i f
KÜLTÜR
EMİN FJNDIKOĞLU-TUNA ÖTENEL CAZ TOPLULUĞU — İki seçkin caz sanatçısı Emin Fındı- koğlu (solda) ve Uma ötenel (soldan üçüncü) uzun süredir birlikte çalışıyorlar. Fındıkoğlu ve Ötenel, yeni oluşturdukları sekiz kişilik toplulukla bugün İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın Yıldızdaki bina sında (Yıldız Sarayı eski karakol binası) bir konser verecekler. (Fotoğraf: MEHMET AKİF)
Emin Fmdıkoğlu’yla caz,
eazband ve bando üzerine
Emin Fındıkoğlu-Tuna ötenel Caz Topluluğu bugün saat
17.00'de Yıldız Sarayı “Karakol Binası ”nda bir konser
veriyor. Üfleme çalgıların çoğunlukta olduğu sekiz kişilik
topluluk, konserde caz klasiklerinin yanı sıra Fındıkoğlu
ve ötenel'in bestelerini de seslendirecek.
ECE AYHAN
________
— Caz müziği, bir söylentiye göre. New Orleans’ta ıskartaya çıkarılmış bir bandonun çalgıla rından çıkmıştır.
FINDIKOĞLU — O, “ yürü yen bando” dur. Bizde yerini Ba- tı’daki gibi konser bandoları ala- bilse.
— Herhalde Yüksekkaldı- rım'dan yukarı serbest ayak da olsa “ yürüyen bir bando” nun tıkması güzel bir şey. Benim ak lıma hemen “ Bak şu Türkün bayrağına” geliyor, marş tempo- sundadır ve besteleyen de bir pa dişah. Eh, bugünlerde de Marş Kralları pek güncel... Neyse, “ eazband” ne anlama eelir?
FINDIK O Ğ LU — “ Caz- band” terimi artık kullanılmı yor. Ama “ eazband” lafı üfle me çalgıların cazdaki önemini vurgulaması açısından hiç de fe na değil.
— Eskiden beri pek merak ederim; caz müziğiyle dans edi lebilir mi?
FINDIKOĞLU — Pek dans dilmez, ama elbet caz müziği
insanı dans etmek için ayağa kal- dırabiliyorsa, iyidir derim. As lında insanları dansa çeken
“ ritm” olmalı. Oysa daha önce tanıdıkları “ melodi” isteniyor.
— Eh, bir aşama olarak fena bir şey değil ama. Her sanat, özellikle caz, biraz da “ alıntı” - larla (quotation) yürürdür, yü rür çünkü. Cihat Burak 1984’te bir gönderme (atıf) yapmıştı bir resminde, Foıftainebleu Okulu’- nun bir resmine, (hani bir kadın başka bir kadının memesinin ucunu tutar ve bize bakar.) Ka rısı hazır İstanbul’da değilken bu resmi satın almak isteyen adam, galericiye, “ Acaba ressama söy leyemez miyiz, resmi biraz ‘uslu’ kılsın?” demiştir, der.
FINDIKOĞLU — Caz müzi ğinde alıntılar çok olur. Söz ge- limi, Paul Desmond bir alıntılar ustasıydı.
— Peki, ya özgünlük ne olu yor? Benim bildiğim, milyonlar ca çok etki altında kalacaksın ki, çıkacaksa özgünlük ortaya çık sın ya da çıkabilsin.
FINDIKOĞLU — Besteler yapmak isteyen bir adam etki al
tında kalmamak için birşey din lemezmiş. Sonunda vardığı par çaya bakarlar ki çok eski türden bir şey.
— Ya “ swing?”
FIN D IK O Ğ LU — Cazda
“ swing” olmadı mı işin tadı kal
maz. Gerçi şimdi “ çağdaş
swing” kavramı da çeşitli deği şikliklere uğruyor.
— Ben Türkiye’de hiç ütopya olmamıştır biliyorum. Asaf Sa vaş Akat daha da ileri gidiyor ve “ Türkiye’nin marjında bile ütopya yoktur” diyor.
FINDIKOĞLU — Her şeye eğitimle gidilebilir gibi geliyor bana. Özellikle küçüklerin eğiti mi. Çocuk şarkıları onların
ufuklarını açmalı; Bartok’un
Çocuklar İçin Piyano Parçaları gibi Mikrokosmos gibi. Geçen lerde radyoda İlhan Usmanbaş’-
ın bir çocuk şarkısını dinlemiş tim, öylesine güzeldi ki. Bence herhangi bir müzik dinleyicisi ol mak için bile belirli bir eğitim den geçmek gerekli.
— Cumhuriyet tarihinde Köy Enstitülerini kuranlar da öyle düşünmüşlerdi. Bir “ çember” in içindeyken kendini o “ çember” - in dışındaymışçasına düşünmek gibi. Ya da kendini bütün deniz lerin en başına buyruk balığı sa nan “ akvaryumdaki balina” gi bi.
fi
TH*
f y X S i e g
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi