• Sonuç bulunamadı

A zerbaycan; Türk?üm Diyenlerin Anayurdu!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "A zerbaycan; Türk?üm Diyenlerin Anayurdu!"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

güncel gastroenteroloji 18/3

297

K

endimizi arayıp bulduğumuz her yer bizim anava-tanımızdır. Geçmişimizi bilirsek bugünü anlamamız daha kolay olur. Bugünü kavrayıp bugünün bilgileri

ile günümüzü ve geleceğimizi kurgulamamız gere-kir. Geçmişin doğruları ile elde edilen tecrübeler de yolumuzu bulmakta bize yardımcı olurlar. Geçmişin yanlışları ve dogmaları ile bugünü ve geleceği inşa etmemiz mümkün değildir. Bugün öyle bir gün ki, doğru olanın, gerçek olanın, günü aydınlatan bilgile-rin ardı sıra gitme zamanıdır. Bu çağı, çağcıl bilgilerle aydınlatmak mümkündür.

1989’da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde yaşanan Perestroyka (1989) “Yeniden Yapılanma Ola-yı” insanlık tarihinin en önemli olaylarından biri ol-muştur. Mihail Gorbaçov sınırsız büyümenin totaliter yapılanmaya, özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açtığını bunun da toplumların kutsalı olan dillerinin, özgür-lüklerinin yok olmasına yol açtığını görünce yeniden yapılanmanın kaçınılmaz olduğunu görmüştür. Azer-baycan da yeniden yapılanma sürecinde özgürlüğünü kazanınca bir sürü zorlukla karşılaşmıştır. Bu zorluk-lar saymakla bitmez. Çünkü Azerbaycan öyle bir ülke ki tüm dünyanın orada gözü dün vardı, bugün de var! 1989’daki Perestroyka’dan sonra 1990 yılında Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) yönetimine girer gir-mez bu konuda çalışma yapmak üzere kendimi görev-lendirdim. Atamız zaten bir gün diğer imparatorluklar gibi SSCB’nin de yıkılacağını öngörüyordu. O bize “Onların koşulları kötü, onlar gelemez siz gideceksiniz!” demişti ama o zamanki koşulların elverişsizliği başarıya engel olmuştur.

A zerbaycan; Türk’üm Diyenlerin

Anayurdu!

Ali ÖZDEN

(2)

devlet kurumlarının da ziyaretleri ve faaliyetleri görülüyordu. 1991’de Nevşehir’de yaptığımız TGD kongresine Türkçe ko-nuşan ülkelerden bir kişi geldi. Oysa sayısız adrese davetiye göndermiştik. Çünkü o ülkelerden de yurtdışına çıkmak o ka-dar da kolay değildi. En önemli sorun da ekonomik sorundu. 1991’den sonra da kardeş ülkelerden hekimleri tüm kongre-lerimize davet ettik. Bazı arkadaşlar bu çabalarımıza karşı çık-sa da biz “O”nun direktifleri doğrultusunda gereğini yapmaya devam ettik. 1993’de kongre sekreterliğini üstlendiğim Bursa Kongresi’ne kardeşlerimizin katılımı için Dışişleri Bakanlı-ğı’nı da devreye sokarak elimizden geleni yaptık. Bu toplantı-ya Azerbaycan’dan Prof. Dr. Ali Hidayetov katılarak sunumda bulundu. Ondan sonraki kongrelerimize katılımın yüksek olması için gerekli çalışmayı yapmasını istedik. Faruk Memik Hoca’nın da Bursa Kongresi’ne Türkçe konuşan ülkelerden katılımın olması için ne kadar yoğun çalıştığını biliyorum. O zamanki iletişimdeki olumsuzluklar hızlı yol almamıza mani oldu. 1994 Antalya-Renaissance, 1995-İzmir Kongresi’nde de istenilen katılım sağlanamadı. 1996 yılında kendim dernek başkanı olunca “ya olacak ya olacak” diyerek elimden geleni yaptım. Antalya Dedeman-1996 TGD Kongresine Türkçe ko-nuşan ülkelerden yıldızlar yağdı. Nihayet amacımız gerçekleş-mişti. Amacımız gez-toz-gör değil, bilimsel iş birliği özellikle de dilde bilimde birlik olmaktı. Çok sıkıntı çektik ama nihayet başarmıştık. Bu arada aklı kendine yetmeyen bazı insanlar bu başarıyı kaldıramadıklarından üzücü olaylara neden oldular. Onlar çekip gidince güzel bir kongre yaşandı. Meslektaşla-rımızın çoğu bu buluşmadan memnun oldu ve iş birliğinin devam etmesini istediler. Bu birlikteliğin devamı için de bir dernek kurularak çalışmalar sürdürüldü. Zaman içinde yöne-tim yapılacak işleri gez-tozdan ibaret görenlerin eline geçti. Bu projeyi yaratan beni bile dışladılar, beni dinlemediler. Bir zamanlar iş birliğine karşı olanlar işi ele alınca zaten başarılı olmaları da beklenemezdi.

Ben ben derken peyniri düşürdüler. Şimdi de şöyle böyle di-yorlar. Peyniri düşüren de, peyniri kapan da bakıyor. Ali Hida-yetov’un dediği gibi “bu adamın yaptığını kimse yapamaz”. Biz “O”nun emrini yerine getirmeye çalıştık onun bizim için yaptığını düşününce biz hiçbir şey yapmadık, yapamadık. Kırgındım, üzgündüm. Çünkü gece gündüz çalışarak bin bir güçlükle yapılanı yıkmışlardı. Onlar yıkmanın ne kadar kolay olduğunu biliyorlardı, yapmanın nedenli güç olduğunu bil-miyorlardı. Bu nedenle Azerbaycan’a onların toplantısına ka-Ama gitmek için fırsat doğmuştu, gitmeye artık mecburduk.

1990’lı yılların başında Türkçe konuşan ülkelerle iletişim o kadar zordu ki tüm gayretlerimize rağmen başarılı olamadık. Bu arada Azerbaycan’a gez-toz için giden meslektaşlarımız olsa da onlar zaten herkesin gidip gelmesinden de hoşnut değillerdi.

Bu yeniden yapılanma sürecinde Türkçe konuşan ülkeler-le ilişkiülkeler-lerin geliştirilmesi için devülkeler-letimizin birçok girişimi olmuştur. Bu girişimlerin yanı sıra özel sektör de karşılıklı ilişkilerin gelişmesi için çaba göstermiş ve önemli adımlar atılmıştır. Bu arada milliyetçi, dinci faaliyetlerde bulunmak üzere İran, Türkiye, Arabistan, Pakistan gibi ülkelerden ge-len örgütler Türkçe konuşan ülkelerin geleceğinin belirge-len- belirlen-mesinde yer almak istemişlerdir. Bu arada Türkçe konuşan ülkeleri gezmek, görmek ya da orada da iş kurmak için gidip gelenler oluyordu. Bu bireysel gidip gelenlerin yanı sıra bazı

(3)

GG 299

ğer Türki Cumhuriyetlerde de başarılı işler yaptık. Fakat Orta Asya’ya giden yolun bizim için Azerbaycan’dan geçtiğini iyi bilmeliyiz. 1997’de Bakü’de bulunduğumda olanaklar sınırlı ya da sıkıntılı idi. İmkânsızlıklar kol geziyordu. Azerbaycan’da cin çalıyor şeytan oynuyordu. Birçok İslam ülkesinden gelmiş tarikatlar, milliyetçi bölücüler, dış mihraklı yıkıcılar cirit atı-yordu. Yapılacak toplantı için televizyon konuşması yapıla-cağını anlayınca davetsiz misa-fir olarak kendimi televizyon binasına götürdüm ve tarihi bir konuşma yaptım. Aklımda kalan şu; “Bu eser Azerbaycan halkınındır ve yaratan Haydar Aliyev’dir. Olmazsa olmazınız Aliyev’dir. Bu sese kulak verin, yıkıcı seslere kulak vermeyin” doğrultusunda idi. Bu kez Azerbaycan’da oluşumda gurur duydum inanılmaz bir gelişme ve ilerleyiş var. Ülke şeriata teslim olmamış, çağdaşlaşma yolunda hızla ilerliyorlar. Nasıl mı işte böyle; “Azerbaycan devleti demokratik hukuki, dünye-vi ve unitar respublikadır” (Azerbaycan Anayasası, Madde 7). Anayasalarının bildirdiği doğrultuda. Evet, Azerbaycan dün-veyi bir devlettir. Uhrevi bir devlet değildir. Öteki dünya yani tılmayı düşünmüyordum. Birkaç kez davet ettiler, gitmedim.

Ben yolumda yürüdüm. ATXEM’le birlikte Bakü dışında Gen-ce’de toplantı yaptık. Bu toplantıda bize destek olan ATXEM başkanı İlham İsmailov’a ne kadar teşekkür etsem azdır. Böyükkişi Agayev ve Nuru Bayramov’un ısrarlı davetleri ve Ömer Özütemiz’in desteği ile 7 Haziran 2014 tarihinde Aka-demik M.A. Topçubaşov Elmi Cerrahiye Merkezi’nde yapılan toplantıya katıldım. Ben hangi toplantıya katılırsam katılayım “tarih yazabilecek miyiz?” diye düşünürüm ve gereğini yerine getirmeye çalışırım. 7 Haziran 2014’de Bakü’de “2014 Heli-cobacter pylori Eradikasyonunda Yeni Görüşler” konferansını verdim. Salon tıklım tıklım doluydu. Bu toplantıyı organize eden Böyükkişi Agayev ve Nuru Bayramov’a ne kadar teşek-kür etsek azdır. Konferansı takiben Sakarya Meydan Muha-rebesi ve Dua Tepe’nin kurtuluşunu anlattım. Dinleyicilerin hepsi konferanstan sonra bana “bizi ağlattın hocam” dediler. Amacım onları ağlatmak değil onlara bilim ve akıl yolundan saparsak aynı acıların yaşanılmasının kaçınılmaz olduğunu bildirmekti.

1996 Antalya kongresinden sonra maddi ve manevi her türlü desteği vererek Bakü’de B.K. Agayev’in gayretiyle görkemli bir kongre yaşadık. Daha sonra birlikte Azerbaycan ve

di-Azerbaycan-Türkiye Cerrahi ve Gastroenteroloji Günleri 5-6 Haziran, 2014, Bakü

Azerbaycan-Türkiye Cerrahi ve Gastroenteroloji Günleri

(4)

2. Azerbaycan’da gastro-enteroloji’de de cerrahi dominant bir yapılanma görülmektedir. Yıllardır bu konudaki görüşlerimi ortaya koyuyorum. Dâ-hili gastroenteroloji ve hepatoloji süratle gelişti-rilmelidir. Herkes kendi işini yapmalıdır. Cerrah-ların çoğu yurt dışında endoskopi öğrenerek cerrahiden kopmaktadır. Bu nedenle genel cerra-hinin yan dalları oluştu-rulmamaktadır. Cerrahi eğitim programında en az 4-6 ay endoskopi eğitimi yer almalıdır. Eğiticilerin eğiti-mi için batı dünyasından ve Türkiye’den destek alınmalıdır. 3. Yeniden yapılanmanın amacı çağa uymak, gençlerin zarar

görmesini önlemektir.

4. Üniversitelerde tam gün çalışma esas olmalıdır.

5. Tıpta temel bilimlere ayrıcalık tanınarak çağdaş alt yapı süratle kurulmalıdır.

Devlet elbette ki kendini ayakta tutacak, ordusuna, polisine, ahiretle kendini görevli saymıyor. Dini vatandaşın özeline

bırakmış, yani insanlar dinlerini gönüllerince yaşasın istiyor. İnsanların inançlarını istedikleri gibi yaşaması konusunda özgür bırakmış. Azerbaycan Devleti kişinin özeline kulak ver-miyor, burnunu sokmuyor. Yani Devlet te, Başkanı da insan karşısında sınırı biliyor. Azerbaycan halkı bu güzelliği Haydar Aliyev’e borçludur. O gerçekten bilge, geleceği okuyabilen eşsiz bir devlet adamıydı.

Ancak Azerbaycan hala bir sürü sorunla boğuşmaktadır. 1. Hala üniversiter yaşam

batı standartlarına kavuşa-mamıştır. Yaşlı hocaların dominant olduğu yapı et-kin şekilde devam etmek-tedir. Ak sakallıları da üz-meden batı standartlarına ulaşmak için hızla yeniden bir yapılanma gerekmek-tedir. Bunun için üniversi-te hocalarının ekonomik durumları iyileştirilmeli ve batı dünyası bilim adamla-rına da en az %5 oranında üniversitelerin kadro ayır-ması sağlanmalıdır.

Azerbaycan-Türkiye Cerrahi ve Gastroenteroloji Günleri 5-6 Haziran, 2014, Bakü

Azerbaycan-Türkiye Cerrahi ve Gastroenteroloji Günleri 5-6 Haziran, 2014, Bakü

(5)

GG 301

zorlaşır. Azerbaycan artık dünyanın en iyi üniversitelerine sa-hip olmak için gerekeni süratle yapmalı ki ışıklar ülkesi olsun. Yakın gelecekte Azerbaycan bilim-irfan yurdu olacak ve kong-re şehri olarak anılacaktır.

memuruna, özel sektörüne, üniversitesine, basınına işçisine sahip çıkacaktır. Amaç insanın mutluluğudur, her şey insan ve insanlık içindir. Ama devletin önceliği bilim ve bilim insanları-na sahip çıkmak olmalıdır. Yoksa ayakta durması gün geçtikçe

(6)

• 12 Ocak 1919 İngilizler Kars’a yerleşti.

• 30 Ocak 1919 Paris Konferansı: İtilaf Devletleri Osman-lıyı bölüşmeye karar verdiler.

• 7 Mart 1919 Kozan’ın işgali

• 24 Mart 1919 İngilizler Urfa’yı işgal etti. • 30 Mart 1919 İngilizler Merzifon’u işgal etti.

• 11 Nisan 1919 XI. Kolordu Komutanlığı’na atanan Ka-zım Karabekir İstanbul’da Mustafa Kemal Paşa’ya veda etti.

• 30 Nisan 1919 İngilizler Kars’ın yönetimini Ermenilere devretti.

• 10 Mayıs 1919 İtilaf Devletleri Paris’te Yunanlıların İz-mir’i işgal etmesine karar verdi.

• 15 Mayıs 1919 Yunanlılar İzmir’i işgal etti.

• 16 Mayıs 1919 Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun’a hareket eder.

• 19 Mayıs 1919 Atatürk Samsun’da.

• 1 Haziran 1919 Albay Kazım Özalp Balıkesir’de 61. Fırka Komutanlığı görevine başlar.

• 4 Haziran 1919 Yunanlılar Nazilli’yi, 5 Haziran’da İtal-yanlar Çine’yi Yunanlılar da Akhisar’ı işgal eder.

• 12 Haziran 1919 Atatürk Amasya’da.

• 28 Haziran 1919 İtalyanlar Burdur’u işgal eder. • 8 Temmuz 1919 Atatürk askeri görevinden istifa eder. • 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı

• 30 Ekim 1918 Birinci Dünya Savaşı’nı kaybedenler sa-fında bulunan Osmanlı, Limni Adası’nın Mondros Lima-nı’nda bulunan Agamemnon Zırhlısı’nda İtilaf Devletleri ile yaptığı antlaşma ile teslim olur.

• 31 Ekim 1918 Birinci Kafkas Ordusu dağıtılır ve Kazım Karabekir’e İstanbul’a dönme emri verilir.

• 2 Kasım 1918 Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa ve “İt-tihat ve Terakki”nin ileri gelenleri İstanbul’dan kaçarlar. • 3 Kasım 1918 İngilizler Musul’u işgal eder.

• 6 Kasım 1918 İngiliz savaş gemisi İzmir limanına demir atar.

• 9 Kasım 1918 İngilizler Çanakkale Boğazı’nın iki yakası-nı işgal eder.

• 12 Kasım 1918 Fransız tugayı İstanbul’a girer.

• 13 Kasım 1918 İngiliz, Yunan, Fransız, İtalyan donanma-sı İstanbul’a demir atar ve karaya asker çıkarır.

• 21 Kasım 1918 Doğuda 9. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa Kars, Ardahan, Batum’un savunulmasını emreder. • 28 Kasım 1918 Kazım Karabekir İstanbul’a döner. • 11 Aralık 1918 Yerli Ermenilerden kurulu bir Fransız

taburu Dörtyol’a girer. 17 Aralık’ta Mersin, Tarsus, Adana, Ceyhan, Misis, Toprakkale işgal edilir.

• 24 Aralık 1918 İngilizler Batum’u işgal etti. 22 Ocak 1919’da Türkler Batum’u terk etti.

• 7 Ocak 1919 Konya istasyonu işgali.

KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN BİR BÖLÜMÜNE KRONOLOJİK YAKLAŞIM

Düşman Donanmalarının İstanbul’u İşgali

(7)

GG 303

• 16 Mart 1920 İstanbul tamamen işgal edilir (13 Kasım 1918’de donanmanın işgali idi)

• 10 Nisan 1920 Şeyhülislam Durrizade Abdullah, Kuvay-i Milliye aleyhine fetva yayınlar.

• 13 Nisan 1920 Düzce ayaklanması • 23 Nisan 1920 TBMM’nin açılışı • 27 Nisan 1920 Fevzi Paşa Ankara’ya gelir.

• 10 Mayıs 1920 Ahmet Aznavur Adapazarı’nı işgal eder. • 14 Mayıs 1920 Yozgat ayaklanması

• 6 Haziran 1920 Zile ayaklanması

• 8 Haziran 1920 Viranşehir, Siverek ayaklanması • 13 Haziran 1920 Çapanoğlu ayaklanması

• 15 Haziran 1920 Doğu Cephesi Komutanlığı’na Kazım Karabekir Paşa’nın atanması

• 16 Haziran 1920 Ermenilerin Oltu’yu işgali • 9 Temmuz 1919 Rauf Orbay “Mustafa Kemal Paşa ile

bir-likte nihayete kadar çalışmaya mukaddesatımız üzerine yemin ettiğimizi bildiririm”; Kazım Karabekir “Ben ve ko-lordum emrinizdeyiz. Bundan sonra dahi ne emirleriniz varsa ifayı bir şeref bilirim” Atatürk’e beyanda bulunurlar. • 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi

• 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi, 11 Eylül’de kongre biter. • 22 Ekim 1919 Amasya görüşmeleri ve Amasya bildirgesi

yayınlanır.

• 18 Aralık 1919 Batum’da Pontus Rum Hükümeti kurulur. • 27 Aralık 1919 Atatürk Ankara’da

• 3 Şubat 1920 Fevzi Paşa İstanbul hükümetinin harbiye nazırı olur.

• 10 Mart 1920 Londra, İtilaf Devletleri Yunan Başbakanı Venizelos’un da katılımı ile gerçekleştirilen toplantıda İs-tanbul’un işgaline karar verirler.

(8)

• 10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması Paris’te Osmanlı ile İti-laf Devletleri arasında imzalanır. Sevr bir imparatorluğun paylaşılarak yok edilmesinin belgesidir.

• 29 Ağustos 1920 Uşak’ın işgali

• 8 Eylül 1920 Külçe altın olarak Sovyet yardımının Erzu-rum’a gelişi

• 23 Eylül 1920 Rusya’dan askeri malzelemeler Trabzon’a gelmeye başlar.

• 17 Kasım 1920 Yenilen Ermeniler daha önce bildirilen mütarekeyi kabul ettiler ve 2-3 Aralık 1920’te Gümrü Ant-laşması yapıldı.

• 6 Ocak 1921 Yunan ordusu Eskişehir, Bursa, Uşak hatla-rından geniş bir cepheden taarruza geçer. 9 Ocakta Bile-cik ve Bozüyük işgal edilir.

• Yunan saldırısı karşısında Ankara geri çekilmeyi önerse de İsmet Paşa saldırıya cevap vermeye karar verir. İnönü’de şiddetli çarpışmalar olur. 9 Ocak’taki bu kapışma oldukça şiddetli olur ve 10 Ocak’ta Türk ordusu Yunanlıları boz-guna uğratır. Birinci İnönü Zaferi elde edilir ve Yunan ordusu geri çekilir.

• 1 Mart 1921 İsmet Bey general olur. • 6 Mart 1921 Koçkiri isyanı

• 11 Mart 1921 Batum kurtarılır. • 30 Haziran 1920 Balıkesir’in işgali

• 2 Temmuz 1920 Yunanlılar Erdek ve Bandırma’ya asker çıkarır.

• 4 Temmuz 1920 İngilizler Batum’u terk eder. • 6 Temmuz 1920 İngilizler İzmit’i işgal eder.

• 8 Temmuz 1920 Yunanlılar tarafından Bursa’nın işgali • 12 Temmuz 1920 İznik’in işgali

• Doğu’da Ermenilerin yaptığı katliamlar • 25 Temmuz 1920 Edirne’nin işgali

• 27 Temmuz 1920 Yunan Kralı Edirne’ye gelir.

(9)

GG 305

Kralı Konstantin İzmir’e geldi.

• 21 Haziran 1921 Kuvay-i Milliyeciler Adapazarı’nı düş-mandan –Yunanlılardan- geri aldılar.

• 28 Haziran 1921 Milli güçler, İzmit’i de düşmandan temizledi. Savaşın seyri Yunanlıların aleyhine bir seyir göstermeye başlayınca Yunanlılar askeri ve savaş güçlerini arttırarak nihai sonuç getirecek büyük bir saldırının hazır-lıklarını yapmaya başladılar.

• 10 Temmuz 1921 Yunan ordusu genel taarruza başlaya-rak Kütahya-Eskişehir Savaşı’nı başlattı.

• 13 Temmuz 1921 Afyon’u yeniden işgal ettiler. Pazarye-ri, Altıntaş, Bilecik işgal edildi.

• 17 Temmuz 1921 Kütahya, Emet, Simav, Seyitgazi, De-mirci, Yunanlılar tarafından yeniden işgal edildi.

• 17-18 Temmuz 1921 Atatürk ve Fevzi Çakmak birlikte cepheyi dolaşırlar ve ordunun çembere düşmeden sali-men Sakarya’nın doğusuna çekilmesine karar verirler. • 19 Temmuz 1921 Yunanlılar akşama doğru Eskişehir’i

işgal ederler. Yunan Kralı Uşak’a gelir.

• 21 Temmuz 1921 Ordumuz Eskişehir’i kurtarmak için bir saldırıda bulunmuşsa da başarılı olamamıştır.

• 15 Mart 1921 Talat Paşa Berlin’de bir Ermeni tarafından öldürülür.

• 16 Mart 1921 Türk-Sovyet dostluk antlaşması (Moskova Antlaşması)

• 26 Mart 1921 Adapazarı ve Söğüt Yunanlılar tarafından işgal edilir.

• 27 Mart 1921 Afyon işgal edilir. Yunanlılar İnönü mevzi-lerine saldırır.

• 28 Mart 1921 Moskova Antlaşması gereği olarak Batum, Ahıska, Ahıkelek’i boşattık.

- Batı cephesinde ordunun desteğe ihtiyacı ortaya çıkar. Kanlısırt ve Metristepe düşer. Ankara’dan muhafız taburu cepheye gönderilir. Karşı taarruz yapılarak Yunan ordusu geriye çekilmeye zorlanır.

• 1 Nisan 1921 böylece İkinci İnönü Zaferi kazanılır. • Atatürk İnönü’ye çektiği telgrafta duygularını ifade eder.

“Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz.”

• 7-8 Nisan 1921 Aslıhan Zaferi, Yunanlılar geriye çekile-rek kurtuldular. Afyon geri alındı.

• 12 Haziran 1921 Gidişattan memnun olmayan Yunan

(10)

vari tümenini en kısa zamanda Ankara’ya göndermesini ister çünkü asayişin sağlanması için ihtiyaç vardır. Ankara halkı ya-ralıların bakımı ve kurulan seyyar hastanelerin ihtiyacı olan malzemelerin temini için ellerinden geleni yapmıştır. Ayrıca Kütahya, Eskişehir, Afyon’dan yola düşerek Ankara’ya gelen insanlara Ankaralılar da elinden gelen yardımı yaparak büyük vatanperverlik göstermişlerdir.

• 23 Temmuz 1921’de Fevzi Çakmak mecliste hükümet merkezinin Kayseri’ye taşınmasını önerir.

• 25 Temmuz 1921 Türk ordusunun batı cephesindeki geri çekilme harekâtı tamamlanır. Tüm ordunun Sakar-ya’nın doğusuna çekilme işlemi gerçekleşir.

• 3 Ağustos 1921 İsmet Paşa Genelkurmay Başkanlığı gö-revinden alınır. Yerine Fevzi Çakmak atanır.

• Meclis Atatürk’ün ordunun başında bulunmasını ve bizzat savaşmasını ister. 5 Ağustos 1921’de Atatürk’e 3 aylık bir dönem için Başkomutanlık görevi verirler.

Atatürk’ün bu görevi aldıktan sonra tüm olumsuzluklar için-de iken söylediği şu sözler ondaki gücü açıkça ortaya koy-maktadır “Düşmanı yeneceğimize güvenim asla sarsıl-mamıştır”.

• 22 Temmuz 1921 Kral Konstantin Eskişehir’e gelir, baş-komutanlığı üstlenir. Her şey istediği gibi gitmektedir. 23 Temmuz’da Kütahya’ya geçer.

10 Temmuzda başlayan savaş Yunan ordusunun lehine sey-retmiş Afyon, Kütahya, Eskişehir düşmanın eline geçmiştir. Cepheden gelen bozgun haberleri Ankara’da halkın büyük üzüntü yaşamasına yol açmıştır. Millet perişan halde yollara düşmüştür. Çoluğunu çocuğunu alarak Anadolu’nun içleri-ne gitmek için yollardadır. Bu arada yaralıların da Ankara’ya naklinde önemli sıkıntılar yaşanmaktadır. Ordu hızla geri çekilirken cephede oldukça fazla silah, top, tüfek cephane de düşmana kaptırılmıştır. En acısı bu savaşta toplu firarlar görülmüştür. 30.809’a yakın asker silahı ile birlikte cepheden kaçmıştır. Bu yaşanan bozguna yol açan Yunan zaferi Atina’da sabahlara kadar yapılan eğlencelerle kutlanmıştır. Ankara’da meclis toplanır, herkes felaketten kurtuluş çareleri arar. Bu arada da Atatürk ve arkadaşlarından hoşlanmayanlar da on-lardan kurtulmanın yollarını ararlar.

Cepheden trenle Ankara’ya taşınan yaralılar halkta büyük moral bozukluğuna yol açar. Halkın morali iyice bozulur. Şehirde de huzursuzluklar hissedilmeye başlar. 22 Temmuz 1921’de Atatürk İsmet Paşa’dan muhafız taburunu ve 3.

(11)

Sü-GG 307

Her yer cephane, süngü, kılıç üreten küçük atölyelere dön-müştü. Ankara’nın demircileri, sobacıları gece gündüz çalışa-rak şaheserler yaratıyorlardı.

Bu arada panik içinde olan biraz da imkânı olan aileler Kay-seri yolunu çoktan tutmuşlardı. Ankara acılar şehri olmuştu. Her gün cepheden sayısız cenaze trenle Ankara garına ge-liyor, tren boşalınca da 10-15 günlük silah eğitimi görmüş gençler trene yerleştirilip cepheye gönderiliyordu. Gençler vatan için ölmeye gittiklerini çok iyi biliyorlardı.

Yunan ordusu 12 bin kişilik tümenini Mangal Dağı’na yönlen-dirir. Bu dağın korunması için meclis muhafız taburu ileriye sürülür. Aniden ortaya çıkan fırtınayı takiben başlayan yağmur her şeyi alt üst eder. Türk siperlerini su basar geceyi ordumuz zor şartlar altında alanda geçirir. Yunan ordusu siperlere girin-ce ordumuz geri çekilir. Böylegirin-ce Mangal Dağı ve Türbe Tepe terk edilir. Bunun üzerine İsmet Paşa yeni bir harekât planı hazırlar. 37. Alay sancağını açan Binbaşı Osman birliğini saldı-rıya geçirir ve Türbe Tepe’yi geri alır (25 Ağustos).

• 7 Ağustos 1921 Yunanlılar Sandıklı’yı işgal eder. • 13 Ağustos 1921 Yunanlılar Sakarya ötesindeki Türk

mevzilerine doğru harekâta geçer.

• 15 Ağustos 1921 Yunan ordusu Sivrihisar’ı işgal eder. Yu-nan Kralı Konstantin ordularına “Ankara’ya” emrini verir. • 15 Ağustos 1921 Atatürk cephedeki teftişleri esnasında

ata binerken atın ürkmesi üzerine düşer. Ankara’ya gider kaburga kırığı saptanır, ama O 17 Ağustos’ta hemen cep-heye döner.

• 20 Ağustos 1921 Yunanlılar Bolvadin’e, 21’inde de Çay’a girerler.

• 23 Ağustos 1921 Yunan ordusu taarruza geçer Sakarya Meydan Savaşı başlar.

Ankara; Kütahya ve Eskişehir’den gelen göçmen ailelerle dolup taşmıştır. Düşmanın ilerleyişinden korkan insanların çoğu da yoluna devam ederek, İç Anadolu’ya yayılmaktadır. Ankara halkı da hem huzursuz hem de büyük acı içindeydi.

(12)

• 26 Ağustos 1921 her yönden güçlü olan Yunan Ordusu tüm imkânlarıyla saldırıyordu. Silah cephane, top, maki-neli vs. yönünden daha güçlü olan düşman gece gündüz taarruz ediyordu. Bizim ordumuz ise kötü hava şartları nedeniyle de gerçekten meydanda kalmıştı. Zor anlar ya-şanmaktaydı. Asker yalınayak savaşmaktaydı. Ordu geri çekilmek zorunda kaldı. Ordunun da morali bozulmuştu, komutanların da. Büyük komutan bozgunu önlemek ve savaşın her türlü hal ve şartta devam etmesinin kaçınıl-maz olduğunu ortaya koymak için yeni bir emir yayınladı. “Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O sa-tıh bütün vatandır”.

Atatürk 26-27 Ağustos 1921’de cepheyi dolaşır ve durum değerlendirmesi yapar. Oldukça endişelidir. Milli Savunma Bakanı Refet Paşa’ya telgraf çekerek endişelerini paylaşır. Sa-vaşın Ankara’ya kadar uzanabileceğini bu nedenle meclisin, bakanlar kurulunun Ankara’dan ayrılmasının uygun olacağını bildirir. İki günde Kayseri’ye ulaşılabileceğini ifade etmiştir. • 27 Ağustos 1921 Türk ordusu düşmana yarma harekâtı

yapıp ilerleme fırsatı vermemiştir. Bu kez de Atatürk Refet Paşa’ya yeni bir emre kadar Kayseri’ye nakil harekâtının beklemeye almasını bildirir.

• 27-28-29 Ağustosta düşman saldırıya devam etse de bir türlü Polatlı’ya ulaşamaz. Türk Süvarileri gerilerine saldı-rarak onlara zayiat verdirmektedir. Yunan ordusu Polat-lı’ya iyice yaklaştığından top sesleri Ankara’dan duyulur hale gelmiştir.

• 31 Ağustos 1921 Dua Tepe düşer.

• 3 Eylül 1921 Çal Dağı düşer. Ankara’nın kapısı düş-müştür. Ankara artık 60 km mesafededir. Komutanlarda umutsuzluk görülür. Atatürk te Ankara’nın boşaltılması için çalışma yapılmasını Orbay’a bildirir.

• 5 Eylül 1921 Yunan saldırıları püskürtülür. Atatürk o güne dek yalnız savunma yaptırırken birliklere kaybedi-len siperlerin kazanılması için saldırılmasını da emreder. Her iki tarafta da cephelerde bir sessizlik görülür. Birliklerine çeki düzen verirler. Atatürk cephede son gözden geçirmeler-de orduya yeni bir düzen vererek var gücüyle bir taarruzu ka-fasından geçirir. Birlikleri teftiş ederken Kazım Özalp Atatürk’e bir öneride bulunur. Özalp yaşanan sıkıntıların askere yeterin-ce eğitim verileyeterin-cek zaman olmadığından, 10-15 günlük eğitim-le geeğitim-len askerin silahın mekanizmalarına hâkim olmadığını, silahı ateşlemeden çoğunun yaşamını yitirdiğini bu nedenle

(13)

GG 309

• 19 Eylül 1921 Atatürk’e gazi ve mareşal ünvanı verilir. • 26 Eylül 1921 Yunan Kralı Konstantin Atina’ya dönmek

için Bursa’dan ayrılır.

• Bir yıl sonra 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz 9 Eylül 1922 Türk Ordusu İzmir’dedir.

• 11 Ekim 1922 Mudanya Sözleşmesi

• 30 Kasım 1922 Trakya’nın boşaltılması (Karaağaç 15 Ey-lül 1923’de teslim edildi).

Neden kurtuluşa katılmadılar? Neden kuruluşa karşı geldiler? Neden ayaklandılar? Neden bu kin ve nefret hala devam ediyor? Öğrenmek İstiyoruz.

- Askere çağrıldığı halde gelmeyerek kaçanlar - Asker toplama merkezlerine giderken yolda kaçanlar - Toplanma merkezinden kaçanlar

- Askeri eğitim süresinde kaçanlar - Savaşta cepheden kaçanlar

Bunlar zaman içinde Cumhuriyet’e, orduya karşı nefret-kin üretip yaymaya mı başladılar? Ayrıca kurtuluş sürecindeki is-subayların ön hatta yerleştirilmesinin uygun olacağını ifade

eder. Taarruzu subaylar başlatacak ve devam edeceklerdir. As-kerlerin de siperleri geçenlere süngüyle saldıracağını söyler. Atatürk’ün Özalp’e güveni tamdır. Yeni geliştirilen stratejiyle 10 Eylül sabahı Türk birlikleri ilk kez genel taarruza geçer. Öy-leye doğru Dua Tepe geri alınır ve Dua Tepe’ye Türk Bayrağı dikilir. Atatürk çok sevinir. Ankara’nın boşaltılmasını durdu-rur. Rauf Orbay’a telefonla bilgi verir.

Saldırı üzerine Yunanlılar geri çekilmeye başlar. 11 Eylül günü de Türk Ordusu tüm cephe boyunca saldırıya devam eder. Yunan ordusu da hızla geri çekilir. Böylece 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Savaşı Türk Ordusunun zaferi ile so-nuçlanır (23 Ağustos 1921-12 Eylül 1921). Dünyanın en uzun süren meydan savaşında 1389 subay 5436 er şehit olmuştur. Subay ölümünün yüksek oranda olması subayların ön hatta savaşmalarıdır.

Bozguna uğrayan Yunan ordusu Eskişehir, Afyon, Kütahya hattına geri çekilir.

• Sakarya Savaşı’ndan sonra Rusya-SSCB-Azerbaycan, Bu-hara Cumhuriyetleri Ankara’da elçilik açar. Rusya BuBu-hara emirinin servetinden Ankara’ya yardıma devam eder.

(14)

kurtardığı için mi suçlanmaktadır? Evet, geçmişimizle yüzleş-meye mecburuz, yoksa hem suçlu hem de güçlüyü oynaya-rak kendimizi aldatmaya devam edeceğiz. Kimdir bu kaçak-lar, kaçkınlar? Öğrenelim ki kendimize çeki düzen verme şansını yakalayalım. Tüm dünyada olduğu gibi vatandaş ta, devlet te geçmişiyle yüzleşerek barışta buluşmalıdır. Zaman barışta buluşma zamanıdır. Türkiye Cumhuriyetinin varoluşu Dünya tarihinin inanılmaz bir öğretisidir. Cumhuriyete karşı tavır sadece bir hastalıktır.

yanlara katılanlar savaş sonrası da başkaldırıyı sürdürmekte midirler? Kuruluş süresinde yükümlülüklerini yerine getir-meyenlere verilen cezalar da düşmanlık duygularını körük-lemişlerdir. Özellikle kaçakların zaman içinde büyüttükleri kin ve nefret Cumhuriyet’i tehdit eder hale gelmiştir. Cum-huriyet ve orduya karşı gelişen saygısızlığın altında yatan faktörlerin ortaya konması için devlet bir çalışma yapmak zorundadır. Millet şehitlerle, gazilerle ve kendileriyle yüzleş-mek durumundadır. Ordumuz, şehitlerimiz ülkeyi işgalden

hurbaşkanı olur. Osmanlı’da eğitim görüp gelenlerin önderli-ğinde oluşan Ceditci’lerden oluşan Sovyet yanlısı yeni Cum-huriyetçiler öncelikle Anadolu’daki Kurtuluş Savaşı’na maddi destek vermek isterler. Çünkü Emir Âlim Han hazinesine el sürmeden, yeni bir ordu oluşturmak için Buhara’dan sürat-le ayrılmış ve Afganistan’a gitmiştir. Bu hazine o dönemdeki en büyük hazinelerdendi. Osman Kocaoğlu başkanlığındaki heyet Lenin’le görüşerek Türkiye’ye 100 milyon altın yardım yapılmasına karar verdiklerini bildirirler. Buhara’dan Mosko-va’ya 100.000.000 altın gönderilse de bunun 11.000.000’nu-nun Türkiye’ye ulaştırıldığı görülür (Eylül 1920-Mayıs 1922). Enver Paşa 16 Ekim 1921’de Buhara’ya gelir ve 8 Kasım’da Bu-hara’dan ayrılır. Buhara Cumhuriyeti Başkanı Rusların niyeti-ni anlayınca Enver Paşa’nın ordusuna katılır. Osman Hoca’nın yerine Buhara Cumhuriyeti başına Feyzullah Hoca getirilir. Enver Paşa 21 Temmuz 1922’de, Afganistan Kralı Amanullah Han’ın yardım etmeyeceğini anlar. Emir Âlim Han, Enver Pa-şa’ya Nisan 1922’de tüm yetkilerini verir. Ordunun başına geçmesine izin verir. Enver Paşa 4 Ağustos 1922’de Fergane eyaletinde Cevan vilayetinin Çegan bölgesinde şehit olur. Emir Âlim Han 1944 yılına kadar ülkesini kurtarmak için ordu kurmaya gittiği Afganistan’da Rusya’nın isteği doğrultusunda gözaltında tutulur. 29 Nisan 1944’de 63 yaşında acılar içinde ölür.

Emir Âlim Han’ın Buhara’da esir kalan 3 oğlu Afganistan’daki babalarının yanına gönderilmez. Han 1935 yılına kadar bu ço-cuklardan hiç haber alamaz. Bu konuda Âlim Han’ın çabaları sonuç vermez. Sıdıka Ana, Âlim Han’ın ölümünden sonra Af-gan Kralı Zahir Şah’tan oğlu Şah Murat’ı görmek için yardım ister. O da elinden geleni yapar ama ne olduysa Ruslar vizeden önce Rusya’da salgın var aşı yapacağız derler ve Sıdıka anayı Buhara Hanlığı Batı Türkistan topraklarında varlığını

sürdür-müştür (Batı Türkistan; bugünkü Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan’ın tamamı ile Kazakistan’ın büyük bir bölümü ve Afganistan’ın bir kısmını kapsamaktadır. Doğu Türkistan, Türkistan’ın bir parçasıdır. Türkistan, batıda Ha-zar Denizi’nden, doğuda Altay Dağları’na; güneyde Horasan, Karakurum Dağları’ndan, kuzeyde Ural Dağları ile Sibirya’ya kadar uzanmaktadır. Doğu Türkistan; Türkistan’ın doğusun-da ve Asya kıtasının tam ortasındoğusun-da bulunmaktadır. Güneyde Pakistan, Hindistan, Keşmir ve Tibet, güneybatı ve batıda Af-ganistan ve Batı Türkistan, kuzeyde Sibirya ve nihayet doğu ve kuzeydoğuda Çin ve Moğolistan ile sınırdır. Günümüzde Doğu Türkistan Sincan-Uygur özerk bölgesi olarak Çin top-rakları içerisinde bulunmaktadır). Buhara Hanlığı 1747-1920 arasında Manghitler tarafından yönetilmiştir. Rusya 1873’den 1918’e kadar Buhara Hanlığı’nın bağımsızlığını tanısa da Han-lık Rusya’ya bağımlı kalmıştır. Muhammed Âlim Han (son Buhara Emir’i 1881-1944) 1911-1920 yılları arasında iktidarda kalmıştır. 1917 Ekim Devrimi’ni fırsat bilen Emir Âlim Han Buhara Cumhuriyeti’ni ilan eder. Ruslar Buhara’ya saldırırlar fakat işgal edemediklerinden bağımsızlığını kabul ederler. Emir Âlim Han Rusya’da eğitim görmüş dünyadaki yeni ge-lişimlerin farkında idi. Türkiye’ye gönderdiği öğrenciler Buhara’ya dönünce dinci ağırlıklı olsa da yönetimde yeni-lenmeden yana idiler. Eğitim için Rusya’ya gönderdikleri de ülkeye dönünce sol devrimden yana tavır koymaya başlarlar. Bir taraftan din elden gidiyor diyenleri diğer taraftan da tek-nolojide geriyiz, çağa uyamıyoruz diyenleri Rusya kullanarak, Emir Muhammed Âlim Han’a karşı ayaklanmalar tezgâhladı. 2 Eylül 1920’de Kızılordu Buhara’yı ele geçirdi. 6 Ekim 1920’de de Buhara Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Osman Hoca

(15)

GG 311

tan, Arabistan, Hollanda’da da yaşayan hanedan mensupları vardır. Emir Âlim Han aydın, geleceği görebilen bir insandı. Fakat koşulları nedeniyle başarısızlığa uğramıştır. Kendinin de ifade ettiği gibi Ruslar cahil halkını aldatmıştır. Din elden gidi-yor, dininize sahip çıkın diyen Ruslar hacıları, hocaları, med-reseleri ayağa kaldırmıştır. Sonuçta halk birbirine düşmüş, bir-birine destek vermedikleri için de büyük felakette yüzbinlerce insanları ölmüştür. 1991’de özgürlüğüne ulaşan Özbekistan bağımsız devlet olur. İslam Kerimov 1993’de Buhara’nın son Emirinin çocuklarına kapılarımız açıktır der ve davet eder. Türk yurtları Türklerin kanı ile yunmuş topraklardır. Onların çektiği acılar, döktükleri gözyaşları yetmemiştir. Türkistan’ın doğusunda hala topraklar gözyaşları ile sulanmaktadır. Acı-ların dinmesi için bilim ve akıl yolundan giderek aydınlığa çıkmamızın zamanıdır.

aşı yaptık diyerek zehirlerler. Rusların zehirlediği Sıdıka ana böylece oğlu Şah Murat’ı görmeden ölür. Ruslar Âlim Han’ın çocuklarını babaları aleyhine kullanmak isterler, tehdit ederek babalarının aleyhine yazı yazdırmaya çalışırlar. Fakat Ruslar ba-şarılı olamaz. Said Sultan Han’ı işkence ile öldürürler. Said Ab-durrahim Han da işkenceye dayanamaz kaçar fakat yakalanıp Buhara’da idam edilir. Şah Murat okur, Rus ordusuna general olur. Emekli olur 1986’da ölür. Ruslar Şah Murat’ı kullanmış-lardır. Bir kızı olduğu bilinmektedir.

Emir Âlim Han’ın Afganistan’da bulunduğu dönemde de ha-nedanlık büyümüştür. Âlim Han’ın çocukları ağırlıklı olarak ülkemizde ve Gaziantep’tedir. 1982’den bu yana birçok hane-dan mensubu ülkemize gelip yerleşmiştir. Türkistan bizim ne kadar vatanımızsa bu ülke de o kadar onların vatanıdır. Said Ömer Âlim Han Amerika’da yaşamaktadır. Almanya,

(16)

Afganis-9. http://tr.wikipedia.org/wiki/Trakya%27nın_İşgali 10. http://www.rumelihisaridernegi.com/content/view/88/61/ 11. http://tr.wikipedia.org/wiki/Kütahya-Eskişehir_Muharebeleri 12. http://tr.wikipedia.org/wiki/İzmir%27in_İşgali 13. http://tr.wikipedia.org/wiki/Sevr_antlaşması 14. http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-40/izmirden-usaka-yunan-hareka-ti-1919-1922 15. http://www.kurtulussavasi.gen.tr 16. http://www.eba.gov.tr/gorsel/bak/0d9b8198cd2f273614feb9378daa-9a3d50369ba89e078 17. http://commons.wikimedia.org/wiki/File:Greco-Turkish_War_Map. png

KAYNAKLAR

1. http://www.osmanli700.gen.tr/olaylar/trolaylar.html

2. Naci Yengin Anayurttan Anadolu’ya Buhara Emirliği Türkistan ve Enver Paşa, Bilge Oğuz-2010

3. http://tr.wikipedia.org/wiki/Türkistan

4. Abdülkerim Erdoğan. Tarih İçinde Polatlı. Polatlı Belediyesi Yayını, 2007;106-39. 5. http://www.isteataturk.com/haber/6541/kurtulus-savasi-kronoloji-si-1918-1923 6. http://www.osmanli700.gen.tr/olaylar/olays6.html 7. http://www.turkcebilgi.com/resim/türk_kurtuluş_savaşı/kurtulus-sa-vasi-kupur-19mayis01-487lo 8. http://www.turkcebilgi.com/resim/t%C3%BCrk_kurtulu%C5%9F_sa-va%C5%9F%C4%B1/kurtulus-savasi-kupur-19mayis02-585lo

Referanslar

Benzer Belgeler

Zira daha düne kadar imparatorluğun toptan savaş açtığı bir gurubun dini olan Hıristiyanlık Konstantin’in etkisiyle bu yüzyılın sonunda Theodosius

Edinilme dil veya daha yaygın adıyla yabancı dil öğrenmekteki insan ihtiyaçları, tıpkı ana dili gibi, insan-insan (konuşma) ve insan-varlık (öğrenme) haberleşmeleri

Konuşulan İstanbul Türkçesi'yle yazdığı şiir lerle Yahya Kemal Beyatlı, şiir dilinin zen­ ginleşmesini sağladı.. Modern TUrk şiirinin kurucusu sayılan Yahya Kemal

Dörtlük ve sekizlik nota değerlerinden oluşan bir oktav çıkıcı ve bir oktav inici majör gamın, orta tempoda “a” vokali ile legato bir biçimde, tek nefesle

Dolayısıyla bu ve bunun gibi üzerine çok farklı şekillerde konuşulan ve konunun temelini oluşturan müziğe bilimsel yaklaşım, sınırı olmayan, değişen toplum

Skrotal üretrostomi; travmatik üretral fistül olgusunda skrotal ablasyon ile, penis nekrozu ve TVT olgusunda ise eksternal genital organların tam amputasyonuyla birlikte

38 Konferanstan iki gün önce Yunanistan heyeti Başkanı Kalogeropoulos ve İngiltere Başbakanı Lloyd George arasında gerçekleşen görüşmede Lloyd George, Yunan

Kampanya bittikten sonra para yatıran, para yatırdıktan sonra or­ tak olmaktan vazgeçen ya da kooperatif yönetim kurulunca ortak­ lığa alınmayan isteklilerin yatırdığı