I Bârî kalanları kurtaralım I
... *... SAYFA: 3
^tııııııııııııııııııııııııım ıııııııııııiM iııınııııtm rııım ııııuıiiiHiıııııııııııııııııııııiiiiffiııııııııııım ıııım ım ıiM iıııır^'
K
apalıçarşı yangım bir kasıd değildi. Kaza mı? Vallâ pek kaza |da diyemeyeceğim. |
I Bizim bildiğimiz kaza beklenmedik bir zamanda tepeden in- i
= me gelen bir vâkıadır. Çarşı yangını böyle değil ki... Dükkânlar- =
| dan birinin elektrik te’sisatı ikide birde kontakt yaparak şerareler i
I saçacak kadar kusurlu imiş. Hatta bir keresinde yangın bile çık- | : mış. Bu te’sisat neden tükürükle tamir edilmekle iktifa olunmuş? f
Sonra vaktile adedi yüzleri geçen bekçiler otuz kişiye indiril- I
\
miş. Neden? Bu bekçiler neden bir kontrol teşkilâtına tâbi’ tutul- iI mamış? O kadar ki itfaiyenin telefon numarasını bile bilmedikle- I : rini gazeteler yazdılar, itfaiye rapor üstüne rapor vermiş: «Bir yan- i i gm daha çıkarsa çarşı kül kömür olur!» demiş. Aldırış bile etme- I
I mişler. |
O halde ben buna nasıl kaza diyebilirim?.
\
Şimdi mes’ul aranıyor. =Nasreddin Hocanın eşeğini kurd yemiş. Köylüler sopalan, bal- 1
\
talan kapmışlar sarp tepelere doğru kaçan kurdu kovalamağa baş- |I Iamışlar. Hoca «Yahu, demiş, tok kurdu bayır yukan koşdur- 1
\
mayın!» fi Bundan sonra mes’ul bulunacak da ne olacak?
Şimdiye kadar bulundu da ne oldu... I
Olmuşu ister istemez sineye çekiyoruz. Ben olacaktan korku- |
yorum. f
Gidenden vaz geçdik, bâıi kalanları kurtaralım
Müzeler var. Mektebler var. Câmi’ler var. Acaba onlar ne I
âlemde? §
Güzel San’atlar Akademisi yandığı zaman bu kadar kıymetli 1 kitablar, tablolar yanmıştı. Acaba yenisine bir hortum taktılar mı? I Hiç zannetmiyorum. Zâten bunu yangından evvel değil, yangın- İ
dan sonra öğreniriz. |
i
Çarşıdaki «Bedesten» de bir an’ane vardı. Buraya bekçi ola- 1 bilmek bir mes’ele idi. Emin, vazifesinin esiri olması şarttı, hattâ 1 bu işde babadan kalmalar tercih edilirdi. Bekçi Başı Hafız Osman I Efendi, Bedesten Kâhyası Yusuf Ağanın oğulluğu idi. Burada tav- I siye, iltimas sökmezdi. Yiizbinlerle altm liralar dolabların altla- i rındaki tahta sandıklarda durduğu halde Bedesten tarihinde ne bir § hırsızlık ne de bir yangın olmuştur. Çünkü onlar Bekçi idiler.
Şimdikiler kimbilir kimin himâyesi ile buraya sokulmuşlardır, § O bekçilerin zamanında Bedestende bir yangın olsaydı ya derhal i
söndürülür, yahud Bekçiler de beraber yanarlardı.
\
Ah ü vah’dan hiç bir şey çıkmaz. Devenin yularını bir ağaca § bağlamalı, ondan sonra Rabbiye emânet etmeli.
Meselâ on senedir Şehir Tiyatrosu bir yangına karşı tedbir i alınmasını istiyor, aldırış bile eden yok. Salaşlar bir tutuşursa | san’atkârlar da seyirciler de püryan olacak.
Daha bunun gibi neler var! |
Belediye için yapılacak tek şey, tedbir alınmayan yerleri ka- |
patmaktır. İ
Zirâ «vazife hissi» denilen mukaddes duygudan nasibimiz yok. I Bu da iğne ile aşılanan yahud komprime ile yutularak te’min 1 edilen bir nesne değildir.
m i l l i m t l I l l l l l l l l l l l l H I I H I I I I I I I I I I t l I l l l l l l I I I I I I I I U m i H U U I I M U U I m m i n i t l I l l l l l i n t t l H U U H m t d i l H i l ı t ı s ı t ı ı ı t i K i ı ı « ^
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi