• Sonuç bulunamadı

Tıbbiyelilerin bugünkü bayram vesilesiyle:Hekimlik tarihimizin İstanbul'da 497.ci ana yurdumuzda 745.ci yılındayız

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tıbbiyelilerin bugünkü bayram vesilesiyle:Hekimlik tarihimizin İstanbul'da 497.ci ana yurdumuzda 745.ci yılındayız"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-rr-saftf

V A T A N

İ

l

. ı / y ^ v )

Tıbbiyelilerin bugünkü bayramı vesilesiyle:

Hekimlik tarihimizin Islanbulda 49 7.ei,

ana yurdumuzda 745. ci yılındayız

T

ıbbiyeliler her sene 14 martta toplanırlar. 30 se neden fazladır hemen hersene sy ni günde bir araya gelinerek bay ram edilir. Artık bu yurdumuz için güzel bir anane halini al­ mış ve eskiden yalnız İstanbtıla münhasır olan bu toplantı şim­ di Ankara, İzmir, Gelibolu, E- lâzığ gibi büyük şehirlerimize kadar teşmil edilmiştir.

14 Mart nedir? İkinci Sultan Mahmud tarafından 1826 da as kerî reform yapıldıktan son­ ra; yeniden kurulan ordu, do- annma için, askerî hastahane- ler, hekim ve cerrah kadrosu­

nu tamamlamak üzere, 1827 de Şehzadebaşında Tulumbacıbaşı konağında Tıbhane ve Cerrah- hanenin kuruluşu günüdür. Bu güne kadar da aradan 123 se­ ne geçmiş oluyor. 1839 da Tıb- hane Galatasaraymda yeniden Tıb Fakültesi mahiyetinde ku­ rulan bir mektebe inkılâb edi­ yor ve bugüne kadar tam on yer değiştirmiş bulunuyor.

Lâkin Tıbhane 1827 de açıla dursun, 1555 de Kanunî Sultan

Bizde 19. cu asra değin Şarkın İslâm hekimliği esa­

sından yürüyen tıb, o asırda Garbe döner; artık

£ark tesiri kalmamıştır. İşte bugün kutlanmak iste­

nilen gün, ancak Tıbbimizin Garbe dönüşünü bildi­

rebilir; yoksa hekimlik tarihimiz 123 senelik değildir

■ m YAZAN: 1 '™ ,m*

Dr

A

Süheyl İJnver

İstanbulda tıb hayatımız, Fa tih Sultan Mehmedin himmeti ve ciddî alâkasiyle diğer aklî ve nakil ilimlerimizle beraber İstanbulun .alınmasının hemen ertesinde başlar. 1470 de kur­ duğu Üniversitenin bir köşe­ sine büyük bir hastahane yaptır

mıştır. İstanbula kıymetli he­ kimler getirmiştir. B u n l a r , — icabında bazan Fatih Sultan Mehmedinde bulunduğu— aka­ demik toplantılar yapmışlar­ dır. Hastahanede, Fatih Üniver sitesinde şer’ î ve aklî ilimleri öğrenenlerden isteyenlere ame­ lî olarak hekimlik de öğretil­ miştir. Hekimler kadrosu ya­ nında bir de şâkirdler — öğren­ ciler, asistanlar— buluyoruz.

Bunlar, hastahanenin «balâhane sinde» yatarlar. Kıymetli he­ kimlerin yanında — az sayıda bi le olsa— yetişirler.

Süleymaniye Üniversitesinde artık yatılı bir Tıb Mektebi bu­

luyoruz. Bütün sınıflarının mev cudu XVII ve XVIII inci asır­ da kırkı geçmiyor. Bunlar, ya­ nındaki hastahanede amelî tat- bikat görüyorlar ve mektebi bi tirince hemen vazifeye almıyor hattâ Hassa hekimi b i l e olabiliyorlar. Diğer taraftan; A nadoluda Selçuklardan bize dev ren gelen hastahanelerde ve hattâ civar Müslüman memle­ ketlerde de, tıb tahsilinden son ra yetişenler, Osmanlı İmpara­ torluğunun istedikleri yerlerin­ de şerefli vazifeler alarak ça­ lışıyorlar ve bütün buralarda yetişenler memleketimizin he­

kim ihtiyacım karşılıyorlar. Bütün bunlar bize şunu öğ­ retiyor ki, Türkiyede tıb haya­ tımız,1’ İstanbulda;1 İstanbulun fethiyle beraberdir ve bugüne kadar yalnız İstanbulda beş a- sırda 60 dan fazla yaptırılan hastahânelerle dikkate değer inkişâf gösterir. Anavatanımız­ da tıb hayatımız, Selçuklar ve onların Kayseride 1205 de kur dukları tıb mektebi ve hasta­ hane ile başlar. 1217 de Sivas- ta bunun daha büyüğiyle kar­ şılaşırız.

Süleyman'ın kurduğu Süleyma­ niye Tıb Mektebinde de X IX uncu asır ortalam a kadar si­ vil hekim yetişdirilmekteydi. O halde bizde tıb tedrisatı Tıb- hanenin açılışı ile başlamaz; dört asır Süleymaniye tıbbiye- sinde devam etmiştir. Lâkin; «İstanbulda tebabet hayatımız dört asırlıktır» da diyemeyiz. Çünkü; İstanbulu alalı bugüne değin 497 sene, fetihden Süley­ maniye tıbbiyesi açılıncaya de ğin de 102 sene geçmiştir. Bu 102 senede bizim tıbbî faali­ yetimiz yok mudur? Elbette ki, vardır ve oldukça da zengin­ dir! !

İstanbulda beş ve anatavatan da sekiz asırlık olan Tıb Ta­ rihimiz, —X IX uncu asra ka­ dar arada birkaç garp tesirini bir tarafa bırakırsak— hep şar kın İslâm hekimliği esasından yürür. Ancak X IX uncu asırda hekimliğimiz garba döner. Ar: tık şark tesiri kalmamıştır. Te- babetimiz bu asırda garplılaş- mıştır. Onu tam almağa gayret ettiğimiz, Galatasaray Tıbbiye- sinde görülmektedir. İşte bugün kutlanmak istenilen gün, hekim lifimizin garba dönüşünü bildi­ rebilir; yoksa, hekimlik tarihi­ miz 123 senelik değildir.

X V inci asırda müsbet ilim­ lere verdiğimiz ehemmiyeti, —maalesef— Fatih Sulta, «ieh

med devrinden sonra devam et üremedik. Bazı hâdiseler, ha­ kiki ilim adamlarımızın yetiş­ mesinde engeller çıkardı. Çok büyük eseflerle söyleyelim ki, XVI inci asırda büyük fırsat­ lardan faydalanamadık. Avrupa da bugünkü hekimlik inkişâfını doğuran Rönesans hekimliğinde bizim de büyük payımız olabi­ lirdi. Bu fırsatı, ilim zihniyeti memleketimize henüz girmiş­ ken, söylediğim sebeplerden, e- bediyen kaçırdık. Dünya ölçü­ sünde ad bırakmış ilim adamı pek az ortaya çıkarabildik. Bu na ne kadar esef edilse, azdır

Böyle bayram günleri gün ve saatlerimizin hoş geçmesine ya rar, işte o kadar. Lâkin ilerisi için neler yapmalıyız, hep onu düşünmeliyiz. Hekim, daima düşünen ve ileriyi görebileceği yolda yürümeği gâye edinen bir insandır; her türlü ihtiraslar­ dan uzak yüksek meziyetli bir varlık olmağa çalışırken, bu­ günkü modern tıbba bizim ne­ ler katabileceğimiz! ve millet­ lerarası ilim dünyası tıb saha­ sında nasıl bir mevki edinme­ miz gerektiğini daima gözöniin- de tutmalıdır. Ona, gelip geçi­ ci mevki ve servetten ziyade asıl bu yakışır. Mesleğe girmek ten maksat da; mesleği alelade i

şartlarla yürütmek değil, iler-! letmek ve mutlaka, dünya he-; kimlik âbidesini yapmakta k u l1 lanılacak bir malzeme olsun bı- j

rakabilmektir. Bir hekim ancak! o zaman bahtiyar ve mesleğinin eri olabilir. Bu gibi bayramlar bizlere .daima bu ilhamları ver melidir.

Bütün hekimlerimize ve he­ kim olmak üzere yetişenlerimi­ ze; İstanbulda Tıb Tarihimizin 497, anayurdumuzda 745 inci yılı kutlu olsun.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Turistlerin, sağl ıklı bir çevreye sahip olma hakk ı aç ısından Türkiye'yi de ğerlen- dirmeleri ile milliyetleri aras ında bir ili şki (H3) olup olmad ığın ı

Almanlar çözümü, yapabildikleri ölçüde bütün terimlere kendi dillerinde karşılık aramakta bulmuşlar.. Şimdiki çıkmazdan hekim- lik dilimizi ancak Türkçe ek

Ferit Devellioğlu’nun Türk Argosu, Osman Cemal Kaygılı’nın Argo Lugatı, Hulki Aktunç’un Büyük Argo Sözlüğü (Tanıklarıyla) ve Ali Püsküllüoğlu’nun

Evin ön cephesinde, oturma ve misafir odaları önüne gelmek üzere üzeri kapalı bir terası vardır. Bina haricî mimarî ve plân tertibi itîbarîle güzel bir

selektif antagonist) kullanımından sonra 2-8 gün bo- yunca isoprenaline kronotropik ve inotropik ya- nıtlarda artış olduğunu göstermiştir < 2 8- 2 9)_ Diğer ta-

hayvan hekimi medicus veterinarius hayvan hekimliği ars veterinaria.

Bu durumda veteriner hekim hasta sahibinden muayene ve tedavi ücretini alamaz veya banka dekontu kendisine ödenmemiş olabilir. Birikmiş yıllık faizini mahkemeden talep

Her bakımdan kıymeti çok yüksek olan Ege bölgesinde Arsıulusal İzmir Panayırı ekonomik kazançlarla bugün Avrupalıların endüstri ola- rak kabul ettikleri turizm için de