• Sonuç bulunamadı

Bir onursal doktora töreninden izlenimler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir onursal doktora töreninden izlenimler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

___________________ 19 EKİM 2002 CUMARTESİ

l l / f « - .

S l - L Ç - U f r

CIMAKTKSİ

YAZILARI

ATAOLBFHRAMOĞLU

B ir 'Onursal Doktora'

Töreninden İzlenimler...

On bin metrede uçuyorum. Bu tür yolculuklar­ da genellikle olduğu gibi, önümde yine bir gaze­ te yığını. Bizim magazin basınını ya bu tür yolcu­ luklarda, ya da gazeteye uğradığımda topluca gö­ rüyorum. İlk sayfalann başlıkları gece kulübü çıkı­ şında bacağından vurulan bir şarkıcıyla ya da ay­ nı nitelikte haberlerle ilgili. Dünkü “onursal dokto­ ra" töreninin haberi b irtek “Cumhuriyet"in ilk say­ fasında yer alıyor: “Ilhan Selçuk’a Fahri Dokto­ ra”. Başlığın üstünde Ilhan Selçuk’un ve İstanbul

Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğ-

lu’nun, her ikisi de akademik giysili, birlikte fo to ğ ­

rafları... Başkaca gazetelerin ilk sayfalarında da, iç sayfalarında da 16 Ekim Çarşamba günü İstan­ bul Üniversitesi Fen Fakültesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda gerçekleşen törene ilişkin tek satır yok. Demek ki bin kişilik salonu tık­ lım tıklım dolduran öğrenci ve bilim insanı toplu­ luğunu birleştiren coşku ve bilinç, ilk sayfa başlık­ larına çıkmak şurda dursun, bu ülkenin günde­ minde iki satırlık bir haber olacak kadar da önem taşımıyor... Gerçekten öyle mi?

★ ★ ★

Prof. Alemdaroğlu, Ilhan Selçuk’u sunum konuş­ masında ondan üç kez “bir büyüğümüz” nitele­

mesiyle söz etti... Hemen önümdeki sırada oturan Ilhan Selçuk’a bakıyorum, özlü konuşmayı dikkat­ le dinleyişinin dışında özel bir tepkisi yok. Az son­ ra “onursal dipioma"y\ almak için sahneye çıktı­

ğında salondan yükselen alkışlar karşısında da aynı dingin duruş... Sırtında “akademik cü p p e ”yle

kürsüden yaptığı konuşmasındaki ses tonu ve ilk sözler bir siyasal-kültürel konuşmanın başladığı­ nı düşündürürken sözcükler bir Nasreddin Hoca fıkrasının ilk cümleleri oluyor. Ama izleyici ilk izle­ niminde yanılmadığını hemen anlıyor... Bu son de­ rece ciddi, içerikli bir siyasal-kültürel konuşmadır... Kürsüdeki usta her bir sözcüğü tartarak, ölçerek, dengeleyerek, “aydınlanma” konulu “konferans”ını bir söz ve düşünce şölenine, alçakgönüllü fakat unutulmayacak bir derse dönüştürmeyi başarı­ yor... O zaman sayın rektörün konuşmasında Ilhan Selçuk’a ilişkin nitelemenin nasıl iyi düşünülmüş, damıtılmış, özümsenmiş, nasıl haklı bir değerlen­ dirme ürünü olduğu, sanırım o salonda bulunan herkesçe, bir kez daha ve apaçık görülmüş olu­ yor...

★ ★★

Ilhan Selçuk elli yıl önce Hukuk Fakültesi diplo­ ması aldığı üniversitenin bir salonunda “onursal dok­ tor" unvanıyla konuşmasını yaparken; “hayatın bütünselliği"r\den, “anların süreçlere ve zaman­ lara dönüşmesi”nden söz ederken, her zamanki alışkanlığıyla, duygularını sesinin titreşimlerine, yü­ zünün mimikleri ya da kollarının hareketine yan­ sıtmamayı başarıyor... Ama herkes bunun duygu dolu bir konuşma olduğunu ve elli yıl önce Nazizm­ den kaçıp Türkiye’ye gelen ünlü Alman hoca, m e­ deni hukuk profesörü Şvartz’a ilişkin anekdotun; onun bir ders sırasında ve beklenmedik bir anda öğrencilere “Bir zamanlar ben de sizlerglbi genç­ tim..." demiş olmasının, bugün Ilhan Selçuk’un

duygularını dile getirdiğini hemen anlıyor... Konuş­ madaki bir cümleyle “İnsan olmamızın özü aydın­ lanmanın sağladığı bilinçtir... ” Geride kalan yılla­

rın ister istemez yaşattığı bir burukluk duygusuna karşın “hayatın bütünselliği"n\ algılamak; yaşamı

ışık dolu bir akılla, aydınlanarak ve aydınlatarak sür­ dürmeyi başarmak da böyle bir bilincin sonucu ol­ malı...

★★★

Konuşmasında Ilhan Selçuk, “irticayı İstanbul Üni- versitesi’nin kapısından içeri sokmadıkları" için

üniversite yönetimine teşekkür borçlu olduğum u­ zu söylüyor... 14 Ocak 1863’te Çemberlitaş’ta Nu­ ri Efendi Konağı’nda eğitime başlayan 450 öğren­ cili Darülfünun’un 1933’te İstanbul Üniversitesi’ne dönüşerek bugünkü konumuna ulaşmasının, geç­ mişin birikimleriyle birlikte, Cumhuriyet’in ve A ta­

türk’ün eseri olduğunun altını çiziyor... 16 Ekim Çar­

şamba günü İstanbul Üniversitesi’ndeki doktora töreni, magazin medyamız, bu demektir ki ülke­ mizdeki basılı ve görsel medyanın hemen hemen tümü bakımından “haber" değeri taşımıyor olsa

da, üniversitenin tarihinde ve törene katılanların yüreklerinde unutulmayacak yerini alıyor...

ataol b@cumhuriyet.com.tr.

Faks: (0212)513 85 95

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sosyal Darwinizm’in Darwin, Spencer, Haeckel’in eserlerinde kavram olarak yer almadığını ifade eden Ertan’a göre ortada Darwin’in ismi bulunan ancak onun dışında

a- el-Beyan fi Ayâti’l-Kur’an: 7- Semayı yükseltti ve mizanı koydu ki, 8- Mizan-i adilde haddi tecavüz etmeyeler. 9-Adaletle tartın ve terazide noksan etmeyin.. Bir de

Buna benzer bir sıralama modellemesinin TBGTH için deniz trafiğinin karakteristik özelliklerine uygun güncellenerek Türk Boğazlarından geçiş yapacak olan deniz

Kapıkaya mezarları, yaklaşık 3.5 km kuzeybatıdaki Kale Tepe Höyüğü çevresinde bulunan kaya mezarlarıyla muhtemelen aynı dönemde ancak çok daha basit

Dairesi’nin mahkemelerin süre ret yönünden verdikleri kararlarına emsal gösterdikleri bu içtihada pek çok çabam ıza rağmen halen de ulaşabilmiş değiliz ama

Sait Faik’in Yüksekkaldırım adlı öyküsü, okuru İstanbul’un artık yitirilmiş başka bir özelli­ ğinden o zamanlar yararlana­ mayanların, paraları olmadığı

(Meselâ bina zirai ile kırk beş zira' miktarı u- zunluğu olan bir ipi on kat edersin ki her katı bina zira' ile dört buçuk zira' ola bir kata yine kelevvel bir çulbuk dersin

Binanın umumî konstrüksiyonu: Temel beton- arme sömel kontinü temel ve bodrum duvarları taş, döşemeler betonarme duvarlar tuğla çatı betonarme döşeme üzerine