• Sonuç bulunamadı

Başlık: TÜRK TÖRESİ ÜZERİNDE YENİ BİR ARAŞTIRMAYazar(lar):TANYU, HikmetCilt: 23 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000589 Yayın Tarihi: 1979 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: TÜRK TÖRESİ ÜZERİNDE YENİ BİR ARAŞTIRMAYazar(lar):TANYU, HikmetCilt: 23 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000589 Yayın Tarihi: 1979 PDF"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRK

TÖRESİ

ÜZERİNDE

YENİ

BİR

ARAŞTIRMA

Prof. Dr. Hikmet TANYU

Toplumların kendi yapısına ve oluşuna göre, kendilerine özgü tö-relcri vardır. Toplumlar, kavimler arasında türli~ sebep ve etkilerle hen-er, yakın veya ayrı töreler olabilir. ~oğol töresi gibi. Biz burada (Türk Töresi) üzerinde duracab'lz.

1- Sözliiklerde, hazı tarihlere, hatırata göre töre:

Tanıklarıyle Tarama Sözlüğü Ciltlerinde Türe (Töre) üzerinde geniş IJİlgi sltnulmaktadır: Bu sözlükden ilgili hilgileri nakledeceğiz 13.yüzyıl-dan giinümüze kadar derlenmiş kitaplardan çıkarılmış bilgiler ciltlere göre şöyledir:

i. Ci lt de, Türe (Töre) : Adet, kaide, örf, görmek, kanun, Usııl: İl ilden ayruksı olmaz, türesi ayruk olur. (Atalar Sözü XV.) Ne ise türelerden resın ü ayin

GürelcI' elçi yerağın kolayın (Şelınanıe Tercümesi

XVI.)

Seni sevdim deyü nahak ycre kamm dökesin

Bu mudur şizde türe, böyle midir kanunun (Mulıibhi Divaıı-ıKa-nun! Sultan Siileyman'ın munzumelerinde kullandığı

mahlas-XVI.)

Kadimdcn türedir kardaşa kıymak

Atayı anayı gussalı koymak (Aşıkpaşazade Tarihi

XVI.)

Pir sultanın katı yüksek uçarsın Selamsız, sabahsız gelir geçer~in Aşk u muhabbetten niçin kaçan'lIl

(2)

98

HİKMET TANYU

Bu sohbetin hele ahbaba hoş geür türesi

Döğe döğe alınır buse fasl-ı helvada (Sabit Divall1 XVII-XVIII.) Eı-Ade(Ar.) De'b manasınadu ki türe tabir olunuı (Kamus

Ter-eiimesi 140-15yüzyıl bilgini Firuzabftdi'nin Arapça kamusunwı tercümesi, XVııı-xıx.!

III Cilt te Türe (Töre) Adet, usul, kaaide, Örf, görenek, kanun:

Ayin (Fa.): Adet ki türe derler (Miftah, ül Luga, XV.46)

Bugün Kami ittim sizin dininizi ki İslamadır ve Mekkeyi fetlıet-mektir ve müşriklerin törelerin bozmaktır. (Cevahir-ül -Esdaf (Kuran Tefsiri) XV.13).

Nite ki padişahın halifesi bir nice zaman padişah huzurunda saltanat türesini ve memleket adetini öğrenir (İrşad ül-Mürid XV.53) Ayin, lisan-ı Fariside şo1nesnenin ismidir ki Arap dilinde ona kanun derler, resm derler Türk dilinde Türe derler. Ayin, gah olur emr-i lazımdan tabir ederler, tü,rede ve adette mana-yi lüzum olduğundan ötü,rü. (Dekayık-iil-Hakayık XVI.1l8-I).

Odlu ah itsem kığıleımlu nola gözün görüp Türedir çün atılur bayram günü yindek fişek

(Divan-ı Türki-i Basit-Edirncli Nazmi Mehmet, XVI.126) Reviş (Fa.): Resm ve tarik ve türe ve adet manasına.

(Et-Tuhfet-üs-seniyye-Farseadan Türkçeye Lugat kitabı, XVI. 167-2).

Türe (Fa.) Resm ve ayin. Türkide de müsta'meldir. (Et- Tuhfet-üs-seniyye, XVI.)

Ayin (Fa.): Şolnesnenin ismidir ki Arap dilinde ona kanun derler Türki dilde Türe derler. (Et Tuhfet-üs-seniyye, XV!.)

Sem (Ar.): Ağudur resm (Ar.): Türe, dahi yumuşak yel: nesim (Ar.) (Cevalıir-ül-Kelimat, Arapçadan Türkçeye Sözlük, XVII.91Y

1 XIII. Asırdan Günümüze Kadar Kitaplardan Toplunınış-Tanıklııriylc Tarama Sözlüğü, T.D.K. İ.t.1943, C.I.Sf.705.(Türc, (Türe) Maddesi.

(3)

TÜRK TÖRESİ

Tanıklarıyle Tarama Sözlüğü 3.Cilt:

Türe: Adet, usul, kaide, örf, görenek, kanun. Kaide (Ar.): Temel ve üslub, ve türe (töre) ve adet.

(Babus.ül.Vfısıt, XVJ.Yii.zyıl,

I,

268). Dieme (Ar.): Adet ve türe. (BabXVI., 2, 185).

99

Reviş (Fa.): Resm ve tarikat ve ism-i mastardır, gidiş ve yürüyüş ve adet ve türe. (Ni'meti.XVI.338).

Ayin (Fa.): Tertip ve türe, yani resm ve adet. (Ni'metiXVI.78)3 "İbn-i Kemal Dekayik-ii,l-hakayik" adlı eserinde "Ayin" kelimesi için izahat verirken ayinin "Türe" manasına geldiğini de söylüyor. Mü-ellifin ifadesi şöyledir: Ayin, Farsea'dır. Şol nesnenin ismidir ki Arap di-linde ona kanun derler, resim derler. Türk didi-linde Türe derler Ye adetle lüzum olduğundan ötürüdiir4•

Osmanlı kaynakları da töreden bahsctmektedir. Aşıkpaşazade: "Türedir hanum! Ezelden kall11lşdır"5.

Bahur "V ekayi"sinde "Yasa" ilc "töre" aynı anlamda kullanılmak-ta olup hem "Cengiz Yasası" hem "Cengiz Töresi" denilmektedir 6.

"Sancak, kaftan ve davul gelinee Osman Beyayağa kalktı. Padişah-lık türesinee davul çaldılar. Kutlu olsun dediler. O zaman oturdu. O çağ-danberi Osman'ın türesidir: ne zaman seferde davul çalınsa Osmanoğul-ları ayakta dururlar."7.

Naima tarihinde, Şani-zade tarihinde, tör e ve ay ine v.h. uymaktan hahsedilmektedir8•

3 Y.K.T.D.K.Taıııklarıyle Tarama Sözlüğü, T.D.K.Ankara 1957, C.IV.Sf.769.

4 I\I.Zeki Pakalın, Osmanlı Taıih Deyimleri Ye Terimleri Sözliiğü, ht.1951, (Töre) mad. <lesi.

Doç.Dr.Mehmet Eröz, Töre, Töre Dergisi, Haziran 1972, 5a.13.Sf.7. 5 A.~ıkpaşaoğlu, Tevarilı-i Al.i Osman, Atsız Neşri, İst.1949, Sf.104. Doç.Dr.Mehmet Eröz, Y.K.Sf.1.

6 Doç.Dr.Mehmet Eriiz, Y.K.Sf.7:

Gazi Zahirüddin Muhammed Babur, Vekayi, BalJllr'lılı Hiıtıratı, Ankara 19,ı6, H, 657 (l):,,-viren, Prof.R.Rahmeti Notu).

1 Doç.Dr.Mehmet Eröz, Töre, Y.K.Sf.l0:

Şiikrııllahı Behçetüt tevilrih, lst.194.9, Atsız Neşri, Sf.52. 8 Hüsyin Kazım Kadri, Tiirk Lügati, ht.1928, C.2.Sf.182.

(4)

100

HiKMET TANYU

Yakın sözlii.kler incelenecek olursa töre hakkında bilgi sunduklan görülür. Bunlardan daha geniş şekilde açıklamalar yapan, Türk Lugat'-inden (Töre) hakkındaki bilgiyi sunaeağız:

"Töre, Tora: Usul, kaide, kanun, nizam, ildet, yasa, (yasak), tcdip, mücuzat, adalet, (tüzük) ile ilgili demekte ve Tercüme-i Burhan-ı Katı'. Jan nakilde bulunmaktadır: "Kaide ve kanun ve ildet manasına gelir; Türki de törc tabir olunur"9.

Bu geniş sözlükte Töre kelimesinden, Türetmek: Kanun ve nizam koymakla bağlantısı olduğunu ve türemek üremekten açıklanmakta ve Töre ile Tora (Tevrat) arasında bir ilgiden de bahsedilmektedir.

"Cengiz Han"ın adına bağlı göçebe örn hukuka "İbrani" kelimesinin tesiriyle Tora (Tevrat) şekline çevrilmiş olan eski Türkçe "Törü" denili-şini belirten Barthold, "Hatta Timur ve çağatay'ları Cengiz Han "Tu-ra"sını şeriattan üstün tutmakla itham ediyorlardı." denmektedirid.

Bu hususta ötedenberi bazı iddialar ileri sürülmüştür. Fakat kesin bir bağlantı kurulamayarak bir faraziye (varsayım) olmaktan öteye geçememiştir. Bununla beraber bu kelime ilc ilgisi olduğu iddia cdj.

len kelimeler üzerinde burada daha etraflıca duracak değilizll. 2- Töre ve Yasa:

Yasa (Yasag) terimi Eski Türkçede kanun anlamma gelen Türkçe bir kelimedir. M:oğolistilasından sonra bu terim, isıam tarih ve etnog-rafya, edebiyatına, yol ve törü, töre yerine geçmiş ve genel bir yayılma göstermiştir: "Kök Türkler, Hakanblar ve Selçuklular devrinde, kanun

9 Hüseyin Kazım Kadri, Türk Lfıgati, (Tiirk Dillerinin İştikakı ve Edebi Liıgatleri), İst. 1928.C.2.5f.182, 183.

10 Wilhelm Barthold, orta Asya Türk Tarihi hakkında Dersler, çcv. Dr. Kazım Yaşar Kopraman, Dr. Afşar İsmiill Aka, Ankara, 1975, sh. 295

II Prof.Avram Galanti, Küçük Türk Teteblıular,İst.1925,C.I.5f.12.13,Avesta'da Tora,keli-mesinin geçtiği vc bundan başka Tora ile Turan kelimeleri arasında ilgi bulunduğu, Eski Türkçe de Tur kelimesiniıı,(mevkii aIi),anlamına geldiğini iddia etmektc ve"Fikrime görc", "Tuğra"keli-mesi ile "Tora" ile birde Kanun manasında kullandığımız ve "Türc" "telfıffuz ettiğimiz kelime dahi, "Tur"dan başka bir şcy değildir." dcmekte, Türk kelimesiyle Turan kelimesi arasında ilişki kurmaya çalışmaktadır.5f.9 v.b. Avram GnJanti, Türkler ve Yahudiler, '1'.1948.

5aınih Rıfat'ta Birinci Türk Tarih kurultayında bazı düşüneeler öne sürmüş, Türe, Tora, Törc, tur, Türk nrasında benzerliklcr olduğu üzerinde durmuş, birçok hakımdan l'rof.Avrauı GnJanti'i eleştirmiştir. I.T.T.K., 5£.4, 52-78, ve 452-480.

(5)

TÜRK TÖRESİ

101

ve ni:l.am ifade eden törü,-türe teriminin yerini tutmuştur ıı

o"

diye Ah-dülkadir İnan, Yasa kelimesinin Kültigiıı yazıtında geçtiğini, kelimenin türkçe olduğum! belirtmektedir. Bu yazıtta aynı zamanda Türkler ar~~-smda Tanrı anlayışlılIn yüksek anlarıIl da dikkati çekmektedir: "Öd Tengri yasal' kişi oğlu kop ölügli töreıniş." (.Zamanı Tanrı takdir, tan-zim eder, kişi oğlu ölmek üzere yaratılmıştır.) cümlesindeki "yasal''' (yapar, tanzim eder) kelimesi de "yasa" kökünden teşkil edilmiş hir ke-limedir. Moğol devrinden önce yazılmış eski bir Uygurca metinde "ni-zam" ve "kanun" anlamına gelen "yasak" kelimcsi bulunmaktadır!3."

Abdülkadir İnan, Yasa'nın Çingi:l. Han'ın icadı olmadığını, hıınun "eski Türk hakanlıklarında yürürlükte olan ve şifahi olarak nesilden nesilc intikal eden töriive kaidelerden başka birşey olma"uığını belirti-yor. Yasalar, töreler, kurultaylarda gözden geçiriliyor, baz~m gerekiyor-sa katmalar yapılıyor.

3- Tsı'ihçe:

Yasadaki, Töredeki kurallarIIl "efsanevi Türk Bakam Oğuz zama-nından kalmış olduğuna inanıl"dığı üzerinde durulmaktadır. En az 2500 yıldanberi süregelen Türk Töresi gittikçe toplumsal müesseseler haline gelmiş ve Kök Türklerin ünlü kağanı aracılığıyle Türk milletine törenin yüceliği, köklü oluşu belirtilmişti. Bilge Kağan (Ö.734) sarsılan ve bozu-lan milli birliği yenidcn kurmak için Çinlileric savaşmış vc onları ordu larıyle yenmişti. Yuluğtckin'ninkalemiylc, llilge Kagan'm ölümünden bir yıl sonra 735 yılındakiAnıt'ta Türklere seslcnirken Töre kelimesini kul-lamyol' ve ona hüyük önem veriyordu: "Ey Türk Oğuz Beyleri, milleti, işitin: Yukarıda Tanrı Basmasa (Mavi gök çökmezse), aşa!;,'ldayer delin-mese (yağız toprak), Türk milleti, (senin ilini, (senin) töreni kim bozar '! (Bozabilir?) Ey Türk ınilleti, titre, kendine dön!l4".

12 Abdülkadir İnan, Yasa, Töre-Türe ve Şeriat, Türk Kültürü Araşıınnalal'l, Ankara 1')6.1" Yıl i. Sa.I., Sf.IO;.

13 Yukardaki Kaynakta zikredileu: Fo\v.K.Müııer, Z",ei Pfalinsclıriften aııs Turfan- fıınden, Berlin 1915, S.6.sa1ıifesinde"yasak",Lu kelimeninizahına S.13.ılc "Gesetz",(kanun) dcnilıni~l il'.

14 Prof.Hüse)in Nanuk ürkuu, Eski Türk Yazıtlan, 4 C.ist 1936-41. Nccip Asım, (Radloff ve Bartlıold'dan çevirme), ürhun .Abideleri, 1340. VoThonısen, Moğolistan'da Eski Türk Kitalıcleri, Türkiyat Mee.Sa.3.ö,U, 1927. Ali Öztürk, Ötükcn Türk Kiti,Lcleri, Ütiiken Yay.isloI973, Sf064.

(6)

102

IlİKlifET TANYU

Tanrı adının geçtiği, yaratan, ilahı güçiin, he]'~eye ka adir olduğunun anlatıldığı, uçmak, cennet ve ölüm ötesi alemin belirtildiği bu yazıtlar-ua, Türk inküsü-MilH illkü tanıtıldığı gibi, Türkün cesareti, mücadele <ışk ve yılmazhb'l yanında Türk seciyesi (karakteri) ve ahlakına da deği-nilmektedir. Konumuzu ilgilendiren Töre, burada milli düzen ve onU kuran örf, adet, yasalar, gelenekler ve Türk ahlakı olarak topluca tanıtılmaktadır .

Töre, Ture kelimesinin Eski Türk Yazıtlarında Törü şeklinde geçtiği ve önemli bir mcvki aldığını görüyoruz. Yazıtlann doğu tarafında bu keli. mc ilgiyle geçmektedir. Kül Tegin ve Bilgc Han yazıtlarında birçok defa Töre kelimesinin bulunması hunun ne derece yaygın ve etkili oldubrunun belgesidir:

"İstemi Hakan (tahta) oturmuş; oturarak Türk milletinin ülkesini, türesini yönetivermiş, düzenlemişıs" ve savaşlar, felaketler sonunda "Türk türesi bozulmuş olan milleti, atalarnun" türesinec, Hakamn hep-sini derleyip topladığı anlatllıyor.I6

Gök.Türklerde Törü, Türe kelimesi önemle görüldüğü gibi, Uygur-larda da, :\1:anidininin ilerlcdiği zamanlarda, 9.yüzyılda U -töre adlı Han'-ın işbaşına geçtiğini görüyoruz!? Elegc~ Yazıtı'nda "illke türesini terketmeyiz

C

S)." Ak- Yüs Yazıtı'ndaI9 gene töre'yi buluyoruz.

Böylece teriminin "Kanun, nizam" anlamına Eski Türk Yazıtların-da geçtiğini gördük. Bu terimin "il" kelimesiyle birlikte (il (el) törüsü), "devlet nizamı, kanunu anlamını bildirdiğini Prof.Abdillkadir İnan ger-çeğe dayanarak helirtmektedir. Divanü lugat-it Türk'de ve Kutadgu Bi-lig'de de törü şeklinde geçtiğini görüyoruz20.

Selçuklular döneminde "Oğuz türesine çok önem verilirdi. Sultan Alaeddin KeykHbad'm şölenini tasvir eden Yazıcıoğlu Ali (Tevarih-i al-i Selçuk, III, Houtsma Yay.S.204.-205"21 töreden bahsediyor:

15 Prof. Hüseyin Nmnık Ürkun, Eski Türk Ya"ıtlan, İst.l936, C.I.Sf.29. lG Y.K.Sf.35.

17 Y.K.Sf.35 ve II.C.İst.l938.

iil Y.K.III.C.Sf.18I.

19 Y.K.İst.1938, C.IlI.Sf.189.

20 Divanü Lugat-it -Türk Terccme,i, (Kaş~arlı Mahmud',lan) Çcv.Besim Atalay, T.D.K. Yay.Ankara 1939, C.III, C.II 1940, C.IIL, 1941,Aynca kitabıııTıpkı basunl,Aııknra 1941,Divanü Lügat-it Türk'ün Dizini (Endeksi), Ankara 1943, Çevimıeye Abdülkadir İnan geniş şekilde yar-dım etmiştir. Aynea "Arap Alfabesine Göre Div,mii Lııgat-it -Türk Di"ini" Dehri Dilçin tarn-flUdan hazırlanmıştır. Ankara 1957.

21 I'rof.Abdiilkaılir İnan, ]ıIakalcler Ve İnceleıııelcr, (Tiirk Eluo\oji,iııi İlgileıııliren Birkaç Terim), Türk Tarih K.Yay.Ankara 1968, Sf.G40.

(7)

TÜRK TÖRESİ 103

«Hanlar atası Oğuz Han söyledi. Böyle töre, yol ü erkım eyledi İşbu resmiyle vasıyet kıldı ol

Ta ola oglanlarma töre, yol." lJlısralarını takiben törenin nasıl olacağı anlatılıyor,

Mogol döneminde "yasa" ve "türı~' terimlerinin eşanlamlı kelimeler olarak kullanıldığına ve Çingiz Yasası yerine Çingiz töresi de denildi-diğine değinen Abdülkadir İnan: "Kutadgu Bilig"de "törü" terimi "Ka-nun, nizam "anlamım ifade ettiği gibi "adalet" anlamı için de kullanıl. mış olduğunu Liliyoruz2ı, demektedir.

Nitekim "Divanii Lfigat-it -Tiirk'te de "Kanun" ve "adalet" aynı "törii" kelimesiyle ifade edilmiştir. Buna tanık için, Kaşgarlı Mahmut şu atalar söziinii getirmiştir: "Küç eşikdin kirse törii tünlükten çıkar. Zor kapıdan girse törii (er-res m ve-l-insaf) baeadan çıkar23,

"İlhanhlar devletinde "türe" ve "yasa" miiteradif (eşanlamlı) kelime-ler olarak kullanılmıştır24,"

Ziya Gökalp, kitabınoa: "Selçuklularla ilk Osmanlılar devrelerimlen kalma teamülIere "Obrıız Töresi" derlerdi" diyor2S,

Töre'nin yalnız Oğuzlann teamüllerinden ibaret olmadığıııı Orhun Yazıtlannda da göriildüğünü söylemiştik.

Thomsen, "Törüg" kelimesini bir yeroe kanun, yasa olarak, diğer Lir yerde "Müesseseler (Kurumlar" olarak kullanıyor26•

Kaşgarlı Mahmud'un, Divanü Lfıgat-it-Türk adlı eserinde bu keli-menin (Törü) şeklinde geçtiğini, atalarııı örf ve ildeti anlamına geldiğini, hatta bir bakıma (Milli Kültürlc) birliktc kullanıldığının anlaşıldığınl27

ilc-ri

süren Ziya Gökalp kısa bir tahlile girişiyor: Nasıl o vakitler (il) dev-let karşılığı kullanılıyorsa, Töre'de yazılı yasa, kanun veya yazılma-mış teamiiller, gelenekler anlamını da kapsamaktadır, demcktedir.

22 Y.K.Sf.MI.

23 D.L.Türk, ll, 16, 7. 24 Abdülkadir tnan, Y.K.Sf.642.

25 Ziya Gökalp, Türk Töresi, Devlet Matbaası 1339, Akın Yay.2.Ba""11 1972, Sf.9. 26 Ziya Gökalp, Sf.l0: Thomseıı W., Imeription de L'Orkhon, 5.98.

(8)

104.

HİIOIET TA i'iYU

Ziya Gökalp: "Hatta hukukiTöreden ha~ka, diııı ve ahlaki töreler de vardır. O halde Türk Töresi eski Türklere atalarınuaıı kalmıştır, demek-te fakat hunun nereden, hangi kökten geldiği ve hangi ahlaki ilkelere dayandığı üzerinde ılurrnamaktadır.

4- Türe ve Yol:

Göçehe Türk gdı~ııeklcrini koruyan ve hukuk esaslarının ço{;,runuhe-linerı, örfi hukuk, "türe" yahut "yol" kelimeleriyle ifade edilmiş ve "yol" kelimesi hütün Türklenle "usul" ve kaiden" anlamını helirtmiştir. "Ya-zıeı-oğlu "Ali" nin rivayetinde de "yol" aynı anlamda kullanılmıştır:

"Hanlar atası Oguz Han söyleıli Böyle töre iierkan eyledi İ~bu resmiyle vasiyet kıldı ol Ta ola oğullarına göre yoF9."

Buraua törenin bir tutum ve hir davraııışı, hir takilJi gı:rekcıı yol şek-linde bclirtildiğine kısaea değinmiş oluyoruz.

5-

Tüı'e teriminin nereden geldiği, kökeni:

Bu kelimenin kökü ve ilgisine dair çeşitli örnekkr sunulabilir: "Töre, Törii-Tör, Töriı-kelimesi eaudüilil ~İlk ata) kültü ilc hağlı olan töz kökünden gelirse "babalardan kalma örf, adet, kanun" mfıııa-larındaki töre, törii kelimeleri de bu köke bağlı olacaktır.

Töre (Altay'da eski destanlarda) halk, kavim (Radlow lII.125:l) Bir eeudifılfıya- töze mensup halk, kimse, kavim" şeklinde olup:

Töremek.Halkoluıımak, zuhur etmek (Muhteliflehçelerde). Bir Tü"'-ecddialadan neşet etmek manasıyle "Belirtilmektedir. Burada toz, tös'-ün esas, melışe, mebde, ongun anlamlanna geldiğini kaydeuen Abdülka-dir İnan açıklamasına şöyle devam etmektedir: "Töröngey-(Teleut -Bir lehçe) ilk yaratılan insan (Radlow, 1II.1253) "Ceddilila töz-tör" ilk yara-tılmıştır. Töröl-(Tcleut ve sair lehçelerde) kabile, akraba, menşe (Rad-low, UJ.1253) "Bir tiir, tözdcıı neşet edenler" manasıylt:30"Jir.

28 Abdülkadir İıı:U1, :llakalelcr 'Ol'incelemeler, (Orlıun vc i.Jliiş Meselesi), Türk Tarih Kurn-mu Yay., Ankara 1968, 5£.247.

29 Y.K .5£.247: (Tevfırih.i AI.i Sel.III, 20'1).

:10 Abdiilkadil' İuan, Makalelcr vc İncelemeler (Un;!"" 'T'nıs Kdiıııcicri Hakkuula), A,,-kara l'16U, 5£.272.

(9)

Ti1RK TÜnESİ

10:;

Böylece tö\'(~nin kökeni araştınlırkpn, "tör" kelimesinin töz kclime-siyle (mehdi', başlangıç, menşe, kaynak, asıl, ata, ecdad, ongun) anlamı ilc ve aynı zamanda ccdditılil (ilk ata, ecdad, ata) kültü(tiireni) ilc ilişkisi ol-ması ihtimali ortaya çıkmaktadır. "Eski Türkler, Moğolların Ongon ke-limderi yerine tör veyalıut töz kelimesini kullanmıştır. Bu kelimenin (~n eski mfll1<ısı"ecddifıltı (mebd(~, mcnşe, asıl) 0Imuştur3J."

ô- Ti;l'e ve Ti;reden Yapılan Diğer kelimeler ve Atasiizü: "Törün" kelimesi, "düğün", mcrasim anlamına gelmektedir. "TeleutIar" ilk yaratılan insan karşılığında, "Töröngey" kelimesi "ecddiaHi- tilz, tör" ilk yaratılan insanı helirtmektedir. Tclcut ve başka lehçelerde "Törül" kabile, akraba, ınenşe anlamına gdmf'kte olııp "Bir tör-tö7.'den neşet edenler" anlamını bclirtiyor32•

Endik kelimesi açıklanırken şu parça sunuluyor:

"Endik kişi ?-El ti-irü yetilsiin-Toklı böri yetilsiiıı-Kadhgu yeJ)w sa-vulsun." Yani şaşkın, budala kişi ayılsın, yurda düzen (tiiI'ü) yayılsııı, kurtla toklu güdülsün, kaygı yine sayulsun3]."

(Çıkdı) kelimesi açıklanırken bir atasözü örnek olarak veriliyor: "Kiiç elden (ilden) kimse,

T;-irü tünliikten çıkar. -Zor kapıdan girince görenek haeadan çıkar. (Zulüm evin aI'alığll1dan girerse,görenek veinsaf pencereden çıkar."34 (Kaldı) ya örnek olarak şu sav (atasözünde) da geçiyor:

"El (il) kaldı törü kalmaz- Vilfıyet kalır, görenpk kalırHl7.", "Vilfı)'ct terkedilir, adet terkedilme?." "Bu sav, giif(~neğc uygıın çalışması için cmrolunan kimseye söylcnir35."

Yukardaki hu atasözünü Divanü Lfıgat-it -Türk'iin 3.eildinde gene tekrarlanmış olarak görüyorm:.

31 Y.K.5f.273 ve Y.K.Halk Edebiyalında Kadnı. 51'.279.

32 Abdülkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler, Ankara 1968. 5f.272. DOli.Dr.Mehmet Erüz. Türe, (Türe der~si), YılA, 5 ••.13,51'.6. Haziran 1972.

33 Di\'anii Lfıgat-it-Tiirk, Çe\'.Besim Atalay, T.n.K.Ankara 1939, C.I.Sf.J06.

34 Kaşgarlı Mahmud, Divanii Lfıgat-it Tiirk Terciimesİ, Ç"\'.Besim Atalay, T.D.K.C.2. Ankara 1940,5f.l8.

(10)

100

ııİ",IET TA;,;ytJ

(Küç) kelimesi de: "Küç cldin kirşe törü tünglükten çıkar" şeklinde lmluyoru:r.. Aynı açıklamada "giircnek-merhamet hacadan çıkar" deni-liyor36.

Divan ü Lugat-it Türk'ün 3.cildinde hcm (töre) hem (törü) kelime-leri sırayle açıklanıyor: (Türe: Evin önemli yeri ve sediri. "Töre yokladı-Scdire çıktı, scdire oturdu." Bazen "tör" dahi denir.

(TÜRÜ): "Göreliek, fıdet. Şu savda dahi gelmiştir. El kalır, törü kal-nıas- Vilayet bırakılır, görenek bırakılmaz" Bu sav, geçmişlerin görenek-lerine uymakla emrolunan kişi için söylenir37."

(t.iirüdi) Yalnguk törüdi- insan yaratlldı."t.jjrür-törümt~k38." Töre kelimesinden türet.ilmiş kelimelerde, yaratmak, ilk yaratılış gibi kelimeler onun yapısında, Tanrı buyrubTllna, yaratırnma kadar uzan-mış olarak, kökeni çok ötede, yararlı bir inanç ve davranış halinde ortaya çıkıyor.

Törü kelimesi Divanii Lugat.-it-Türk'te açık ve kesin şekilde "dü-:r.cn, nizam, görenek, ildet olarak hclirtilmektcdir39."

7--

Töre, Türe ve Tiirk A(lı:

Türk adının, Tiirmek (çekmek, eczhetmek)tcn çıktığını ileri sürenler vardır40•

Türk'ün hir zamanlar Türük şeklinde söylendiği iddiası da me,'-cuttur. Türk'ün, Türük olduğuna dair araştırmalar da vardır.

"Vambery Armin, Türk-Tatar Kavimlerinin İptidai Kültürü, adlı incelemesinde (Sf.51), Türk sözünü törümek,türemek fiilinden çıkarmak-tadır. Gerçekten yürümek sözünden türük, has ismi çıktığı gibi, türürnek fiilinden de Türk sö:r.üçıkahilir." diyen Hüseyin Namık Orkun, bu telar-fu:r.un önce Türük şeklinde olduğunu ileri sürüyor ve bu sözün" Türemiş, mahhlk, yani insan anlamına geldiğine göre, Ural-Altay kavimlerinde" bu tarzda ad verilişinc çok tesadüf edildiğini helirtiyor41• Macar

bilgin-36 Y.K.C.III., Sf.120. 37 Y.K.Sf.22L. 38 Y.K.Sf.262.

39 Divanü Lügat-it-Türk, T.n.K.Dizini (Endek.), RAtalay, Sf.647. Kaynak şalu8 adları yanında: I, 106-9; ll, 18-1, 25-8;

ın,

120-23,221-7,221-8.

40 Hüseyin Namık Orkun, Türk SözünHn Aslı, 1st.1940, Sf.22. Prof. Dr. Cevdet Türük-oğlunun (Töre) derğisindeki seri makaleleri.

(11)

TtRK TÖRESİ

107

!erinden Nemcth'ın buna itiraz ettiğini, lnmIarın far;ıziyc olduğumı ;;öy-lcdiğini bilhassa kaydediyor42•

Hüseyin Naınık Ürkun, yürümekten yürük çıktığı gibi, pekiilii tür-nwkten de Türük sözü çıkmış ol;ıbilir, diyor43• Fak;ıt Türk aı.1ının aynı

zamanda güç, kudret anlamını da taşıdığını açıklıyor.

"Töre" kelimesinin "Türk" kelimesi ile aynı kökten çıktığı, "Türk" adımn, "Türeli" (Töresi olan -ti:ire sahibi) gibi hir anlam taşıdığı da bir faraziye (varsayım) olarak ileri sürülmüştiir. Türk kelimesinin, töreli demek olduğunu ve töre'nin "teamül ve adet- La eoutnme" aıılamın;ı geldiğini Ziya Gökalp diğer hir kitabmda tekrarhyor44•

Türk adı Tanrı'nın has yaratığı veya töresi olan anlamına geldiği görüşü de henüz hir kesinlik kazanmış değildir. Türk adının günümüzde ki ilmi açıklamalara göre, kuvvetli, güclü anlamı kahul edilmektedir"'.

8- Töre'ye Bağlılık:

Eski Türk Yazıtlan'nda Türk Töresi ve kanunlarının halka örnekler-le anlatıldığını, deneme ve inanışlarına uygun olarak, devlet kurucusu Türk büyükleri "Töre" kurarlar ve sonra gelen Gök Türk hakanları," ilk atalardan olan Bumin ve İstemi Kağanların, "töresince" yönetirler, sonraki kağanlanla kendi bilgi ve denemelerini, i;ğütlerini buna katar-lardı. Gördüğümüz gibi "Zaten Türklerde kanun ve töreleri n diğer bir adı da "yol" idi. Herkes bu yoldan gitmek zorunda idi. Bu yoldan çıkan-lar "yamlmış" olur ve yanılanın da sonu ölüm idi45."

Görülüyor ki devletin düzeni, işleyişi bu töreyle olurdu. Kağanın buyrukları o çağlarda "birer töre ve kanun" idiler46•

Bilge Kağan'ın emrinde çalışan kardeşi, ünlü ve başarılı hir komu-tan olan Kül-Tegin, "alplığı, cesareti ilc şöhret kazanmış v(~"hüyükl(~ri. ne karşı gösterdiği saygı ve bağlılıktan" dolayı öğülınüş, Türk töresini

42 Y.K.Sf.23. 43 Y.K.Sf.23, 24.

44 Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, LKısım, Matbaai Amire l3ıl, S.26* Yılmaz Üztnna, Türkiye tarihi, İst. 1963 1. eilt Sf. 91-92, Prof. Dr. Jbralıim Kafegoğlıı, Tarihtc "Tiirk" adı, Reşit Rahmeti Arat için, Ankara, 1966, T.K. Araştırma Ens!. ya~,ııları, Sf: 306-319 Bilhassa Sh: 317, Prof. Dr. Saadet çağatay'da aynı görüşterlir.

45 Prof.Dr.Bahaeddin Ögel, Türk Kült.ürünün Gelişme Çağları-I, 1000 Temel Escr, Dcylet Kitapları 181..1971,Sf.24.

(12)

108

nİK~IET TANYU

hozmadığı ve hiiyiik karı]p"iine saygılı daYl'andığı için değerlendirilmiş-tir47.

Uygurlar döneminde de "Kanun ve nizamları" (yani töreyi) boz. mak isteyenler, hangi mevkide olursa olsun derhal cezalandırılır, manevi inanç, yardımlaşma, toplumsal clayanış ve milli davranış, asayiş ve dü-zen sağlamrdı4s.

Eski Tiirklı~rdc hangi mevkide olursa olsun töreye bağlılığı gösteren s,;zlı:]' vardır: "Ben yasa Ye töre kuluyum. itaat lilzımdır." sözü tanın-mı~tı]'.

(Oğuz D(:staııları Hakkmıla Notlar)da kendilerinden "yrılmak is-teyene karşı:

Töremiz1l: hiiyüdiin, yıığnıldıın mayasınılan!

Gel gitme, ayrılma! Anaımı yuvasından! denilmektediı.49.

Törenin Türkler arasında çok yüksek ve önemli mevkiine dair hir belge de (Mcte'nin Gençlik Efsanesinde) görülmektedir: "Töreyi hozan Tuman, tam hir divfmc idi!" denilmekte, Türeyi bozma, millete, vatana ].•arşı bir ihanet sayılmaktayaı. Hatta "Töre'yi Baba hile Bozsa, Ölme-liydi." denilirdiso.

Bütün hedef herşeye rağmen "Türk Töresi korunsun" idiS). Eski Türklercle: "Oğul ile bahanın, arasına girilme?,

Mayasıdır Hakanın, Türk Töresi geçilmezısı"

sözleri kesin bir yargı halindeydi.

9- Törenin Çeşitleri Ye Muhtevası (Kapsamı):

Prof.Dr.Bahaeddin Ögel, "Bir Devlet Töresi" ve bir de "Halk Tö-resi" diye iki içtimai düzen ortaya çıktığını, halk töresine göre küçük oğu-lun, devlet töresine göre büyük oğulun önemi olduğunu helirtiyors3•

47 Y.K.Sf.H. 45. 48 Y.K.Sf.81l.

49 Bahaeddin Öge1, Tiirk jVliıolojisi.C.I., S~ıç\lkıu Tarih ye Medeniyeti Enst.Yay., Ankara 1971, Sf.307.

50 Y.K.Sf.7. ll. 51 Y.K.Sf.9. 52 Y.K.Sf.JO.

(13)

TÜRK TÖRESİ

109

Bu gihi ayrlıIıklar umumiyetle pek az göriilmekte, daha çok millet-çe tek törenin hakimiyeti göze çarpmaktadır. Bilhassa günümüze kadar gelen birçok ahlaki kuraııar, tutum ve davranışlar, yardımlaşma ve da. yanışma esasları bir birlik ve heraberlik göstermektedir.

a) Şifahl (Sözlü) Gcleneklers4:

1- Şifahl (Sözlü) bediiyat, şarkılar, destanlar, masaııar, atasözleri, bilmeceler, efsaneler, milli oyunlar, sözlü musiki.

2- Sözlü Diniyat: İnançlar, itikadlar, ayinler, törenler, dmi örgüt-ler, ilahiörgüt-ler, yakarışlar, dualar, menkibeler, ustııreler (mitoloıi-ler), k07.nlOgoniler.

3- Şifahi ahlak, ahlaki kurallar, ahlaki değer yargıları, ahlaki iil-küler.

4-- Şifah1 hukuk: ÖrfIer ve adetler .

.:)- Şifahi iktisat: Cari bulunan (geçerli) iktisadi kuraııar ve işlemler. 6- Şifahi fenniyat (teknikler): Sihirle karışık tababet ve diğer fenler

teknikler, bilgiler), Ocaklılar, çıkıkçılar, kırıkçılar.

7-

Şifah1 (Sözlü) mantık: İlkel tasnifIer ve makulcIer-kategori. 8- Şifahi lisan (Sözlü Dil): Dilin halkça kuııanılan bütÜn sesleri,

kelimeleri ve kuraııarıdır.

Yazılı edebiyattan önee böyleydi. Türkler Orhun Yazıları, Uygur yazılarıyle bu sözlü geleneği olgunlaştırıp yazıya geçirdiler. Türk Töresi yukarda sunulan birçok maddeleri kapsayarak, sözlü gelenek, yol, adet, inanç ve ahlak kurallarını benimseyerek, yazılı temellere yöneldi ve ya-zılı yasalara ulaştı. Töreye ait birçok nokta sözlü ve yazılı da olsa, hal-km, görerek, yaparak, yaşayarak benimsediği temcl ilkeler ve kurallar durumunda yüksek bir değer ve öneme sahipti.

10-

Töre'ye Uygun Ant-içme Töreni:

"Ant" kelimesi bütün İslam-Türk kahilelerinde müşterektirSS." Ta miliittan önce Lyüzyıla ait Hun (H'yung-nu) Hakanının Çin elçile-riyle yaptığı anlaşma, birbirini aldatmamak, saldırmamak, hırsızlığı

54 Ziya Gökalp, Tarih ve Kavmiyat (Etnogrufya)lı.

55 Abdülkadir tnan, Makaleler ve İncelemeler, (Eski Türklerde Ve Folklorda "Ant", An-kara 1968, 5f.317.

(14)

no

HiKMET TA:'o:YF

karşılıklı hildirmek, hırsı7.ları cezalandırmak, zararları ödemek, dü~man saldırısında yardımlaşma andı, töreni şöyle sonulilanırdı: "Bu andı kim hozarsa Tanrı'nın cezasına çarpılsm, nesilIer hoyunca lıu andın eezası al-tında inlesins6." Ve topluca No-Şuy ırmağının dağına Çıkıp hir beyai': at kurhan kesiyorlar.

Bu gibi ant tÖI'f~nleri,töreye uygun yapılır yc tarih boyunca Eski Türklerin folkloru içind(~ geniş yer almaktaydı. Şöleııler, törenler, ağıt-lar yuğağıt-lar daiına töreye göre ulurdu.

11- Türk Töresinde Toplumsal Yardımlaşma, Dayamşma:

Türklerin göçebe ve yerleşik zamanlarında hukuki yargılardan ön-ce, örf ve gelenek kurallarına dayanan yardımla~ma ve dayanışma hare-ketlcri daima görülmüştür.

Eski Türk örfünc dayanan yardımlaşmalar çok değerlidir. Bugün de ortak bir Türk örfünün kurallarına göre bütün Türklerin yaşadığı yerıcrde, birbirine benzeyen konukseverlik duygu ve düşüncesi önemli bir mevkie sahiptir. Bir konuk o aile içinde diğer bireyler gihi düşünül. mekte, ona yakınlık gösterilmektedir. Yakutlarda, Kırgızlarda ve hütün Ortaasya Türklerinde A7.erbayean ve Türkiye Türkleri arasında hir ko-nUb'Umaddeten ve manen korumak, una gereken iyiliği ve yardımı yap-mak günümüzde de yaygındır. Keza komşulara elbirliğiyle yardım da hu eski Türk töresinin gereğindendil'. Coğrafi saha ve iklim ayrılığına rağ-men aynı davranış törenin güeünü göstermektedir: "Yakut Türklerinde fakir düşen herhangi hir aile sahibine hayvan sağlamakla gösterilen yar-dım şekli ve tarzı, aşağı yukarı bugünkü Azerbaycan Türklerinde "da-mJzlık" yani daml7.lık hayvana muhtaç birisine verilmek Ü7.ereiieretsiz hayvan verilmesi şeklinde mevcutturS?"

Şamanla ilişkili sayılan Yakutlar ve İslam Anadolu ve A7.eriTürkleri arasında din, coğrafya, 7.aman farkına rağmen birçok dayanışma, yardım-laşma, konuğu, koınşu)'u, köydeşlerini koruma arasmda henzerlik Im-lunmaktadır. Felakete uğrayanlara, (akraba, komşu, köydeş h.v.) yar-dım bunların tipik örneğidir. Onlara yemek, eşya verilmesi, hertürlü

56 Y.K.Sf.31B.

57 Prof.Ahmet Caferağılı, Türk Türesine Güre "Sosyal Yardımlaşma" Müessesesi, (Vakıflar Dergisi, II). C.,ı942'den dili sadeleştirilerek. Töre (degisi), Y.6.Sa.33-1'1, Sf.24.Marl 1974.(5f.22-34).

(15)

'1'ÜnK TönEsİ III

maddi mmıevı yanlım yapılması hwıu gösterir. Kimse zorlamadan bu yardımlaşma töreye göre istekle olur. Hatta bazan yeni bir işe girene, askere gidene yardım etme usuldendir. Evlenecek fakir kıza, para, eşya, hediye ile türlü şekilde yardım etmekte bilhassa görülen adetlerdendir.

Savaş, istila, sel, yangın zamanları derhal yardımlaşmalar olduğu gihi hir ölüm vukuunl1a da yardımlaşma ve dayanışma görülür.

Türkiye'de hilhassa, Türk töresine göre kurulmuş (imece) şeklindeki topluca yardımlaşma şekli, Yakutlar arasında da görülmektedir. Köylü-lerin iicretsiz olarak elbirliğiyle ve topluca yardımını belirten (imeee) Tii.rklerin yaşadığı hütiin yerlerde (Kırgızlar, Taşkentliler, Kazanlılar v.b.) binlerce yıldanberi varolan bir töredir. Bit köy toplumu topluca diğer köylülerin yardımına, ekim, hasat, ev yapma v.b. koşar. Ortak iş-ler topluca bir emekle ve elbirliğiyle yapılır. Bu usulün ayrıntılarına gir-meyeeeğiz. Hatta okullar ve köyodaları için odwı toplamalar, getirme-ler gibıümüzde Anadolu da sürmektedir, buna yalnız işaretle yetineceğiz. Bazan bu tür yardımlaşmalarda ziyafetler de verilir. Bu imeceden kaçmak çok ayıp sayılır, csasen böyle bir davranış hemen hemen imkan-sızdır.

Ortaasya Türk toplumları aveılıkta da töreye göre yardımlaşırlar. Kara ve deniz avcılığında destekleme ve yardımlaşma, uygun sözlerle kolaylık sağlama i~teği halen aynen Anadolu'da da süren eski Türk töresi gereğindendir. Balık ağının çekilişini seyredenlere eğer balık tutulmuşsa, o balıktan vermek usuldendir. Bu itibarla sahilde ağın çekilmesini bek-leyen seyirciler çok zaman ellerinde hirer, kap, birer tabak tutarlar. Bol bir av ele geçmişsc, yolda konu komşuya dağınm devam eder. Hatta yeni pişen ekmek veya aşure, lokma, helva konu komşuya dab'1tılır.

Eski Türkler arasında kesilen kurban etinden konu komşuya dağıtı-lır veya topluca ziyafet verilirdi. Bu gibi törelerde, "şahsı mülkiyet hak-kına" sataşılmaz, yalız "muhtaç veya yardım" isteyenlere yönelinirdi.

"Türklerde yardım örgütü çok erken çağlarda gelişmiş ve Türk Tö-rc'si kanunları tarafından genişletilmiştirS8"

Türk töresi Türk ailesiyle kaynaşmıştı: "Türk Tarihinin kökü ve dinamik çekirdeği, Türk aile düzeni idi. Devlet teşkilatınm küçük ömeği de, bu bitip tükenmeyen enerji kaynağı idis9."

58 Y.K.Sf.34.

59 Prof.nr.f.lnhneddin Ogel, Türk Kültürliniin Gelişme çnğlıırı

n.

1000 Temel Eser, İst, 1971, Sf.lS.

(16)

112

HiKMET TANYE

Sağlam bir aile diizenine dayanan Türk toplumu, töresine saygı ve bağlılık gösterirdi. Yukarda sunduğumnz yardımlaşma ve dayanı~ma örneği de onlardan birisi olmaktadır.

12-

Töreye, Yola Dair Günümüzdeki yakın gözlemler:

Dr. Mehmet Eriiz: "Gezdiğimiz, gördüğümüz Yüriik ye Türkmen oymaklarının "Töre" kelimesini hildiğini müşahade ettik. Hemen hepsi: "El adeti, Türkmen töresi" ifadesiylı~ meflıumu dile getiriyor. Bozüyük-Söğüt çevresi Karakeçili Yörükleri (Sünni olanları da, Alevi olanları da) huysuz, nizacı insana "Töresiz" isim ve sıfatını veriyorlar. Adapazarı, Karasu'ya bağlı Melen köyünde "Töreli" inatçı, dirayetli kimse de-Dlektir. Törelenrnek, inat etmek, demek oluyor" siizleriyle gözlemleri-ni sunmaktadır.

Prof.Ahdülkadir İnan, Türkler arasında ahlüksız kimselere Töresiz, ahlaklı, edepli, terbiydi anlamına töreli dı~nildiğini yaptığımız sonıştur-mada ifade etmiştir.

Yamberi Ortaasyadaki gezilerinde, Türk törcsini yakından tanımış, konukseverlikler ve cömertlik, hirhirine güven duyma hakkında övgü-lerini helirtmiştir. Ticarette hirbirine güven veren senetleI'in ters verili. şine ilişmiş, senedi alacaklı değil, borçlu olan alıp cebinc koyuyor, alacaklı Türkmen'İn hatırlatması için sencdin horçluda kalması gerektiğini söyle-yecek kadar birbirlerine saygı ye güven duymalunndan hayrete düştü-ğünü anlatmıştır6o•

Bu örneklerin "Türk Töresi üzerine kurulmuş muhtcşem Türk ahlfı-kını gösterdiğini" söyleyen Doç.Dr.Mehmet Eröz ilmı olarak tamamen haklıdır ve o ",amana özgii hir gerçeği belirtmiştir.

Yol kelimesinin Töre terimi ilc ilgisi ü",erinde durmu~tuk. Gerçek. ten de, Yolsuz, erkfmsız sö",leri Anadolu'da hiilen yaşamaktadır. Yola girmek, yola gelmek sözü, düzene, sağduyuya uymak, ahlfıklı davran-mak, töreye dönmek anlamına kuIIanılmaktadır.

(Yol, yordam bilmı,mek) hala söylenilir. Bunun aksi olan (yol, yor-dam) biliyor, sö",ü övgü yerine geçer. Yoldan çıkmak, sapıtmak, ahlaki yoldan ayrılmak yolsu"" kötü iş yapmış anlamında Anadolu da

giiniimüz-60 Doç.Dr.Mehmet Eriiz, Y.K.Sf.lO, Kaynakları: A.V:ıınbery, Tra"e!s iıı Central Asia, London, 1864, Sf.69, ,.1.• ) O), 172. ye gene A.Yamlıery, History of Boklıara, London ı

Rn.

Sf.) 51, 195.

(17)

TÜRK TÖR ESİ 113 de de kullamlmaktadır. Bunuu gibi, Töre, töreli, töresiz gihi kelimcler de bilinmektc, yeri geliuce söylenmektedir.

13- Türklcr Arasınıla Yayılan Dinlerin Taı'ihçcsj6! a) Eski İnanç:

Eski Türklere özgü inançları hatılı bilginler Şamanlık-Şaınanizm, Doğulu bilginler Sümeniye, Şemcniye terimiyle tanıtmak istemi~lerdir. Eski Türklerde din görevlilerine (Kam) denildiği gibi, "Oyun" teriminin de bazı yerlerde kullanıldığı görülmektedir. Kaşgarlı Mahmut, bunu arapça-ya "kfthin" şeklinde çevirmiştir. Türkler, Şaman adı hilmez ve kullanmaz. Umay, ana tanrıça değil koruyucu ruhtur, mdektir.

Kam veya Şaman, Tanrı veya i1fılılaştll'ılmış varlıkların seçtiği, ilahi bir kudretc sahip, Tanrı veya ilahlaştınlmış varlıklarla insanlar arasında aracılık yapabilecek bir gücü olan kimse demektir. Tanrı için ve (ınelckler)e ve kötü ruhlar için ayin yapnıak, kurban sunmak görevleridir. Aynı zamanda tabiblik, üfürükçiHü.k, sihirbazlıkta yaparlar-dı. Soya çckimle kamlık geçerdi. Şuhalde !şamanlık veya şamanizm, (Süıneniy'~, Şeıneniye) diye bir din yoktur. Yalnız itibari olarak kuBa-ııılan şamanizın, sümeniye, şemeniye terimi vardır. Büylcce Eski Türkle-re özge ve günüınüzde pekaz kimsenin sürdürdüğü inancın adı, müritleri tarafından şamanlık veya şamanizm, sümeniye, şemeniyc olarak benim-senmiş olmayıp bu ad takılarak ilmi bir tcrİm halinde, bir yakıştırma ola-rak kullanılmaktadır. Ayrıca muhtelif üstün güç ve kudrete ve göreve sahip varlıkların, bir kısmı Tanrının sıfatı, ve bir kısmı bİrer üstün va-sıflı melekler olarak henimsenip kullanıldığını ifade etmek gerekiyor. Ba:>:ıgözlem ve soruşturmalar sonucU umumileştirilmiş ve Tanrı gibi takılıııış sıfat halinde adlar olması kesindir (Bayat, Ülgen gibi). Zi-ra Türk Dini hakkında hımiİz bütün etrafıyle,derinlemesinc ya7.l1mış çok eskiden kalma bir din kitabı ortada mevcut dı:ğildir. Bazı seyyahlar ve araştırmacıların ı;alısi gözlemleri ve bazı yazıdar, mezar taşları, ölü göm-me adetlerinden bazı dua ve ilahilerden, bazı destan v.~ masallardan birtakım sonuçlar çıkarılmaya çalışılmıştır. Kadın kamlann da bulunu-şu dikkate şayandır. Bütün hıınlardan çıkarılacak sonuç, ilk, orijinal inancın tesbitindeki zorluktur. Eski iııançlarda, Eski Türkler arasında Tengri (Sumerlerdc Dingir), Tenri, (mübarek, kutsal, semavi,) kutlu, Yüce, Ulu, Tengri, Gök Tanrı, Yüce ... Tanrı gibi adlarla herşeye kaa-dir bir Allah inancı, göriHmekte, kfıinatı onun yaratıp yönettiğİne ina-mlmaktadıl". TürkIerde Tanrı, gök demek değildir, bu tamamen

yan-61 Prf. Dr. Hikmet T:ınyu, Tiirkler aramıdaki Dinlerin Tarihçesi, Töre, 1975, Sh.: 45. Hikmet Tanyıı, Türklerin Din. Tarihçesi, İst. 1978, Hikmet Tanyu, !Slamlıktan önCe TürkIerde Tck Tanrı İnaııcı, Ankara, 1978

(18)

114

lıştır. (İslamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı kitabıımza bakınız). Türk-ler, göğü 7, 9 veya 14 tabakaya ayırıyorlardı. Tanrı, Yüce Tanrı inancı günümüzde Altaylılar ve Yakutlar arasında görwmektedir. Ru-hun bekasını, kıyamet, kıl köprü, cennet ve cehennemi (yeraltı cehen-nemi) andıran, animistik, ruhçu bir hayat anlayışı içinde, ölümden son-ra bir yaşamı gösteren İnanç mevcuttur. İyi ruh, kötü ruh inancına sa-hiptiler. Koruyucu ruhlara inanıyorlardı. Bir nevi şeytanı andıran hir inanl,'ta görwmektedir. Bazı tabiat kuvvetlerine saygı gösterilmiştir, on-larla aralarında türlü ilişkiler kurmak istenilmiştir: Güneş, ay, yer-su ruhları, atalar (Ceddi illil) ve ölüler kültii, kurban sunma, ateş (ocak), orman-ağaç, kaya (taş), dağ, adak, su ve ırmağa, göle saygı, demir ile ilgili inanç, bazı kuş ve hayvanları (kartal-Tanrı Kuşu), bozkurt, at v.b. ilgili inanç ve kültler vardı. Bir nevi zekat bile vardı.

Bazı semboller, put (idol) gibi samlırsa da bunlar Tanrı'nın tasvirİ değildir. Hatıra veya birer uğurlu eşya (belki fetiş gibi değeri olan bir hatırlatma, anma eşyası) hata bir muska gibidir sayılır. Tamıyı bir ve üstiin, yüce, kudret ve kuvvet olarak bilmek ve bütün kainatı onun yarattığı varlıklar olarak görmek veya ona mavi, engin göğün derinliğine yönelerek yakarmak, ve bazan onun göğün ötesindeki enginliğin içinde hulunduğuna inanmak gibi özellikler göstermektedir. Tanrıya veya yara tan iyi ruh Ülgen (ÜIken) atalara, yer-su ruhlarına (tahiat kü,ltü), çoğu

za-man dağlarda (at ve koyun) kurbanı sunulurdu. Gündüz güneşe ve gece aya saygı gösterilirdi. Çok önceleri güneşe ve aya kurhan sunulduğu gö-rüşü de vardır. Batılılar tarafından yapılan bir ilmı incelemede binlerce yıl önceki İnsanlar arasında ilk yüce Tanrıya inananların Türkler olduğu ileri sürwmüştür. Gerçekten de tarlü ilahlara tapanlar, hayvanlara ta-panlar, ililWan insana henzeten, onun heykellerini yapıp tapanlar, gü-neşe ve imparatora ilah veya onun oğlu nazarıyle bakan muhtelif din ve inançlann (Yunan, Roma, Avrupa, Amerika dinleri, Şintoizm v.b.) ya-nında Tti,rklerin inançları onlardan çok üstü,nlük göstermektedir(62).

62 Daha geniş bilgi için bak: Abdükailir İnan, !Ilakaleler ve inceıcıneler, Ank.1968. A. Kadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizın, Ank. 1972. Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevr"sinde Adak ve Adak Yerleri, Ank. 1967, Hikmet Tunyu, Türklerde Taşla ilgili inançlar, Ank. 1968,

n,

Tanyu, Dinler Tarihi Araştırmalan, Ank. 1973, P. W. Sehmidt, Dcr Ursprrung der Gottesidee, 9. eilt, (Tıirklere dair), 1'. W. Schimdt Tukuelerin Dini, çeviren, Saadettin Buluç, İst. Univ. Edebiyat Fakultesi Türk Dili ve Edebiyat Dergisi, eilt 14. Temmuz 1966 Sh: 63-80, Der Ursprung der Gottesidee 9.3. Bölüm, Freiburg, 1949, Sh: 21-39. Prof. Dr. Hikmet Tanyu, Türkler Arasında ki Dinlerin Tariheesi, Töre, Şubat 1975. s. 4.5. Hikmet: Taııyıı. Türklerin Dini Tarihçesi, Tiirk Kültiinı Yay. hi. 1978.

Ilikmut Tanyu İslilnılıktan Önee TürkIerde Tek Tanrı İnancı, Emel Yayını, Ankaru 1978 (Henüz basıme\'inde)

(19)

TÜRK TÖRESİ

h)

Türklerin Dini Tarihçesi:

llS

Tii.rklerin (Şamanlık) adı yanlış olarak takılan ve Tanrı Diııi diye-bileceğimiz dini çerçeve~i dışlılda, Türklerin etkilendiği dini tarihçes( şijyle hir gelişim göstcl'miştir63•

M.S.lII.-IV. yüzyıllarda, Ortaasyanm muhtelif bölgelerinde Zer-düştlük, Buddistlik ve Hıristiyanlık görülmüştür. Hıristiyanlık pisko-posluk ve mctropoliderinin Herat, Meru ve Semcrkant şehirlcrinde ku-rulduğunu görüyoruı.

Tanrı inaııema salıip To-13a'larıı\ yönetici, üst tabakadakilerin V. yüzyılda huddistliği kahul ettikleri anlaşılıyor. Toplumun çoğunun gene eski Türk dini inanç ve tıdetleriııi sürdürdükleri hiliniyor. Toba Han

(572-581)

yıllarında Çinli buddistlerin telkiniylc, Gök-Türk'ler arasına huddistliği (huddizm) yerleştirmeğe çalışıyor. Bu Toba Han'ın ölümün-dcn sonra Gök.Türk Hakanlığı felakete uğruyor. Çinlileşme başlıyor. Bu-nun yankıları Gök-Türk (Orhun) yazıtlarında görülmektedir. Bu yazıt-lardan artık buddacılıktan (huddizm), Laotsc'nin Taoeuluğundan (Tao-i."m), Bilge Han'ın gayretiyle hiçbir iz kalmadığı anlaşılmaktadır. Bil-hassa Devlet adamı Tonyukuk, milli dini, Tanrı dinini ve törcyi sa-vunmuş, yabancı kültür ve inançları reddettirmiştir.

Türklerin müslüman Arap ordularıyle Halife Hz.Ömer zamanlılda temasta bulundukları anlaşılıyor. Bazı Türk beyleri, Hz.Osman zama-nında

(1'.650)

müslümanlığı kabul etmişlerdi. "Haeeae ve onun kuman-danlarından Kutcybe b.Müslim el-Bahili'nin sert ve merhametsiz ted-birleri neticesinde Horasan'da güven sağlandı. İslam ordusu Maverilün-Nehr'e girdi. Buhara ve Semerkand" zaptedildi. "Kutcybe'nin muzaffer İslam ordusu H.95 (M.713) yılında Fcrgaııa ve Taşkent iizerine yürü-dÜ64."

Bu arada Gök-Türk hakanlığının kurulduğu VL.yüzyıldan itibaren Hıristiyan, Ateşpercst (Zerdüşt:üer), Manihais t eemaatlerin göı'iildüğü

63 Ed<i Türklerin Dini: Tanrı Dini, başlığı ile tarafımızdan hazırlanan ineelemelerde geniş ölçüde belirtilmiştir. Bu inceleme de Türk Yazıtlan üzerinde bilhassa durulmaktadır. Narnık Orkun, eski Türk yazıtlan, 4. cilt, Ali Öztürk, Ütiiken Kitabclcri, Prof. Dr. Mu-harrem Erginin, Orhun Abideleri, üzerindeki eserleri önemle dikkate alındığında ve diğer kaynaklarla, Şamaıılık adı ilc değil (Tanrı Dini) adı ile gereken açıklamalar sunulmuştur.

64 Abduıkadir tnan, Kur'an-ı Kerimin Türk.;e TcrcjimcIeri üzerinde bir ineeleme, Diyanet işleri Başk. yayınlan, Ankara, 1961, :;Lı; 5.

(20)

116

HİKMET TANYU

hatırlanacak olursa karmaşık inançların etkileme çabaları dikkate alın-mağı gerektirebilir.

717 yılında Cürcan Beyi Sul-Türk müslüman olmuş, böyleec Cürcan ülkesi islamlaşmıştı. Araplarm baskısı karşısında Türkler savaşıyorlardı. 7 ve 8.yüzylllarda müslüman Araplarla Türklerin teması, görüşüp ko-nuşması arttı. Kuteybe, 712-713 yılında Buhara iç kalesinde bulunan Budda tapınağını Cami haline getirtti. Kılıç sonu ve savaşlar sonUcu olmayarak, İslam dininin esaslarını öğrenen Türkler arasında artık İsltı-miyet büyük bir yakınlıkla benimsenmeğe haşlamıştı.

Bir yandan Türkler başka dinlerin de tanıtılması ve propagandası karşısındaydılar. VII. yüzyılda Manihaizm Türk yurduna gelmişti. İran-lı Mani (216-276) tarafından, Zerdüştlük, Hıristiyanlık ve mahalli din-lerle (Mitra v.b.) karıştırılarak vüeuda getirilen bu dinin müritleri İran ve Roma hükumetleri ve halkı tarafından ağır baskıya maruz kalmca, Roma ve İran'dan kaçanlar Tütkistan'a sığındılar. BUralardaki Türkler, diğer din yayıcılara hoşgörü gösteriyorlar ve hir taraftan da kendi milli inançlarını sürdürüyorlardı. Manikeistler Türk dini inancıyle kendi inançları arasıııda bir ilişki kurmağa çalışarak propagandalarında başarı-ya gitmek istiyorlardı. Gök-Türk'leri hakimiyetleri altına alan Uygurla-rın hakanı Bökü Han (Bügü Han) (750-780), 763 yılında Uygur Türkleri arasına, esasen Ortaasya'nın batı bölgelerinde 3. yüzyıldanberi izleri gö-rülen, Manieiliği (Manihaizm) yerleştirdi. Doğu Türkistan'a yerleşen Uy-gurlar arasında 840 yılını müteakip, o çevrelerde manihaizm, hıristiyan-lık, buddizm ve Tanrı Dini ile bağlantılı milli din yan yana bulunuyor-du. Uygurlar manihaizmi kabul edince, savaşçılıklarını ve bazı gelenek-lerini de bozarak, kaybederek perişan oldular.

Nestilrı Hıristiyan misyonerleri Maveraü'n-Nehr İs1flmlar eline geç-tiği halde çalışmalarını sürdürüyorlar ve Nesturı lJatriği Tematheus (780-819) da Ortaasya'da luristiyanlığı yayma gayretiyle, Türk Haka-nını kandırmağa uğraşıyor, ona mektuplar gönderiyordu.

Bir ara bazı Oğuzlar arasına da Hıristiyanlık girmişti. Gagauzlar. Ortodoks Hıristiyan Türklerdir.

Nihayet Ycnisey-Kırgız'ları, Manihaist Uygurların haşkenti Kara-balgasun'u 840 yılında zaptedinee sonuç belli oldu. Büylece Kırgızlar, 840 yılında Uygurları Moğolistan'dan sürerek, Kırgız devlı~tini kurar-larkcn, çoğu Mani dininde görünen Uygurlar, Doğu Türkistan'a

(21)

göçmüş-TeRK TÖRESi

117

lerdi. Kırgızlar arasında da Mani dininin yayıldığı görüınıektt~ ise de, 9.-10.yüzyıllardaki kaynaklara göre onların bir yandan atalardan kalan din ve inançları sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Önce batılılarca Şamancı denilen veya Tanrı dininden olan ve 732'de hemen ilk müslüman Hazar-lar arasında 800 yılHazar-larında Yahudiler de çalışmaktaydı. Hazarlardan bü-yük kitle müslüman ve daha az miktarda ise Hıristiyan dininde idiler. Yönetici tabaka ise museviliğin T(~vnıt kitabına bağlı kalmı~, hatta İb-rani adları almışlardır. Fakat Hazar Kağan'ı Yusuf zamanında 965 yılla-rında İslamiyet buralarda da hemen hemen tamamen kabul edilmiştir. Günümüzde en çok 50 bin kadar kalan Musevi dininden, Tevratı kendile-rine göre benimseyen Türklere Karaim (Karai) denilir. Yahudi geleneğini, 'falmud ve bazı diııi kitap ve yorumları kabul etmeyen Karaim'i Yalıu-diler kenYalıu-dileriyle bir saymazlar. Hazarların bazılarının Tevratı da Türk-çe idi. Yalıudi şeriatında Tevrat ve dini kitaplar İhranicedir. İstanlıuhla Hasköy'de halcn bir Karai mahedi vardır. Polonya vc İsrailde de Karailer bulunuyor.

Moğolların Asya'da güçlendiği dönemde eski inançlarla ilgili bazı davranışlar yeniden canlanmakla heraber, İslam dini de gittikçe gelişme yolundaydı. Birtaraftanda İslamiyet, Hıristiyanlık ve budizm arasında bir mücadele devam ediyordu. Türkler şüphesiz İsliimiyetle ilk ilişkileri taki-ben müslüman olmaya başlamışlardı. 9.yüzyılda diğer din ve inançlar-dan daha fazla İslamiyet etkiye başladı. 920-21 yılında Aleviler Hora-san ve çevresini işgal etmişlerdi. Doğu Türkistan'da Aleviler, Taşkent taraflarında Manihaizm, Bulgarlar arasında da Hazar Karaileri propa-ganda yapmaktaydılar. 921 yılında Alevi ordusu, Horasan'ın başşelıiri Nişapur'uişgal edince, buna karşı Karahanlılardan Buğra Han karşı koydu ve Alevı ordularını yendi, bozguna uğrattı. Satuk Buğra Han İslamiyeti benimsedi. X.yüzyılda (920'de müslümanlığa girmişler) ve (940)da Ka-rahanlılar devletinde resmi din İslamiyet olmuştu. Aynı yılda Volga' çev-resindeki Bulgar Hanlığı da müslüman oldu. Yalnız; Yedisu eyaletinde bir Nesturl, Hıristiyan cemaati kalmıştı. Timur zamanında bu cemaat. ortadan tamamen kalkt.ı. Gene Timur döneminde Türkistan'ın kuzeyin-de Buddizim kalıntıları da tamamen silindi.

Yalnız 864 yılında bugünkü yerlerde bulunan Bulgarlar hıristiyan-laştırıldı. Macarlarda 9. yüzyıl sonlarında lııristiyanlaştll'lldılar. 1038 de tamamcn hıristiyan oldular.

Özetleyccek olursak, Türkler şüphesiz İı;;lilmiyctlc ilk temaslarıııı takiben müslüman olmaya başlamışlardı. Dokuzuncu yüzyılda İslfım dini

(22)

118 HİKMET TANYU

daha fa;ı;la etkiye }Juşlamıştı. 920-21 yılında Alevilerin Horasan'ı Ye çevre-~ini işgal ettiklerini dolayısıyle Alevı etkilerini görüyoruz. 920-960 yılları arasında büyük Türk kitleleri ehli sünnete uygun olarak İslamiyeti kabul etmişlerdi. Doğu Türkistan'da Aleviler, Taşkent taraflarında Manihaizm, Bulgarlar arasında da Ha;ı;ar Karaileri propaganda yapmışlardı. Alevi ordusunun Hürasan'ın haşşehri Nişapur'u zaptetmesi üzerine, Karalıan-lılardan Buğra Han karşı koymuş ve Alevi ordularını yeni bir bozguna uğratmıştı. Satuk Buğra Han'ın 1s1amiyeti heııimsemesi çok önemli bir olayolarak tarihte yer almıştır. Buddi;ı;im, :Manihaizm, Hıristiyanlık ve Musevilik ancak 920 yılına kadar ve hillıassa 200 yıl kadar etki yapmıya çalışmıştı.

İslamiyet urallar ve Sibirya çevre;;inc 940-950 yıllarında yerleşti. Türk Tarihinde çok önemli ve değerli hir olayolarak X.yü;ı;yılda Türk milletinin enaz

%

80'iİsıam dinini kabul etmiştir. XII.yüzyılda Ortaas-ya'nın hakim olan dini, İsla~iyet olmuştur. Türklerin topluca İslamiye. te geçişiylte, ek din bütün Türk ülkelerini knplamış ve çevre ülkelerin;, de ctkilemişti. Milll kiiltür yanında İsıam dininin büyük önemi ve etkisiyle Türkler mütecanis hir millet haline gelmekte gecikmedilcr. Tarih ho-yunea kendi içlerindel,i mücadele ve çatışmalar ortadan kaybolarak bir-lik ve beraberbir-lik doğunca güçleri de yiikselmişti. XIV.yüzyılda, İran'da ve Ortaasya'da İs}[ım dini Hıristiyanlığı yendi ve hakim oldu. Budizm, Moğolistaııda, Kam'ın yönettiği dini törenlerle ilgili inanç ise Altay dağları (Altay-Sayan) ve Sibirya ormanıarı bölgesinde Yakut Türkleri ~rasında yaşamasını sürdürdü. Türklerden Bulgarlar, Macarlar, Finler ve Gagauzlar baskıyla Hıristiyanlaştılar. Katoliklik, Protestanlık (Fin) v~ Ortodosluk (Gagauz) mezeheplerine girdiler.

11,- İslam

Dini Ve Türk

Töresi:

Muhtelif dinler, inançlar Türklere etki yapmışsa da, bütün Türklük alemini boydan boya kuşatan İslamiyet derecesinde olamamıştı. İslam (lini ve ahhlkı Türkler tarafından sanki aranıp özlenmiş gibiydi. Milyon-larca kişi ona içten bağlanurak benimsemişlerdi. Tek Tanrı (teııri, teug-ri) dinine inanmış Ttil'kIere cn yakın din İsliim dini olmuştu. Bilhassa İs-lamın Allah imıııeı ve ahlaki .~sasları, Türklükle ll1üsliimanhk arasındaki ıınan ve itikat yakııılığı, Türk vc İslam aile hukukundaki henzerlikler, Türklerin duygu ve düşii.neelerini geniş hir çevre haliııde kuşatmıştı. Es-ki, ilk diııı inançlarının kalıntıları, hlfımı dııa v(~ davramş içerisinde, adak, taş, ağaç, Sit,dağ v.h. inalIfilarıyle u;ı;alaşlllIş göriinınektedir

(23)

..Alla-TÜRK TilRESİ

119

ha teslim olarak, Kuran buyruğunu bilerek ve ona uyarak, kainatm h;1-kikatiııi, sır ve muammaların içyüzünü anlamaya yönelen Türkler, ken-dilerine uygun ahıaki esasları da daha büyük coşkuyle henimseyerek doğ-ruluk ve iyilik yolunda yaşamlarını sürdürmüşler, İslam dinamizminde ileriye yönelmiş atılımlara girişmişlerdir. Eski Türk Töresi içinde Yaratan Tanrıyı bilmek ve onun buyruklarına uymak, manevi ve ahlaki gelenek ve törenlere bağlılık göstermek dikkati çekmektedir. Tek ve yüce üstünlükte Tanrı inancına sahip Türkler, Tannya, göğe yöne1l'rek enginliğe döncrek, saygı gösterirler, ruhun ölme:diğine, ruhların Tanrı katına gideceğine, kıy a-met ve mahşere, ahirete, ehediyete inanırlar, dağlarda ona (Tannya) kur-han sunarlar, dini törenler düzenlerkr, iy.i (koruyucu) ruhlara ve ayrıea kötü ruhlara, cinlere inanırlarken, İsl£ıın dinine büyük hir sadakatle ge-çerken ondaki melek, şeytan, cin inancına dair esaslarda yakınlık görme-leri, onları daha kolay anlamalarilla yardımcı olmuştur. Allah inancı ile, Türklerin, yaratan, yönelten, yaşatan Tanrı (Tenri, Tengri, Gök Tann (Kutsal, Mübarek, Yüce Tanrı) inancı arasında oldukça yakınlık görül-mektedir. Bütün bunlar İslfll11dini, şeriati ile Türk töresini uzlaştırmaua bazı kolaylıklar sağlamıştır. Gündelik yaşayış ve davranışı, gündelik ey-lemleri belirten Türk Töresinin özünü teşkil eden Türk ahlakının esasları, İslam ahlakıyle çokkolaylıkla kaynaşollş,hatta destek görmüştür. Töre ile Şeriat (İslami esaslar) tamamen uzlaştırılmak istenilmiştir: "Töre şeriatın seyisi" diyen Taşkentli Köbayoğlu bu duruma bir örnek olmuştur. İsla-ıniyetin akide ve ibadetleriyle kolayca anlaşmış Türklerden bazıları "fiklıın muameliit hakkındaki hükümlerine" alışmakta güçlük çekmiş-lerdi. Yüzlerce yıldanberi göçebe Kazak-Kırgızlar "itikat ve ibadet me-selelerinde tam anlamıyle ehlisünnetten oldukları halde, uünyevi muamc-latta fıkıhtan ziyade "töre"ye uyarlardı. "Nikah, hoşanma, miras, alış-veriş, hırsızlık, einayet ve saire gibi meseleleI'in hepsi "töre"ye göre ka-rara bağlanması için"hey"lerin önüne getirilirdi65." Sonraları tamamen şeriat esas oldu. "Kazaklarda şu atalarsözü de vardıı,: "Şeriat akkan bir bulak-Zan bulakta bitken kurak. (Şeriat akan bir IlIJıar-töre onun ya-nında biten ot (kamışa benzer bir yeşilot)" Bu atalarsözü şeriatla türeyi i

harıştırmak için söylenmiş bir formüldür66• "Eski Türklerin kanun,yasa,

65 Bahaeddiıı Öge!, Türk Mitolojisi, lst.l971, 2 C. BaIıacddiıı ÖgcI, Türk !lliıolojisi, Yay. Selçuklu T.M.E. Ankara 1971, Leilt. Zeki V.Togan, UmuIIli Türk Tarihine Giriş, İst. 19.16, Le. (tkiııci basınıı yapıldı. Sayfa giistcrilmeyen eserlerin hirçok yerinde ilgili bilgiler mevcuttur. A. İnan, (Y.K.Sf.10B)

(24)

120

HiKMET TA!'iYU

şifahi teamüller, gelenekler, örf ve adetler, dini ve ahlaki kuralların hü-tünü.nü belirten Töre'nin bİ:!:burada, (Ahlak Töresi) üzerinde duracağız. Türkler ahlaki esaslannı diğer dinler içinde korumaya devam etmişler-dir. Budda dininde hayvan eti yenilmesi uygun görülmezse de, bir müd-det Imddizme uyan bazı Türklerin, toylarında ve ~ölenleriııde av ziya-fetleri vermişler ve ct yemişlerdir. Keza budda dininde avcılık ve savaş-çılık yasaklandığı halde Türkler bDna herzaman uymamışlardır67."

İslam dininin gaza ve cihadı farz tanıYI!iI, aile hayatına önem verişi, askerliğe değer verilişi, yurtseverlik ve bütün ahlftki ilkeleri Türklerin Im dinin hak ve mutlak din olduğuna dair inançlarını yüceltmişti. Bu dine girince kültür ve m{~deniyet atılımı gdiştiği gibi, maneviyat, ikti-sat ve siyasi yaşam ve düzen bakımından da büyük bir ilerleme kaydet-mişlerdi. Adeta TürkIük ve İsJ[tmlık ülkede kaynaşmış birlik ve beraher-liği temin etmiş, bir bütün haline gelinmesine yol açmıştı. "Adetler için-de ahlaki kurallara Törc" diyenl(~r hatırlanacak olursa, Türk ahli'tkı, Tül1:. töresi içinde en önemli ve güçlü yerini koruınuş ve gcliştirrniştir. Türk ahlakiilm ilkeleri bir yandan eski Türk töresinden, hir yandan güçleuerek İsli'ım dininin ahltıki yöniindcn yüedip gdmiştirr.s.

67 Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, J.Kı,ılıı.(i'I"JIliyell.en Evvel Türk Medeniyeti), İstanhııl lILıtbnai Amire 1311, Sf.II.(19H)'ı1e ikinci hasımı ynp,lııuştır.

68 Abılülkadir İıınıı. Hurafeler ve !lIeıışeleri, Anknrn 1962. H.Naıııık Orkıın. Türk Tarihi, Aııkara 1946, LC.Sf.14

ı.

i.H.Daııişmeıul, TürkIük ve Miisliimnnlık, (Türk lrkı~içiıı lI1üs!iimaıı Olınlı,tll1'?) 1,t.1 959, Bilhas;a 5f.52. İ.H.Dalıişlııend, Tiirkhik )teseleleri, 1,t.1966. Yılmaz Öztu. na, Türkiye Tarihi, İst..I963.I.Cilt. Balıncıldin Öge!, Tiirk Kü1Lüriiniin GcJi~lIlc Çağları, İst. 1971, 2.CiI1. BiJlı,,,,a 1.C.94-104. Hikınet Tanyıı, Tiirklerin Diııi Tarilıçesi, ht. 1978...

Referanslar

Benzer Belgeler

Ferdin insan olmak itibariyle sahip bulunduğu tabiî hakları bir liste halinde Esas Teşkilât kanununun başına vaz'etmekteki gaye, hiç şüphesiz, vatandaşı Devlete karşı

II a,~.c,d: Mek'adi's-Sıdk (Hz. Peygamber'in kabri, türbesi) olan yerde, karanlıkta ve zikir Iıalvetindc toplandıkl~nndıı, .ışıklann, o mukaddes yüze sevgi ile

&#34;Laf:ı.;&#34; meselesinde, bir kimsenin Kur'an'ı okuyuşunun mahlfık olduğunu kabul edenler karşısında, bu okuyuşun mahluk olmadığını ileri sürenlerin

Muhammed (a.s)'in hayatı ile ilgili kaynaklann yeterince incelen- miş olduğundan konuya yeni boyutlar kazandırmanın mümkün ola- mayacağını kabul eder ve eserinin, konuya daha

hir şekilde ifade edecek olursak, Tanrı &#34;olumlu kavrayışların (positive prehensions) çekici yönü olmaktadır. Tartışma konusu olan yön açısın- dan hakıldığında,

Bİrunı, felsefeyle de uğraşmıştır. Hint, Yunan ve İslam felsefesinin bazı konularının karşılaştırmasını yapmıştır. Felsefeyi bilimlerin sonuç- larının sistematiği

Çeşitli tarifleri bulunmakla birlikte, bir hal ilmi olarak da ifade edilen tasavvufun, hem ilim hem de hal olara~ İslam düşüncesinde mevcut olmadığı, sonradan idhal edilen

Özellikle daha son- ra Ortadoks adını kendine genel ad olarak kabul eden İstanbul patrik- liği ve ona bağlı' olan Doğu kiliseleri bu yedi konsile çok bağlı kalacaklar