• Sonuç bulunamadı

Son çeyrek yüzyılın en başarılı oyun yazarlarından biri:Güngör Dilmen:Her yerde 'dram'ı arıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Son çeyrek yüzyılın en başarılı oyun yazarlarından biri:Güngör Dilmen:Her yerde 'dram'ı arıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

umhurıyei M atbaacılık vc Gazetecilik lu rk A nonim Şirketi adına İv Politiftca: (.'«tu! Başlangıç, Dış Haberler tıgun Bakı, Ekonomi: < «rngi/ lurtıan, İş Sendika. Şükran Ketemi, Kültür: ( dal (inler, Haşan w Yayan C umhuriyet Matbaacılık w (i:

udi # Genel Yayın M üdürü: Haşan Cemal, Müessese M üdürü: Eğitim: Gtncay Şayian, Haber Araştırma; İsmet Herkan, Yurt Haberleri: Necdet Doğarı, Spor Dantyfnjtnı; Alrdulkadır Yucetman, 34334 Ki l*K 246-İstanbul. İd 512 05 05 yakltgil. Yazı İşleri M üdürü: Ükay Gönensin, # H aber M erkezi Dizi Yazılar: Kerem (.ahşkaıı, Araştırma: şahin Alpay, Düzeltme: Abdullah Yazıcı. # Koordinatör Ahmet Korukaıı, # Mali İşler Hurnlur Ankara: Zıya Üokaip Blv. İnkılap S. Nı

Yalçın Baver, Sayla Düzeni Yönetmeni: Ali Acar, • Temsilciler: Erol fcritul, # Muhasebe: Buknt Vener # Bütçe-Planlama: Sevgi (Kınatıbeşeoglu # Reklam: Ay>e lorun, # Ek Yayınlar: llulya 05 65 # l/ınir II Zıya Blv 1352 s 2/3. V: Ahmet lan, İZMİR: Hikmet (.elİnkava, ADANA: Çetin Yigenoglu Akyol # İdare Hüseyin Gurcr, # İşletme: Önder Çelik, # Bilgi işlem: Nail İnal. # Personel: Sevgi Boslancıoglu. • Adana: InonU Cad. 119 S. No I Kaı I, Tel

M: 21 MAYIS 1990 İmsak: 3.45 Güneş: 5.34 öğle: 13.05 İkindi: 17.02 Akşam: 20.27 Yatsı; 22.08

Son çeyrek yüzyılın en başarılı oyun yazarlarından biri: Güngör Dilmen

Her yerde

Viranı ı

arıyor

‘Bir dram, bir Çinlinin

ya da Azteklinin

başından geçiyorsa ve

ben buna bir yorum

getirebileceksem, bu

kişileri alır işlerim.

Ortaya çıkan da bir

Türk yapıtı olur.”

ALPAY K ABACALI___

Öğrencilik yıllarında fizikçi ol­ mak istermiş. Bir yandan da tiyat­ ro oyunları okurmuş. O dönem­ de Çanakkale’de yaşadığı için oyun izleme olanağı yokmuş pek. On üç yaşlarında Shakespeare’in

Bir Yaz gecesi Düşü’nü, başka klasikleri kendi dillerinden oku­ maya girişmiş. Kısaca, tiyatro il­ gisi sahne yoluyla değil, kitaplar yoluyla başlamış.

İlk yapıtı, Mavi Orman adlı bir çocuk masalı. Onu yayımlatmak için kapı kapı dolaşıyor. Bütün kapılar yüzüne kapanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’na da başvuru­ yor. Yıl, 1953. Çelen cevapta,

“ Kitabınızı bastırdıktan sonra gönderin” diyorlar! Mavi Or- man’ı ancak yirmi yılı aşkın bir süre sonra bastırabiliyor.

1959’da ilk oyunu Midas’ın

Kulakları’nı yazıp Ankara’da çı­ kan Sinema-Tiyatro dergisinin ya­ rışmasına katılıyor. Birinciliği ka­ zanan oyun, dergide yayımlanı­ yor. Aynı yıl, bir amatör toplu­ luk tarafından, İstanbul Üniver­ sitesi Gençlik Tiyatrosu’nca sah­ neye konuluyor. Bu ilk oyunun iz­ lenimlerini anlatırken diyor ki:

GÜNGÖR DİLMEN —Yerli oyun yazarlığının küçümsenmesi beni çok üzüyor.

PO RTRE

GÜNGÖR DİLMEN

Midas’m Kulakları

1930’da Tekirdağ’da doğdu. t.Ü. Edebiyat Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü’nü bitirdi (1960). Ertesi yıl ABD’ye giderek Yale

Üniversitesi’nde tiyatroda ışıklandırma teknikleri ye oyun yazarlığı öğrenimi gördü (1961-64). İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBŞT) ışıklandırma bölümünde (1964-66) çalıştı; İstanbul Radyosu’nda dramaturgluk, İBŞT’de dramaturgluk ve Araştırnıa-İnceleme Bölümü Başkanlığı (1976-80) yaptı. İngiltere’de Durham Üniversitesi’nde (1971), Eskişehir

Üniversitesi’nde (1982-83) dersler verdi. Şimdi İÜ Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünde öğretim üyesi. 1959’da Midas’ın Kulakları ile Sinema-Tiyatro dergisinin yarışmasında

birincilik, 1963’te Canlı Maymun Lokantası ile

Halkevleri Şinasi Efendi, 1967’de Kurban’la İlhan İskender, 1975’te Midas’ın Kulakları ve

Kördüğüm’le TDK, 1979’da Deli Dumrul’la Muhsin Ertuğrul, 1984’te Ben Anadolu ile

Uluslararası Bankası, 1988’de Aşkımız

Aksaray’ın En Biiyük Yangını ile İş Bankası

armağan ve ödüllerini kazandı. Anzavur adlı

çalışmasıyla Yunus Nadi Armağanı senaryo yarışması birinciliğini paylaştı (1970).

“ Çevre tiyatrosu olarak sahne­ ye konuldu: Salonun ortasında oynanıyordu, seyirciler salonun çevresindeydiler. Hemen hemen hiç dekor yoktu. Oysa Eminönü Haikevi’nin güzel bir sahnesi var­ dı. Buna itiraz ettimse de dinlete­ medim. Yine de oynanışı çok ho­ şuma gitti. Koregrafi başarılı, Ke­ çiler korosu çok canlıydı. Daha sonraki oyunlarımın hepsi için ay­ nı şeyi söyleyemem.”

Topluluk, o yıl Erlangen Tiyat­

ro Festivali’ne bu oyunla ka­ tılıyor.

Midas’ın Kulakları ertesi yıl Devlet Tiyatrosu’nca sahneye ko­

nuluyor. Şahap Akalın’ın yöneti­

minde, Nevit Kodallı’nm müziğiy­

le. Oyuncular Bozkurt Kuruç, Ke­

rim Avşar, Melek Tartan, Asu­ man Korad vb...

Güngör Dilmen’in bu ilk başa­ rıdan sonra birbiri ardınca yazdı­ ğı, çoğu basılan, sahneye konulan oyunları dört kümede toplanabi­

lir. Birinci kümede, konularını mitolojiden aldığı oyunlar var:

Midas üçlemesi, Akad’ın Yayı,

Deli Dumrul vb. İkinci kümede- kiler, konularını tarihten alıyor. Çoğu Türkiye tarihiyle, özellikle yakın tarihle ilişkili: İthalat ve Te­ rakki, Devlet ve İnsan (Mithat Paşa’nın yargılanması) vb. 16. yüzyılda Azteklerin tarihten sili­ nişini konu alan Ak Tanrılar da bu kümeye giriyor. Üçüncü kü- medekiler, kendi düşleminden

kaynaklanıyor: Canlı Maymun

Lokantası, Kurban vb. Ayrıca on beş dolayında kısa oyun yazmış; birkaçı yayımlanmış, oynanmış.

“ Bunlar denemelerim” diyor.

“ Tiyatroya başladığımdan beri, oynatışa da oynanmasa da sürdü­ rüyorum.”

Tarih, sahneye ne ölçüde yan­ sıyor?

Güngör Dilmen, konusunu ta­ rihten alan bir oyun yazmaya ka­ rar verince o dönemi uzun uzun araştırıyor. Ama tarihi sahnede canlandırmak için yazmıyor:

“ Bir oyun, konusu tarihten alınsa da seyirciyi o günlere götür­ mek için yazılmaz. Tarihte de be­ nim aradığım, dram. Bugün de geçerli olan insan dramı. Bu dra­ mı hangi yüzyılda, nerede bulur­ sam, o dönemi, o kişileri canlan­ dırmak isterim. Türk olmaları şart değil. Tarihi öğrenmek iste­ yen, tarih kitaplarını karıştırır. Ti­ yatro oyunu tarihin çok dar bir bölümünü alır, almak zorunda­ dır. Ve tarihin yazmadığı bocala­ maları, bunalımları işler. Tarih belirli bir olayı anlatır; o olay ya­ şanırken, kişilerin karşılaştıkları güçlükler, çelişkileri, karar verme anları, kararsızlıkları tarihi ilgi­ lendirmez.”

Söz oyun yazarlarının sorunla­ rından açılınca, önce bir gözlemi­ ni aktarıyor Güngör Dilmen;

“ 1960’larda romancılar tiyatroya yöneliyorlardı. On yıl sonra, ro­ man yazmaya girişen oyun yazar­ larına rastlanır oldu. Oyun yaza­ rı sayısı giderek azalıyor. Gençler arasından da kolay kolay yenile­ ri yetişmiyor. Bunda, oyun ya- yımlanmamasının payı var. Kimi genç yazarlar, yayımlatamadıklan için oyun yazmak istemiyor. Ti­ yatrolar ise yayımlanmış oyunla­ ra öncelik tanıyor.”

Buna karşın, Türk tiyatrosu­ nun olumlu yönde ilerlediğine inandığını belirtiyor ve ekliyor:

“ Bir de kimi çevrelerde bir gü­ vensizlik var; bir Batı hayranlığı, onlar elbette bizden iyi yaparlar inancı var. Bunu değiştirmek çok güç.”

Bu noktada tiyatroların, özel­ likle ödenekli tiyatroların tutumu söz konusu oluyor:

“ Kimi ödenekli tiyatrolar, gö­ revlerini yabancı oyunları pahalı biçimde sergilemekten ibaret sa- yıyrfrlar. Hangi oyun Londra’da, New York’ta, Paris’te başarı ka­ zanmışsa, hemen onu oynamaya kalkışıyorlar. Oysa tiyatronun ku­ ruluş yıllarında böyle değildi. Yer­ li yazarlar yoktu, ama ortaya çık­ ması için teşvik vardı. Şu kadar yıldan sonra yabancı hayranlığı, yerli oyun yazarlığının küçümsen­ mesi, beni çok üzüyor. Özellikle İstanbul Şehir Tiyatrolan'nda bu yok sayma, küçümseme o ölçüde iieri gitti ki birer ikişer neredeyse bütün yazarlarımızı incitti ve Şe­ hir Tiyatroiarı’na karşı boykot ilan edildi. Harcanmak istenen bir yazar, iki, üç yazar değil. Bu boy­ kotun nedenlerini deşecek olursa­ nız, Şehir Tiyatroları yönetiminin içine düştüğü çıkmaz daha açık­ ça anlaşılabilir.”

Güngör Dilmen, ayrıca yerli oyunda oynamak istemeyen oyunculardan, yerli oyun sahne­ ye koymayan yönetmenlerden ya­ kmıyor. Bir de yazarı oyununun provasına almak istemeyen yönet­ menlerden:

“ Neymiş? Yazar oyununu yaz­ mış, artık iş yönetmendeymiş. Ya­ ni oyunun yazarıyla karşı karşı­ ya oturalım, tartışalım, onun da düşüncesini alalım yok. Şöyle bir inanç var: Yazar, oyununu yazar; tiyatronun mutfağından anlamaz. Rejisörlükten, oyunculuktan hiç anlamaz. Bu, son derece yanlış. Bir oyun yazarı, aktör olmasa da kendi oyun kişililerinin ilk aktö­ rü, ilk rejisörüdür. Böyle olmasa zaten oyunu başarıya ulaşamaz.”

Bir oyunun ‘yerli’ sayılması için Güngör Dilmen’in son oyunu Aş­ kımız Aksaray’ın En Büyük Yan-

gını’nda olduğu gibi Türkiye’de geçmesi, kişilerinin “ bizden” ol­ ması mı gerekiyor? Hong Kong’- da geçen (hayır, Güngör Dilmen

Hong Kong’u görmemiş) Canlı

Maymun Lokantası, Güney Ame­ rika’da geçen Ak Tanrılar ‘yerli’

oyun sayılmayacak mı?

“ Bir dram” diyor Güngör Dil­ men, “ Çinlinin ya da Azteklinin başından geçiyorsa ve ben bir şey söyleyebileceksem, buna bir yo­ rum getirebileceksem, bu kişileri alır, işlerim. Ortaya çıkan da bir Türk yapıtı olur. Kötüyse, zaten üstünde durulmaya değmez. Ti­ yatro olarak bir erdemi varsa, o zaman da Türk tiyatrosunun bir parçası olur. Onun için de ben dram peşindeyim. Nerede, hangi ülkede olursa... Orhan Asena, Şili üstüne üç oyun yazdı. Şili’ye mi gitti? Yazdığı oyunlar Türk tiyat­ rosunun yapıtları değil mi? Bıı gi­ bi önyargılar değişmeli."

Bir de denir ki “ Bir yazar, - sadığını yazmalı. Ya da en iyi ya- ya-- sadıklarım yazar.” Bu görüşe de - katılmıyor Güngör Dilmen:

"İlk bakışta doğru. Ama yaz­ mak da yaşamak değil mi? Yaşa-- dığıtnızı yazıyoruz, yazdığımızı da - yaşıyoruz. Bıınuıı pek çok hüyiik - örneği var. Diyelim, Kafka. Ya­ şamı, yazdıklarını yaşayan yaza­ ra en büyük örnek. Kafka, bir i Hemingway değil. Hemingway, ı yazdıklarını dışarda, dış dünyada , arıyordu. Kafka ise yazdığını

va-i şıyordıı. Yani bu da değişmeli. İn-- san yalnız yaşadığını yazmalı dü­

şüncesi sakat!”

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmanın sonuç kısmında güneş radyasyon oranına, hava sıcaklığına, rüzgar hızına, ısı pompası buharlaştırıcı sıcaklığına, cam örtü sayısına, ve ısı

SOLUBLE FAKTÖRLER SİNSİTYOTROFOBLAST VEZİKÜLLERİ PLASENTAL ER, OXİDATİF VE İNFLAMATUAR STRESS

placentas of patients with precoceptional obesity were heavier than the placentas of control group

Surgical techniques for uterine incision and uterine closure at the time of caesarean section. Ultrasound evaluation of the uterine scar after cesarean delivery: a

The aim of the present study was to evaluate left ventricle (LV) systolic and diastolic functions, using tissue Doppler echocardiography (TDE), in relation to blood glucose status

Güngö r Ertem, bu ku- rumların faaliyet alanlarında görevler almış, ayrıca, Sedat Simavi Vakfı Tıp Bilinıl eri Ödülli Jüri- si, Rochc Tıp Bilimleri Ödülü

Fakat okulda birlik ve beraberliğin artırılması için çalışanlara yönelik sosyal ve kültürel faaliyetlerin artırılabileceği, görüş ve alışverişinin daha

Medeniyet yarışını çöl yolculuğuna benzettiği Dıımıayalım adlı şiirinde Meh- met Akif Ersoy, medeniyet yarışında geri kalanın, ilerlemeyenin öldüğü ve sonsuza