• Sonuç bulunamadı

16. yüzyılın batılı bir gezgininin ağzından Bizans limanı ve fener: "Rum aristokrasisinin barınağı"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "16. yüzyılın batılı bir gezgininin ağzından Bizans limanı ve fener: "Rum aristokrasisinin barınağı""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

u

I

70. YIL

SAYI

24915

SANAT KÜLTÜR MAGAZiN TELEV Z Y O N

24 ARALIK 1993 CUMA

16. yüzyılın Batılı bir gezgininin ağzından Bizans limanı

v

e Fener:

'

OKTAY EKİN

C

İ

"Ben İstanbul'da yaşadığım za­ man şehir pek çok Müslüman binala­ nile doldunılmasına rağmen,gene de pek çok kilise,saray,eski bina gör­ düm. Bu nedenle Türkler şehri aldık­ tan sonra tahrip ettiler demek,benim içi~ çok zordur ..."

Istanbul'u anlatan Batılı gezgin­

lerdenPetrus Gyllius, 1547-I550yı i­

lan arasında üçyıllık izlenimlerini

yazmaya bu

cüml

e

l

e

rl

e

başlamıştı. Yani, Fatih'in lstanbul'u bir "Os­ manlı kenti" yapmasından yaklaşık "y!iz yıl" geçtiktensonra...

Istanbul, 1453'teartık bir Osman­

lı kentiolmuştu; ama odönemlerde Osmanlı, Bizans kültürüne karşı hiç de"hoşgörüsüz"değildi.

Gyllius vedaha onlarca gezginin gözlediği gibi, fetihtensonrabirkaç yüzyıl bile geçmiş olsa,bu kentin bir "uygarlıklar mozaiği" olduğu ve bu mozaiğin ''farklı dinlere gösterilen saygıyla" zenginliğini koruduğu,

hemen tüm kaynaklarda sürekli vurgulandı. .

Farklı kültürlere saygının ve Is­

tanbul'un dünyada bir "hoşgörü

kenti" olarak nam salmasının daha ilk adımı fetihten "bir yıl sonra",

1454'te atılmıştı. Fatih tarafından hemen o yıl atanan Rum patriği Skholariosk, vezirlerle "aynı saygın­ lıkta" göreve başladı. Sonra bu say­ gı, yine Rumlara dönük barışçıl ve hoşgörülü tutumlarla, yüzyıllarca sürecek bir "Istanbul geleneğine" dönüştü.

Bugeleneğin,belki de en renklive

en zengin "kent kültürü" ise, Haliç kıyılarındaki "Phanarion" semtin­

de,

yani Fener'de yaratıldı.

Ilber Ortaylı, 1985'te Siyaset'te

yayımlanan bir makalesinde,Bizans

dönemindeki Fener'i şöyle anlatı­ yor: "Limanın kalabalık, gürültülü ve pis yaşamının aktığı bir alandı; ama aynı zamanda bütün dünyayla kunılan ilişkilerin düğüm noktasıydı. Bugün artık mevcut olınayan elçi ko­ nakları,

Cenova

ve Venedik tüccarla­ rının oturduğu bütün Akdeniz dünya­ sının renk ve zevkini toplayan şık ev­ leri,bu derbeder semti süslerdi..."

Bugün artık "mevcut olınayan",

sadece o elçi konaklan değil elbette. Belki dedaha önemlisi, Fener'in bir "porta" olduğunu, yani kentedeniz

E;

1453'tealıp

Osm

a

nlılaştırdığı Bizans'ın limanındaki

fener

,

yalnızca bulunduğu semte adını

.

vermekle kalmamış, Doğu Roma

Impar

a

torluğu'nun son kalesinin dünyayla

olan

i

lişkilerinde de bir düğüm noktası

olarak önem kazanmıştır.

Marmara Denizi

rin, paşaların ve "saray efradının" gözde yeri I8. yüzyılla birlikteBoğa­ ziçioldu. Haliç yeniden "halk kültü­ rüne" kavuşurken, Fener de yine

kendi özgünkimliğiyle "

alçakgönül-1~"

yaşamını sürdürmeye başladı.

Ustelik 1700 yılından sonra Aya Yorgi (Haqios Georgios) Kilisesi'­ ndeki Patrikliğin, "Ortodoks Dün­ yasının Merkezi" sayılmasına kar­

şıı~...

işte bu köklü kültürün başınane geldiyse, I940'1ı yıllardaki "sanayi planlaması" yüzünden geldi. 30'lu

yıllarda Istanbul'a gelen veTarihi

Yarımada'nın bugün bile hala ko­ runabilen silüeti için çok önemli

imarkararlarınıverenFransızşehir­ ciHenri Prost,

"Sana

y

i

nereye kuru­ lacak" sorusuna Istanbul için en ta­ lihsiz yanıtını verdi. İmar planında

Suriçibüyük birduyarlılıkla ve "ta­ rih bilinci içinde" korunurken, aynı bilinç

H

a

liç

'e

gösterilemedi ve

"Altın Boynuz" sanayi bölgesi ola­

rak seçildi.

Buyanlışın,30-40 yıl içindebölge­ ye getirdiği zararkorkunçtur.

1974 yılı Nazım Plan raporlarına

göre,Haliç'teki sanayi, depolama ve

tersane alanlan 170 hektara ulaş­ mıştı. Bti tesisler, her yıl 1900 ton

sıvı50.000 ton katıatığıHaliç'e bo­ şaltıyorlardı. Bölgedeki işçi sayısı ise 400.000'i geçmiştivebuyığılma, yo­

ğun bir gecekondulaşmayı da yine

Haliç yamaçlarına armağan ediyor­

du.

Tarihi Fener semti ise bu darbe­

nin altındaneye uğradığınışaşırmış­

ken, bu kez80'li yılların ikinci yarı­ sında "Tarihi Yarımada'ya Haliç üzerinden dalışyapacak" dev otoyol

projelerinin kıskacı altına girdi. Da­ landöneminde, buprojelere hizmet

etmek üzere başlatılan Haliç'teki "sa­ hil yolu" düzenlemeleriyle, Porta Fanari'nin "feneri" iyice söndürül­ dü.

Birçok tarihi bina"eskimiş" ge­ rekçeleriyle yıkılırken, 2600 yıllık bir

kültürün de üzerinden "asfalt" geçi­

rildi.

Busayfadaki fotoğraflara bakın­ ca ve sonramutlaka bir zaman ayı­ rıp,Fener'igezmeye gidiniz.Sonyıl­

lardaki tarihin en büyük saldırıla­ rınakarşın,yinedezengin kültürün­ den yarınlara saklanacak pek çok

değeri,hemengörebileceksiniz ...

Fenerlilik,

bir

ayrıcalıktır

Fener

,

Rum OrtodoksPatrikhanesi'nin

varlığıyla dinsel merkez olarak da önemliydi

İstanbul'un tarihi Fener semtin­

deki Ortodoks Patrikhanesi'nebağlı

olarak yaşayan Rum cemaati, Os­ manlı döneminde devletin özel ola­ rak itibarettiği,önemligörevlere ge­

tirilen "soylu Rumlar"olarakyakın tarihtehep "Fenerliler" diye anıldı­

lar.

Fatih'in istanbul'u almasından

önce, Bizanslızenginlerden bir bölü­

mü,Italya ve Egeadalarınakaçmış­ lardı. Fetihtensonra,Hıristiyan nü­

fusa eziyetedilmediğini duydularve geri dönmek istediler. Fatih. hem buna,hem dekendilerine birpatrik

seçmelerine izinverdi.

Eriklerin

,

O

s

m

a

nlı v

ezi

rl

e

riyl

e

eşd

eğe

r tutuldu

ğ

u bir

dön

e

md

e,

F

e

ner

'

de

y

e

rleşen

ze

ngin

Rumlar da Osmanlı

toplumunun

sa

ygın bir

t

e

b

aa

d

ı

r

v

e

bir

y

a

nd

an

s

e

mti v

e

kıyıl

a

rını

rk

e

mli

y

ap

ılarla b

eze

rl

e

rken

,

bir y

a

nd

an da

O

s

manlı

dış p

o

l

itikas

ınd

a

ön

em

li m

e

vkil

e

r

e

ge

lm

e

yi

ba

şa

rmı

ş

l

a

rdır

.

1454'te Georgios

Kort

esi

o

s

Skho­ Iariosk, Osmanlı dönemi Istanbul'­

unun ilk patriği seçildi vevezirlerle

de

"

rütbede" olduğu ilan edildi.

Vergiden demuaf tutularak, bir tür korumaaltına alınan Ortodoks Pat­ rikhanesi, I456'ya kadar bugünkü

Fatih Camisi'nin olduğu yerdeki

Havariyyun Kilisesi'nde, I587'ye

kadar Çarşamba'daki Fethiye Camii

olarak anılan Pammakaristor Ma­

nastırı'nda görev yaptıktan sonra,

I7.yüzyılın ilkyıllarıyla birlikte,Fe­ ner'deki Aya Yorgi(Hagios Georgi­ os)Kilisesi'ndevarlığınısürdürdü.

Fener semti böylece Ortodoks

dünyasının merkezi olunca, zengin Rumlar dabu bölgede yerleştiler ve

büyük konaklarla birlikteHaliç ke­

narında görkemliyalılar inşaettiler.

Fenerdeki Rum Okulu'nu, İngiliz­

ce. Fransızca, Latincedillerinin de öğrenildiği bir "akademi" haline ge­

tirdiler. Çocuklarını, okumak için Avrupa'yagönderdiler...

Böylece hem varlıkları, hem de

kültürleriyle. İstanbul halkı arasın­

da "Fenerliler" olarak ayn birsos­

yal konuma kavuşanFenerli Rum­

lar. Osmanlı'nın son dönemlerine kadar da devletin iç ve dış önemli

makamlarında etkili görevlere geti­ rildiler.

Sarayın tüm birimlerinde tercü­

manlık bölümlerini Fenerlileryöne­

tirken,dışişleriyleilgili yine tüm bi­

rimlerde de aynı şekilde sorumlu­

luklar üstlendiler.

Fenerliler,bunitelikleriyle yurtdı­

şı devlet görevlerini, örneğin Os­ manlı'ya bağlı ''voyvodalıkları" da sürekli üstlenmişlerdir. Kayıtlara

göre 1711-182 I yıllan arasında Ef­

lak'ı 40, Bağdan'ı 36 Fenerli Rum

yönetti. Buyöneticilere"Fener Bey­

leri" denir;oğullan "beyzade",kız­

lan "donniça", eşleri "donna", to­

runları"çelebi", kıztorun lanise"ko­ konaça" diye anılırdı.

Ne var ki Fenerliler, bu "ayrıca­

lıklarını" daha sonra bulundukları yörehalkını Rumlaştırmak için kul­

landıklanndan, 1820'lerden sonra Eflak veBoğdan'a atanmalarına da

sonverildi. 1830'lardan sonradaII.

Mahmutzamanında, saraydakigö­

revlerinden alındılar;yerlerini "Av­

rupa'da eğitim görüp dönen" Os­

manlıgençleri almaya başladılar.

Fenerliler, gerekeğitim vekültür düzeyleriyle, gerekse sarraflık, ban­

kerlik, tüccarlık gibiekonomik et­

kinlikleriyle, 1924'tı:ki "mübadele­ ye"dekyüzlerce yıl Istanbul'unsos­

yalyaşantısında veOsmanlı devleti­

nin resmi organlarında zengin bir kültür birikimi yaratmışlardır.

Bu birikimin kent dokusuna ve

mimariye olan etkileri, bölgedeki tüm yoksulluga ve terkedilmişliğe

karşın, Fener semti ve çevresinde

hala varlığınıkoruyor...

yönünden girilen bir "kapı"olduğu­ nu "anımsatacak" kadar bilebir iz, bir kimlik kalabilmiş değil.

Oysa Fener, bu adını Haliç'te ge­

mileri karşılayan. fenerinden aldığı gibi, aynı anda Istanbul'un Porta Fanari'siydi.

Yedi düvelin gemicileri, kuman­ danları ve zenginleri, Tarihi Yan­ mada'nın Haliç'e bakan yüzündeki BizansSurlan'ndan Istanbul'a gire­ bilmek için,ne yapıpedip PortaFa­ nari'yi yadaFenerKapısı'nı yeğler

-!erdi. Çünkü yine İlber Ortaylı'nın deyişiyle, "Haliç kıyısındaki bu dar semt, 1500 yıllık görkemli tarihin sıkıştığı bir dünya tiyatrosu" olmayı, hiç elden bırakmadı.

Ta ki I 940'lı yıllaragelinip, İstan­ bul'un "sanayibölgesi"olarak Haliç

seçilinceye kadar.

Istanbul'u inceleyen tarihçileri­

miz,

Haliç'in

"Boğaziçi uygarlığının öncüsü" olduğunda birleşirler.

Gerçekten dedünyadaVenedik'­ tensonra, St.Petersburg'dan ise ne

-redeyse "yüz yıl önce", görkemli

yalılar,sahil sarayları ve "kıyı kenti mimarisi" 16. yüzyılda Haliç'te ya­

ratıldı.

Fener iseünlü "Rum Aristokrasi­ si" veyüksek beğeni düzeyiyle, bu

yarışta hep başagüreşti. Meyhane­

lerden yayılan Rumca şarkılarla, yalılardaki "saz meclislerinden"

yükselen İstanbul türküleri,Haliç'­ ın berraksularındayankılandılar.

Bu

"zevk-ü

sefa" yaklaşık 200yıl

sürdükten sonra elçilerin, zenginl

e-Bugün n

e

H

a

liç

'

in

'

Altın Boynuz

'

luğu kalmıştır

,

n

e

de F

e

n

e

r

'

in 'Fener'liği!

Ya

\wl

alanan Istanbul'un göstergesi

MUSTAF

A İ

Z

B

E

RK

Haliç, "Dünya Mirası İstanbul"­

unyüreğinin attığıuzam. Tarihön­

cei insanlar burada yaşamış.Tarih­

ten buyana.2651 yıl"Istanbul",ya­

şamınıburada

r

rm

ü

ş

,

"Bilinen Yeryüzü"nün "Baş Kenti" olmayı

burada

başarmış

.

..

Busularda üçimparatorluk, dört

uygarlıkyeşermiş;üç kıta biraraya

gelmiş... Kültür üreten. çoğaltan,

kaynaştıran, toplayan-yayanpota ...

"Çağcıl lnsan"ın hayranlıkla, titiz­

likle eğileceği "Doğa/Uygarlık De­ ğerleri" yumağı... Ozellikle gelecek kuşaklara saklanması gereken bir

"Hazine..."

Haliç'in her köşesi ayrı bir iklim,

ayrı bir kent."Akropolis"ten(Kent

Çekirdeği-Kale) başlayan, "Galata

Şehri''yle"EyüpŞehri" arasında yer alan yerleşimler dizisi: Antik Bosp­

horion Limanı, Süleymaniye, Zey­

rek, Fener, Balat, Ayvansaray,

Eyüp,Kağıthane... İstanbul'u İstan­

bulyapanşeylerin çoğu burada yer alıyor: Topkapı Sarayı, Ayasofya. Yeni Cami, Sülcymaniye Külliyesi, Ay­ nalı Kavak Kasrı, Blackhemai Sa­ rayı, Eyüp Külliyesi. Sadabad... Çok sayıda "Sinan Yapıtı..."

Ve, saymadığımız anıtlarla da bir

-"DÖRDÜNCÜ BOYUT"... Kimilerine göre kentler üç boyut­ ludur.En,boy ve yükseklik. Oysa, her kentin bir "dördüncü boyu­ tu" vardır. Bu­ nunadı"zaman"­ dır.Kentiçinza­ man hiç kuşku­ suz uygarlık de­ mektir. "Dördün­ cü boyutunu unu­ tan" birkent, ge­ leceğini de yok ediyor demektir. Çünkü zaman, aynıanda"sürek­ liliktir"... Fener. , son yılların tüm "üç boyutlu" • kent politikaları­ na rağmen. dör­ düncü boyutu İstarıbul'dan esirgememek için yine de dire­

niyor. Kırmızı tuğlalarla yaşatı­ lan mimarlık şa­ heserleri, bal­ konlardaki ince demirişler veüs­ tün bir beceri ürünü olan yılan , motifleri. yoksul ama "kültürlü" binaların cep­ helerini süsleyen '

h

e

yk

e

lcik

l

er

..

lstanbul'da za­ manısolumakis­ teyenlere "bura­ dayız" diyorlar... (Fotoğı:aflar: GARBİS ÖZA­ TAY) tikte,"DünyaGüzeliİstanbul Silue­ ti... " Haliç/İstanbul, günümüze dek

yaşanmış tüm

Ak

de

ni

z

-Or

t

ado

ğu

uygarlıklarının bir "Varlık Tanığı",

"Belleği", "Canlı Müzesi","Gelişim­

lerinin Tamamlandığı, Taçlandığı Yer".

Bir "Gezegen Yang!!1ı"nda "İlk Kurtarılacak"değer... Ustelik tarihi boyunca binbir yangından, yı­

kımdan bize erişebilmiş...

FenervekomşusuBalat,işteböy­

lesi bir "Harika"nın -bir bütünlük içinde-ayn renklerde parçaları.

Fener, "Osmanlı" döneminde de

"Doğu Roma" döneminden gelen

"İnsan Varsıllığı"nı geliştirmiş. O dönemde de adı "Fener" (Phanari­ on). süslüyor. . Bu manastır kilisesi Isıanbul'da cami işlevi verilmeden bugüne dek kalmıştek kilise. Fcncr-Balaı-Ayvansaray.. Bu bölge kentin enyoğun anıt sayımı­

nın (envanter) bulunduğu kesim.

Binlerce kazıbilimsel, tarihsel yapıt

bu toprakta var olmuş. Bugün eli­

mizdekalanyüzlercesi.Ve,nekadar acı ki, yok olanlardan, "yıktıkları­

mız"dan söz bile edemiyoruz... Bu "Taş Konaklar"dan 1914'te 1926'­

da, "yol geçirmekutsal amııcı"yla yıktıklanmız... -bizde "anıtların üs­

tünden" geçmeyennesne, "yol" de­

ğildir!.

Fe

neri olan t

e

k liman

Haliç'te feneri olan tek liman.Os­

manlılar, Fenerli "RumSoyluları"nı (Rum-Romalı) Avrupalılarla ilişki­ lerindedevJetin çevirmen memurla n olarak kullanmışlar; seçkinlerini,

"Efliik"ve"Boğdan"ülkelerine(Ro­

manya'da) "Bey" olarakatamışlar. Fener'inen ilgiçekici kilisesi"Mo­

ukhliotissa", hemen, "SultanSelim ~ülliyesi"nin yakınındadar,"İnsan Ölçeğinde"dinginlik dolu sokakları

Ve, Menderes (1957) ve Dalan

(1985) ...

Bir "elektrik mühendisi" vatan­

daş, bir "politikacı", birkaç yıl sü­

reyle kentin belediye başkanlığını

yapmış. Isıanbul'u yıkmayaniyetle­

nen bu kişinin, "Ayakapı" ve"Fe­

ner"i parçalayıp, yokeden "2 yeni

çıkma (nevzuhur) köprüsü", 4 oto yolu ve daha ,pek çok felaketiyle

l/5000 ölçeli "Istanbul Tarihi Yarı­

madaKoruma(!)imar Planı" şuan­

dahala yürürlükte.Vebuplan,Fe­

ner'de geri kalan değerleri detehdit ediyor...

Geçmişte de"Plan kafamıniçin­

de!", "Oncetetiği çeker, sonranişan

alırım!", "Yıkarım, cezam neyseçe­

kerim!", "İstanbul'da 4700 tarihi

yapıyıyıkacağız!", "Birİstanbulaşı­ ğıyım!" gibi özdeyişlerle ünlenen bu

vatandaşın düşlerinin gerçekleşme­

si.bakalımyine"nasip olacak"mı?

T

aş Ko

n

a

kl

ar

Ya da.bu "Taş Konaklar"dan iki­

sini -biri "Venedik Elçiliği"- yık­

tığı yetmemiş gibi. yıkmaya girişip, güçlükle durdurulduğu, sözünü et­

ti

ğimiz

ikikilisede dahil, "kaldığıyer­

den" başlayarak Haliç'in / İstanbul'­

un, uygarlığın "işini bitirmesine" izin verilecek mi?...

KışiselArşivlerde İstanbul Belleğı

TahaTorôsArşivi

1111111111~Ill~111111111111111111111~ 11111111~II~1111111~ 1111

Referanslar

Benzer Belgeler

Öte yandan University College London’dan Sophie Scott, beyin sinyali verilerinin anlamlı bir biçimde konuşmaya dönüştürülmesinin henüz çok uzak bir hedef

ABD’nin San Fransisco kentindeki Elan Pharmaceuticals adlı ilaç şirketin- de görevli bir araştırma ekibi, genetik mühendisliği yoluyla Alzheimer hasta- lığına benzer

Avrupa ve ABD’nin bellibaşlı şehirlerini âdeta istila etmiş olan Çin, Japon, Kore, Vi­ etnam, yani tek sözcükle Uzakdoğu lokan­ taları, hep bu

Bu tez çalışmasında güç transformatörleri üzerinde yapılan rutin testler ile birlikte yeni nesil test yöntemleri olarak adlandırdığımız PD, FRA, DFR testleri ile

Doğumda yaşam beklentisi, bir başka deyişle ortalama yaşam süresi azaldıkça fark azalıyor, ancak yine de kadınların erkeklerden daha uzun yaşa- maları olgusu

“ Düşünebiliyor musu­ nuz; bu koyu renk tahtanın bile kullanılmadığı, pastel renk boyalı m obilyalarla sade döşenmiş ’yalıya, saksı saksı palmiyeler,

terilmesi zorunlu olduğundan, bu unsurlardan birkaçının sözleşmede yer alma- ması hâlinde bu eksikliğin rehin hakkının kurulmasını engelleyip engellemeyece-

bkz. Feriha Bilge Tanrıbilir, “Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısının Vatandaşlığın Kaybına İlişkin Hükümleri”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 41