• Sonuç bulunamadı

Doğumunun 100. yılında Yakup Kadri Karaosmanoğlu:Köylü olsam 'Yaban'ı yazamazdım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğumunun 100. yılında Yakup Kadri Karaosmanoğlu:Köylü olsam 'Yaban'ı yazamazdım"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

^ Doğumunun

100. yılında

Yakup Kadri

Erdal Öz, 7 Ekim 1962’de,

aynı yıl Türkiye radyolarında

yayımlanmak üzere Yakup

Kadri Karaosmanoğlu ile

yaptığı söyleşiyi yazdı.

,

(2)

D

oğumunun

ıoo.

yilinda

yakup

kadrikaraosmanoglu

erdal

oz

Sunuş

1962 yılıydı. Ankara Radyoevi’nde, Söz ve Temsil Yayınlan’nda çalışıyordum. Radyoda 15 günde bir yayınlanan Bizim Sanatçımız adlı bir program hazırlıyordum. Her programa bir sanatçımızı, yazarımızı çıkarıyor, sorularıma verdiği yanıtlarla ve yapıtlarından kendi sesiyle örnekler okutarak, ayrıca başka ünlüleri de onun hakkında konuşturarak oldukça canlı bir program sunmaya çalışıyordum. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bu programın ilk konuğu olmuştu. Edebiyatımızın bu büyük ustasını birbirini izleyen iki programa sığdırabilmiştim. 15 Kasım 1962 gecesi yayınlanan ilk yarım saatlik programda mensur şiirler, oyunlar ve öykülerle başlayan gençlik dönemim dile setirmiş 1 Aralık 1962 gecesi de romancı Yakup Kadri yı tanıtmaya

6 çalışmıştım. Ayrıca Haldun Taner, Yaşar Kemal, Niyazi A kı ve Yakup Kadri’nın eşi Leman Karaosmanoğlu da bu büyük yazarı değişik açılardan yine kendi sesleriyle değerlendirmişler, programa başka bir boyut katmışlardı. Radyoevindeki görevime, o zamanın gene! müdürü Altemur Kılıç ın isteğiyle son verildikten sonra, arşive teslim ettiğim nice yazarımızla, nice sanatçımızla yaptığım uzun konuşma bantları da, gene aynı genel mudurun buyruğuyla, bana verilen cezanın bir uzantısı olarak silinip yo k edilmiş. Falıh R ıfkı A tay, Refik Halid Karay, Abdülhak Şinasi Hisar, Halikarnas Balıkçısı, Aşık Veysel, A hm et Muhip Dranas, Behçet Necatigil, Yakup Kadri

an’ı yazamazdım

Karaosmanoğlu ne yazık ki bugün yaşamıyorlar. A m a banta alınmış o güzelim sesleri de yo k artık. ,

Gerek evlerine giderek, gerek radyoevinin stüdyosunda seslerim banda aldığım bu yazarların konuşmalarını, programı hazırlamadan önce oturup çözüyor, bir kâğıda geçiriyordum. İyi ki yapmışım bu işi. Hiç olmazsa elimde bu çözülmüş bant metinlerinin birkaçı var şimdi. A şık Veysel, A hm et M uhip Dranas, Halikarnas Balıkçısı, Behçet Necatigil ve Yakup Kadri bunlar Okuyacağınız bu konuşma, Yakup Kadri’yle bundan tam yirmi yedi yıl önce, 7 Ekim 1962 günü, A nkara’da, yazarın Çankaya’daki evinde yaptığım konuşmanın tam metnidir.

Program için ayrı ayrı konuştuğum Yaşar Kemal, Haldun Taner, Niyazı A kı ve yazarın eşi Leman Karaosmanoğlu ’nun Yakup Kadri hakkında

söylediklerini de, birer önemli belge sayarak bu yazı dizisi içinde sunmak Yak°up Kadri’yle bu konuşmayı yaparken Sayın Muazzez Menemencioğlu da yanımdaydı. Bu buluşmayı o sağlamıştı. Yakup Kadri’nin eşi Sayın Leman Karaosmanoğlu ’nu da sanırım o konuşturmuştu.

Büyük yazarın doğumunun 100. yıldönümünde, önemli bir belge niteliği taşıyan bu konuşmayı günışığma çıkarmak bana sevinçler getiriyor.

Erdal Öz 11 Nisan 1989

1

—... Zola, işçilerin hayatını bil­

miyorum dememiştir. Ama o ha­ yatı son derece doğru vermiştir

Germin al’de.

— Bir de maden işçisi olarak çalışsaydı, çok daha başka türlü yansıtırdı işçilerin yaşımını diyen­ ler var.

— Bu yazarlık işi başka türlü olmaz ki. Orada, Germinal’de bir kere burjuvaziyle işçiler arasında­ ki ilişkileri, o amele hayatını yaz­ mak için çalışmamış, o zamanki iktisadi buhranların panoraması­ nı yazmış. Nitekim o fabrikanın sahibi, müdürü, karısı kendini al­ datırken, çekilmiş köşesine dinlen­ mektedir; onlar orada gürültü çı­ karırlarken, “Ah, budalalar" der,

“yalnız ekmek insanı mutlu ede- bilseydi!” diye bağırır...

Bizde, efendim bir tür röportaj edebiyatı başladı. Röportaj. An­ laşıldı mı? Romanı da, hikâyeyi de bir röportaj havasına sokuyorlar. Yani gidiyor adam, inceliyor bir yeri, ondan sonra bir röportaj ya­ zısı yazıyor gazetede ve sanıyor ki Emile Zola da'bunu yapmak iste­ miştir. Hayır, Emile Zola bunu yapmak istememiş. Emile Zola, o maden işçilerinin hayatını bütün teferruatıyla göstermiştir. Göster­ miştir, ama amacı o değildir. Ro­ mandaki amacı o değildir.

— Siz Yaban’ı yazmadan önce gidip köyde yaşadınız mı?

— Bu Haymana yöresinde alt­ mış yetmiş köy dolaştım. Oraday­ dık. Sakarya Savaşı’ndan sonra ol­ du bu iş. Ben Sakarya Savaşı’nda görevliydim. Sivildim, ama

istih-Ankara’daki evinde kitaplar arasında — Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Erdal Ûz'ün 1962 de Ankara Radyosu için hazırladığı “Bizim Sanatçımız" adlı programın ilk konuğu olmuştu. Türk edebiyatının bu büyük ustası, birbirini izle­ yen iki programda önce gençlik dönemindeki yapıtlarıyla, sonra da romancılığıyla tanıtılmıştı. Erdal Oz, Yakup Kad­ ri'yle söyleşileri 7 Ekim 1962 günü yapmıştı. (Fotoğraf; Barış Bil)

barat şubesinde görevliydim. Yu­ nanlılar çekilirken bütün köyleri yaktı, bunu açıkladım, yazdım kaç kere. Bütün köyleri yakıp gittiler. Sonra Erkânı Harbiye, beni Ha­

lide Hanım'ı ve Yusuf Akçura’yı>

orada zaten işimiz kalmamıştı, bi­ ze bir iş bulmak için görevlendir­ di bizi. “Gidiniz, bu köyleri gezi­

niz, köylülerle konuşunuz, ne ka­

dar eza çekmişler, cefa çekmişler Yunanlılardan, sonra oturunuz, bir kitap halinde bunları yazınız”

dediler. Onun üzerine biz “Yunan

Mezalimi” diye bir ortak kitap ha­

zırladık; Erkânı Harbiye’nin hesa­ bına. Bir propaganda kitabı: "Yu­

nan Mezalimi.” Binaenaleyh, alt­

mış yetmiş köy, her birinde ikişer üçer gün kalmak şartıyla yani. Ev

mev yoktu. Böyle kovuklarda ya­ tarak matarak, öyle dolaşmışım­ da. Tabii Yaban’ı yazmak için ora­ lara gitmiş değilim. Yani bir tesadüf.

— Evet...

— Oralardan edindiğim duygu­ larla günün birinde o romanı, Ya-

ban’ı yazıyorum.

— Yani siz Yaban’ı yazmak için gitmediniz o köylere.

— Ama gördüm o köyleri. Köy­ lerde yaşadım.

— Ama başka bir görevle gelip geçmişsiniz o köylerden. Köyü de­ rinlemesine yaşamış biri de­ ğilsiniz.

— Şimdi anlıyorum sorunuzu. Şimdi anlıyorum. Efendim, köy­ lü olarak yazsaydım, bu kadar iyi yazamazdım. Çünkü ben bir göz­ lemciyim. Müşahede ediyorum bir şeyi. Köylü onu bilmez. O, yaşa­ dığı ömrün fecaatini benim kadar anlayamaz, köyün fecaatini benim gibi anlayamaz. Çünkü o havanın içindedir. O, suda balık gibidir. Ne derler: “Ol mahiler ki derya içre-

dir, deryayı bilmezler.” Anlaşıldı

mı? övünerek söylemiyorum bu­ nu, ama Mahmut Makal olsun, şey olsun...

— Fakir...

— Fakir Baykurt olsun, benim Yaban’dan espriyi alarak, benim

gözümle görmüşlerdir köyü; köylü olarak görmemişlerdir. Şeye soru­ nuz, o her zaman itiraf eder...

— Orhan Kemal...

— ince Memet.

— Yaşar Kemal...

— Yaşar Kemal her zaman iti­

raf eder: “Siz bize yeni bir ufuk

açtınız” der. Binaenaleyh, köylü

o, köylü çocuğu... Mahmut Ma­ kal, ilk kitabında benim ismimi söyler, dikkat ediniz, hatırlıyor musunuz, benim adımı söyler, der ki: “Yakup Kadri, görüyor mu­

sun, şimdi sen olsan bu şeyin önünde ne söylersin?” filan diye

köylüyü anlatır. Binaenaleyh, bir köylü, kesinlikle bir yabancının gördüğünü göremez. Çünkü be­ nim üzerimde etki yapan şey, onun üzerinde hiçbir etki yapmaz. O alıştığı bir hayattır. Gidiyoruz biz, ona diyoruz ki “Sen ıstırap

içindesin” diyoruz, o vakit ıstıra­

bını anlıyor. Yoksa o köydeki ha­ yat onun için doğal bir şey. Bugün mesela Rusya’da işte şu sefaletten, bu rezaletten söz ediliyor. Ben Rusya’ya jki üç defa gittim. Hiç­ bir Rus bunu hissetmiyor. Ama biz gittiğimiz vakit, burjuva duy­ gularımızla, hür hayatın “soi-

disanl" (sözüm ona) bir hayat, ya­

ni değil ya, bizim yaşadığımız ha­ yat da. “Sen bu hayatın ıstırabını

çekmiyor musun?" diyoruz. “Ni­ çin çekeyim” diyor. Bilmiyor. Ne

derler: “Ol mahiler ki derya içre-

dir, deryayı bilmezler." Ne demek

bu? “O balıklar ki denizin içinde­

dir, denizi bilmezler.”

Sürecek

Referanslar

Benzer Belgeler

Holştayn ineklerde işletmenin, doğum-ilk tohumlama aralığı, ilk tohumlama-gebelik aralığı, servis periyodu, buzağılama aralığı ve laktasyon süresine etkisi (P<0.05)

tohumlarından elde edilen keten tohumu yağı, katlanabilir akıllı telefon ekranlarında hâlihazırda kullanılan cama alternatif olarak başvurulan yüksek

Ayrıca üretilen protez hayvan için uygun değil- se ona daha fazla acı verebiliyor hatta daha ağır sa- katlıklara da

Bu çalışmada, genel anestezi altında sol taraf endoskopik sinüs cerrahisi yapılırken, hastanın sağ gözünde pro- pitozis gelişen ve anesteziden uyandırılma sonrası göz

41 yıllık menfâ hayatının tamamı Hollanda’da geçen eski Polis Müdürü, daha Edirne’de Türk topraklarına gir­ diği andan itibaren heyecanla etrafı

Yahya Kemal gibi bir türlü kitap haline getiremediği şiir­ lerini sonunda bu yakınlarda Yeditepe yayınları arasında bas­ tırmıştı.. Huzur adlı romanından

Demek ki çocuklara münteşir terbiye, bugünkü cemiyetin canlı vicdanını naklet­ tiği halde; müteazzi terbiye, sabık neslin cansız miidevvinelerini tahmile

Konunun yanındaki rakamlar, makalenin ilk sayfa numarasını göstermektedir.. Türkçe / Turkish English