• Sonuç bulunamadı

Chronic Obstructive Pulmonary Disease and Depression

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Chronic Obstructive Pulmonary Disease and Depression"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET

Süregen ve hastanýn yaþam kalitesini olumsuz etkileyen kronik obstrüktif akciðer hastalýðý (KOAH) sýklýkla, baþta depresyon olmak üzere çeþitli psikiyatrik bozukluklara neden olmaktadýr. Bu çalýþmanýn amacý, hastaneye KOAH nedeniyle yatýrýlan hasta-larda depresyon sýklýðýný araþtýrmaktýr. Ayrýca bu hastahasta-larda; yaþ, cinsiyet, medeni durum, sosyoekonomik düzey, eðitim duru-mu, yerleþim yeri, sistemik hastalýk öyküsü, sigara alýþkanlýðý ve steroid kullanýmý ile depresyon iliþkisi de incelenmiþtir. Çalýþmaya Atatürk Göðüs Hastalýklarý ve Göðüs Cerrahisi Merkezi'nde Ocak-Þubat 2000 döneminde KOAH tanýsý ile yatmakta olan ve rastgele seçilmiþ 100 hasta alýnmýþtýr. Hastalardan FEV1 (1. saniyedeki zorlu ekspirasyon volümü) deðeri %75'in altýnda olmak, okur-yazar olmak ve psikiyatrik hastalýðý olmamak ölçüt-lerini karþýlayanlar çalýþmaya alýnmýþlardýr. Depresyon tanýlarý Prime MD ile konmuþtur ve depresyonun þiddetini ölçmek amacýyla Beck depresyon envanteri (BDE) ile hastane anksiyete ve depresyon ölçeði (HADÖ) kullanýlmýþtýr. Verilerin istatistiksel analizleri; ki kare, Fisher'in exact ki kare, baðýmsýz t, Spearman korelasyon ve Mann-Whitney U testleri kullanýlarak yapýlmýþtýr ve p<0.05 deðeri anlamlý kabul edilmiþtir.

Çalýþma sonucunda KOAH olanlarda depresyon prevalansý %13 bulunmuþtur. Sosyodemografik parametreler, sistemik hastalýk, sigara alýþkanlýðý ve steroid kullanýmý ile depresyon sýklýðý arasýn-da anlamlý iliþki bulunmamýþtýr. BDE puanlarý ile FEV1 deðerleri arasýndaki belirgin negatif korelasyon dikkat çekicidir. Anahtar Sözcükler: KOAH, depresyon, prevalans, Prime MD.

KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 2001;4:147-153

SUMMARY

Chronic Obstructive Pulmonary Disease and Depression Chronic obstructive pulmonary disease (COPD) is a chronic debil-itating, organic disease that might cause frequently some psy-chiatric disturbances, especially depression. The purpose of this study is to determine the frequency of depression in hospitalized COPD patients. In addition, the association of depression and age, sex, marital status, socioeconomical level, education profile, occupation, history of systemic disease, smoking and steroid treatment were also analysed. This study was performed at Atatürk Chest Disease and Chest Surgery Center during January-February 2000 and 100 COPD hospitalized patients were ran-domly selected and enrolled into this study. To be included in the study, patients should fulfil the criteria of FEV1 were less than %75. The patients should be literate to fill out the inventories. The patients included in the study should not have psychiatric disease history. The diagnosis based on Prime MD. In order to measure the level of depression, Beck depression inventory (BDI) and hospital anxiety and depression scale were filled out by the patients. The statistical analyses of data were performed with; chi-square, Fisher's exact chi-square, free t test, Spearman corre-lation and mann-whitney U test. p<0.05 was accepted as sta-tistically significant.

At the end of the study, the prevalance of depression in COPD patient was found to be %13. There were no statistically signifi-cant correlation between depression and sociodemographic para-meters, systemic disease, smoking and steroid treatment. The negative correlation between BDI scores and FEV1 values is also noticable.

Key Words: COPD, depression, prevalance, Prime MD.

ve Depresyon

M. Fevzi ATACANLI*, Nesrin DÝLBAZ**

* Uz. Dr., Ankara Numune Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi, Aile Hekimliði Uzmaný, **Doç. Dr., 2. Psikiyatri Kliniði, ANKARA

(2)

GÝRÝÞ

Depresyon; derin üzüntülü bir duygudurum içinde düþünce, konuþma ve hareketlerde yavaþlama ve dur-gunluk, deðersizlik, küçüklük, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlýk duygu ve düþünceleri ile iþlevlerde yavaþlama gibi belirtileri içeren bir sendromdur (Öztürk 1997).

Birçok kronik hastalýkta yaþýn ilerlemesiyle hastalar, depresyon için potansiyel risk grubu olmaktadýr (Palinhan ve ark. 1990). Çeþitli týbbi tanýlar ile depres-yon iliþkileri incelendiðinde; onkolojik, kardi-yovasküler, hematolojik, nefrolojik, endokrin ve merkezi sinir sistemi hastalýklarý ile solunum sistemi hastalýklarýnýn en fazla birliktelik gösteren hastalýk gruplarý olduðu dikkat çekmektedir (Özkan 1993). Fiziksel hastalýklarda yorgunluk, uyku bozukluðu, kilo kaybý, suçluluk hissi, irritabilite gibi vejetatif bulgular ve somatik yakýnmalar sýklýkla tanýmlanabileceðinden; aðlama, ilgi kaybý, zevk alamama, ümitsizlik, ölüm düþüncesi, çaresizlik, deðersizlik, suçluluk, güvensizlik ve kararsýzlýk gibi duygulaným ve biliþsel bulgular, depresyonun tanýnmasýnda daha geçerli ve deðerli sayýlmalýdýr.

Fiziksel hastalýklarda depresyon semptomatolojisi ve sýnýflamasýna iliþkin çeþitli yaklaþýmlara karþýn (Cavanough 1984) birçok araþtýrmacý; standart psiki-yatrik kavramlarýn bu konuyu yeterince aydýnlatmada henüz yetersiz kaldýklarý fikrinde görüþ birliði içerisin-dedirler (Mayou ve Hawton 1986, Rapp ve Viana 1989). Süregen olan ve hastanýn yaþam kalitesini olumsuz etkileyen kronik obstrüktif akciðer hastalýðý (KOAH) tanýsý alanlarda depresif belirtilerin sýklýkla hastalýðýn manifestasyonu gibi kabul edilmesi nedeniyle, depres-yon nadiren tanýnabilmekte ya da tedavi edilebilmekte-dir.

KOAH terimi; hava akýmý sýnýrlanmasý ile karakterize, akciðer hastalýklarý arasýnda 'astma'dan farklý olduðu kabul edilen, sýk rastlanan bir klinik antiteyi tanýmla-makta kullanýltanýmla-maktadýr. Klinik taný genellikle kronik obstrüktif bronþite deðiþik ölçüde eþlik eden amfizem ve bronkospazmý kapsar (Celli ve ark. 1995, L Van Ede ve Yzermans 1999, Tatlýcýoðlu ve ark. 1996, Pearson 2000).

KOAH'da hipokseminin nörofizyolojik fonksiyonlarda deðiþikliklere yol açarak, depresyona eþlik ettiði göste-rilmiþtir (Mc Sweeney ve ark. 1980). KOAH hastalarýna tedavide verilen oksijenin depresyon üzerine etkisinin

olmadýðý da saptanmýþtýr (Lahdensuo ve ark. 1989, Wilson ve ark. 1985). Hatta uzun dönem oksijen te-rapisi alan hastalarýn öz saygýlarýnda azalma ve depresyona daha eðilimli olduklarý belirlenmiþtir (Barak ve ark. 1991). Depresyon; dispne þiddetiyle olduðu kadar, mevcut oksijenizasyon düzeyi ile de iliþ-kili görünmektedir. Hafif nefes darlýðý ataklarý ile kýyaslandýðýnda; þiddetli dispnede plazma CO2

düzey-leri yüksek, plazma O2seviyeleri düþük ve depresyon

bulgularýnýn belirgin olduðu izlenmektedir (Gift ve Cahill 1990). Baskýlanmýþ ventilasyona baðlý düþük pCO2 düzeyleri artmýþ depresyon ile iliþkilidir. Hava yolu obstrüksiyonunun þiddeti dikkate alýndýðýnda, dü-þük pCO2düzeyleri depresyonun aðýrlýðý ile birliktelik

gösterebilir (Gordon ve ark. 1985). Yaþlanma ve kan gazý deðerlerindeki deðiþimle ortaya çýkan pek çok de-ðiþiklik, KOAH'da depresyon geliþimini etkilemektedir. Fiziksel hastalýklara eþlik eden ruhsal, davranýþsal sorunlar hastanýn uyumunu, bakýmýný, yaþam kalitesi-ni, tedavi süresini ve masraflarýný, düzelme ve iyilik halini, hastalýðýn seyrini, mortaliteyi ve morbiditeyi olumsuz etkilemektedir (Özkan 1993). Yaþam kalitesi; yaþamýn ruhsal ve fiziksel iþlevsellik ve iyi olma hali ile ilintili olan, bireysel saðlýk ile ilgili yaþam durumunu içermektedir. Son yýllarda "yaþam kalitesi" kavramý üzerinde durmanýn iki ana nedeni vardýr: 1. Yeni ekonomik sýnýrlýlýklar ve maliyet-etkinlik gereksinimi (buna göre tedavide en az maliyetle en iyi bakýmýn saðlanmasý amaçlanmýþtýr). 2. Klinik etkinliðin has-tanýn nasýl hissettiði konusunda hassas bir gösterge olmadýðýna dair varolan düþünceler. Bu durum, özellik-le tedavinin yalnýzca belirtiözellik-leri kontrol edebildiði ve tedavinin yan etkileri nedeniyle yaþam kalitesinin bozulduðu kronik durumlarda önemlidir. Hastalar genelde gerçek belirtiler yerine kronik hastalýklarýn yol açtýðý bu belirtilerin, yaþamlarýný nasýl etkilediðine önem vermektedir (Dilbaz 1996). Bu çalýþmada da büyük ölçüde sigara içmeye baðlý geliþen ve yýllar içinde yeti kaybýna ve erken ölümlere yol açan KOAH tanýsý alan hastalardaki depresyon sýklýðýný araþtýrmak amaçlandý. Ayrýca depresyon belirtilerinin; yaþ, cin-siyet, medeni durum, sosyoekonomik düzey, eðitim du-rumu, yerleþim yeri, sistemik hastalýk öyküsü, sigara alýþkanlýðý ve steroid kullanýmý ile iliþkileri incelendi. Hasta seçimi

01 Ocak - 29 Þubat 2000 tarihleri arasýnda; Ankara Atatürk Göðüs Hastalýklarý ve Göðüs Cerrahisi Merkezi'nde yatmakta olan hastalardan; klinik olarak KOAH tanýsý almýþ, solunum fonksiyon testi (SFT)

(3)

sonuçlarýnda FEV1 deðeri %75'in altýnda olan, deðer-lendirme ölçeklerini doldurabilecek derecede okur-yazar olan, anamnezinde psikiyatrik hastalýk öyküsü bulunmayan 100 hasta, rastgele çalýþma kapsamýna alýnmýþtýr.

GEREÇ VE YÖNTEM

Çalýþmaya alýnan tüm hastalara taný Prime MD (Primary Care Evaluation of Mental Disorders) ölçütle-rine göre konmuþtur. Hastalarca doldurulan soru form-larýnda (PMDSF) 17. ve/veya 18. sorulara evet yanýtý vermiþ olanlara, Prime MD Duygudurum Modülü (PMDDM) uygulanmýþtýr. Depresyon tanýsý alanlara; depresyonun þiddetini saptamak amacýyla Beck depresyon envanteri (BDE) ve tüm hastalara hastane anksiyete ve depresyon ölçeði (HADÖ) verilmiþ, sonuçlarý tarafýmýzca deðerlendirilmiþtir. Prime ve arkadaþlarý tarafýndan geliþtirilmiþ, kýsa sürede uygu-lanabilen ve birinci basamak saðlýk hizmetleri uygula-masýnda; depresif bozukluk, somatoform bozukluk, anksiyete bozukluðu ve alkol kötüye kullanýmý tanýlarýnýn konmasýnda hekime büyük kolaylýk saðlayan bir ölçektir. Ülkemiz için uyarlamasý, Çorapçýoðlu ve arkadaþlarý (1996) tarafýndan yapýlmýþtýr. Hastane anksiyete ve depresyon ölçeði; bedensel belirti içermeyen bir kendini deðerlendirme ölçeðidir. Geçerlilik ve güvenirliði Aydemir ve arkadaþlarý tarafýndan 1997 yýlýnda yapýlmýþtýr. Beck depresyon envanteri ilk olarak 1961 yýlýnda geliþti-rilmiþ, 1978 yýlýnda revizyonunu takiben Þahin (1997) tarafýndan Türkçe'ye uyarlanmýþtýr. Geçerlilik çalýþmasý 1988'de ve güvenirliði 1989 yýlýnda yapýlmýþtýr. Hastalarýn depresif belirtilerinin ve depresyona özgü tutumlarýnýn klinik alanda gözlenmesi ve sýklýkla görülen davranýþlarýn bir araya getirilmesi ile oluþtu-rulmuþtur (Þahin 1997).

Ýstatistik

Bulgularýn karþýlaþtýrýlmasýnda istatistiksel olarak; ki kare testi, Fisher'in exact ki kare testi, Spearman kore-lasyon analizi, baðýmsýz t testi ve Mann-Whitney U testi kullanýlmýþtýr.

BULGULAR

Sosyodemografik özelliklerle ilgili analiz sonuçlarý Tablo 1'de gösterilmiþtir.

Araþtýrmada depresyon görülme oraný %13 olarak bulunmuþtur (Kadýnlarda %10.7 iken, erkeklerde %13.8) (p>0.05). Analiz sonuçlarýna göre; cinsiyet,

medeni durum, sosyoekonomik düzey, eðitim durumu ve yerleþim yeri ile depresyon arasýnda istatistiksel olarak anlamlý iliþki bulunamamýþtýr.

Olgularýn; eþlik eden sistemik hastalýk öyküsü, sigara alýþkanlýðý öyküsüyle, steroid kullanýmlarý ile depres-yon arasýnda anlamlý bir iliþki saptanmamýþtýr (Tablo 2).

Erkek ve kadýn hastalarýn FEV1 deðerleri ile depresyon arasýnda istatistiksel anlamlý iliþki saptanmamýþtýr (p>0.05). Depresyon saptanan grupta kadýn ve erkek FEV1 deðerleri arasýnda anlamlý fark bulunmazken (p>0.05), bu grup hastalarýn FEV1 deðerleriyle yaþ arasýnda zayýf negatif korelasyon saptanmýþtýr (c=-0.0094). Depresyon tanýsý almayan grupta kadýn ve erkek FEV1 deðerleri arasýnda istatistiksel olarak anlamlý fark bulunmamýþtýr (p>0.05).

Prime MD uygulanarak depresyon tanýsý konan 100 hastadan 13'üne depresyonun þiddetini saptamak için BDE ve HADÖ uygulanmýþtýr. BDE sonuçlarý ile FEV1 deðerleri arasýnda yapýlan analizde belirgin negatif korelasyon saptanmýþtýr (c=-0.77). BDE puanlarý ile yaþ arasýnda pozitif korelasyon saptanmýþtýr (c= 0.74). Benzer þekilde, depresyon saptanan 13 olgudan elde edilen HADÖ sonuçlarý ile FEV1 deðerleri arasýnda negatif korelasyon bulunurken (c=-0.69), HADÖ skor-larý ile yaþ arasýnda zayýf pozitif korelasyon izlenmiþtir (c=0.34). Her iki test sonuçlarýnýn (BDE ve HADÖ) kendi aralarýnda pozitif korelasyon saptanmýþtýr (c=0.68). Ayrýca tüm popülasyonda HADÖ skorlarý ile FEV1 deðerleri arasýnda istatistiksel olarak anlamlý bir iliþki bulunmamýþtýr (p>0.05).

TARTIÞMA

Týbbi hastalýklarýn büyük bir bölümünde ortaya çýkan duygudurum bozukluklarý; hastalýða tepki, hastalýðýn neden olduðu sýnýrlýlýklar ve engeller ile açýklanmaya çalýþýlmýþtýr (Bayam 1997). Yapýlan çalýþmalar, artan yaþla birlikte semptomatolojisi zenginleþen kronik fiziksel hastalýklarýn depresyonla birlikteliðini ortaya koymuþtur.

KOAH olan hastalarda depresyon prevalansý pek çok çalýþmaya konu olmuþtur. Bu çalýþmalarda, elde edilen oranlar, %6-42 aralýðýndadýr (L Van Ede ve Yzermans 1999). Çalýþmalarýn çoðunda; yeni KOAH olgularýnda (FEV1<%50) depresyon sýklýðý incelenmiþtir. Bulunan farklý oranlarýn olgu seçimiyle ve taný ölçütlerinin fark-lýlýðý ile iliþkili olduðu düþüncesindeyiz. Yohannes ve arkadaþlarý 1998'de yaþlý KOAH olgularýnda, Kýsa

(4)

Tablo 2. Depresyonun sistemik hastalýk sigara alýþkanlýðý ve steroid kullanýmý ile iliþkisi

Depresyon Toplam

Yok Var P

Sayý Yüzde Sayý Yüzde Sayý Yüzde

Sistemik hastalýk Var 31 35.63 8 61.54 39 39.0 0.13 Yok 56 64.37 5 38.46 61 61.0 Toplam 87 100.00 13 100.00 100 100.0 Sigara kullanýmý Var 63 72.41 10 76.92 73 73.0 0.73 Yok 24 27.59 3 23.08 27 27.0 Toplam 87 100.00 13 100.00 100 100.0 Steroid kullanýmý Var 31 35.63 7 53.85 38 38.0 0.34 Yok 56 64.37 6 46.15 62 62.0 Toplam 87 100.00 13 100.00 100 100.0

Tablo 1. Sosyodemografik analiz sonuçlarý

Depresyon Toplam

Yok Var P

Sayý Yüzde Sayý Yüzde Sayý Yüzde

Cins Erkek 62 71.26 10 76.92 72 72.0 0.47 Kadýn 25 28.74 3 23.08 28 28.0 Toplam 87 100.00 13 100.00 100 100.0 Medeni durum Bekar 2 2.30 0 0 2 2.0 Evli 66 75.86 9 69.23 0.61 75 75.0 Dul 19 21.84 4 30.77 23 23.0 Toplam 87 100.00 13 100.00 100 100.0 Sosyoekonomik durum Yüksek 0 0 0 0 0 0 Orta 30 34.48 4 30.77 0.79 34 34.0 Düþük 57 65.52 9 69.23 66 66.0 Toplam 87 100.00 13 100.00 100 100.0 Eðitim durumu Okur-Yazar 48 55.17 4 30.77 52 52.0 Ýlkokul 31 35.63 8 61.54 39 39.0 0.73 Orta-Lise 7 8.05 1 7.69 8 8.0 Üniversite 1 1.15 0 0 1 1.0 Toplam 87 100.00 13 100.00 100 100.0 Yaþadýðý yer Kentsel 62 71.26 9 69.23 71 71.0 0.86 Kýrsal 25 28.74 4 30.77 29 29.0 Toplam 87 100.00 13 100.00 100 100.0

(5)

Depresyon kartlarý deðerlendirme yöntemi ile %46 has-tada depresyon saptadýklarýný bildirmiþlerdir. Bu oran ayný yaþta saðlýklý kiþilerde %11, yeti kaybýna yol açan diðer hastalýklarda ise %26 olarak saptanmýþtýr. Daha sonra ayný çalýþma grubu bu yöntemle uyum bozuk-luðu olan hastalara da depresyon tanýsý konabileceði olasýlýðý nedeniyle 12-18 ay sonra tekrar ayný hasta grubunu incelemiþler ve bu kez hastalara; hem Kýsa depresyon kartlarý deðerlendirme (BASDEC), hem de geriatrik ruhsal durum ölçeði (AGECAT) kullanmýþlar-dýr. Bu çalýþmada %23 hastada depresyon, %43 hastada ise eþik altý anksiyete ve depresyon saptanmýþtýr (Thornton ve ark. 2000). Bu sonuç bize araþtýrýlan hasta grubu ve taný ölçütlerinin, çalýþmalarýn sonuçlarýný ne kadar etkilediðini açýkça göstermektedir. Yaþ ortalamasý kadýnlarda 61.86 +/- 10.98 ve erkek-lerde 61.56 +/- 12.36 olan orta ve ileri KOAH olgu-larýnda depresyon sýklýðýný araþtýran çalýþmamýzda elde edilen %13'lük oran, yayýnlanmýþ pek çok incelemede elde edilen %6-42 deðerleri ile uyum göstermektedir. Depresyonun cinsiyet ile iliþkilerini inceleyen araþtýr-malarda; kadýnlarda artmýþ prevalans hýzlarý ile stan-dart 2:1 kadýn-erkek oranlarý görülmüþtür (Küey 1990, Penfold ve Walker 1984, Coþkunerden ve Doðan 1991). Bazý çalýþmalarda cinsiyetler arasýndaki depresyon sýk-lýðý farklýsýk-lýðýnýn tersine döndüðü bildirilmiþtir (Gurdend ve Cross 1982). Diðer araþtýrmalarda ise; erkek ile kadýn arasýndaki bu farklýlýðýn giderek kaybolduðu vur-gulanmaktadýr (Blazer 1983, Eizemann 1986). Çalýþ-mamýz sonucunda cinsiyet ile depresyon arasýnda anlamlý iliþki bulunmamýþtýr (p=0.47). Kadýnlardaki artmýþ depresyon oranlarýnýn erkeklerle giderek eþitlen-mekte olmasý, son dönemlerde kadýnýn sosyoekonomik düzeyindeki iyileþme ve klasik kadýn rolündeki deðiþim ile açýklanmaktadýr.

Sosyoekonomik düzey depresyon iliþkileri incelendiðin-de; sosyoekonomik düzeyi düþük olanlarda, yüksek depresyon hýzlarý olduðu çeþitli araþtýrmalarda ileri sürülmüþtür (Eizemann 1986, Brown ve ark. 1975, Berckmen 1986, Hirsfeld ve Cross 1982). Ancak kronik fiziksel hastalýkla eþ zamanlý depresyon birlikteliðinde; sosyoekonomik düzey farklýlýklarýnýn daha az olduðu bilinmektedir (Öztürk 1997, Gastpar 1986). Bizim de çalýþmamýzda, sosyoekonomik düzey ile depresyon iliþkisi anlamlý farklýlýk göstermemiþtir (p=0.79). Ýnce-lenen hastalarda yüksek gelir düzeyine sahip olgu olmamasý; araþtýrmanýn yapýldýðý hastanenin saðlýk güvencesinden yoksun hastalara hizmet vermesine ve

yerleþim yerinin þehir merkezinden uzak oluþuna baðlanmýþtýr.

Araþtýrmamýz sonuçlarý, sigara alýþkanlýðý ile depres-yon iliþkisinde anlamlý fark ortaya koymamýþtýr (p=0.73). Çalýþmanýn yapýldýðý dönemde %27 hasta sigara içmemekteydi. Bu hastalar KOAH nedeniyle sigara içmeyi býrakan hastalardý. Sigara içmeyen hastalarýn %88'inde depresyon saptanmadý. Bu sonuç sigara alýþkanlýðý ile depresyon iliþkisinin anlamlý olmadýðýný gösteren çalýþmalar ile uyumludur (Palinhan ve ark. 1990).

Çalýþmamýzda, eþlik eden sistemik hastalýk öyküsü ile depresyon arasýnda anlamlý fark saptanmamýþtýr (p=0.13). Bu konuda çeliþkili çalýþma sonuçlarý mev-cuttur. Normal popülasyonla, kronik fiziksel hastalýðý olanlar arasýnda depresyon sýklýðý açýsýndan anlamlý iliþki bulmayan çalýþmalar yanýnda, yeti kaybýna neden olan hastalýklarda depresyon sýklýðýnýn yüksek olduðunu bildiren çalýþmalar da mevcuttur (Palinhan ve ark. 1990, Beekman ve Peminx 1997).

Araþtýrmamýzda, steroid kullanýmý ile depresyon arasýnda anlamlý farklýlýk elde edilmemiþtir (p=0.34). Genel bilgilerimize göre yüksek dozlarda reserpin, kor-tikosteroidler, anabolizan steroidler gibi bazý ilaçlar, özellikle daha fazla depresif belirtiler ortaya çýkarýrlar. Bazý çalýþmalarda stabil KOAH olgularýnýn %6'sýnda steroid tedavisine yanýt alýnmýþ olmasý, özellikle akut ataklarda etkili olan bir tedavi þeklinin olasý yan etki-lerinden hastalarý korumanýn önemine dikkat çekmek-tedir. Çalýþmamýzda incelenen olgularýn akut- subakut dönemde olmalarý ve steroid tedavisinden yarar görmeleri neticesi fiziksel durumlarýndaki düzelme nedeniyle depresyon riskinin azalmasý sonucu, anlam-lý fark bulunmadýðý sonucuna ulaþýlmýþtýr.

Araþtýrmamýzda BDE skorlarý ile FEV1 deðerleri arasýn-da yapýlan analizde belirgin negatif korelasyon saptan-masý (c=-0.77), hastalarýn fiziksel durumlarýnýn bozul-masý ile (FEV1 düþüklüðü) depresif semptomatoloji-lerinin aðýrlaþmasý arasýnda, doðrusal iliþki olduðunu göstermektedir. Benzer iliþki, depresyon saptanan grupta HADÖ puanlarý ile FEV1 deðerleri korelas-yonuyla elde edilmiþtir (c=0.69). Her iki test sonuçlarýnýn karþýlýklý incelenmesinden pozitif iliþki saptanmýþ olmasý (c=0.68), üçüncü basamakta rol alan hekimlerin kronik hastalara yaklaþýmlarýnda, olasý duygudurum bozukluklarýný tanýmada HADÖ'den faydalanmalarý gereðini desteklemektedir (Aydemir ve ark. 1997). Diðer týp disiplinlerinde hem depresyon tedavi hýzlarýnýn, hem de hastalarýn psikiyatriste

(6)

gön-derilme oranlarýnýn düþük olduðunu belirleyen ve bu kadar fazla sayýda antidepresif ilaç piyasada iken, tedavi oranlarýnýn bu kadar düþük olmasýnýn anlaþýl-masýnýn güç olduðunu bildiren yazarlar mevcuttur (Thornton ve ark. 2000).

Bu araþtýrmada, uzun süreli fiziksel rahatsýzlýklarla depresif bozukluklarýn komorbiditesi, KOAH'ýn þiddeti ve diðer faktörlerle baðýntýlarý incelenmiþ olup, hastalýðýn seyri sýrasýnda oluþan depresif

duyguduru-mu üzerinde kronik hastalýðýn þiddetinin dýþýndaki parametrelerin etkilerinin istatistiksel olarak anlamlý olmadýðý yargýsýna varýlmýþtýr. Depresyon, bu popülasyonda kiþinin kendini sýnýrlayan bir hastalýk olarak ortaya çýkmaktadýr. Birinci basamak saðlýk hizmetlerinde takip ve tedavileri sürdürülebilen bu hasta grubunda; uygulamasý kolay olan Prime MD ile depresyon tanýsý konabilir ve hastalar bu basamakta tedavi edilebilir.

Aydemir Ö, Güvenir T, Küey L ve ark. (1997) Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeði: Türkçe formunun geçerliliði ve güvenirliði araþtýrmasý. Türk Psikiyatri Dergisi, 8:280-287. Barak J, Sliwinski P, Plasecki Z ve ark. (1991) Psychological status of COPD patients on long term oxygen therapy. Eur Respir J, 4:59-62.

Bayam G (1997) Ýskemik enfarkt sonrasý duygudurum bozuk-luklarý. Ankara, s.32-35.

Beekman ATF, Peminx BWJH (1997) Depression and physical health in later life: Results from the longitudinal ageing study Amsterdam. J Affect Disord, 46:219-231.

Berckmen LF (1986) Depressive symptoms in relation to phys-ical health and fonctitioning in the elderly. Am J Epidemiol, 124:372-388.

Blazer DG (1983) Impact of late life depression on the social network. Am J Psychiatry, 140:162-166.

Brown GW, Bhrolchain M, Harris TO (1975) Social class and psychiatric disturbance among women in an urban popula-tion. Sociology, 9:224-254.

Cavanough S (1984) Diagnosis depression in hospitalized patients with the chronic medical illness. J Clin Psychiatry, 45:13-16.

Celli BR, Snider GL, Heffner J (1995) Standards for the diag-nosis and care of patients with chronic obstructive pulmonary disease. Am J Respir Crit Care Med, 152:77-120.

Coþkunerden C, Doðan O (1991) Depresyon epidemiyolojisi üzerine bir araþtýrma. XXVII. Ulusal Psikiyatri Kongresi, Serbest Bildiri, Antalya.

Çorapçýoðlu A, Köroðlu E, Ceyhun B (1996) Birinci basamak saðlýk hizmetlerinde psikiyatrik taný koydurucu bir ölçeðin (Prime MD), Türkiye için uyarlanmasý. Nöropsikiyatri Gündemi, 1(1):1-10.

Dilbaz N (1996) Yaþam kalitesi ölçümü ve Psikiyatri. Psychol Med, 2(1):20-24.

Eizemann M (1986) Social class and social mobility in depressed patients. Acta Psychiatr Scand, 73:399-402. Gastpar M (1986) Epidemiology of depression. Psychopatho-logy, 2:17-21.

Gift AG, Cahill CA (1990) Psychological aspects of dyspnea in chronic obstructive pulmonary disease: A pilot study. Heart and Lung, 19:252-257.

Gordon GH, Michiels TM, Mahutte CK ve ark. (1985) Effect of Desipramine on control of ventilation and depression scores in patients with severe chronic obstructive pulmonary disease. Psychiatry Res, 15:25-32.

Gurdend BJ, Cross PS (1982) Epidemiology of psychopatholo-gy in old age: Some implication for clinical services. Psychiatr Clin North Am, 5:11-26.

Hirsfeld RM, Cross CK (1982) Epidemiology of effective disor-ders: Psychosocial risk factors. Arch Gen Psychiatry, 39:35-46. Küey L (1990) Depresyon ve Kadýn. Sendrom, 2:49-55. L Van Ede CJ, Yzermans HJ (1999) Pravalence of depression in patients with chronic obstructive pulmonary disease: A sys-tematic review. Thorax, 54:688-692.

Lahdensuo A, Ojanen M, Ahonen A (1989) Psychosocial effects on continuous oxygen therapy in hypoxaemic chronic obstruc-tive pulmonary disease patients. Eur Respir J, 2:977-980. Mayou R, Hawton K (1986) Psychiatric disorder in the general hospital. Br J Psychiatry, 149:172-190.

Mc Sweeny AJ, Heaton RK, Grant I (1980) Chronic obstructive pulmonary disease: Socioemotional adjustment and life qua-lity. Chest, 77:309-311.

Özkan S (1993) Genel týpta psikiyatrik morbidite. Liyezon Psikiyatrisi Sempozyumu. 1-2. Cilt, s. 81-133.

Özkan S (1993) Konsültasyon liyezon psikiyatrisi. Psikiyatrik Týp, S Özkan (Ed), Ýstanbul, s.103-108.

Öztürk MO (1997) Duygulaným bozukluklarý, Ruh Saðlýðý ve Hastalýklarý. O Öztürk (Ed), 7. Baský, Ankara, Hekimler Yayýn Birliði, s. 223-242.

Palinhan LA, Wingard PL, Barret-Connor E (1990) Chronic ill-ness and depressive symptoms in the elderly: A population based study. J Clin Epidemiol, 43(11):1131 -1141.

Pearson M (2000) Respiratory disease in old age: Research into ageing workshop, London, 1998 (conference report). Age and Ageing, 29:281-285.

Penfold PS, Walker GA (1984) Women and depression, Women and Psychiatric Paradox. PS Penfold (Ed), Philadelphia, Open University Press, s.172-185.

Rapp SR, Viana S (1989) Substituting non somatic for soma-tic symptoms in the diagnosis of depression in the elderly male medical patients. Am J Psychiatry, 146:1197-1200.

(7)

Þahin N (1997) Beck Depresyon Envanteri genel bilgi, Biliþsel Davranýþçý Terapilerde Deðerlendirme, Sýk kullanýlan ölçekler. I Savaþýr, N Hisli Þahin (Ed), Ankara, Türk Psikologlar Derneði Yayýnlarý, s.28-31.

Tatlýcýoðlu T, Samurkaþoðlu B, Kalyoncu F ve ark. (1996) Kronik obstrüktif akciðer hastalýðý. Toraks Derneði KOAH Bilimsel Kolu Yayýnlarý, s.1-22.

Thornton A, Yohannes AM, Baldwin RC ve ark. (2000) Chronic

obstructive pulmonary disease and depression: Analyses of depressive symptoms. Age Ageing, 29:286-287.

Wilson DK, Kaplan RM, Timins RM ve ark. (1985) Acute effects of oxygen treatment upon information processing in hipox-aemic COPD patients. Chest, 88:239-243.

Yohannes AM, Roomi J, Baldwin RC (1998) Depression in elderly outpatients with disabeling chronic obstructive pul-monary disease. Age Ageing, 27:155-160.

Referanslar

Benzer Belgeler

Hastaların entübasyon öncesi hesaplanan APACHE-II skorları başarısız olan grupta başarılı olan gruba göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek

We aimed to investigate the relationship between pulmonary function tests (FVC%, FEV 1 , FEV 1 /FVC and FEF 25-75% ), smoking history and blood cotinine levels in healthy

Kaldı ki tek bir belirteç kavramı, pek çok hastalıkta olduğu gibi, karmaşık ve ak- ciğer dışı sistemik etkileri bulunan çok bileşenli bir hastalık olan KOAH’ta da

Önce semt pazarları kurulmuş, sonra Denizli merkezde Kaleiçi dışında mağazalar açılmış son olarak AVM’ler de açılınca Denizlililer de daha az ziyaret eder hale

Adjuvan kemoterapi sonrası menstrüasyon gören gruba istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla GNRH analoğu uygulandığı tespit edildi. Takiplerinde kemik metastazı

During watermark embedding, the cover image is first decomposed using Contourlet Transform to obtain high frequency and low frequency coefficients.. The lower frequency

The authors aimed to evaluate the usefulness of epi- cardial fat thickness (EFT) to predict metabolic syndrome (MS) in chronic obstructive pulmonary disease (COPD) patients.. They

Re- lationship between metabolic syndrome and epicardial fat tissue thickness in patients with chronic obstructive pulmonary disease.. Epub ahead