B U R H A N
E
/ -
ysolt
5
S
ISTAKBUL'un KADERİ
» STANBUE Türkiye nüfusunun 12lde biridir. İs-
I tanbul Türkiye’nin endüstri merkezidir, yâni ya-
I nılmıyorsam endüstrinin %60’ı İstanbul’dadır. İs tanbul doğrudan doğruya veya dolayıslyle devlet varida tının üçte birini verir. Bilemedin, dörtte birini. İstan
bul dünyanın en güzel ve en orijinal şehridir. Yarısı
Avrupa’da, yarısı Asya’da ■ İstanbul arkeoloji bakımın
dan, mimarî bakımımdan dünyanın sayılı müstesna şe
hirlerindendir. İstanbul bir emsalsiz metropoldür. İs- ;■
tanbul Batı ile Doğu karışımıdır. İstanbul’da dünyanın ; en büyük kapalıçarşısı vardır. İstanbul Türkiye’nin ba- ; sın irfan ve sanat merkezi, ticaret merkezi ve turizm ; merkezi ve sağbk merkezidir. İstanbul İslâm âleminin :
en büyük şehridir. Bütün bu bakımlardan İstanbul :
Türkiye’nin en zengin şehridir.
■4 < Fakat İstanbul’da gecekondu nüfusu 500 bindir. Y â ni İstanbul Türkiye'nin fakiri en çok şehridir. Bu se beple (derdi ve sıkıntısı çoktur ve bu İstanbul’un sahibi yoktur. Ne belediyesi sahip olabilir, ne parlâmenterleri alâkalanır, ne devlet yetkilileri, ne de paıtiler!
Türkiye’de şimdi köy yolları, köy elektriği, köy su
ları konuşuluyor ve gerçekleştiriliyor. Türkiye’nin en
büyük şehri İstanbul’un suyu yoktur. Yoktur suyu Anadolu yakası ancak 1975’de su alabilecektir. Bugün iki günde bir o da zemin kata 7—8 saat su verilebiliyor.
250 bin kişiye 3 günde 50 bin litre su!... Onun için o
tarafta abdest yerine teyemmüm bile caizdir. İstanbul’ da bir elektrik ârızası olur, sular kesilir. Derken boru
lar kırılır. İstanbul vaktiyle «payitaht» iken halkı as
kerlikten muaftı. Ama her kapısında bir hafiye bekler di. Yılldız’m dışı bir esirler kampı hayatı yaşardı. Sa
ray herkesten şüphelenir . Onun için herkes espiyon-
lanırdı.. Ben bunları, o hayatı yaşamış birisi sıfatiyle tam selâhiyetle söyleyebilirim. Saltanat devrinde — is ter istibdat, ister meşrutiyet — bu hep böyle olmuştur, İstanbul halkı diğer şehirlere nazaran daha çok ıztırap çekmiştir.
Cumhuriyet devrinde İstanbul Atatürk’ün söylediği
o meşhur güzel sözden başka hiçbir okşapıa görmemiş
tir. İstanbul daima azarlanmış, daima mehcûr, daim.ı
mühmel olmuş ve dalma kıskanılmıştır. Başka vilâyet
lerin milletvekilleri, senatörleri, belediyeleri Anka
ra’ya varıp makamatı ziyaret ve eksiklerini, güçlükleri
ni arzettikleri zaman ben f ie onları kıskanıyorum. Bizim
yok mu bir sahibimiz? Bizim seçtiklerimiz nerelerde? Ne yapıyorlar? Neden bizim halimizle meşgul olmuyorlar?
Bayram arifesinde İstanbul’da bir elektrik operas yonu oldu. Bazı semtler bir teviye 10 saat elektrik ala
madı Fırınlar çalışmadı... Halk ekmek bulamadı. Has-
tahanelerde operasyon yapılamadı. Sular akmadı K a
loriferler yanmadı... Işıksız camiler kapandı. Ve elek
trik ârıza telefonu daima açık bırakıldığı için kimse
derdini anlatamadı. Naapsm adam?... Onun da bakkı
var. Kablo tamir ediliyor.
İstanbul’un suyu bir devlet meselesidir. Fakat ilgi liler bunu ihmal etmektedir. Çünkü bâlâ Ömerli Bara jının tasfiye makineleri ısmarlanmamıştır. Neden? İs
tanbul Elektrik İdaresiyle Türkiye Elektrik Kurumu
daimi geçimsizlik halindedir. H er cereyan kesilişte bir
birini suçlarlar. Kimse de bunlardan hangisinin haki-
olduğunu aramaz. Ama İstanbul’da en azından 250 bin kişi İ0 saat eiektriksiz kalır. Kadir gecesi bir su borusu patlaç. CamUerde ai|tlest alınmaz, evlerde yıkanılamaz. Bunlar birer felâket değildir; ama bir halka memleket idaresini sevdirecek veya sevdirmeyecek rahatsızlıklardır.
İstanbul sanat merkezidir. 30 tane tiyatro trupu
vardır. Kaç tane orkestrası olduğunu sayamam. İstan bul’da muvakkat bir televizyon verici stüdyosu yapıla caktı. Almanlar bütün cihazları hediye ettilerdi. Çünkü İstanbul’un asıl verici’ istasyonu Kuruçeşme'de bir tepede yapılacak. En az 3—4 senaden evvel bitmeyecekti. Onun
için bir muvakkat stüdyo yapılacaktı, öğreniyoruz ki
İstanbul’un bir hangardan ibaret olacak muvakkat stüd yosunun inşasmdan vazgeçilmiş, bu iş İzm ir’e verilmiş. — Beklesin İstanbul yeni binanın bitimini! demişler. Kimse ne soruyor, ne sual ediyor. Çünkü İstanbul — kimse üstüne alınmasın — çoktandır erbab-ı züman ve erbab-ı gına arasıra gelip vakit geçirdiği " *baba yadigârı harap bir otel, bir meyhane gibidir. Gelenler
sadece gününü gün etmek için gelir, geçer giderler.
Yerlisi? öyle . bir mahlûk kalmamış İstabul’da... Suyu akmıyor, elektriği yanmıyor, ocağı tütmüyor, arayıp so ran yok! ...
Ama hepsi:
— 73’de seçim! diye çırpınıyor, bekleşiyorlar. Biz de öyle! Ne var ki bu sefer maymunun gözü açıldı. Açılma sa da Allah kısmet ederse biz açacağız!
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi