Yahya Kemal’le Sohbetler
YAZAN:
S ERHET
S A H İ
UYSAL
Y ah ya Kem al niçin
evlenemedi ?
BAŞLAMADAN ÖNCE
V
aktiyle. Yalıya Kemal'i şiirlerinden tanıyordum... Sohbetlerinin lezzeti ise herkesin dilinde idi. Faruk Nftflz: «Kanaatimce onun her sohbeti başka bir eserdir.» diyordu. Ataç ta bu hususta şun ları yazmıştı. «Ne hoştur onun konuşm ası! yalnız şiirin değil, ahbap, dost toplantılarındaki konuşmaların da ustasıdır.»Doğrusu ya merak eltniye başlamıştım Yahya Kemal'i ve sohbet lerini... Nihayet bir gtin kendimi ,1’arkotel'de, şâirin 365 numaralı o- dasında buldum. Orta büyüklükte bir yerdi burası... Gümme gardro- bun yanındaki bavulların üzerine kitaplar, pasta kutuları bir san’at- kâr derbederliği İle atılıvermiştl... Çok şişman olan şâir İse. Marma ra'ya. Boğaz’a Üsküdar'a ııâzır olan karyolasının ortasına oturmuştu. Önünde küçük bir masa vardı...
Kısa zamanda birbirimize ısınıverdik. Artık haftada üç defa Park- otel’e gitmeye başlamıştım. Zâten ziyaretlerine biraz ara versem, he men telefon edip, o arıyordu.
Yalnız kendi târih ve edebiyatımızın değil, aynı zamanda Fransız- lannkini de eşi emsali az rastlanacak bir vukufla biliyordu... Bunlar dan başka, daha o kadar ilgi çekici şeyler anlatıyordu kİ, karşısında not tutmamak için, kendimi güç raptediyordum. Müşterek dostlarımız sa Yahya Kemal'in, en çok sohbet sırasında not alınmasına sinirlendi ğini ve şimdiye kadar bu hakkı hiçbir ahbabına tanımadığını söylüyor lardı.... Nihayet bir gün dayanamayıp, bu arzumu kendisine açtım.... Her halde eşref saatine rastlamıştım ki gülümsiyerek:
— Ben. dedi, konuşurken not alınmasını sevmeni. Fakat siz iste diğiniz suali, çekinmeden sorabilir ve istediğiniz gibi not tutabilir siniz.... Hattâ sohbetlerimizden hoşunuza giden kısımları İlerde neş redebilirsiniz. Ama Herde.
Hayret ve merakla sordum: — Meselâ ııe zaman?
Yahya Kemal, bt'. sualime bir beyti ile cevap verdi:
— «A rtık demir almak günü gelmişse zamandan»»
«Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan» Zannederim zaman artık tamamiyle anlaşıldı?
Evvelâ aynı konuda söylediklerini bir sohbette toplamayı düşün düm. Fakat, Yalıya Kemal o günkü ruh hâline göre konuşup hüküm veren bir şâir olduğu için, yazılurda bâzı insicamsız taraflar meydana gelecekti. Hem de sohbetlerdeki çeşni bozulacaktı, Onun için her soh beti müstakil olarak ele aldım. Ve bilhassa şâiri «olduğu gibi» tanıt maya gayret ettim. Ne d. F.ckermann'ın «Goethe ile Konuşmalarında yaptığı gibi «Hayal Şehir» yaratıcısını göklere çıkardım, ne de Frcde- ric Soret’nin yine «Goethe ile Konuşmalarında olduğu gibi bir şâiri lüzumsuz haşiri cümlelerle küçültmeye teşebbüs ettim...
San’atı ve bilhassa şiir saıı'atını bir din gibi benimseyen ve dini bütün bir mümin gibi önırübnynnca yalnız onu düşünen Yahya Ke mal'in, bilinmeyen çeşitli cephelerini, hâtıralarını, duyulmamış hü kümlerini. hakkında çıkarılmış hâzı söylentilerin yanlışlığını bu seri İle belirtirsem, sohbetlerin neşrinden umduğum gaye meydana gel miş olacaktır.
1
Hoşlandığı bir kadın İçin yazdığı şiir — Bunca aşk şiirine
rağmen neden evlenmedi? — Parkotel’de nasıl kalıyor? — Yah
ya Kemal’in gelir kaynakları — İsmini değiştirmesinin
sebebi
— Neşretmek istediği şiir kitaplarının isimleri — Şâirin bir
kaprisi —
Y
alıya Kemal'in havi) ask şiiri vardır... Bunlardan, bir
kısmının maceralarını sı
rası geldikçe anlatırdı... Bilhassa
R ic a t şliriulnkl pek enteresandı. Şair bir gün Modada sabah yü
rüyüşüne çıkmış. Geniş bir pen cerenin önünden geçerken güzü, ipek sabahlığının yakası tüllerle süslü olan ve elindeki nftdıde<
2 . Eylül.1955
fincandan çay içen şahane bir ha nıma takılıyor... Yalıya Kemal bu manzara, daha doğrusu bu nefis tablo karşısında olduğu yere mıhlanıp kalıyor. Ve şiirinin ilk mısraı doğuyor: «Ç in i bir kâ sede- bir Çin çayı içmekteydi» (Y ıl: 1935) Dursa ayıp olacak; yürüyor... Aradan geçen yirmi yıl zarfında, bir kuyumcu gibi işli;,rerek bu şiirini bitiriyor, (tl ham kaynağını şiir bitince görse acaba tanıyabilecek m iydi?)
Muhakkak ki Yahya Kemal, vaktiyle hayli beğenilen» ve ara nan bir insandı. Acaba niçin ev
Yahya Kemal bir konuşma yaparken
lenmemişti? Bu ziyaretimde ev velâ dereden tepeden konuştuk tan sonra, ilk sualim:
— Neden evlenmediniz? Oldu. Şair, bir an düşünüp iç çektik ten sonra anlatmaya başladı:
— Ben evlenmeye taraftar bir inşamın. Ve bugün evlenmediği me çok pişmanım. Gençliğimde evlenmeyi hiç düşünmedim. ÇOn kü kayıt altına girmek istemiyor dum. Kırkımdan sonra evlenmek istedim; fakat istikrarlı bir ha yatım olm adığı için evleneme dim.
— Neden hayatınız istikrarlı de ğiidi?
— Zira memuriyetler ve aziller üst üste geldi. Bazan parasız kal dım. Sık sık maaşın? kesildi.
— şim di ne ile geçiniyorsu nuz?
— Tekaüt maaşım var. — Park otelde kalışınız hak kında türlü rivayetler, dolaşıyor. Kimisi otel masrafınızı hükûme tın verdiğini, kimisi de otel müs teeirinln sizden para almadığını söylüyor.
— Bu iki rivayet de yanlış. On beş senedir muntazam olarak, her hafta otel borcumu ödemişim d!r. İşto son makbuzum, diyerek, Yahya Kemal para cüzdanından blı- kâğıt çıkarıp bana uzattı... Baktım son haftanın hesap pus'-a sı idi. Ve yekûn 154 liraydı... Sormaktan kendimi alamadım:
—- Haftada 154 liraya yemek dahil mi?
— Hayır, bu yalnız yatak, kah valtı ve çamaşırlarımı yıkama masrafıdır. Ara sıra ziyaretime gelenler bir şeyler içerler. Bir de o.
— Üç ayda tekaüt maaşı ola rak ne alıyorsunuz?
— 1300 lira.
— O halde buraya 600 liradan fazla para verdiğinize göre başka bir geliriniz olmalı. Vaktiyle çok zengin olan ailenizden bir şey ler kaldı mı?
— Hayır, topu topu bir basma K u r’an kaldı. Onun» da kenarın da benim doğum tarihim kayıtlı dır.
— O halde?
— Yapı ve Kredi bankasından biraz paıa alıyorum. Ayda 300-400 lira kadar bir şey.
— Orada estetik müşaviriymiş siniz öyle mi?
— Hayır, ara sıra tercümeler yapıyorum. (Daha sonraki soh betlerim izde Yahya Kem alin baş ka gelir kaynaklarım da öğrene ceğiz.)
Bu sırada aklıma gelen diğer bir suali sordum:
— İsm iniz eskiden Agâhmış; sonradan değiştirmişsiniz. Neden buna lüzum gördünüz? Bu hu susta bazı rivayetler var.
— Vaktiyle bir gazetede yazı lar yazıyordum. Bir gün baş ma kale yazmam icap etti. Yahya Kemal diye imza attım ... Bunun üzerine ismim Yahya Kemal o- lup çıktı.
Mevzuu değiştirdim :
— Şiirlerinizi neşretmiye ka rar verdiğinizi duydum, k ita b ı nızın ismini ne koyacaksınız?
Hemen Yahya Kem al’in yüzü nü tatlı bir hava kapladı. Ve anlatmıya başladı :
— Eski tarz şiirlerimi «Eski Şiirin Rüzgâriyle», yeni dille yazdığım şiirleri «K en d i Gök Kubbem iz» adı altında toplıya- cağım. Ayrıca rubâilerlml de neş redeceğim.
— En uzun zamanda yazdığı nız şiiriniz?
— Açık Deniz. 1910 da
Brö-tanya'nın Roskof şehrinde bulu nurken bu şiiri duydum. 1925 de yazılışı bitince neşrettim. O zamana kadar bizim şiirim izde sonsuzluk rnévzuu işlenmemişti. Hugo ve Vigny sonsuzluğu en iyi terennüm ediyoi'laıt Bu Byron'da da var. Aynı şeyi Türkçede ya payım dedim. Fakat ortada ne dil var, ne nümûne... Bu ufku Byron açmış. O da eski Alman şâirlerinden almış. Ama bu mev zuu en çok Hugo işlemiş. Onun 200 den fazla deniz ve sonsuzlu ğa ait şiiri var. İçlerinde, en gü zeli de «L a nuit su<- l'Océan, Océano Nox’ dur.
— En kısa zamanda yazdığı nız şiir?
— Deniz.
— Ne kadar bir m üddette yaz dınız?
— B ir senede. (İlerid e şairin bir şiirini, bir gecede yazdığına öğreneceğiz.)
Sonra söz bastıracağı şiir ki taplarından açıldı :
— Akşam gazetesinde neşret tiğim şiirlerim in puntosunu be ğenirim. K âğıt olarak da, sarı ölgün» renk istiyorum, diye baş layıp uzun uzun bu husustaki tasavvurlarını anlattı. Ve ben de sevinçle dinledim.
Falcat bir müddet sonra, şâi rin yakın dostlarından» profesör H. Vehbi Eralp’ tan öğrendim kİ, Yahya Kemal seneler senesi bu projesinden bahseder, fakat işi bir türlü fiiliy a t sahasına dök- nıezmiş... Ne denir, aaıvatkâr kaprisi... Hem hangi gerçek san’- atkârda bu kadar kapris yoktur ki?...
(Arkası var)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi