* £
■.U/v
Z A M A N S A A T İ ’
D ü ş ü n d ü r d ü k l
MUSTAFA NECATİ KARAER
M
UNİS FAİK OSANSOY’un yeni yayınladığı «Zaman Saati» nin (x ) önsözünü okurken birden durakladım. Yazısının bir yerinde şair, «bugün» diyor, « ... hayatımmın en iyimser ihtimalle son çeyreğinin eşiğinde, şiir kitapları mın beşincisini yayınlarken, kendimle konuşur gibi, zaman ve şiir üzerine düşüncelerimi yazmak tan vazgeçemedim.» Gerçekten, kitabın ağırlık noktasında, zaman ve ölüm fikrinin yoğun bir şekilde yer aldığını görüyoruz.Şair, ömrün sonbaharının yaklaşmasından duyduğu endişeyi, daha 1948 yılında çıkan ikinci şiir kitabında :
Rabbim, ne çabuk geçti otuz yaz, Ömrün ne yakınlaştı hazânı?
(Hayal Ettiğim Gibi, S: 2 4 )
mısralariyle dile getirmişti. 1959 da yayınlanan «Bir Daha» da is e :
Artık zamanıdır, bilirim , yelken almanın, Hatta kürekle gitmek için yolculuk kısa. Ah, işlemezdi kalbe derinden uzak, yakın, Yaşlar ilerledikçe saatler yavaşlaşa.
(B ir Daha, S: 13)
diye zamanın hızla akıp gidişinden yakınıyordu. Ozansoy’un yeni kitabına «Zaman Saati» adım ve rişi de sebepsiz olmasa gerek. Daha ilk şiirinde, «her sabah hayata yeniden doğma» mn özlemini çeken şa ir:
Ölçüler değişti, dünya ufaldı, Geçiyor saatler, günler uçarak; Artık bütün yollar geride kaldı, Göz mesafesine girdi sondurak.
Nekadar geriye alsan boşuna. Heri gidiyor zaman saati.
(Sayfa: 10)
diyor. Bilmem, dikkat ettiniz mi? İlk iki örnek
te, zamanın geçişinden duyulan endişe ve acılar, Zaman Saatinde yerini tevekküle bırakmış. «Göz mesafesine girdi sondurak» mısraının harikulâde- liğini de ayrıca belirtmeye lüzum var mıdır, bil miyorum.
Hepimiz, zamanın geçişinden şikâyet eder du ruruz. Ama, gerçekte kim geçiyor acaba? Zaman mı yoksa insanlar mı? Ozansoy:
Hayır, zaman geçmiyor, geçen biziz insanlar Oncesiz ve sonrasız, bölünmeyen zamanda.
( Sayfa: 11)
diye karşılıyor bu soruyu. Öyleki şair, baharın binbir güzelliklerle kapısında belirdiği anda bile tedirgindir. Zaman, bir burgu gibi beyninde dö nüp durur. «Bahar Duygusu» şiirinde: Baharın gelişini bir çağla dalı haber veriyor. İnsanlarda bir hafiflik, bir hafiflik... Yumurtasını kırıp bir yavru kuşun ortaya çıkışı, boy boy başaklar ve bir nisan yağmuru... Fakat, bu nisan yağmuru nun kaynağı, şairin gözlerinde. Sebep, hep aynı, yine zaman saati. Bakın, son mısralar şöyle :
Bir yaprak kım ıldad ı... Bir şey diyecek gibi: Ah! ne olur şu zaman saatini durdurun!
(Sayfa: 14)
«Tek Yön» adlı şiirde her sokağın «ölüme» çıktığı belirtildikten sonra, «Duvar» da :
Söyle, Tanrım , ölümün böyle nedir gizlediği?
diye yine aynı konuya dönülüyor.
Kitabın «Kendi Kulağıma Söylediklerim» adını taşıyan ikinci bölümündeki şiirlerde de yer yer zaman ve ölüm düşüncesi duyuluyor. Ama, o kadar. Birinci bölümde olduğu gibi ağır basmı yor. Hattâ, Üç Buut Canavar’ında, zamanın hızlı geçmeyişinden şikâyet ed iliyor:
Zaman denen atı koşturmak istedim ne kadar, Düşün dakikaların öldüren ağırlığını!
(Sayfa: 3 9 )
Görülüyor ki Şair, burada zamanı başka bir açı dan ele alıyor. Tabii bu, içinde bulunduğu durum ve ruh hâlinin bir sonucu. Hepimiz, matem gün lerinin, sıkıntılı günlerin çabuk geçmesini isteriz. Ama, sevinçli günler öyle mi? Hiç bitmesin iste riz. A. De. Lamartine, «Göl» şiirinde bunu ne gü zel anlatır :
Kıskanç zaman, kabil mi sevginin kucak kucak Bize zevki sunduğu sarhoş edici anlar,
Kabil mi uzaklara uçup gitsin çabucak Matem günleri kadar
(Tercüme Dergisi, S: 34 - 36, S: 3 4 3)
Zaman ve ölüm düşüncesi, çağlar boyu, he men her şairi etkilemiştir. Bizde, özellikle ölüm temi üzerinde en çok duran şairlerden biri, bilin diği gibi, Cahit Sıtkı Tarancı’dır. Bu konuda, çok güzel şiirler yazmıştır. Ancak, O’nu, Ozansoy’la karşılaştırdığımızda şu sonuca varırız : Cahit Sıt kı’da ölüm, ölüm korkusu halini almış marazî bir duygudur (2) O’nun bu korkusunu, «Ölüm Tehli kesi» şiiri, çok güzel v e r ir :
Hızla geç kalabalık caddeden;
Şoför milletine güven olmaz. Çabuk sapıver sokağına;
Akşam karanlığı tekin değil. Durma çal evinin kapısını, Taş düşebilir komşu duvardan.
Ben geliyorum demez ki ölüm Kaza belâ adım başınadır. Kişi evde gerek akşamları
Ölürse helâllaşarak ölür.
(Otuzbeş yaş, 1956, S: 7 0 )
Görülüyor ki, «Kalabalık cadde», «akşam karan lığı» ve «komşu duvardan düşebilecek taş», Cahit Sıtkı için, birer ölüm tuzağıdır. Bu ise, ancak, korku psikozu ile açıklanabilir. Oysa, Ozansoy’da ölüm fikri, yukardanberi verdiğimiz örneklerden anlaşılacağı üzere olağandır.
Ş
iir, son yirmi yıl içinde, anlamını çok de ğiştirdi. Değişme dıştan çok içte, biçimden 3 ziyade özdedir. Atom çağının şiiri, masal ve hayâl çağlarının şiirinden elbette başka ola caktı. Başkalığı dışta sanan, yalnız biçimde ara yanlar da var. Ben biçimdeki değişikliği — çok defa boşluğu perdeleme ihtiyacından doğduğunu bildiğim için— pek yenilik saymam. Yıpranmış fikirler, küflenmiş duygular hep yeni kalıplar içinde körpe dimağlara sokulmak istenmiştir.» diyen Ozansoz, aşağıya aldığımız «Feza Yolcusuna» Şiirinde, eski biçimle yepyeni bir öz verme sini b iliy o r:
Ne Tanrı korkusu, artık, ne şeytanın şerri
Bugünkü insanı isteklerinde önleyemez;
Yakında kutlanacaktır roketlerin zaferi.
Tanışmamız gezegenlerde başlasın bir kez.
(Sayfa: 3 0 )
Roket, gezegen ve atom kelimeleri de öyle usta lıkla kullanılmışki onları hiç yadırgamıyoruz. Üs telik seviyoruz da. Yazılarından, dil konusunda aşırı davranışlara karşı olduğunu bildiğimiz Şair, gerekirse teknik deyimleri bile böyle rahatça şi irlerinde kullanmakta. Ama, hiç bir zaman ölçüyü elden bırakmıyor. Kitaptaki bütün şiirleri, dil yönünden incelerken, bu yerinde davranışı izliyo ruz.
Aruza, bugün hemen hiç kimse itibar etmez. Oysa, Ozansoy bugünkü konuşma dilinle bunun güzel örneklerini veriyor. Şimdiye kadar örnek verdiğimiz parçalardan aruz vezniyle yazılmış olanlar, sanırız, bu görüşü doğrular. Fakat şu mıs raları, tekrardan da kendimizi alamıyoruz:
Ne güze! böyle bacaksız koşmak. Kör adımlarla, sakar ellerle.
(Çözülme, S: 54)
Gerçekten, bugün yurdumuzda, aruzun iki yetki li temsilcisinden biri Ozansoy, diğeri de, hiç şüp hesiz Mehmet Çınarlı'dır.
U
ç bölüme ayrılan «Zaman Saati»nde deği şik konulara değinen 28 şiir yer almış. Hep sinde ayrı bir söyleyiş güzelliği, ayrı bir renk ve hava var. Kitabı, elinize alır almaz titiz ve zevki ne güvenilir bir şair karşısında bulunduğunuz dü şüncesi, sayfaları çevirdikçe silinip kaybolmuyor, üstelik gittikçe kuvvetleniyor.Şiirin çok ucuzladığı, edebiyat çevrelerinde bile itibarını koruyamadığı şu yıllarda, Ozansoy’- un kitabı, şiir dünyamıza beklenen rüzgârı geti riyor.
Onun dinlendirici havasında günlük kaygıla rımızdan, madde dünyasının ruhumuz üzerindeki ezici baskısından kurtuluyoruz.
(1 ) Zaman Saati, Hisar Yayınları: 2, 80 Sayfa, fi atı: 5 lira.
( 2 ) Hisar, Sayı: 12, S: 7 deki Mehmet Çınarlı'nın «Yahya Kemal» başlıklı yazısına bakınız.
15
Taha Toros Arşivi