• Sonuç bulunamadı

Attila İlhan'ın fotoğraflarla hayat hikayesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Attila İlhan'ın fotoğraflarla hayat hikayesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kimi yayınevleri, özellik­ le Yeditepe, Varlık, Bilgi Yaymevleri -bizim klasikle­ rimiz diye tanımlayabilece­ ğimiz- yazarlarımıza, düşü­ nürlerimize ilişkin kitapçık­ lar hazırlatmışlardır; hazır­ latmaktadırlar öğrencileri, okurları bilgilendirmek için., bunlar yeterli, o kişi­ leri oldukları gibi sunan ça­ lışmalar, değildir, ama gene

de bir boşluğu doldurmaktadırlar. Ya­ yımladığı şiir, öykü, romanlarla kısa süre­ de adını duyuran Sel Yayınevi de değişik boyutlarda ve bol fotoğraflı biyografiler yayımlamaya başlamıştır. Birinci hamur kâğıda basılmış kitaplardır bunlar. Bugü- nekadar Sabahattin Ali’nin yaşam öykü­ sünü (Filiz Hiç Üzülmesin), Münir Nu­ rettin Selçuk’un yaşam öyküsünü (Bir Tatlı Huzur), Haldun Taner’in yaşam öy­ küsünü (Canlar Ölesi Değil), Yaşar Ke­ mal’in yaşam öyküsünü (Bir Destan Rüz­ gârı) ve son olarak da Attilâ Ilhan'ın ya­ şam öyküsünü (Büyük Yolların Haydutu) adıyla yayımlamıştır. Büyük Yolların Haydutu’nu hazırlayan şair Öner Cira- voğlu, ilkin Attilâ Ilhan’a duyduğu hay­ ranlığın başlangıcını, onunla karşılaştığı anda geçirdiği heyecanlı sarsıntıyı, yaşa­

mındaki önemli yöneliş­ lerdeki Attilâ Ilhan'ın ro­ lünü, coşkularım içtenlik­ le sıraladıktan sonra Il­ han’ın, hayalci, serüven düşkünü, romantik, hü­ zünlü gençlerin yürekle­ rine ‘mıh gibi’ saplanan şi­ irlerini tanımlamaya ko­ yulur. “... 20. yüzyıl insa­ nının yaşadığı karmaşa, hayat karşısmda edilgin konumdan sıyrılma mücadelesi... Geç­ mişiyle barışık bir toplum özleminin, ça­ ğım yakalama çabası... Tarihsel kökleriy­ le bağını yitirmeyen Batı’nın ve Do- ğu’nun büyük kentlerinde iç dünyasıyla insanlar... Düşünen, inanan,ihanet eden, serüvene koşan, âşık olan, içlenen insan­ lar... Attilâ Ilhan’ın insanları hem sıradan insanlardır, hem de şu gökkubbe altında söyleyecek sözü olan insanlardır. Korku da vardır onların kaderinde, kumar da... Hem kıstırılmışlardır hem de büyük bir susuzlukla sarılırlar ‘umud’a. Paris’te, İs­ tanbul’da, İzmir’de... 1940’lann ortamın­ da doğup, adım adım, mısra mısra

geli-a

ve gittikçe daha büyük halkalar ha- e insanları saran şiir işte budur! At­ tilâ Ilhan şiirinin ardında; kimi serüven­ ler, onca filmler, anılar, fotoğraflar, mek­

tuplar var... Büyük aşklar da... Bu görsel­ liği yeniden gündeme getirmekle; bir ha­ yatın, o hayat içinde şiiri geliştirmenin ipuçlarmı yakalayabileceğimizi umuyo­ rum.” Arkadan da yaşam öyküsünü bize aktarması için sözü Attilâ Ilhan’a bırakır ki bu çok yerinde bir tutum, çok yerinde bir davranıştır. Çünkü hiç kimse kendine özgü bir uslûbun, kendine özgü renkli, süslü, betimleyici, çarpıcı öğelerle dokun­ muş bir yazma biçiminin sahibi olan At­ tilâ Ilhan’dan yaşananları, gerçekleri da­ ha iyi sergileyemez.

Eşi bulunmaz ayrıntılar

Hiç kimse ‘sergilenenlerin’ içeriklerin­ deki sanatı, büyüyü, atraksiyonları ondan daha ayrıntılı bir hiçimde sunamaz. Cum­ huriyet henüz çocukken ağızlan salyalı, gözleri bıçaklı yobazlar tarafından Kubi- lay’ın şehit edildiği (Tarih boyunca yo­ bazlar kendilerine uymayanların, uygar­ lığı ve insanın insanca yaşamasını savu­ nanların kanlarını dökmüşler, ilerleme­ nin hızını kesmeye çalışmışlardır) Mene­ men’de doğan Attilâ Ilhan, babası Kadı- zade Bedri Bey ile annesi Emine Memnu- ne Hanım’ın kök saldıkları İzmir’e sevda­ lıdır, hatta kara sevdalıdır. Çocukluğu­ nun, annesi ve babasıyla anlamlanan dö­ neminden getirdiği kesitleri canlandırır­ ken anlatımın doruklarına tırmanıyor, do­ ruklarda esintiye dönüşen güzellikleri bir öykünün katmanlarında yeniden yaratı­ yor ve o dönemin İzmir’i hem fotoğrafla­ rın önemli, vazgeçilmez bir malzemesi oluyor hem de beyinlerde devinen hari­ ka bir mekânla özdeşleşiyor. Aslında bu Attilâ Ilhan mimarisinin, Attilâ Ilhan şe­ hirciliğinin insanı sarıp sarmalayan parıl­ tılarla ve görüntülerle yüklü bir örneğidir. “Yapışkan sıcağın dağlar gibi denize yığıl­ dığı temmuz gecelerinde çalınan incesaz­ lardan, kemani Zeki Bey ile Hanende Ni- gâr H anım’m meşk ettikleri Acemaşiran

şarkılardan, kar beyazı örtülü masalarda rakı içen Kadızade Bedri Bey ile ‘rufe- ka’larından, kardeşi Cengiz’le birlikte

a

lenilikleri mezelerden...” Beni allak ak eden ayrıntılardan biri. Gavur Iz- - mir’in ünlü Kordonboyu’na dikilen pal­ miyelerin bodur hah... Şimdi övünülen bir yükseldiğe ulaşan o palmiyelere belki de yürüyüşe çıktığında yanlarından ge­ çerken elini sürmüştür Attilâ Ilhan, okşa- mıştır onları, sevmiştir... Bir özlemin, bir sevincin gırtlağına dolanan ipini kopart - mıştır. Düşlediği bir dünyanın sonsuz yol­ larında kızıl atlarını doludizgin koştur- muştur. O günlerden epey sonra, lise öğ- rencisiyken tutulduğu b ir kızla mektup­ laşmaya başlamıştır. Görüşmediği, konuş­ madığı, buluşmadığı o kıza Nâzım Hik- met’in şiirlerini tanıtmaya yeltenmiştir. Bu çabası sonradan onu can sıkıcı olayla­ ra sürükleyecektir.

“O da bana aynı heyecan ve hevesle duygularını anlatıyor. Mektuplaşmamız sonbahardan kış ortalarına, yanılmıyor­ sam Şubat’m son haftasma kadar sürdü; çok da kötü bitti. / Fransızca dersindeyiz, Müdür muavini geldi beni sınıftan aldı; idareye gittik, odasında iriyarı bir adam; ‘Oğlum’ dedi, ‘bey seni götürecek’ Adam beni alıp doğruca Karşıyaka Polis Kara­ kolu’na götürdü, sorgu başladı. Ertesi gü­ nü İzmir Emniyet M üdürlüğüne götü­ rüldük, sorgumuza Siyasi Şube’de devam edildi; başıma ne geldiğini tam anlayamı- vordum, ama 141-142’den sorguya çeki­ liyorduk. / Sonunda mahkûm oldum, okuldan kovuldum, ‘Türkiye’nin hiçbir

E

erinde okuyamaz’ diye, elime ‘siyasi bir elge’ verdiler. / Onun ne olduğunu -tu­ tulduğu kızın- yıllarca bilemedim. 1960’lı

S

arda mutlu bir evlilik yaptığını işittim; ıa çok saygı duyuyormuş, benimle if­ tihar ediyormuş! ” Sadece mektuplarla yü­ rütülen, gövdelerdeki maddi kaynaklara el atılmayan bu romantik, bu masum, bu duyguların omuzlarmda yükselen ilişkiyi

Attilâ İlhan in fotoğraflarla hayat hikâyesi

Biıyük Yolların

Havdutu

Kimi yaymevleri, özellikle Yeditepe, Varlık, Bilgi Yayınevleri -

bizim klasiklerimiz diye tanımlayabileceğimiz- yazarlarımıza,

düşünürlerimize ilişkin kitapçıklar hazırlatmışlardır;

hazırlatmaktadırlar öğrencileri, okurları bilgilendirmek için.,

bunlar yeterli, o kişileri oldukları gibi sunan çalışmalar değildir,

ama gene de bir boşluğu doldurmaktadırlar. Yayımladığı şiir,

öykü, romanlarla kısa sürede admı duyuran Sel Yaymevi de

değişik boyutlarda ve bol fotoğraflı biyografiler yayımlamaya

başlamıştır. Birinci hamur kâğıda basılmış kitaplardır bunlar.

Bugüne kadar Sabahattin Ali’nin yaşam öyküsünü (Filiz Hiç

Üzülmesin), Münir Nurettin Selçuk’un yaşam öyküsünü (Bir

Tatlı Huzur), Haldun Taner’in yaşam öyküsünü (Canlar Ölesi

Değil), Yaşar Kemal’in yaşam öyküsünü (Bir Destan Rüzgârı) ve

son olarak da Attilâ Ilhan’ın yaşam öyküsünü (Büyük Yolların

Haydutu) adıyla yayımladı.* Muzaffer Buyrukçu,Öner

Ciravoğlunun hazırladığı “Büyük Yolların Haydutu”nu

değerlendirdi.

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 3 9 2

benzer ilişkiler izlemiştir. Attilâ İlhan, hemen hemen her deli­ kanlının yaşamı­ na mührünü ba­ san bu durumu ‘yaşadığımız, ya- ş a m a d ı ğ ı m ı z aşklar’ çerçeve­ sinin içinde şöy­ le tanımlamıştır. “Şimdi soru şu: yaşam adığım ız aşklar, niye yaşa­ dığımız aşklar­ dan mutludur? Günlük hayatm

dağdağası, çeşitli toplumsal ilişkiler, en soylu duyguları değirmen gibi öğütüp unufak ediyor da ondan mı? Belki uzak­ tan sevilenler, bitmez tükenmez hayal kurma imkânlarıdır; oysa yakınlaşıldı mı, hele gündelik hayata birlikte ginldi mi, bütün hayal kurma imkânları ortadan kalkıyor; meydanda çırılçıplak kalan, iğ­ renç izzet-i nefi harpleri, yapış yapış cin­ sellik ve çirkin çıkar hesaplan!” Ve bu sözlere Lamartine’in önemli bir düşün­ cesini eklemiştir, “...yalanda, uzakta, mevcut, gayrimevcut, onu kendinizde ta­ şıyorsunuz; elbet o da sizi; en ısrarlı elekt­ riğiniz, sinsi sinsi birbirinize akacak; o güç, içinizdeki mutluluk çarkını hareke­ te geçirecektir.” Doğrudur. Yalnız, deli­ kanlılığa ilk adımın atıldığı zaman için doğrudur. Çünkü kişinin kendi cinsiyle karşı cinsi görüp seçtiği, tanımaya yönel­ diği bu dönem, kabaran duyguların her şeye egemen olduğu, bütün bedensel is­ yanları bastırdığı, hatta pek çok dünya ni­ metini ikinci plana ittiği bir dönemdir. Ama kısa ömürlüdür. Asıl uzun ömürlü olan ve ölene kadar gücünden hiçbir şey yitirmeyen dönem, ‘yapış yapış cinsellik ve çirkin çıkar hesapları’nm insan beyni­ ni tutsak ettiği, dilediğini yaptırdığı dö­ nemdir. O dönemde başlayan tadlar, se­ vinçler, heyecanlar, acılar, anlamlar, nef­ retler çoğalarak, büyüyerek, yayılarak kuşatır bireyleri ve romanların, öyküle­ rin, oyunların beslendiği bereketli bir kaynağa dönüşür. Nitekim Attilâ Il­ han'ın, ‘Fena Halde Leman’da olsun, ‘Haco Hanım Hey’de olsun cinselliğin her biçimini ustalııda anlatmıştır.

Paris serüveni

Attilâ Ilhan'ın özel-yaşamında ve sanat yaşamında Paris serüveni önemli bir yer- tutar. “Y ıl 1949. Paris’e ilk gidişim. Ora­ ya inanmış bir Marksist olarak gittim. Sa­ vaş sonrası: Komünistler çok güçlü! Bu yüzden arkadaşlarım, diğer çevrelere hor bakıyor. Ben, meraklıyım ya, olmadık yerleri kurcalıyorum onlardan gizli, Troç- kistlerin çevresine girdim, tartışmaya başladım; Anarşistleri merak ettim, on­ ların federasyonlarma gittim konuştum. / Margot’yu tanıdım. Onun vasıtasıyla kadın eşcinsellerin dünyasına girdim. Bunlar bende, şok üstüne şok yapıyordu. / Karşımda acayip biri, 1930’lann erkek­ lerini andınyor. Saçları kısa, erkek saçı, briyantinle arkaya yapıştırılarak dümdüz taranmış; gözlerinde monokl, sırtında er­ kek elbisesi! Buna mukabil elleri fevka­ lade güzel; manikürlü, uzun, kıpkırmızı tırnaklar! Dudaklar kıpkızıl boyalı, göz­ leri makyajlı! Oysa pipo içiyor. Kim bu? Bir erkek de, ‘travesti’ havalarına mı gir­ miş, yoksa bir kadın da ‘travesti’lik mi taslıyor? Derken içeriye Marilyn Mon- reo edasında bir kız girdi. Sallana salla- na gitti, yanında durdu; dudak dudağa öpüştüler. Yüzüm o anda nasıl bir hal al­ mış olmak ki, ikisi de bana bakarak baş­ ladılar gülmeye. Onlar gülünce, çok utandım. Hem bir şeyler konuşuyorlar, hem de o, bana bakıp bakıp bir şeyler çi­ ziyor. Neyse, bir süre sonra ‘gel’ dedi, gittim. Gerçekten bir desen yapmış. Ken­ dini ve kızı tanıttı. Beni allak bullak eden, elbette, hemencecik ‘lezbiyen’ olduğunu

söylemesi. Sanki dünyanın en do­ ğal, en olağan şeylerinden bi­ riymiş! O za­ manlar Margot kırk küsur yaşla­ rındaydı, sarışın kız, yani sevgili­ si Janine daha genç. M argot’la d o s t l u ğ u m u z böyle başlamış­ tır.” Margot, At­ tilâ Ilhan’ın üs­ tüne kol kanat gerer, onu Pa­ ris’in efsaneler, dâhiler tarafından oluşturulan büyülü sa­ nat edebiyat dünyasına, ikşkilerin en in­ ce, en yüce halinin şaşırtıcı örnekleriyle sergilendiği entelektüel çevrelere sokar, oralardaki gelişmeleri, atılımları, üreti­ len ve tüketilen sorunları gösterir; bilin­ cine taze, özgün, ilerde kullanacağı yeni bilgilerle katkıda bulunur, kazandırdığı olanaklarla düşünme mekanizmasını hız­ la çalıştırır. Kadınlara, erkeklere, onları rahat bırakmayan baskıların diplerinde yatan nedenlere gerçekçi bir biçimde yaklaşabilmesinin yöntemlerini yaşantı­ dan seçilen benzetmelerle anlatır. M a­ rgot, bu yönden Attilâ Ilhan için bir uya­ rıcı, bireysel ve toplumsal durumları yer­ li yerine oturtan değerli bir tanımlayıcı­ dır. Margot, bir bakıma Attilâ Ilhan'ın edebiyat alanmda yapacaklarını hazırla­ yan talihli bir rastlantıdır. Attilâ Ilhan, yazdığı kimi romanlarında, filme de çe­ kilen senaryolarmda, Margot’nun uzan­ tısı, onu çok andıran, genç, aydın, mü­ zik dinleyen, kitap okuyan, kurallara, ge­ leneklere aldırmayan bir karakter, karak­ terler yaratmıştır. Bu kadınların giyimle­ ri, kuşamları Batı modasmdan esintiler taşır, saçları kısa kesilmiş erkek saçıdır, sigara, puro, içki içerler ve yalnız yaşar­ lar...

1950'li yıllar

Ve Paris’te başka katimlar, başka aşk­ lar çıkar Attilâ’nın karşısına, onu her yönden beslerler, uygarhğm son ürünle­ rini konuşmalarıyla, tavırlarıyla, tutum­ larıyla sunarlar; belleğinde de, gönlünde de anıt gibi yükselirler, ölümsüzleşirler. (Ayrılık Sevdaya Dahil kitabmda kendi­ sini mutlandıran, kendisini hüzünlendi­ ren, kendisine acıları tattıran kadınları ‘yanlış balladlar’ bölümünde ve dokuz şi­ irde bir güzel canlandırır.)

Büyük Yolların Haydutu, İstanbul, İz­ mir, Paris üçgeninde Attilâ Ilhan'ın sana­ tını ve kişiliğini belirleyen serüvenlerin toplamını içerir. O toplamda 1950’li yıl­ ların Beyoğlusu; yazarlar, şairler, ressam­ lar, tiyatrocular, sinemacılar, edebiyat matineleri, söyleşiler, tartışmalar vardır. Türk tiyatrosunun genç ve bahtsız yıl­ dızlarından Nevin Seval vardır... Pek çok yeteneği, yaşam ve dünya meraklısını mıknatıs gibi merkeze çeken barlar, pav­ yonlar, meyhaneler, Tepebaşı otelleri, Bohemliğin sisli, bulanık ama vazgeçil­ mesi zor ortamı vardır. Solcularm gittik­ leri kahveler, pastaneler... Solcularm ya da solcu diye fişlenenlerin sorgulandık­ ları, işkenceden geçirildiği, nezarethane­ lerinde yatırıldığı “Sansaryan Hanı’ nm dehşeti vardır. Ve sondaki “Ne Kadınlar Sevdim” tablosunu renklendiren yerli ya­ bancı kadınlar, onlarla ilgili anılar, duy­ gu yoğunlukları vardır.

Edebiyatımızın “olay” yazarlarmdan biri olan Attilâ Ilhan’ı, onun özel yaşa­ mıyla sanat yaşamındaki gelgitleri derin­ den kavramak isteyenlere “Büyük Yolla­ rın Haydutu” pek çok şey öğretecektir, pek çok konuda aydınlatacaktır.»

Büyük Yolların Haydutu- .^ttilâ Il­ han’ın Fotoğraflarla Yaşam Öyküsü /

Hazırlayan: Ö ner Ciravoglu / Sel Yayın­ cılık / s. 173.

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 3 9 2

7 t

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

1963 yılı için söylenecek çok şey var ama bizim için önemli olan Ankara’ya taşınmış olmamızdı.. Atiye Altınok isminde yaşlıca bir

John, Anjoulu Charles’ın barış görüşmeleri için Curia’ya 44 elçi göndermesi üzerine 1276 yılı Kasım ayında İsviçre ve Kutsal Roma İmparatoru olan

“Hanefî Usûl Düşüncesinin Gelişimi” başlığı altında yazar, Hanefî mezhebinin usûlünün gelişimini üç evreye ayırmıştır.. İlk evrede mezhebin

Koltuklar ve sandalyeler, Yine dipte içinde likör ta­ kımları, kristal bardaklar, şekerlikler dolu bir camlı do lap; büyük bir radyo, pikap İl, Sokak kapısı

Çalışmada elde edilen sonuçlara göre; ticari ve borlu maddelerle emprenye edilen okaliptüs odununda tam kuru oduna oranla % retensiyon değerleri düşük düzeyde

Bulgaristan’­ da Filibe’deki eski Osmanlı evleri (tüm paket taşlı yollan, sokak lâmbalan, bahçeli ahşap evleri, her yıl boyanan panjurları ve her şeyi ile)

Etkinlik 2.. Doğru ifadelerin başına D, yanlış olanların başına Y yazalım.C. Noktalı yerlere uygun kelimeler yazarak dilekçe yazma

geliştirmesi için destekleneceği 8 yeterlilik olan ‘Avrupa yaşam boyu öğrenme anahtar yeterlikleri’ kabul ve ilan edilmiştir.. Yaşam boyu öğrenme Anahtar