• Sonuç bulunamadı

["Maçka Palas'ta Bir Şair" sergisinin programı]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "["Maçka Palas'ta Bir Şair" sergisinin programı]"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

- f >%,

“9»

k SANATEVİ

“MAÇKA PALAS’TA BİR ŞAİR”

Söyleşi

Konuşmacı: Taha Toros (dönemin şahitlerinden)

Maçka Palas’ta B ir Şair: Abdülhak Ham it Tarkan'ın evinde yapılan edebi sohbet toplantıları üzerine.

Saat: 14:00

Dinleti

Gramofondan Nesteren Opereti ve Tank Piyesi’hden “Rodrigue’in Hâzinesi” * Cemal Ünlü Koleksiyonu’hdan taşplaklarla

Abdülhak Ham it Tarhan’ın aynı adlı eserinden M ehm et Baha

tarafından bestelenmiş Nesteren Opereti’nden bir bölüm.

Abdülhak H am idin T a nk piyesinden "Rodrigue in Hâzineleri"

adlı bölüm

* 1909 tarihinde taşplak kaydı yapılan, Burhanettin Tepsi'nin sesinden dinleyeceğimiz eser, aynı zamanda Türk Tiyatrosunun ilk sesli belgesidir.

(2)

MAÇKA PALAS'TA TARİHTEN ESİNTİLER

Maçka Palas 80219 İstanbul tel: 0(212)219 11 11 (d.1112) faks: 0(212) 230 66 26 e-mail: sanatevi@korfezbank.com.tr

Günümüzde Körfezbank'ın Genel Müdürlük binası olarak hizmet veren İstanbul

aydın yaşamının 78 yıllık tanığı Maçka Palas, yeniden sanatseverlerin hizmetinde...

Körfezbank, bu önemli binanın geçmişine saygının ve toplumsal sorumluluğunun

bir ifadesi olarak, Maçka Palas'ta yaşamış, ünlü şair Abdülhak Hamit Tarhan'ın evini

Körfezbank Sanatevi olarak İstanbul'a kazandırdı. Bu özel mekanın, Maçka

Palas'ta Bir Şair isimli ilk sergisi, Abdülhak Hamit Tarhan'ın anısına saygı niteliği

taşıyan bir arşiv sergisi olarak düzenlendi.

Edebiyat ve sanat çevresinden insanların uğrak yeri olarak herkesin içeriye kabul

edilmeyi beklediği, sohbetlerin merdiven sahanlığına taştığı devrin en gözde

mekanlarından biri olan Abdülhak Hamit Tarhan'ın Maçka Palas 4 .Kapı ve 4

numaralı dairesi 1 Aralık 2000 tarihinde yine eski günlerdeki gibi sanatseverlerin

akınına uğradı.

Körfezbank Sanatevi olarak hizmet vermeye başlayan dairede şairin her Cuma

düzenlediği edebi sohbetlerin bir benzeri gerçekleştirildi. Şairin sohbetlerine

katılmış olan Taha Toros'un anıları anlattığı sohbet toplantısına basın dünyasının

tanınmış kalemleri ile İstanbullu çok sayıda sanatsever katıldı.

Programda, Abdülhak Hamid Tarhan'ın kaleme aldığı, Mehmet Baha tarafından

bestelenen Nesteren isimli operetten ve Tarık piyesinin "Rodrigue'in

Hazineleri"nden bir bölüm de Cemal Ünlü Koleksiyonu'ndan gramofon ve taş

plaklarla dinletildi. 1909'da Burhanettin Tepsi tarafından okunan "Rodrigue'in

Hâzineleri", Türk Tiyatrosunun ilk sesli belgesi olması açısından büyük önem

taşımaktadır.

KÖRFEZBANK Sanatevi'nde, 16 Aralık tarihine kadar devam edecek olan sergi,

Pazar hariç her gün 11:00 -19:00 saatleri arasında gezilebilir. 'Maçka Palas'ta Bir

Şair' sergisinin ardından, sanat faaliyetleri, arşivlerde gizli kalmış, gün ışığına

çıkmayı bekleyen ilginç projelerle sürecek.

(3)

SANATEVİ

NESTEREN* OPERETİ'NDEN BİR DİNLETİ

Dinleyeceğiniz eser, Abdülhak Hamit Tarhan'ın Nesteren adlı eserinin Mehmet Baha tarafından bestelenmiş aynı adlı operet'in bir bölümünden oluşmaktadır. Abdülhak Hamit'in Paris'te 1878 yılında yazdığı eser, onun Paris'teki görevinden uzaklaştırılmasına neden olmuştur. Nesteren çıktığında satışı yasaklandığı için, büyük bir rağbet ve şöhret kazanmamış, halk Nestern'i ancak Meşrutiyet'ten sonra sahneye konan bazı parçaları ile tanımıştır.

Mehmet Baha (1877-1953), Türk Musiki tarihinin ilk müzik dergisi olan "Alem-i Musiki"yi yayımlayan kişidir. Bursa'da Hüdavendigar Mattbaası'nda basılan "Alem-i Musiki"de içerik olarak hem batı müziğini hem de Osmanlı müziğini konu olarak ele alıp, farklı açılardan değerlendirilmeler yer almaktadır. 1917'den itibaren 15 günde bir çıkan dergi, 1919'da 18. sayısında yayın hayatına veda etmiştir. Derginin baş yazarı Mehmet Baha, uzun süre dergiyi tek başına yürütmüştür. Bir opera aşığı olan Mehmet Baha, Alem-i Musiki'de opera ve operet tarzındaki eserlere ağırlık vermiş ve bu türdeki kendi eserlerini de bu vasıtayla yayınlamıştır. Bestelerinin çoğunu Türk Müziği makamlarında çok sesli yazmıştır. Yapıtları arasında operetler, operalar, şarkılar ve marşlar vardır. Nesteren Opereti de notaları yayımlanan bu eserlerden biridir. Ancak, dergide notaları yayımlanan eserin bir bölümüdür.

Sn. Cemal Ünlü Koleksiyonu'ndan 1927-28 yıllarına ait bir taş plakta, eserin devamına ulaşılmıştır.

Dinleyeceğimiz bölüm, konusu Hüsrev ile Nesteren arasında geçen, Mehtab parçasından bir bölümdür.

* Eserdeki kadın baş kahramanın ismi olan Nesteren, aynı zamanda Farsça bir kelime olup, "Ağustos gülü, yaban gülü" anlamındadır.

TARIK PİYESİ'NDEN BİR DİNLETİ "RODRIGUE'İN HÂZİNELERİ"

Sn. Cemal Ünlü Koleksiyonu'ndan bir taşplaktan 1909'da Burhanettin Tepsi tarafından seslendirilen Tarık piyesinden "Rodrigue'in Hâzineleri" bölümünü dinleyeceğiz. Bu kayıt, aynı zamanda Türk Tiyatrosunun en eski sesli belgesi olması açısından da çok büyük önem taşımaktadır.

(4)

N ESTEREN - 1878

Kabil'de zorba hükümdar Gazanfer'i öldüren Hüsrev ile hükümdarın kızı Nesteren arasındaki aşkı ve sevgililerin ölümünü anlatan oyun. Zorba hükümdara karşı halkın başkaldırısına da değinen eser, Hâmid'in Paris'teki elçilik kâtipliği görevine son verilmesine neden olur.

"Konusu nefis ile vicdanın savaşmasının tasviridir."

Abdülhak Hâmid Tarhan

"Sardanapal bu fırsatı bekler iken ben Paris'te Nesteren'i yazmaya başlamış ve -galiba birçok kuyûda dûçâr olanlar büsbütün lâkayd oluyorlar- onu hem de Paris'te tab'ettirmiştim. Aruz vezninde olmayan Nesteren, usulünden olan taktî'âttan âri olduğundan hece vezninde addolanamaz. Ben öyle addetmişsem hata etmiş olduğumu itiraf ederim. Nesteren, hesapsız, vezinsiz, yalnız “mukaffa11 bir eserdir. Ve öyle telakki buyurulmasını isterim.

Paris'ten Namık Kemal ile Recaizâde Ekrem'e birer nüshasını ihdâ ettiğim bu mukaffa eseri Kemal biraz lirik bulmuş, bir iki yerine itiraz etmiş ve bu cümleden olarak Le Cid'de olduğu gibi bir tokattan bir düello çıkmak âdetinin Asya'da câri gösterilmesinde garabet görmüş. Mamafih Nesteren'de ittihaz ettiğim tarz ve üslup ile bir eser yazmakta kimsenin muvaffak olamayacağına benim adem-i muvaffakiyetimi kâfi ve kafi bir delil addetmek taltifinde bulunmuş idi. Recaizade'ye gelince; Nesteren'i beğenmekle beraber ona dair meşruh ve mufassal bir tenkidnâme yazmış ise de hep elfaza ait şeyler olduğundan şimdiki gibi bu intikadâtı o zaman da hoş görmeliydim. Halbuki lüzumundan ziyade müteessir olmuş, hatta nâ-lâyık bir mukabelede bulunarak daha nâ-lâyık cevaplar almıştım. Gençlikte bazı kere çocukluklar oluyor. Her ne ise, üstadların bu mütalâatıyla benden ve Nesteren'den ne kadar baha ve kıymet eksildiğini bilemem. Zaten onların da maksatları tenkîs-i kıymet değil, benim gibi bir tilmiz yetiştirdiklerinden dolayı bir nevi tahdîs-i nimet idi. Halbuki bizzat Nesteren Paris'teki memuriyetimin lağvına alet olarak beni pek kıymetli bir hayat-l edebiye sahasından ihraç etmişti. Mukaddemesinde hikâye ettiğim veçhile bu eser bana Fransız şair-i meşhuru Corneille'in Le Cid unvanlı tiyatrosundan in'kâs etmiştir. Fakat onun aynen aksi değil, aks-i ma'kûs da değil, belki bir zıll-l baîdidir. Türkçesi değil, başka türlüsüdür. Mevzuan ona bir dereceye kadar mukarin ise de tasviren mütebâyindir. Zaten ben onun ilhamâtını galebelerle ibtidâ ederek mağlubiyetle niyahet bulan 1877 muharebe-i meşume- sinden almış idim. Ben galebe-i ye's ü hiddet ve galeyan-ı hamiyetle yazdığım bu eserin matemî sahnelerinde Çipal-i Hind'in erkân ve a'vanıyla darü'l-harbe gelerek yerinden kımıldamayan düşman hükümdarının piyathtını tehdid ettiğini hikâye ederken Rusya çarı memleketimize girmiş olan ordusunun başında bulunuyordu. Zâhirde efsane olan Nesteren o tarih ile de alâkadârdır. Yahut o kâbus-ı tarihî altında yazılmış bir efsanedir.

Onun muhteviyat-ı hamasiyesinden birçok gençlerimizin müteheyyic olduklarını bilirim. Memleketimize pür-şan u şeref bir âti vaad eden, muvaffakiyet ve muzafferiyetler hazırlayan bu mübtedi, fakat ebedî vatanperverler Nesteren'de tasvir olunan muâşakata asla ehemmiyet vermeyerek onun yalnız hamasiyatıyla iştigal etmişler ve bu hamasiyatı mektep mahfillerinde ve beyinlerinde vaz-ı sahne etmek suretiyle kendi hamasetlerinin, hamaset-i milliye ve siyaset-i vataniyelerinin, müjde-i istikbalini vermişlerdir. Bu müellif için bundan büyük mükâfat olamaz. Evet, Nesteren yüzünden memuriyetim mülga ve maişetim münkesir olmuşsa da maksadım ve hizmetim müsmir ve müessir olmuştur."

Abdülhak Hâmid'in Hatıraları, Hazırlayan İnci Enginün, Dergah Yayınları, İstanbul 1994, s. 406-407

(5)

SANATEVİ

T A R IK -1879

Abdülhak Hâmid, "Fransızca ve Türkçe İspanya ve Endülüs tarihlerini hayal gücüne

naklettikten sonra" yazdığı Tarık'ta, Ispanya'nın Araplar tarafından alınışını canlandırdı.

Eser konusunu tarihten almakla beraber çeşitli olay ve kişilerle zenginleştirildi; devrin düşünce, sorun ve değerleri de konuya katıldı.

“Hatırıma gelmiş iken şunu da söyleyeyim ki Makber'den me'hûz [alınmış] olarak bestelenmiş bir şarkı gibi yadolunan [anılan], içinde "Her yer karanlık pür-nur o mevki" mısraı bulunan manzume hakkındaki şayia [yayılmış haber] tashîhe

[düzeltmeye] muhtaçtır: O manzume Makber'de değil, Tarık'da münderiç [yer almış]

bulunuyor. "

Abdülhak Hâmid Tarhan

TÂRIK'tan..

İKİNCİ MECLİS

MATEMLİ KIZ - (Gelirken)

Her yer karanlık, pür nûr o mevkii. Magrib mi yoksa makber mi Yarab? Ya hâbgâh-ı dilber mi Yarab? Rüya değil bu, aynıyla vâkîl. Bir gülşen olmuş bak şu harabe, Ebr-i seher mi düşmüş türâbe?

(Mezarın başında)

Yârim mi medfûn? Ay mı tutulmuş? Dikkat, şu sönmüş nûr-i nigâhal. Kabri çiçekten bir türbe olmuş, Dönmüş o türbe bir hadegâha!.. Bir hadegâha döndüyse türben, Aç koynunu aç, ma'şûkanım ben!.

(6)

"Fransızca ve Türkçe ispanya ve Endülüs tarihlerini muhayyileme naklettikten sonra yazdığım bu kitap da mukaddimesinde beyan ettiğim veçhile Paris'teki memuriyetim mahsulâtındandır. Arap kahramanlıklarının destan medayihidir ki senelerce bâdiye-ı uzlette kalmış ve ancak ilan-ı Meşrutiyet'le beraber serbest olarak metrukiyetinin intikamını almıştır. Tarık İslâmî bir eser olmak hasebiyle Mısır'da ve Suriye'de vesair aktar-ı Arabiye ufuklarında bârık olmuş ve yine o mazhariyeti sebebiyle bundan birkaç sene evvel Sırpçaya ve ahîren de Fansîye tercüme olunmuştu. Sırpçaya tercüme ile tab'ettirenler Bosna ve Hersek eşrafından iki Müslüman ve Fansîye nakleden de Afganistan'ın sabık İstanbul sefiri Ahmed Han'dır. Bundan akdem Viyana'da bulunduğum sırada müsteşriklerden Henri Dunn nâmında bir dostumun Tarık'a Almancaya tercüme ettiğini görmüştüm. Sonra nüsha-ı mütercemesinin tab'ına muvaffak olup olmadığını bilmiyorum.

Damat Ferid Paşa Paris sefaretinde benim kitabet refikim idi. Sultan Hamîd'in mabeynindeki erkân-ı harbiyesi riyasetinde iken vefat eden müşirândan Şakir Paşa da ataşemiliter olarak o sefarette bulunduğundan onlar da ve diğer arkadaşım Safvet Paşazade Fehim Bey de benim bu Tarık'a yazmakla meşgul olduğumu görürlerdi. O zamanlarda bile hiç bir şeyi beğenmek mutadı olmayan Ferid benim bu meşguliyetimle istihza eder, Şakir onu memnuniyetle görerek biraz^ tereddütle beraber benden istikbalen bir muvaffakiyet bekler, ne yazdığımdan bihaber olan Fehim ise “şimdi o yazıları bırak da beraber gezmeğe gidelim“ d®rdi.'. j * panya .tarihinden mülhem olarak yazdığım bu kitapla meşgul iken işte hariçten gördüğüm teşvik at bundan ibarettir, diyebilirim. O zamanlarda yirmi beş yaşında bulunan Tarık müellifinin Tarık'tan, yahut Tarık müellifinden başka ciddi ve hakiki bir müşevviki yoktu. Lâyıkıyla bilmiyorsam da öyle zannedecek oluyorum ki Tarık, Acemler marifetiyle. Meşrutiyetken evvel de gayet hatalı olarak basılmış ve Namık Kemal de onu galiba o zaman görmüş de mektuplarında mevzu-ı bahs etmişti.

Kemal'in kalemiyle onun mevzu-ı bahs olması bence ne kadar mûcib-i şeref ise bilahire Burhaneddin ve şirketi marifetiyle mevzu-ı sahne kılınması o kadar bâis-i eseftir. Merhume Fatıma nın mezarı Makber'de olduğu gibi, Tarık'taki edebiyatımın makteli de o sahne olmuştur. Hatırıma gelmiş iken şunu da söyleyeyim ki Makber'den me'hûz olarak bestelenmiş bir şarkı gibi yadolunan, içinde “Her yer karanlık pür-nur o mevkiAmısraı bulunan manzume hakkındaki şâyia tashihe muhtaçtır: O manzume Makber'de değil Tarık'da münderiç bulunuyor. Tefadüfat-i garibeden olarak benim âsâr-l kalemiyemiri meslek-ı siyasîdeki memuriyetlerimize az çok tesiri olmuştur. Demincek anlattığım veçhile Nesteren Paris ikinci kitabetinden ve osnra anlatacağım veçhile Zeynep londra baş kitabetinden infikâkimi müstelzim olduğu gibi bu Tarık da Sultan Hamîd zamanında Madrit'e sefir tayin edildiğim halde İspanyolların hoşuna gitmeyecek bir eser müellifinin oraya l'zâmı nezaket-i siyasiyeye münafi olacağı arzedildiğinden tebdilimi icab ettirmişti.

Sardanapal gibi sabık Maarif Nezareti'nin himmetiyle tab u temsil olunan Tarık ibn Ziyad'ın İslâmî bir eser olması ise Muammedîlerle meskûn memleketlerdeki iştiharına sebep olmuştur. Paris'ten İstanbul'a avdetimde iki sene kadar memuriyetsiz kalmış isem de meşguliyetsiz kalmamış idim. Sahra, Nazife, Tezer, Eşber, Divaneliklerim ve Bir Sefilenin Hasbıhali ıkı sene imtidad eden bir ma'zuliyetin yahut ihtiyarî meşguliyetin semerâtıdır."

Abdülhak Hâmid'in Hatıraları, Hazırlayan inci Enginün, Dergah Yayınları, İstanbul 1994, s.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

The data analysis was done by analyzing the percent of maximal and mean blood flow velocity (BFV) increase during 20s stimulation phase in the left and right middle cerebral

A New Attestation of the Cult of Zeus Trossou in a Public Inscription from the Upper Maeander River Valley (Çal

「臉書結合急診」~醫科院研究文章榮登英國臨床醫學專業期刊《Lancet》(刺 胳針)

臉痛、牙痛 當心三叉神經作祟 返回 醫療衛教 發表醫師 林家瑋 發佈日期 2010/03/03 55 歲的陳先生在

There had been no available patient decision support systems or decision aids to help patient to make a treatment choice for facial superficial pigmented disease.. The study

Meşrutiyet’e Kamu Binaları adlı tez çalışmasında; İzmir Saat Kulesi, İzmir Eski Belediye Binası, İzmir Ticaret Borsası Binası, İzmir Gümrük Depoları,

Ayr›ca hayvan›n çok geç efleysel ol- gunlu¤a eriflmesi (13 yafl›nda), yavafl büyümesi, çok az miktarda yavru mey- dana getirmesi, uzun süren hamilelik dönemi gibi

Aradan geçen yılların ertesinde, Enver Paşa’yı, Tan­ buri C em il B ey ’i, Osmanlı İmparatorluğu’nu, Türk M u­ sikisi’ ni v e benzer kavramları bir arada