• Sonuç bulunamadı

Başlık: CEZA HUKUKUNDA BİLMEME VE HATAYazar(lar):DEMİREL, HakkıCilt: 12 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Hukfak_0000001254 Yayın Tarihi: 1955 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: CEZA HUKUKUNDA BİLMEME VE HATAYazar(lar):DEMİREL, HakkıCilt: 12 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Hukfak_0000001254 Yayın Tarihi: 1955 PDF"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CEZA HUKUKUNDA BlljMEİME VE H A T A

Yazan : Asijsfcan! £h<. Hakkı DEMÎREL

Bilmeme ve haıta maselssiıi, daza Huk,ulku TVJiziun, siste.natûık ;e toipîlu bir sekildje izalhı irrjü|şlkül ımevizıulanrıldan birikil teşkil eddr. Buıniuln sebebi, bu meselienin Ceza kantmupıuzlda tam olarak ele alınmamış ve bvt sisteme iıpa edfömeimiş bulunmasıdır.

Evvelâ rrresielemn nederı ibaret olduğumu tespit ektelim. ( Bflîndiği gibi Kanunumuzda matteyı ımes'lıliyat esası kabul edil-, nii'şfrr. Karsunıimuza göreedil-, bir kimsenip cezayı mutaip bir fiıil sebebiyle

cezalandırılabilmesi' için, Ibu kimsenin, bu föii işleyip işlejmemekte s©ı-bdst ollmalsı lâzımdır. Bu kifrnse, o fiil yerine, ayini şartla.^ altındı, baş­ ka bir fi'ifi iaca efemeSk imkânına sa.'ri&p bulunmalı, diğer! bir ifade ile, cömiyelttekî telâkkilere göre fena sayılan bir fiil yenine, iyi s aydan bâr ffîli yapalbiiDmek, bunun iğinde iyiyi feöitüldefa tefrik etruşk im'kânıına sahip olmalıdır ki bu kimse kanunumuza göre cezalandırılabilsm.2

Böyle olunca, eğer bir kimse, cemiyetteki telakilere- göre kötü sa­ yılan" b'ir şeyi, cehaleSi sebebiyfe veya alıdanaralk iyi zammader ve ya­ parsa — cezayı ,mıu|:5tp bıir fiili bilmetyfârek veya hata alo işlerse — ne olacaktır? cezalawdırıHaca!k imidir?

İşte.bu meseieye, ceza Hukukunda "ibilmia.tıezlik ve hata" ismi veTİSr. Biknemezlik ve hata arasımda, ri;'ç ^delîısa, Csrza Hukukunda ortaya çııkardıiklair-ı mıesele bakımından, fark mieviçutt değildar.

Cezayi rn'es'ıuliyeti ortadan kaldırıp kaldırmamak bakımından, bir şeyi yanlış bilmenin Chajtanrrî) o şeyi hiç bilVnef.nekten faıikı yaktur, 1) Bk. F. EREM, Türk Ceza Hukuku, 1953, s. 303; Bouzat, Traite the-orique et pratique de Droit penal, 1951, s. 175; Saleilles, Individualisation de

la peine, 1927, s. 94. ' 2) Kars. TANER, Ceza Hukuku, 1949, s. 303 ve son.; J. A. Roux, Cours

de Droit criminel français, T. I, 1927, s. 145; Bouzat, Op. Cit, Loc. C i t ; A. Prins, Science penaîe et Droit positif. 1899, s. 153 ve son.: Saleilles. Op. Cit.. s. 94.

(2)

CEZA HUKUKUNDA BİLMEME VE HATA 101

Hata, iyiyi kötüden ayırmak imkânını selbetmek suretiyle ma­ nevi ntes'uEyelti pırtoldan katdiıajcağı cihetle, foSlimeme ve hala hallerin­ de, manevi rrtes'uKyelbe istih'adi eden cezaî meş'ıiîİye'Sn de kalkması idap edîj> elimeyeıcıeğpnıi' tayın için bite tefrik yapmak lâzımdır.

Bir jkiımiaanSln bîlnueyereîd veya hafta ite cezayı muicip bir fiil

igj'e-mesi iki şekilde1 mümkündür:

1) Bu kimle ya b îliil&nı cezayı mucip bir füf teşkil öttigM

ibilimi-' yordur. Yâni kanunlu lbiWyo|rdu'r. Kanuna mÖtealBalk ^iHükukî) bir

hala yapmıştım.

2) Yahuitita işkid^ fiilJ!, başka bir fiil zannetmiştir. .Ril e -müteal­ lik (fiili) Mır hatla yapmıştır.

Evvelâ, bup/aridan bMncisi olan hukukî hatayı ele alalım. I. HUKUKİ HATA

Bir kimsenin işlediği fiilin suç olduğunu bilmemesi halinde, yuka­ rıda temas ettiğimiz mülâhazalar ileri sürülmek suretiyle, bu kimsenin cezalandırılmaması lâzım geleceği düşünülebilir.

Filhakika diamilebifir ki, işlediğui fiilin suç olduğumu bilmeyen bdr kilmde, yaptığı şeyin kötü okluğunu- bf-limüyoıidur. Dtelayiısiıyle, fiili, iyiyi költüıden ayırmak ifmkânma salhip olatfafc işlememiştir. Böyle olunca mianevi mes'uüjfeti yöiktur. Maneji' mes'uJiyieti o?mayınca, buna, daya­ nan çafeaSi mes'dKyetibdfe jmlevteut! tAnamâsı ve faile cezai vleıtil!memesi

lâzum gelin. ' Her ne kadar ibu mülâhazalar ile nazarda ımakûl gibi

görünü-yprlaflsa d'a, kanun vazumın, kanunun,1 bfifcmeîi içSra har1, tTir-Iü te:î>iri

ittiıh&z tetımıiş ofduğlu dÜşünülefcdk olursa, bu. düşüncelerin ıkabule şayan

ol'madlığı meydanla çıkar. Kanun1 vazu, feajmsnun bilinin esü içim Her, tür­

lü tedbiri almış 0İ!manıri neticoâ' olarak - bu tedNı'rler'î rai^nie^ otıitaya çıkarJilecek istisna!? h a f e dışılnda - heflk,2izfr kanunu ibijüyar saylmak "hjakkına" sahiptir.

Dernek oluyor iki, kanunu, bifmpmennı, yani hukukî hatanın, oe-eair mes'uGyaÜ ortadan klalldiırrnalmtalsı, fa'Üe ceza verilmesinıa manii ol­ maması .lâzım .gelecektir. '

Burada bir noktaya dikkati çekmek isteriz. Bu şskilıd'e, hukukî hatanın cezai mes'uJiyete teisır etmiyeaegini, kariunu öğrenımek

(3)

imikâ-102 HAKKI DEMÎREL

mı ve «nu bilmek vazifesi' ile lizah etmi,ş oluyonuız. Bem,eıa ilâve edelim iki, Hukukî 'hatanın cezai tnes'uliiyfeti IkialdVrnuyia'cağı, kanunu biiKmeme-niin mazeret sayılmayacağı hususu mujhitelif müellifler tarafından baş­ ka başka şekillerde izah ledirmişrİr.3 <

1 — Bîr kısım müelMflier Kanuliıu yUmel.-nenin imlaizeret sayılıma-masını, bizim yaptığımız gibi, kanunu bilmemek imkânı ve kanunu öğren­ irsek vazifesi ile izah ederler. Bu 'mıüelMfâre igöre, bir devletin ülkesin­ d e bulunan her fert o Devletin bütün Jcaımıb; Ve.Sn'iizaJ'.Tillarıiaı bil nakle rnükellefitir. Bu vazife Devlelifeı 'fertle're bahşettlğiı, hukukî hî.-rıayenin karşılığıdır. Devlet Usulü ida,iresiisî,de Kla^un neşretmekle, herkstsa bu kanunun smuhtevasını öğrenmek firkatini veriniş blur. Bu keyfiyet ise sözü geçen vazifenin fertlere tahmil "olunabilmesi" için kâfidir.

2 — Diğer W':r kısım (müellifler ise, Katoıumt' hU'.nia.nek mazeret sayılimaz kaidesini bir "karine" olaırak kabala ederler. Bu fikri müda­ faa edenlere göre, usulü dairesândte ısdiir ve nöşiTiDİuııa'n bir kanunun herkes ttarafrndan bilindiği tl'ırj karineden-. Her karine gibi bumuhıda hi­ lafı ispat edilebilir. Yakuz bu ispat keyfiyiatî ancak bazı haillerde kabul olunmak icap eder. Zira bazı hallerde, eöziii geçen, karine o kadar kuy-^stlid'r iki ıhilâh ispat dlunjjmaz.

Bu fikir tenkit olunmuştur. Prensibin bir karirıe ve binnatice hila­ fının kabili ispat olduğu kabul edilince Devlet ve kanunun otoritesi bir hayli zayıflafmış olur. Bundan bagka karine, mialûmidah meçhulü istih­ raç eden bir delilidir. Halbuki kanun vö. nizamna! railerin sayısı göz. önüne getirilecek olursa, bunları bilmenin bir karine olarak kabul olun­ masının imkânsız bulunduğu anlaşılır, "İmkânsız" olan bir şeyin "ka­ rine" it'ahaz edümesi müjmkün değildir.

3 — Diğer bazı müellifler isle bu "ülkenin" bir karine değil, bir "aksiyom" olduğunu ve, dolayısiyle, hilafının ispat edilemiyeceğini ileri GÜ'imürŞİerdir.

Bu fikir de tenkit olunmuştur. Denilmiştir ki, i'mkânîiz olan bir şey, nasıl ki bir karine olarak kabul edilemiyorsa, öylece bir "aksiyom" olarak ta kabul edilemez. Bundan başka, nasıl ki ancak kesretle vuku-builan hâdiseler karine ittihaz ediltebiil'iyorisa, öylece; yalniz "şüpiheedz" bulunan vakıalar bir faraziye olarak kabul edilebilir.

3) Aşağıdaki malûmat Doçent Dr. S. ERMAN'ın "Ceza Hukukunda Hukukî bilmeme ve Yanılma" (ist. H. F. Mec, C. XII, sayı, 2-3 s. 518 ve son) adlı makalesinden nakledilmiştir.

(4)

CEZA HUKUKUNUA BİLMEME VE HATA 103 4 — Bazi müeüflere göre de Ibir "ayırma" y a m a s ı k a p eder.

Bunlara göre, kanunu bilmemenin mazeret sayıirmyacağı prensibi an c a k "tabK s ü ç " tarda kabili tatbiktir. Zira ancak taibii, hukukun herkes tarafından bilindiği ileri sürülebilir. Bu gibi suçlarda bütün insanlarda mevcut bülünain aklî seîîftY bir fiilin suç olup olmadığıiM anlayabilir. ve bu keyfiyet, böyle bir fiil işfctidiği takdimde cezalandırmağa hak verir, Halbuki mevzu hukuka göre suç sayıteh fîiler, hakkında aynı şey söyltentörnez. Binaenaleyh bu gabi suçlarda), kânunu bilîmıemıek bir ihirnaJ Ve teseyyüpten ileri gelmemek şartiyle, bir mazeretin kabul olunması adalete daha uygun di%er.

Bu fikir de tenkit olunmuştur. DenilImiştİr ki, suç, kanunun ceza-lanidırdığı fiil oljup tabiî hukuka veya ahlâka yahut rhanbğa aylan bir hareket değildir. Harekeîlleriimizm suç teşkil ettiklerini |bize büdirejn şey imelvızu'u hukukun kaide ve hükütaııleridir; Bumdan bafika, ahlâka

tataa-rrien mugayir bir talkım fıiler, kanuri . ttaranh'dtatn suç dayı'Jmadığı gibi feazı kaBdî süçlanji vicdian tarafımdan suç adldedilllliğl de doğru değildifi 5 — Başka bazı cezacılara göre dfe, sözü geçen p'rehsip hakikat­ te "pratik" mülâhazalara istinat eder.

Bu prensip ceza siyaseti bakımından zaruridir. Bu ilkenin kaldırıl­ ması Devlet ve kariunün otoritesini felce uğratır.

Ö ı—- Nihayet bir oezaeıyâ, (JVTirto) göre dte,4 kanuiru biîniettienin mazeret sayılarnıyacağı prensibi, bizzat cezai meş.uİyet riazariyefeinö IsîiriM Öder. Kanunu bilmemek mazeret ıteşkil etmez prensibi ne bir ka­

rine veya aksiyoma ne içtimaî vazifeye, ne de pratik mülâhazalara isti­ n a t etmez. Bu bilmejme zihinde husule gelen yanlış bir kanaattir ve «uçun bir saikini teşkil eder. Kanun ise suç saikini mazeret sebebi say­ mamış, bir kimsenin cezaen mes'ul olabilmesi için fiilin irade mahsulü olmasını kâfi saymıştır5. Failin, ika ettiği fiilin suç teşkil etmediği hak­ kında ki kanaati ise işlenen fiilin iradiliğini bertaraf etmez..

4) Erman, S. ,G. makale (s. 524) den ^naklen . ı ' ,

5) Biz, bir ^kimsenin işlediği cezayı mucip fiilden mes'ul tutulabilmesi îçin, bu fiîln /'irade mahsulü" olması keyfiyetini ."kanunumuzun" kâfi say­ mamış olduğunu düşündüğümüz içindir ki; yukarıda, bu fikre iştirak etme­ dik. "Kanunumuza" göre, cezayı müstelzim Dir fiilin, sırf irade mahsulü bh> fiil olması, bu fiilin failinin cezalandırılabilmesi için "kâfi" ^değildir. Kanunu­ muz cezayı müstelzim tir fiilden dolayı faile ceza verilebilmesi Lçîn, bazı mo­ dern kanunlar gibi fiilinin irade mahsulü olması ile iktifa etmemiş (Bk. me­ selâ, İtalyan ceza kanunu, rrtfl. 42, ve Alman ceza kahuhunüii 24 Kasım 1933

(5)

104 HAKKI DEMIREL

Yukarıda dedik ki kanun viazu, kanunun bilinmiefsi için her türlü tedbiri almış olmasının bir neticesi olarak - bu tedbirlere rağmen ortaya çıkabilecek istisnai haler dışında - herkesi kanunu biliyor saymak "hak­ kına" sahiptir. Filhakika, kanun vazunın herkesi, ancak aldığı tedbirle­ re rağmen ortaya çıkabilecek bilmeme halleri dışında kanunu biliyor saydığını da kabul etmek lâzımdır. Bu itibarla kanunun bilinmesindeki maddî imkânsızlığın ispatı halinde faile ceza verilememesi icap eder. Nitekim Temyiz Mahkememiz de böyle içtihad etmiş, kanunun bilin-rn«(sindeki nıaldjdS imkânsızlığın tahakkuku halinde faile ceza verilemi-yeceğihi kablıi etmiştir;. Yargitay Jcararırndla, Türkiyeye yeni gefcriiş bir yabancının Tüjkçeyi bilmernlö&i sebebimle, kanunu öğrenmıesindeki im­ kânsızlık nazara alınarak faille ceza veriîmdrniesıi lâzrm geleceğini söy­ lemektedir (C. G. K. 10. 10. 1 9 4 2 ) .

Ceza kanunlarını bİİm^mjeyi bazı hallerde ceza verilirriösine! mani bir sebeb olarak saymak fikri, bilhassa son zamanlarda, mevzu'ata d a

girmiş bulunmaktadır.6 Kanunlann mer'iyetine dair 5.11.1870 tarihli i r Fransız kararnamemi, nesrinden itibaren 3 gün içinde işlenen kalbajhiat-lerde "Kanunu biHmiyordum" iddiasını kabule mlüsaside etmişltir. Avus­ turya (imd. 2 3 3 ) , Kİibk (^nldL 25) ceza kanunları d a yabancılar hale-kında idübnai hükümler koyjmuşlardltr. Yeni İsviçre kanunu (imd. 2 0 ) bu hususta hâkime takdir hakkı tanımıştır. Kabahatlerden maada suç­ larda; failin halkli olarak hareket ettiğini sanması için kâfi sebebier Varsa, Mikam cezayı serfoleslçie alzattabilir hiattâ ihiç ceza vermeyebilir. Kohılmbiya ceza kanunu da (Imid. 2 3 ) , taksittili olmamak artiyle huku­ kî hata halinde ceza verilmemesini kabul etmiştir.

Ceza kanunlarını bilmemeyi bazı istisnai hallerde ceza verilmesi­ n e mâni bir sebeb saymak fikri pek yeni bir fikir değildir. Roma huku­ ku, tecrübesizlik ve şehirlerden uzakta yaşamak sebebiyle kanunu bil­ memek halinde cezai mes'uliyeti kabul etmiyordu. Kilise hukuku da,. tarihli Kanunla değiştirilen § 51,) bu fiil ile fail arasında "kast" ve "taksir"" adını verdiği, iki çeşit manevi rabıtadan birinin mevcudiyetini de aramıştır. (Kars., Bouzat, op. cit.^ s. 175) Bir fiilin "irade mahsulü" olması bu fiilin cezalandırabilmesi için zarurî bir şarttır. Bu, Neo-Klasik mektep tarafındarr olduğu kadar pozitivist mektepçe de böyle kabul edilmektedir. Fakat Neo* klasik mektep ve onunla birlikte kanunumuz, buna ilâveten, bir fiilin failine ceza verilebilmesi4çin ,bir de manevi mes'uliyeti aramış (Kars. d. de Vabres» res, op. cit., No 120).

6) N. Kunter, Suçun Kanunî Unsurları Nazariyesi, 1949,, s. 69

(6)

CEZA HUKUKUNDA BİLMEME VE HATA 105 kendisine kabili isnad bir ihmalden ileri gelmedikçe - yani 'Snaddî" i m ­

kânsızlık hallerinde kanunu bilmemeyi cezasızlık sebebi olarak k a b u l ediyordu. Keza İslâm hukuku da bazı cehilleri özre salih addeylemiştir.7

Maddî imkânsızlık hallerinde faile ceza verilmemek icap edeceği keyfiyeti çeşitli yollarla izah edilmiştir. Bu muhtelif yollan şöylece hülâsa. edebiliriz.8

1 — Bazı müeliflere göre suçlan tabii ve kanunî olmak üzere ijkiye ayırmalıdır. Tabii ^suçlan herkes b l i r . Bunlar hakkında k a n u n u bilmek imkânsızlığı kabul edilmemelidir. Faikat kanunî suçlar için böy­ le değilidif. Bunlan bilmemek mümkündür. Bunlan bilmeyen ki|miseye, bu bilmeme kendisine kabili isnat olîiaidığı talkd'tlrdîs ceza vertmei.Ti©k: adalete uygun düşer.

2 — Bazdan da, maddî imkânsızlık hallerinde faüline ceza veril­ memesini, kusurun bulunrnamalsı ille izahı esmişlerdir;. Bu müelliflere; göre, belli bir hareket tarzını tayin eden hukuk normlannm yanı ba­ şında, bir de vazife normlian vardır. Böytecle, "jkusurilulutk", biri h u -k'ulk normlarının, diğeri vazife «ormlannın Mâlinden ibaret iki unsur­ dan teşekkül eder. Bir vazifeden biaıhsölunalbilnıeik İçin ise o vazifenin yapılmaisırıa imkân olmasa îâzum geleceğine göre, bu vazifenin yerine Öetirjilmcjîinaje imkânsızlık olan haleıfie kusur mevcut ofeıayacaik, v e faile ceza vermemek icap edecektir.

< » 3 — p i ğ e r bir kısım müellifler de, fiilin, suç olduğunu bilmek h u ­

susunda imkânsızlık halinde faile ceza Mşriftmmefciıni, vazife ve mıükel1 --liefiyetin imkânla mukayyet olmasına istinat ettirirler. Bunlara göre* kcjnunu bilmek bir /vazifedir. Vazife ise imkânla mukayyettir. O hal­ de kanunu bilmek vazifesinin yerine getirilmesinde imkânsızlık olan hallerde (meselâ kanunun neşri ısmasında bijyük bir felâket, uzun sıü-ren vahim bir haftalık, uzun müddet yabancı mamlekederde ikalmetr gibi haillerde) faile cezaverilmemesi lâzım ^gelir. , J

ılzah şekli ne olunsa olsun, ceza. kainu'nliannı bilmıefneyi bazı hal­ lerde ceza verilmesine mani bir sebeb ' olarak s a y n a k fikri, yukarıda-gördüğümüz gibi, mevzu'ata girmiş ve bizim Yargıtayımızca da kabuF edilmiş bulunmaktadır. ' . ;

Hukukî hata hakkındakiizahlarımıza sr>n veıtnaien evvel şunıe

7) KUNTER, Op. a t . , s. 69 . - . . ; , ' 8) KUNTER, Op. Cit, e. 69 Ve son. den naklen.

(7)

106 HAKKI DEMÎREL

Âa. söyhyelirn ki, nasıl ki kanunu bilimemek mazeret sayılmazsa, kanu­ na yanlış mana vermekte, öylece, mazeret sayılamaz.

Zira bilmemekle, yanlış bilmek (Hata) arasında, nateıl ki, yuka­ rıda söylediğimiz gibi, cezai mes'uliydti1 ortadan kaldırıp kaldırmamaik bakamından bir fark mevcut değilse, burada da, yani kanunu bilme­ mek mazeret sayılmaz kaidesinin istinat (ettiği m'jlalaıza'lar baikıimın-dan da billmeme ile yanlıış bil! .tıs (Hialt^) araısmda bir tefrik yajpmak

muttîkün değildir.9 j

Bu .sekilide .hukukî hatayı', bir kiriılsenin işlediği fiilin suç teşkil ettiğini bilişmemesi keyfiydtinin bu kimseye ceza veril .nesine tesir edip etmiyeceğini, izah etmiş bulunuyoruz.

Şiimıdi de fiili /hatayı, .failin, işlediği fiilvbal^ca bir fiil zannederek işlemiş oüması, faraza, kendi şapkateı zannı ile bir başkasının şapkasını almış olması, halinde, faile ceza verilip verilmiyeceğini tetkik edelim.

II. FİİLİ HATA

Hukukî (hata hakkında sarih bir hükmü ihtiva ettiği halde kanu­ numuz fiili hata Hakkında husuisî bir hükmü ihtiva etmamekiteidir. . Bunun sebebi, kanunumuzun .fiilî hata halinde, (ımaseîâ, yukarı­ c a söylediğimiz gibi, bir jkümsrenin "kendi şapkamı alıyorum" dSye bir

başkasının şapkasını alimasr hâlinde) taile ceza verilip Veriletmiyeceği-nin, kanunda mes'utiyet hakkımda kaibul edilen j umumî esaslarla 'hal­ ledileceğini düşünmüş olmasıdır10

Kanunumuz bir kimsenin, bir fiiliden sorumlu tutulabilmesi için "kasıt" ye "taksir" offlmalk üzetre İki esas vazaylddiği h'a'lde, bir kim-senin, ancak "kalstına" dahil bîr şiddet sebebinde™ s 3 r u m l j tutulabi­ leceğini, ancak irâde edilmiş olan (failin kastına dahil bulunan) bir şiddet 'sebebinin faile tabmil' edîkMfeceğihi jkabul eylemişiyr.11 ,

Bu sdbeble, kanunulttiuzun mes'uliyat halkkirida kabul etmiş bu­ lunduğu uımujmi esaslarla (kaftît yfe taiksir) hall'âdilecek olan fiilî hata meselesinde fiilî hatânın suçun unsuruna veya şiddet sebeblerine ta­

allûk etmesi hallerini tefrik etmek lâzımdır. 9) Bu hususta Bk. ;Erman. s. G. makale -s. 525i 10) EREM, Op. Cit, s. 384

(8)

CEZA HUKUKUNDA BİLMEME VE HATA 107

I — Suçun unsuruna taallûk eden bilmemezlik ve hata: Hata su çüıi .unsuruna .taalluk jettiği takdirde faile ceza. verilip Varitn geçeğini tayin .efttaıek için, kalnunuh ö- fiilin cezalan dırilmıaısı için kastı mı ara­ dığına, yoksa taksiri mi kâfi bulduğuna bakmak lâzımdır.

Kanun o fiilin ıcezafadkrıllrnası için kastı arajmüşisa, fiilî 'hata hja-Knide kasıt ımevcıut ölimaiyaoağmdian .(.meselâ bir kvmlsenÜn yanlılıkla başkasının şaipkaısıiıu ahnlaisı halinde, kalsit bahis mevzuu pîapııyaea-ğtından), faile ceza veriİmiyecektir.12 , , !

Şüphesiz ki, failin ,m,:esr'uliyetten kujriukbill.nasi iç'ünı, unsur üze-rinide şüpheye düşmüş olması kâfi değildir. Failin, unsurun mevcudi­ yetinden şüphe etavis olmalsı ıda!h)ı suçun teşekkülü, için kâfidir.13 Hat­ t â diydbiliriz ki unsurda hata hallerinde, jfaiiîm ânleak kastı .bulunma­ dığının ispatı suretiyledir ki failin mes'üKyeSten kurtulması kabul edi­ lebilir. Fail, kals'tı bulunrnajdığını ispat etmedikçe, unsurda [Halta jCtıme-idiği karine ola,rak kabul edilmeli ve ancak "bu karinemin aksinin is­ patı halinde" dir ki yanılma ve bilmeme nies'uliyete tesir etmelidir.14

Eğer kamun, halta neticesi işlenen fiilin cezalandlırılmisı için kas­ tı arabıayıp ta taksiri kâfi görmüşse, failin <cezaiandlırıkp çezalandıril-mıyaıcağını tayiin âçirt, failin hataya .düşmekte kusuru olup ol m aidi gına bakirhaik lâzımdır. Eğer kusuru, varsa," fail, 'taksire istinaidlsn; cezalan­ dırılacak, yyoksa failin frhes'ül tutulabilmesi jçin taksim de ileri siirüfe-miyeceğindeiri cezalandırılarrtıyacaktiır.x 5 Meselâ av zannıyla ateş .elde-ıek bir çalının dibinde uyumakta olan çobanı öldüren kimsenin, adamı av zannetmekte kusuru varsa "taksirli adain öldlüjrlm'e" isulçuridan JSK> rûirnlu tutulacak, b> adamı av zannia* na^te hiç bir kusuru olmardiığmı ilşpat edebilecek olursa), sorumlu tutulmayacaktır. , ı

II — Şiddet sebebine taallûk eden bilmemezlik ve hata: Şiddet sebebine taallûk eden hata, şiddet sebebinin faile tahmil edilememesi neticesini doğurur. Çünkü kanunumuz ancak irade edilmiş bir şiddet sebebinin faile tahmil olunacağı esasını (istisnalan için Bk. md. 180, 3 7 9 ) kabul etmiş, şiddet sebebi sayılan vakıa irade edilmemişse faile tahmil edilmesini kabul etmemiştir. Kanunumuzun 4 5 inci maddesi bir kimsenin irade etmediği şiddet sebebinden dolayı cezasının arttırılması

12) Aynı mahiyette, EREM, Op. Cit, s. 384

13) DÖNMEZER, Mağdurun yaşında hata, Mahkeme İçtihatları, î s t . H. F. Mec, 1945 C. XI, sayı, 3-4, s. 384. " •

14) DÖNMEZER, S. G' kronik ' " ' ' 15) Aynı mahiyette, EREM, Op.%Cit, s. 384

(9)

108 HAKKI DEMIREL

na mânidir.16 Bu sebeble umumî bir felâketi Önlemek maksadı ile ha­ zırlanmış olduğunu bilmediği bir eşyayı çalan kimse, şiddet sebebli h ı r sızhktan (md. 492, F. 3) değil adi hırsızlıktan, kardeşi olduğunu bi' mediği bir kimseyi öldüren kimse kardeşini öldürmekten (md. 499, *B. I) değil adiyen adattı öldürmekten (İmdi. 4 4 8 ) , Milletvekili olduğu­ nu bilmediği bir kimseyi öldüren kimse, 450 inci md. b. 2 ye göre değil, adiyen adam öldürmekten (md. 448) sorumlu tutulur.17 Demek ki şid­ det sebebleri hakkında bilmemezlik ve hata cezanın arttırılmasına mâ­ nidir.

Zaten Kanunumuz, 66 ve 67 inici nadidelerinde blduğu gibi #.ıd-dcit sefctefoJerinin tahmilinde /'vukuf şartı" ru satfalhaten aramak sure­ tiyle bazı hüıkîüimferjnde .teredÜiütferi izSale ettiği gibi, giddet sebebleri hakkındaki hatanın bir (şeklini ,sara|rtaten! derpiş e t a l ş , ve si'ddet sebe­ bi halkkında ki bu çcjlt hafrainın cezanın artttmtnasma mâni olacağını efa söylemiştir. Şilddet sebebleri hiaikk'ındia! kanunum jzım deripij etfc'ği bu hata f ekli "suçun istenilenden başkası zatlarıma işertmiş olması" halidir.

SUÇUN İSTENİLENDEN BAŞKASI ZARARINA İŞLENMESİ Kanunumuz, 52 inci frrta/dderjvndle "cürmünı, failin kastettiği- sa-hiısıan başkasının 'zararına işlenmiş olirfıiası biatimde, ızarar .görenin. »ı-falt'ından neş'et vefderı cezayı ağırlaştırıcı sebeblarin ÜaliTe talhmil olun­ mayacağını, lyuna mukabil, cürüm ,k*stoIu;n,anı glalhısa karşı işlenmiş salyılarak, .failim b u cümıün taziaknmıun adilebilecegi talhVvf 'sstbebl'erin­ den faydalahacjağını" söjykmiştir. ı •

Suçun .istemi îendienı balsırasına karşı işlenme»! iki şekilde hulsüle gelir: Ya failin, mağdurun şallısında hataya düşmasîindert ileri gelir, meselâ failin gece karanlığında şaşırarak kaçırmak istediği kadından başka bir kadını kaçırması gibi. Buna "şahısta h a t a " (Error personae) denir. Yahutta failin, fiilinin isabetinde yaptığı bir hatadan ileri gelir, meselâ failin A ya ateş edip, B yi öldürmesi gibi. Buna da "isabette ha­ t a " (Aberratio ictus) denir. Fiil, ister şahısta hata, ister isabette hata neticesinde başkası aleyhinde işlenmiş olsun, zarar görenin sıfatından neş'et eden şiddet sebebleri ile ceza arttırılamaz.

Kanumıhıuz, fiilin istenilenden başkasına karşı işlenmesi halin­ de, zarar görenin sıfatından neş'et edan sebeblerin faile talhmil

ediille-16) Bk. 'EREM, Op. Cit, s, 385 17) Bk. EREM, Op. Cit., s. 385

(10)

CEZA HUKUKUNDA BİLMEME VE HATA 109 rruyeceğini söylemekte, fakat fiilin isüeniltendien balşlcatena karşı imlen­ mesi halinde, suçun jkendisine kargı işlenmfitsi isteinıaıiş olan kimsenin pmfatmdla'n rneş'et ejden cezayı ağırljaşitırıcı. sebebîerin .faji'lle ,tal\ınaiL «Mlilip edi'lmiyeceğıni söylememektedir, izah edeklm: Kan'uıniumuz ımisselâ bir jbalşkasına âteş ederken babasını öldüren kimlasain î>abaı kaitlindlen değil, adiyen katilden sorundu tutulacağını söjyler.niskte •(•mii. 52) fa-ikjat, meiselâ ibabasım öldürmiek isterken! bir bia^ca'sını öldüren, kiimjse-nÜn, Ibaba katlinden mi yolksa adiyen kabilden imi soırulnlu ttotulaeağmı söylc(d[©înelkltcidiy. . , •

Suçun, ıkendisinde cezayı şiddetlendirici bir 'söbeb buluaim kim­ seye karşı iışlenmıak istenip İte bir biaısjdaısma'''karşı işlaa'ni^s'ı ihlafiafde failin hangi neticeden sorumlu tutulacağı hususunda üç fikir ileri sürül­ mektedir.1 8

1 — Bir fikîte göre fail İki suç#!anı .sorumlu tuittrnıhdir: Teşebbüs halinde ikaknış kıasdi, bir suç (işlemeği ,ka>sdeEfciğİ ısuiç), ^dlcjennül et­ miş taksirli bdr suç (işlediği s u ç ) . Bu ,fikir ; k;albu>îö lşa|yajoı S-alylılmlız. Çünkü ^bir ffilin kasten,jijşljenniş , saydnalsı ;içln! •TiJia'y'y'ea bir inşamı tevcih edi'îimaş oümjası .şart o!.madiği,,gibi, töa&sit, amtralk nteticbsi irade edilmeyen fiiller haSckındla imevzu'u IbbJfrJs olabiilir. iBufada ise fail fii­

linin inetıceisini, yani bir insanj^öldürîmeyi, ist,e|miştir. ! , 2 — İkinci bir /fikre göre fail;, itejâbN'Js hıalindia ikalın iş ,k!*i)3idî bir suçla (işlemteği kias'teFÂği suç) takem-nül: lelaiti? İkiasi'i bir suçhaa

(işîadiği suç) sorumlu tütulm,aı1idiw. Fakat, bu fikjf klafjjl edilecek olursa bir fiil ve bir kastın iKi ayrı suça ıViicut verebileceği' kabul gidil­ miş olacaktır ki,tou netice kıartunumaızu'nS 79 ncu maddesinde klabuî i^dilein esalsla kahiü telSf değildür., , i . : ' '•

3 — Üçüncü K>ır fikre göre, fail a/naalk; husule ifelea np'ticede:ı sorumlu tutulmalıdır.

Suçun istenilenden başkası aleyhine işlenmesi halinde suçun ken­ disine karşı işlenımesi istenen kimsenin sıfatından neş'et eden cezayı şid-detlendîrici sebeblerden failin mes'ul tutulup tutulalmıyacağı hakkında >u fikirlerden hangisinin kabul edilmesinin kanunumuza uygun olacağına gelince: Mehaz kanunun müzakeresi sırasında birinci fikir teklif edilmiş, fakat bu fikir reddedilmiştir.19 Bu fikrin reddi münasebetiyle yapılan

tar-18) Bk. EREM, Öp. Cit.; s. ,388; Bu hususta tahsilat için Bk., J. A ROUX, Note sous Cass. Crim.' 18 fevrier 1922 (Rec. Sirey, 1922.1.329).

(11)

110 HAKKI DEMIREL

üajmalardan kanunumuzda üçüncü fikrin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Zaten kanunumuzun, fiilin istenilenden başkasına karşı işlenmesi halin­ de, zarar görenin sıfatından neş'et eden şiddet sebeblerinin faile tahmil edilemiyeceğini söylmiş olmasından, mefhumu muhalif yoluyla (a cont-rario), fiilin istenilenden başkası aleyhine işlenmesi halinde, suçun ken­ disine karşı işlenmesi istenen kimsenin sıfatından neş'et eden şiddetlen­ diriri sebeblerin faile tahmil edilemiyeceği neticesini çıkarmak kabildir.

j NETİCE , -•

Bu şeMIde, ceza hdkuifeluinida !bi!mıeim>e v.e hata meselesini inclele-mş ve kanunumuzun bu mesele hakkında ki hükümlerine toplu bir göz atmış bulunuyoruz.

İzahatımızın başlangıcında da söylediğimiz gibi, kanunumuzun bu mdsele hakîkmdaikA hükümlerinin sıistejmıatik bir tarzda izalhmdaki güç­ lük, bu mieselenin kajnuınumjuzda J tam bir şeikilde ele alınmamiıiş ve bir sisteime iroa <edilmiemiiş oSmıaSınıdaJnj j!eri jgalmlektecKr. Bu şefoebîe son olarak şunu ilâve edelim ki, ceza kanunumuzda bir tadilat yapılması bahis mevzu'u olduğu takdirde, kanunumuzun bu meseleye müteallik hükümlerinin de yeni baştan gözden geçirilmesi ve kanunumuzda "bil­ meme ve hata" meselesinin bir sisteme ircaına çalışılması yerinde olur kanaatindeyiz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yazılı basının bu tür im­ kansızlıklar içinde olduğu da gözönüne alınarak en uygun tavır özel veya resmi radyo ve televizyon İstasyonlarının görme Özürlüler

Sosyal Beceriler: Gören birey­ lerin olduğu kadar, görme özürlü bireyle­ rin de sosyal ilişkilere gereksinimleri vardır ve bu bireyler görme duyularının yokluğu

c) Test ve Araştırma Bürosunun kuru­ tuşunda etkin roller oynadı. Özel Eğitim bölü­ mündeki çalışma arkadaşlarıyla bu süre için­ de ülkenin çeşitli

i i zurlu bir çocuğa sahip aileler kendileri • \ne ozgu bir stresi yoğun olarak yaşa- \ ^ J maktadırlar Bu da ozurlu bir çocuğa annelik babalık etmenin zorluğudur Bu duru

Denek B, 12 yaşında ve Down Sendrom'ludur Okumaya, yazmaya ve mate­ matiğe hazırlık becerileri uzennde çalışmakta­ dır İstek ve ihtiyaçlarını birkaç kelimelik

Yani hukuku olduğu gibi incelemeye çalışan betimleyici (descriptive) hukuk bilimi de hukuk felsefesinin ilgi alanındadır. Betimleyici anlayışın dayandığı metodolojide,

Mahkeme, stajyer avukat olan bir kişinin avukatlık mesleğine söz konusu uygulamayı bilerek girdiğini, stajyer avukatın ücret ve masrafları ödenmeksizin hizmet

Bahsi geçen bu iki görüş arasında bir orta yol öneren bir üçüncü görüşe göre ise, borçlu alacaklı temerrüdü esnasında da, edimin zayi olmasına veya