• Sonuç bulunamadı

Nazım Hikmet ve uzaylılar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nazım Hikmet ve uzaylılar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

+

2 MAYIS 2004 PAZAR CUMHURİYET

• • • •

K Ü L T Ü R

kultur@cumhuriyet.com.tr

15

S u KULE CANBAZI

SUNAY A K IN

Nâzım Hikmet ve uzaylılar

âzım Hikmet, Bursa Ce-

zaevi’ndeki hücresinin penceresinden, onca yıl Ay’a bakarken neler düşündü, kim bilir?.. Bu sorunun yanıtını yalnız­ ca, 1949 yılının herhangi bir gece­ sinde, yazdığı şu şiiri okuyarak ve­ rebiliriz:

Ay doğdu içinde tavuşanıyla ben bir şey düşündüm yüreğimin

kanıyla terini sildi o şey ceketinin yeniyle o şey tepeden tırnağa süzdü beni bastı gaza aldı virajı

debriyajdayken ezip geçti aydan asfalta düşen

tavuşanu

Sanskrit efsanelerinde, Ay’da ya­ şayan ve bütün Dünya’daki soydaş­ larının kralı olan bir tavşamn varlı­ ğından söz edilir. Nâzım’ın, dört du­ var arasında yazdığı ‘Aydan Asfal­

ta Düşen Tavuşan’ adlı şiir, bu bil­

ginin dizelere yansımasından başka bir şey değildir... Ve ne gariptir ki, insanoğlunun Ay’a adım atmak için yaptığı ilk yolculukta, astronotların Houston Kontrol Merkezi’yle yap­ tığı konuşmalarda, söz dönüp dola­ şıp Ay’daki tavşana gelir!

çango ve Çinli tavşan

Nâzım Hikmet’in gözlerini Ay’a kapayışından altı yıl sonra, 20 Tem­ muz günü, Türkiye saatiyle saat

13.00’te, Ay çevresinde onuncu tu­ runu atan Apollo 11 uzay gemisin­ de astronotlar uyanmış, kahvaltıla­ rını yapmaktadır. Armstrong ve

Aldrin önlerindeki günün heyeca­

nından rahat uyuyamamış olsalar da, Collins deliksiz bir uyku çek­ miştir. O gün, yüzyıllardır sürege­ len özlem sona erecek, Ay yüzeyi­ ne ilk kez bir insanın ayak izi bıra­ kılacaktır.

Kahvaltıdan sonra gündelik ha­ berleri astronotlara ileten Houston Kontrol Merkezi, Bursa Ceza­ evi’nin taş duvarları arasında şiiri yazılan Ay’daki tavşanı anlatmaya başlar: “Eski bir masala göre,

dört bin yıldır, Çango adında çok güzel bir Çinli kız yaşarmış ora­ da. Kocasından ölümsüzlük ha­ pını çaldığı için Ay’a sürgün edil­ miş. Bir de arkadaşı varmış ya­ nında. Her zaman, tarçın ağacı­ nın gölgesinde arka ayakları üze­ rinde oturan Çinli bir tavşanmış bu.” Kontrol Merkezi’nin bir Çin

masalını anımsatması üzerine kar­ şılık olarak Collins’in sesi duyulur

Dünya’da: “Hiç merak etmeyin.

O tavşan kızı ne yapıp yapıp bu­ lacağız!”

Ay’a gidilmesinden yıllar sonra bile, yolculuğun gerçek olmadığı, böyle bir yolculuğun yapılamaya­ cağı Suudi Arabistan okullarında okutulurken Nâzım Hikmet, ‘daha

da ötelere’ gidileceğinin şiirini ya­

zar, 1959 yılında:

Aya gidilecek daha da ötelere,

teleskopların bile görmediği yere. Ama bizim dünyada ne zaman

kimse aç kalmayacak,

korkmayacak kimse kimseden, emretmeyecek kimse kimseye, yermeyecek kimse kimseyi,

umudunu çalmayacak kimse kimsenin? işte ben komünistim bu soruya

karşılık verdiğim için.

Nâzım Hikmet bu dizeleri 13 Ey­ lül 1959’da, Sovyetler Birliği’nin

‘Lunik 2’ adlı uzay gemisini fırlat­

masından birkaç gün önce, 26

Ağustos’ta yazar. Lunik 2, biraz sert olsa da, Ay yüzeyine inmeyi başaran ilk araçtır. Nâzım’ın şiire

‘Aya gidilecek’ dizesiyle başlama­

sı, uzay yolculukları konusunda gündemi ne denli yakından takip ettiğini gösterir. Şair, bu haşandan bir yıl önce, 1958 yılının 4 Ocak günü fırlatılan ‘Lunik l ’in yer çe­ kiminin etkisinden kurtulmayı ba­ şaran ilk roket olduğunu ve Ay’m 7500 kilometre yakınından geçerek Güneş sistemindeki yörüngesine oturduğunu da çok iyi bilmektedir. Ve Nâzım, 1959’un Aralık’mda,

‘daha da ötelere’ gidileceğinin

inancıyla şu dizeleri yazar:

Merih ’e giden kosmos gemisinde turistler yeryüzünde yazılmış şiirler

okuyacak. Her sözü beste beste, renk renk,

kat kat açarak en sırlı çekirdeğe ulaşabilecekler.

'Kosmosun Kardeşliği Adına’

İnsansız yapılan ilk denemelerde Sovyetler Birliği, Amerika Birle­

şik Devletleri’ne karşı ezici bir üs­ tünlük sağlar. Amerika’nın, o yıl­ lardaki çalışmaları Sovyetler’in ol­ dukça gerisindedir. 6 Aralık 1957’de, uzaya göndermek istedik­ leri ilk uydu milyonlarca televiz­ yon izleyicisinin gözü önünde, he­ nüz roket rampadayken yansa da, Amerika pes etmez. Bir yıl sonra, 17 Ağustos günü, Dünya’dan Ay’a ulaşmak amacıyla yapılan ilk araç olan ‘Able 1’ atıştan 77 saniye son­ ra yere çakılır. 11 Ekim’de ateşle­ nen ‘Pioneer 1 ’ ise Ay yolunun üç­ te birlik kısmına yaklaşmışken Dünya’mn çekiminden kurtulama- yıp parçalanır. 9 Kasım 195 8 ’de, Amerika’dan fırlatılan ‘Pioneer 2’ ve 6 Aralık’ta denenen ‘Pioneer 3’ün sonlan da diğerlerinden fark­ lı olmaz. Bütün bu başansız dene­ meleri yakından takip eden Nâzım, yıldızlardan birinde yaşadığına inandığı uzaylılarla ilk karşılaşa­ cak olanlann Sovyet kozmonotlar olduğuna emindir. Bu yüzden

‘Kosmosun Kardeşliği Adına’

adlı şiirinde Rusçada yoldaş anla­ mına gelen ‘Tovariş’ sözcüğüne yer verir:

Ve yıldızlardan birinde hangisinde bilmiyorum

yıldızlardan birinde konuşacak elçimiz hangi dilde bilmiyorum yıldızlardan birinde konuşacak

elçimiz onunla Tovariş diyecek

söze bu sözle başlayacak biliyorum

Nâzım Hikmet, bu şiirini 13 Ni­ san 1961 tarihinde Paris’te yazmış­ tır. Yani, uzaya gönderilen ilk insan olan Yuri Gagarin’in, Dünya’yı aracının penceresinden seyretme­ sinden bir gün sonra!.. Şairin ‘bili­

yorum’ diye kendinden son derece

emin bir ifade kullanmasının nede­ ni ‘Vostok 1’ adlı uzay aracının yaptığı başarılı yolculuktur.

‘Nâzım’ın enerjisi’

‘Kosmosun Kardeşliği Adına’

şiiri edebiyatımızda bir uzaylıya seslenen ilk dizelerdir. Belki, bu özelliğiyle dünya şiirinde de ilk ör­ nekler arasındadır.

Ne gariptir ki, Radi Fiş, ‘Nâ-

zım’ın Çilesi’ adlı kitabında şöy­

le tanımlar şairi: “ Uzun boylu,

güçlü kuvvetli, yakışıklı, etrafa nerede ise fiziki bir şekilde his­ sedilen ruhu enerji saçan bir in­ sandı. İcap etmiş olsa, başka dünyalarda yaşayan kimselere dünyamızın insanını en müspet şekilde temsil etmek için Nâ- zım ’dan daha iyi elçi buluna­ mazdı. Onunla ilişki kurmak bahtiyarlığına eren, enerji saha­ sına yaklaşabilen herkes, ondan harikulade bir kuvvet ve enerji alarak ayrılıyordu: Tasavvur olunan her şey mümkün görün­ meye başlıyordu ve onun men­ sup olduğu cinse mensup olmak­ la iftihar etmeye başlıyordu in­ san. Bu cinsin, bu ırkın adı ise ‘İNSANLIK’tı.”

Uzayda bizden başka canlılar var. Buna inanıyorum. Bizden de haber­ darlar. Yeryüzündeki bunca zulmü, baskıyı, paylaşım savaşlarını, sö­ mürüyü gördükleri için de uzak tu­ tuyorlar kendilerini. Hele, Ameri­ kan filmlerinde vahşi, cani, cana­ var, kötü ruhlu olarak yansıtıldıkla­ rını bildiklerinden tanışmaya hiç de niyetleri yok. Sevindirici olan

‘Kosmosun Kardeşliği Adına’ şi­

irini okumuş olmaları. Bu yüzden­ dir ki, içinde yaşadığımız gezege­ ne ‘Nâzım Hikmet’ adını vermiş­ lerdir!..

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Zihinsel yetersizliğe sahip olan öğrencilere fen bilimleri kavramlarının bilgisayar destekli öğretim yöntemi ile öğretimi öğrencilerin fen bilimleri

birlerini pencereden, kapıdan göre göre birbirlerine gönül verdikten son ra mektuplaşmağa girişmiş, bundan bir müddet sonra daha ötelere gittik leri halde

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal

Sabık serasker ve Tophanei âmire müşiri Ali Saip paşanın hafidi ve Sa­ di paşanın ikinci oğlu Osman bey, etrafa bambaşkalık, yepyenilik olsun diye

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking