EVET/HAY1R
OKTAY AK BAL
11
1
.
_
1
ffiHt
‘Yok Ülke7’ yi Düşlemek..
Ütopya, ‘Yok Ülke’.anlamına gelir. Thomas More’un yarat tığı bir kavram. ‘Düş Ülke’ , gelecekte kurulması, yaratılması beklenen bir toplum, bir yaşam, bir düzen... 1478-1535 arasında yasamış, Başbakanlık görevine kadar yükselmiş İngiliz hüma nisti ve hukukçusu Thomas More 1518 de ‘Utopıa’ adlı yapıtını yayınlamıştı. Aradan 350 yıl geçmesine karşın More’un düşün celeri bugün bile ‘aşırı’, ‘cüretli’, ‘hayalci’ sayılmaktadır, çünkü More şöyle diyordu: “...bunun için mal sahipliğinin kaldırılma sını, dünya nimetlerinin eşitçe, doğrulukla dağılması ve insan soyunun mutluluğa kavuşturulması için tek yol sayıyorum. Mal mülk hakkı toplumsal yapının temeli kaldıkça, en kalabalık ve en değerli sınıf yoksulluk, dert ve umutsuzluk içinde kıvranmak zorundadır.”Mal mülk özlemi insanoğlundan kalkar mı? Geçen gün bir olay oldu, daha da sürüyor... Bir yapı kooperatifinin ortakları kendiliklerinden gittiler, yeni bitmiş apartmanları ‘işgal’ ettiler. Sözde, bir iki yüz kişilik yere binden çok üye yazmış koopera tif yöneticisi! İş meydana çıkınca ortakların en gözüpekleri, açık gözleri çabucak eşyalarını taşıyıverdiler, perdeleri çekiverdiler, çoluk çocuklarıyla evlere yerleşiverdiler. Derler ki bunların ki mi pek az para vermiş, tüm ödemeyi yapanlar da -ki içlerinde benim de tanıdıklarım var- açıkta kalmış. Şimdi ne olacak? O evlere yerleşenleri kolluk gücüyle dışarı mı atacaklar? Ne acıklı sahneler oynanacak? Göreceğiz...
Demek istediğim mal mülk edinme tutkusu yüzyıllardır sü rüp gelen bir alışkanlık. “ Benim” diyeceksiniz, benim, o da bu dal... Aile, çocuk, eş, ev, mal, eşya... İngilizlerin ‘Evim, kalem dir’ sözünü anımsayalım. ‘Adalet mülkün temelidir’ özdeyişini de unutmayalım... Yani, insanoğlu, hangi ulustan olursa olsun, bireysel tutkular, özlemlerden kurtulamıyor. En hızlı toplumcu düzenin kurulduğu ya kurulduğunun savunulduğu ülkelerde bile yavaş yavaş bireylere özel ev -hatta birer de yazlık- edin me olanakları sağlandı. Demek ki, insanoğlunda ‘mal sahibi’ olmak, böylelikle yarınlarını sağlama almak özlemi var. Gele cekten korkmak, çoluk çocuğunun yaşamını korumak...
Thomas More ‘Utopia’ diye bir ülke düşlüyor. Orada gerçek eşitlik vardır ‘servet öylesine eşitlikle dağılır ki herkes hayatın bütün rahatlıklarından bol bol payını alır. Yasalar parmakla sa yılacak kadar azdır. Herkesin mal mülk edinmesi, bunların ko ruması, başkalarınkinden ayırabilmesi için binlerce yasa yapı lır, yine de yetmez. Her gün açılan ve bir türlü bitmeyen sayı sız davalara bakınca bu gerçeği anlarsınız’ der More..
Prof. Mina ürgan’ın “Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More" kitabını okurken insanoğlunun, hele düşünen, hayal ku ran, daha iyi, daha güzel bir dünya düşleyen insanların yüz yıllardır yaşadıkları ütopyalara dalıp gittim. More ilginç bir kişi Rönesans’tan ve hümanizmadan yana, ama Reformasyo- na, yani dinsel reforma karşı... Bu yüzden de ‘Utopia’ yazarı nın çağını çok çok aşan ‘ilerici’ tutumu, davranışı ile, dinsel reformu doğru görmemesi bir çelişki! Bu yüzden ölümü göze alacak kadar hem de... Hümanist, ‘insandan yana olan kişi dir. Urgan şöyle diyor önsözde: "Ortaçağda benimsenen tutu ma göre insanlar yaratılıştan kötüydü, bu dünyada doğru dü rüst bir düzen kurup mutlu olmaları umulamazdı, günahları nın cezasını çektikten sonra, ancak öteki dünyada mutlu ola bilirlerdi belki. Oysa tüm Rönesans aydınları gibi insanın gele ceğine umutla bakan Thomas More’a göre, insan yaratılışın da hiçbir kötülük yoktu. Tam tersine, Tanrı’nın yarattığı ulu var lıktı insan ve aklını kullanarak karşısına dikilen engelleri aşa bilir, kusursuz toplumlar kurabilirdi günün birinde.”
işte ‘Utopia’, bu ‘kusursuz toplum’u çizer, anlatır, sunar. "Or taçağ insanları gerçek mutluluğu ancak ölümden sonra öteki dünyada ararken, Utopia’da insanların bu dünyada, yeryüzün de nasıl mutlu olabilecekleri anlatılır"... More önce savaşa kar şıdır. Erasmus gibi... Ölüm cezalarının da uygulanmamasını ister. Erasmus der ki “Aklı başında bir cerrah ancak son çare olarak bir kolu ya da bacağı kestiği gibi, toplum da ancak her çeşit çareyi denedikten sonra ölüm cezasına başvurmalıdır...
Platon’un ‘Devlet’ı ile More’un ‘Utopia’sı arasında yakınlık lar vardır. Ama ayrılıklar daha çoktur, Platon’un Devleti’nde üç sınıf vardır. More’da sınıf yoktur. More değer bakımından her insanı eşit sayar. Oysa Platon’da ‘seçkin’ler ve ‘seçkin olma yanlar’ vardır... More’dan sonra yazılmış başka Utopia’lardan da söz ediyor Urgan; Bacon’ın ‘Yeni Atlantis’ı, Campanella’nın ‘Güneş Ülkesi’, Belfamy’nin ‘Geriye Bakmak’, Morris’in ‘Hiçbir yerden haberler’ı. .. Bunlara Huxley’in Ada’sını, London’un ‘De mir Ökçe’sini, OrweH’in ‘1984’ünü de eklemek gerekir...
Mina Urgan’ın ‘Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More’ adlı yapıtı insanoğlunun daha iyi, daha güzel, daha eşit bir dün ya yaratmak özlemlerini, çabalarını, ama bir türlü başarılı so nuca ulaşamamasının acı öyküsünü bize yaşatıyor...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi