3 1 AĞUSTOS 1324 PAZAR TANIŞ SANIN No44
-HARBÎYE. NEZARETİ MEYDANINDA "VATAN" OYUNU VE KONSER
Dairei askeriyenin kalbinde tabii bir hissi hürmet uyandıran mualla ve vakur medhali uzakdan nurâni bir neşidei davetle nazarları cezb ederken düne kadar örttüğü çirkinliklerin aksü hicabiyle bir nasiyei siyahı maasi gibi münsedd duran kapılardan şimdi akın akın insanlar mültefit ve beşuş si malar arasında geçüb giriyordu.Ve böyle emin ve müsterih giderken kalbimizir en hüçEa serairgahı samimiyetinde küskün senelerin arkasına iltica etmiş ne hatıralar hasta bir çehre ile doğrulmak isteyen ne meyyus ve münfail emeller uyanıyorduk Çoçukluğumda nezaman önünden geçsem gözlerim ona teveccüh eder kalırdı.Onun demir parmaklıkları kenarında hiç değişGirmediğim bir nokta va rdı ki orası benim kürsii temaşam idi.Manasını anlamayarak zevk duyduğum bu istiğrak içinde saatlerin nasıl geçdiğini bilmezdim.Sonra araya birçok sene ler giriyor.birçok hatıraların tehacümü içinde mazinin o sevimli ve temiz
den
hututu elvanı gayb oluyor,demir/bir el bir demir darbesiyle bu meydanda bir çok şeyleri ezerek dağıtıyor;üğerinde bir musibetin sehabı siyahı dolaşan koyu esmer bir ova,arasıra felaketten kaçmak için haşyetle koşar gibi yürü yen birkaç heyyula,daha sonra ta ötede hergün cebhesini saran kara ve kirli
dumanlar a r a ş m a n afaki istikbale bir heybeti meyyusane ile bakar bir bina yı muazzam...en sonra seneler...hain ve akur bir savletle,doymak bilmeyen
bir açlıkla saldıran,vuran,deviren,kıran,yıkan seneler,"artık söyleyemeyece
ğim geçiyorum...
Hey'eti askeriyenin olanca şevku şahamet ve hamiyetini bezi ederek en ufak teferruatını bile ihmal etmediği bu müsamere pek parlak oldu.Sağdaki tiribünde Hanedanı Saltanatın birçok erkânı;soldakinde Fransa ve Ispanya se firleri ve bütün Sefaret memurini.Hey'eti vükela,ümerayi askeriye»memurini hükümet,gene,ihtiyar onbini mütecaviz halk,pek güzel tenvir edilen bir daire içinde sükut ve hörmetle bekliyordu.
Bir köşeye çekildim.İki OsmanlI bayrağının kucakladığı sahnede şimdi mazinin bir sahifei şerefini okumağa hazırlanan bu binlerce ve binlerce ins
anları seyr ediyordum.Birzaman geldi ki geç kalanların telaşlı adımlarından çıkan gürültüden başka hiçbir ses işitilmez oldu.Sanki göyüsler bir tazyik altında,kalbler darebanını şaşirmişdı.Herkesde bir hürmeti dindarane vardı. Vatanın istikbaldeki kahramanlarını yetişdirecek olan yine bu yerde mazinin neşaidi hamasetini dinlemek,maziden âtiye bir hatıra,âtiden maziye bir tuhf-
ei selam ve ihtiram göndermek fikriyle tert.ib olunan bu müsamere bir müsame- rei tarihiye idi.Dalgın dalgın bakıyordum.Beynimde top sesleri,boru sesleri, insan sesleri,bir burcun sedayi sukutu,bir ordunun avazei hücumu vardı.Kak ve zulum,kan ve bayrak,süngü ve güyüs bir birine girmişdi.Nazarı hayalim ön ünden kara bir bulut geçiyordu.
Perde ağır ağır açılmağa başladı.Sanki mazi agûşu siyanetinde sakla dığı .encinei mefahiri gözlerimizin önüne dök’-ekden çekiniyordu.Çünki o çok acı çekmişdi,çok acı tecrübeler geçirmişdi.Birden müdhiş,huruşan bir alkışa* ır kopdu.Tuğyana benzeyen bir hamle içinde bütün bu binlerce halk müttahid ve mutekid gönüllerle hep bir ağızdan bağırdı: Yaşal...ve ovakit pişi tahay yülümde tir başka sahne açıldı.Derinliğinden şanlı ve temiz bir el,senelerir
fasılai hüsranını aşarak karanlıkları yaran bir nur gibi göründü.Karşı
ufuk-i'
,/(/ S - I
İ V '
S - 2
dan başka bir el, zayif, şeffaf ve pek temiz bir çoçuk eli de mütereddid ve muhteriz uzanıyordu. Bu iki el, bu mazi ve istikbal elleri, aşağıda kizli bir giryei teheyyücle ağlayan milletin fevki serinde otuz iki şenelil iştiyakın bütün hüsranlarıyla kiriRşdi titreyerek birleşdi.
Yanımda gene bir Zabit kolumu dürttü. Dbbdüm. - Yukarı bakın;dedi.
Bulutlar arasından ağır ağır sıyrılan kamerin safhai beyazı bu deraguşu samimiyi tes'id ediyorsa, bu kamerden istikbali milletin şehrâhı ikbaline katre* katre, hayır, yığın yığın nurlar dökülüyordu.
MÜŞTAK