• Sonuç bulunamadı

Kamu yayıncılığı ve TRT

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kamu yayıncılığı ve TRT"

Copied!
162
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

GAZETECĠLĠK ANA BĠLĠM DALI

GAZETECĠLĠK

KAMU YAYINCILIĞI VE TRT

(Yüksek Lisans Tezi)

Hazırlayan:

Erdoğan YILDIZ

084222002001

DanıĢman:

Doç.Dr.Mustafa ġEKER

Konya – Aralık 2012

(2)
(3)

I

ÖNSÖZ

Yüzlerce televizyon kanalına bir kumanda ile ulaĢabilmenin, izlenebilmenin mümkün olduğu ve her geçen gün daha da değiĢen ve geliĢen televizyon dünyasında, TRT; kalitesiyle, misyonu ve vizyonuyla geçmiĢ yıllara göre özellikle son yıllarda kamunun kanalı olma yolunda önemli atılımlar gerçekleĢtirmiĢtir.

Tarafsız, ilkeli, düzeyli ve etik değerlere bağlı bir yayıncılık anlayıĢıyla kamuya hizmet eden TRT, bu yayın politikasından ödün vermeyerek; ancak globalleĢmeyle birlikte, medya sektöründe de yaĢanan değiĢimin gerisinde kalmadan çalıĢmalarına devam etmektedir.

Kamu yayıncılığının baĢlangıcı ve bugününe iliĢkin değerlendirmenin ardından, ülkemizde kamu yayıncılığının ekolü TRT‟nin yıllar içerisinde geçirdiği değiĢim ve bugünkü yapısını ele aldığım bu tezin hazırlanmasında büyük destek veren Tez DanıĢmanı hocam Doç. Dr. Mustafa ġeker‟e, yıllar önce ara verdiğim Yüksek Lisans‟a baĢlamamda ve bu tezi hazırlarken manevi desteğini esirgemeyen eĢim Esra Hanıma, kaynak taramasında yardımcı olan değerli dostum Oğuz Kılıçarslan‟a, yazılan bölümlerin tashihlerini yapan değerli hocam, meslektaĢım Dr. Özgür Yılmazkol‟a ve Emrah Alparslan Konukman‟a teĢekkür ediyorum. Tezin hazırlanma aĢamasında istemeyerek ihmal ettiğim, yeterince zaman ayıramadığım sevgili kızım Zeynep‟ten ve oğlum Alparslan‟dan da özür diliyorum.

Erdoğan YILDIZ ANKARA-2012

(4)

II

ÖZET

Kamu Hizmeti Yayıncılığı, "Halk için yapılan, halk tarafından finanse edilen ve halk tarafından kontrol edilen, bilgilendirmeyi, eğitmeyi ve eğlendirmeyi amaçlayan, ülkenin coğrafi olarak tümünü kapsamak ve ülkenin tüm kesimlerine yayın hizmeti götürme sorumluluğuna sahip yayıncılıktır”.

Kamu hizmeti yayıncılığı kavramının geçmiĢi Ġngiliz Yayın Kurumu BBC‟nin (British Brodcasting Corparation) kuruluĢ yıllarına dayanır. Bu kavramı BBC'nin ilk Genel Müdürü John Reith ortaya atmıĢtır. Diğer Avrupa ülkeleri de kendi öznel koĢullarına göre değiĢiklikler yaparak kamu yayın kurumlarını kurmuĢlardır.

Türkiye‟de kamu yayıncılığı Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu tarafından yapılmaktadır. 1964 yılında hizmet vermeye baĢlayan TRT, 2007 tarihinden itibaren kamu yayıncılığı noktasında birçok ilke imza atmakla birlikte; kamu hizmeti yayıncılığını özel kanallarla rekabet edebilir bir hale getirebilmenin çabası içerisindedir. Yeni açılan tematik ve farklı dil ve lehçelerdeki televizyon ve radyo kanallarıyla birlikte izlenebilirlik oranı her geçen gün artmaya baĢlayan TRT‟nin, yönetim açısından da siyasi iktidardan bağımsız bir yapıya kavuĢması gerekmektedir.

Bakanlar Kurulu‟nun kararı ve CumhurbaĢkanınca onaylanmasıyla ataması yapılan TRT Genel Müdürü‟nün siyasal iktidardan ne kadar bağımsız olduğu kuĢku götürmemektedir. Sadece iktidar değil, muhalefet partilerinin de TRT yayınlarına, kendi siyasi propagandalarına ne kadar yer verdiğini gözlemleyip, medya aracılığıyla, iktidara gelmeleri halinde TRT‟de ne gibi değiĢiklikler yapabileceklerine iliĢkin üstü kapalı eleĢtirileri de kamuoyu tarafından da iyi bilinmektedir. Böyle bir ortamda ve bir Ģekilde siyasal iktidarın veya muhalefetin baskısını üzerinde hisseden bir kurumun, mutlak manada kumu yayıncılığı yapması mümkün gözükmemektedir.

Kamu yayıncısı olan TRT‟nin siyasal iktidardan tam anlamda bir bağımsızlığı olmadığı sürece, Ģeffaf ve objektif bir kamu yayıncılığından söz edilemeyeceği bir gerçektir.

(5)

III

ABSTRACT

Public Broadcasting is the broadcasting which is made for the public, public-funded and controlled by the people, aims to inform, educate and entertain the public and has the responsibility to cover all of the country geographically and to bring the broadcasting service to all segments of the country."

The history of the concept of public broadcasting dates back to the foundation of the BBC ( British Broadcasting Corporation ). This concept was introduced by the BBC's first Director General, John Reith. Other European countries have established their own public broadcasting institutions by adjusting according to their subjective conditions.

Public broadcasting in Turkey has been being performed by Turkish Radio and Television Corporation TRT. Having started service in 1964, TRT has been breaking grounds regarding public broadcasting since 2007.It has also been trying the public broadcasting to be capable to compete with private channels.

It is necessary that TRT, which their ratings started to increase day by day as new channels and radio stations which are thematic and broadcasts in different languages open, be independent from the government in terms of administration.

It is undoubted that how much the TRT General Director ,who is appointed through the cabinet decree and the approval of the President, is independent from the political power.It is well known by public opinion that not only government, but also the opposition parties have been watching TRT to observe how much TRT includes their political propaganda in its broadcasts and criticizing implicitly that they will make changes at TRT in case of their power.In such a case,it doesn‟t seem possible for TRT which feels pressure of government and oppositon, to make public broadcasting in absolute terms.

It is a fact that a transparent and objective public broadcasting can‟t come into question unless the public broadcaster TRT is not independent from the political power entirely.

(6)

IV

ĠÇĠNDEKĠLER

KISALTMALAR……… 1

GĠRĠġ……….…..…..… 3

AraĢtırmanın Amacı ……….……. 6

AraĢtırmanın Kapsamı………. 7

AraĢtırmanın Yöntemi………..……….. 7

AraĢtırmanın Önemi………..……... 7

1.BÖLÜM: KAMU YAYINCILIĞI

1.1.KAVRAM OLARAK KAMU YAYINCILIĞI………... 9

1.1.1.Kavram Olarak Kamu Yayıncılığı……….……… 9

1.1.2.Siyasal Ġktidar ve Kamu Yayıncılığı………...…… 11

1.2.DÜNDEN BUGÜNE KAMU YAYINCILIĞI……….…...……… 14

1.2.1.Kamu Yayıncılığının DoğuĢu………..………...…… 14

1.2.2.Kamu Yayıncılığının YaygınlaĢması……….………… 19

1.3.KAMU YAYINCILIĞI UYGULAMALARI……….……… 28

1.3.1.Kamu Yayıncılığında BBC Örneği……….………..………… 28

1.3.2.Diğer Ülkelerdeki Kamu Yayıncılığı/Kamu Yayını Yapanlar……..…… 30

1.3.2.1.Kamu Yayıncılığında Program ve Finansman…….……… 32

1.3.3.Kamu Yayıncılığını Zedeleyen Faktörler………..….……… 38

(7)

V

1.3.4.1.Kamu Yayıncılığı AnlayıĢı……….………….……… 44

1.3.4.2.Kamu Yayıncılığı………...… 44

1.3.4.3.Kamu Yayıncılığı AnlayıĢı ve Ġlkeleri……… 46

1.3.4.3.1.EĢit EriĢim……….………. 55

1.3.4.3.2.Kalite……….……… 55

1.3.4.3.3.ÇeĢitlilik ve Denge……….…… 59

1.3.4.3.4.Bağımsızlık ve Özerklik……….... 62

1.3.4.3.5.Hesapverilebilirlik……….……… 64

2.BÖLÜM: TÜRKĠYE‟DE KAMU YAYINCILIĞI

2.1.TÜRKĠYE‟DE KAMU YAYINCILIĞI……….…………. 67

2.1.1.Türkiye‟de Kamu Yayıncılığı Ġlkeleri ve Ülkemizde 3984 sayılı Radyo

ve Televizyon Kanunu…………...……… 67

2.1.1.1.Türkiye‟de Kamu Yayıncılığı Tarihi……… 70

2.1.1.1.1.Radyo Yayıncılığı………..……… 70

2.1.1.1.2.Televizyon Yayıncılığı……….………. 74

2.1.1.1.2.1.359 Sayılı Yasaya Göre TRT‟nin Yönetim ġekli…… 76

2.1.1.1.2.2.359 Sayılı Yasanın Getirdiği Özerklik Kavramı…... 78

2.1.1.1.2.2.1.Yönetimde Özerklik….………. 80

2.1.1.1.2.2.2.Yayında Özerklik……….…. 80

2.1.1.1.2.2.3.Mali Özerklik……… 81

2.1.1.1.2.3.TRT Kurumu‟nda Denetim……… 82

(8)

VI

2.1.1.1.2.5.Yıllara Göre TRT‟de YaĢanan GeliĢmeler…………. 85

2.1.1.1.2.6.1980 Sonrası TRT……….. 95

2.1.1.1.2.7.1982 Anayasa Ġle Getirilen Yeni Düzenleme………. 95

2.1.1.1.2.7.1.2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon

Kanunu……… 96

2.1.1.1.2.7.2.2954 Sayılı TRT Kanununun Getirdiği Yayın

Ġlkeleri………. 98

2.1.1.1.2.7.3.2954 Sayılı Kanunun Yürürlüğe Girmesinden

Sonraki TRT Yayınları………... 99

2.1.1.1.2.8.1983 Seçimleri ve TRT Yayınları………. 101

2.1.1.1.2.9.TRT‟nin Ġkinci Kanalı ………….……… 102

2.1.1.1.2.10.TRT-3 ve GAP-TV ………….……….. 103

2.1.1.2.Türkiye‟de Özel Televizyon Yayıncılığı……….. 103

2.1.1.2.1.Özel Radyo ve Televizyon Yayıncılığında Yasal

Düzenleme……… 106

2.1.1.2.1.1.3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların KuruluĢ ve

Yayınları Hakkındaki Kanunun Kapsamı…... 107

2.1.1.3.Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu……….. 109

3.BÖLÜM: TÜRKĠYE‟DE KAMU YAYINCISI OLARAK TRT‟NĠN ANALĠZĠ

3.1.TEMATĠK ANALĠZ………. 111

3.1.1.TRT Radyo ve Televizyonlarının Ġçeriği……… 111

3.1.1.1.TRT Kanalları, Program ve Yayın Dökümleri……….

115

(9)

VII

3.1.1.3.TRT Kanallarının Program Sayıları……….. 117

3.1.2.TRT Kanalları……….. 121

3.1.2.1.TRT-1………. 121

3.1.2.2.TRT Haber………... 122

3.1.2.3.TRT Müzik………... 124

3.1.2.4.TRT-Avaz………. 126

3.1.2.5.TRT-6……… 129

3.1.2.6.TRT-Arapça……….. 131

3.1.2.7.TRT-Anadolu……… 133

3.1.2.8.TRT-Türk……….. 135

3.1.2.9.TRT-Çocuk………... 136

3.1.2.10.TRT Turizm ve Belgesel……… 138

3.1.2.11.TRT-Spor……… 139

3.1.2.12.TRT-HD……….. 140

3.1.2.13.TRT-Okul………. 140

3.1.2.14.TRT-GAP……… 142

SONUÇ ……… 143

KAYNAKÇA……… 147

(10)

1

KISALTMALAR

ABC Avustralian Broadcasting Corporation - Avustralya Kamu Yayın Kurumu

ABU Asian Broadcasting Union - Asya Yayın Birliği

ARD Arbeitsgemeinschaft der öffentlich-rechtlichen Rundfunkanstalten der Bundesrepublik Deutschland - Almanya Kamu Hizmeti Televizyon Yayınları

BBC British Broadcasting Corporation

CBC Canada Broadcasting Corporation - Kanada Kamu Yayın Kurumu EBU/ UER Euorpean Broadcasting Union - Avrupa Yayın Birliği

France-1/2 Fransa Kamu Hizmeti Televizyon Yayınları HD High-Definition – Yüksek Tanımlama HDTV High-Definiton Tv - Yüksek Tanımlamalı TV

ITU International Telecominication Union - Uluslararası ĠletiĢim Birliği ĠDGSA Ġstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi

ĠTÜ Ġstanbul Teknik Üniversitesi ITV Independent Television

MTV Magyar Televizio - Macaristan Kamu Yayın Kurumu

NOS Nederlandse Omroep Stichting - Hollanda Kamu Yayın Kurumu PTT Posta Telefon Telgraf

RAI Radiotelevisione Italiana - Ġtalya Kamu Hizmeti Televizyon Yayınları

RTBF Radio-Television Belge de la Communaute Française - Belçika Kamu Yayın Kurumu

(11)

2

RTL Almanya Televizyon Kanalı

RTYK Radyo Televizyon Yüksek Kurulu

SVT Sveriges Television AB - Ġsveç Kamu Yayın Kurum TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

TRT Türkiye Radyo ve Televizyon TTTAġ Türk Telsiz Telefon Anonim ġirketi

TVE Television Espanola - Ġspanya Kamu Yayın Kurumu SAYTEK Sayısal Yayın Teknoloji Merkezi

YLE Yleisradio Oy Rundradion AB - Finlandiya Kamu Yayın Kurumu YÖK Yüksek Öğretim Kurulu

(12)

3

GĠRĠġ

Rekabet, reklam, reyting gibi unsurların ön plana çıktığı medya dünyasında; haber ve program içerikleri de buna göre Ģekillenirken; bu tür kaygılardan uzak bir Ģekilde ve sadece kamu hizmeti yayıncılığı yapan medya organları da geliĢen ve ihtiyaç hissedilen günümüz Ģartlarına göre yayın politikalarına yeniden Ģekil vermektedir.

Kavram açısından Kamu Hizmeti Yayıncılığı, genellikle bir kamu kuruluĢu olarak örgütlenmiĢ yayın kurumunun toplumdaki herkesin eĢit bir biçimde eriĢebildiği yayınlarında, haber verme, eğitme ve eğlendirme iĢlevlerine göre dengeli program türü dağılımı sunması ve politik konularda tarafsızlığı ve dengeliliği gözetmesidir (Kuhn, 1985: 4-5‟ ten akt. Kejanlıoğlu, 2004a: 693).

Kamu hizmeti yayıncılığının ilk kez BBC‟nin ilk genel müdürü John Reith tarafından ortaya konan ve “Reithian Trilogy” olarak adlandırılan “bilgilendirme”, “eğitme” ve “eğlendirme” iĢlevleri (Franklin, 2001:19), değiĢen bazı yaklaĢımlara ve uygulamalara karĢın, günümüz kamu hizmeti yayıncılığının da temelini oluĢturmaktadır.

Kamu hizmeti yayıncılığının birçok tanımı olmakla birlikte, Erol Mutlu ; kamu hizmeti yayıncılığını, “radyo ve televizyon yayınlarının, kamusal enformasyon, kültür, eğitim ve eğlence kaynaklarını geliĢtirmekle yükümlü ulusal kültür kurumları olarak düzenlenmesi anlayıĢı” olarak tanımlamıĢtır (Mutlu, 2007: 162-163). Kamu hizmeti yayıncılığında, ticari ve siyasi çıkarlardan uzak durma eğilimi söz konusudur.

Ticari kaygılar gütmeden, kamuya hizmet etme anlayıĢında olan kamu hizmeti yayıncılığında programlar; eğitici, sanatsal içerikli ve kamu yararına olacak Ģekilde hazırlanır. “Siyasal iktidarın ve sermayenin etkisinden uzak tutulması amaçlanan kamu hizmeti yayın kurumlarında, yayınların tüm ülkede izlenebilmesi, çoğulculuk ve çok seslilik, azınlıklara hitap etme ve ulusal kimliğe saygı gösterilmesi ilkeleri gözetilmektedir” (Çaplı, 2002: 39-40).

Kamu yayın kurumları; hükümet, siyasi parti ya da diğer güç odakları ve çıkar grupları için değil, halka hizmet için vardır.

“Kamu hizmeti yayıncılığı kavramı son derece açıktır. Kamu yayın kurumunun öncelikle sorumlu olduğu kiĢi, hissedarları değildir. Ruhsat ücretlerini ve kamu yayın kurumunun gelir kaynaklarını doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyen ve kontrol edebilen hükümetler ya da devlet de değildir. Kamu hizmeti yayıncılığının ortakları, sorumlu olduğu

(13)

4

izleyici kitlesi, o yayın kurumunun ait bulunduğu ülkenin halkı yani yurttaĢlarıdır.” (Yazıcı, 1999:12)

Kamu hizmeti yayıncılığının kökeninde, “refah devleti” ne giden süreçte, devletin sınıf ayrımı yapmadan herkese belli sosyal hizmetleri sunmayı garanti eden anlayıĢı ve bu nedenle kısıtlı olan frekans dağılımını herkesin ulaĢabileceği eĢitlikte sağlama düĢüncesi vardır. Yayıncılık da sağlık, sosyal yardım, eğitim gibi herkese sunulması gerekli bir hizmet olarak algılanmıĢ, özel giriĢimin bu hizmeti eĢit dağıtamayacağı varsayımından hareket edilmiĢtir. Kejanlıoğlu‟na göre kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢı, Ġngiltere‟de refah devletinden önce kurumlaĢmıĢ olmasına karĢın, “sosyal yurttaĢlık” çerçevesinde değerlendirilebilir. 1950‟lerde Batı Avrupa ülkelerinde, “refah devleti”, piyasa toplumunun zarar gören yurttaĢlarına sağlık, eğitim gibi sosyal hizmetleri sağlama sorumluluğu yüklenmiĢtir (Kejanlıoğlu, 2004a: 693).

Bu sorumlulukların yanı sıra, kamu hizmeti yayıncılığından beklenilenlerde vardır. Kamu hizmeti yayıncılığında yayınların toplumun büyük bir kesimine ulaĢması, toplumu eğitmesi, bilgilendirmesi, yaĢanan olaylardan haberdar etmesi ve eğlendirmesi beklenmektedir (AvĢar, 2005: 1). Kamu yayın organlarında mali kaynak, halkın ödediği ruhsat ücretlerinden sağlanmaktadır. Kamu yayın kurumları kendilerinden beklenen amaçları yerine getirmek için programlarını geniĢ bir yelpazede sunmaktadırlar.

Günümüzde, isteyen herkesin yayıncılığa soyunabildiği bir dünyada kamu hizmeti yayıncılığının gerekliliğini sorgulayanlara rağmen, bu yayıncılık anlayıĢının dayandığı ilkeler, geçerliliğini yitirmemiĢ, tersine, günün koĢullarına göre geliĢerek ve çeĢitlenerek devam etmiĢtir.

Örneğin, Ġtalya‟da RAĠ, Ġngiltere‟de BBC, Almanya‟da ARD, Hollanda da NOS, Avustralya‟da ABC, Ġspanya‟da TVE kanalının yanı sıra, dünyanın birçok ülkesinde kamu yayını yapan televizyon kanalları gibi; Türkiye‟de bu anlamda Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) kurulduğu1964 yılından bugüne kadar; toplumu tarafsız, doğru bir Ģekilde bilgilendirmenin, eğlendirmenin yanı sıra; kültürel anlamda da toplumun her kesimine hitap eden kamu yayıncılığı anlayıĢıyla görevini sürdürmektedir.

TRT 1 Mayıs 1964 yılında yürürlüğe giren 359 sayılı yasayla, Ankara merkezli olarak Türkiye Radyo Televizyon Kurumu adıyla, tüzel kiĢiliğe sahip özerk bir kamu iktisadi teĢebbüsü olarak kurulmuĢtur. Bu yasa TRT‟yi Ģöyle tanımlamaktadır:

(14)

5

- Tekelci Yapı

- Yayınlarında Tarafsız

KuruluĢunun ardından 1964 yılında ilk olarak Avrupa Yayın Birliği‟ne (EBU) ardından da Asya Yayın Birliği‟ne (ABU) katılmıĢtır. Ocak 1968 yılında TRT ilk televizyon deneme yayınlarına siyah beyaz olarak baĢlamıĢ ve bu yayınların haftada üç gün yapılmasına karar verilmiĢtir. Ġlk yayın ise, 31 Ocak 1968 ÇarĢamba günü gerçekleĢtirilmiĢ. 1968 – 1980 yılları arasında TRT her geçen yıl geliĢimini sürdürürken, 12 Eylül 1980 Darbesi sonrası gerek kanununda gerekse yayın içreğinde bir çok düzenleme gerçekleĢtirilmiĢtir.

Bunu izleyen yıllarda en önemli geliĢmelerden biri 30 Haziran 1984 tarihinden itibaren yayınların tümüyle renkli olarak gerçekleĢmesidir. 1986 yılında TRT 2 ve 1989 yılında ise TRT 3 kanalı yayın hayatına baĢlamıĢtır.

Gerek TRT için gerekse Türk yayıncılık tarihi açısından en önemli geliĢmeler 1990‟lı yıllarda özel televizyonların yayınlara baĢlamasıyla birlikte yaĢanmıĢtır. Özel radyo ve televizyonların yayınlarına baĢlamalarıyla birlikte 1964‟ten beri kamu yayıncılığı gerçekleĢtirerek, toplumun haber, eğitim, kültür ve eğlence gereksinimi karĢılayan TRT, özel televizyon kanallarının yeni bir heyecan getirmesini nedeniyle yıllardır sadece tek kurum kanalını izleyen seyircilerinin de ilgisinin azalmasına, özel televizyonların izlenmesine neden olmuĢtur.

Kamu yayıncılığı açısından bütün bu geliĢmelere rağmen misyonundan sapmayan TRT, yıllardır bu politikasını sürdürürken, taraflı, gündem oluĢturan, sermayenin hegemonyasında yer alan yüzlerce özel televizyon ve radyonun kurulması ve izleyicilerin alternatif kanalları izleyebilme imkanına sahip olmasıyla birlikte özel kanallarla bir rekabet içerisinde olmamıĢtır.

Etik değerlerden uzak, daha çok magazinel ve tüketim toplumu oluĢturmada etkin olan, siyasette 4. Kuvvet olarak literatüre geçen medya kuruluĢları reytinglerini arttırmıĢ, en çok izlenen kanallar olsa bile, TRT kamu yayıncılığının gerekliliğini yaptığı yayınlarla, kültürel ve eğitim içerikli programlarıyla hizmet vermeye devam etmiĢtir.

TRT‟nin özellikle 2008 yılından itibaren yeni açılan tematik kanallarıyla, farklı dil ve lehçelerde yayın yapan kanallarıyla, son dakika geliĢmelerini ilk veren televizyon olarak ön plana çıkmasıyla birlikte, kamu yayıncılığı açısından da önemli baĢarılara ve geliĢmelere imza atmıĢtır.

(15)

6

Örneğin, 2008 yılında Türkiye‟nin ilk yerli çocuk televizyon kanalı olan TRT Çocuk yayın hayatına girmiĢ, yine aynı yıl ilk defa farklı bir lehçede yayın yapan ulusal bir kanal olarak TRT 6 (ġeĢ) hizmet vermeye baĢlamıĢtır.

2009 yılında ise, Balkanlardan Kafkaslara, Orta Asya‟ya kadar yaklaĢık 250 milyonluk bir nüfusa hitap eden Azerbaycan Türkçesi, Kırgızca, Özbekçe, Kazakça yayınların yer aldığı TRT Avaz yayın hayatına baĢlarken, Türkçe haber özelliğiyle uluslararası bir formatta yayın politikasına sahip haber kanalı olan TRT Türk kurulmuĢtur.

Yerli ve yabancı olmak üzere tüm müzik türlerine yer veren TRT Müzik kanalının yanı sıra, Türkiye‟yi Rusça, Almanca, Ġngilizce, Fransızca olarak tanıtan TRT Belgesel kanalı yayınlarına baĢlamıĢtır.

2010 yılında ise Arap dünyasına hitap eden ve Türkiye‟yi bir anlamda tanıtan TRT Arapça kanalı yayınlarına baĢlamıĢ ardından bir nevi yerelin sesi olarak hizmet etmeye baĢlayan, Yerel ve Bölgesel Televizyonlar Birliği‟yle ortaklaĢa yayın yapan TRT Anadolu, 18 Mart 2010 tarihinde ise TRT-2‟nin yerine tamamen haber yayını yapan TRT Haber kanalı yayın hayatına baĢlamıĢtır.

ARAġTIRMANIN AMACI

TRT özellikle 2008 yılından itibaren yıllardır sürdürdüğü kamu yayıncılığı anlayıĢının dıĢında çok kanallı, çok dilli kamu yayıncılığı ilkelerinden taviz vermeyerek; ancak özel televizyon kanallarıyla rekabet ederek izlenebilirlik düzeyini arttırmıĢ ve farklı bir kulvara girmiĢtir. Son üç yıl içerisinde artan yeni tematik televizyon kanalları da bu değiĢimin bir göstergesidir.

TRT Haber, TRT Çocuk, TRT Müzik, TRT Spor, TRT Belgesel gibi tematik kanalların yayına girmesinin yanı sıra, TRT yayıncılık tarihinde ilk kez bir kamu televizyonu olarak, TRT 6 (ġeĢ) ve TRT Arapça, TRT Avaz gibi farklı dil ve lehçelerde de yayın yapmaya baĢlamıĢtır.

Dolayısıyla, TRT sadece ülke vatandaĢlarına yönelik kamu yayıncılığı anlayıĢıyla hizmet etmenin ötesinde, hem farklı dil ve lehçeye sahip halklara iliĢkin yayınlar yapmanın yanı sıra; globalleĢen ve ülkeler arası mesafelerin en aza indiği bir dünyada TRT Arapça gibi bir kanalla da farklı coğrafyaların insanlarına hitap edebilen, ülkemizin kültürel değerlerini farklı dillerde de tüm dünyaya tanıtabilen bir yapıya kavuĢmuĢtur. Ġngilizce yayın yapacak

(16)

7

olan bir kanalın açılacak olması da, bu yapının daha geniĢ bir coğrafyaya da hitap edeceğinin önemli bir göstergesidir.

Bu nedenle, araĢtırmanın amacı kamu yayıncılığı üzerine yapılacak olan tartıĢmalarla birlikte, TRT‟nin kamu yayıncılığındaki dünü ve bugününü ele alarak bu tartıĢmalara katkı sağlamak ve günümüz Kamu Yayıncılığı bağlamında TRT‟nin geçmiĢten bugüne yaĢanan değiĢim sürecini ortaya koymaktır.

ARAġTIRMANIN KAPSAMI

Kavram olarak Kamu Yayıncılığı nedir ve nasıl ortaya çıkmıĢtır bu ele alınmıĢtır. Kamu Yayıncılığı açısından TRT‟nin kuruluĢu, yönetim biçimi, yıllara göre yaĢanan geliĢmeler ve özellikle son dönemdeki atılımlar ve kanal sayısı ve içeriğindeki farklılaĢmalarla değiĢim süreci irdelenecektir. AraĢtırmanın kapsamı,Türkiye‟de kamu yayıncılığı yapan TRT ile sınırlandırılmıĢtır.

ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ

ÇalıĢmada yöntem olarak, Kamu Yayıncılığı ve TRT üzerine yazılmıĢ kitaplar, makaleler, röportajlar, tezler ve internet üzerinden çeĢitli kaynak taraması yapılmasının yanı sıra; TRT‟nin Kanal Koordinatörlüklerinden, yetkili kiĢilerden kanalların yayın politikası, izlenebilirliği, misyonu ve vizyonuna iliĢkin yöneticilerle yapılan yüz yüze görüĢmeler çerçevesinden bilgi sağlama yoluyla hazırlanmıĢtır.

Kaynak taraması yöntemiyle,kamu yayıncılığı üzerine yapılmıĢ ulusal,uluslararası yayınlar izlenerek TRT ve Kamu Yayıncılığı Kavramları detaylı olarak incelenecektir. AraĢtırmanın yöntemi literatür taraması ve mülakat yönteminden oluĢmaktadır.

ARAġTIRMANIN ÖNEMĠ

Bu araĢtırma, son yıllarda kamu yayıncılığında yeni açılımlar geliĢtiren TRT‟nin bu yeni vizyonuna iliĢkin yapılan en yeni araĢtırmalardan olması, Kamu Yayıncılığı‟nın dünü ve bugününe iliĢkin tartıĢmalara katkı sağlaması nedeniyle önem taĢımaktadır. Ayrıca Türkiye‟de kamu yayıncılığı alanında yapılacak yeni çalıĢmalara kaynak oluĢturması açısından da önem arz etmektedir.

TRT‟nin 2008 yılından bugüne kadar kamu yayıncılığı açısından gerçekleĢtirdiği yeni yapılanma ülke gündeminde de sık sık yer almaktadır. Özellikle TRT 6 (ġeĢ)‟nın yayın hayatına girmesiyle kamuoyunda büyük ses getirmiĢtir. Ayrıca, TRT Arapça‟nın açılması ve

(17)

8

ilerleyen dönemde açılması planlanan yeni televizyon kanallarının da bu anlamda TRT‟nin yine gündemdeki sıcaklığını koruyacaktır.

(18)

9

1. BÖLÜM: KAMU YAYINCILIĞI

1.1. KAVRAM OLARAK KAMU YAYINCILIĞI 1.1.1.Kavram Olarak Kamu Yayıncılığı

Yayıncılık alanında faaliyet gösteren yayın kurumlarını incelediğimizde karĢımıza üç model çıkmaktadır: Kamu hizmeti yayıncılığı, ticari (tecimsel) yayıncılık ve devlet yayıncılığı. Bununla birlikte; “Kamu yayıncılığı” kavramı hep sürekli değiĢkenlik gösteren bir kavram olarak ele alınmaktadır. Kavramın kullanımı, pek çok soruyu da beraberinde getirmektedir: Kamu yayıncılığının devlet yayıncılığından ayırt edici özelliği nedir? Kamu yayıncılığı devlet yayıncılığı değilse, bu hizmet kimin tarafından gerçekleĢtirilir? Kamu yayıncılığının karĢıtı “özel yayıncılık” mıdır? Özel yayıncılık deyince, yayın kurumunun mülkiyetinin özel ellerde olması mı anlaĢılmaktadır? Özel mülkiyete sahip bir kurum da ticari çıkar gözetmeksizin kamuya hizmet götürmek amacıyla yayıncılık yaptığında bu özel yayıncılık mıdır, kamu hizmeti yayıncılığı mıdır? Ya da mülkiyeti kamuya ait bir kurum ticari yayıncılık gerçekleĢtiremez mi? Bu durumda kamuya ait kavramı “devlete ait” demek anlamına gelmez mi?

Williams, kamu yayıncılığının temelde kara yönelik olmadığı ve gelirlerinin tümünün yayıncılık hizmetlerine ayrıldığı konusunda bir anlaĢmazlık bulunmadığını, sorunun, kamu çıkarları olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Çünkü “kamu çıkarı” ile “devlet çıkarı” arasında basit bir denklem yoktur. Özellikle kamu yayıncılığının tekel olduğu bir sistemde, yayıncılıkta devlet denetiminin, bilgi ve ideolojideki devlet denetiminin bir iĢlevi olduğunu söylemektedir (Williams, 2003: 32).

Erol Mutlu, kamu, kamu yararı ve kamu hizmeti kavramlarının birbirlerinin yerine kullanılmasının yol açtığı muğlaklığın giderilmesine çalıĢmak gerektiğini belirtir. Kamu yayın kurumlarındaki “kamu” sözcüğünün, bu kurumları mülkiyet iliĢkileri ile kısıtladığını, kamu yayın kuruluĢu dendiğinde, mülkiyetinin kamuya ait olan kurumların kastedildiğini, bunun karsısında da mülkiyeti özel yayın kuruluĢlarının bulunduğunu yazar. Erol Mutlu, ayrımın “devlet” ve “özel” yayın kurumları olarak kullanımının kavram kargaĢasını giderebileceğini söylemektedir (Mutlu, 1999a: 22).

Mutlu, asıl kafa karıĢtıran kavramın “kamu yayıncılığı” olduğunu belirterek, terimin karĢıtı olarak akla gelen özel yayıncılığın özel çıkarlara hizmet eden bir yayıncılık anlayıĢını içermekte olduğunu, kamu yayıncılığının karĢıt teriminin tecimsel yayıncılık olarak

(19)

10

düĢünüldüğünü, ancak bu ayrımın da yanıltıcı olabileceğini, çünkü bu ayrımda kastedilenin kar amacı gütmeyen ile kar amaçlı yayıncılık düzenleme ve uygulamaları arasındaki farklılık olduğunu, örneğin bir vakfın kar amacı gütmeyen televizyon yayını yapması durumunda bu etkinliğin “kamu yayıncılığı” olarak adlandırılması gibi bir yanlıĢlığa yol açabileceğini, yine TRT gibi yayın saatlerini gelir elde etme karĢılığında reklamcılara satan kamu kuruluĢlarının da “tecimsel yayıncılık” kategorisine sokulabileceğini belirtir ve “kamu yayıncılığı” yerine “tecimsel olmayan yayıncılık” teriminin kullanılmasının doğru olacağını söylemektedir.

Kavramın içerdiği bütün sorunlara rağmen kamu hizmeti yayıncılığı ele alan çalıĢmaların hepsinde; eĢit eriĢim, denge ve tarafsızlık ilkesi göze çarpmaktadır. Kamu Hizmeti Yayıncılığı, genellikle bir kamu kuruluĢu olarak örgütlenmiĢ yayın kurumunun toplumdaki herkesin eĢit bir biçimde eriĢebildiği yayınlarında, haber verme, eğitme ve eğlendirme iĢlevlerine göre dengeli program türü dağılımı sunması ve politik konularda tarafsızlığı ve dengeliliği gözetmesidir (Kejanlıoğlu, 2004a: 693).

Kamu yayıncılığı, kavramsal olarak sorunlu olsa ve uygulamada ülkeden ülkeye farklılıklar gösterse de, bu yayıncılığın BBC‟nin ilk Genel Müdürü John Reith tarafından ilk kez ortaya konulan ve “Reithian Trilogy” olarak adlandırılan (Franklin, 2001:19) “eğitici”, “eğlendirici” ve “bilgilendirici” iĢlevleri vardır. Kamu hizmeti yayıncılığının, evrensel yayıncılık ilkelerine uymanın yanı sıra, “ulusal ve yerel kültürleri yansıtma”, “izleyiciyi odak alma”, “azınlıklara yönelik yayın yapma”, “katılımcılığı teĢvik etme”, “yaratıcı, özgün programlar üretme” ve bu yolla “halkın kendi yeteneklerini keĢfetmesine yardımcı olma”, “azınlıklara seslenme” gibi çok geniĢ bir yelpazeyi kapsayan amaçları vardır (BBC, 1993:17; Sargant, 1994:163; Franklin, 2001:103).

Bu amaçlar, günün geliĢmelerine göre değiĢebildiğinden kamu yayıncılığının tanımı da değiĢebilmektedir. Sözgelimi, “tekel” dönemi kamu yayıncılığı kavramının tanımında “eğiticilik” çok önemli bir ilke iken, rekabetçi dönemle birlikte etkileĢimli iletiĢim araçlarının da geliĢmesi ile vurgu, “katılımcılık” kavramına yapılmaktadır (Kidd, 2006; Kjus, 2006).

Teknolojik geliĢmelerin ve rekabetçi ortamın ortaya çıkardığı sonuçlara göre kamu hizmeti yayıncılığı daha önceki “toplumun her kesimine eĢit bilgi, eğitim, eğlence götüren, bu program türlerin dengeli dağılımını sağlayan, tarafsız yayın kuruluĢu” tanımı, geniĢleyerek ve eklemeler yapılarak “izleyicinin katılımına önem veren” “yaratıcı, özgün programlar üretme konusunda öncü” (Franklin, 2001: 94-98), “hesap verilebilirliği olan”

(20)

11

(BBC, 1993: 17; Brown, 1999: 15; Brants ve De Bens, 2000:15) gibi yeni özelliklerle yeniden tanımlanabilir, ama bu tanımın da her ülke ve her dönem için geçerli olacağını söylemek olanaksızdır.

1.1.2.Siyasal Ġktidar ve Kamu Yayıncılığı

Medya ve siyasal iktidar iliĢkisini ele alan bazı çalıĢmalarda kamu yayıncılığı ve iktidar iliĢkisinin ihmal edildiği görülmektedir. Özellikle de yayıncılığın “özerk” olarak konumlandığı ülkeler için bu yayıncılığı iktidarın ne tam içinde ne tam dıĢında algılayıp yorumlamak her zaman mümkün olmamaktadır.

Kamu yayıncılığını ülkeden ülkeye değiĢen medya sistemleri içinde her ülkenin kendi koĢullarına göre iktidarla iliĢkisini belirleyen ve bu iliĢki biçimine göre konumlandırıldığı çalıĢmalar da bulunmaktadır. Aslında “kamu hizmeti yayıncılığı” kavramının kendisi iktidardan ve her türlü çıkar grubundan bağımsızlığı içerdiği için, iktidara karĢı mesafeli durması beklenen bir durumdur.

Bu durumda “hükümet”, kamu hizmeti yayıncılığı stratejilerini etkileyen ve dolayısıyla program içeriklerine katkıda bulunan “halk”, “kurumun çalıĢanları”, “basın”, “birlikler”, “rakip kanallar”, “kurumun yönetim kurulu”, “yazılım sağlayan firmalar”, “ortak yapımlarda taraflar”, “uluslararası birlikler”, “kurum dıĢından ve içinden yazarlar, yorumcular” gibi faktörlerden yalnızca biridir (Küng and Shankleman, 2000:89).

Aslında her ülkenin medya sistemi, kendi kültürüne göre biçimlenirken, bu sistemin bir parçası olarak kamu hizmeti yapan yayın kurumunun, iktidarla iliĢkisi de kendine özgü bir Ģekilde kurulmaktadır.

Dağılmadan önceki Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerinde yayıncılık halk adına devlet tarafından yürütülen bir etkinliktir. Bazı Avrupa ülkelerinde ise, devlet özerk bir kamu kuruluĢu kurarak yayıncılığın idaresini bu kuruluĢa bırakır, ancak son denetim yine de devletin elindedir. Ġngiltere, Fransa, Batı Almanya ve Fransa, aralarında farklılıklar bulunsa da, bu kategoride ele alınabilir (Pekman, 1997:14).

Ġtalya, Ġsviçre ve gibi ülkelerde, kamu hizmeti yayın kurumları özel bir anlayıĢla çalıĢmasına karĢın, hisselerin ya tamamı ya da önemli bir bölümü devlete aittir. ABD‟de ise bir kamu hizmeti yayıncılığı bulunmakla birlikte etkin değildir ve yayıncılık tamamen özel ellerdedir. Lüksemburg ve Monako‟da da ticari sistem hakimdir.

(21)

12

Toplumsal ve siyasal yapı ülkelere göre farklılık gösterdiğinden, her ülkenin kitle iletiĢim sistemi, dolayısıyla yayın kurum ve politikaları kendi ülkesinin sosyal ve siyasal yapısını yansıtmakta (Vural, 1986:7), dünyada ülke sayısı kadar yayıncılık sistemi ortaya çıkmaktadır (Tekinalp, 1993:26) .

Medya sistemleri, genellikle ya sahiplikten ya denetimden ya da finans kaynağından yola çıkılarak sınıflandırılır (Pekman, 1997:14). Var olan siyasal sistemlerin her birinin kendisine özgü bir "basın kuramı" ile birlikte yer aldığını belirten RaĢit Kaya, Siebert ve arkadaĢlarının kitle iletiĢim sistemlerini Otoriter, Özgürlükçü, Sovyet Komünist ve Toplumsal Sorumluluk Kuramları olarak dört ana yaklaĢımda gruplandırdığını anlatır (Kaya, 1985: 37-61).

Bu gruplandırmaya göre; otoriter yaklaĢımın egemen olduğu sistemlerde basın, özel giriĢimcilerin elinde olmasına karĢın siyasal erke ve yönetenlere bağımlıdır. Ancak, hükümet ve devlet otoritesi karĢısında basının yansız olmasının kural olarak beklendiği düzenleme biçimlerinden baskıcı siyasal erkin doğrudan aracı olarak görüldüğü düzenlemelere kadar uzanan geniĢ bir kesit bu kategori içinde düĢünülebilir.

Kapsam içinde kalan iletiĢim sistemlerinin ortak özelliği, gazetecilerin ve tüm içerik üretenlerin gerçekten bağımsız olamamaları ve son değerlendirmede, gerektiğinde zora dayanılarak hükümet otoritesine bağımlı kılınmalarıdır.

Liberal yaklaĢımlar ise, en yalın haliyle kiĢinin dilediği Ģeyi yayınlamada özgür olmasını öngörmektedir. Ancak çeĢitlilik ve çoğulculuk yoluyla gerçeğe ulaĢılabileceği, serbest rekabet koĢullarının iyiyi kötüden ayıracağı savunulmaktadır. Bu yaklaĢıma göre iletiĢim kuruluĢları herhangi bir ön izin almaksızın kurulabilmeli, yurda ihanet gibi kutsal konular dıĢında hükümetlere karĢı düĢünce açıklama, eleĢtiri, bir suç kovuĢturmasına konu olmamalıdır.

Toplumsal sorumluluk yaklaĢımı ise, serbest pazarın basın özgürlüğünü kuramsal olarak öngörüldüğü gibi gerçekleĢtirmekte ve toplumun beklentilerine cevap vermekte yetersiz kaldığının belirginleĢmesi üzerine bir tepki olarak ABD'de ortaya çıkmıĢtır.

YaklaĢım ile, tek bir düzenleme biçimi önerilmemekte, ancak radyo ve televizyon kuruluĢlarının yönetimi için bağımsız kuruluĢlar kurulması, kitle iletiĢim alanında çalıĢacak kiĢilerde meslek anlayıĢlarının geliĢtirilerek özdenetim kurallarını geliĢtirecek önlemler

(22)

13

alınması, Ģiddet kullanımına, suç oluĢturmaya yönelik yayınların kitle iletiĢim araçlarında yer almamasına özen gösterilmesi gibi bir dizi öneri getirilmektedir.

Sosyalist Kuram, 1917 Devrimi sonrasında Sovyet Devleti'nin kurulmasıyla baĢlayan geliĢmelerden sonra, 1920'lerde Sovyet basını ve diğer kitle iletiĢim araçlarının Marksist öğretiye dayalı olarak örgütlenmesi sonucu ortaya çıkmıĢtır. YaklaĢımın temel ilkelerine göre; sosyalist bir toplumda isçi sınıfı tanım gereği iktidara sahiptir ve bunu sürdürebilmek için düĢünce üretip aktaran bilinç üretimi sanayisini denetim altında tutmaktadır. Dolayısıyla kitle iletiĢim araçları isçi sınıfının, baĢta parti olmak üzere onun temsil kuruluĢlarının elinde ve denetimindedir. Kaya, bu yaklaĢım içerisinde değerlendirilebilecek bir yaklaĢımdan "GeliĢmeci YaklaĢım" olarak söz eder ve geliĢmekte olan ülkelerin konumları, sorunları, siyasal tercihleri, geliĢme düzeyleri farklı olsa da geliĢmeye verdikleri bir ortak noktaları bulunduğunu, tüm farklı stratejilerde iletiĢim alanında bir geliĢmenin öngörüldüğünü, her alanda belirlenen hedeflere ulaĢmada bu araçların önemli katkılarının olacağına inanıldığını belirtmektedir.

Ġngiltere‟de BBC, Ġtalya‟da RAI ve Almanya‟da Lander yayıncılıklarını kamu hizmeti yayıncılığının örnekleri olarak gören Keane‟e göre saygınlığı, büyüklüğü, çeĢitliliği ve ayrıcalıklı konumları kamu yayınlarının en iyi elemanları seçmelerini mümkün kılmaktadır (Keane, 1992:116).

Keane, kamu hizmeti yayıncılığı kavramının içine “karıĢık ve birbirlerini tamamlayan programlar sunmayı, bunu sürdürmek için çaba göstermeyi ve belirli türden azınlık programları yapmak ve elden geldiğince farklı türden programlara yer vermeyi dahil etmekte. Kamu hizmeti yayıncılığında drama, güncel olaylar, komedi, çocuk programları ya da sürekli eğitim gibi her türden programa yer verilmektedir. Amaçlarını eğlendirmenin üstünde tutan kamu hizmeti yayıncılığı “nitelikli popüler programlar yapma giriĢimidir” ve yaptığı program türleri ile toplumdaki çeĢitliliği simgelemektedir (age :116).

Aslında, Avrupa ülkelerinde yayıncılık, her zaman devlet tarafından düzenlenmiĢtir. BBC‟nin kamu yararına tekel olarak çalıĢtığı ilk yıllarında Sir John Reith tarafından ortaya atılan kamu hizmeti yayıncılığı kavramının “kamusal ruhsat ücretlerine dayanan gelirleri olan yayın kurumlarıyla, reklamlara dayanan gelirleri olan kar amaçlı ticari yayın kuruluşlarını ayrıştırmada kullanıldığına” değinen Yazıcı, bu ayrımın her zaman yerine getirilmediğini söylemiĢtir (Yazıcı, 1999:12).

(23)

14

Irak‟ın iĢgali sırasında, BBC, bu tutumu yüzünden “Falkland Olayı”nda olduğu gibi hükümetle çatıĢmıĢtır. BBC muhabiri Andrew Gilligan‟ın hükümetin Irak‟taki kitle imha silahlarıyla ilgili hazırladığı dosyanın abartılı olduğuna iliĢkin haberinin ardından, haberin kaynağı olan Doktor Kelly‟nin intiharı sonrasında, bir soruĢturma açılmıĢ, soruĢturmayı yürüten ve daha sonra “Hutton Raporu” olarak tarihe kaydedilen Lord Hutton‟un raporunda BBC‟ye sert eleĢtiriler yöneltilmiĢtir. Bu eleĢtirilerin sonunda, BBC yönetim kurulu baĢkanı Gavyn Davies ve Genel Müdür Greg Dyke istifa etmiĢtir (Smith, 2006: 8-9). Smith‟in hatırlattığı bu örnek, “ulusal çıkarlar” söz konusu olduğunda, en bağımsız kurumlara bile siyasal iktidarın nasıl müdahale edebileceğini göstermektedir.

Dünyadaki bütün kamu hizmeti yayın kurumlarının yaĢatılması, demokrasiye, çoğulculuğa katkıda bulunacaktır ancak bu katkının sağlanabilmesi için her türlü iktidar iliĢkisinden uzak tutulmalıdır. Bunun için ise, siyasal koĢulların uygun olmasının yanı sıra, kamu hizmeti yayın kurumlarının kesintisiz bir finans kaynağına kavuĢturulması gerekmektedir.

1.2.DÜNDEN BUGÜNE KAMU YAYINCILIĞI 1.2.1.Kamu Yayıncılığının DoğuĢu

Curran, medya tarihini ele alan çalıĢmaların medya merkezli (medyacentrik) olduğunu ve medya teknolojisi belirlenimciliği tarihi olarak yazıldığından yakınır (Curran, 2002: 135). Bu çalıĢmada, her ne kadar bir medya tarihi yazmak giriĢimi söz konusu olmasa da, kamu hizmeti yayıncılığının geliĢimine bir göz atıldığında, toplumsal ve siyasal geliĢmelerin etkisi göz ardı edilmemekle birlikte, teknolojik geliĢmelerin de önemli bir rolü olduğu söylenmektedir.

Önceleri radyo, sonra da televizyonun icadı, 18. ve 19. yüzyıllardaki aydınlanma çağı ve sanayi devriminin getirdiği geliĢmelerin sonucu olmuĢtur. Bu araçların icadıyla birlikte, kullanımındaki düzenleme gereksiniminden ise, “kamu hizmeti” anlayıĢı ortaya çıkmıĢtır.

Sanayi Devriminin ardından, kentlerde çoğalan isçi nüfusunun örgütlü talepleriyle, Smith‟in geliĢtirdiği liberal felsefenin çatıĢmasından “sosyal devlet” anlayıĢı ortaya çıkmıĢtır. Bu dönemde, devletin, “gelirin yeniden dağıtımının”, “refah programlarının yaygınlaĢtırılmasının”, “eğitimin geliĢtirilmesinin” bir aracı olduğu fikri benimsenmiĢtir (Giddens, 2000:223).

(24)

15

“Refah devleti, pazarın etkilerini düzelterek ve tazmin ederek toplumsal alana ekonomik bir öğenin yeniden sokulmasının bir yoludur.” (Rossanvallon, 1993:228). Bu yönetim Ģekli, devletle isçi sınıfı arasındaki iliĢkileri yönetmekte, isçi sınıfının toplumsal ve ekonomik gücünü yansıtmaktadır. Artık toplumsal düzenlemelerle ekonomik düzenlemelerin Ģartları çakıĢmamaktadır (Rossanvallon, 1993:236).

Kamu hizmeti yayıncılığının kökeninde, “refah devleti” ne giden süreçte, devletin sınıf ayrımı yapmadan herkese belli sosyal hizmetleri sunmayı garanti eden anlayıĢı ve bu nedenle kısıtlı olan frekans dağılımını herkesin ulaĢabileceği eĢitlikte sağlama düĢüncesi vardır. Yayıncılık da sağlık, sosyal yardım, eğitim gibi herkese sunulması gerekli bir hizmet olarak algılanmıĢ, özel giriĢimin bu hizmeti eĢit dağıtamayacağı varsayımından hareket edilmiĢtir. Kejanlıoğlu‟na göre kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢı, Ġngiltere‟de refah devletinden önce kurumlaĢmıĢ olmasına karĢın, “sosyal yurttaĢlık” çerçevesinde değerlendirilebilir. 1950‟lerde Batı Avrupa ülkelerinde, “refah devleti”, piyasa toplumunun zarar gören yurttaĢlarına sağlık, eğitim gibi sosyal hizmetleri sağlama sorumluluğu yüklenmiĢtir (Kejanlıoğlu, 2004a: 693).

Rus asıllı ABD‟li mühendis Vladimir Kosma Zworykin‟in geliĢtirdiği görüntü çözümleyici tüp, modern anlamdaki TV yayıncılığına geçilmesinde baĢlangıç olmuĢ, ilk televizyon yayınları 1930‟da baĢlamıĢ, 1935‟te Almanya, 1936‟da Ġngiltere, 1941‟de ABD‟de düzenli televizyon yayınlarına geçmiĢtir. II. Dünya SavaĢı sırasında kısa bir duraklama geçiren televizyon yayıncılığı, savaĢın bitmesinden hemen sonra büyük bir hızla geliĢmiĢtir. Televizyonun icadı, bu aygıtın nasıl kullanılacağına iliĢkin sorunu gündeme getirmiĢ, buna iliĢkin bir yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmuĢ, Avrupa ülkelerinde radyo için getirilen düzenlemeler, televizyon için de yol gösterici olmuĢtur (Pekman, 1997:5). Yayıncılıkta düzenleme çalıĢmaları 19. yüzyılda telgrafla baĢlamıĢ, radyo ile ilk yasal düzenlemeler yapılmıĢ ve sonra da televizyona geçilmiĢtir (Papathanassopoulos, 1990: 113).

Kamu hizmeti yayıncılığının ortaya çıkıĢ sürecindeki teknik koĢulların etkisi Ģöyle açıklanmaktadır: Geleneksel elektronik yayıncılıkta, televizyon iletileri, havadaki elektromanyetik dalgalar yolu ile taĢınmaktadır. Bu dalgalar çeĢitli frekanslara sahiptir. Televizyon sinyalleri ancak belirli frekanslarla taĢınabilmektedir. Bu frekansları taĢıyan elektromanyetik dalgalar, tıpkı deniz gibi, doğal kaynaklardır ve herkesindir. Dolayısıyla özel bir grubun, Ģirketin, bu kaynağı kendi ticari amacı için kullanması hazine arazisine otel yapmak gibi haksız bir çıkar sağlamadır. Bu nedenle kısıtlı frekanslar hem ülkelerin kendi içinde hem de uluslararası alanda bir düzenleme gerektirmektedir. Televizyon frekanslarının

(25)

16

da içinde bulunduğu telekomünikasyon frekanslarının dünya çapındaki dağılımı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) tarafından gerçekleĢtirilmektedir (Pekman, 1997:8).

Ülke içindeki frekans ise, kısıtlı olan bu alanın bir gruba ya da kiĢiye değil, herkesin kullanımına açık olması anlayıĢını getirmiĢtir. Bu teknolojik sınırlılık, kamunun sahip olduğu bir yayın kurumu gereksinimini doğurmuĢ, kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢının ortaya çıkıĢının nedenlerinden biri olmuĢtur. Bir görüĢe göre ise, kamu hizmeti yayıncılığını ortaya çıkaran neden, özetle Avrupa‟nın demokrasi ve çoğulcu anlayıĢıdır. Topluma doğru tarafsız bilgi, ancak çeĢitli çıkar gruplarının baskısından arınmıĢ, tarafsız bir kamu hizmeti anlayıĢı ile götürülebilecektir. Çünkü kamu hizmeti yayıncılığı, “herkes için, farklılaĢmıĢ ve geniĢ bir programlar yelpazesi” sunmaktadır. Avrupa‟daki yayıncılıkta kamu hizmeti, kalite ve çeĢitlilik güvencesi olarak görülmüĢ, ticari gelirlerle destekleniyor olsun olmasın, herkese makul bir maliyetle kaliteli eğlence ve eğitim sunmanın bir yolu olarak benimsenmiĢtir. Kamu hizmeti yayıncılığı tüm toplumsal gruplara hizmet etmektedir (Molsky, 1999:14).

1923 yılından beri iktidarda olan ĠĢçi Partisi, bir kamu hizmeti tekelinin özel kuruluĢlara verilmesine karĢıdır. Hükümetin isteği ile 1925 yılında, radyonun iĢleyiĢ biçimini belirlemek üzere Crawford Komisyonu kurulur. Bu komisyonun raporunda, radyonun karı amaçlayacak özel bir Ģirkete bırakılmasına karĢı çıkılmakta, ancak, devletin doğrudan iĢleteceği bir anlayıĢ da kabul edilmemektedir. Raporda, ulusal çıkarlar doğrultusunda yayın yapmasını gözeten bir yönetim kurulu oluĢturulması ve bir kamu kuruluĢu olarak örgütlenmesi önerilmektedir Böylece, British Broadcasting Company, 1927 yılında, tüm personeliyle birlikte, British Broadcasting Corparation‟a devredilmiĢtir (Kaya, 1985: 123-124).

1923-1926 yılları arasında BBC Müdürlüğü, sonra da 1927-1938 yılları arasında kurulan BBC Genel Müdürlüğüne getirilen ve BBC‟nin kurucu babası sayılan John Reith ise, Crawford Komitesi tarafından yayıncılığın geleceğine yönelik uzun vadeli prensipler oluĢturmaya davet edilir. Reith, gerçekten de “paternalist” olarak adlandırılan yaklaĢımıyla yayıncılığın sadece eğlence amacıyla yapılmaması gerektiği, ulaĢılması mümkün olan herkese eĢit oranda bilgi götürmeyi, eğitici olmayı, topluma zararlı olacak yayınlardan kaçınmayı amaçlayan, kamu yayıncılıkta uzun vadeli ilkeleri ortaya koymuĢtur. Reith, günümüzde de hala tartıĢmaları süren, “izleyiciye istediğini verme” konusunda söyle demiĢtir: Halka, halkın istediğini vermekle övünenler, çoğu zaman seviye olarak vasatın altında olan ve kendilerinin doldurabileceği suni bir talep yaratmaktadır (Turam, 1994: 241).

(26)

17

Amerika‟daki sistemin ticari olmasına ve programların tüketici isteklerine göre belirlenmesine rağmen, büyük televizyon Ģebekelerinin yanı sıra kamu çıkarlarına yönelik PBS (Public Broadcasting Service)‟nin de yayıncılıkta önemli bir yeri vardır. ABD‟de, 50 eyalette bulunan 348 kamu televizyon istasyonu yayın yapmaktadır. Bu yayınlarda kar amacı güdülmemekte ve reklama yer verilmemektedir. Amerika‟daki yayıncılık sisteminde, “kamu” kavramı, ticari amaçlı yayınları dengelemek için toplumun yararına yönelik yayın yapılması anlamını taĢımaktadır. Servis, devletin mülkiyetinde ya da denetiminde değildir.

Kamu yayıncılığı anlamı kar amacı gütmeyen Ģirket anlamında kullanılır ve çok sayıda TV istasyonu tarafından TV programı üretim ve dağıtımının organize edilebilmesi için kurulmuĢtur (Turam, 1994: 170). Bu ağın amacı, kamuyu ilgilendiren her konuda program sağlamak ve sosyal sorumluluğu yerine getirmektir (Yengin, 1994: 61).

Amerika‟daki yaygın ticari anlayıĢa rağmen bu sistem, ticari yayıncılığın yetersizliğine karĢı hissedilen bir gereksinimden doğmuĢtur. 1950 baĢlarında, ticari yayıncılığa karĢı doğan rahatsızlık sonucu eyaletler çapında ve üniversitelerin bünyesinde eğitim televizyonları kurulmaya baĢlanır. Bu istasyonlar reklam yayınlamamakta, sadece kültür programları hazırlamaktadır. 1967‟de çıkan bir yasa ile ticari olmayan bu istasyonların devletçe desteklenmesi kararlaĢtırılır. 1969‟da Kamu Yayıncılığı Servisi kurulur.

Bu ülkede, baĢlangıçta frekansların kullanımı serbest bırakılmıĢ, uygulama, frekansların kısıtlı olması nedeniyle büyük kaos yaratmıĢ, bu karmaĢayı düzene sokmak üzere 1927‟de Federal Radyo Komisyonu kurulmuĢtur (Pekman, 1997:9).

Amerika‟daki bu deneyim, Avrupa ülkelerindeki yayıncılıkla ilgili düzenlemeleri etkilemiĢ, frekans kargaĢasına yol açmayacak önlemler geliĢtirilmesi düĢüncesi ortaya çıkmıĢtır.

Bir baĢka görüĢe göre ise, kamu hizmeti yayıncılığı modelinin ortaya çıkıĢında bu teknik gerekliliklerden baĢka, dönemin politik gücünün bu kurumları denetim altında tutma isteği de rol oynamıĢtır.

Pekman, Siune ve MQuail‟in (1988) Avrupa‟da yapılan düzenlemelerin ardında, elektronik medyanın gücünün düzene karĢı kullanılma endiĢesi yattığını belirttiklerini yazmaktadır. Mevcut siyasal sistem, büyük bir güç olduğuna inanılan elektronik medyayı kontrol altında tutmak istemiĢtir (Pekman, 1997:11). Bu etkinin gücüne olan inançta,

(27)

18

diktatörlüklerin ve komünist rejimin medyayı propaganda aracı olarak kullanmasının da etkisi olmuĢtur (Pekman, 1997:12).

Erol Mutlu‟ya göre kamu yayıncılığı, belli bir memleket tahayyülünün pratiğe dönüĢmüĢ halinin radyo ve televizyon yayıncılığındaki doğal bir uzantısıdır ve yayıncılık, modern bir ulus yaratma projesinin, kalkınma hamlelerinin bir aracı olarak görülmüĢtür.

Kamu hizmeti yayıncılığı fikri, ulusallık fikriyle sıkı sıkıya bağlıdır: Benzer kültürel değerleri taĢıyan insanların bir araya geldiği, bu birliğe zarar verecek iç ve dıĢ unsurların düĢman olarak görüldüğü, tek bir ulus devlet çatısı altında toplanan herkesin, bu devletin saygın birer yurttaĢı olması için eğitilmesi, bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi gerektiğine inanıldığı ve bu görevleri yerine getirecek bir yayıncılığın hem “devlet”ten hem de “piyasa”dan bağımsız iĢ gören bir kamu hizmeti yayıncılığıyla gerçekleĢtirilebileceğine inanılmıĢtır (Mutlu, 2001: 26-27).

Kamu hizmeti yayıncılığını ilk kez hayata geçiren BBC, kimilerine göre elitlerin paternalist yaklaĢımlarının sonucu ortaya çıkmıĢtır (Curran, 2002: 141).

Brant ve De Bens, kamu yayıncılığının kökeninin “Aydınlanma” felsefesine dayandığını belirtir ve bu yaklaĢımı “Paternalist” yaklaĢımın “kültürel-pedagojik mantığı” olarak niteler. Bu mantık, “Aydınlama”nın “refah devleti” anlayıĢının ve refahın topluma yayılmasının bir parçasıdır. Bu nedenle televizyon programları “kamu yararı” içermelidir. Televizyon programları “eğitici”, “bilgilendirici” ve “kültürel zenginliği artırıcı” içerik taĢımalı “yüksek kaliteli” olmalıdır. “Bu mantık, televizyonun toplumdaki rolüne paternalist bir yaklaĢımdır.” Sivil toplumda genelde medyanın, daha özel olarak ise kamu yayıncılığının iĢlevi, “kültürel pedagojik mantık”la ilgilidir. Ondan, demokrasi için çaba göstermesi beklenir. Bu görüĢe göre, kamu yayıncılığı izleyicilerin bilgilendirilmesi ile demokrasiye katkıda bulunmuĢ olacaktır. “ (Brants ve De Bens, 2000:15-16).

Yayıncılığın bir kamu hizmeti Ģeklinde örgütlenmesinin nedenlerinden biri de, kolay eriĢilebilen ve ucuz olan bu yayıncılığın ülkenin her yanına ulaĢması, herkesin ondan faydalanması gerektiği düĢüncesidir. Bu hakkın kamu tarafından kullanılmasının bir gereği olarak da herkesin beklentisine yönelik program yapma zorunluluğudur. Böylece yayıncılık “eĢitlikçi”, “çoğulcu”, anlayıĢla yapılmalıdır. Bu nedenle de nitelikli bir kamu hizmeti için kamu kurumlarına gereksinim bulunmaktadır.

(28)

19

Avrupa‟da yayıncılık, baĢtan beri, tiyatrolar, müzeler, üniversiteler ve diğer eğitim kurumları gibi bir „sosyo-kültürel‟ kurum olarak algılanmıĢ ve toplumun dilsel, edebi, manevi, estetik ve etnik zenginliğini korumak ve geliĢtirmekle yükümlü görülmüĢtür (Pekman, 1997:13).

1.2.2.Kamu Yayıncılığının YaygınlaĢması

1950‟li yıllarda tüketici toplumun ortaya çıkıĢı, TV reklamlarının öneminin anlaĢılması, özel yayıncılığa talepleri artırır. Özel yayıncılığı savunanlar, özgürlük adına mücadele ettiklerini söylemektedirler.

Ġngiltere‟de Churchill hükümeti yönetime gelir gelmez, TV sektöründe rekabetin kaçınılmaz olduğu açıklanır ve büyük tartıĢmalar baĢlar. Ticari televizyonların tüketiciyi kullanacağı görüĢlerinden, halkın elinde olacağı iddialarına kadar pek çok görüĢün ortaya atılmasının ardından 1954‟te kabul edilen yeni TV yasası ile IBA kurulur. IBA, BBC TV‟nin yanında, yüksek kalitede TV yayını yapacak bir kurum olacağı iddiasındadır. “IBA” deki “independent”, yani “bağımsız” sıfatı, BBC yöneticilerinin tepkisini çeker. Onlara göre yayıncılıkta bağımsızlık, ancak gelir kaynaklarının ticari kaygılara, yani reklam verenlere bağımlı olmamasıyla mümkündür (Turam, 1994).

1960‟larda BBC, rakiplerini tanımayan güçlü bir örgüt olarak görülmüĢ (Blumler ve McQuail, 1968: 169), BBC‟nin bu güçlü örgüt yapısı, görece bağımsız yayıncılığı diğer kamu kurumlarına örnek olmaya devam etmiĢtir.

Yeni Dünya Düzeni, serbest piyasa ekonomisini evrenselleĢtirmeyi amaçlarken, küreselleĢme de sermayenin uluslararası alanda hareketini engelleyici sınırların kaldırılmasını, dünyanın bütünleĢmiĢ bir ekonomik sürece girmesini öngörmektedir. Devletlerin ekonomik alandaki etkinliğinin yok edilmesiyle uluslararası sermayenin evrensel çaptaki özgürlüğü artacaktır. Bunun için de devlet giriĢimleri ve devletin ekonomiye müdahalesi ortadan kaldırılmalıdır. 1970‟lerin sonunda, “deregülasyon” olarak adlandırılan devlet müdahalesinin serbest piyasa sisteminden arındırılması uygulamaları Amerika‟da baĢlayarak Avrupa‟ya da yayılmıĢtır. Amerika‟da Regan dönemine damgasını vuran, Ġngiltere‟de Thatcher hükümeti ile baĢlayan “özelleĢme” ya da “serbestleĢme” rüzgarı, 1980‟li yılların ortasında Sovyetler Birliği‟nde Gorbaçov‟un yönetiminde Doğu ülkelerini de etkilemeye baĢlamıĢtır. 1980‟lerin sonlarında Sovyetler Birliği dağılınca, komünist rejimler de büyük bir hızla yeni sisteme ayak uydurmaya baĢlamıĢtır (Pekman, 1997:22).

(29)

20

Ġngiltere‟de baĢlayıp bütün dünyaya yayılan özelleĢtirme uygulamaları, kamu yayıncılığını da tartıĢılır hale getirmiĢtir.

Ġngiltere‟de 1985‟te, Thatcher‟ın baĢbakanlığındaki muhafazakar hükümetin özelleĢtirme çalıĢmaları, o dönemde Ġngiltere‟de bir kamu hizmeti yayın kurumu olan BBC‟yi de etkilemiĢ, BBC‟den kendi kaynaklarını yaratması istenmiĢ, kuruma hükümet müdahalesi en çok bu dönemde görülmüĢtür. Ancak BBC, hükümetle çatıĢmasına rağmen tam bir boyun eğen tutum içine girmemiĢtir.

Liberal bir ekonomiyi Ġngiltere‟ye yerleĢtirmeye çalıĢan Thatcher hükümeti, liberal sisteme aykırı olarak, yayıncılıkta bazı denetim mekanizmaları getirmeye, BBC‟ye bazı kısıtlamalar getirmeye çalıĢmıĢtır. Ancak ülkenin güçlü demokrasi geleneği nedeniyle bu müdahalelerin önüne geçilmiĢtir.

Hükümet, BBC‟nin geleceğine iliĢkin incelemeler yapmak üzere 1985 yılında Profesör Alan Peacock baĢkanlığında, sonraları “Peacock Komitesi” olarak ünlenen bir çalıĢma baĢlatır (Blumler, 1986: 343).

ÇalıĢma sonucunda BBC‟nin reklam alması kararının çıkması beklenmektedir. Ancak Komite‟nin 1986 tarihinde hazırladığı raporda, BBC‟nin finansmanı için reklam gelirlerine baĢvurmasının BBC‟nin bağımsızlığına zarar vereceği ve nitelikli programlar üretmesini engelleyeceği gerekçesiyle yakın bir zaman için doğru olmayacağı sonucuna varıldığı görülür (Franklin, 2001: 53-69). BBC, daha çok kurum içinde kendi ürettiği programlara ağırlık vermeye yönelik bir politika izlese de kaçınılmaz olarak dıĢ kaynakla yapımlara da yer vermektedir.

BBC‟nin dıĢ yapımlarının 1984‟te, % 70‟i ABD, % 11‟i Ġsveç, % 5‟i Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinden alınmıĢtır (Schlesinger, 1986:266). Ġngiltere‟de ABD yapımlarının oranının fazla olmasında muhtemelen dil farklılığının bulunmaması da etken olmuĢtur. 1985 yılında BBC‟de BBC iç yapımlarının oranı % 71, dıĢ kaynaklı film ya da dizilerin oranı % 16.9‟dur (Schlesinger, 1986:269-270).

Thatcher hükümetinin BBC‟yi reklam yoluyla gelir elde etmeye zorlaması, özelleĢtirme amacıyla yapılan giriĢimlerinin bir sonucudur. Serbest piyasacılara göre Ġngiltere‟de, 1923‟te Frederick Sykes baĢkanlığında toplanan Sykes Komitesi‟nden beri, siyasal değiĢimler ya da teknolojik geliĢmeler sonucu ihtiyaç duyulan konuları değerlendirmek ve yayıncılığa yön vermek amacıyla çeĢitli tarihlerde, Crawford Committee

(30)

21

(1925); The Selsdon Committee (1934-1935); The Ullswater Committee (1936); The Hankey Committee (1945); The Beveridge Committee (1951); The Pilkington Comittee (1961-62); The Annan Committee (1976-1977); The Hunt Committe (1981-1982) gibi komiteler çeĢitli çalıĢmalar yapmıĢtır (Franklin, 2001: 217-226).

Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında yaĢanan olayları ve gruplar arasındaki çatıĢmaları izleyicilerine aktarırken dengeli ve tarafsız yayıncılık anlayıĢını sürdüren BBC Ġngiltere dıĢındaki ülkelerde de kabul görmüĢ ve “BBC ne söylerse doğru söyler” anlayıĢı dünya çapında benimsenmiĢtir (Mutlu, 1999:25).

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında Avrupa‟daki devletler yayıncılık sistemlerinin yeniden örgütlenmesinde BBC‟nin kamu hizmeti yayıncılık modelini örnek almıĢlar ve kamu hizmeti yayıncılık anlayıĢı çerçevesindeki yükümlülük ve ilkeleri kendi toplumlarına uyarlayarak benimsemiĢlerdir (Çaplı, 2001:33).

Tek bir model olarak görülen kamu hizmeti yayıncılığı modeli, uygulandığı ülkenin tarihi, ekonomik, siyasi, toplumsal ve ekonomik deneyimleri ve kültürünün yayıncılık sisteminin etkisi ile farklı Ģekillerde uygulanabilmiĢtir (Çaplı, 2001:32).

Kamu hizmeti yayıncılığı anlayıĢının Avrupa‟da yeniden örgütlenen yayıncılık sistemlerinde örnek alınması ile yayıncılıkta özel giriĢimlerin önüne geçilmesi amaçlanmıĢtır (Çaplı, 2001:33).

Pazar mekanizması, yayıncılığa da adapte edilmelidir. Ürünün, karlı olabilmesi için en ucuza mal edilmesi ve en yüksek karın amaçlanması gerekir. Ancak pazarın bu eğilimi, yayıncılık söz konusu olduğunda farklı bir durum ortaya çıkmakta, bir yapımın ekonomik ölçütlerle değerlendirilmesi her zaman bir çatıĢma yaratmaktadır (Papathanassopoulos, 1990: 117).

Liberal sistemin hiçbir kısıtlama olmaksızın tüm iĢlerin piyasaya bırakılması önerisi, yayıncılıkta serbest piyasa sistemini tam anlamıyla uygulamak isteyen ülkelerde bile olası görünmemektedir. Örneğin yayıncılıkta bir kamu hizmeti bulunmayan, reklam yayınlarında ise zaman ve nitelik açısından hiç bir kısıtlama olmayan Lüksemburg‟ta bile çocukların korunmasına yönelik bazı önlemler geliĢtirilmiĢtir (Tekinalp, 1993:46).

Kamu hizmeti yayıncılığı tekellerinin ortadan kaldırılması, bazı yazarlara göre özelleĢtirme giriĢimlerinin çeĢitli yöntemlerinden biridir. Çünkü yayıncılık alanında

(31)

22

özelleĢtirme sadece kamu kurumlarının satıĢı yoluyla değil, baĢka yöntemlerle de gerçekleĢtirilmektedir. Papathanassopoulos, bu yöntemleri 4 baĢlık altında sınıflandırmıĢtır:

1. Devlet kontrolünden çıkarmak (Fransa‟da TF1‟in Chirac hükümeti döneminde özelleĢtirilmesi gibi)

2. ĠĢlerin özelleĢtirilmesi (BBC‟ye yapımlarının % 25‟ini dıĢarıya yaptırma zorunluluğu getirilmesi gibi)

3. Tekelleri kırmak (BaĢka kurumları oluĢturarak)

4. Örgütsel özelleĢtirme (Kurumların satılması) (Papathanassopoulos, 1990: 119) Murdock‟a göre yayıncılıkta özelleĢme beĢ Ģekilde olmuĢtur:

1. Kamu hizmeti kurumlarının özel yatırımcılara “satılması yoluyla özelleĢtirme”. 2. Kamu yayın kurumlarının tekelini kırarak piyasada “rekabet yaratan liberalleĢtirme”.

3. Yayıncılıkta serbestlik anlayıĢını yerleĢtirmeyi amaçlayan “yeniden düzenleme”. 4. BBC‟nin hükümet kararıyla % 25 oranında programlarını bağımsız yapımcılara yaptırma zorunluluğu gibi Ģirketlere program yaptırma uygulamaları nedeniyle “iĢbirliği” .

5. Herkese eriĢim yerine “metalaĢtırma” (Murdock, 2000: 39-43).

Hangi yöntemlerle yapılırsa yapılsın, özelleĢtirme, kamu hizmeti yayın kurumlarını olumsuz etkilemiĢ, 20 yıldır bu kurumların kapatılması gerekip gerekmediği üzerinden tartıĢmalar yürütülmüĢtür.

Yayıncılık, çoğu Avrupa ülkesinde devlet denetimi altında baĢlamıĢ ve geliĢmiĢtir. Ancak dünyadaki geliĢmelerin zorlamasıyla, devletin yayıncılık üzerindeki denetimi zamanla gevĢeyerek özel kanallara yol açılmıĢtır. Yayıncılıktaki devlet tekeli, çeĢitli ülkelerde farklı zamanlarda ortadan kaldırılmıĢtır. Bugün Avrupa‟nın hemen tüm ülkelerinde kamu-özel olmak üzere ikili bir sistem oluĢmuĢtur (Molsky, 1999:141).

Her ülkenin kamu hizmeti yayın kurumu kendi tarihsel kökenlerine, geleneğine, kültürüne, coğrafyasına ve ekonomik yapısına göre yeniden ĢekillenmiĢtir. Kendi ülkesindeki yayıncılık ortamında kendini konumlandıracak koĢulları bulmuĢtur. “Farklı

(32)

23

yayıncılık modelleri, sonuçta her ülkenin kendi politik, ekonomik ve kültürel koĢullarını” yansıtmaktadır (Papathanassopoulos, 1990: 113).

Kamu yayıncılık sistemleri, ülkelerin tarihsel, yapısal, ekonomik ve kültürel özelliklerine göre çeĢitlilik gösterdiği ve her biri kendine özgü özellikler gösterdiği için dünyada tektir. Ġngiltere‟de “Reith‟in öncülüğünü yaptığı ilkeler” in hakimiyeti, Fransa‟da “devlet kontrolü” geleneği, Ġtalya‟da “siyasi partilerin egemenliği”, Almanya‟da “SavaĢ‟tan sonra yeniden kurulan ana ilkelerde birleĢen federal bir yayıncılık” anlayıĢı, Ġsviçre‟de “sosyal demokrat değerler”in hakimiyeti, ABD‟de “incinmemiĢ bir ruh hali (kamu televizyonu gettoları)” vardır (Blumler et al., 1986:345). BBC, dünyanın en önemli içerik sağlayıcısı olmayı, SVT Ġskandinav ülkelerinde lider olmayı, NRK Norveç‟in medya Ģirketlerinin lideri olmayı amaçlar (Enli, 2006:8).

1980‟lerden sonra liberal rüzgarlar, kamu hizmeti kurumlarını sarsarken, bu kurumlardan piyasaya kaynak aktarımı yapılmaya baĢlanmıĢtır. Ġngiltere‟de hükümet, BBC‟yi 1987-1988‟de mümkün olduğu kadar çok sayıda programı bağımsız yapımcılardan almaya zorlamıĢ (Barbier ve Lavenir, 2001: 281-282), 1990‟da da yürürlüğe giren Broadcasting Act (yayıncılık yasası) BBC ve ITV kanallarının en az % 25‟inin bağımsız yapımcılar tarafından üretilmiĢ programlara yer verme zorunluluğu getirilmiĢtir (Brown, 1999:32).

Bu uygulama ile birkaç amaca birden ulaĢılması beklentisi vardır: Hem ulusal bir yapım sektörünün oluĢması ve güçlenmesi desteklenmiĢ, hem piyasadaki yaratıcı gücün ve dolayısıyla program çeĢitliliğinin kamu hizmetine sunulması sağlanmıĢ, hem de piyasadaki istihdam sorununun çözümüne bir katkıda bulunulmuĢ olacaktır.

Ayrıca bu yöntem, serbest piyasanın rekabetçi sistemine, kurumun bütün yapımlarını kendinin üretmesinden daha uygundur. Bağımsız Ģirketler, çeĢitli program önerilerini bu kurumlara kabul ettirmek isterken hem kendi aralarında rekabet etmekte, hem de kurumun yapımlarıyla yarıĢmaktadır (Pekman, 1997:66).

Zaten 1990‟ların baĢlarında BBC‟nin parasal sıkıntısı öyle çoktur ki BBC1 ve BBC2 yeterli yeni programlar üretememekte, yayın akıĢlarını doldurmak için programlarının çoğunu tekrar yayınlarını vermektedir. Bağımsız yapımcılara yaptırılan programların çoğu drama yapımları olduğu için BBC‟nin Drama programları üreten bölümü krize girer. BBC çalıĢanlarının iĢine engel olunduğu, BBC‟nin kendi iç dramalarını çöpe attığı söylenir.

(33)

24

Ancak prodüktörlerin pek çoğu da bu uygulamaları sessizlikle karĢılamıĢtır (Brown, 1993:32).

Rekabet nedeniyle bir yandan özel kanallarla rekabet ederek popüler programlar yapmak bir yandan da “eğiticilik”, “çeĢitlilik” nosyonu gereği gerçekleĢtirdikleri programlar kamu yayın kurumlarında maliyetleri artıran unsurlardan biri olmuĢtur.

Örneğin, Ġngiltere‟de BBC, ağırbaĢlı, eğitim kültür ve haber ağırlıklı programcılık anlayıĢını, özel kanalların rekabeti ile değiĢtirmeye baĢlamıĢ, programlarında eğlenceye daha çok yer vermeye yönelmiĢ, televizyonların en çok izlenme saatlerinde melodram oyun ve diziler koymuĢtur (Tekinalp, 1993:39-40).

Siyasal nedenlerle ruhsat ücretleri giderek azalan ve artan maliyetler nedeniyle gelirleri düĢen kamu yayın kurumları çözüm olarak çeĢitli ticari faaliyetlere giriĢmiĢlerdir.

1994 yılında BBC, ticari faaliyetlerini “BBC Worldwide” adı altında bir araya toplamıĢtır. BBC‟nin ülke dıĢına yayın yapan kanalları bu Ģirketin organizasyonunda çalıĢmaktadır. BBC, bu kanallara reklam kabul etmekte, buradan elde ettiği geliri, kamu hizmeti yayıncılığına aktarmaktadır.

Diğer ülkelerdeki kamu yayın kurumları da BBC‟yi izleyerek hem maliyetlerini düĢürme hem de çeĢitli ticari giriĢimlerde bulunarak gelirlerini artırma yoluna gitmiĢlerdir (Brown, 1999:113). Çoğu kamu hizmeti yayın kurumu, ürettiği programların satıĢı için mevcut birimlerini geliĢtirmiĢ, dıĢsatıma büyük önem vermiĢtir.

Ġngiltere bu yılarda da ülke içine yayın yapan kanallarında reklam almamaya devam etmiĢ, bazı ülkeler reklamlar konusundaki kısıtlamalarını esnetmiĢ, Ġtalya‟daki RAI gibi bazı kanallar eğlenceli yayıncılık anlayıĢıyla (Brown, 1999:110) özel kanallarla yarıĢacak ölçüde reklam geliri elde etmiĢlerdir.

BBC‟de, John Birt döneminde (1993-2000) BBC‟nin geleceğini sağlama almak üzere yapısal durum ve programcılık yönlerinden bir dizi çalıĢma yapılmıĢtır.

Bu giriĢimlerde bazı kalıplaĢmıĢ sloganvari ifadeler ortaya çıkmıĢtır: “ Statüko bir seçenek değildir!”, “Kendinize güvenin!”, “Yöndesen iletiĢim dünyasına kendinizi hazırlayın!”, “Ulusa hizmet, dünya çapında rekabet!” gibi (Wegg Prosser, 1996‟dan akt. Küng ve Shankleman, 2000:95).

Referanslar

Benzer Belgeler

Millî Folklor 35.. riyet döneminde yoğunlaşmıştır. Gerek devrin anlayışı gerekse iletişim kopuk­ lukları sebebiyle bu çalışmalarda Cum­ huriyet sınırlarının

Bu çalışmada bireylerin finansal kararlarında etkili olduğu düşünülen aşırı güven ve aşırı optimizm ön yargılarının tespiti ve ön yargılar ile demografik

Tedaviden dönen Mustafa Kemal bir­ kaç gün sonra padişah tarafından davet e- dilerek ve kendisine tekrar yedinci ordu kumandanlığı teklif olunuyor. Fakat

Buna karşın gene aynı müzede bü­ yük ustaların yağlıboya resimleri, de­ vamlı yapılan restorasyonlara ve çok itinalı bir şekilde korunmalarına rağ­

By virtue of the structure similarity between dopamine and AMPH, we determined whether d-AMPH and its analogs, l-AMPH and methamphetamine (MAMH), could affect the

Nîmâ Yûşic hayattayken modern İran şiirinin kurucusu olarak tanımlandığın- da buna itiraz eden şair ve yazarlar olmuştur, çünkü Meşrutiyet Dönemi’nde yazılan

Çalışmada; Öğrencilerin %56.4’ünün 15-16 yaşlarında, %51.1’inin erkek olduğu, %60.2’sinin 2 ve üzerinde GSA-12 puanı aldığı ve ruhsal yönden risk

tarafında üçüncü sırada, Tarık orta tarafta dördüncü sırada, Şükriye pencere tarafında ilk sırada, Kerem orta tarafta sondan dördüncü sırada, Mete kapı tarafında