• Sonuç bulunamadı

İlkel

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlkel"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2

Saltanatın Yıkılış Sahnesi

Hıfzı Veldet VEÜDEDEOĞLU

C

um huriyet’in 50. yıldönüm ü dolayısiyle karılan a£ yasasında O sm anoğullanm n er­çı­ kek üyelerinin de yurda dönm elerini öngö­ ren m addeyi okuyunca düşündüm . Y arım yüz­ yıl önce, 3 m art 1924’de O sm anoğullan’nın ül­ keden çıkarılm asını öngören yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edildiği gün ben o Meclis’te geçen tartışm aları, m em ur niteli­ ğiyle izlemiş, o tarih ten b ir buçuk yıl önce, 1 kasım 1922’de Sultanlığın kaldırılm ası k a ra rı­ nın, yine aynı M eclis’te geçen görüşm elerine de ta nık olm uştum . B unlar, dünya tarihini 650 yıl et­ kisi altında bulundurm uş olan bir im paratorlu­ ğun sonunu tescil eden çok önemli tarihsel olay­ lardı.

Benim İçin de İlginç

Hele benim için bu olaylar daha da ilginç oluyordu. Çünkü biz OsmanlI Devletinin k u ru ­ luşunu, Osman Gazi’nin, Şeyh E debali’nin evin­ de gördüğünü söylediği ve -sonradan kaymba- b as’ olan- Şeyh’e yorum lattığı «Ulu Ağaç Rüya­ sı» söylencesi (efsanesi) ile birlikte, daha ilk­ okulda öğrenm iş, padişahların adlarını kronolo­ jik sıra ile yine ilkokulda ezberlem iştik. O ta­ rih te OsmanlI tah tın d a 35. padişah Mehm et Re­ şat oturuyordu. Benim liseyi bitirm iş olduğum 1922 haziranında ise Ulusal K urtuluş Savaşı sü ­ rü y o r ve sultanlık tacını 36. padişah M ehmet V ahdettin taşıyordu. Bu adam T ürk halkının düşm anlariyle işbirliği yapm ış, OsmanlI devleti­ n in ve T ürk ulusunun idam ferm anı dem ek olan Sevr antlaşm asını, b ir S altanat Şûrası toplaya­ rak onaylamış, kendi taç ve tahtını böylece k u r­ taracağım sanm ıştı.

Diyeceğim şu ki, ben gözlerimi S altanat ve H ilâfet rejim i içinde açtım . Ç orum ’da okula baş­ ladığım zam an, büyük şenliklerle kutlanan en önemli ulusal bayram , padişahın ta h ta çıktığı­ nın yıldönüm lerinde yapılan «cülûs bayram ı» idi. O yıldönüm lerinde gündüzün okulla Saathane Meydam’na gider, b ir takım kim selerin konuş­ m alarını dinler, sonra hep b ir ağızdan üç kez «Padişahım çok yaşa» diye bağırır ve geri dö­ nerdik. Geceleri de «donanma» denilen ışık oyun­ ları yapılır ve hava fişekleri atılırdı. İlkokul ho­ cam ız Kadifezade İsm ail Efendi, P adişahların «peygamber postunda oturduklarını» söylerdi. Böylece padişah, gözlerim izde ilâhlaşm ış ve kut- sallaşm ıştı. O nlarda k eram et sahipliği, ya da ev­ liyalık gibi olağanüstü, daha doğrusu insanüstü, b ir kim lik bulunduğunu sanırdık.

İşte küçüklükte kafam da yer eden bütün bu duygu ve izlenim ler dolayısiyle Türkiye Bü­ yük Millet M eclisinde önce S altanatın ve b ir bu­ çu k yıl sonra da H ilâfetin kaldırılm asına ve Os- m an o ğ u llan ’nın ülkeden sürülüp çıkarılm asına İlişkin görüşm eleri büyük b ir ilgi izlemiştim. Şu fa rk ile ki. son padişah V ahdettin'in o za­ m anki düşm anlarım ızla birlik olup, Ulusal Ba­ ğımsızlık Savaşını çökertm eye ve bastırm ağa uğ­ raşm ası; daha önceki padişah S ultan R eşat’ın saflığını ortaya koyan anekdotlar; babam ın Ab- dülham it dönem i ve kendi sürgünlük yaşam ı üze­ rin d e bana anlatm ış olduğu olaylar ve nihayet, OsmanlI tarihini öğrendikçe, çoğunluğu hiç b ir İşe yaram ayan bu sülâle fertlerinin kim lik ve davranışları hakkında edindiğim bilgiler benim kafam ı uyarm ış ve ilkokulda hayal gücüyle

ilâh-laştırdığım padişahların herkes gibi b ire r basit adam olduğu sonucuna varm ıştım . Bu nedenle, yukarıda sözünü ettiğim k ararlar, beni -önemli tarihsel olaylara tanık olm a bakım ından çok etkilem iş olm akla birlikte- hiç üzmem işti.

Saltanatın kaldırılışını V arlık Yaym ları'nca 1971’de çıkarılan Milli Mücadelede A nılan kita­ bım da (s. 176/177) şu kısa cüm lelerle belirt­ m iştim :

«Süleyman Şah, E rtuğrul Gazi ve Osman Gazi’den beri sürüp gelen, tü rlü yükselme ve çökm e çağlarını ve türlü karakterdeki padişah­ larını tarihlerde okuduğum uz 650 yıllık koca Os­ m anlI Saltanatı o gün M eclis’te, çürüyüp cılk olm uş b ir a rm u t gibi, gözümün önünde dalın­ dan düşüp dağılıverdi. O anda, Konya Lisesin­ deki tarih hocamız M uhtar Beyin: «İçtim ai m ü­ esseseler, devletler, m illetler dahi, tıpkı insan uzviyeti gibi, doğar, büyür, yükselir; sonra dev­ rini b itirir ve tarihten silinir gider» sözü hatı­ rım a geldi. O güıı Türkiye Büyük Millet Meclisi OsmanlI Saltanatını kaldırm ış değil, eylemli ola­ ra k zaten tarih e karışm ış olan bu saltanatın 16 m art 1920 tarihinden başlayarak yok olduğu­ nu tescil etm işti.»

Nasıl Gerçekleşti?

30 ekim 1922 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi B aşkanlık K ürsüsünde Birinci Reis Gazi M ustafa K emal Paşa oturuyordu. İsta n b u l’dan Sadrazam Tevfik Paşadan kendisine telgraf geldi­ ğini, bunun üzerine m üzakere açılacağım söyledi. Sadrazam ın telgrafiyle kendisinin o r a verdiği karşılığı, bu karşılığa Sadrazam dan gelen cevabı okuttu. Sadrazam bu telgraflarında, Büyük Za­ ferin kazanılm ası dolayısiyle m em nunluğunu bildirdikten sonra, b arış görüşm elerinde İs ta n ­ bul H üküm etiyle A nkara H üküm etinin söz b ir­ liğiyle h areket edebilm eleri İçin b ir öngöriişm e yapılm asını öneriyordu.

T elgraflar o k u n d u k ta n sonra M eclis’te bü­ y ü k b ir heyecan ve öfke havası esti. İlk sözü ala n A n taly a M illetvekili Kasih Hoca, İsta n b u l H ü k ü m etin in hangi hakla ve hangi yüzle ba­ rış görüşm elerine katılabileceğini sordu ve u- zun b ir konuşm a y ap tı. A rd ın d an E rzu ru m Mil­ letv ek ili H üseyin A vni (U laş) çok uzun ve coş­ k u lu b ir konuşm a y a p arak T ü rk ulu su n u n a r­ tık istibdada boyun eğmeyeceğini söyledi. K ır­ şeh ir M illetvekili, sak allı ve gözlüklü Y ahya G alip Bey o g ü r sesiyle, İsta n b u l’daki S u ltan ­

lık hüküm etinin hainliğini dile getirdi. E dirne M illetvekili Kâzım K arab ek ir Paşa aynı doğ­ ru ltu d a bir konuşm a vaparak Saray ve Babıâ- lm hı artık b ir hiç olduğunu, bunu bütün İs­ lâm âlem ine gösterm e zam anının geldiğini ve b arış görüşm elerine b u n ların katılm asına izin verilm em esini bildirdi. B akanlar K urulu Baş­ kanı (vani B aşvekil) Rauf (O rbay), yine aynı d oğrultuda uzun bir konuşm a yaptıktan son­ r a : «Türk halkı kendi bağım sızlığım kendisi k u rta rm ıştır, bu bağım sızlığı kimseye v erm e­ y ecek tir ve bunu b ir kez daha cihana isp at ve tasdik ettirecektir» diye bağırdı Ve çok alkış­ landı. İçişleri B akanı Fethi (O k v ar) ve D ışişleri B akanı İsm et (İn ö n ü ) de düşm anların, barış görüşm elerine İstan b u l H üküm etini de davet etm ek suretiyle davam ızı zayıf düşürm ek isle­ diklerini bu e n trik a la ra m üsaade edilm eyece­ ğini bildirdiler.

Ünlü Önerge

Ben sadece en tan ın m ış konuşm acılardan söz ettim . Yoksa o gün Meclis coşmuş, b irb irin ­ den heyecanlı birçok konuşm a yapılm ıştı (1). Sonunda görüşm elerin yeterliğine k a ra r veril­ mesi önerildi ve önerge kabul edildi. Hem en ard ın d an görüşm e konusu olan sorunla ilgili önergeler okundu. B un lard an en önemlisi, Si­ nop M illetvekili Rıza N ur ve 78 arkadaşının im zasını taşıy an önergeydi. B unda, S altan atın k aldırıldığına ve yeni T ürkiye H üküm etinin o- n u n yerine geçtiğine ve H ilâfet m akam ının tu tsa k lık ta n k u rta rıla c a ğ ın a k a ra r verilm esi is­ teniyordu.

Dr. Rıza N u r’un bu önergesine İmza ko­ y a n la r arasın d a, tan ın m ış isim olarak. Dr. T ev­ fik R üştü Araş, F eth i O kvar, Dr. Adnan Adı- var, Rauf O rbay. Y unus Nadi, Kâzım K arabe- k ir, H am dullah Suphi T an rıö v er, Refik Koral- tan , M azhar M üfit Iia n su , gibi, İlk T ü rk iy e B üyük Millet M eclisi’nin ileri gelen m illetve­ killerinden b ir çoğu b u lu nuyordu. En son im za Gazi M ustafa K em al P a şa ’nınkiydi.

G örüşm eler sonunda önerge açık oya ko­ nuldu. A fyo n k arah isar M illetvekili İsm ail Ş ük­ rü Efendi red oyu k u llan d ı. Bu zat, benim gö­ rüşm eleri izlediğim direğin yanından üç d ö rt sıra ileride y e r alm ış b u lu n u y o r ve o tu rd u ğ u y erd en öfkeli m ü d ah aleler yapıyordu. O ylam a sonucu ilân edilince, yetersayı bulunm adığı ar»

CUMHURİYET

2 Haziran 1974

laşıldı r e g örüşm eler 1 kasım 1922 tarih in e bı­ rakıldı.

Son Karar

Ben, doğal olarak, o gün yine, to p lan tı sa­ lon u n u n , başkanlık m akam ına göre sağ y ana düşen dinleyici locasının m erdiveninin yanın­ daki direğin dibinde ve h er zam anki gibi ayak­ ta yer aldım . Gazi M ustafa K em al Paşa ilk sözü alarak uzun b ir konuşm a yaptı. G örüşm e­ le r sonunda bu konuda verilm iş olan o bur ö nergelerle b irlik te Dr. Rıza N ur ve ark a d a ş­ la rın ın önergesinin A nayasa, A dalet ve Ş er iye K om isyonlarından oluşan b ir karm a kom isyon­ da incelenm esi k a ra rla ştırıld ı ve o tu ru m a ara verildi.

Y eniden toplanıldığı zam an başkanlık k ü r­ süsünde Meclis İkinci B aşkanı Dr. Adnan Adı- v a r’m o tu rd u ğ u görüldü. K arm a K om isyonun rap o ru okundu. B unun üzerine söz alan E rzu­ rum M illetvekili H üseyin Avni (U laş) yine coşkulu bir konuşm a y a p a ra k , insanlık b ir da­ ha d u y su n ki T ü rk ulusu istib d a t zincirini k ır­ m ıştır, ebediyen h ü r ve hâkim yaşayacaktır, diye bağırdı ve çok alkışlandı. Sonunda Baş­ kan, K arm a K om isyonun rap o ru n u oya koy­ du ve bu rapor «S altanatın K aldırılm ası» k a ra ­ rı o larak kabul edildi.

Unutulmayan Olaylar

tk l nokta hiç belleğim den çıkm azı B irisi B a ş k a n ın : «O ybirliği ile k ab u l edilm iştir» sö­ züne karşı, Rize M illetvekili Z iya H u r ş itin : «Ben m uhalifim , oybirliğiyle değil, çoğunlukla

k ab u l edilm iştir» diye bağ ırm asıd ır.

U nutam adığım ikinci nokta ise, bu k a ra ­ rın verildiği akşam ın 12 R ebiülevvel gününe rastlam ası, yani P eygam berin doğum günü ol­ m asıdır. Bu sebeple B aşvekil R auf O rbay k ü r­ süye gelerek bu kutsa) günü h a tırla ttı ve o gece ile ertesi günün b ay ram olm asını ve k ü r­ süde b ir dua okunm asını önerdi. Bu öneri al­ kışlarla kabul edildi.

iş te 659 yıllık b ir sa lta n a t gözlerim in önün­ de bövlece sona erdi ve ta rih e göm üldü.

Y u k arıd a b elirttiğ im gibi, aradan b ir bu­ çuk yıl geçtikten sonra, 3 m a rt 1924 ta rih in d e kabul edilen b ir yasa ile H alifelik de k ald ırıl­ d ı; S u ltan lığ ın kald ırılm asın d an sonra T ü rk iy e B üyük M illet M eclisince halifeliğe seçilmiş olan A bdülm ecit Efendi b aşta olm ak üzere, O sm anlı h an ed an ın ın b ü tü n üyeleri sın ır dışı edildi ve T ü rk v atan d a şlığ ın d an çıkarıldı.

T ü rk iy e B ü yük M illet Meclisi’nde bu ikin­ ci konuda geçen görüşm eler, y u k arıd a a n la ttık ­ larım d an daha da uzun ve sert oldu, izin ve­ rirseniz onun öyküsünü de b ir başka yazıda anlatayım ve son af dolayısiyle d ü şü n d ü k lerim i o zam an belirteyim .

(1) İlerid e b ir gün fırsa t bulursam b u n la rın a y rın tıla rın ı, belgeleriyle b ir yazı dizisi içinde o k uyucularım ın gözü önüne koym ak isterim . Şu sıra d a b u n a olanak bulam adı­ ğım için, kısa an ılarım ı a k ta rm a k la y etin i­ yorum .

İLKEL!

P

adişah Dördüncü M ehmet, zam anın kalem erbabından Abdi’yi vak’a-nüvis seçm iş kendisine... Bilindiği gibi vak’a - nüvis devletin resm i tarihçisi demek. Sultan av m eraklısıym ış, b ir gün tavşan kovalarken b ir ineğin doğur­ duğunu görm üş; ineğin sahibini M üslüm an yapıp b ir önemli göreve atam ış. B ir avda da b ir p arsla b ir yaban dom uzu öldürüp Abdi’ye bu olayları yazm asm ı em retm iş. Başka b ir gün Abdi, elini yıkam ası için güm üş tab ak ta sabun sun­ m uş Sultana... Dördüncü Mehm et sabunu alıp elini yıkam a­ dan yerine koym uş ve buyurm uş:

— Seni m em nun etm ek için sabunu aldım , şim di git, bu önem li olayı tarih e yaz!

Gene günlerden b ir gün:

— Bugün ne yazdın? diye sorm uş Padişah. Abdi:

— Önemli b ir olay geçmedi Sultanım .

Dördüncü Mehmet b ir cirit savurup yaralam ış tarihçisini. — Şimdi yazacak b ir şeyin yok m u?

Abdi olayı geçirm iş tarihe.

B ütün bu zıpırlıkları okuyunca şimdi gülüyoruz. T arihi biz yaşam adığım ız için rah atça eleştirm ek elim izdedir. Ama yaşadığım ız günlerin yarın ta rih olacağını düşünelim . Çağı­ m ızda az mı zıpırlık yapıyorlar egemenler? Geçen gün CGP Başkanı Feyzi bey CHP’lilere kom ünist dediği için bir arab a dayak yedi. E rtesi gün olayı gazetelerde okuyanla­ rın kimi:

— Oh olsun! dedi. Kimi:

— Ayıp., diye düşündü.

Gazetelerde yorum cular da bu yandan b ak tılar olan - bitene... Oysa işin d aha ayıp b ir yanı var. İsveç’te, İtaly a’da ve öteki ülkelerde acaba birine kom ünist dense tepki ne olur? Adam ya kom ünisttir, ya değildir. Değilse değilim der; kom ünistse kom ünistim der. F ra n sa ’da K om ünist P artisi S ekreteri M archais’ye b ir başka m ebus:

— K om ünist!., dediği zam an dayak m ı yer? Dayak ilkel­ lik tir am a, birine kom ünist dendiği zam an k ü fü r sayılm ası b ir ülkede fik ir özgürlüğünün bulunm adığım gösterm iyor m u?

M ahpushanelerde bulunan fik ir suçlularını Cum huriye­ tin 50’nci yılında genel af dışında bırakanların öyküsü b u ­ gün gazetelerde saptanıyor. Y arınki kuşaklar, olayları D ör­ düncü M ehm et’in yantığı işler gibi şaşkınlıkla, ya da gülerek okuyacaklar. B ugünün vak’a-nüvis’i defterine şöyle b ir cüm ­ le düşm üştür:

— C um huriyetin 50’nci yılında elli bini aşkın m ahkûm affedildiği halde kom ünist idenilen birkaç yüz kişi hapiste bırakılm ışlardır.

Geçenlerde Sovyetler m eşh u r R us yazarı Soljenitsin’i sım rdışı ettiler. Bu davranış b ü tü n dünyada kınandı. Bizim yazarlarım ızın da çoğu olayı ele aldılar, aradan 50 yıl geç­ m esine rağm en Sovyetlerde fikirlerinden ö tü rü insanlara baskı yapılm asını 1917 devrim inin başarısızlığı saydılar. Bizde C um huriyet devrim inin 50’nci yılında fikirlerinden ö tü rü insanların cezaevlerine kapatılm ası, b aşarı m ı sayıla­ cak? M ademki çok partili rejim i benim siyoruz, m adem ki kom ünizm kötüdür, serb est bırakm aktan neden korkuyo­ ruz? «Halkımız kötü fikirleri benim sem ez, halk herşeyi bi­ lir» diyoruz; sonra da kom ünizm den korkuyoruz. H alkın sağduyusuna inanm ıyoruz; iyiyi kötüden ayırtedecek dü­ zeyde bulm uyoruz halkımızı...

B ulsak, kom ünizm den korkm az, h er fikrin halk k arşı­ sında söylenmesini serb est bırakırdık.

F ikirlerin yasaklandığı yerde ne çok partili dem okrasi vardır, ne de Batı uygarlığı... Bunca açık b ir gerçek kimse tarafın d an yadsınam az. Ceza K anunlarım ıza kom ünizm i ya­ saklam ak için konm uş m addeler bu am aç b ir yana bırakıla­ rak T ürkiye’nin fik ir ve k ü ltü r hayatım k ötürüm etm ek için kullanılıyor. T arih b u ayıbı işliyenleri k ara defterine yazacak.

S ultan D ördüncü M ehm et av m eraklısıym ış, am a hay­ van avlarm ış, bizim egem enler fikirlerini beğenm edikleri insanları yok etm ek için sürek avına çıkıyorlar, daha ilkel değil m id ir bu?...

i

k

--- „

i

--- --—■

Referanslar

Benzer Belgeler

14-17 Nisan 2009 Dermatoloji 2009 Bahar Simpozyumu (Deri ve Zührevi hastal›klar Derne¤i) ‹‹s stta an nb bu ull Askeri Müze Kültür Sitesi. 29-31 Ocak 2009

5-7 Haziran 2009 Summer School for Pediatric Dermatology ‹stanbul 2009 ‹‹s stta an nb bu ull www.pediatricdermatology2009.org. 5-7 Haziran 2009 Pediatrik Dermatoloji Uluslaras›

13-15 Kas›m 2009 6th South Asian Regional Conference of Dermatology (SARCD) & K Ka atth hm ma an nd du u,, N Ne ep pa all 7th National Conference of Society of

[r]

4-6 Eylül 2008 Conference on Sexually Transmitted Infections and HIV/AIDS M Miilla an n www.oic.it/iusti-europe2008.. 17-21 Eylül

European Congress in Aesthetic Dermatology and Surgery, and Antiaging Medicine P Pa arriis s www.euromedicom.com.. 29-31 Ocak 2009

Forumun açılış töreninden önce toplantının yapıldığı salonun üst katında bulunan küçük bir grup, protesto amacıyla üzerinde “No Risky Dams” yaz ılı bir

Festivali'nde büyük ilgi gören Davis Guggenheim filmi "Uygunsuz Gerçek" size küresel ısınmanın ölümcül ilerleyişini büyük bir mücadele ile önlemeye ve bu