• Sonuç bulunamadı

Basını eleştiren gazeteciler ve F. R. Atay örneği!..

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Basını eleştiren gazeteciler ve F. R. Atay örneği!.."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M İL L İY E T • 9

Basını eleştiren gazeteciler ve

F. R. Atay örneği!..

T

Ü R K gazetecileri, mesleklerindeki evrensel yarışa gecikmeli katıldıklarım sürekli his­ setmişler, buna, öfke ve üzüntü arası bir duygu ile tepki göstermişlerdir, ç

Cüneyt Arcayürek, anılarının 2. cildinde, 1952

yılında Ulus gazetesi adına izlediği Helsinki Olim- piyatlan’nı anlatırken, ilk defa bir teleks makine­ si gördüğünü söyler. Olimpiyat fotoğraflarım uçak­ la İstanbul’a gönderirken, “ Hürriyet” ise bunları Rom a üzerinden radyo-foto aracılığı ile kolayca yollamaktadır... Ve Arcayürek, 1952’nin 30 yıl ertesinde yazdığı kitabında, bu kez teknolojik ge­ ri kalmışlığa değil de, başka bir noktaya takıl­ maktadır:

“ Teleksler, tele-fotolar, basında öncülüğü bı­ rakmayan Hürriyet eliyle Türkiye’ye geldi.

“ Makineleşmede bızımızı alamadık, o denli ileri gittik ki, bugün B a lı’da kimi gazeteler yal­ nızca haftalık eklerini ofset baskılara yatınrken, biz gazetelerin tümünü, oldukça pahalı olan bu sisteme verdik.

“ Bir de olanağını bulup, A D A M ithal ede­ bilseydik!”

Basın mensupları arasında basına kızan, sa­ dece Arcayürek değildir... Kurtul Altuğ da, gele­ neklere uygun biçimde öfkesini, yazdığı kitapta seslendirir.

BASININ SORUMLULUĞU

Altuğ, “ 27 M ayıs’tan 12 M art’a” kitabında, 21 M a yıs 1963’teki Talât Aydemir’in darbe giri­ şimi olayının sorumluluğunu, bir ölçüde basına da

yükler ve şöyle der:

“ ...Asıl ve önemli faktör, hasının bir kısmı

21 M ayıs Oiaylan'na yaralı ortamı hazırlamıştır.

Babıali basınının o zamanki gün görmüşleri, ga­ zetelerinde daha 21 Mayıs'tan birkaç gün önce,

‘Çıkmayacak mı bu memleketi kurtaracak bir kol­ ağası?’ diye döktürüyorlardı. Hatta, daha ileri gi­

dip, 22 Şubat O laylan’ndan sonra Talât Ayde-

m ir’i sergüzeştçi ilan eden İsmet Paşa’ya şöyle

diyorlardı:

“ Talât Aydem ir’e sergüzeştçi diyenler, Ata­ türk’e de sergüzeştçi denmiş olduğunu unutu­

yorlar.

“ Aydemir’in mavi gözlerinde Mustafa Kemal’ in gözlerinin parıltısını gören bu kalem erbabı, en sonunda zavallı Aydemir’in başı ile oynadı.”

Basının aksaklıklarım yine basında arayan di­ ğer bir gazeteci Nimet A r a k da, “Tek Af-Tek

M ızrak” adlı anılarının 2. cildinde, 1948’e döne­

rek öfkesini döker:

BAŞYAZAR VE DIŞİŞLERİ BAKANI

“ 47 mi, 48 mi yıllanndaydık, bilemiyorum. Birisinden biri işte. Dışişleri Bakam Necmettin Sa- dak'ın eşi İlhan Sadak, görkemli bir balo veri­ yordu... O suarelerde büyük gazeteciler de bulunuyordu: Falih Rıfkı Atay, Necmettin Sadak, sonradan Müm taz Faik Fenik... Tanınmış yazar­ lar, müthiş revaçtaydı: İktidarın ve zengin-cahil takımının indinde...

“ ...Balonun sahibi Necmettin Sadak, hem A k- şam’ın sahiplerindendi, hem başyazardı, hem de Dışişleri Bakam olacaktı sonradan. O zaman, okuma-yazma az olduğu için, kalem oynatanla­ ra da ayrıca saygı beslenirdi, nasıl oynatsalar. Nec­ mettin Sadak o kadar tembeldi ki, başmakalelerini bazen Dışişleri Bakanlığı'nın genç kâtiplerinden Mahmut Dikerdem’e yazdırırdı. Evet, o Mahmut

Dikerdem!

“ Ö z özüme soruyorum. Bu adamların adları niçin bu kadar ün saldı?

“ Okuyun yazüarını. ‘Yaz... Şunu yaz, bunu yazma’ diye emredilmiş ve yazmışlar. Kötü yaz­ mışlar üstelik. Ne ekonomi alanında, ne sosyal alanda ciddi bilgileri varmış. Gazete koleksiyon­ larını karıştırmanızı öneririm.

" Ü n salmalarında birçok faktör vardır.

Sa-Falih Rıfkı Atay, yaşadığı dönemde ken­

di meslektaşlarını eleştirmekten geri dur­

mayan bir gazeteciydi.

vaş patlayınca, Necmettin Sadak, Falih Rıfkı gi­ bileri, kendilerini bu toprağın adamı hissettiler... Bir muhalefet başlattılar, yozlaşmış Osmaplı İmparatorluğu’na karşı; ilk önce uslu bir muha­ lefet, sonraları hızlanan.

“ Efsanelerini kim sürdürdü? Anadolu değil. Gene o yoz senelerin imparatorluğunun mensup­ lan...”

FALİH R IFKİ’N IN KAVGASI

Bu gazeteci arkadaşlanmızın, kendi meslekle­ rine dönük özeleştiri niteliğindeki değerlendirme­ lerine konu olan bir gazeteci de Falih Rıfkı A ta y ’dır... Ne var ki Falih Rıfkı da, yaşadığı dö­ nemlerde kendi meslek arkadaşlarını daha da sert üslup içinde eleştirmekten kendini alamamıştır.

“Kski Saat” kitabından aktararak, Falih Rıf- kı A t a y 'in 1931’de yazdığı bir makalesini, birlik­

te okuyalım... Yazının başlığı: “ Alçaklık” ;

“ Hiç şüphe etmeyiniz... Bütün bu muhalif gazeteciler, hepsi, bir kelime ile alçaktırlar. Bal­ kanlardan, Amerika'nın öbür ucuna kadar, böyle mahluklar, casus ve baba katili gibi en iğrenç mücrimlerle bir sıraya konur ve şahsi hürriyetle­ ri bile kendi ellerine teslim edilmez. Biz ise, ga­ zele denilen müesseseyi teslim etmişiz.

"B u gü n iki cephe tekrar kurulmuştur: Ku-

vayı İnzibatiye cephesi ve Kuvayı Milliye cephe­

si! Damat Ferit ve Süleyman Şefik zamanındaki İstanbul gazetelerini açınız: Kurtuluş kavgasının kumandan ve şeflerine nasıl hücum ediliyorsa, hangi mantık, hangi duygu ve hangi hesapla hü­ cum ediliyorsa, aynı mantık, aynı duygu ve aynı hesabın tekrar edilmiş olacağım göreceksiniz.

“ Hepsini, hepsini görüyoruz. Sinsi resimli ya­ zıların içini, satırların altını ve alçak ruhlarınızı, tâ sonuna kadar, hepsini görüyoruz. Bırakınız, biraz daha sövsünler, şahlansınlar, tâ ki haikın hiçbir tabakasında çirkin ve iğrenç ve galiz ma­ hiyetleri hakkında, hiçbir şüphe ve tereddüt kalmasın.

“ Yoksa, hürriyetin, sokak köpekleri tarafın­ dan kemirilmek için kaldırım üstüne atılmış bir kemik parçası olmadığını herkes bilir.”

Heyecanlarını dizginleyemedikleri bir siyasi kav­ gayı bu yüzyılın başından beri sürdüren politikacı- gazeteciler, T ü rk basınına çok uzun süre yön ver­ miştir. Bu geleneği, günümüzde sürdürmek, çağ­ dışı bir çabadan öteye gidebilir m i?

Kavga, küfür, sertlik... Bir dönemin gazeteci­ si ve gazete yazan için, bunlar bir birikimin işa­ retiydi. Günümüzde bu geleneği yaşatmak, acaba mümkün müdür ve mesleğe katkısı ne olabilir?

Referanslar

Benzer Belgeler

TGS yaptığı yazılı açıklamada, Turkuvaz işletmesine ait İzmir (Sabah ve Yeni Asır), Adana, Antalya, Diyarbakır, Bursa ve Trabzon iş yerlerinde, 3 Temmuzda grev

edilenden çok daha k›sa sürede kristal içindeki yerlerinden kopararak, malzemeyi bu amaç için elveriflsiz hale getiriyor. Cambridge Üniversitesi (‹ngiltere) ve Pacific

Ton- sil aspiratlarında üreyen patojenler tonsil merkez kültürlerinde üreyen patojenlerle vakaların %88’inde (24/27) benzerlik gös- termektedir.S.aureus her üç kültürde de

Yapraklıya göre parasalcı yaklaşım doğrultusunda para politikalarının uygulanması dış ticaret açısından en anlamlı çözümü vermekte, dış ticaret açığını

Her meslekte ve hayatın her sahasında vazife almış veya işe hazır­ lanmış her türk, gaye olarak, milleti içinde teşekkül edecek kudret ve muvaffakiyetini

1) Değerden arınmış araştırma önermesi, araştırma nesnelerine karşı tarafsızlık ve kayıt- sızlık ilkesi yerine, araştırma nesneleri ile kısmen yan tutan,

Birsen DURMAZ, İstanbul, Türkiye Devrim DÜNDAR, Kocaeli, Türkiye Aynur ENGİN, Sivas, Türkiye Ayşe ERBAY, Yozgat, Türkiye Nurettin ERBEN, Eskişehir, Türkiye Haluk ERDOĞAN,

Hüseyin 1940 yılında Eğitim Bakanlı­ ğında kültür genel müdürü, iki sene son­ ra da teknik müşavir oldu.. 1943 yılında istediğini