• Sonuç bulunamadı

Yangın var:Bir milliyetçinin not defteri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yangın var:Bir milliyetçinin not defteri"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

.

... ... ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... .. ... . .

DÜNYA - Sİ Mart 1967

3i'it||lllltin!!ni'!!ÜH!1!i!l!!!!!lll!llli!lll!!!l!llllta'i!l!il!lllllllll!III!ll!!!I!IIİIIII!'llll!İIIIİİIIIIIMIIIIIII!!!lllll!l!!IIIIIII!llllll!l!!!llllll!li!llll!i!l!l!!ll!l!nillinilg

Yazan : Abdüihak Şinasi

Hisar

|

M

A Ş A A K M

«Bir Milliyetçinin Not Def teri» adı altında okuyucula­ rımıza sunduğumuz bu def- der, Yirminci Yüzyılın birin

ci yarısında gelmiş büyük

Türk ediplerinden biri olan Abdüihak Şinasi Hisar’a ait tir.

Bir edip olarak «Fahim

Bey ve Biz», «Çamlıcadaki

Eniştemiz», «Boğaziçi Meh­ tapları», «Ali Nizami Beyin

Alafrangalığı ve Şeyhliği»,

«Boğaziçi Yalıları», «Geçmiş zaman Adamları» ve Yahya

Kemal ile Ahmet Hâşim'e

dair biyografileri ile Tiirk e- debiyatmı zenginleştirmiş o lan Abdüihak Şinasi Hisar, fikir adamı olarak bir Na­ mık Kemal hayranı, bir Zi­ ya Gökalp Türkçüsü, Ham­

dullah Suphi Tanrıöverin

yanıbaşmda Türk Ocakları­ nın kurucusu sıfatiyle çalış­ kan bir milliyetçi; Türk top rağı ve Türk vatanı için, hür ve müstakil Türklük i- çin yüreği daima sevgi ile çarpmış bir aydın adamdı.

Türk İstanbul'u onun ka­ dar sevmiş, Boğaziçine onun kadar âşık olmuş, Türk har sından gelen her şeye onun

kadar tutkun başka bir

Türk muharriri göstermek

hemen hemen kaabil değil­ dir. Türk’e ve Türklüğe ait olan her şeyi canlı tutarak milletimizi ölümsüz kılma­

ğa hizmet etmek, muhak­

kak ki. başlıca emeli idi. Bu yüzdendir ki, Türklüğü zede leyecek, zayıf düşürecek her davranış onu ta kalbinden yaralar, son müstakil Türk devletinin başına bir kaza gelecek diye âdeta titrerdi.

Yaradılışı icabı çekingen,

nâzik, kendi içine kapalı,

f ıkat Türklük şuuru son de­

rece uyanık olan bu büyük Türkçü memlekette son elli yıl içinde Türk kültürüne, Türk milliyetçiliğine ve do- layısiyle Türk birliğine za­ rar veren çeşitli davranış­ lar karşısındaki düşüncele­ rini, âdeti olduğu üzere, kü

çük küçük defterlere kay­

detmiş, ne yazık ki, Türk­ lüğü, maruz bulunduğu teh likelere karşı en geniş ölçü­ de uyaracak olan en büyük eserini temize çekip neşre- demeden ölüp gitmiştir.

Şimdi «Bir Milliyetçinin

Not Defteri» adı altında ilk defa neşrettiğimiz bu not­ lar, onun büyük eserinden tesadüfen elimize geçmiş o- lan küçük bir parçadır.

Abdüihak Şinasi Hisar,

bir taraftan Türk Ocakları­ nın tarihini ve ona bağlı o- larak Damduilah Suphi Tan rıöver'in hayatını yazmaya hazırlanırken, 1933 yılında, Ankara'da neşredilen ve bü yük gürültülere sebep olan Kadro mecmuasında çıkan yazıları, dikkatle takibe ko­ yulmuş, bu neşriyatla girişi­ len harekete «Örtülü bir Ko nıiinizm propagandası» teş­ hisi koyduktan sonra, açtığı küçük not defterine bu neş riyat ve sahipleri ile Komü­ nizm iıakkmdaki düşüncele rini yazmaya koyulmuştur.

Zamanımızdan otuzdört

sene evvel, Şevket Süreyya Aydemir ve arkadaşları ta­ rafından başlatılan bu Kad ro hareketinin asıl mahiye­ ti o zaman pek anlaşılamı­ yor, bunlara bazıları tara­

fından «Nazi», «Faşist»,

«Neo Faşist» damgası vuru­ luyor; arada «Komünist» di yenler de görülüyordu.

Mecmuayı ilk çıkışında, o

K A

zaman Başvekil olan ismet 2 Faşa desteklemiş, bir müd- g det sonra kopan büyük gü- 2 riiltü üzerine mecnma Ala- 2 türk ün emriyle kapatılmıştı. 2 Komünizmin, o zamandan g

bu zamana, Türkiye’de, 2

memleket şartlarından ha- g hersiz ve Türklüğe bu yol- g dan inecek darbenin ağırlı- “

ğım kavramaktan âciz bir ğ

takım hafifmeşrep okumuş- 3 lar arasında kazandığı açık g lık göz önünde tutulacak o- § lursa, Abdüihak Şinasi Hi- g sar ın o zaman Komünizmin 2 tehlikelerini belirtirken ka- g

pildiğı telâşa bak verme- 2

mek kaabil değildir. Muhar- g rir, bundan otuz dört sene 2 önce, aşırı solculuk daha ilk g

kıpırdamalarını yaparken H

tehlikeye parmak basmak § suretiyle geleceği haber ver 2 mek istemiş, fakat ne yazık g ki bu notları neşretmek im- 2 kânını bulamamıştır.

Derin bir Avrupa kültürü- g ne sahip, fakat ondan da- 2 ha derin bir Türklük şuuru g taşıyan rahmetli Abdüihak 2

Şinasi Hisar’ın hem millî, g

hem ebedî bir değer taşıyan 2

notlarını şimdi aydınlığa ğ i

çıkarırken, bu notlarda yer 2 i almış olan teşhis ve tahlil- 2 lerin aklı başında bulunan 2 her Türkü derin düşüncele- g

re salacağından şüphe et- g

iniyoruz. 2

Komünizmin memleketi- g

raiz için ne büyiik bir teh- 2 like, onun nasıl bir ateş ol- g

duğunu çok iyi bilen mu- j§

harrir, notlarını «Yangın g

Var!» feryadiyle bitirmiş ol 2 dıığu için biz, kısa sürecek g

olan bu yazıların başına. 2

geç bile kalmış olsa, o uyan 2 dırıcı haykırışı başlık olarak 2

seçmiş bulunuyoruz. g

K adro ve

Şevket Süreyya

Şevket Süreyya bir köylüdür. Topraktan daha henüz, yeni çık­ mış gibi, teni - gözlerinin içine ka­ dar - sarıdır.

Hiç geçmeyen bir sarihe. 1 Bu Bulgaristan tiplerinden bir numunedir.

Henüz genç, fakat saçları dökül­ müş. Başının içinde muttasıl bir f i ­ kir söyler ve bir fikir gizler ve ba­ zen bir fikir söylerken bir fikri giz­ lediğini de belli eder.

Türkçe yazmayı hemen hemen

hiç bilmiyor.

Hamdullah: «Neye bu kadar ka­ rışık ve kapanık yazıyorsun?» diye sormuş:

— Bazen işime öyle yazmak da­ ha iyi geliyor, daha açık yazamam; demiş.

Bu aceleci ve acemi ve eşya ara­ bası gibi karmakarışık, dolu cümle­ ler manevî gümrüklerden mal kaçır­ mak içindir. Kendisinde bir politika­ cı var. Mütefekkirin önünde ve ya­ nında.

İnkılâp Müzesi’nin esbabı muei- besinde: «Demokrasiye meylimiz ilh.A diyor. Sonra bize: «Ben demokrasi­ nin aleyhincleyim ama şimdiki cere­ yana nazaran böyle demek icabetti, böyle yazdım!» diyor.

İnkılâp Müzesi’nin esbabı mu-

cibesini okudu, sustu.

«Biz bu İnkılâbın Tanzimattan ğ beri değil, ikiyüz seneden beri baş- g ladığmı düşünüyoruz» dedim. Bu hu. g susta bir karar alamadık. Fakat asıl g

mesele : j§

İnkılâp Müzesine toplanacak za- | vallı eşyaya yalan söyletecekler! Zi- g ra bu eşya, tasnif şekline göre, ken- g ¿ilerine söyletilmek istenen mânalar’ ~ söylerler. Bir teşhir meselesidir bu. g Bütün tarihin mideden çıktığını ilân g ve tefsir eden bu müstekreh mezhep g maziyi bu çerçeve içinde gösterecek! | inkılâp Müzesi lâzım ama onu g

Namık Kemal, Ziya Gdkalp, Ham. =

dullah Suphi gibi milliyetçiler kur- f malı, Şevket Süreyya Bey gibi milli. | yet mefhumuna muarız gizli Bolşe- g

vikler değil. §

★ ★ ★

Bir arkadaşı, arada sırada Kad- g ro’ya yazan mümtaz bir arkadaşı, g onun fazla dogmatik bulduğum ton’u g

için dedi ki : §

«— Fakat o diyor ki, devir böy- =

lelerini dinliyor» 1

Demek bu âdîlik kaselidir. ★ ★ ★

Mâzi için fikri: «Materialsme | historique» ki dar ama kâfi bir fi- |

kirdir. |

Hâl için fikri: I) Etatisme Eco- | nomique ki hem faydaları, hem inah- s zurları vardır. Nisbîdir, tarzı tatbi- | ke göre değişir. 2) Plân lüzumu. Bu g da doğru, fakat tatbike göre değişir, g

Faydalı ve muzir olabilir. |

(Devamı var) g ıııııımıiMiHinııııiHiHinıııııııııııııiMiııııııııııllllIlllllIllIllllllMinilllk

(2)

DÜNYA - 1 Nisan 1967

S3

I

I

Yazan : Abdülhak Şinasi Hisar

Bütün bunlar ham teorilerdir. §j Hayata, bize adapte olmak için mil. § lî yüksek bir kültür ve bir şuur ister. = Bu fikirler millî şuurun ön ayaklan j§ olacağına bu âdî politikacılar elin- Ü de, muzir Bolşevizm hapları oluyor, § bunu bize komünizm niyetine yuttur. İ mak istiyorlar.

★ ★ ★

«Kadro ve İnkılâp» risalesi doğ- | rudaıı doğruya bu Şark propaganda | mektebisin dersleridir. Bu derslerin | bir icmalidir.

Şevket Süreyya Beye Rusya’da. § ki Türklerin hâlinden bahsedince:

— Böyle bir mesele yoktur. Bir j§ kaç sene sonra onlar Türklüklerini u- j§ nutacaklar, hâlis Bolşevik olacaklar! jf diye cevap veriyor. (Hâmit Zübeyr) p Aramızdaki fark budur.

★ ★ ★ es

| Kadro aleyhinde

| BOLŞEVIKLER VE

TÜRKLER

Rusyadaki ırkdaşlanmız Bolşe.

İ vik politikacılarını methetmek, fikir i lerini yazmak mecburiyetine katlan- p maktadırlar. Zavallı Azerbaycan şair i leri lehçelerde Lenin’in mezarı için §j şiir yazmaya mahkûm edilmişlerdir.

Bunlara, ayrı ayrı, bizi anlama. 1 smlar, birliklerini bilmesinler diye = başka başka alfabeler musallat edil- | miştir. Hepsi türkçe konuşuyor ama Ü kendine göre. Nasıl ki muhtelif keli- 1 meleri, şiveleri vardır, bir de muh­ il telif harfleri, alfabeleri vardır. Hay İ di Rusyadaki Türkleri mevzubahs et. I meyelim, lâkin şu beş milyon kardeş i Azerbaycan’ın istiklâlinden mahrum fj edilerek Türklerinin hars sahasında i bize yabancı kalmaları için yapılan ¡jj propaganda ve edilen ısrar cidden a- | andıracak ve ağlattıracak bir hâldir — Kadro’nun Beyleri, biz hür ve İ müstakil Türkleri de onların dereke- İ sine mi indii'mek, aynı talie mi kat­ il landırmak istiyorlar?.

★ ★ ★

(Abdülhak Şiııasi, Valâ Nurettin’ "Ü in 3 Mart 1933 te Akşam gazetesinde p çıkmış (Bolşevikistandaki Türk E- p dipleri) başlıklı fıkrasını gazeteden § keserek yukarıdaki notun bulunduğu p sahifenin arkasına koymuştur. Bellki İ bu yazıdan ilham almış) Fıkra aynen i şııdur:

| AKŞAMDAN AKŞAMA

Bolşevikistan’dakî

Türk

edipleri

Sovyet memleketlerinde Tiirk ve Ta­ li tar dillerile çıkan gazete ve mecmuaları 3 arada sırada görüyorum. Her lehçeye gö- Ü re ayrı bir alfabe kabul edilmiş; onun 1- 3 çin, okuma müşkülâtı fazla.. Maamafih, § epeyce zahmetle sökebiliyorum:

Bitaraf bir tenkid yapabilmek için

söyliyeyim ki, biz nasıl kötü bir zevkteki p Fransız neşriyatının tesirinde isek, na- 3 sil «Balzac» ı bir köşede unutarak, bol bol = «Sourire» kırması hikâyeleri kopya ediyor 3 sak, bolşevik topraklarındaki ırktaşları- = mız da, en sathi ve müptezel Rus fikriya 3

tının tesirindeler: Bolşevik inkılâbının ü

«yaşasın! kahrolsun! Tapacağız! Tıkaca- p kız! Hotzat!» tarafını, temcit pilâvı gibi, = her mecmualarının her yazısında tekrar- 3 layıp duruyorlar ve, artık, bu, insana u- p sanç veriyor: Mütemadiyen bolşevik eka- 5 birinin resimleri, isimleri ve tırnak içine §

alınmış sözleri.. Bütün neşriyatta sade §

bunlardan bahsediyorlar..

Maamafih, ırktaşlarımız içinde, çok 3 istidatlı sanatkârlar var.. Bilhassa R. Rı- j§ za İsmindeki genç şairin kuvvetli bir şah 3 siyei olduğunu gördüm. Gerçi o da mev- p zularını Leninin mezarına, umumileşmiş =

çiftliklere hasretmek mecburiyetini ya- p

hut arzusunu duymuş, Lâkin bunları ta- 3 savvur ederken bile, gene şair olabiliyor. p Lehçesini muhafaza ederek, «Bolşe- 3 vik yazı» şiirinden bir parçasını alaca- =

ğım: |

Süt aydınlık gecelerde, Lentalar (1) gibi titrek Kıvrılan kür! (2) Gâh delice coşup taşan Gâh haddini geçip aşan

Bazen emlik (3) kuzu gibi s

Kaçıp kaçıp yorulan kür!

Leninin mezarına dair yazdığı diğer 3

Ar şiirden:

Köpüklü kuduz deryalarda Girdaba düşmüş yolcu gibi ağladı

Gemilerin «öldü» diyen gudoku. (4) p

Eğilmiyen bayraklar öptü Olmiyen bir cansızın Büyük mezar taşını..

Bu oldu: 5

O yoruh (5) bilmez vücudun sade kal g bi yoruldu, p Son defa vurdu:

. . .durdu . . . p

Görüyorsunuz ki R. Rıza şairlik cev- 3 herini taşıyor.

Onda ve diğer genç Azeri şairlerden^ fazla dikkatimi celbeden şey şu oldu: Li- = sanlarını işledikçe, kendilerine has eski 3 cümle teşekküllerinden uzaklaşıyor; bi- jf zimkine doğru yaklaşıyorlar.

Gerçi, harflerimiz başka; gerçi biz es = kiden Arab, sonra Fransızların tesirinde g kalmışız; onlar ise, eskiden daha ziyade fj Acem ve sonra Rus tesirinde bulunmuş- £ lar; fakat, misâllerden gördünüz ki, Aze 3 rilerle aynı dili konuşuyoruz ve yazıyor; p işliyoruz: Türkçeyl..

Bu dil inkılâbı zamanında beş mil- p yon nüfuslu bir komşu ırkdaş ve dildaş = memleketle, hars sahasında elbirliği yapa p mamamız cidden yazıktır; acınacak, ağ 3 lanacak haldir.

( Vâ-Nû) p

Teessüf olunacak şu cihet var ki, g bazan Kadro’daki yazılarda bir milli, p

yetçiyi tamamen tatmin eden doğru p

şeyler, yazılar ve fikirler, daha doğ. I

rusu satırlara rastgeliniyor. Şubat p

1933 nüshasında, Şevket Sürayya Be. | yin makalesinde bir kaç yerini böyle | kurşun kalemiyle işaret ettim. Fakat p ekseriyetle bu fikirleri güya yazanlar |

taakkul (X ) etmemiş gibi, bunlar |

«■Lettre Morte» olarâk kalıyor.

Beğendiğim bu cümleler bir nevi | rölativizm dersleriydi, bir milliyetçi- p nin ehemmiyet verip anlatmak isteye, g ceği şeyler.

(Devamı var) 3

(1) Lenta - kurdele. (Aslı rusça). 3

(2) Kür - dere. p

(3) Emlik - Emzikte, (Öz türkçe). 3

(4) Gudok - düdük. (Aslı rusça).

(5) Yoruh - Yorulma.

(X) İdrâk etmemiş, anlamamış. §

(3)

DÜNYA - 2 Nisan 1967

AR

B İ R M İ L L İ Y İ T Ç İ N İ N N O T D E F T E R İ

Yazan : Abdülhak Şınasi Hisar

— 3 —

Bunlar bir rasyonalistin kafasın­ da yer buluyorsa, diğer esaslarla na­ sıl çatışmıyor bilmem.

★ ★ ★

Üsluba gelince:

Yakup Kadri’nin yazıları bir re- ha, bir kurtuluş, Sahrayı Kebir’de su ve gölge bulmak tesirini veriyor.

Şevket Süreyya ağır ve sıkıcıdır, fakat hülâsa itibariyle en fena yazı yazan değildir.

★ ★ ★

Burhan Asaf (*) aman Allah!

Fakat daha garibi şu ki, edebiyatçı geçinen Vedat Nedim ondan da kötü yazıyor. O artık bir şaheser kötülük cihetinde.

«Teşkilâtlandırmak», «... »

gibi kelimeler. (Kadro Şubat 1933

nüshası) içinden mânayı çıkarabil­ mek için iki üç kere burgulandırmak iktiza eden cümleler ilh...

★ ★ ★

Mavi ve bön gözlü Burhan Asaf beyi, babayani tavırlariyle ne zaman görsem bir ûlema çömezine benzeti­ rim. Başında sarığı, bir de arkasında

açık renk cüppesi eksiktir. Bununki

kadar dar ve müteassıp bir kafa ol­ maz. Hemen denebilir ki mazurdur za vallı! En açık fikirleri bile anlayamı­ yor...

Şevket Süreyya Beye gelince, hâ­ lis bir köylüdür. BulgaristanlI bir Türk köylüsü. Köylü inadile bilen ve düşünen bir adam. Daha henüz top­ raktan ve çamurdan kurtulmamış el­ ler ve gözler. Gözleri ki içine kadar hâlâ sarıdır. Bu ırgatbaşı, bir çifçi inadile, toprakla değil, fikirlerle oy­ nuyor.

Yalnız Rusça bilirmiş, Rusça me­ denî bir lisan değil, bir propaganda âletidir. «Şark memleketlerinde Pro­

paganda Mektebi» nden mezunmuş. işte Rusyada, Rus lisanı ile ve bu | mektepte kurulmuş bu çift makinesi g şimdi bizim topraklarımızda işliyor!., g

★ ★ ★ fi

Yalnız bir lisan ile, ecnebi lisaııi. j| le bugün Avrupayı, âlemi kavramaya, g medeniyetin seyrini takibe imkân yok g tur. Hele bu lisan Rusça gibi bütün = kendi propagandasından maada fikir- g lerin beyanına resmen kapalı olursa, g Rusça ancak Rus emperyalizmi fikir, g lerinin, yani Bolşevizm fikirlerinin re g vacına âlettir. Bu lisan içine müte- g fekkir beşeriyetin fikir ve ruhlarının g dalması, kendini göstermesi bile mem g nudur. Bununla nasıl medeniyetin sey g ri anlaşılabilir?

★ ★ ★

Hepsi de bizim kanunlar karşısın | da mahkûm olmuş yazıcılardır.

Şevket Sürayya Bey Lenin kita. g bmdan dolayı.

Burhan Asaf Bey galiba bir para | meselesinden dolayı mahkûm olmuş- g

tur. 1

Bir de mahkûmiyetini mucip ol. g mamış olmakla beraber olmaya lâyık g diğer bir para işi hikâyesini işitmiş- § tim. (Akosmanzâde izzet Beyden).

Kendilerine bir ihtilâlci kahra |

man süsü veriyorlar.

Burhan Asaf Beyin usûlü malûm | ve muayyendir: Eskiye hücum etmek! ğ Halbuki herşey eskidir. Eski olmayan | ııe var?

Ve Bolşevizm onu korkutmuyor. | Onun söylediğine bakılırsa bu sadece | «Yeni» için mücadelelerinde Rusların g «Yeni» diye verdikleri isimden ibaret- || tir. (Makalesi zikredilecek) işte Bol- j şevizme herkesi böyle kolayca alıştır. f§ mak isteyen propaganda!

(Devamı var) fj

_ (★ ) Burhan Belge j§

(4)

DÜNYA — 4 NİSAN 1967

Y

YANGIN VAR

B İ R M U - i - n T E T g l M İ M M O T D E F T E R İ

Yazan : Abdülhak Şinasi Hisar

Biz ekseriyeti büyük köylü, çifçi 3 bir milletiz. Bu köylü ve çifçiler, sıra-

| sında mükemmel asker olurlar. Bu

| ekseriyetin en büyük menfaati iki şe. | yi âmirdir: Ziraat ve ticaret işlerini, | ihracat işlerini, hülâsa İktisadî işleri | yoluna koymak. Bunun için bir «Eko- | nomi diri je» (1) faydalıdır. Bir de u- § mum milletin istifadesini sağlam e- | saslara bağlayacak yüksek bir idrâk, § millî bir kültür, devletin siyasetini i. ff dare edecek millî bir sistem, milletin I hürriyeti, istiklâli, milliyetçiliğine bağ | lı olması terbiyesi, hülâsa yüksek bir Ü kültür direksiyonu.

Kadro bunların ancak birisini I kadrosuna ithal ediyor, ötekileri kad- = ro harici bırakıyor.

Yalnız yemeğini, ekmeğini bilen | bir milleti yabancı bir millet de sevk Ü ve idare edebilir. Eğer «Kültür» ü da.

= ha yüksek ve müsait olursa. Eskiden

Ü beri millî kültürümüzü çok yükselte- I memiş, kurtaramamışız, yalnız ileti- jp şada ehemmiyet vermek lâzım dersek § manevî silâhlarımızdan soyunmuş bir Ü hâlde kalırız.

★ ★ ★

Rusyada, gûya geri memleketler- I de propaganda için bir mektep vardır. § Bizde bütün bir klik var.

Şevket Süreyya, Vedat Nedim, | Vâlâ Nurettin, Gariptir ki Ahmet Ce. I vat.

Bunlar hep bu Şark Memleketle- i rinde Propaganda Mektebinde okumuş = 1ar. Binaenaleyh (Ahmet Cevat hariç) I tabiî değil midir? Propaganda işini i biliyorlar. Burada felsefe ve kılı kırk = yaran bir ilim değil, doğrudan doğru- § ya propaganda öğretiliyormuş. Nasıl İ lâkırdı söylenir, halka nasıl hitap e-

I dilir, Matérialisme Historique (2)

I işte öğrenmiş oldukları yalnız bunlar, i dır.

Bir de Liman Şirketi Müdürü

| Hamdi Bey var ki, Rusya’ya gidip ge i liyor. Sonra, iktisat Vekâletine mer- I but bir memurken Rusvari bir K oo. i peratif mecmuası neşretmeye başlıyor. İ Ne tuhaf adam!

Çığ’dakilere gelince, bunlar da

| Şevket Süreyya Beyi (Marksizmden

i döndü) diye (Gözlerinin feri uçmuş,

saçları dökülmüş filân) diye tahkir e- \

diyorlar. Bunlar daha kızılları. ★ ★ ★

Bizde maalesef samimiyet yok, \

derinlik yok. O kadar bâriz ki bun. \

dan dolayı ecnebiler bizi iki teori ile i mat edebilirler, bizi kolay aldatabilir- İ 1er. Memleketin içinde kendilerine yâr \

hainlere bile rasgeliyorlar. Mahmut |

Nedim Paşa’nııı lgııatyef’e nasıl al. I dandiği, ona köle olduğu malûmdur, I meşhur ve tarihîdir. Böyle, ecnebile. I

rin kapıkulluğunu edenlerimiz bulu. \

nuyor. \

Bu tehlikeye karşı gözlerimizi |

dört açmaya hakkımız vardır. ★ ★ ★

Kadro’cıılara, biz Milliyetçilerin | en çok kızmağa hakkımız olduğu nok- | ta şudur:

Bunlar, Türk milletinin bugünkü i

müşkil vaziyetini, devam edegelen, |

kendisini saran tehlikelerin mevcudi. | yetini, hudutlarımızın ötesinde bize i diş bileyen düşmanların varlığını kâ- | milen bertaraf ederek ortalık sütli. | man, âti müemmen (3) ve bir daha | (biz ki hep tecavüze maruz kaldık, |

hattâ Anadoluda, Izmirde) tecavüze |

maruz kalmayacağımız muhakkakmış 1 gibi, âfâkî bir surette (4) fikir ve | program münakaşasına dalıyorlar.

★ ★ ★

Kadro dahilindekiler Yakup Kad i

ri’den maadası, hep kanunen mah- i

kûm edilmiş olanlar ve kısmen V ic. | tor Hugo’nun (Trahir impunément i Jusqu’à la trahison!) demesi gibi ken \

di partilerini aldatanlardan mürek- \

keptir. (5)

★ ★ ★

Biz bu menhus maskeli yalaııcıla. Ic rın, açıkça Bolşevik olduklarını ilân | etmelerini ehven.i şer bulmak mecbu. i riyetindeyiz. Zira böylelerini doğru- î dan doğruya mahkemeye çağırmak, i cevap vermek, ilzam etmek mümkün | olur. (Devamı var)\ (1> Güdümlü ekonomi (2) Tarihi maddecilik (3) Emniyette. (4) Emniyet vermeden

(5) Ceza görmeden sonuna kadar î

ihanet.

V .K . K araosm aııoğiıı’ıııııı

açıklam ası

3 Azizim Bediî Faik Bey,

| 31 Mart 1967 tarihli

Dün-3 ya’da yayınlamağa başla-

§j dığmız (Yangın Var) baş,-

ݧ lıklı yazıları okurlarınıza

3 sunarken, bundan 33 - 34

3 yıl önce, benim mes’uliye-

= tim altında çıkan (Kadro)

5 dergisine dokunuluyor ve

3 bu derginin sözde «Üstü ka

3 palı komünizm yaptığı» için

= Atatürk tarafından kapatıl- H dığı iddiası ileri sürülüyor. = Eğer, bu satırlar matbaaya Ü verilmezden evvel Başyaza-

3 rınız Falih Rıfkı Atay'a gös

3 terilmiş olsaydı, hiç şüphe

3 yok ki, tepeden tırnağa bir

3 çok düzeltmelere uğrar; ben

3 de eski bir dostun gazete­

si sine şu «tekzib» i yazmak

= gibi üzüntülü bir duruma

3 düşmezdim.

ğ Zira, o eski dost, bir va­

si kitler, Kadro’nun kimler ta

3 rafından buna benzer it-

= hamlara uğradığını ve ne

3 gibi iftiralar karşısında kai­ li dığını benden iyi bilir ve bu

3 ithamlara, iftiralara tepki

= göstermekte o da benim ka- 3 dar gayret sarf etmiştir.

3 İmdi, bugün de onun şa­

li bitliğine güvenerek söyle-

3 mek isterim ki, Kadro Halk

3 Partisinin «Devletçilik»

3 prensibini, (Sırtım devlet

Ş nüfuzuna dayayarak ka­

il zanç sağlamak usulü) şek-

3 ünde yorumlayan bir kaç.

3 türedi iş adamile mücadele

3 etmek ve ayni zamanda ge-

3 ne Halk Partisinin ilkele-

Şi rinden biri olan «İnkılâpcı- 3 lık» in Kurtuluş Savaşından

3 doğma millî vasıflarını be-

3 lirtmek nıaksadile, lıem Ata

3 türk'üıı izni, hem zamanın

3 Başbakanı İsmet Paşanın

3 tasvibi alınarak çıkarılmış

3 ve iiç yıl boyunca her türlü

3 müzevirliklere, fitnelere, fe-

3 şatlara rağmen yayınlan-

s makta devam etmiştir.

3 Hattâ, bir defa, CHP. Yö­

netim Kurulunun, heyet lıâ

linde Atatürk’e gidip «Ya

Kadro ya biz» şeklinde yap tığı bir şikâyet üzerine (ki bunu bana haber veren Fa­

lih Rıfkı idi) hemen Ata­

türk'ten bir mülakat reca e

derek kendilerine «Paşanı,

sizi üzdüğünü gördüğüm bu dedikodulara son vermek i- çin Kadro’yu kapatmaya ka rar verdiğimi arz ederim» de iniş ve O’ndan şu karşılığı almıştım:

«Hayır, kapatmayacaksın. Yalnız mecmuanızda «İlti­ bas» a yer veren bazı, yazı­ lar olursa, arkadaşlarınızla

birlikte bana geleceksiniz

ve benimle o yazının müna kaşasını yapacaksınız.»

Atatürk’le bu konuşmamı zm üstünden iki yıl geçmiş, Kadro’da öyle bir münaka­ şaya değer tek yazı çıkma­ mıştır. Ancak, günün birin de, hükümet erkânından bir kaçı Kadro etrafındaki po­ lemiklere katılıp «Kadro ik tisadî siyasetimizi baltalı­ yor!..» diye feryada başla­ yınca, Atatürk, pek tabiidir

ki, Devlet Başkanı sıfatile

bir dergi yüzünden bir hü­ kümet meselesi çıkmasına «cevaz» verememiş ve beni harici bir vazifeye tâyin et­ mek suretiie, Kadro’nun ba şından uzaklaştırmış; hepsi bir devlet memuru olan ar­ kadaşlarım da kendi başla­ rına yayıma devam imkânı­ nı bulamamışlardı.

Burada bahis konusu et­ tiğim satırları yazanın yaşı ve görgüsü, belki, büliin bu olayları bilmeğe müsait de­

ğildir. Çünkü, hepsi de â-

deta tarihî denilecek kadar eski olaylardır; belki izleri bile silinip gitmiştir. Fakat,

Kadro’nun koleksiyonları

ortada duruyor. Mesleğine

saygısı olan bir gazete ya­ zarı için, hiç olmazsa bun­ ları bir kere gözden geçir­

mek icab etınez miydi? Bu- I nu yapmış olsaydı görecek- |

ti ki, Kadro’nun, nerdeyse

yarım asır evvel, gösterdiği «İktisadi kalkınma yolu» an cak son zamanlarda izlen­

meye çalışılan «Plânlı»,

«Karma» ekonomi yoludur

inkılâbı halka sindirmek, be ninısetmek için tavsiye et­ tiği telkin ve eğitim metod ları politikacılarımız, devlet adamlarımız tarafından an­ cak şimdi bahis konusu ol­ maya başlamıştır.

Abdülhak Şinasi Hisar’ın «Cep Defteri Notlarını» tak dim yazısında tashihe muh taç bulduğum bir nokta da­ ha var; O da bu yazının ba zı satırlarında Abdülhak Şi- ııasi'nin, Namık Kemal'ler,. Ziya Gökalp’ler gibi büyük

fikir mücahitleri sırasında

sayılması ve Türk Ocakları kurucularından biri olarak

tanıtılmasıdır. Ben Abdül-

lıak Şinasi’nin elliyedi yıllık t

arkadaşıyım. Onun ağzın­

dan, bir kere olsun, ne Na­ mık Kemal’in taşkın vatan severliğini, ne de Ziya Gök- alp'ın doktriııer milliyetçili­ ğini hatırlatır tek bir söz işitmedim. Türk Ocaklarıy­ la ilişkisi ise Hamdullah Suphi ile mektep arkadaş­

lığından beri devam eden

şahsî dostluk münasebetle­ rinin bir neticesidir.

Benim bildiğim Abdülhak Şinasi sanat ve edebiyat aş kını her şeyin üstünde tu­ tan ve bunun dışındaki fi­ kir ccryanlarma karışmak­ tan çekinen ve hattâ belki de tiksinen bir ENTELEK

TÜEL’di. Not defterindeki

tepkileri de ancak bu husus ta ne kadar titiz olduğunu gösterse gerektir.

Saygı ve sevgilerimle. YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

(5)

¿H!İI!!İIİIIIIİIIIİIIIlllllll|||||||||||||||!!l||illll||[ll|}il!ll(|||||||||||]||||tl|||[tl!!lll!l|{||l!||i||||||I!|||!||ijt||)inillilil!l|||IHrilllill!}|||ill{||{i!l!llllliniinniiniHt^

ez =

Yazan

ı

Abdülhak Şinasi Hisar

| - 5 —

(Şefik Hüsnü, Nâzım Hikmet §j ve Bolşevik Çığ mecmuasını çıkaran- | 1ar gibi). Halbuki bunlar Marksizm

1 ve Kapitalizm ortasında, (Parola)

i dan ibaret sözlerde maalesef münev. I verlerimizi, mütefekkirlerimizi, milli- I yetperverlerimizi kısmen aldatabili. | yorlar.

★ ★ ★

Gün geçmez ki zihnimi bu mesele | işgal etmesin: Acaba ne nisbette, yüz İ de kaç, dört mü, beş mi hakları var? | Diye düşünüyorum.

Fakat ben neyim? Bir Türk mü- 1 tefekkiri, muharriri. Vazifem ne ol. 1 malıdır? Milletime Türk harsının yük I seldiğini göstermek ve sevdirmek.

Diyorum ki, zavallı Türk köylü­ lü sü, rençperi, büyüklerine itimadı olan 1 bu milletin karşısında vazifemiz onu

| refaha kavuşturmaktır. Mânen ve

İ maddeten. Yoksa ona da sınıf farkla. § rını kinlerini, muharebelerini telkin Ü etmek, rahatını kaçırmak, ve düşman İ 1ar karşısında âtimizi tehlikeye koy- s mak değil.

= Mesele budur: Biz kendimizi bir

İ millet olarak korumak istiyor muyuz? İ Dünyada kuvvetli milletler kalacak. | tır. Fransızlar, Ingilizler, Almanlar, | Ruslar. Biz istiyoruz ki, Türkler de | millet olarak kalsınlar! Ötekiler bu- I na bir kıymet atfetmiyor.

★ ★ ★

Dünyada kuvvetli, devletçi, millî j§ ekonomide plân ve idare taraftan hü i kûmetler İtalya’da Faşistlerle Mus. | solini, Almanya’da Nazilerle Hitlerin | olduğu gibi hep Komünizm aleyhda- § rıdırlar ve bilhassa Komünizm aleyh. | darı.

Bizim beyler Komünist değil, hâ­ il şâ! Ancak kuvvetli, Devletçi, millî e. f konomide plân ve idare taraftarı hü- 1 kûmete taraftar olduklarını söylüyor.

| 1ar ama Komünist aleyhtarı değil,

İ taraftarıdırlar.

Bundan da anlaşılıyor ki, esas,

ü komünizm taraftarlığıdır. Hepsi za­

ten bundan dolayı mahkûm olmuş in. | sanlardır, kanunen mahkûm olmuş in § sanlardır. (Yakup Kadri müstesna). | Fakat bunu söylemeği şimdilik müm- | ktin veya muvafık bulmadıklarından | öteki devletçilik sistemi taraftarlıkla. | rını ilâh., ortaya sürüyorlar. Halbuki | bu fikirlerinde samimi olmaları ken- i dilerini Bolşevik aleydarlığma şevke |

kifayet etmeliydi! i

Bilâkis «inkılâp ve Kadro» risale | si Komünizm propagandasıdır.

★ ★ ★ İ

Faşist Dalyanlar ve Hitlerist Al- §

manlar Komünistlere ve Sovyetlere §

aleyhtardır. Bunlar her üçüne birden i taraftar. Bundan anlıyorum ki, Bolşe- § viklere meyilleri yok değildir. Zira Dev g letçi ve Milliyetçiler en evvel onlara i hücum ediyorlar. Bunlar gibi onlara ta §

raftarlık etmiyorlar. g

★ ★ ★

Marksizm bir dindir. |

Dinlerin en sonu. En belâlısı.

Ya ilmin başına bir belâ kesile- § cek yahut kan içinde can verip ezile, ğ

cek. |

O bir din olduğu içindir ki genç |

leri sarıyor. |

Zira insanda din ihtiyacı ezelî ve i

muhakkaktır. |

Onlar ki kendilerinin mistik olma | dıklarını iddia etmektedirler.

Onları kızdırmak için klâsik bir | beyit zikretmek hatırıma geldi:

O mâhiler ki derya içredir,

Deryayı bilmezler! s

Onlarm mistik bir ton’ları,

Peygamberane bir edaları vardır.. | Ankara’da gûya «ilim» maskesi al | tında bu sahte mata’ geçiyor.

(Devamı var) | DÜNYA’nm notu:

Abdiilhak Şinasi Hisar’m not def- i terinde ’Moskova'da okuyan bazı kadro’- |j culardan bahsedilirken, bu arada Ve- §j dat Nedim Tör'iin adı da geçmektedir. j| Herkesin bildiği üzere Vedat Nedim Tör |

Moskova’da okumamıştır. Hisar, Vedat =

Nedim Tör’ün Almanyadaki tahsilini, S

(6)

^ tll lI IIH KU U U U H tlI ll lU IIU U II Iİl il ii ii tlU lI Ili il lim ii ll ll iIl lII III lli in ü in il li Iil lIl ll ll ii ll li lU Sm m ilI lH li n a iH H İl ti il lt U il li ll iS il lU ll lI li M lIH M H Iin H it U il lI lli tıı H lU lI M lU lH lt lIl ll lH il lIM H Il ll ü ll ll It ll U ll IO n il Ili m il li m il ii ll Ill Ill ll lll Ii m it tlIl li ll lll ll ll K Iİl il H lI im ill ll ll ll ll ll ll ll lll ll ll ll ll Ill lIK S

DÜNYA' - '6 Nisan 1967

I

Y?zan : Abdülhak Şinasi Hisar

6

' Halbuki bu yüzlerden maskelerini çekmeli, kaldırmalı, bu yüzler meyda na çıkmalı ve onlar, Marksist olanlar bunu itiraf etmelidirler.

Şimdi yalnız Devletçilik sistemine bürünmüşler, halbuki Halk Fırkasının bu hususta, programında noktaî naza rı malûmdur.

Halkçılık, Devletçilik sistemleri­ ne bürünmüşler.

Ve Komünistliklerini gizliyorlar. Nev’ama. (*)

Resmî devairde işbaşına geçiyor, lar.

Resmî merasimde nutuklar söylü yorlar.

Vaktiyle de gûya Türk Ocağına kendileri vaz’i’yed etmişlerdi (**)

(Bu vaz’i’yed onların tâbiridir). Bugün de Halkevlerine giriyorlar. Halkevi mecmuasında yazıyorlar. Halkevinin dağıtacağı risalelerde yazıyorlar.

Sonra bu risaleler resmî makam­ larca dağıtılmış, bu nutuklar resmî merasimde okunmuş, söylenmiş diye propagandalarının önüne geçilemiyor.

★ ★ ★

Bunlar muharrir değil bir nevi

parolacı. Yazdıkları birer paroladır. Bunlar parolacı yazıcılardır.

★ ★ ★

Bazı insanlar memleketlerine hiz met etmek isterler. Bazı insanlar Rus ya’ya çalışmak isterler.

Bazı insanlar memleketlerine hiz­ met için doğarlar. Bazı insanlar da Rusya’ya hizmet için halkedilmişler- dir,

★ ★ ★

Sınıf mücadelesine sebep olmayı. nız!

Fakir mahallelerde gezindim. Ru hum ezgin, kalbim merhamet, his, acı, hürmet, muhabbet ve hattâ gıpta do­ lu. Son derece müteessirim. Fakat bu fakir ve hakir beşeriyetin manzarası insana muhtelif hisler ve fikirler il­

ham ediyor. Bilhassa bu hüzliıı ben- i de, içimde teşekkül ediyor. Fakat oıı. = larm belki bu muhitten bu kadar de | ğil, hiç teessür aldıkları yoktur. Ben i bu mahallelere, bu hayata tahammül | edemem. Lâkin onlar doğmuşlar, alış i mışlar, küçükten bu yerleri görmüş- i ler. Bizim gördüğümüz bir slikû- î net, bir lıilm.ü mutavaat ve n i. | çin söylememeli, müsterih bir saa. = det manzarasıdır. Bunlar çocuk kal. [ mış yaşlılar ki, küçük, çocukça, çocuk i su elemleri ve dertleri var. Bunlara sı \

nıf farkım, mücadelesini öğretmek ra i hatlarını bozmak, maddî bir rahat te- i min edemeden manevî intizamlarını i bozmaktır.

★ ★ *

Fakir mahallelerde seyranlarım, \

hislerini: ş

Buralarda sükûnet, mutavaat, \

(***) biraz nebatî bir saadet, bir nevi i medeniyet kabulü, bir asayiş ve bir hâ § let buldum.

Çocuklar oynuyor, gençler bir ça. \

lım ve bir sevda peşinde bakıyor, su- j suyor veya (satıcılar) bağırıyordu. Ih. \

tiyarlar yine çocukluğa dönmüş, saf- \

vetli gözlerle çocuklara bakıyorlardı, i Para ile kazanılamaz bir sükûnet, bir nevî iptidaî saadet.

Sonra düşündüm: Başları ham, gözleri ham, kekre fikirler, zekânın ekşi sertlikleri dolu tecrübesizler gele cek; asıl bu safveti, bu sükûtu boza­

cak; evvelleri Ermeni ihtilâlcilerin

hür ve memnun bir ırka esir olduğu­ nu öğretip mahvına sebep olduğu gibi, bu adamlara «Siz esirsiniz, bedbahtsı­ nız, yılanlar kanınızı emiyor» diyecek ve bu saadet bir isyana inkılâp edip her kendini mesut sanan bedbaht sa­ nınca ve bu ahenk bozulunca iktisa. den de bir refah değil, bilâkis daha bü yük bir fakirleşme olacak. Bunu yap­ mayınız !

( Devamı var) =

(*> Bir decereye kadar. (**) El koymuşlardı. (***) İtaat etmek.

(7)

Yazan rAbdülhak Şinasi Hisar

İ

— 7 —

k o m ü n i z m, s o s y a l i z m

f i k i r l e r i n i n t e h l i k e s i

Çok dikkat etmeliyiz. Şarkta bü. §j yük bir komşumuz, müthiş pıopagaıı- = da kuvvetile, asırlardan beridir gençli İ ğin kalbini, gençlerin kalbini teshir | eden fikirlerin propagandasına yanıba § şımızda, harikulade bir inat ile koyul ğ muştur. Bu kendisi için bir hayat me ğ mat meselesi gibidir.

Sa’yü servetin âdil bir tarzda tak § simini, sa’ya mukabil mükâfatın eni- g niyette olmasını ve servetin bir vası- § tai tahrib olmamasını kim istemez? f§ Lâkin millî mesailin (* ), iktisadi me. g selelerin halli, Komünistlerin dediği § usûllerle istihsal edilebilir m i? Hayır, g maatteessüf hayır.

Anlatmalıyız niçin hayır!

Ve millî siyasiyat (**) iktisadiyat, g tan doğduğu gibi İktisadî mesailin de g nasıl bir zaruretin neticesi olduğunu an g latmalıyız. Millî siyasiyat sa’ye ve ser g mayeye teşne olmalıdır. Ve millî siya- g siyat anlatmalıdır ki niçin halkın sıh g hat ve selâmetine ve sermayenin lü. g zum ve faidesine kaanidir? Medeniyet g itibarile bu lüzuma kaanidir.

Ancak bu izahatı iyi bir kalb, te- g miz bir vicdan ile vermek şartiledir ki g gençlerin kalbini kazanabilir.

Yaıııbaşımızdaki memleketlerde

| doğan büyük fikirler, kuvvetli musiki. | 1er gibi çok kere gençlerin fikirlerini g teshir ediyor. Bunlara mukabil millî g siyasiyat vatanın zaruretlerini, sesle I rini, muhabbetlerini, sebeplerini mut İ taşıl söylemeli, duyurmalıdır. Bu se- g sin, bu izahatın susması gençlerimizin

g yabancıların sesini dinleyip onlara

¡j koşmasını mucip olabilir. ★ ★ ★

Esasen Sosyalizmin aksa (***) bir İ şekli olan Bolşevizmin içtimai bir hak

kaniyet idealinden, tatbikatında fay­ da veya imkân olan cihetlerini bugün kü beynelmilel kozmopolit Demokrasi cereyanı kendine mal etmiştir. Bir çok milletler Cumhuriyet tarzını tercih ve ihtiyar etmiş yahut buna meyletmişler dir. En eski ananelere sadık Ingilte­ re’ de bile Amele Partisinin idareye geç tiğiııi gördük. Bolşevizmin içine, kaza, nına, volkanına düşmeden, içtimai ida­ redeki hakkaniyet, servet, sa'y ve hukuk taksimleri hakkındaki ideal bu­ gün millî bir siyasete kalben ve fik . ren taraftar olanların kalb ve fikrinde de yer etmiştir. Yalnız bunlar imkânı, faideyi düşünüp tercih ediyor ve bun­ ca emek bahasına alınan muvaffaki­ yetleri bir hercü merç içine, tehlikeye atmaya kıyamıyor. Avam dediğimiz sı nıf bilmelidir ki sırf kendisinden, iyi bir idare beklenemez.

★ ★ ★

ismini söylemek istemediğim, şim di ölmüş birinden garip bir söz duy­ muştum:

— Senin apartımanın yok ya, sen ne diye bu Komünizm aleyhine çırpı, nır durursun! diyordu.

Ben yine Komünistlerin aleyhin­ de söyleniyordum. Bu sefer Veysel Bey, bir asker, bana:

— Öyle ya, milyonlarınız gidecek de sanki! diye mânâsız bir tenkidde bulunarak taş attı.

— Milyon değil, milyarlar, dedim, Türk tarihi, Türk lisanı, Türk edebi, yatı, Türk kültürü, Türk vatanı, mil­ yarlar değerinde olduğuna kaani oldu­ ğum şeyler ki bunlarda kendimi hep hissedar telâkki ediyorum!

(Devamı var) (*) Meselelerin. (**) Siyasetler (•**) En sonda, en uçta.

Süreyya Aydemir’in

açıklaması

İ

Şevket

5>

H «Azizim Bediî Faik Bey,

Ü «Dünyanda yayınladığınız

H «Yangın var!» başlıklı yazı p ları okuyorum. Bizi ve işle-

=j rinıizi bu kadar yakından

§E tanıyan Falih ltıfkı'nm ga = zetesiııde bu yazıların çıkı p şından hakikaten üzgünüz. E Sonra da bunlar, Abdülhak

Ü Şinasi Hisardan notlar.

E Türk Ocakları Kurucusu,

p Büyük Milliyetçi, fikir ada E ını, Ziya Gökalp’in yolunda

B yürüyen., v.s. Bu bizim ha

E kikaten tanımadığımız bir

p Abdülhak Şinasi Hisar. Hal E buki merhumu tanırım. A- p ıııa O böyle biri değildi..

S Yazılanlara karşı ve gere

S kirse, cevap hakkını tanıa- E men mahfuz kalmak kayıt

E ve şartı ile şimdilik, açık-

fjjj lanmasını önemli gördü-

j=j güm iki noktaya münhasır p kalarak, şu yazılarımın ay- §! nı sütunda ve ilk sayıda ya

E yınlannıasını, bir ilgili ola

£ rak rica ediyorum:

B «Diinya»nm 31 Mart sayı

£ sında ve «Yangın var» seri p sinin birinci yazısında «İn

E kılâp müzesini Hamdullah

B Suphi gibi Milliyetçiler kur

£ malı, Şevket Süreyya gibi

E Milliyet Mefhumuna nıııa-

£ rız gizli Bolşevikler değil» E şeklinde ve Abdülhak Şina

E siye atfettiğiniz bir fıkra

Ü var. Sonra gene aynı yazıda £ gûya Hamdullah bana:

£ «Neye bukadar karışık ve

£ kapalı yazıyorsun?» diye so p runca:

g «İşime öyle yazmak daha

p iyi geliyor, daha açık yaz

E mam» demişim. Aynı seri- £ nin I. Nisan tarihli nüsha­

sı sında da bana Rusya'da

p Türklerin hâlinden bahse- E dilince:

«Böyle bir mesele yoktur, p Bir kaç sene sonra onlar

p Türklüklerini unutacaklar,

E halis, Bolşevik olacaklar!»

H diye cevap vermişim,

g Sonra gene Hamdullah

p Suphiyi hatırlatan şehadet E 1er veya yorumlar..

= Ben şimdi burada evvelâ,

E şu Hamdullah Suphi gibi

j= Milliyetçi ile Şevket Sürey-

g ya gibi gizli Bolşevik kar-

g şılaştırmasına dokunaca-

g gını. Abdülhak Şinasi, bü-

g tiiıı hayatı boyunca Ham­

il dullalı Suphinin, Elpcnçe

p peşinde dolaşan bir gölgesi

£ idi ama, ben Hamdullah

p Suphinin bir dostuydum. O-

E uu tanıyan, onunla komi­

ği şan, mektuplaşan ve kendi g tabiri ile de bir dostu. Faz­

la olarak ben Hamdullah

için övülmeye değer bir Mil liyetçı idim de. Demek Ab­ dülhak Şinasinin dayandı­

ğı Hamdullah, benim için,

Şinasi Hisar gibi düşünmü­ yordu. Şu halde bu dâvada, ben de, iki tarafın da güven diği Hamdtıllahı konuştura cağım. İşte size bir vesika!

Bu vesika, Hamdullah be­

yin bana, lıem de Bükreş-

ten, clyazısı ve inızasiyle

yazdığı mektuplardan biri­ dir. Bu mektubu burada ver dikten sonra, onun klişesi­ ni de sunuyorum. Onun el- yazısını ve imzasını, sanıyo rum ki Falih Rıfkı Atay da tanır. Mektup şudur:

Bükreş: 25 Haziran 931 «Azizim efendim,

Ankara’dan ayrılırken si

zi gelip görmek hususunda­ ki arzumu bir türlü yerine

getirmeğe imkân ve fırsat

bulamadım. Vaktin azlığı. Acele ve işlerin çokluğu mâ ni oldu. Buna cidden müte­

essirim. Kısa görüşmeleri­

miz benim üzerimde çok

müsait bir tesir bırakmış­

tır. Alâkadar olduğunuz me selelerin büyük ve hayatî e- hemmiyeti, görüşleriniz, bil

hassa bu görüşleri samimi

bir milliyetperver hissi ile, endişesi ile telif etmeniz ka

naatları velevki bizimkiler

le müşterek olsa bile, yaban

cı dostlardan gelebilecek

tehlikeleri daima gözönün

de tutmanız, benim kalbim de sizin için çok alâka u- yandırmıştır. Şifahen de is tediğiııı raporunuzun bir su retini, tekrar bu mektupla rica ediyorum. İleride vak­

tin daha elverişli olacağı

zamanlarda muhaberemize

tekrar avdet etmek ümidi

ile, muhabbetlerimi, muha

lesatlarınıı tekrar eder, sıh

hat ve muvaffakiyetiniz

hakkında, en kalbi temenni leriıııi teyidederim, aziz ve kıymetli mulıibblm, efen­ dim.»

«Dostunuz» «Hamdullah Suphi» Sayın Bediî Faik Bey, Kendisinden notlar nak­

lettiğiniz Abdülhak Şinasi

Hisarın herşeyi demek olan ve isimlerimizi iki zıt kutup

ta yanyana getirdiği Rah­

metli Dostum Hamdullah

Suphinin, benim lıakkım-

tlaki görüş, kanaat ve de­

ğerlendirmeleri budur. Bu

mektubun klişesini ayrıca

sunuyor ve neşrini rica edi­ yorum. Onun eski elyazı ve imzaları, Meclis, Maarif Ve­ kâleti, Türkocağı ve Harici­

ye arşivlerini doldurur. İs

terseniz bunları karşılaştı­ rabilirsiniz.

Hamdullahın mektubun­

da bahsettiği «Rapor»a ge linçe, bu rapor şu, rüyada

gezen Abdülhak Şinasinin

«Yangın» diye aldığı Kadro nun, yani Kadro fikriyatına temel olan ve pek yakında

tekrar basılacak bulunan

«İnkılâp ve Kadro» isimli

eserimin, önce 20 nüsha ola rak teksir edilen ve bir nüs hasını Hamdullahın daha

Biikreşe gitmeden bildiği

özetidir. Sonra bu özet, Ata türk ve diğer ön plânda şah siyetlerimlz gibi, Hamdul­ lah Suphiye de gönderilmiş tir. Yangın var diye haber

verilen Kadro neşriyatının

dünya görüşü ve fikir iske­ letidir. Hamdullahın bu ça­ lışmamızdaki ilgilerine ge­ lince, bunları sayar ve açık larsam yazım çok uzar. A- ma şukadarını derhal söy­ leyeyim ki, bu özet evvelâ ve bizzat Hamdullah Suphi

İle Türk Ocağı ulularının

ve aydın bir kütlenin önün

de, tarafımdan ve evvelâ

Türkocağı salonunda bir

Konferans şeklinde açıklan

mıştır. Büyük alkışlar ve

heyecanlarla karşıladıkları

bu özet hakkında ise Türk­

ocağı İdarecilerinin kararı

şu olmuştur: Bu Konferans,

derhal Ocağın salonunda

tartışmalara konulmalı.

Hem de yalnız Ankara mer kez salonunda değil, bastın lıp çoğaltılarak, bütün Türk ocağı salonlarında!.

Rahmetli Ağaoğlu Ah-

ınetiıı o zamanki Ocak tar tışıııalarımızda «Ümit ve­ ren serin bir gençlik rttzgâ rı » şeklinde değerlendirdi­ ği bu konferansı dinleyen­ ler arasında ve hatırladığı­ ma göre Abdülhak Şinasi Hisar Vardı. Ve yanılmıyor sam, beııi o her zamanki Os

manii konak adamı sami­

miyetsizliği ile, ama pek ö-

verek tebrik etti. Şu Rus­

ya’daki Türklcr ve lıele o

«Zavallı Azerbaycan» bah­ sindeki suçlamaları da ayrı ca, ama gene vesikaları ile açıklayacağım. En iyi dilek­ lerimle.. Bahçelievler - Ankara 4.IV.1967» ii m i!! !.m iM II !M m ilfl ll im m ii im il i! l!! l!ll ll ll l!I !!! n m i!l ll li n ii m !i m !ll !l !l ll ll ll ll l!n il ll ll l!i il [! !i l( l!! ig a i! in i] !H II! !!! II IH II II! ll ll ll l! II İI M !i n !! II III U If l!l !l ll !! n

(8)

^ ü tt iu V: ii li ll !II UII İII IUI III imilIİII!U(lll!!mi (ÜÜHHiiii(jIUiiUlimHl!im i!(H!l!!IIIIfEIilHIHlUm!nMIH IİIİttliinii!!!!i!m!m :iiHlHil(l!llii) 9! ll! !i< i; iiH IH tlli ti li! fl U ll iH :c !I H H U İM il! l! IH İI i! ıt ft l{ ll S !i n ill ti !i! S :i lH it !m !U H !I II i: iU H U 0 fli! U im S H t! il! i{ IH İİ H ti liU İH II! l{ fi !I U !i m i! İ{f 1 !H !U !I IH IH m iH m if m im U IU IH im ilÇ !

Y?zan : Abdülhak Şinasi Hisar

8

Ve o bu sözü duyunca «Ya öyle mi?» deyip sustu.

Yeni bir din sopa ile imha edile­ mez.

Fikirle, hisle bertaraf edilebilir.

Komünizm bir din gibidir. Mis­

tiktir. Biz onun hatâlarını, yanlış, larını, milliyetçiliğimizle anlatmalıyız.

Yalnız zabıta vukuatı sırasında bı­

rakmak bu millî tehlikeyi bertaraf et­ tiremez. Komünistler el altından bir propagandadan çok istifade etmişler, dir. Onlara karşı açık bir propaganda ile cephe almak zamanı gelmiştir.

★ ★ ★

Evvelce Hâriciyemiz bakımından bir mücadelede bulunmaktan istinkâf etmeyi (*) tercih ediyorduk.

Bu gün bu muhataradan (**) ko­ runmak için kendimizi fikren ve his­ sen teçhiz etmek vezifemizin geldiği kanaatindeyiz.

Bir fikir, ne kadar .yanlış olursa olsun, ona karşı fikren galebe edilir. Zabıta vasıtasiyle bir fikir susturula. maz. Biz bu fikre karşı millî hisleri­ mizi izah ve tefsir etmeliyiz.

★ ★ ★

Tarihi yalnız midenin tezahürü

noktai nazarından teşrih eden bu mek tep, nihayet belki kendisi hakkında doğrudur. Midesine bağlıdır. Maziyi anlayamaz. Zira mazinin içinde mu­ tekit bir ruhu vardır. İlâh...

★ ★ ★

Hars — Culture sahası, ruh sa­ hasıdır.

Hürriyet, mutlak bir hürriyet sa hasıdır.

★ ★ ★ KOMÜNİZM ALEYHİNDE

Un oiofnm on i|>Hc}ûî

miz için hiç birvait (*M) altına girmi­

yor. «Medeniyet» dediğimiz mefhu­

mun lâzimelerini izah ve ikna ihtiya­ cında idik. Bu netice tamamen istih­ sal edilmemişti, öyle iken bize bunla­ rın lüzumsuzluğu izah ve telkin edili­ yor. Hem her gün, «Haysiyetini müd­ rik bir fikrin» kabul edemiyeceği ka­ dar avamfrip (****) bir tarzda! Yevmi gazetede yazan muharririn makalesini okurken, bir taraftan ciir’etine, bir ta

raftan cehaletine hayran olmamak

elimden gelmiyor. İkisi de payansız ! 1 ve biri ötekine istinad ediyor; ötekin- i den cür’et alıyor! Marcel Proust’tan 1 Voltaire’e, kapitülasyonlardan Tanzi- | ' mat-i Hayriyeye kadar her şeyin yan i ; lış, muzir, müfsid tefsir olunduğunu § görüyoruz. Şimdi bu zihniyet, maa. | zallah, iktidarda farzolunsun: Buna jf meram nasıl anlatılır? Hakikat nasıl I ; izah edilir? Dert nasıl dökülür? Ga. {fi zete kâğıdından külâhını başına geçir jf miş çocuk, tecrübesiz, hükümet oyunu § oynuyor! Maazallah emri altında ka- i

lacaklara! g

★ ★ ★ j§

Her ilim nisbîdir, bizde anlaşıl- § ması lâzım gelen hakikatlerin birisi de İ bu. Nisbî olmayan ilim olmaz. Alima. ğ j ne bir muhakeme, bir edâ, bir hazırla. 1 nışla falanca sistemi müdafaa ediyor. § sunuz. Noktai nazarınızı anladıktan § , sonra ilminizi kabul etsem bile noktai I nazarımla sizinki arasındaki farkı ba- § na hiç bir ilim sizin lehinize olarak ğ terk ettiremez. Zira bu ilmin sahası =

haricidir. §

Milliyetçi isek bize göre milliyetçi g ilmimiz olacaktır.

Bolşevik isek bize göre Bolşevik g

bir ilmimiz olacaktır. g

Bizde zannolunuyor ki, bir muha- | kemeyi, mücerret bir muhakeme ola. I rak, bir vaziyeti müdafaa eden bir a- 1 vukat gibi, müdafaa ettik mi, âlim ol- g j

duk, ilim bizim taraf muzdadır, karşı, g daki fikri yendik! hâlbuki bugün her 1 fikir ilmen de kaabili müdafaadır. Her § fikrin hizmetinde kütüphaneler ve {f! ilimler vardır. Para, imkân ve iştira- ğ ! hat verin, bir çok muharrirler size her § \

fikri müdafaa edeceklerdir. Fakat ter cihiniz nerede, gönlünüz nerede, aşkı- |l nız nerede? Milliyetçi misiniz? Mesele g i

budur. 1

★ ★ ★

Kadro’cuların mazi hakkında nok I tai nazarları budur: Matérialisme his- İ torique (*•***) Bu mektebin malûm mu ş i harrirleri, meşhur kitapları vardır. Bu ¡fi dar bir mekteptir ki eskidir.

(Devamı var) I (*) Çekinmeyi. <**) Tehlikeden. <***) Vaadetnıck. (****) Halk! aldatan. (****») Tarihi maddecilik.

(9)

¿U !I H in i4 !ll !n :iM II II !ll 1i ll in il lli ni !I M II II in il il H ll ll ll lU II II U IU II IU II U H II II H II II IU II II !ll il ll ll ll ll ll ll li ai l| || || || || ll ll ll ll il ll ll ll ll ll !li ll ll ll ll ll l1 ll li l!l ll l!i ni ll ll l!l ll ll ll ll !in ai ll ll ll ll ll ll ll ll ll lI IH II Il ll ll ll ll ll ll l!l ll ll ll li ll ll ll ll ll (ı ıl ll ll ll j| || ll ll ll ll ll ll ll ll || || !!l ll ll || |I H II ff ll ll D ll ll ll ll li £

DÜNYA - 9 Nisan 1967

YU

— 9 —

Garpte, millî kültürü ve şuuru da­ ha müterakki (*) olan garpte ne bu tarzın muharrirlerine büyük bir ilim ve millî bir muharrir payesi, ne bu e. serlere birer Chef-d’oeuvre (**) yahut klâsik müracaatgâh mevkileri verilmiş değildir.

Ati için noktai nazar da şudur: Her şey mideden çıkacak! Her sebebi mideye atfetmek! Bu da medeniyetin izahı, tefsiri, ve iknaı değildir. Bunun için ne güzel cevaplar verilebilir! Bi­ lâkis istihfaf ettikleri (***'") tarih ne

kadar daha aydındır.

Mâzinin dinî bir ideali vardı. Hâlin milliyetçi bir aşkı vardır, Biz Anadolu mukavemetini, millî har. bi, istiklâl Harbini yalnız mide için mi yaptık?

Bu Kadro’cular (haberleri olm a­ dan) bizim Ali Kemalvari muhalifle­ rimizi devam ettiriyorlar.

★ ★ ★

Eğer bu İktisadî nazariyelerin

muayyen işlerimizde bir faidesi olsay­ dı! Fakat bunu ancak mütehassıslar bilebilir. Yani yalnız onların, muay­ yen işlere dair raporlarında biz böyle bir istifade temin edebiliriz. Hâlbuki bunlar, hayat ve iktisat nazariyeleri- nin hakikata tatbiki hakkında tecrü­ besiz bir takım nazariyecilerin, yok­ sa iş adamlarının değil, gazete maka­ leleridir. Yani biraz mütehassıs olan­ lar için dünyanın en boş yazılarından olan yazılar!

B u İktisadî fikirlere iktisadiyatın

dışında ve üstünde birer kıymet ver­ mek de mümkün değildir. Bu bir fel­ sefe, edebiyat, hülâsa ilim, kültür e­

kolü ve nazariyesi değildir. Millî tari- g himizde bir mevkii olamaz.

Ortada kalan hayatla derece.i te. E

tabuku meşkûk (****) bir takım iktisa- i§ di nazariyat yazılarıdır. Bunların he- E

yeti mecmuasına bir ekol intizamı, §§

mevkii, mânası, yüksekliği vermeğe E

imkân yok! |

Fakat en fena ve hazini, bunlar |j içlerini saklayan, yani üstleri başka si- ¡j

yasî yazılardır! §

★ ★ ★

Kadro muharrirleri edip ve mu- i lıarrir değil, bir takım parolacılardır. i Yazdıkları birer parola! Kendi zihni. | yetlerinde olanlara ve olmak istida, g dıııda olanlara remizle bir zihniyet il- i

ka etmek istiyorlar. g

Büyük bir dostum bunların biri- g sine «Mademki muharrirsiniz, neden g iyi, yani açık ve sağlam yazmayı is. g temiyorsunuz? Yazarken biraz dikkat g etseniz fikrinizi anlamak için bizi bu g kadar dikkat sarfına mecbur olmak- fj tan kurtarırdınız!» demiş. Parolacı: E

«Ben fikrimi daha açık yazmak isteye, g

mem. Bazı fikirleri anlaşılmayacak E

tarzda yazmak işime gelir!» diye ce. E

vap vermiş. =

içlerinde en çok yazanı, gazete §j makalelerinin içindeki cümlelerin a- ğ heııksiz bir ittirad ile sakil (*'***) düş = meşini sevdiğini söylüyordu. Zira bun. fj larda edebî bir zevk ve kültür yoktur, ğ Kendileri ne derlerse desinler, herkes = bu yazıları muayyen bir maksat ve ga- ğ ye hizmetinde anlarsa tesir ve nüfuz, g lan bu istikamette olmaz mı?

(Devamı var) |

<*) Heri. (**) Şaheser.

(***) Küçümsedikleri

(****) Uyuşma derecesi şüpheli ■; (»**»*) Çirkin

(10)

DÜNYA' — 11 NİSAN 1967

YU

VAR

BİR MİLLİYETÇİNİN NOT DEFTERİ

Yazan : Abdülhak Şinasi Hisar

i Yazık, bin kere yazık bize! Bunca § kanlı kurbanlar verdikten sonra zaval- 1 lı milletimiz uyanmıyacak; kendi hak­ li kını ağyara karşı müdafaa etmiyecek; i başına yeni belâların, yeni milletlerin § çullanmasını mı bekliyecekti ? Hâlâ

E hudutlarımızda bıçaklarını bileyen,

E tüfeklerini dolduran milletler var! Bu

E aptallık, bu ahmaklık ve bu safdillik

E caniyane olacak. Bu «gayrimillî» şarki­ li yı susturunuz!

P ★ ★ ★

Kadro’cularin kuvveti, idareyi el. | lerine almak için yaptıkları hokkabaz, i lık şudur: Siz, milliyetçiler, memleke-

E tin istiklâlini kurtarmak için harbet-

E tiniz; kendinizi kurban ettiniz; hükû- § met tesis ettiniz. Fakat inkılâbınızın

ğ

ideolojisini bilmiyorsunuz. Gelin onu = ben size öğreteyim, size akıl öğrete. İ yim, yol göstereyim!

Maksat kendi akimı öğretmek, i kendi yolunu tutturmak ve iktidara | gelmektir.

O zaman, maazallah, ilim namına

E hayatta tecrübesi yapılmamış ne ka. | dar ukalâlık varsa tatbik edilecek! Bu- | na en dayanıklı, en eski, en düzenli

| medeniyetler bile dayanmaz! Buna

E canlar dayanmaz I

işte, kendilerinde herşeyi düzel­ il ten bir kudret mevcut olduğuna ka- I naat eden dört, beş delinin kurduğu

E tehlike!

★ ★ ★

Onyedi yaşındaki gençlerde bir § İçtimaî hakkaniyet ihtiyacı, kalbin ser. | vetinden hâsıl olma bir iyilik ve tesa. | nüt aşkiyle doğan, temayülleri nasıl

I komünist damgasiyle damgalamak

| haksız olursa, komünist olduğunu söy- | leyen, yazan, haykıran bir adamı da 1 hâlâ milliyetçi, hürriyetçi, cumhuri- = yetçi zannetmek daha^ftısbetsiz bir ha­

tâdır. O, bunların hiç biri değil. | dir, komünisttir vesselâm! Biz ko. | münizme bir vaziyeti resmiye, bir | hakkı kanunî tanımadığımızdandır ki | yok sanıyoruz, olamaz sanıyoruz, mev- | cut değildir sanıyoruz. Hâlbuki bu | tehlike mevcuttur. Her bir neferine | kadar bunları efkârı milliye muvace- | hesinde damgalamak, teşhir etmeliyiz. | Karanlık haydutlara yarar, barbarla- | ra yarar. Milleti bu hususta tenvir et- | meliyiz.

★ ★ ★

Kadro’cular aramıza, Türk tabia. i tında mevcut olmıyan bir souci d’éga | lité (*) sokmak istiyorlar, Bu, hayatı | zehirlemekten başka bir şeye yaramı- |

yacak. |

★ ★ ★

Memleket disiplinine, güdümlü ik- | tisadiyata, plânlı idareye, İçtimaî kal- | kınma dâvasına kafiyen muhalif de. | ğilim. Bunlar başka şey, komünizm | başka şeydir; hattâ bunların aksidir. |

★ ★ ★

Leııin hürriyet düşmanıydı.

Bazı formülleri vardır: «Hürriye. | tin olduğu yerde devlet yoktur» der. | «iktidara geçmedikçe hürriyetten vaz- | geçmek faydasızdır» der. Lenin hiç bir § zaman hürriyeti vaadetmemiş ve hür- | riyet hesabına içtihatta bulunmamış. | tır. Aksine... iktidarı almayı ve bir de | intikam almayı vaadetmiştir.

★ ★ ★

S Komünizm budalalığı, tasavvur et | tiği dünyayı makul bulur, zira man. | tık işlemeyince herşey mantıkî görüle. | bilir.

(Devamı var) |

* ■■■■■■—

-(*) Eşitlik kaymıştı =

(11)

l! ll t( ll f« ll ll H II H < li fl lI H İH tl ll ll li li ll lt ll ll ll ll ll il il ll ll ll li iU I{ i{ U İI İI II !l ll ll ll ll ll i! ll ll İl il tl ll !l ll im ii !m m D ll in ii m H < !l !l li m il H !! ll a i( U il li !! Il U lt tl tl ii m !İ U İ! !l lt ll ii İ! l! !i m ü < Ü !l ii il i! f( il U f! U II İI (i ii (İ II H I! i! I! !! II U tl !l l! IU II İi II IU !İ O Iİ II !l fI !! Ş

ımmmıiMmmımmımmımımmmHmımmmınmımmmımıııııuıııııııııııııiHiııııiiiııııııımiHiıiiiıifiıııııııııııııiiiıııııııııııııımıııııııııııuıınııuji

N VAR

MİLLİYETÇİNİN NOT DEFTERİ

Yazan î Abdülhak Şinasi Hisar

12

«Çalış, idrâki kaldır, muktedirsen âdenıiyetten»

Komünizm filhakika aklı beşer­ den idrâki kaldırmak ister gibidir.

★ ★ ★

Komünist propagandası yapanla­ rın aralarında parolalarla konuşmala.- rı tabiî iken ve gûya insanlar arasın­ da, her cins ve her sınıftan insan ara. sında böyle remizlerle konuşmak câri ve âdet değilmiş gibi «komünist oldu­ ğunu alenen ifade etti mi» gibi sual­ lerle bu basit işi karıştıranların gaf­ letlerine şaşıyorum. Gûya insanların hepsi fikirlerini ifade için böyle ko. nuşmazlarmış gibi. Bir kışlanın, bir fabrikanın, bir mektebin, bir terzi­ hanenin dört duvarı arasında geçen sözleri tesbit ediniz: Bir takım keli­ meler, cinaslar, telmihlerle söylenen sözleri aralarında mükemmel anladık­ larını görür ve size bunları onlara gö­ re tefsir etmek kaldığım anlarsınız.

Komünist propagandası yapanla- E

rı müdafaa etmek istiyenler «İlme to. ¡j! kat atıldı, Üniversite istiklâli, ilmin E, istiklâli gitti» diyorlar. O hâlde komü. E; nizmi âlimâne buluyorlar, kamünistli- jf \

ği İlmî buluyorlar demektir. İlme to- ¡¡j kat budur. İlme hürmetsizlik, vefasız- E j lık budur. Cahilâne bir cesaretle kül. § | türü başıboş bırakmak budur. Üniver. E

site ilmi; millî, şuurlu bir mahsûl ol- §

malıdır. E

★ ★ ★ E

Bizde birçokları komünizm keli- g meşini kullanmamakla beraber, komü- = nizmin ruhuna, felsefesine, terbiyesine İ uygun ne varsa bunlara taraftar olu. = yorlar, zevkini duyuyorlar, mâkul ad. 1 dediyorlar. Bunların neticesine taraf- g taı* olmakla beraber sadece bu kelime- § yi kullanmıyorlar. Fakat bizim komü- i nizmin aleyhinde bir terbiyemiz, bir g vicdanımız ve bir zevkimiz vardır, g Bunlara taraftar olmalıyız.

★ ★ ★ 1

★ ★ ★

Uzaktan kurt eşeği görünce yere yatar, başını da yere dayar, kuyruğu, nu kaldırır ve sallarmış. Köpekten fe . nalık gelemiyeceğini, fakat kurdun kendisini yiyeceğini bilen eşek onu gö­ rünce, kaçabilecekken, «o mu, değil mi» diye üstüne doğru yürür, yaklaşır ve artık kaçamıyacağı bir yere gelin­ ce kurt koşarak eşeğin üstüne sıçrar ve onu burnundan yakalarmış. Eşek o zaman anırmağa başlarmış ama iş de işten geçmiş olurmuş!

★ ★ ★

Bizde açık komünistler, camoufle E

(*) komünistler, komünist olduklarım ¡¡.

bilmeyen komünistler var. E

★ ★ E

Makamımız tutuşmadan mâkul o. i ; lanlarııı: «Yangın var!» diye bağırma. | larına, haykırmalarına lüzum görüyo. § rum. Tehlikeyi duyurmak için «Yan- I gın va r!» diye bağırmağa ihtiyaç var. I

— SON — İ

(*) Örtülü, gizlenmiş

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Resimli Öykü Kitaplarının Resimlendirilme ve Fiziksel Özellikleri Yönünden İncelenmesi. Ankara: Türk Kütüphaneciliği Dergisi. TÜBİTAK Çocuk Kitaplığı

Bunu temin için, her vesilede, her ihtiyaç muvacehesinde Türk mimarının hatırlanması- nı, ona da itimatla bir kere müracaat olunması- nı, çalışma imkânı bulduğumuz

Daha romanın başlarında yazar eserini, bir masal gibi yazacağını vurgular: “Bizim oralarda, geçip giden şeyler, bir masal olarak dile gelir/bir masal dile

Büyük infarkt alanına sahip diabetik hastaların or- talama adiponektin düzeyi (18.58±13.82), büyük infarkt alanına sahip nondiabetik hastaların ortalama adiponektin

son padişah V ahdettin'in o za­ m anki düşm anlarım ızla birlik olup, Ulusal Ba­ ğımsızlık Savaşını çökertm eye ve bastırm ağa uğ­ raşm ası; daha

Olgu 2: Kırk beş yaşında, erkek hasta, 15 gün önce başla- yan ateş, kas ve eklemlerinde ağrı ve sağ testiste şişlik şikayeti ile kliniğimize yatırıldı.. Fizik

Bu çalışmada, Ordu ilinin içme suyunun teminin edildiği önemli bir akarsu olan Melet Irmağı üzerindeki istasyonlardan toplanan Cladophora crispata örneklerindeki bazı ağır

Halman danýþmanlýðýnda yaptýðý “Oktay Arayýcý’nýn Oyunlarýnda Ýroni Çeþitlemesi” baþlýklý teziyle mezun olan Refika Altýkulaç Demirdað, Hacettepe Üniversitesi