Tarihten bir yaprak:
T A R İ H B O Y U N C A
İstanbul
H
AVALAR biraz düzelmiş ol makla beraber İstanbullular bu kış, üzün- yulardan beri misline rastlamadıkları çok şiddet li soğuklarla karşılaştılar. Bir müd *det Avrupayı kasıp kavuran soğuk dalgası memleketimize de uğrayıp geçerken termometreyi Istanbulda sıfırın altında yedi. Ankarada yir mi dört. Kars ta da otuz beş dere ceye düşürmüştü. Aıalık ayında yağmaya başlıyaıı kar, lodoslu geçen günleri hesaba halmaasak &üa leree devam etmiştir.
Yaptığı şiddetli soğuklarla ken disini hiç te sevdirmiyen erbaini birkaç gün evvel uğurlarken onun ağabeyt’si olan hamsin yakıcı bir ayazla geldi. Bakalım o neler gös terecek.
Yalnız şurasını teslim etmeliyiz kİ gerek bu yi! ve. gerekse son yıl ların kışlarından hiçbirisi İstan bul un muhtelif tarihlerde geçirdiği çok soğuk ve şiddeti; kışlarının ya nında pek hafif kalır.
Vakıa şair Nedim İbrahim Paşa ya sunduğu şitaiyesiride:
Donar soğuk tan efendi semender âteşte Bir iki aün dahi böyle eserse bû
'* sarsar
Dediği gibi geçmiş yıllarda İs tanbul, ateşte yaşıyan semenderi donduracak kadar soğuklar gör- .rnüş 've buz kesilmiş olan deniz üze ,
rinde halkın Üslcüdardan Galata?»
î a i a w
:
Cemal Yener
yürüyerek geçtiğine şahit olmuş tur.
Tarihlerin kaydettiklerine göre İstanbulda ilk şiddetli soğuklara Milâdın 259 yılında rastlıyoruz. Bu. tarihte gerek Karadeniz ve gerek se Boğaz. 755 yılında da Üsküdar- Ja Galata arası donmuş, uçamıya- cak hale gelen kuşlar elle tutul muştur.
Bizans İmparatorluğu devrinin en şiddetli soğuğu 763 yılma rast lamaktadır. İstanbul Boğazının Karadeniz ağzında deniz donarak âdeta şimal kutbu denizlerinde ol duğu gibi bir bangiz çekülü atmış, cereyanlarla Boğaza gelen bin; küt leleri sebebile Boğaz donduğu gibi buz yığınları Marmarada -toplan? iniş ve İstanbuldan Üsküdar» buz ların üzerinden geçilebilmiştir. O zamanın patriği Nikefor yazmış* ol duğu hatıratında buzun kalınlığı nın 13 metreyi bulduğunu, buzlar üzerine yağan kavın da 9 metreyi geçtiğini kaydetmektedir.
İlkbaharda havaların ısmm&sile Karadenizdeki buzlar birdenbire çözülüp, Boğazdan sürüklenecek şehrin kıyılarına yığılmış ve İstan bul surlarından bir kısmının ha rap olmasına sebep olmuştur.
Milâdın sekizinci asrından 9(1 yedinci
asra
kadat İstanbulda <i<t4dondurucu soğuklara rastlanma- j maştır. Vakıa uzun ve karlı kışlar da yiyecek ve içecek sıkıntısının çekildiğine dair bazı kayıtlar mev cutsa da bunların hiçbirisi 1620 kışındaki soğukların yanında zik redilmeğe değmiyecek kadar hafif geçmiştir.
1618 de OsmanlI saltanatının ba şına gecen Genç Osmanın bazı ic raata girişmek istemesi kendisini istemiyenler arasında dedikodula-' rın çıkmasına sebep olmuş, bilhas sa 1620 de şiddetli soğuklar, yiye cek sıkıntısı ve hastalık bu hoş nutsuzluğu bir kat daha artırmış ve nihayet genç padişahın haya tına mal olmuştur.
O yıl havaların birdenbire soğu-' ması ve hele yağan karla yolların kapanması üzerine şehirde her tür iü münakale durmuştur. Günlerce’ yaşan kar ve artan soğuklar, şu bat ayı içinde birden fazlalaşmış, hamsin’in on birinci günü yatak larından kalkan İstanbullular, Üs- küdarla, Sarayburnu arasının don muş olduğunu görmüşlerdir, Gala- tadan İstanbuîa ve Hasbahçeden Kireçkapısına birçok kimseler yü rüyerek geçmişlerdir. Donan deniz, gemilerin şehre yiyecek getirmesi
ne mâni
olduğundan yetmişdlr-
İstanbulin kışları
Baş tarafı 3 üncüde
hem ekmek bir akçeye ve etin ok kası da on beş akçeye yükselmiş tir.
Devrin şairlerinden Seyit Kaşımı o zamana kadar tesadüf edilmiyeıı bu şiddetli soğuğa ve denizin don masına aşağıdaki tarihi düşürmüş tür:
İstanbullu Üsküdar arası dondu kıs katı oldu. Geçer her canibe âdem yiirür hav- fetnıeviv buzda. Var ana ibret gözüyle bak siliip ol inayet varsa gözde. Yiirii sur-u giizar ile tazarru evle
M evlâya Umarız kim burudet. def olup tesir ede sözde Dedİih ey Hdşîmi tarihin lâfza ve mâna Yol oldu Üsküdara bin otuzda Ak deniz dondu.
Yine devrin şairlerinden olup denizin donmasını görmüş olan Neşatide şöyle tarih düşürmüştür:
Emir hakkıyla İstanbulda olan kıs bu sene Belki dünya duralı olmadı bu res me şita Üsküdar ile İstanbul arası dondu
kurun derya Gören kimesne savurdu sahra Bunu kim gördü ki deyada buzun
üstünde Kara yer gibi gezerler niceler bi-
■ / perva
Müncemit oldu delimde nefesi
in-Talihin garip bir cilvesi oîacak Üçüncü Osman zamanında da bir kış günlerce yağan kan şiddetli bir ayaz takip etmiş ve Haiiç don muştur. Bir taraftan soğukların diğer taraftan da bir felâket hali ni a’ân veba hastaIığ»birçok kim senin ölümüne sebep olmuştur.
Müteakip asırlarda da İstanbul oldukça şiddetli kışlar geçirmişse de bun'arın hiçbirisinde deniz don mânâstır.
Yalnız 1920 da İstanbulluların bundan evvelkileri hatırlatacak kadar dondurucu soğuklarla kar- şıîastrğ'm birçoklarımız hatırlarız. O yi’ mütemadiyen yağan kar kırk gün yerde kalmış ve Tunadan ko pup akmtılarla sürüklenerek Bo ğaza kadar gelen buzlar, Köprü ile Saraybumu arasmı. kaplıyarak de niz vasıtalarının seyrüseferine' mâ ni o,muştu. Bu vıl vâki a o drkça şiddetti soğuklarla karşılaştıksa da ne K iradenizden »r-V.n buz ara ve ne d-' denizin donuşum şahit ol madık.
Yalnız soğuklarda:, istifadeye kalkışan oduncu, kömürcü ve ka san esnafının karsısında, İstanbul halkının yegâne feryadı:
İhtimam evir narha sultanını.
dönek olmuştur.
sanın Nice mahluku helak eyledi berd-i senin. Lâfza ve mânâ ana dedi Nemti tarih Be medet dondu bin otuzda soğuk tan derya.
Bu tarihten sonra bir asır kadar İstanbulda şiddetli soğuklara rast lanmamıştır. Karlı geçen günlerde rical konaklarında tertip ediîen kış eğlenceleri ve bilhassa Üçüncü Ahmet zamanındaki helva soh betleri Lâle devrini tarihe geçiren Çıı-Rğan eğlencelerinin bir devamı olmuştur.
Üçüncü Ahmet, bu karlı günler de her geceyi bir mahbubunun e- rinde:
Biz safa ila nişat abadı ettik çim
makar Sunada ey gavı adem abada lâ zımdır sefer.
Deyip zevk ve safa ile geçirirken halk müthiş bir müzayaka içinde İnliyordu. Dışarıdan erzak gelme si güçleştiğinden yiyecek ve yaka cak çok pahalanmış, bu arada va ziyetten istifadeye kalkışan esnaf ta ihtikâra saparak fiyatların fa hiş bir surette yükselmesine sebep ohpuslardır. Lâle devrinin meşhur şairlerinden Osmanzade Taip, ve zir Ali Paşaya ithaf ettiği manzu mesinde vaziyeti şöyle anlatmak ta :
Çıktı âteş bahasın heyzüm Satılır dirhem ile ûd âsa
Ya kömiir şöylekim gubarı dahi Tutya oldu dideye hâlâ
Ve esnafın yaptığı ihtikâr karşı sında:
Yolun öğrendi satmanın tüccar
Sorar, izler kimesne yok zira İhtimam evle narha sultanım Def ola ehli beldeden bu gala
Diverek halkın feryadına tercü man olmuştur.
- - --- —...—1 Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği