• Sonuç bulunamadı

Şairin durumunu, bilim adamıyla çok benzer tutuyorum diyen Melih Cevdet Anday anlatıyor:Şiir bir araştırma alanı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şairin durumunu, bilim adamıyla çok benzer tutuyorum diyen Melih Cevdet Anday anlatıyor:Şiir bir araştırma alanı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i: C'umhunyeı Matbaacılık vc GtteMcilik Tuık Anonim Şııkcıi adına

N adi 0Genel Yayın MudUru H a i n Cem al, M destele Mliduru: Eroine

•Kil, Yazı İsleri MUdiırü: Okay Gönensin, 0Haber Merkezi MUdıirii:

1 Bayer, Sayfa Düzeni Yönelmeni A li Acar, 0 Temsilciler: ANKARA:

ı Dodan, İZMİR: Hikmet ÇrlInltayM, ADANA: C elal Budanan

İstanbul Haberleri Erhan Akyıldız, Dış Haberler Ergun Baleı, Ekonomi: (Kınan Ulngay, Kültür: ( elal Üsler, Spor Danışmanı: Abdulkadir Yueelman, Düzeltme Refik Durbaş, Bilim Eğitini: Rallin Alpay, ly Sendika

Şükran Kelene!, Yurt Haberleri: Necdet Dodan, Dizi Yazılar Kerem Çalışkan, 0 Koordinatör Ahmet

K om itan, 0Malı lylet: Erol E rku ı, 0Muhasebe: Bülent Yener 0Hııtye Planlama: Sevgi Arün 0Reklam

Ayye lo ru n , F.k Yayınlar: Hülya Akyol 0İdare: Hüseyin Gürer, lyleımc: Önder«, elik, Bilgi İşlem: Nail İnal.

B o ş a n ve Y a ya n Cumhuriyet Matbaacılık ve Gı J43Î4 Ut. PK: 246 Isunbul. Tel 512 05 05

B ü r o la r : Ankara: Ziya Gökalp Blv. İnkılap S. 113 II 41/4211 0Irnılr. H. Ziya Blv. 1152 S.j

0Adana: İnönü Cad. 119 S. No: I Kat I, T

V İM: 8 AĞUSTOS 1988 İmsak: 4.18 Güneş: 5.59 Ogle: 13.14 İkindi: 17,07 Akşam: 20.20 Yatsı: 21.54

Şairin durumunu, bilim adamıyla çok benzer tutuyorum diyen Melih Cevdet Anday:

iir bir araştırm a

PORTREM.

C EVD ET ANDAY

30’u aşkın kitap

1915’te Çanakkale’de doğan Melih Cevdet Anday, ilk ve ortaokulu Kadıköy’de, liseyi Ankara’da okudu. DDY’de, Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü’nde, Ankara Kitaplığı’nda çalıştı. İstanbul’da Akşam, Tercüman, Büyük Gazete, Tanin, Cumhuriyet gazetelerinde sanat sayfası yönetmenliği, fıkra yazarlığı yaptı. İstanbul Belediye Konservatuvan Tiyatro

Bölümü’nde fonetik ve diksiyon öğretmeni olarak görev aldı. Şiir, roman, tiyatro, deneme türlerinde otuzu aşkın kitabı bulunan Anday’ın son şiir kitabı Tanıdık Dünya’dır (1984). Teknenin Ölümü (1975) ile Yeditepe Şiir Armağanı’nı, Sözcükler (1978)

u - , ¡ u „ ¿ „ '- g T „ , , ~ — ; --- ~ - — ile Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü’nü, MELİH CEVDET ANDAY ■ Çok sıkıntı çektim, para sıkıntısı, ölümsüzlük Ardında Gılgamış (1981) ile de Ama zamanla unutuluyor galiba... iş Bankası ö d ü lü ’nü kazandı.

Askerdeyim... Bir gün

mahfelde radyo dinliyoruz.

Ruslar ilerliyor. Alay

komutanı seslendi:

“Anday, Rusça bilirsin

değil mi?” “Hayır"

dedim. Yıllar sonra Orhan

Apaydın, Yanyana adlı

kitabım için açılan dava

dosyasından Milli Emniyet

raporunun kopyasını

almış. Rahmetli son

yıllarında bana bir

örneğini verdi. Orada da

Rusça bildiğim yazılıydı.

ATİLLÂ ÖZKIRIMLI

“ Çok sıkıntı çektim, para sı­ kıntısı. Ama zaman geçince unu­ tuluyor galiba. H atta şimdi genç­ lere para sıkıntısının önemli olma­ dığını bile söyleyebilirim."

Kim bilir kaç kez işten ayrılmak zorunda bırakıldığını anlatırken duygularını bu sözlerle dile geti­ riyordu Melih Cevdet Anday. Şi­ irin, edebiyatın sorunlarından çok yaşam öyküsel bir söyleşiydi yap­ tığımız. Geçmişte, anılarda dolaş­ maktı amaç. Anılar deyince de el­ bette Garip’ten başlayacaktık.

“ Ben Kadıköylüyüm. Ailem A nkara’ya taşınınca ben de An­ kara Lisesi'ne girdim, dokuzun­ cu sınıfa. Orhan Veli ile Oktay Ri- fat onuncu sınıftaydılar.”

Önce Orhan Veli’yle tanışır Melih Cevdet. Liseye girer girmez hem tiyatro hem de dergi koluna katılmıştır. Orhan Veli de tiyat­

ro kolundadır.

“ Sonra beni Oktay’la tanıştır­ dı. Üçümüz dergi komitesinde ça­ lışmaya başladık. Çok güzel bir dergi çıkarıyorduk, dışarda bası­ lıyordu. Bir de son sınıfta Faruk Mümtaz adlı bir arkadaşımız var­ dı. Yaşça ve sınıfça bizden büyük olduğu için dergide birinci şiirler onundu. Bu Faruk Mümtaz kim­ dir bilir misiniz? Ünlü ceza hu­ kukçumuz Faruk Erem .” Gitgi­ de üçünü, Melih Cevdet, Orhan Veli ve Oktay Rifat’ı şiir daha çok kendine bağlayacaktır. 1936’da il­ kin Melih Cevdet’in Ukde adlı şi­ iri çıkar Varlık’ta.

Yaşar Nabi, Varlık’ın orta say­ fasını ayırmaktadır üç şaire. Her

sayıda birkaç şiir birden çıkmak­ tadır. Hece, kafiye bir yana bıra­ kılmıştır artık.

“ Sonra ben askere gittim, Ay- dın’a. Orada peritonit oldum, apandisit patlaması. Ameliyat için İstanbul’a gönderdiler. Deniz Hastanesi’nde yatıyordum. Or­ han Veli’yle Oktay geldiler, dedi­ ler ki, bu şiirleri kitap yapacağız biz. İşte ilk çıkan Garip adlı ki­ tap budur. Hatta Oktay, ‘Orhan kitabın üzerine üçümüzün adını yazalım diyor, ama ben taraftar değilim buna’ dedi. ‘Kitap Or­ han’ın çıkardığı bir antoloji gibi olsun.’ Demek bir aynlık var, de­ dim, birleşme yok, öyle istiyorsan öyle olsun. Kitap Orhan Veli’nin

adıyla çıktı.”

Üç şiir sevdalısının lise yılların­ da başlayan şiir serüveni 1941’de Garip adlı kitapla noktalanır böy- lece. Çok geçmeden yeni bir şiir hareketinin adı olur Garip. Bütün genç şairler, Garipçiler gibi yaz­ maya başlarlar. Bir espri, üç-dört dize, biraz siyasi hiciv... Kolayca şiir oluvermektedir.

“ Garip anlayışını sömürdük iyice. Herkese kolay geldi çünkü. Ama bırakmak gerekiyordu doğ­ rusu. Garip hareketi, şiir bakı­ mından getirdiği özgürlükle, ce­ saretle yapacağını yapmıştı zaten. Onu sonsuza dek sürdürmenin anlamı yoktu. Bu yüzden Garip anlayışından önce ben ayrıldım.

Sonra da Oktay. Çünkü şiir, bil­ diğiniz gibi bir araştırına alanı. Ben şairin durumunu araştırıcılık bakımından bilim adamının duru­ muyla çok benzer tutuyorum.”

Aslında çalışma hayatında da ayrılmalarla araştırmalar sürecek­ tir Melih Cevdet Anday’m. Kü­ çük bir farkla yalnız: Kendisi işi bırakmayacak, işten çıkarılacak, sonra yeni bir iş arayacaktır.

İlk işi Devlet Demiryolları’nda memurluktur. Liseyi bitirince ön­ ce Hukuk’a, ardından Dil-Tarih’e girmiş, ama ikisine de devam et­ memiştir. DDY’nin olanakların­ dan yararlanarak Belçika’ya gi­ der, üç ay kadar kalır. Dönüşün­ de askerlik gelip çatar, askerlik sonrası da işsizlik.

“ Ankara’da iş arıyordum. Ha­ şan Âli Bey’e (Yücel) rastladım. Bakandı. Ne yapıyorsun diye sor­ du. Anlattım. Canım, bankaya memur olacak değilsin ya, Neşri­ yat M üdürlüğü’nde çalışmaya başla dedi. Çok güzel bir dönem­ dir o dönem .”

Her güzel şey gibi, o güzel gün­ ler de geçicidir. 1946’da Reşat Şemsettin’in temizlik harekâtında Melih Cevdet’in payına da Kon­ ya düşer. Ama kütüphaneler mü­ dürünün aracılığı üzerine Anka­ ra Kitaplığı’na tasnif memuru olarak atanır.

“ Kitaplıkta otuz bin kadar ki­ tap vardı. Bunun yirmi bini Arap­ ça, Farsça, Osmanlıcaydı. Eski yazıyı, Osmanlıcayı biliyordum, ama orada çok ilerlettim. Öğleye kadar tasnif yapıyor, öğleden son­ ra da ayırdığım kitapları okuyor­ dum. Bu kitaplar Osmanlı tarihi, OsmanlI grameri konularında olurdu hep. İki yıl sürdü b u .’’

Nazım Hikmet’in serbest bıra­ kılması için Orhan Veli ve Oktay Rifat’la birlikte yaptıkları açlık grevi de o günlere rastlar. Ardın­ dan iş aramaya İstanbul’a gider Melih Cevdet. Akşam Gazetesi’- ne girer bir süre sonra. Hem iç sayfa sekreterliği yapmakta hem de bir sanat-edebiyat sayfası ha­ zırlamaktadır. Orhan Kemal, Ok­ tay Rifat sayfanın sürekli yazar­ larıdır. İdeolojik açıdan biraz sert bir sayfadır, epey de etkili olur. Derken bir gün, Necmettin Sa- dak’m kızıyla evli olduğu için ga­ zetede hissesi bulunan spor sayfa­ sı yöneticisi bir eski futbolcu, Me­ lih Cevdet gazetede yokken gelip “ Burası komünist yuvası oldu” diyerek masasını kaldırtır.

“ Sonra Vedat Nedim Tör, Do­ ğan Kardeş’in kitap yayınlarında çalışır mısın dedi. Gittim. Şevket Rado da ortaktı Doğan Kardeş'e. Orada hem çeviri yapıyordum, hem de kitapların baskı işleriyle uğraşıyordum.”

Yine çok sürmez. Yine bir gün Şevket Rado uğrar. Polis geldi, seni sordu der. Burada çalışamaz­ sın. Eh, polis sorduysa yapılacak bir şey yoktur.

Bitmez. Bir de Tercüman serü­ veni vardır Melih Cevdet’in. Ter­ cüman muhalif bir gazetedir 1960 öncesi. Sahiplerinden biri, Semih Tanca’dır. Gazete Cihat Baban’- ın yönetimindedir. Yazı işleri mü­ dürü de Semih Tuğrul.

“ Tercüman’da takma adla fık­ ralar yazıyordum. Sonra kendi adınla yaz dediler bana. Kendi adımla ancak bir ay yazabildim. Patron, Peyami Safa’yla anlaş­ mış. Bir gün Semih Tuğrul, Peya­ mi Safa’nın ilk şartı senin yazma­ man dedi. Bari bugün son yazını yazıp bırak.”

Sonra Büyük Gazete, sonra Ta­ nin, sonra Cumhuriyet...

“ Nadir Bey okurmuş benim ya­ zılanını. Bizim gazeteye fıkra ya­ zar mısınız dedi. Önce orta sayfa yazıları yazmaya başladım, son­ ra ikinci sayfa.”

Bir gün -bu, iyi bir gündür artık- Nadir Bey...

“ Benden imzamla bir roman is­ tedi. Ben o güne kadar birkaç ga­ zetede takma adla romanlar yaz­ mıştım. Ama imzamla roman yazmamıştım hiç. Nadir Bey'in is­ teği üzerine Aylaklar’ı yazdım. Daha sonra imzamla yazdığım üç roman da önce Cumhuriyet’te tef­ rika edildi. Bunu da Nadir Bey’e borçluyum. Çünkü o beni özen­ dirdi imzamla roman yazmaya.” Yalnız kafama takılan bir so­ ru vardı söyleşimizin başından be­ ri. Şu polis konusu... Sormaya da çekiniyordum doğrusu. Nasıl olu­ yordu da polis işi gücü bırakıp ki­ mi insanların ekmeğiyle uğraşı­ yordu? Bir sanrı olamaz mıydı bu diyecektim ki...

“ Bakın, bu polis konusunu na­ sıl öğrendim. İkinci askerliğim sı­ rasında Balıkesir’in Ömer köyü­ ne atadıklarını bildirdiler. Beni A nkara’da alıkoyan Haşan Âli Yücel'di. Haftada bir iki gün izin­ le Neşriyat Müdürlüğü’nde çalı­ şabiliyordum. Haşan Âli Bey’e söyledim. Ben Milli Müdafaa Ba­ kanıyla konuşurum dedi. Sonra bana Milli Emniyet kararıyla sü­ rüldüğümü, önleyemediğini söy­ ledi. Köyde gözaltında tutuldum. Askerlere verdiğim dersler dinle­ nirmiş. Bunu, dolabın içine sak­ lanıp dinleyen bir subay terhisten sonra anlattı. Bir gün de mahfel­ de radyo dinliyoruz. Ruslar iler­ liyor. Alay komutanı seslendi ba­ na, ‘Anday, Rusça bilirsin değil mi?' Hayır, dedim. Yıllar sonra Orhan Apaydın, Yanyana adlı ki­ tabım için açılan dava dosyasın­ da Milli Emniyet raporunun kop­ yasını almış. Rahmetli son yılla­ rında bana bir örneğini verdi. Orada da Rusça bildiğim vazılıy- d ı.”

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Plüton ve Charon sistemin- deyse, kütle merkezi iki gökcisminin aras›nda, Plü- ton’a yak›n konumda.. Yayg›n görüfl, bir gökcismi- nin uydu olabilmesi için, sistemin

Haliyle sa¤ gözden al›nan çocuk bilgisi sol yar›m küreye gi- derek, hastan›n sözel olarak verdi¤i yan›t› etkiliyor.. S›ra- lad›klar›m›z›n tümünü göz önünde

Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği (Türk KBB BBC Derneği) bu konuda bir çalışma yaparak, olası/kesin COVID-19 olgularında, orofa- ringeal

These two micro-level perspectives differ from each other— the network perspective on migra- tion stresses migrants’ specific mechanisms to facilitate the development of

Merrieketin güzel sanatlar sa­ hasındaki boşluğuna doldurarak, ressamlar, heyketraşlar ve mi­ marlar yetiştirmek için yetmiş i- ki yıl evvel temeli atılarak,

Başbakan Bülend Ulusu'nun talimatıyla yakılması istenen "Yorgun Savaşçı"nm dönemin TRT Genel Müdürü Macit Akman.. tarafmdan kıyılamayarak bir

Sabahattin bey İlmî çalışm aları sırasında hem büro olarak hem ikametgah olarak uzun süre,Pa­ r is te Berlin sokağındaki 6 no- da oturdu...

J*ai trouvé à'mon retour des Etats-Unis où je m'étais rendu pour des raisons de santé le livre que vous avez eu 1*amabilité de m'envoyer* Ayant moment nément égaré