• Sonuç bulunamadı

Recebin kahvesi:Cehennem misin be mübarek?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Recebin kahvesi:Cehennem misin be mübarek?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

J r - i t M f t

« K j

HAFTA SONU İLÂVESİ - SAYFA; 3

7 E Y L Ü L 1 9 6 i

- — Sus be! Günaha gl«

rilisun!

VATANDAŞ

AH M ET E FE ND İ

H

EPSİ orada idiler...

Konsolos Bey ceke­

tini çıkarıp sandal-

yanın arkalığına

giydir­

miş, tiril tiril beyaz men­

dili ile terini alıyor; sol

elinde tuttuğu gözlüğü de

bir ara siliyordu.

Nuri göğsünü bağrım

açmış,., Elindeki gazete

ile rüzgârlamyor.. Rahmi,

yaka paça açık. Gömleğin

kollarım

sıvamış...

Re­

cep’ten aldığı bir maşrapa

suyu kahvenin

önünde

başına dökerek

serinli­

yor. İmam efendi başın­

daki bereyi çıkarıp dizine

koymuş; beyaz takkesiyle

oturup kahvesini içiyor;

Eczacı Bey ise ince

bir

beyaz ceket giymiş, nar­

gilesini

guruldatıyordu.

Bizimkilerden yalnız Ah­

met orada değildi...

— Neden yahu sıcak­

tan şikâyet günah nu?,..

Baksana imam efendi ne

diyor bu?

— Ne

diyor

Rahmi

efendi oğlum?

— Sıcaktan şikâyet et­

me! Günaha girersin di­

yor.

— Sıcak da soğuk da

Allah’ın emriyle olur. Ce-

nab-ı Hak bize sıcağı ve­

riyor ki; yarın ahrette ce­

hennemin ne olduğunu

anlayalım...

— imam efendi, ya be­

nim cehenneme gitmeye

niyetim yoksa!...

— O

senin

bileceğin

şey değil... Allah istediği

kulunu cennete, istediği­

ni cehenneme atar....

— Demek ki bu sıcak­

lar cehennemden numu­

nelik ha?

Konsolos:

KAHVE

BURHAN FELEK

CEHENNEM MİSİN

Renep:

— Kusura bakma Nuri Bey! Bu sıcakta İnsan kendi adını unutuyor.

— llaa babana rahmet... öyle oldu. Daha sabahtan... Ha şu kö­ şedeki sergiden karpuz aldımdı.. Parayı vermesini unutmuşum... Herif koştu ardımdan-.• «Nuri Bey, karpuz parasını vermedin» demez mi?— Aklım çıkavazdı ba­ şımdan...

Rahmi:

— Yalan söyleme!— Senin alt­ lın başında mı?—

Ahmet:

— Ha! Mübarek günde başla­ mayın gene!—

Eczacı Bey:

SOBACI K ARABET

— Zannetmem Hilmi beyefendi! Bendeniz Cidde’de Konsolosken 45 derece olmuştu...

Rahmi:

BE MÜBAREK?!..

di:

Nuri, Rahmi’ye

seslen-— Yanlış anlarsan dü-

zeltiveririz. Her şeyin bir

adabı var. Ulum-u Dinîj'e,

Arapçasız olmaz.

Konsolos:

— İmam efendi haz­

retleri.. Siz Arapça bilir

misiniz?

— Eh! Duaları anlaya­

cak kadar.

— Tebrik ederim.. Yal­

nız bendeniz Arapça bil­

mem... Ulum-u Dinîyeyi

öğrenemezsem günah be­

nim mi?...

—- Rahmi! Ah dest

mi

tazeliyorsun?

RAHM İ (işportacı)

— Sus Nuri ağabey!...

Bu sıcak yok mu?... Hiç

dayanamıyorum ağabey!..

Beynim kaynıyor...

— Beynin mi kayniii!.

— Vallahi beynim kay­

nıyor... Cehennem müba­

rek!

ECZACI BEY

— Bravo Hilmi

beye­

fendi!

Bravo!...

İmam

efendi hazretleri ne

bu­

yurulur?...

— Allahii

âlemi

bis-

sevap.

Rahmi:

— Hah!,.. Gördün mü

Nuri ağabey!

Allah

el

âleme sevap yazar diyor..

Nuri:

— Nereden anladın?

— Bak imam efendi

söylüyor...

imam:

— Ben öyle bir şey

demedim....

— Âleme sevap deme­

din mi Arapça?

— Öyle değil... Rahmi,

cahillik etme!...

Allahü-

Taâlâ doğruyu en iyi bi­

lir dedim.

— Şunu Türkçe söyle­

sen ya İmam

efendi de

yanlış anlamasak...

— Konsolos beyefendi!.

Bu bizim dediğimiz avam

içindir. Bunların adâbı di-

nîyeye vukufları olmadı­

ğından lâubalilik edip gü­

naha girerler....

— Cenab-ı Hak bilme­

den yapılan günahları af­

feder sanırım...

— Şüphesiz... Ama an­

dan da emin olmak lâzım­

dır.

Rahmi:

— İmam efendi! Şimdi

ben günaha nu girdim?...

— Yok ama, tövbe ve

dua etsen faydası vardır.

— Peki İmam efendi

tövbe olsun. Allah hepimi­

zin günahlarını affetsin.

İmam ve Nuri:

— Âmin!,..

Rahmi:

— Dedik, dedikse mey­

yit duası gibi uzat deme­

dik ya!..,

— Bir daha sefere kısa

tutarım İmam efendi!...

Of!...

Beynim kaynıyor

yahu!

Nuri:

— Yalan söyleme deme­

dim mi?...

— Neden yalan söyliye-

yim?...

— Rahmi

kardeşim...

Senin beynin var mı?...

— Bak Nuri! Şakanın da bir yolu var... Sen bana aptal di­ yorsun. Aptalın ekstra ekstrası şensin. İnsan arkadaşına böyle mİ muamele eder. Sen hiç ter­ biye görmedin mi? (sesini yük­ selterek) İstanbul bir dane!— Yol yordam, lâf samimiyet öğ­ ren!— Bunun bu

rası-Eczacı Bey:

— Cidde bir şey mi Konsolos Bey! Çukurbostan’da, biz yazın futbol oynarken sıcaktan kaç de­ fa bayılırdık--. Allah sizi inan­ dırsın!.. Bir Kâmil vardı— Sarı­ şın bir çocuktu.. Böyle mısır püskülü gibi sarı saçları vardı... Arnavuttu galiba! , Bir gün sı­ caktan saçları kavrulmuştu. Alaz­ lanmış tavuk gibi olduydu—

— Biz de bir nevî çocuk sayı­

lırız. Değil mi mirim?—

TAŞARON N U R İ

—- Evet, şüphesiz— Yaşlıca bir

çocuk -- Bonjur Ahmet beyefen­ di!... Sıcaklarla nasılsınız?—

Ahmet cevap vermeden, kah­ veci Recep:

— Uğurlu kademli olsun Ah­ met bey!— Yeni dükkânı çok be­ ğendim—

— Ha!— Sahi ağabey! Dükkân değiştirmişsin!—

— Biraz daha meydana çıktık, öteki biraz hücra kaldıydı.. öte­ ki de iyi İdi. Ne de olsa alış­ mıştık.. Ama kısmet bu kadar­ mış—

— Ağabey, ne satacaksın? Gene eskisi gibi aktariye mi?—

— Tabii, dükkânı değiştirdik diye çeşidimizi de değiştirecek değiliz a!

— Ağabey!-. Bıkmadın mı ha­ va eıva satmaktan be!—

— Allah ne muradın

varsa versin!...

ötekiler:

— Âmin!...

— Allah uzun ömürler

versin!...

— Âmin!...

— (Gülerek) Allah ne­

ce nece senelere yetiştir­

sin!

— Âmin!...

— Allah iki cihanda...

İmam:

Nuri:

— O, hava cıva olmasa, dünya berbat olur.

-— Hah! Buna da karıştın de­ ğil mi?!—

— Ben karışırım— Ben tek­ nikerim!

— Ahmet Bey affedersiniz, siz bu çocukların mubassırı mısınız?

Rahmi: ' -— Nedir o Eczacı Bey!-— Am­ cası falan mı demek!—

Ahmet:

— Yok Rahmi: Eskiden mek­ teplerde çocuklar uslu dursun; yaramazlık etmesin diye mubas­ sırlar vardı...

İmam:

— Bevap desenize şuna!— Ahmet:

— İmam efendi! Bevap ma­ halle mekteplerinde olurdu. Ço­ cukları götürüp getiren hademe­ ye derler. Mubassır daha ziyade disiplin öğretmeni gibi hani. Ama benim öyle bir niyetim yok!— Hele bu sıcakta!—

Konsolos:

— Aeeba kaç derece?

—» Radyoya bakarsamz, otuz- dortmüş! Amma fazla—

Rahmi:

— Fazla ağabey!...' Çok fazla! Nuri:

— Ne kadar dersin?... — 40 - 50 olmalı— Konsolos:

Nuri:

— Sen sıcağı gel de Rize’de gör -- Suyu güneşe bırakırlar... Yarım saat sonra çay demlerler..

Recep:

— Aman Nuri Bey! Sizde kah­ vecilik kolay öyle ise!— Ne ateş var, ne ocak. Koy güneşe, demle çayı!

Rahmi:

—• Çamaşır suyu kaynar mı? — Hepsini güneşte kaynatırız. Ahmet:

PALAVRACI

ALAFRANGA K Â M İL

— Nesin, nesin? — Tekniker!— — O ne demek?—

— Cahil adamlar bilmez onu— — Söyle bakalım da öğrene­ lim!

KONSOLOS

İH S A N E FE N D İ

— Kâafi Rahmi!... Sen

duahan mısm. Yeter gay­

ri.. Dua ile şaka olmaz...

Cenab-ı Hakkın gazâbına

uğrarsın!

— im am efendi! Töv­

be et, dua et demedin mi?

- Derken vatandaş Ahmet ceke­ ti kolunda şapkası elinde, göm­ leğinin yakası açık;

— Merhaba çocuklar!-., diye­ rek içeri girdi. Sonra Konsolos, Eczacı beyi falan görünce:

— Senin anlayacağın, ben fen adamıyım... Teknik demek, fen demektir. E r de benim gibi er- kekdur!

— Affedersiniz, Konsolos Bey! Çocuklar dedim bizimkilere! ö - zür dilerim!

— Vay erkek bey! Merhaba!— Ulan Nuri, sen de durup durur­ ken kendine pâyeler verirsin! Şimdi de tekniderlik çıkardın başımıza!

— Nuri! Hamsi tavasını da güneşte mi yaparsınız?—

—- Ehmet kardaşım, sen beni maytaba aliysun!

— Nuri, herşeyin bir derecesi var kardeşim! Çayı güneşte dem­ leyince seni maytaba almazsam Bakırköy’üne göndermeliyim—

Nuri İçini çekti:

— Size söz yaramaz W.. Ha bu Relimi harifin saçlarım gü­ neşte kıvırcık etti. Ona bir lâf demedun! Ben Rize de çayı dem­ ledim.. Bana...

—• Ters söyleme!— Tekniker!

Daha demesini bilmiisun!—

K A H V EC İ RECEP

— Ulan ikiniz de işkembeden atıyorsunuz! Sıcak sizin başınıza vurmuş... Recep be!— Çıkar ku­ yudan gazozları da biraz »erin­ lesin şu garibanlar!— Konsolos Bey!— tmam efendi-.■ Siz de il ti- fat buyurmaz mısınız!...

İmam: |

— Allah razı olsun Ahmet efen­ di!— Eyvallah!—

B U L M A C A

m m ı . . ... .V. - ..V. .V. , , .V.V.Vı

MERDİVEN BULMACASI

v* az bir zaman süren derslere verilen ad. 88 — Eskiden uzun yol yürüyenlerin dayanmak için kullandıkları uzun baston. 7 — Dolaşma (yabancı düden). 47 — Müstahkem mevki, 8 — Bayındırına (eski dilden). 58 — Yapma, yeri­ ne getirme. 9 — B ir çeşit kuru pasta. 79 — TERSİ, Eşya ambarı. 40— Sahip (eski dild e). 80 — TE RSİ, Kimyada iridyumun simgesi.

1 —

... :.:.s u s ı ı i 1

I 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 \7 18 19 20

J

İ

3

i

5

S

1•

9

9

ı o

»

ı l

13

IH

IS

16

I>

n

¿o

zt

n

2M ıs

U

iti

¿9

IH

3 »

U

51

35 &

59

39

90

Mi

‘a

H3

MI

MS HA

HI

99

99

5o

51

S3

SM 54 5«

Si

59

S9

Co

SI

i l

63

6H SS

a

S I

i?

<9

M

n n

İH

İS

î s ~

n

t?

19

9o

s —

5 DAKİKANIZ VAR

1 2 3

4

5 6 7 8

4 —

Bu haftaki merdiven bulmacamızda 11 kare boş, yani siyah olacaktır. Bulmacanın 75 — 52 — 2? — 7 9 — 1 — 8 — 18 inci ka­ relerindeki harfler yandaki merdivende alt al­ ta getirilince ünlü İngiliz yazan Joseph Con- nad’m çok beğenilen ve film e alman bir ro­ manının adı çıkacaktır. Bu romanı bula­ bilecek misiniz?

SOLDAN SA (İA; 1 — Bedeni çevikleştir­ mek ve güçlendirm ek için bir usul altında ya­ pılan vücut devinimleri (harekötleri) 11 — Bayrak, m inare kubbe sancak direği gibi yük­ sek şeylerin tepesinde bulunan madenden ya­ pılmış ay, yıldız veya lâle şeklinde süslü te­ pelik. 16 — Eskiden Osmanlılarca Ulah diye adlandırılan topluluğun şimdiki adı. 21 — Biı şeyden şuna veya buna düşen kısım, hisse 25 — Muhammet! Peygamber’in M ir'aç’ta bin­ diği binek. 31 — Tuncelinin bir ilçesi. 43 — Nimet, ekmek. 49 — Kim yada Osmiyum'un simgesi. 52 — TE R S İ, bir konu veya şey hak­ kında yazılı ya da sözlü olarak fikir bildir­ me. 55 — Yabancı, kimsesiz. 61 — Nevşehir' S8 — Parlaklık, aydınlık. 72 — Ülkemizde de

ts pamuk. 78 — Bayağı.

5 —

9 —

SOLDAN SAĞA: 1 — Bir çeşit fabrika bürümcüğüne verilen ad. 2 — Ta tlı, yaramaz çocuk. 3 — Bir masal kah­ ramanı; Otomobilin bir parçası. 4 — T E R S İ birden faz­ la maddenin karışımı ile elde edilen madde. 6 — Be­ yaz ıenk; Bir çeşit iri taneli bezelye. 7 — Afrika’da bir başşehir. 8 — Divan edebiyatında meyhaneye verilen ad.

10 —

11 —

12

A ŞAĞ IYA : 1 —Asyada bir ülke. 32 — d. 52 — Büyük ve düz arazi. 3 — Şarkı mısraına verüen ad. 63 — Beyaz renk *da manganezin simgesi. 34 — Kimyada

74 — TERSİ, En kısa zaman süresi. TE R Sİ, Dar bir konu üzerine verilen

YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 — Ekmek, peynir ve et su­ yu ile yapılan bir çeşit yemek. 2 — Önlenmesi elde ol­ mayan felâket; T E R S İ küçük su kanalı. 3 — Avrupa’da bir başşehir; Haya duygusu. 4 — Çabuk olması gereken durum; Bir cins kalın kaba kumaş. 5 — TE R S İ yeteri kadar olmayan; TE R Sİ bir çeşit büyük sandal. 6 — TE RSİ bir cins balık; Büyükler, ced. 7 — İlkel bir si­ lâh. 8 — Sağlam para dolabı; Kimyada amerikyumun simgesi.

13

-14 «

Hazırlayan i K Â M İL ÎŞÇAN (İstanbul îlköğretmen Okulu

Matematik öğretm eni)

1 —

*, kendisiyle çarptığınız za- kendisiyle topladığınız

za-’O.

ancak 1/9 (b ir bölii dokuzu) idi. Yaşlarım ız kaçtır.»

uvar ördürüyoruz. Üç ıclsl 3 günde 4 metre; ü 3 günde 5 metre

günde biter?

f j l Üçü de ayni büyüklükte 3 fıç ıd a çeşitli miktarlarda — şarap var. Şarapçının yaptığı hesaba göre: 1*. B dekini A ya boşaltacak olursa A dolmaz.

2° C dekini A va boşaltacak olursa A dolar da ta­ şar.

*— Bugün senin ) dir. 5 yıl önce

3* B dekini C ye boşaltacak olsa, C; C ’dekini B ’ye bşoltacak olursa bu sefer de B ağız ağıza dolarlar.

Buna göre fıçılar kaçta kaç doludurlar.

4 —

5

-SOLDAN SAĞA:

ö n adı Haydar olan, aslen Yemenli, Kanuni Sultan Süleyman devrinde yaşamış bir kızılbaş ayaklanma­ sına katılmış, H ızır Paşa tarafından yakalanıp ha­ pis, daha sonra da idam edilmiş, duru bir halk di­ liyle yazılmış Şii - Batıni inanışım coşkun lirizmle anlatmış halk şairi; Buz veya düz bir alan üzerin­ de kaymak için ayakkabıların altına konan demir kızak şeklindeki parça ya da tekerlekli aygıta ve­ rilen ad (yabancı dilde).

Ünlü Yunan yazan Homeros'un m itolojiden de esin­ lenerek yazdığı büyük kahramanlık destanı ki, özü­ nü Yunanlılarla Truvalılarm savaşlan teşkil etmek­ tedir; Küçük akarsu; Gemilerin sür'atini ölçmek için kullanılan, bir uzun tel, buna bağlı bir pervane ve pervanenin kaç kere döndüğünü kaydeden bir ibre­ den kurulu âlet.

Demet halindeki ekine halk arasında verilen ad; ödem e, verme; Asya'da bir nehir; T E R S İ ağaç veya madenî eşyaya yuvarlak biçim vermek için kullanı­ lan çarklı tezgâh.

Kimyada samaryum'un simgesi; Çözümleme, tahlil (yabancı dilden); TE R Sİ Fransa ile İspanya arasın­ daki bölgede yaşayan topluluğa verilen ad (Türkçe yazılışı); Sanat; T E R S İ kimyada gümüşün simgesi. T E R S İ otlar (eski dilde); Hazer Denizi dolaylarında yaşayan Ttirklere verilen ad; Acıkma ve susama duy­ gusu.

Hindistan'da küçük prenslere verilen ad; TE R Sİ kimyada protaktinyum’un simgesi; ö n adi Seyyit Ömer İmadüddin adını Bağdat yakınındaki doğduğu kasabadan alan Hurufilik denen mezhebi yayma su­ çundan yakalanarak Halep’te idam edilmiş ünlü ta­ savvuf şairi.

TE R Sİ küçük saray; Kimyada radyum’un simgesi; İstanbul’un bir semti.

Kutsal bir konu- üzerine yazılmış şiir ve müzik eseri (yabancı dild e): ön adı Vincente Blasco olan, «K anlı Meydanlar», «Apokalipsin Dört Süvarisi» gi­ bi ünlü romanları sinemaya aktarılmış, büyük İspan­ yol yazan; Ayakkabının yüzüne verilen ad. Dine, ve Tanrıya inanmayan kimselere verilen ad (ya ­ bancı dilde); Lüferin büyüğü olan balığın adı; K ö­ rükle hava 'verilerek işletilen ve içindeki borular, pi­ yano dişlerine benzer dişlere basılarak seslendirilen büyük ve yerli kilise çalgısı; Kimyada krypton’un simgesi.

Büyük direkli göçebe çadırlarına verilen ad; Eski M ısır’da mukaddes Öküz Tanrısı; T E R S Î bir cins balık; Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine çeviren aygıt.

Eski Rusya'da zengince toprak sahibi köylülere ve­ rilen ad; Amerikan halk musikisinde kullanılan tel- ü bir saz; Çok çalışkan bir böcek.

Askerî sözlükte takımın kısa yazılışı; Bir cins balık yumurtası; T E R S Î çok eskiden Sina dolaylarında ya­ şamış Hud Peygamber tarafından imana getirileme- diği için Tanrının yok ettiği bir kavim; Toprağı de­ rince kazarak altını üstüne getirme.

Afyondan elde edilen keyif verici bir toz; Fransa’da bir tatil ve sayfiye şehri; B ir çeşit deniz yosunu. Söz, konuşma, söylev; Yunanistan'da bir bölge; Elin­ dekinden hoşnut olma hail, kanıklık (eski dilde); TE R Sİ kimyada altın ’m simgesi.

YUK A R ID A N AŞAĞIYA:

ö n adı Fransisco olan, iki kardeşinin yardımıyla Güney Amerika'daki înka medeniyetini yıkarak böl­ geyi talan ve fetheden İspanyol «konkistadoru» fa­ tihi; Benzinin içinde bulunan (C8H18) formülü ile belirtilen hidrokarbüre verilen ad.

T E R S Î Afrika’da bîr ülke; T E R S Î eskiden kullanılan bir cins tabanca.

TE R S Î bir mesleğin, bir tarikatın kurucusu; Afrika- da bir başşehir; K ırm ızı renk; Deri ile kemik ara sındaki madde.

TE R SÎ bir işi en iyi yapan kimse için kullanılan bir deyim; Eskiden çarşıda bir kısım esnaf için ay nlan yere verilen ad; T E R S Î bir zanaatı gereği gi bi öğrenmiş olan ve kendi başına çalışabilen kimse. İtalya’da bir şehir; TE R S Î 1883 yılında indifa ede­ rek bulunduğu adanın yarısını yok eden ünlü ya­ nardağın adı.

S

f|| İ Ü

6 —Eskiden hocaların giydiği bir çeşit bol üstlük; Ze­ hirli bir böcek; Hayâ duygusu.

T — T E R S İ çok keskin enli öir çeşit kılıç; Bir düşünce anlatan bir veya bir kaç cümlelik söz.

8 — İsim, san; B ir şeyin durduğu veya geçtiği yerde bı­ raktığı işaret; TE R S İ kişilerin uğurlu saydıkları küçük eşyaya verilen ad (yabancı dilde).

9 — Alaturka musikide bir nefesli sazı çalan kimseye ve­ rilen ad; Ön adı Yusuf olan didaktik şiirlere önem vermiş, toplum hayat ve psikolojisine bağlı gazel­ ler yazmış, Divan Edebiyatında yeni çığ ır açmış ün­ lü şair.

10 — Îk i yeri, iki şeyi birbirinden ayıran mesafe; Eski­ den askerlik ödevini tamamlayarak salıverilen ve ye­ değe geçirilen erlere verilen ad; Kimyada iridyum'un simgesi.

11 — Süleyman Peygamberle olan mâcerasıyla ün yapmış Seba şehri melikesinin adı; Hindistan'da küçük bir prenslik.

12 — A kıl (eski dild e); Eskiden bir komşu ülkenin hal­ kına verilen ad; Küçük su kanalı.

13 — T E R S Î ayak (eski dild e); Y ılın bölümlerinden baş­ ka, bayram, yıldönümü gibi belli günleri ve bir ta­ kım astronomi, m eteoroloji, istatistik bilgileri gös­ teren kitap biçiminde takvim; Eski Mısırda bir adı

da Amon olan bir mâbut.

14 — T E R S İ Kartacalıların bir adı da IJammon olan y ır­ tıcı ve kan dökücü tanrısı; Atın bir çeşit hızlı yü­ rüyüşü.

15 — Kimyada radon’un simgesi; Havada beşte bir ora­ nında bulunan kokusuz, renksiz bir gaz; T E R S Î gele­ cek zaman.

16 — Genel olarak ipekten yapılan ve havada şemsiye gibi açılarak bir şeyin yere yavaş düşmesini sağlayan âlet (yabancı dild e); T E R S Î Medine'nin bir başka adı. 17 — Harmoni meydana getirmek için kullanılan ses grup­

larından her biri; En büyük ölçüde.

18 — Vietnam’da budistlerin yılbaşı bayramı sayılan gün; TE R S Î son günlerde bir kısmının yanması yüzünden Yahudilerle Arapların arasındaki düşmanlığı büsbü­ tün artıran mescidin adı (eski dilde çok uzak an­ lamına); TE R S İ yolculuk için hazırlanan yiyecek (halk dilinde),

19 — TE R S Î kimyada tellür'ün simgesi; T E R S Î kimyada civanın simgesi; Hikâye (yeni dild e); TE R S Î Alman­ ya'da bir şehir (ünlü bilgin Einstein burada doğdu). 20 — Alaturka musikide bir makam; Kıym etli madenlerin ve taşların değer ölçüsü; Tarak, kaşık yapmak için kullanılan bir çeşit deniz kaplumbağasının kabuğu­ na verilen ad.

ATASÖZÜ BULM ACASI:

Bu haftaki bulmacamız bir atnsözUdür. Aşağıda paran­ tez İçinde her büyük harf bu sözün bir kelimesini, bir he- cesinl ya da bir harfini teşkil etmektedir. Parantezin için­ deki küçük harfler İse, bu kelime ya da heceden çıkanla- cak veya eklenecek haı-fl göstermektedir. Parantezin İçin­ dekileri topladığınızda belki sizin de sık sık kullandığınız bir atasözü çıkacaktır. Bu bulacağınız cümle ( X ) olacaktır.

(A —v ) 4- (B —a ) -t- ( O ■—m ) + (D o) 4- (E — a) ( P - t ) + ( G - a ) + (H —e) - (X ).

A — yanan ve ışık veren gazların türlü biçimlerde uza­ nan dili. B — Kimyada tantalin slmgeşl C — Bir işi so­ nuçlandırmak tçln gereken evrelerden geçirme. D — Mûsiki­ de olr nota. E — Kahveye çalan bir göz rengi F — Birine doğru veya uygun bir yol göstermek İçin veya kötü davra­ nışlardan sakındırmak İçin söylenen söz. G — Kimyada sod­ yum’un simgesi. H — Azotlu besinlerin vücutta yanmasıy­ la meydana gelen azotlu madde.

İ l

K A R T V İ Z İ T

B U L M A C A S I

Yanda kartvizitini gördüğünüz kişi UıılU romancımız Halide Edip A dıvar’ ın bir romanıyla aynı adı taşımaktadır. Bu romanı bulabi­ lecek misiniz?

1 Bu sayfadaki bulmacaların ve zekâ oyununun çözümleri 4. sayfadadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Akkuș ve arkadaşları (2011), Kars’ta hayvancılıkla uğraşan insanların %84,5’inin pastörize edilmemiş süt ve süt ürün- leri tükettiğini (15); Turhan ve

Binlerce kelime… Eş ses- lisi, eş anlamlısı, yakın anlamlısı, zıt anlamlısı mecaz anlamlısı… Velhasıl neredeyse bir anlam için 10 kelime varken nasıl seçersin başka

Gutiumların hâkimiyetine son verilmesinin ardından Uruk, Ur ve Lagaš kentlerinin etkin olduğu döneme Yeni Sumer Devri denilmektedir.. Bu devirde en etkili şehir

• Anti-stokes kayması (saçılması) ile ilgili bir seri pik (Daha kısa dalga boyunda, daha yüksek enerjili, daha yüksek frekanslı, az şiddetli)...  Bir molekülün

whatsapp plus apk tam indir.hareketli türküler albüm indir.microsoft office 2003 32 bit full indir.smackdown 2011 demo indir .Cehennem melekleri 3 türkçe dublaj hd torrentle

Yatay eksen, son 30 gün içinde yabancıların net alıcı / net satıcı olduğu şirketlerin bu dönemde BIST göreceli pozitif veya negatif ayrıştığı gün sayılarını, Dikey

Pandemi nedeniy- le idari olarak kapatılan sektörlere ödemelerin devam etmesi için Ulusal Gelir İdaresi'ne 50 milyon leva aktarılmış olup, iş dünyasına ve vatandaş-

P, (E) düzlemi içinde değişen bir nokta olduğuna göre, AP  PB toplamı en küçük olduğunda P noktasının koordinatları aşağı- dakilerden hangisi olura. P,