f
¿¿/Vé
x
{ ¡íA’O & ^-,C > ( '
(X VÍ
/T T -
Zozobk'
OW£M/V
s//?
//yİ
r//?^4
A TATÜRK Ceyhanda....Bir Şaık seyahatinden Ankaraya dönü yor.. Kasabaya kadar gidetniyecek ve fazla kalamı-
yacak...
Ceyhanlılar O na istasyon binasında mütevazi bir çay sofrası hazırladılar..
Neşeliydi ...
«Peki, bir çayınızı içelitn> dedi.
istasyonnn iç ve dışı, O nu görmeğe gelen; ka-- din erkek, binlerce insanla doluydu.
Gelenler O nu ve O, gelenleri gördü.
Ozamanki adı Gazi idi; Münci idi ve halaskardı.. Fakat hepsinin üstünde olarak, <:Mustafa Kemal, diyor ve erkek çocuklarımız O ’nıın gibi olsun diye
adını «Mustafa Kemah koyuyorduk.
Mustafa Kemale yakın olan da. uzak olan da, Büyük Kurtarıcıyı mütemadiyen alkışlıyor, görülme miş tezahürat yapıyordu.
Çaylar içiliyor ve öteden beriden konuşuluyordu. Birden canhıraş bir erkek sesi :
— Paşam, Paşam!., diye feryat etti. Başlar ve gözler o tarafa çevrildi.
Ceyhanın yetmiş yaşındaki emekli Kör Tellâlı; beli iki büklüm, yüzü gözyaşı içinde ve elinde âmâ
asâsı ile holdeki kalabalığı yarmağa çalışıyordu. Mâni olmak istiyenler oldu galiba.
Atatürk bir işaretle onları menetti. — Paşa karşında, dediler.
İhtiyar âmâ, bastonunu koluna taktı, titrek elle- rile Paşanın omuzbaşiarını, kollarını ve dizlerini yok ladı.
Hıçkırıklar devam ediyordu.
Atatürk de bir evlât rıkkatile onun sırtını okşa dı ve sordu
— Bir isteğin mi var baba?
İhtiyar adam bir baba hüsranı ile ;
— Oğlum, dedi. Etrafındakiler ne bahtiyar in sanlar ki senin yüzünü görebiliyorlar. Halbuki ben bundan mahrumum. Senden bir dileğim var benim. Bunu yerine getirirsen ahrete de «bakar kora olarak, gitmem belk.il
— Dileğ ini söyle baba!
— Görmekten mahrum olduğum yüzünü öpmek istiyorum.
Y azan : Saiâhattin SEPİCİ
Her göz ıslanmıştı, her yüzde gözyaşı izleri be lirmişti.
Atatürk, ihtiyarın aksaçlı başına elini koydu, hafifçe eğdi ve yanağını yaklaştırarak :
— Buyur baba, öp!., dedi.
ihtiyar, milyonda birin eıemediği bu mazhariye tin heyecanı ile, içini çeke çeke paşasının yüzünü öperken,- Atatürk :
— Buradan da öp baba, dedi ve öteki yanağı nı çevirdi.
İhtiyar mesut; değneğine dayanmış, kalabalığı 'yarıp çıkmak isterken; çoğumuz onun sakin sakin oradan ayrılışına dalmışken, bir kısmımız da Büyük Atanın yaşarmaz bilinen gözlerinden, ihtiyarın du dak izlerine doğru iki damla gözyaşının kaydığını gördük.
O, Ölmedi
Y a z a n : A Y H A N A .
Anadolu bir kalb hilir.de «istiklâl:- diye şahla nıyor. Sınıf ve imtiyaz tanımıyan şuûrlu bir kitle, ses ve gönül berabeıliğile ilk millî korosunu sağır dünyaya dinletiyor.
Bir devir kapanıyor. Bir imparatorluğun temel len sökülüyordu.
Birinci cihan Harbinin külleri henüz soğumamış- ti. Yeryüzü yeni oluşlar isliyor. Ve yeryüzünün cennet köşesi Anadolu, yüzyıllardır bıınald ğı karan lıktan kurtulmak ve nura kavuşmak için öz evlâdla- rının kanını akıtıyordu. Anadolu toprakları ölüm den korkmıyanların asil kaıılarile ıslanıyor, kutsalla şıyordu.
Senelerce süren felâket ve korkunç günlerin üs tünden nihayet bir baş döğuyor. istiklâli ve hürri yeti sevenler, alnında «Cumhuriyet^ yazılı bu başın aydınlığında ısınıyor, hayat buluyorlar.
Şimdi bütün hürriyet yolcularının gözbebekle- rinde bu ebedî baş ve bu ebedî alın vardır O baş ki ebedî ruhtur. Ölmez.
13
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi