• Sonuç bulunamadı

Bilim Dili ve Türkçe

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bilim Dili ve Türkçe"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel Gastroenteroloji 7/1 1

Güncel Gastroenteroloji

Bilim Dili ve Türkçe

Prof. Dr. Süreyya ÜLKER

Marmara Üniversitesi T›p Fakültesi Patoloji ABD, ‹stanbul

H

er dilin bilim dili olamayacaùı yolunda yan-lıü bir kanı vardır. Bu, eski uygarlıkların ge-nellikle tek bir bilim dilini benimseme gele-neùinden kaynaklanan bir görüütür. Örneùin Akdeniz Havzası’nın en eski bilim dillerinden biri Yunancadır. Batı uygarlıùının bilim dili olan Latin-ce Yunan bilim dili üzerine kurulmuütur. Bugünkü çaùdaü batı bilim dilleri de Latin bilim dili üzerine kurulmuütur. Batılıların Yunanlılara duydukları ya-kınlıùın altında onları kendi uygarlıklarının kökü olarak görmeleri yatmaktadır. Doùu uygarlıùının bilim dili olan Arapça da Yunan bilim dilinin etki-si altında geliümiütir.

Çaùdaü batı dillerinden útalyanca, Fransızca, ús-panyolca, Portekizce Latin dilleridir. Dolayısıyla bu dilleri konuüan ulusların bilim dilinin Latinceye ya-kın olması kökenlerinin gereùidir. Örneùin Yunan-cada mide anlamına gelen gaster sözüyle yine Yunancada benzerlik bildiren –oides sonekinden bozma Latince –itis sonekinden oluüan Latince gastritisin Fransızcası gastrite’tir.

úngilizce tümce kuruluüu bakımından bir Cermen dili olmakla birlikte úngiltere’nin eski sahipleri olan Britonlardan kalma çok sayıda Keltçe, úngiltere’yi istila eden Fransızlaümıü Normanlardan kalma çok sayıda Fransızca öùeyi de içerir. Dolayısıyla karıüık bir dildir. Keltçe ve Fransızca öùelerin ayık-lanması bu dili Almancaya yaklaütıracaktır. Bu iseúngilizlerin istemeyeceùi bir üeydir. Dolayısıyla Keltçe ve Fransızca öùeler úngilizleri Almanlardan ayrı bir ulus yapan etmenlerin baüında gelmekte-dir.

Cermen soyunun kök kavmi olan Almanların di-lindeyse Latince birçok kavramın úngilizce ile Fransızcada bulunmayan ulusal karüılıkları vardır. Örneùin úngilizlerin Latince gastritis, Fransızlarınsa gastrite dedikleri mide iltihabına Almanlar Magenschleimhautentzündung derler. Bununla birlikte Alman bilim dilinin Latinceden tam anla-mıyla baùımsız, mükemmel bir bilim dili olduùu söylenemez. Bunun altında iki neden yatmakta-dır. Bunlardan biri Cermen dillerinin ekler aracılı-ùıyla terim türetmeye elveriüli olmaması, öbürüy-se bu dillerin Latin dilleri gibi Hint- Avrupa dillerin-den olmalarıdır. Ekler aracılıùıyla terim türetmeye elveriüli olmayan bu dilde ulusal adlandırma bile-üik sözcük yapımına dayalıdır. Bu da terimleri uzun, kullanıüsız kılmaktadır. Batının ortak bilim di-li olan Latinceyle olan köken baùıysa o dilin bütü-nüyle yabancı bir dil olarak görülmesini engelle-mektedir.

Uzakdoùuda özgün bir uygarlık yaratan Japonla-rın bilim diliyse Latinceden bütünüyle baùımsız olarak geliümiütir. Bunda Japoncanın Latinceyle ya da baüka bir Hint - Avrupa diliyle hiçbir yakın-lıùının bulunmamasının rolü büyük olmuütur. Arapçaya dayalı olarak 9. yy’da geliütirilen Osmanlı bilim dili de Almancada olduùu gibi bile-üik sözcüklerin aùır bastıùı bir dildi.

Türkçe, ekler aracılıùıyla sözcük türetmeye elve-riüli bir dildir. Bu özelliùiyle Latinceye benzer. Dola-yısıyla bilim dili olmaya çok elveriülidir. Dilimizin bu özelliùini ilk fark eden kiüilerden biri ulu

(2)

önderi-Bilim dilinin içinde en büyük yeri tutan tıp alanın-da alanın-da çalıümalar yapılmıütır. TDK’nca 944 - 48 arasında bölüm bölüm yayımlanan “Türkçe he-kimlik terimleri üzerine bir deneme” adlı 3, 000 te-rimlik çalıüma (4), o dönemin millî eùitim bakanı-nın yönergesine karüın yüksek öùretimde kullanım alanı bulmamıütır. Bunda, çalıümanın sözlük ola-rak deùil, deneme olaola-rak nitelenmiü olması da et-kili olmuütur. Benim 99 yılında yayımlanan 90, 000 terimlik sözlüùüm (9) de gereken ilgiyi görme-miütir.

Atatürk’ün askerlikle geometri terimlerine ba üarıy-la uyguüarıy-ladıùı iülek eklerle terim türetme yöntemini hekimlik diline uygulayan, TDK kurucu üyelerin-den Prof. Dr. Saim Ali Dilemre olmuütur. Sauva-ges’ca8. yy’da Latinceye dayalı olarak oluüturu-lan uluslararası tıp dili de bu ilkelere dayanmak-taydı (7). Dilemre Latince –itis, hyper-, hypo-, dys-, eu- eklerinin Türkçe -ce, üs-, as-, yoz-, key- ekleriy-le karüılanmasını önermiütir (3). Ben 986 yılında yayımlanıp (8) 99 yılında geniülettiùim sözlü-ùümde (9) bu yönteme baùlı kalmaya çalıütım. 993 yılında yazdıùım bir yazıda (0) Dilemre yön-temi olarak adlandırdıùım bu yöntemi geliütirme-ye çalıütım. Soùdakça key- yerine Türkçe iyi- öne-kini kullandım. Dilemre’nin ele aldıùı 6 iülek eke caco-, normo-, ortho- öneklerini de ekleyerek bun-ları Türkçede kötü-, ola- önekleriyle karüıladım. Bu yönteme göre stomatitis aùızca, hypertonia üs-gerimce, hypotonia asüs-gerimce, dystonia yozge-rimce, eutocia iyidoùumca, cacogeusia kötüta-dımca, normotonia olagerimce, orthocrasia olasu-yukça olmaktadır.

Hekimlik terimlerinin tabanını oluüturan anatomi terimleri otuzlu yıllarda, baüında Ord. Prof. Dr. Nu-rettin Âlî Berkol’un bulunduùu bir yarkurulca özleü-tirilerek ústanbul Ü. Tıp F. Anatomi Kürsüsü’nce yüksek öùretimde kullanılmaya baülanmıütır. Bu yarkurulun çalıümaları 946 yılında Ord. Prof. Dr. Zeki Zeren’ce sözlükleütirilmiütir (2). Bu çalıümalar, birtakım eksiklerine karüın genelde baüarılıdır. Os-manlıcada occiput anlamına gelen Yunancadan bozma Arapça kafa sözünün cranium anlamında kullanılmıü olması, Yunanca pankreasın Türkçesi olan uykuluk, Latince nasopharynxin doùal Türk-çe karüılıùı olan geniz sözlerine yer verilmemiü ol-ması bu eksikliklere örnek gösterilebilir. Ancak bunlarúüçil – Elöve (4) ile Dilemre’nin (3) çalıümala-rında önerilen terimlerle kapatılabilecek açıklar-dır. Nitekim cranium’a úüçil – Elöve’nin denemesin-de saùrak denemesin-denmesi önerilmiütir (4).

miz Atatürk olmuütur. Askerlik, geometri terimlerini dilimizin bu özelliùinden yararlanarak bizzat özleü-tirmiütir (Tugay, yüzey, yatay, düüey, dikey gibi te-rimler bu anlayıüın örnekleridir).

TDK’nun dil devrimi sonrası yayımladıùı çok sayı-da terim sözlüùü dilimizi bir bilim dili durumuna getirmiütir. Kurum bu çalıümalara giriümeden önce Türkçenin söz varlıùını belirlemiütir. Bu amaçla Türkçe yazılı kaynaklar Orhun Yazıtları’ndan baü-lanarak taranmıütır. Bu çalıüma sonunda 934 yı-lında tarama dergisi yayımlanmıütır (6). Bunun ar-dından genel dilin, tarama dergisindeki veriler ıüı-ùında özleütirilmesine giriüilmiü, 935 yılında cep kılavuzu yayımlanmıütır (2).

Cep kılavuzuna bakıldıùında terimlere Türkçe kök-ten karüılıklar bulma çabasına girildiùi gözlenir. Ancak kimi terimlerin öz Türkçe karüılıklarının yanı sıra Osmanlıcadan bozma biçimlerine de yer veril-miütir. Örneùin Osmanlıca eczahanenin öz Türkçe-si olarak Türkçede ilaç anlamına gelen em sözün-den türetilen emget önerilmiü, ancak eczahane-den bozma eczaneye de yer verilmiütir. O gün için öz Türkçesi bulunamayan Osmanlıca terimler dili-mize uyarlanarak yalınlaütırılmıütır. Örneùin siya-sete siyasa, baùçeye bahçe denmiütir. Tarama dergisiyle cep kılavuzunun bir yıl arayla yayım-lanmıü olması, cep kılavuzunun ivedi olarak toplu-mun gereksinimlerini karüılamak üzere hazırlandı-ùını, eksiklerinin sonradan bütünlenmesinin düüü-nüldüùünü göstermektedir. Ancak Atatürk’ün ölü-münden sonra iüin kolayına kaçılması yeùlenerek adı geçen kılavuzda geçici olarak dilimize Osman-lıcadan uyarlanan terimlerin öz Türkçe karüılıkları üzerinde kafa yorulmamıü, hem öz Türkçesi, hem Osmanlıcadan uyarlanan karüılıùı sunulmuü seçe-neklerden genellikle Osmanlıcadan bozma olan-lar yeùlenmiütir. Örneùin bugün eczahaneye em-get deùil, eczane diyoruz.

TDK’nun terim sözlükleri kırklı yıllarda yayımlan-maya baülanmıütır. Bu çalıümalar ellili yıllarda dur-muü, 27 Mayıs 960 devriminden sonra Atatürk devrimlerine dönüü sürecinde yeniden baülamıütır. Kurumun963 – 983 yılları arasında çok sayıda terim sözlüùü yayımlanmıütır. Bu sözlüklerin Türkçe terim varlıùı 80, 000’e yakındır. En çok terime sahip bir bilim alanı olan tıp bu rakamın içinde deùildir. Dolayısıyla dilimiz artık bir bilim dili olmuütur. Ne var ki bu bilim dilini oluüturmakta gösterilen baüa-rı yaygınlaütırmakta gösterilememiü, özellikle fen bilimlerinde Türkçe terimler yüksek öùretimden büyük ölçüde dıülanmıütır.

(3)

KAYNAKÇA

1) Altınkök M. Işınbilim terimleri sözlüğü. İÜCTF. İstanbul, 1977.

2) Osmanlıcadan Türkçeye cep kılavuzu. TDAK. İstanbul, 1935.

3) Dilemre SA. Hekimlik dili terimleri. Ankara, 1945. 4) İşçil Şİ, Elöve AU. Türkçe hekimlik terimleri üzerine bir

deneme. TDK. Bursa, 1944- 48.

5) Mıhçıoğlu C. Türk hekimlik dili. Kültür Bak. Ankara, 1997. 6) Osmanlıcadan Türkçeye söz karşılıkları tarama dergisi.

TDTC. İstanbul, 1934.

7) Terzioğlu A. Tıbbî terminolojinin tarihine ve esaslarına kısa bir bakış. Belleten 1986 (Aralık); CL (198): 637 – 650.

8) Ülker S. Ülker tıp terimleri sözlüğü. İnkılâp. İstanbul, 1986. 9) Ülker S. Ülker tıp terimleri sözlüğü. Bütünlenmiş 2. bası.

İnkılâp. İstanbul, 1991.

10) Ülker S. Değişkin Dilemre yöntemine göre Türk dirgerlik dilinde kullanılan işlek terim ekleri. Dirgerin Sesi 1993; 3: 14 – 18.

11) Ülker S. Türk dirgerlik dilinin 60 yıllık evriminin bir örnek metin üzerinde değerlendirilmesi. Dirgerin Sesi 1993; 3: 19 – 27.

12) Zeren Z. Lâtince – Türkçe – Osmanlıca anatomi sözlüğü ve Türk anatomi terimleri. İstanbul, 1946.

GG 3

Özleütirmede çok tartıüılan konulardan biri önerile-cek terimlerin Türkçe kökten olmalarının gerekip gerekmediùidir. Örneùin Latincede aero- önekiyle baülayan yüzlerce terim herkesçe bilinen Arapça hava sözüyle mi karüılanacaktır, yoksa bugün kimsece bilinmeyen eski Türkçe kalık sözüyle mi karüılanacaktır? Yani aero- önekiyle baülayan yüz-lerce terim özleütirilirken Arapça hava sözüne dili-mizde yüzlerce yeni kullanım alanı mı yaratılacak-tır, yoksa belleklerimizden silinmiü bir varlıùımız olan kalık sözü bu vesileyle diriltilecek midir? Dil devrimimiz Türkçe köke dayanmayı ilke edin-miütir. Genel dilde çok tartıüılan bu konu özellikle bilim dilinde daha az tartıümalıdır. Prof. Dr. Saim Ali Dilemre, terimlerin bir ulusun ölü sözcüklerini yaüattıùı bir alan olduùunu belirtmiütir (3). Ulusla-rarası tıp dilinin babası Sauvages’ın da bu konuda-ki yaklaüımı açıktır. Yunanca ya da Latince kökten olmayan hiçbir söze yer verilmemesi Sauvages’ın ana ilkelerindendir (7). Latinceye dayalı tıp dilinde bugüne dek bu ilkeye titizlikle uyulmuütur. Yunan-ca ya da Latince olmayan terimler barbarizma olarak deùerlendirilmektedir. Türkçe kökten olma-yan sözlerin de bizim barbarizmamız olacakları açıktır. TDK’nun terim sözlüklerinin bu konuya yak-laüımı kırklı yıllarda oldukça titiz olmuü, 960 son-rasında yapılan çalıümaların titizliùiyse yazarına göre deùiümiütir. úüçil – Elöve ile Dilemre’nin hekim-lik terimleri üzerinde yaptıkları çalıümalar Türkçe kökene baùlılık konusunda oldukça titiz olmuütur. Bu titizlik Altınkök (), Mıhçıoùlu (5) ile benim çalıü-malarımda da (8, 9) sürdürülmüütür.

Hekimlik dili alanında bugüne dek yapılan çalıü-maları toplarsak yüz binin üzerinde terim önerilmiü

olduùunu görürüz. Bunun 90, 000’ini benim sözlü-ùümde toplu halde bulabiliriz. Dolayısıyla bu alan-da alan-da dilimizin bilim dili olmasına yeterli gereç vardır. Ancak bu gereç meslek mensuplarınca bu-güne dek verimli bir biçimde de ùerlendirilmemiü-tir. Bugün tıp topluluùunda Türkçe terimlerin yay-gınlaümasını saùlayacak bütün yollar tıkalıdır. Türkçe terimlerle yazılmıü yazıları yayımlayacak dergi, kitapları yayımlayacak yayınevi, bildirileri kabul edecek kurultay düzenleme kurulu yoktur. Bütün bu engelleri kendiniz dergi çıkarıp kitap ya-yımlayarak aüarsanız karüınıza doçentliùinizi ya da profesörlüùünüzü, yayınlarınızın anlaüılmayan bir dilde yazıldıùını ileri sürerek engelleyen seçici kurullar çıkacaktır.

Oysa dilimizin hekimlik alanında da bilim dili ol-ması için bütün bu mekanizmaların ters yönde iü-lemesi gerekir. Atatürk ilkeleriyle devrimlerine baùlılık öùretim üyelerinde resmen aranan bir özelliktir. Oysa yukarıda saydıùım uygulamalar bunun açıkça çiùnenmesidir. Dilimizin bilim dili olabilmesi için Türkçe terimlerin yüksek öùretimde, uzmanlık tezlerinde, yayınlarda kullanılması teü-vik edilmelidir.

Benim993 yılında akut apandisit konusunda ken-di kitabımdan alınan bir paragraf üzerinde yaptı-ùım çözümlemede bugün tıp fakültelerinde kulla-nılan dilin Türkçe terim oranının %3.8 olduùunu, tutunmuü terimlerin kullanılmasıyla bu oranın %74.7’ye çıktıùını, tutunmamıü önerilerin kullanıl-masıyla %00’e çıktıùını belirlemiütim (). Bu veri-ler, hekimlik dilimizde yaygın olarak kullanılan Türkçe terim oranını %0’lardan %75’in üzerine çekmemiz gerektiùini göstermektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Mektup zarfının sol üst köşesine ... ve soyadımızı, sağ alt köşesine alıcının adını soyadını ve adresini yazarız... Mektup, Günlük ve Davetiye Yazımı

-Artık doygunluğa ulaştım, torunlarımla günümü gün edece- ğim, motivasyonum kayboldu- dediğim anda gördüğünüz gibi eski dertlerimiz depreşti: Anadolu Kardiyoloji

Bu çalışma sonucu Orhan Veli’nin bütün şiirlerinde 9625 sözcük kullandığını saptayarak tüm bu sözcükler türlerine göre bir sınıflandırmaya tabi tutulmuştur..

Aşağıdaki kelimelerden yukarıda belirtilen şekilde olanları bularak alttaki alana yazınız. Aşağıdaki kelimelerden hangisinde kök gibi görünmesine rağmen anlam

Her eğitici hekim yabancı tıp te- rimlerine Türkçe karşılık bulmacia ve daha önemlisi kullanınada kendini sorumlu his- setmelidir. Bu bilinç öğrenciye tıp

çalışıyor. Yeni doğmuş iki bebeği, onlara bakması için dilsiz bir çobana teslim ederek, kimsenin onlarla konuşmasına izin vermemesini tembih ediyor. Çocuklar

Kaya veya kayaç: Bir veya birkaç mine- ralden ve/veya camsı malzemeden ve/veya or- ganik gerecin katılaşmasıyla oluşmuş, az veya çok pekişmiş, sert veya kolay ufalanan, yer

Bu propaganda, yani Türkçenin Farsça ve Arapça karşısında yetersiz ol- duğu veya bu diller gibi bilim ve sanat dili olamadığı iddiası, asırlarca miras gibi, bazı tarikat