĢumunu azaltmaktır. Posa alımı için önerilen miktar çocuklar için 12-24 g/gün‟dür ( Baysal 1999,Arslan 2001).

Proteinler: Diyet enerjisinin % 12-15‟i proteinden sağlanmalıdır. Okul öncesi çocuklarda protein miktarı kadar proteinin kalitesi de önemlidir. Toplam protein miktarının % 30-40 kadarı hayvansal kaynaklı olmalıdır. Hayvansal kaynaklı bu proteinin % 40-70‟i yağsız süt ve ürünlerinden, % 20-30‟u ise yağı az et, balık ve yumurtadan gelmelidir. Toplam proteinin % 50‟lik diğer kısmının ise % 25‟inin kuru

(31)

19 baklagillerden ve sebze, meyve ve yağlı tohumlardan gelmesi önerilmektedir (Bağrıaçık ve ark 2009).

Yağlar: Günlük enerjinin yaklaĢık % 25-30'u yağlardan sağlanmalıdır. Yağ miktarının yanı sıra kullanılacak yağ türü de önemlidir. Enerjinin doymuĢ yağ asidinden gelen oranı %10'un altında olmalı, çoklu doymamıĢ yağ asidi % 7-8, tekli doymamıĢ yağ asidi % 10-15 olacak Ģekilde belirlenmelidir. Yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K vitaminleri) vücutta kullanımını sağlamak için yağ miktarı çok azaltılmamalıdır. Yağ miktarının önerilenin üzerinde olması obezite ve kalp- damar hastalıkları gibi önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur ( Baysal 1999, Arslan 2001).

Vitamin ve Mineraller, Dengeli düzenlenmiĢ beslenme programları yeterli miktarda vitamin ve mineral sağlar. Tuz, Bireyin tuz kısıtlamasını gerektiren herhangi bir sağlık sorun yoksa diyette tuz kısıtlamasına gerek yoktur.(< 6 g / gün) Su, Yemek öncesi ve sonrası su içme mide dolgunluğunu arttırır. Metabolik atıkların atımındaki görevi nedeniyle günlük 2-2.5 litre kadar su tüketimi önerilmektedir. Öğün Sayısı, Yemeklerin günde 3-6 öğün Ģeklinde programlanması metabolizmanın düzgün iĢlemesinde önemlidir. Öğünler arası süre 3-4 saat olmalıdır. Bu aralıklarla beslenme gereğinden fazla yemeyi önler, acıkmayı geciktirir ve sonraki öğünde besin alımını azaltır. Porsiyon Kontrolü, Yiyecekler tartılmalı veya ev koĢullarında tüketilen türlerinin ve miktarların besin gruplarına göre değiĢim tanımları yapılmalıdır (Bağrıaçık ve ark 2009).

1.9.Obeziteden Korunma

Obezite sonucunda önemli bozuklukların ortaya çıkması, çocukluk çağı obezitesinin eriĢkin çağa yansıyor olması ve obezitenin halk sağlığı sorunu halini alması koruyucu önlemleri gündeme getirmektedir. Bugün için hiçbir yöntemin tek baĢına belirgin koruyuculuğu gösterilememiĢtir. Ancak birlikte uygulandığında bazı önlemler korunmada etkili olabilir. Çocuklukta obezitenin engellenmesindeki hedef populasyon; aile ve ev çevresi, toplum eğitimcileri, halk sağlığı uzmanları, gıda sektöründe çalıĢan kiĢilerdir. Çocukluk çağı obezitesinin zararları, çocuklarımız için uygun beslenme Ģekilleri, aktivasyonun önemi birinci basamak sağlık kuruluĢlarına baĢvuran ailelere, kreĢlerde, ana okullarında ve okullardaki eğiticilere anlatılmalıdır. Obezitenin fetal dönemden itibaren geliĢen her yaĢta bireyleri etkileyen bir halk sağlığı sorunu olduğu unutulmamalıdır (Cinaz 2008).

(32)

20 1.10. AraĢtırmanın Amacı

Bu araĢtırma, Konya il merkezinde 5 yaĢ ( 60-71 ay) çocukların beslenme ve dinlenme durumu ile fazla ağırlık arasındaki iliĢkinin belirlenmesi amacıyla planlandı.

(33)

21 2.GEREÇ VE YÖNTEM

2.1. AraĢtırmanın Tipi

AraĢtırma, kesitsel tipte bir saha araĢtırması olarak planlandı.

2.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman

AraĢtırma 2011 yılı Eylül ayı- 2012 yılı Mart ayları arasında Konya‟da uygulandı.

2.3. AraĢtırma Evreni

ÇalıĢmanın Evreni,Konya il Merkezindeki 5 yaĢ (60-71 ay) çocuklardır.

2.4. AraĢtırmanın Örneklemi ve Örneklem Hacmi

AraĢtırmanın örneklemi, Konya il merkezindeki ilköğretim okullarının anasınıfları ve anaokullarındaki 5 yaĢ grubu çocuklardı. Örneklem hacmi, 5 yaĢ grubunda fazla ağırlık ve ĢiĢmanlık oranını (% 18) (Yabancı ve ark 2009) 5 puanlık sapma içinde 0.80 güçle ve 0.95 güven düzeyinde formülle hesaplandı. Örneklemede küme örnekleme yönteminden yararlanıldı. Sınıflar birer küme ve ortalama 20‟Ģer kiĢilik olduğu kabul edilerek küme etkisi 2 olarak alındı. Buna göre formülle hesaplanmak suretiyle 491×2=982 çocuğa ulaĢılması planlandı. Velilerin rıza formuna cevap verme oranının yaklaĢık % 75 olacağı beklentisiyle anket 1310 veliye gönderildi. Sosyo-ekonomik durum dikkate alınarak örneklemin yarısı anaokullarından diğer yarısı il merkezi ilçelerdeki ilköğretim okullarından alındı.

2.5. Veri Toplama Araçları

Verilerin toplanmasında öğrencilerin ailelerine ve öğretmenlere uygulanması

amacıyla hazırlanan anketler ile öğrencilere yapılan ölçümlerdir (Ekler–A).

Ailelere uygulanacak ankette bulunan 44 sorudan 10‟u aileye ait bilgiler, 34 sorusu çocuğa ait bilgilerden oluĢmaktadır. Anketin ilk bölümünde ailelerin sosyo-demografik özellikleri, anne babanın boy-ağırlık durumu, ailenin yemek saati, yemek hazırlanma ve yeme Ģekli, anne ve babanın TV seyretme, bilgisayar kullanma süresi, abur-cubur yeme, spor yapma, diyet uygulama, ortalama uyku saati gibi sorular yer alırken; ikinci bölümde ise, çocuğun beslenme Ģekli, yemek yeme

(34)

22 alıĢkanlıkları, bakım ve beslenmesi ile ilgili olan kiĢiler, toplam anne sütü alma süresi, yemek yemediğinde uygulanan yöntemler, yemek seçme alıĢkanlığı, iĢtah durumu, çocuğun fiziksel aktivitede bulunup bulunmadığı, tükettiği besinler, uyku düzeni ile ilgili sorular yer almaktadır.

Öğretmenlere uygulanacak 25 soruluk diğer ankette ise, anketin ilk bölümünde öğretmenlerin sosyo-demografik bilgileri; ikinci bölümde ise, sınıfındaki çocukların beslenme özellikleri, iĢtah durumları, bedensel hareket gerektiren oyunlar, TV seyredilme süresi, abur-cubur yeme alıĢkanlığı, yemek yerken özel isteklerinin olup olmaması, iki veya daha fazla tabak yemek isteme ve çocuk okulda uyuyorsa cevaplandırılacak uyku süreleriyle ilgili sorular yer almaktadır.

Antropometrik Ölçümlerin alınması

Vücut ağırlığı ölçümü: Çocukların vücut ağırlıkları ölçülmeden önce üzerlerindeki ceket, hırka, toka, kemer, ayakkabılarının çıkarılması ve iç çamaĢırları ile kalmaları istenilmiĢtir. Kullanılan tartının yatay, düz ve sert bir zemin üzerine konulmasına ve yapılacak yerin yeterince aydınlık ve oda ısısında olmasına özen gösterilmiĢtir. Tartım öncesi kalibrasyonun yapılması koĢuluna dikkat edilmiĢtir. Vücut ağırlığını ölçmek için hassas, dijital göstergeli, 100 gr‟a duyarlı terazi kullanıldı. Ölçümler kg cinsinden kayıt edilmiĢtir (Neyzi 2010).

Boy Uzunluğu Ölçümü: Çocukların boy uzunluğu ölçülmeden önce üzerlerindeki saç tokası, bant gibi aksesuarların ve ayakkabılarının çıkarılması istenilmiĢtir. Boy uzunluğu ölçüm cihazının, düz bir zemin ile dikey bir yüzeyin (duvar, sütun, kolon gibi) kesiĢtiği (dik açı yaptığı) noktaya kurulması sağlanarak alet sabitlenmiĢtir. Boy uzunluğu ölçümü alınmadan önce çocukların doğru pozisyonda durmaları sağlanmıĢtır. Doğru pozisyon; sırtın ve omuzların düz tutulduğu, çocuğun yere paralel bir Ģekilde tam karĢıya baktığı, baĢın, omuzların, kalçanın, baldırın ve topukların boy ölçere paralel olduğu, ayakların yan yana hafif açık konumda ve bacakların düz olduğu pozisyondur. BaĢ dik, Frankfort düzlemde (kulağın kanalı ile orbita-göz çukurunun alt sınırı aynı hizada ve yere paralel) iken, ölçüm yapılmıĢtır. Bu pozisyonda çocuğun baĢına boy ölçerin hareketli cetveli saçına değecek Ģekilde temas ettirilmiĢ ve boy ölçerde karĢılık gelen değer cm olarak kayıt edilmiĢtir (Neyzi 2010).

BKĠ esas alınarak hazırlanan persentillere iliĢkin bulguların değerlendirmesinde bu yaĢ grubu çocukların National Center of Health Statistics (NCHS) persentil değerlerinden yararlanılarak, <5. persentil çok zayıf, ≥5-<15.

(35)

23 persentil zayıf, ≥15-<85. persentil normal, ≥85-<95. persentil fazla ağırlıklı ve ≥95. persentil ĢiĢman olarak değerlendirilmiĢtir (Yabancı ve ark 2009, Neyzi ve ark 2008).

2.6. Ön Uygulama

ÇalıĢmada kullanılacak anketin rahat uygulanabilmesi için rastgele ve araĢtırmaya dahil edilmeyecek 5 çocuğun ailesine anket gönderilerek ön uygulama yapıldı.

2.7. Verilerin Toplanması

ÇalıĢmada ilk olarak, anasınıfı öğretmenleri alınan izinler ve konu hakkında bilgilendirildi. Öğretmenler yardımıyla aileler için hazırlanan anket formu ailelere gönderildi, belli bir süre sonra anketlerin toplanması için tekrar aynı okullara gidildi. Öğrencilerin beslenme, uyku, fiziksel aktivite durumlarıyla ilgili soruların yer aldığı diğer bir anket ise anasınıfı öğretmenlerine uygulandı. Anketlerin toplanması için okullara tekrar gidildiğinde ailelerinden izin alınan çocukların boy ağırlık ölçümü yapıldı.

2.8. Etik Durum

AraĢtırmanın etik izni S.Ü Meram Tıp Fakültesi Dekanlığı Etik Kurulundan alındı (Tarih:18.08.2011 Sayı:260). AraĢtırma için kurumsal olarak Ġl Milli Eğitim Müdürlüğünden resmi izin belgesi alındı. ÇalıĢmaya katılan aileler gönüllü olarak çalıĢmaya katıldı ve katılmayı kabul edenler onam formunu imzaladı.

2.9. AraĢtırmanın DeğiĢkenleri

AraĢtırmada Kullanılan Bağımlı DeğiĢkenler BKĠ persentil değerleri

AraĢtırmada Kullanılan Bağımsız DeğiĢkenler

Çocuğun yaĢı, çocuğun cinsiyeti, çocuğun öğün sayısı, ebeveynlerinin yaĢları, ebeveynlerin çalıĢma durumları, meslekleri, ebeveynlerin eğitim durumları, anne sütü alma durumu, aile tipi, anne-baba eğitim düzeyi, anne –baba mesleği, TV karĢısında geçirilen süre, fiziksel egzersiz yapma durumu, yapılan fiziksel egzersizin türü ve süresi, uyku süresini içermektedir.

(36)

24 2.10. AraĢtırmanın Sınırlılıkları

AraĢtırmanın sınırlılıkları; Konya ili merkez okullar ve beĢ yaĢ grubu

çocuklarla sınırlıdır.

2.11. Varsayımlar

Bu araĢtırmanın planlanıp yürütülmesinde, ulaĢılan bulguların yorumlanmasında aĢağıda verilen sayıltılardan yola çıkılmıĢtır.

1-AraĢtırmada kullanılan örneklem grubu, evreni temsil edecek yeterliliktedir. 2- Çocukların antropometrik ölçümleri uygun koĢullarda yapılmıĢtır.

3- AraĢtırmada kullanılan ankete ailelerin görüĢlerinin objektif yansıdığı varsayılmaktadır.

2.12. Veri Analizi

ÇalıĢmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için Statistical Package for Social Sciences (S.P.S.S) for Windows 16.0 programı kullanıldı. Bulgular değiĢkenlerin özelliğine bağlı olarak; aritmetik ortalama, standart sapma, sayı, yüzde olarak ifade edildi. Kategorik verilerin karĢılaĢtırmasında Ki- kare Log reg kullanılmıĢve 0.05‟ten küçük p değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

Şekil

Çizelge  3.2.  AraĢtırma  Kapsamındaki  Ailelerinin  Fiziksel  Aktivite  ve  Dinlenme   Durumuna  ĠliĢkin Bilgileri
Çizelge 3.3. Ailelerinin Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna  ĠliĢkin Bilgileri
Çizelge 3.4. AraĢtırma Kapsamındaki Çocukların Sosyo-Demografik Bilgileri ve  Persentil Dağılımları
Çizelge 3.6. Çocukların Beslenme AlıĢkanlıkları Durumuna  ĠliĢkin Bilgileri
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak, üç farklı ligand ve bu üç ligandın Fe(III), Cr(III) saldeta ve salpy kompleksleri izole edildi, ayrıca elde edilen bileşiklerin elementel

Bu sebeple teknoloji kullanımı özelliklede imalat sektörü için bilgisayar ve bilgisayar destekli üretim sistemlerin kullanımına yönelik araştırmalara

Bu tanım ve kapsam dâhilinde çalışmamızın ana başlığı üzerine bir yorum getirirsek, Tarih boyunca aidiyet bilinci ile göçebe hayattan yerleşik hayata ve

Söz konusu kavram tek başına değil, bir dizi nesne (bir toplumun ürettiği ürünler – değer nesneleri - : bina, sanat yapıtı vb.), her birine belli bir değer yüklenen

Buradan yola çıkarak; müzik eğitimi almayan velilerin, çocuklarının müzik eğitimi alması konusunda daha fazla desteğinin olduğu ve kendilerinde gerçekleştiremediklerini

Dilek-şart kipleri yeni Türkçede eğilim kiplerinden sayılırlar. Birleşik şart kiplerinin yani şart tarzının oluşması sonucu olağan şart cümlesi onlarla yapılır

farklı gösterimi. HPLC-MS ile kuersetinin 0.8-4 ppm aralığına ait kalibrasyon eğrisi. HPLC-MS ile kuersetinin 8-100 ppm aralığına ait kalibrasyon eğrisi. HPLC-MS ile

[r]