• Sonuç bulunamadı

“Sessiz Yaşadım”

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "“Sessiz Yaşadım”"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İsmail Kara – Fulya İbanoğlu, Sessiz Yaşadım, Matbuatta Mehmet Âkif 1936-1940, Zeytinbur-nu Belediyesi Yayını, İstanbul, 2011, 797 s. Ölümünün üzerinden yetmiş beş yıl geçen Mehmet Akif, her geçen gün daha fazla ilgi görmeye devam ediyor. Mehmet Akif’i top-lumun bilincinde canlı tutan sadece İstiklal Marşı değil, o karakteriyle ve bütün eseriyle yaşıyor. Milletimizin başından eksik olmayan bunalımlarda, çetin meseleler karşısında onun duruşunu hatırlıyoruz; mahiyeti o günden bu-güne çok da değişmemiş olan toplum meselele-rinin Safahat’ta nasıl dile getirildiğini, Akif’in bunların çözümü için neler önerdiğini yeniden hatırlamak ihtiyacı duyuyoruz. Bu yüzden Sa-fahat her geçen yıl daha fazla sayıda basılıyor, telif hakları ile ilgili süre dolduktan sonra Tür-kiye’de adeta Safahat neşretmeyen yayınevi kalmadı. Akif’in kendi eserinin dışında onun hakkında yapılan çalışmalar da artarak devam ediyor. Özellikle son yıllarda Mehmet Akif ve

eseri hakkında bir-çok çalışma yapıldı ve yayımlandı. Bun-ların sadece listesi-ni vermeye bile bu yazının sınırlarının tahammülü yok. Biz bu yazıda söz konu-su yeni çalışmalar-dan birinden okuyu-cularımızı haberdar etmek istiyoruz.

Sessiz Yaşadım, Matbuatta Mehmet Âkif 1936-1940 Türk bilim hayatının en çalışkan isimle-rinden biri olan İsmail Kara ve onun talebesi Fulya İbanoğlu tarafından hazırlanmış bir ki-tap. Adının da işaret ettiği üzere kitapta Meh-met Akif’in Mısır’dan Türkiye’ye geldiği 1936 yılından 1940 yılına kadar onun hakkında ga-zete ve dergilerde çıkmış olan yazılara yer ve-rilmiştir. Kitabın sonunda verilen listeye göre kitapta Akif hakkındaki toplam 311 haber ve

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 4, Ekim 2011, s. 254-256

“SESSİZ YAŞADIM”

Fazıl Gökçek

*

“I LIVED A QUIET”

(2)

SESSİZ YAŞADIM

255

yazıya yer verilmiştir. (Sanırım listedeki bir kayma gözden kaçmış, burada yazılar için veri-len numaralar ile kitabın içindeki yazıların üze-rindeki numaralar birbirini tutmuyor. Muhte-melen sonradan birkaç yazının ilave edilmiş ol-masından kaynaklanmış, okumaya engel veya yazıların takibini güçleştiren bir hata sayılmaz.) Kitaba İsmail Kara tarafından bir “Sunuş” ve Fulya İbanoğlu tarafından oldukça ayrıntılı bir “Giriş” yazısı yazılmış. İsmail Kara’nın “Son iki asrın şair, edip ve fi kir adamları arasında Akif kadar aramızda yaşayan, her daim canlı ve etkili bir başka isme tesadüf etmek herhal-de mümkün herhal-değil.” cümlesiyle başlayan Su-nuş’u Mehmet Akif’e Türkiye’ye dönüşünde, ölümünde ve ölümünden sonraki yıllarda reva görülen resmî lakaydiyi ve aydınlarımızın tu-tarsız tavrını sorguluyor. Kitapta yer verilen, Akif hakkındaki yazılanlar (ve yazılmayanlar) Kara’nın tespitlerini doğruluyor. Bu yazılar dikkatle incelenerek, Kara’nın ancak bir iki ör-nekle değindiği bu tavrın değerlendirilmesi ve tahlil edilmesi gerekiyor. Bu yazılar elimizde toplu olarak bulunduğuna göre artık bunu yap-mak daha kolay olacak.

Fulya İbanoğlu, Giriş yazısında kitabın hazır-lanış sürecini anlatıyor. Yine bu yazıda Akif’in İstanbul’a gelişinden ve ölümünden sonraki dört yıla yayılan bu yazıların nasıl bir seyir iz-lediği, bu yazılarda nasıl bir Akif portresi çizil-diği ve aynı zamanda nasıl bir Türk matbuatı ve zihniyeti fotoğrafı çıktığı da ortaya konuluyor. Kitabın hazırlanışına ilişkin verilen bilgilerden, bunun nasıl sabırlı ve titiz bir çalışmanın ürünü olduğunu anlıyoruz. Mehmet Akif’in Haziran 1936’da İstanbul’a gelişinden ve ölümünden sonraki dört yılda dergi ve gazetelerde onun hakkında çıkmış bütün yazılara ulaşılmaya çalışıldığı ve bunun büyük ölçüde başarıldığı anlaşılıyor. Fulya İbanoğlu’nun verdiği bilgi-lere göre 1936-1940 yılları arasında yayın fa-aliyetinde bulunan 19 gazeteden 13’ü (kütüp-hanelerdeki tadilatlar veya bazı sayıların eksik

olması sebebiyle ulaşılamayan sayılar hariç) taranmış. Ayrıca çeşitli hatıra kitaplarındaki birtakım değerlendirmeler de kitaba alınmış. Eşref Edip (Mehmed Akif Hayatı Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları ve Zeyli) ile Hasan Basri Çantay’ın (Akifname) kitaplarında yer alan bu kitaplar için kaleme alınmış bazı yazılar da yine bu çalışmaya dâhil edilmiş. Yine aynı dönemde çıkan ve bu çalışma için taranan dergi kolek-siyonu sayısının da doksanın üzerinde olduğu belirtiliyor. Ancak bu dergilerin sadece Taksim Atatürk Kitaplığı, Beyazıt Devlet Kütüphanesi ve İSAM’da bulunan sayılarının tarandığı, bu kütüphanelerde eksik olan sayılarda da başka yazıların çıkabileceği belirtiliyor. Keşke diğer sayılara da ulaşılabilseydi. Bu durumun çalış-mayı ne kadar eksik bıraktığını bilemiyoruz. Tabii söz konusu gazete ve dergileri mevcut-larının bulunduğu bütün kütüphanelerde tara-manın –günümüzde teknolojinin getirdiği bazı kolaylıklara rağmen– ne kadar külfetli bir iş ol-duğu, bazen bütün çabalara rağmen kimi gazete ve dergilerin sayılarına ulaşmanın mümkün ol-madığı da bir gerçektir.

Kitapta söz konusu gazete ve dergilerden elde edilen yazılar tarih sırasına göre numaralandı-rılmış ve kronolojik sırayla verilmiş, böylece okuyucunun Mehmet Akif’e dair bakışın yıllar içerisinde nasıl değiştiğini görmesi amaçlan-mış. Kitabın sonunda, alfabetik sırada “Sessiz Yaşadım Yazılarının Muharrirleri” başlığı altın-da Akif hakkınaltın-da yazısı bulunan yazarlarla ilgi-li kısa bilgiler verilmiş. Yazarların doğum ölüm tarihleriyle birlikte birkaç cümleyle tanıtıldığı bu kısımda ayrıca hangi yazarın kitapta kaç ya-zıyla yer aldığı ve yazısının/yazılarının hangi numara ile kayıtlı olduğu da belirtilmiş. Böy-lece Akif hakkında bu dört yıllık sürede hangi yazarın kaç yazı yazmış olduğunu da kolaylıkla görme imkânı sağlanmış.

Giriş yazısında Fulya İbanoğlu, bu yazıların kendilerine gösterdiği bazı sonuçlardan da söz ediyor. Bu bağlamda, başlangıçta Akif’i, şiirini

(3)

256

FAZIL GÖKÇEK

ve fi kriyatını konu alan metinlerin zaman için-de Akif gibi düşünenler ve muarızları şekliniçin-de bir kutuplaşmaya dönüştüğünü belirtiyor. Bu-nun sonraki yıllarda da artarak devam ettiğini biliyoruz. Bu, aydınımızın düşünce dünyasıyla ilgili bir sağlıksızlık işareti olarak ne yazık ki bugün de büyük ölçüde geçerliliğini sürdürü-yor. Bu zihniyetin bir göstergesi olmak üzere İbanoğlu’nun zikrettiği, Akif’in ölümünden hemen sonra, 1937 yılında Yeni Adam dergisi-nin düzenlediği “Şair Mehmet Akif İçin Mem-leketin Fikir ve Edebiyat Adamları Ne Diyor-lar?” başlıklı anketteki ilk soruya bakabiliriz: “Akif milliyetçi bir şair midir, İslamcı bir şair midir?” Bu sorudaki milliyet hanesi, dinin kar-şısına konulan bir unsur olarak ırkçı bir tutumu yansıtıyor kuşkusuz. Oysa Mehmet Akif “Hani milliyetin İslâm idi, kavmiyet ne?” sorusunu soran adamdır ve hayatının hiçbir devresinde “milliyet”i dinden ayrı bir unsur olarak gör-memiştir. Mehmet Akif üzerinden kurgulanan bir soruda bu iki unsuru karşı karşıya getirmek için –art niyet yoksa– eğitimle edinilen ceha-let gereklidir. Tabii, İbanoğlu’nun da vurgu-ladığı gibi, bu soruya verilen cevapların kahir ekseriyeti Akif’in İslamcı bir şair olduğu, do-layısıyla milliyetçi olmadığı, bu yüzden laik Türkiye’nin onu ve sanatını benimsemeyeceği

yönündedir. Bu kitapta bir araya getirilmiş olan yazıların bize gösterdiği en önemli sonuç şu-dur: Aydınımız Mehmet Akif üzerinden girdiği sınavı –istisnalar elbette vardır– geçememiştir. Kitap, adını Akif’in bir dizesinden alıyor: Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince, Günler bu heyulâyı da er geç silecektir. Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma, Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir. Fulya İbanoğlu’nun belirttiği gibi Akif aynı zamanda sessiz ölmüştür. Sessiz yaşaması Akif’in mütevazı kişiliğinin bir gereği ve onun tercihi idi. Sessiz ölümü ona kendi ülkesi reva gördü. Şu var ki, güneşin balçıkla sıvanamaya-cağını aradan geçen zaman bir kez daha ispat-ladı: Safahat Türk edebiyatının en çok okunan şiir kitabıdır ve Akif’in sesi hâlâ duyulmaya devam ediyor.

İsmail Kara, yıllar önce okuduğum, yanlış ha-tırlamıyorsam Ali Birinci’nin bir kitabı hakkın-daki tanıtma yazısını şöyle bitirmişti: “Aferin erbab-ı aşkın kuvve-i bazusuna.” Ben de şimdi aynı dizeyi kendisi ve talebesi için tekrar etmek istiyorum: “Aferin erbab-ı aşkın kuvve-i bazu-suna.”

Referanslar

Benzer Belgeler

mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Orkestrası, solistler: Mehveş Emeç, Dagoberto Linhares (Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon,21.00)..

İÇLERİNDE “ Öğrenme aşkı” olan insan- lla r , ister düzenli bir eğitim döneminden geçsinler, ister geçmesinler, eninde so­ nunda muradlarına ererler,

Yoğun bakım ünitemizde antidep- resan ilaçlarla zehirlenme nedeniyle takip edilen hastaların %52.3’ünü trisiklik antidepresan ilaç alan hastalar oluşturu- yordu..

— Beyoğlu, Galata, Süleymaniye, Kumkapı, Fener, Balat gibi henüz kentsel SİT niteliğini koruyan eski kentlerin oluşturulacak Büyük İstanbul Nazım İmar

ve rakı içmeğe bir yardakçı haline dü­ şürülmüş bir musikiye karşı büyük bir musikinin zaferini ifade için sakin bir enteryör yerine bu şekilde

Mı'ilğa maarif nezaretinde teşekkül eden istilâhatı ilmiye, edebiyat, asarı islâıııiye ve milliye gibi bir takım encümenlere iştirak ederek son encümen

Geliflen hastane infeksiyonlar›n›n %50’si üriner sistem infeksiyonu, %23.7’si cerrahi alan in- feksiyonu, %18.4’ü kan dolafl›m› infeksiyonu olarak belirlenmifltir..

Bu çal›flmada, toplum kökenli alt solunum yolu infeksiyonu olan hastalar›m›zdan izole edilen Streptococcus pneumoniae, Moraxella catarrhalis ve Haemophilus influenzae