TÜRKİYE
T l^ S o L
b
I
S'-PİYERLO Tİ KAHVESİ
t-Haşım İşçazı Belediye üyeleriyle ğelm iş ve hararetle tebrik etmişti..»
BELEDİYE
Piyerloti kahvesi
istimlâk ediliyor
300 senedir orada duran ve 70 senedir Piyerloti adını ta
şıyan kahve ve Eyüp mezarlıkları, belediyecilerin hatırı
na, bir genç kadın kahveyi ihya ettikten sonra geldi.
günü genç bir kadın SaraçYıa- nebaşı’ndaki gösterişli Belediye Sa rayında başkan yardımcılarından biri ni ziyaret ediyordu:
— Adım Sabiha Akdemir, dedi. P i yerloti kahvesini ben işletiyorum.
Başkan yardımcısının yüzünde ayrı bir ilgi ifadesi belirdi:
— Öyle mi? Pek memnun oldum, bu yurun, bir arzunuz mu var?
— Efendim, biliyorsunuz bizim kah • ve tarihî Eyüb mezarlığının içindedir T arihî diyoruz, ama mezarlığa hergün yeni definler yapılıyor. Bu arada tarih ve sanat değeri olan eski taşlar atılarak yerlerine beton kabirler inşa ediliyor.
SABİHA A K D E M İR
« Çirkin söylentilere akıl erdiremedi» Bu gidişle beyefendi, kırk yıla varm a dan İstanbul’un türklük tarihiyle aynı yaşta olan Eyüb mezarlığından eser kalmıyacak.
Sabiha Akdemir uzun uzun anlattı.
Piyerloti kahvesini restore etmek ve
gerçekten bir turist uğrağı hâline ge tirmekle, Basının olduğu kadar Beledi ye ve Turizm Bakanlığı ileri gelenleri nin de teveccühünü kazandığını biliyor du. Nitekim kahvenin restorasyonu sı rasında İstanbul Belediye Başkanı H a- şim İşcan, Belediye Meclisi üyeleriyle birlikte gelmiş, çalışmaları görmüş ve bu müteşebbis genç kadını hararetle
tebrik etmişti. Yeni Piyerloti kahve sinin şeref defterinde yazılı en teşvik kâr satırların altındaki imza da, bir ön ceki Turizm ve Tanıtma Bakanı Ali İh • san Göğüş’e aitti. Basın ve İstanbul’a uğrayan yabancı turistler, aylar var ki Piyerloti kahvesini methetmekten bık mamış usanmamışlardı.
Karşısındaki ilgilinin kendisini din lerken gittikçe huzursuz bir havaya bü ründüğünü Sabiha Akdemir farketme- di. Doğrusu başına geleceği, daha doğ rusu gelmiş olanı tahmin ve tasavvur etmesi kolay da değildi. Ona kısaca:
— Evet, bunlar dediğiniz gibi sanat ve tarih eserleridir, dediler. Siz bir va tandaş olarak dilekçe verin, biz de Be lediye olarak harekete geçelim.
Belediye de meşguldü,
ama mezarlıkla değil
Genç kadın Belediyeden memnun ay rıldı. Millî turizm dâvâmıza hizmet e- meliyle başladığı iş ona bugüne kadar
120.000 liraya mâlolmuştu. Piyerloti
kahvesi denilen yerin eski hâlini bilen ler için, hele bugünkü durumunu da gördükten sonra, bu 120.000 lira boşu na harcanmış sayılmazdı. Seneler se nesi bir esrar tekkesi gibi çalışmış, me zar bekçilerinden ve semt kabadayıla rından gayrısına mekân olmamış, kazâ- râ yolu düşen turist soyulmuş, civarda oturan ailelerin kadınları ve çocukları için tehlikeli mıntıka sayılmış, yabancı turistlerden çok istiyen olursa tabanca lı rehberlerin refakatinde götürülebil- miş, çöplük ve pislik yuvası, ama meş-
huuur Piyerloti kahvesi, tek kelime
ile «ihya» edilmişti.
Sabiha Akdemir kahvenin bulunduğu sâhayı şahıslardan kiralamış, bitişiğin deki b ir gecekonduyu satın almış, eski kahveyi restore ve tefriş etmiş, bahçeyi düzenlemiş, yıkık mezarlık duvarlarını yeniden yaptırmış ve her misafirin seve seve götürülebileceği, nitekim turist ka filelerinin kısa zamanda değişmez uğra ğı haline gelen yepyeni bir Piyerloti kahvesi yaratmıştı.
Oradaki işinin bitmiş olduğu inancıy la, şimdi de Belediye’nin ihmal ettiği bir mevzua, tarihî mezarlığın ve sanat eseri mezar taşlarının korunması mese lesine dikkatleri çekmek istiyordu. Ve
bilmiyordu ki Belediye de bu mevzu ile meşguldür. Ama onun umduğu istika mette değil.
Bundan bir müddet önce Eyüplü Be lediye Meclisi üyesi Ciğerci Osman Ö- zer’in önderliğinde bir takrir hazırlan mıştı. Piyerloti kahvesi teşebbüsüne karşı hareket, doksan üç kişilik beledi ye meclisinde ilgi görmüş ve elli imza ile Meclise teklif edilmişti. Netice res mî kayıtlara şöyle aksetti:
« Yüksek Meclisin de malûmu bulun duğu üzere Haliç’in ve eski İstanbul’un panoramik manzarasına hâkim bir me v kide bulunan Piyerloti kahvesi, geniş bir sahaya yayılmış olan tarihî Eyüb mezarlığının içine girmiş vaziyette ol duğu, son bir yıl zarfında Piyerloti kahvesi hüviyet değiştirmiş ve eski
MEYDAN, 11 MAYIS 1965
Türk an’anelerinden olan mezarlığa du yulan saygı ile bağdaşamıyacak bir faa liyet içine girmiş bulunduğu, aynı za manda turistik bir değer taşıyan bu mahallin gerek Piycrloti’nin hâtıra sını yaşatmak, gerek bu tarihî mezar lığın mistik havasını muhafaza edebil mek bakımından bu yerin Belediyece satın alınarak veya istimlâk edilerek gayesine uygun bir şekilde tanzimi ile turizm maksadına ve halk hizmetine a- çılmasına mütedair elli imzalı bağlı tak rir Belediye Meclisinin 17 mart 1965 tarihli toplantısında okunarak müzake re sonunda aynen kabul edilmiştir.»
Rivayete göre Belediye Meclisinde bir son toplantı günü kabul edilen bu takri rin altındaki imzalar arasında Haşim İşcan adı da vardı. Beyninden vurul muşa dönen Sabiha Akdemir, caminin yanından kahveye giden yolun mart i- çinde niçin kapandığını, Mareşal Çak- mak’m ölüm yıldönümünde generallerin zoruyla açıldıktan yirmi gün sonra ka zıkların niçin yeniden çakıldığını şimdi anlıyacaktı. Bu arada alman kararın
altında, Piyerloti kahvesinin bir aşk
yuvası haline getirildiğine dair dediko
dular bulunduğunu da öğrenecek, bir
bahçeden ve herkese her zaman açık iki salondan ibaret, çay. kahve ve Eyüb si midinden başka bir şey ikram etmiyen kahvesiyle bu çirkin söylentiler arasın da ne gibi bir ilgi bulunduğuna akıl er- diremiyecekti. Mezarlığın içine girme mişti, yıkık duvarlarını tamir ettirmiş ti. Türk an’anelerine ve mezarlığa kar şı saygısız değildi, aksine, bütün emeli türk an’anesini devam ettirmek ve bir mezbelelikten, mezarlıklar ortasında şi rin bir köşe meydana getirmekti. Asıl anlıyamıyacağı cihet ise, üç yüz sene dir orada bulunan ve yetmiş senedir Pi yerloti adını taşıyan kahvenin turis tik bir mânâ ve ehemmiyeti olduğunu İstanbul Belediyesinin şimdi, yani şahsî bir teşebbüs bu işe giriştikten sonra id râk etmiş olmasıydı. Ama işin bu ta rafına akıl erdirecek aklı başında bir insan bulmak da her halde mümkün ol- mıyacaktı.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi