• Sonuç bulunamadı

Ahmet Hamdi Tanpınar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Hamdi Tanpınar"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

U n e s c o H aberleri

eten,

Aylık Dergi Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos 1962 Seri IV S a y ı: 48-49-50-51

AHMET HAMDI TANPINAR

Yazan :

Ord. Prof. H ilm i Z iy a Ü L K E N

İç k ıv ra n tısı ve zekâ p arıltısı onda yanyanaydı; bu k ıvran tıdan ku rtu lm ak için zekâ b ir hayat sevinci şeklin e bürünm ekten kaçınm azdı. O b ir cam dan seyredilen peyizaj gibi düm düz vâzıh ruhlardan d eğild i, ama o nların hasretini çekerdi. İç dünyası kat kat iç ¡çeydij, labirent gibi ile rle d ik çe d erin leşir, k ıv rıla k ıv rıla bizi çık ılm a z b ir çölün or­ tasında b ıra k ır g ib iy d i. Fa ka t eseri bam başkaydı. Onda b illû rla şan arzu la rın p ırıltıs ı sularda seyr edilen b ir yüzün k a ç ıc ıIığ ı ile k a rış ır; rüya hayatın içine so ku lu r; buruşuk ve b uruk hayatı ta tlıla ştırır, bu çetrefil ve d ik e nli yol «rüzgârda uçan tüy» haline g e lird i.

Çok değerli bir şair, bir nesir üstadı, bir romancı, bir edebiyat tarihçisi ve bir münekkit, bütün cepheleriyle bir sanat adamı, günden güne olgunlaşan eserinin dünya­ sını örerken, ansızın aramızdan çekildi. Ahmet Hamdi Tanpınar, bu dermansız bede­ nin içinde bu son derecede canlı ruh artık bir daha ince nükteleriyle meclisleri dol- durmıyacak, bir sır tevdi eder gibi mahrem ve gönülsüz şiirlerini okumayacak, ama biz insanlar onun eserini kana kana paylâşacağız.

Cigaranın sararttığı ince dudaklar hayatın gülünçlüklerini bir cümleye sıkıştırmak için açılmaya hazır, sizde utançla neşe arasında bir duygu uyandırırken alnının derin kırışması bu içinden çıkılmaz yaşama bilmecesinin sırları önündeki hayret ve endişeyi sizde, hepimizde doğurmuyor muydu? İç kıvrantısı ve zekâ parıltısı onda yanyana i d i : Bu kıvrantıdan kurtulmak için zekâ bir hayat sevinci, hattâ epiküriyen hazzı şekline bürünmeden çekinmezdi. O bir camdan seyredilen peyizaj gibi dümdüz vazıh ruhlardan değildi, ama onların hasretini çekerdi. İç dünyası kat kat iç içe idi, Cabisent gibi ilerledikçe derinleşir, kıvrıla kıvrıla çıkılmaz bir çölün ortasında bırakır gibiydi. Fa­ kat eseri bambaşkaydı: Onda billûrlaşan arzuların pırıltısı, sularda seyredilen bir yü­ zün kaçıcılığı ile karışır, rüya hayatın içine sokulur, buruşuk ve buruk hayatı tatlılaş­ tırır, bu çetrefil ve dikenli yol «rüzgârda uçan tüy» haline gelirdi.

SEMBOLİZM

Sembolizm ilk defa onda bir nazariye olmaktan çıkmış; şairin konuşma dili hali­ ne gelmişti. Sembol artık ne «teşbih» ne «istiare» idi. Gündelik dile çevirilemiyen iç dünyasının bütün ifade edilemez sırlarını ifade eden yeni bir lisan olmuştur. Bu iç kıv- rantısını, şuur altı âlemin bu kaynaşmasını, rüya ile gerçeğin temasa geldiği bu ruh kâinatını yaşamayan, zekânın ışığı ile onların parıltısını göremiyenler için sembolizm

(2)

bir devrin modası veya nazariyesi gibi görünebilir. Böyleleri Ahmet Hamdiyi anlayamaz­ lar, fakat Ahmet Hamdi onları anlardı. Çünkü zekânın ötesinde ruhu olduğu için bu ışıkla ruhun harikalarını aydınlattığı gibi zekânın aşağısındaki şeyleri, gündelik dört köşe hayatı da görürdü. İç dünyanın dramını yaşarken istihzasının ince silâhı ile ken­ dini kör ve katı gerçeğe karşı korurdu. Yaşama sevinci onda o kadar basit ve kolay taşmıyordu. Hiç bir zama nVerlaine’e hayran olamadı. Valery’nin hayal mimarlığına ba­ yıldı, fakat eğer zekâ ve hissi iki kanat gibi kullanacak kadar olsun iç kıvrantısıını din­ dirmiş olsaydı Baudelaire onun hakiki üstadı olabilirdi.

İKİLİK

İki Hamdi v a rd ı: İfade edilemezi yaşayan ve gerçeği mühendis gibi gören, bi­ rinde şair ötekinde muhakemeci idi. İkincisine geçtiği zaman hâdiseleri berraklığı ile görür ve bir kadı gibi muhakeme ederdi. Şair ve âlim iki şahsiyeti bu iki insani pay- lâşmış olduğu zaman onu rahat rahat takip edebilirdik. Fakat bazan bu iki insan yan- yana gelir ve boğuşurdu. Aynı hikâyede, aynı nesirde iki dünya görüşü, iki stil birbi­ rini kovalar, şairden muhakemeciye geçiş bizi şaşırtırdı. Bazan da üçüncü bir Hamdi beliriverir: hâdiselerin katılığından rahatsız olan şair kendi gündelik varlığına ve dün­ yaya istihzanın acı neşterini batırır, yumuşak lâtifeden hicve kadar bunun her çeşidini kullanırdı.

Ama ayrıca sosyal hayatta da iki Hamdi v a rd ı: biri kUıksız, öteki şık, biri peri­ şan öteki muntazam, biri kanaatkâr öteki haris, bari rahatına düşkün öteki son dere­ ce çalışkan, biri zayıf ve dermansız öteki kudretli ve iradeli. Bu iki Hamdi sanki ruhla beden gibi yanyana yaşar birbiriyle döğüşür, bir türlü âhenge giremezdi, Aynı ikilik yakınlarına karşı son derece bağlı, vefalı ve sorumlu olan Hamdi ile kendine karşı bile alâkasız, kayıtsız Hamdi arasında da görülmez miydi?

ÇATIŞMA

Ama bu iki Hamdi ve onların savaşı olmasaydı, her biri birer pırlanta olan eserle­ rinden mahrum kalırdık. Sanatkâr iç kıvrantısı içinde «huzur» arayan ve bu serapta ha­ yalinin âbidesini ören insandır. Dermansız bir beden ve canlı bir ruh! O bu bitkin atı son hızla koştururken yarı yolda kapaklandı kaldı. Ne mutlu bu süvariye!

Daha yeni mezun olmuş Erzurum Lisesi Edebiyat muallimliğine tâyin edilmişti. Uzun bir yolculuktan sonra bitkin, Lise müdüıünün odasında koltuğa çöktüğü zaman, müdür Cevat Dursunoğlu şöyle sormuştu :

— Ne düşünüyorsunuz Hamdi bey?

— Tekaütlüğüm ne zaman gelecek diye düşünüyorum.

Hayat yükü ve beden bitkinliği çatışmamasının acılığını bundan tatlı ifade etmek mümkün mü? Dursunoğlu Hamdiye o dakikada âşık olmuştu. Bu derin duygulu ve ge­ niş anlayışlı insana hepimizin sevgisi onun gibi eski ve köklüdür.

2

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

3- Rosenthal NE, Sack DA- Gillin SC- et al: Seasonal affective disorder a description of the sydrome and preliminary with ligth trerapy.. 4- Wehr TA and Rosenthal NE: Seasonality

Örneğin fen bilimleri derslerinde temel konuları öğretmek belki de birçok öğrencinin kafasında, bilimin bir bilgiler topluluğu olduğu ve bunun kesin doğru olduğu

Spearman rho de ğ erinin 0.45'in (t de ğ eri 2.76'den büyük ve p de ğ eri 0.01'den küçüktür, serbestlik derecesi tüm de ğ erlerde 29 dur) Spearman rho de ğ erinin

Mala yönelik suçlardaki artış şehirlerde daha bozuk olan gelir dağılımı, daha yüksek oranlardaki işsizlik, şehirde sosyal bağların zayıflaması sonucu olarak azalan

Bir diğer ifadeyle, bu yayınlarda bir bölge olarak Balkanlar, burada yapılan film gösterimleri, çekilen filmler ve açı- lan sinema salonları Batı’nın genel olarak Doğu

An Evaluation on Political Geography Literature 421 Hamza AKENGİN / Ayşe YAŞAR. Literature on Tourism Geography in Turkey 441

Özellikle kadınlarda menopoz sonras ı dönemde östrojen düzeylerinde dü şme, virilizan be- lirtilerde artma ve erkeklere göre daha ileri ya şlarda psikoz olu şumunun

As a result, while total CSF tau level could be used as a marker for neuronal damage, phosphorilated tau levels are useful in monitoring formation of neurofibrillary tangles..