TUHFE
V E HB İ
P
v>
>«9C-i7 V >
İki yüzyıl önce meşhur divan şâirlerimizden Sünbülzâde Vehbi tarafından ya zılan bu manzum lügat, yıliar boyunca Farsçayı en iyi öğreten bir kaynak olarak kullanılmıştır.
Nesrin Morali
Y
AKIN b ir zam anda b an a hediye edi len «Tuhfe-i (1) Vehbi» adlı, kırm ızı kaplı, düzgün b ask ılı b u küçük kitap T ü rk ed eb iy atın ın en m e şh u r ese rlerin den biri. 200 sene evvel, o devrin m eş h u r divan şairlerin d en S ünbülzâde Vehbi ta ra fın d a n yazılm ış. Evim ize b ir âşinâ, b ir dost gibi girince ailenin yaş ça en büyüğü gülüm seyerek b ir h â tı ra sın ı a n la ttı: K endisi pek gençken b ir ıstılâ h ın m ân asın ı anlam ağa çalışıyor m uş, b ab a sı şöyle b ir söz söylem iş:«Yani vardır nice râna (2) mâna, Fer- henge (3) b a km a bulunmaz, zira». Bu da
Tuhfe-i V ehbi’den h a tırın d a kalm ış b ir beyitm iş. B u k itap ders yapılan b ü tü n evlerde, b ü tü n o k u llard a b u lu n u rm u ş, B irk aç b a k ım d a n o rijin al, eşi olm ayan b ir eser. T anınm ış b ir şa ir ta ra fın d a n iki öğrencisi için yazılm ış, çocukların b ab a sı olan S adrıâzam a hediye edil m iş, m anzum b ir lügat. F arsçayı T ürk ço c u k la rın a kolay öğretm ek için nesil le r boyunca o k u tu lm u ş, ezberlenm iş, h atırlan m ış.
TERCÜME-İ HALİ
V ehbi, S ünbülzâde ailesin d en şair R eşid E fe n d i’nin oğludur. M araş’da 1719’d an evvel doğdu, o ra d a m ed rese lerd e o k udu, m ü d errislik te bulu n d u . İs ta n b u l’a gelerek evvelâ kadılık yaptı.
Z am anın b ü y ü k lerin e k asid ele r yazın ca tan ın m ağ a başladı. Arabçayı ve F arsçayı çok iyi biliyordu. D aha son ra Divan hizm etlerin e girdi, önem li ya zışm alardaki b a şa rısı ta k d ir edilip ken disine H âcegânlık rü tb e si verildi. 1775’- de P ad işah I. A bdülham id ta ra fın d a n elçi o lara k İ r a n ’a gönderildi. D öndük te n s o n ra Rodos, Zagra, M anisa ve Ma n a s tır k ad ılık la rın d a bulundu. II I. Se lim d evrinin en m e şh u r âlim ve şairle ri arasındaydı. 1809’da, II. M ahm ud za m an ın d a öldü.
Kolay ve sade yazm asıyla tan ın m ış tı. M uhteris devlet ricali için yazdığı
«Der Adem -i Âsayiş-i (4) Ehl-i Câh (5)»
isim li en te re sa n şiirin in b aşın d an alı n an şu b irk a ç m ısra lisanına b ir örnek olabilir:
Ehl-i câhın hiç rahatı yo k D ü şünüp azlini em n iy eti yo k B elk i etbaı (6) eder zevk ü safâ K end in in çe ktiğ id ir cevr ü cefâ...
Tuhfe-i V ehbi konuya göre geniş b ir ayırım la 58 k ıt'ay a bölünm üş, aruz vez niyle yazılm ış, ku llan ılan çeşitli aruz
(1) Hediye (2) Yüksek. (3) Lügat, sözlük. (4) Huzursuzluk. (5) Mevki sahibi. (6) Kendine tâbi olanlar.
şekilleri de belirtilm iş. Ş air, gene m an zum olan ünsüzünde, o zam anın â d e t lerine göre, evvelâ A llah’a ham dedi- yor, H azreti Âdem, M usa, Süleym an ve İsa P eygam berlerden b ah se ttik te n son ra sözü H azreti M uham m ed'e getirip şöyle diyor:
 lem eyne (7) sebebi ra h m ettir tn s ü cine ne b ü yü k n im e ttir N azil oldu (8) ana Kur'an-ı Çelil (9) K i eder şâ m m âlem tebcil (10) Gerçi k im şiir değildir o kelâm N azm -ı şairde ne m ü m k ü n o nizâm
KİTAP NASIL VE NİÇİN YAZILDİ?
Vehbi, ilim de eşsiz olan P eygam ber lere selâm lar gönderip, kıyam et günün de kendisine şefaat edeceklerini u m duğunu söylüyor. B undan so n ra da ki tab ın ı nasıl ve niçin yazdığını şöyle anlatıyor:
Bu zaif ve h a k ir kul sefaretle İ r a n ’a gönderilince, uzun b ir seyahat y aparak birço k y erleri gezmiş ve görm üş. Ta N ihavend'e, I r a k ’a gitm iş, hep usuliyle tem aşâ etm iş, kelim elerin değişik m â n aların ı keşfetm iş, kim i h a tâ la rı an la m ış, ıstılâh la rı yeniden incelem iş. Bazı yerlerd e uzunca kalm ış, Pehlevi’nin (11) yeri olan Ş iraz’a giderek Hoca Ha- fız’la görüşm üş, nice şairlerle sohbet etm iş. Isfa h an lıların lisanını da tetk ik etm iş. Bu verim li seferi boşa gitm esin diye b ir e se r kalem e alm ak, m anzum b ir lügat yazm ak istem iş; hem iki öğ ren cisin e b ir yadigârı olur, hem kendi oğlu L utfullah da okuyup fay d alan ır di ye düşünm üş. F ak at o sıra la rd a kıym et bilen yokm uş, ilm e değer verilm ezm iş, sü n b ü ller ay ak lar altın d a yatarm ış. Bu sebepten Vehbi mahz.un ve ü m it sizm iş, söz söyleyecek hali yokm uş, zavallı sanki dilsiz gibiym iş.
B ird en b ire Alah’m lutfiyle dünyada b ir değişiklik olm uş, güzel b ir nizam k u ru lm u ş, h ü n e rle r gene itib a r görm üş, zâtı ile devlete şeref veren, kılıç ve ka
lem sahibi m isli görülm em iş b ir Vezir olan H alil H am id P aşa S adrıâzam ol m uş. C ihana em niyet gelm iş, din ve devlet işleri yoluna girm iş. Böyle olun ca kendisine yeni b ir şevk gelm iş, ya ni b u m anzum eseri yazarak Sadrıâza- m ın derg âh ın a hediye etm iş. P aşanın iki oğlu k ita b a b a k a rla r, b u şerefle h e diye şö h re t b u lu r, işite n le r ra ğ b e t eder diye d üşünm üş. Vehbi, Ş ehzadebaşı’n- daki k o n ak ların d a ve A rnavutköyü’nde A kıntı B u rn u 'n d a k i güzel y alılarında ders verdiği iki ö ğ rencisinden (12) şöy le bah sed er:
B irid ir Ârif-i b im islü nazîr (13) B irinin m ahlâsı (14) N uri-i m ü n ir (15) İk is i b irbirinden âlâ
K adri tu h fe m de bülend (16) olsa sezâ (17) Anların nâm ına e ttim inşâ
E tm e m iş m islin i k im se tanzim ...
Vehbi, «B unu o ku y a n asil çocuk şii
rin n ü k te sin i de öğrenm iş olur, lisanına leta fet gelir, ahlâkı da güzelleşir» di
yor. İk i ö ğ rencisinin b a b a la rın ın himâ- yesinde d aim a m esu d y aşa m a ları için d u a ediyor.
BAZ! ÖRNEKLER
K itabı veren Arayiş K ocam em i H a nım da b ir h â tıra sın ı an latm ıştı: Büyük
(7) İki cihana. (8) İndi.
(9) Büyük, azîm.
(10) Büyük hürmet göstermek. (11) Eski bir İran lisanı.
(12) a) Mehmed Ârif Bey - Anadolu ve Ru meli Kazaskeri, Resiülulema, (vefatı: 1839).
b) Mehmed Nurullah Paşa - Vezir ve Emürülulema, Valiliklerde bulundu. Mü derris ve Galata Kadısı oldu (vefatı: 1841).
(13) Eşi benzeri olmayan.
(14) İsme ilâve olunan ikinci isim. (15) Aydınlatan, nurlandıran. (16) Yüksek.
(17) Değer, lâyık.
babası H aşan Bey (Sam i P aşa'n ın oğ lu) Tuhfe-i V ehbi’yi kendi çocukları ve k o n a k ta b u lu n an diğer gençlere bizzat o k u tu rm u ş. S o n ra bu görevi kızı N aile H a n ım ’a devrederek, aynı k itab ı küçük k a rd eşlerin e öğretm esini rica etm iş. Böylece F arsç a d ersle ri epeyce zam an devam etm iş. F ak at d ah a so n ra la rı N aile H a n ım ’ın kızı B elkıs H anım an nesin e «Bu kita b ı niçin bana da o k u t
madınız'?» diye sitem ettiği zam an «Ar tık on u n m odası geçti» cevabını alm ış.
Güç tâ b irle r kullanm am ış, hoş keli m eler bulm uş, o k u y an ların zahm etsiz ce faydalanm ası için çalışm ış, b u em e ğinin k arşılığ ın d a an cak h ay ır d u aları bekliyorm uş.
V ehbi k itab ın ı şu sözlerle b itiriyor:
De seram ed olsa bir nesne tam am Tuhfe-i V ehbi de b itti vesselâm
★
Farsça k elim elerin öğretildiği k itab ın
esas b ö lü m ü n d en bazı beyitler: Halil Hamid Paşa (1733-1785). Sahife 6 : T an rı adı Ş izerü Ş ebzirü Y ezdanü Huda...
H em M uham m ed d ir sü tû d e b e r güzide M ustafa F ailatü n fa ila tü n veznidir bahr-ı rem el
Eyle ilm inle am el ta olm aya sa'yin heba S ahife 9 : D eryâda suyun dönm esi çevrindisi gird ab
A teşte o hayvan ki gezer adı sem ender Asman s ö k tü r güneş h u rşid ü m ih rü âfitâb Y ıldız a h te r m ah ay aydınlığıdır m ah tâb S ahife 10 : Y arasa şebpere, yıldız b öceğidir re şb itab
S ahife 11 : N atü v an d en ilir zaif olana, kuvveti kalm ayan bîtâb S ahife 18 : K ib red en h o d b in k en d ü sin beğenm iş hodpesend
H em uzun boyluya h em m üm taza d erle r serb ü len d S ahife 19 : Yek b ir, iki dü, se üç, d ö rd e de çarü cih ar
Penç beş ve altı şeş, h eft yedi say şü m ar S ahife 40 : Sâye d e n ir gölgeye, sâyezede cin tu ta n
K om şuya hem sâye de, dam a dahi dendi bam S ahife 44 : Ü lk er’e P ervin d e rle r arşı âlâ gerzam an
Z ühre N ahid S am anuğrusu olm uş kehkeşan S ahife 45 : F arisî öğrendim oldum böyle tatlı dilli ben
86
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi