• Sonuç bulunamadı

Bir destan rüzgarı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir destan rüzgarı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bir destan rüzgârı

Sel Yayıncılık Temel Taşlar dizisinde Sabahattin Ali, Münir Nurettin Selçuk ve Haldun Taner’in

fotoğraflarla yaşamöykülerinin anlatıldığı “Filiz Hiç Üzülmesin”, “Bir Tatlı Huzur” ve “Canlar

Ölesi DeğiF’den sonra bir kitap daha yayımladı: Bir Destan Rüzgârı. Yaşar Kemal’in

yaşamöyküsünün anlatıldığı kitabı Alpay Kabacalı hazırlamış.

ÇETİN YİĞENOĞLU

O

na ancak böyle bir isim yakı­şır. Çünkü o, esintisinin gücü­ nü Anadolu’nun binlerce yıl­ lık kültür birikiminin damıtıldığı des­ tanlardan alan bir rüzgâr... Adana’nın Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyün­ den saraylarla devlet başkanlarıyla dostluklara, dünyanın birçok yerinden alman sayısız edebiyat ödüllerine uza­ nan yaşam öyküsünde o, kimine göre bir yazın devi, kimine göre çağdaş Homeros’tur.

Ü nlü Fransız eleştirm eni Jean D ’O rm esson, P a ris ’te düzenlenen Uluslararası Del Duca Ödülü törenin­ de boşuna şöyle konuşmamıştır:

“.... Güçlü silüetinizi görmek, çınla­ malı adınızı söylemek, bir destan rüz­ gârının kapı ve pencereleri kırıp bu uygar salon üzerinde bir fırtına gibi esmeye koyulması için yeter de artar bile, işte altın yaldızlı iskemleler, pas­ talar, rozetler, ünler, olduğumuz ya da olur göründüğümüz her şey Anadolu bozkırlarından gelen tüm soluklarla silinip gitti... Siz bir yüce romancı, çok büyük bir şairsiniz. Bizleri Ana­ dolu’nun neredeyse tarih öncesi ve her zaman destansal topraklarına gö­ türdünüz.”

Bir Destan Rüzgârı, lüks kâğıda bas­ kül, kuşe kapaklı 20x24 ebadında, ele alındığında ilkin albüm izlenimi veri­ yor. 166 sayfalık kitapta küçüklü, bü­ yüklü 115 fotoğraf yer alıyor. “Dönüm N oktası: N isan-M ayıs 1951”, “Van’dan H em ite’ye Büyük Yolcu­ luk”, “O Çukurova Yılları ki...”,

“în-"Bir Destan Rüzgârı" özetibir albüm sade­ ce. Ama güzel bir albüm. Dileriz Yaşar Ke­ mal bir gün kendi destanını kaleme alır.

ce M em ed’in B ab ası”, “Coşkulu Yıllar, Buna­ lımlı Y ıllar...” ve “Söz Büyücüsü” başlıkları al­ tında altı bölüm bulunu­ yor.

Alpay Kabacalı Usta, çok yalın biçimde kaleme almış bu “Söz Büyücü­ s ü n ü n yaşam öyküsü özetini... Aile köklerine

dek irdelenen yaşamının Çukurova’da çiftliklerde ırgatlıkta, fabrikalarda ka­ tiplikte, adliye yakınında arzuhalcilik­ te, hapishanelerde, Sarayburnu’nda balıkçılıkta, soğuk geceleri parklarda geçen çileli bölümü Kemal Sadık Göğ­ celi adında anılaştığını anlatıyor.Sonra, büyük başarılara giden yoldaki kilo­ metre taşları, Arif ve Abidin Dino kar­ deşler, Nadir Nadi ve Azra Erhat gibi değerlerle kurulan, sağlam, köklü, unutulmaz dostluklar, eşi Thilda, eski Fransa Devlet Başkanı Mitterand ile tanışmalar, Kemal Sadık Göğceli adı­ nın değişmesi ve dünya edebiyatına bi­ rer armağan gibi sunulan, artık “dünya klasiklerinden” sayılan büyük eserleri aynı yalınlıkta birer fırça darbesiyle anlatılıp sunuluveriyor.

Hapisane anıları

Kitap, bir hapishane anısıyla başla­ yıp bir hapishane anısıyla sona erdiril­ miş. Yaşamının dönüm noktalarından biri sayılması gereken, benim de çok iyi bildiğim Kozan hapishanesi kitapta şöyle betimleniyor:

“...Böyle bir hapishane, belki dün­ yanın hiçbir yerinde yoktu. Kozan’ın kayalıkları arasında yapılmış yüksek surlu bir dam, basık mı basık. Kırk,

kırkbeş derece yaz sıca­ ğında cehennem gibi...”

O hapishanenin içi tu­ tuklu ve hüküm lülere cehennem gibi gelirken duvarlarının dışı ise ara­ larında benim de bulun­ duğum bir grup çocuk için cennetti... Saklam­ baç, arasıkesti, uzune­ şek, misket oynadığımız, topaç çevirdiğimiz, bir ışıklı dünyada çığlık çığlığa geçen çocukluğumun en renkli fotoğrafları o hapishanenin ya- nıbaşındaki zeytin ağaçlarının altında girmişti gönül albümüme...

Kör Kemal

Asker ağabeylerden alınacak izinle birkaç basamak tahta merdiveni çıka­ rak nöbetçi kulübesinden kuyunun dibindeymişçesine görünen hapisha­ nenin o dar koridorunda gezen mah­ kûmlara bakmak, onlarla konuşmak oyunumuzun bir parçası gibiydi. O n­ ların çoğu “kötü insandı, eşkıyaydı!” Bazıları ise “kader kurbanı!” Jandar­ ma ağabeyler hapishanedekileri kötü­ ye örnek gösterir, onlar gibi olmama­ mız için öğüt verirlerdi.

Kulübeden baktığımda gördükle­ rimden biri de oymuş demek ki!.. O ’nu görmüş müydüm? O da beni kulübeden bakarken görmüş müydü?

Zaman zaman çığlıklar gelirdi ha- ishaneden. Aldırmamamızı isterdi üyükler; acımamamızı salık-verirler­ di. Çünkü onlar eşkıyaydılar, kötü in­ sanlardı yani...

O ’nun çığlığını da duymuş muy­ dum? O sabah, edebiyatsever yargıç tarafından salıverildiği sabah, bir müh reze askerin arasında bir grup mah­ kûmla elleri kelepçeli götürülürken falakadan şişmiş ayaklarına ayakkabı iydirildiği için anası üzülmesin diye üyük acı çekmesine karşın topalla­ madan yürürken görmüş müydüm onu? O da beni görmüş müydü, geçiş­ leri nedeniyle oyunumuza zorunlu ara vererek onları seyrederken...

Belki görmüştüm, dikkatimi de çek­ miş olabilirdi, ama onu tanım ıyor­ dum.

Yıllar sonra duydum yöredeki adını. Gazetecilik Yüksek O kulu’na girdi­ ğim yıldı. Büyükannem bir gün beni yanma çağırdı. “Oğlum gazeteci ola­ cakmışsın” dedi, “Git Kör Kemal’i gör, selamımı söyle. Sana yardımcı olur.”

Boş boş baktığımı anımsıyorum bü­ yükannemin gözlerine. Yanındakiler de tanımlayamadılar, bir türlü anlata­ madılar bana Kör Kemal’in kim oldu­ ğunu. Büyükannem yıllar sonra yine­ lediğinde “Kör Kemah’ın kim olduğu­ nu artık öğrenmiştim.

Büyükannem öldükten yıllar sonra tanıştım onunla. Artık ne Kör Ke­ mal’di, ne de Kemal Sadık Göğceli... O, dünyaca tanınmış Yaşar Kemal’di tanıdığımda....

Kendimi “Zeynep H atun’un toru­ nu” olarak tanıttığımda sevgi ve say­ gıyla andı Büyükannemi. “Kozan ha­ pishanesinde yatarken çok çepelimi yudu Zeynep H atu n ” dedi, “Onun Kadirli’de bir de kardeşi vardı Remzi Bey... Dostumdu. Onun da çok yardı­ mım gördüm, Böyle güçlü bir kişilik az tanıdım. 1930’ları düşünün...

To-roslar’da bir adam, kucağında mavzeri, başının altmda Marks’ın Kapital’i...”

Kendisi sormadığı için Kadriye Ha- nım ’dan (Eşi Remzi Bey, ince Me- med’e esin kaynağı olan eşkıya Safiye Memed’in anılarını Yaşar Kemal’e an­ latırken geceler boyu çay, kahve geti­ ren Kadriye Hanım’dan) söz edeme­ dim. Söz açılmayınca eşi hakkında ko­ nuşan bazı Kişilerin ona “Eşkıya Remzi Bey” demelerine alındığını, bu yüzden Kadriye H anım ’ın “Eşkıyadan bey, beyden eşkıya olmaz” dediğini de an­ latamadım. O çepelleri Zeynep Ha- tun’a götüren, her akşam sefertasıyla hapishaneye yemek taşıyan güleryüzlü, sevimli, hoş insanın babam olduğunu da söyleyemedim.

Bu kitap “Bir Destan Rüzgârı” için özetin de özeti, bir albüm sadece. Ama güzel bir albüm. Dilerim Yaşar Kemal bir gün kendi destanını kaleme alır da yaşamında bilmediğimiz daha nice öz­ gün ayrıntıları anlatır. ■

* Bir Destan Rüzgârı-Fotoğraflarla Yaşar Kemal’in Yaşam Öyküsü/ Alpay

Kabacalı/ Sel Yayıncılık/ İstanbul 1997

Ü

stün

A

kmen

B U K E Z , G E L E N E Ğ İ Y A D S I M A D A N O N U N E S K İ B İ Ç İ M L E R İ N İ Y E R İ N E G Ö R E D E Ğ İ Ş T İ R E R E K S O R G U L U Y O R

“SUÇSUZ

LÂLELER”

“ MİLLİYET YAYINLARF’NDAN ÇIKTI. B U “ Ö Y K Ü / A N L A T I ” K İ T A B I N D A E V R E N S E L L İ Ğ İ N , Y E R İ N İ P A R Ç A L A N M I Ş B İ R T O P L U M U N T E K İ L Ö Z N E L E R İ N E B I R A K T I Ğ I N A T A N I K O L A C A K S I N I Z . BÜTÜN KİTAPÇILARDA C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 3 6 6 T a h a Toros Arşivi * 0 0 1 5 1 9 8 1 5 0 0 6 * S A Y F A 8

Referanslar

Benzer Belgeler

med’in peygamber olmadan önce baz› arkadafllar›yla yer ald›¤› Hilfu’l-fudûl de¤erler e¤itimi.. ad› verilen örgütlenme de bu ba¤lamda önemli bir

Taylandlı bir delege kuş gribi mücadelesinin hattındaki yoksul ülkelere gerekli miktarda antiviral ilaç üretmesi için ilgili ilaç patentlerinin dikkate alınmamasına izin

Elinde altın küre (Kızılelma) tutan Osmanlı sultan portreleri bize gösteriyor ki Kızılelma, hükümdarlık alâmetidir.. Elinde Kızılelma

aytadı: Taksir Han'ım (Alpamış) atı özüb geldi deyib, Barçınnı 757. Kıyamatımız ahir, can da

Milli Folklor.. Moğol boyları ile karışarak yeni kavim- ler meydana getiren Türk Toplulukla-. rından Kırgız ve Kazak

Resul eydür: Gel yenime gir hamâm Bunda geldin uş işin oldı tamam Çün gögercin girdi (Resul) yenine Sen bak imdi Tanrı’nın takdirine Bin doğan gelürse virmeyem seni

Alpamış, kardeşi Kaldırgaç'ın ve at bakıcısı Kultay’ın yardımıyla iyi cins at olan Bayçıbar (Bayçalbır)'a binip hızla Kalmuk ülkesine doğru yola

Burası, Bizans döneminde manastır ve kiliseleriyle uhrevî ve ıssız iken Osmanlılar döneminde, 400 yıl boyunca görkemli saray yaşamına tanık olmuştur..