• Sonuç bulunamadı

Anadolu Arkeolojisinde Bazı Seramik Oyuncaklar (XII-XV. Yüzyıllar) Nurşen Özkul Fındık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anadolu Arkeolojisinde Bazı Seramik Oyuncaklar (XII-XV. Yüzyıllar) Nurşen Özkul Fındık"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Some Ceramic Toys In The Anatolian Archaeology (XII-XVth Centuries)

Nurşen ÖZKUL FINDIK*

ÖZ

Tarih boyunca insanoğlunun, özellikle yetişkinlerin, yaşam tarzını aydınlatmaya çalışan arkeolo-jik çalışmalar, son yıllarda küçüklerin dünyası hakkında da önemli ipuçları vermeye başlamıştır. Tür-kiye müzelerinde oyuncak olarak sergilenen eserler hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmamakta; arkeo-lojik kazılarda ele geçen oyuncak parçaları ise kazı raporlarında kısaca tanıtılarak geçiştirilmektedir. Bunlar seramik kaplar gibi çok yoğun bulunan parçalar olmadığı için, sınırlı örnekler olarak bir kenar-da kalabilmektedirler. Oysaki çocuklar doğaları gereği dönemlerinin koşullarına göre bir şekilde oyun/ oyuncakla oynamayı başarırlar. Oyunlarında onlara eşlik eden nesneler ve oyuncaklar çağlar boyu yaşam koşullarına göre değişmiştir. Bu çalışmada teknolojik gelişmeler oyuncak dünyasına büyük ye-nilikler getirmesine rağmen, yakın zamanlara kadar, en çok ilgi çeken oyuncaklardan olan düdükler ile çocukların çamurla oynarken bile kendilerine özgü şekiller vererek yaptıkları figürinler üzerinde bir analiz yapılmıştır. Bu kapsamda seramik çalışmalarımızı yoğunlaştırdığımız, seramik üretimi yapılan iki farklı merkez durumundaki Hasankeyf ve İznik kazılarında ele geçen –seramik oyuncak olarak ni-telendirdiğimiz – buluntular ele alınmıştır. Buluntular; seramik oyuncaklar ve figürinler ile düdükler şeklinde iki grupta incelenmiştir. Çalışmayla, Türk dönemi kazılarında ele geçen az sayıdaki seramik oyuncak parçasıyla, Türk oyuncak tarihi kronolojisinin oluşturulmasına katkı sağlanmaya çalışılmış-tır. Ayrıca incelenen örneklerin Anadolu dışı Türk bölgelerindeki (Büyük Selçuklu) buluntularla ben-zerlikleri irdelenmiş, bu geleneğin (seramik oyuncak) kesintisiz X. yüzyıldan günümüze kadar devam ettiği ortaya konulmuştur.

Anahtar Kelimeler

Oyuncak, Anadolu, Seramik, Figürin, Düdük, Hasankeyf, İznik

ABSTRACT

Archaeological studies that enlighten the life style of the humanity throughout the history, re-cently started to give little clues about the world of the children too. There isn’t detailed information about the pieces being exhibited in the Turkish museums as toys; also the toy pieces found in the archa-eological excavations are just slightly mentioned in the excavation reports. These can be left as a couple of samples since they are not pieces found densely like ceramic potteries. Whereas children, due to their nature, are able to play games in any period, any region and condition. Toys accompanied to them in their games have also changed to the periods and living conditions along centuries. One of the most att-ractive toys for the children, whistles that brought great changes to the toy world until recent times and the figurines in unique shapes the children have made while playing with mud will be analyzed in this study. The findings found during the excavations in ceramic production centers with different regions and production periods at Hasankeyf and Iznik, where we have concentrated our studies on ceramics, are covered. Generally these ceramic toys have been studied in two groups as figurines and whistles. With this study, contribution to the establishing a chronology on Turkish toy history with the help of ceramic toy fragments found in Turkish period excavations had been aimed; also by the examined samples having similarities with findings in the other Turkish regions out of Anatolia, this tradition is proved to be carried from 10thcentury to today.

Key Words

Toys, Anatolian, Ceramic, Figurine, Whistle, Hasankeyf, Iznik

(2)

Giriş

Ülkemizdeki arkeolojik kazılar-da ele geçen seramik parçaları özenle tasnif edilip çalışılmakta ve yayımlan-maktadır. Böylece farklı kültür taba-kalarında tarih boyunca insanların ne tür kaplarda yiyip-içtikleri, pişirip-depoladıkları yani yaşamın en önem-li unsurlarından biri olan yeme-içme alışkanlığı hakkında bilgi edinilmek-tedir. Ancak insanoğlunun hayatında önemli başka bir değer de çocuklardır. Onlarla ilgili bilinmezlikler çok fazla-dır. Bunlar arasında çocuk oyunları ve oyuncakları da yer alır. Seramik piş-tikten sonra toprak altında yüzyıllarca sağlam olarak kalabilme özelliğine sa-hip nadir malzemelerden biridir. Nasıl ki kültür tabakaları seramik parçalar sayesinde değerlendirilebiliyorsa, ço-cuklarla ilgili bilinmezliklerin aydınla-tılmasında da seramik buluntulardan yararlanılabilir. Eski dünyanın farklı uygarlıklarına ev sahipliği yapmış Ön Asya, Mezopotamya, Mısır ve Ege Havzası’nda yapılan arkeolojik kazı-larda ele geçen buluntular, tarihin en erken dönemlerinden itibaren çocuk-ların oyuncaklarla oyun oynadığını ya da avutulduğunu ortaya koymuştur. Oyuncakların varlığı kesin olmakla birlikte, bunların tarihlendirilmesin-de ve tanımlanmasında zorluklar ya-şanmaktadır. Zira kazılarda ele geçen oyuncağa benzetilen nesnelerin asli işlevlerinin anlaşılmasında sıkıntılar vardır. Çünkü bunların dinsel fonk-siyonlu objeler olabileceği de göz ardı edilememektedir.

Bu yazının amacı tanımlama so-runlarına ışık tutabilecek bir yakla-şımla, bazı kazı buluntularının tanı-tım ve değerlendirmesini yapmaktır. Anadolu kazılarında ele geçen ve ta-nımlanamadığı için depolarda

unutu-lan birçok buluntunun aksine, az sa-yıdaki oyuncakların tanıtılması çocuk, oyun ve oyuncak tarihlerine yapılacak küçük bir katkının yanında, seramik buluntuları arasında rastlanacak ben-zerlerinin değerlendirilmesinde de yardımcı olacaktır.

Eski toplumlarda çocuklar erken yaşlardan itibaren önemli bir işgü-cü olarak algılanmış, tarımda olduğu gibi endüstri çağının başından itiba-ren başta fabrika ve madenler olmak üzere birçok iş kolunda çalıştırılmış-tır. Bu çocukların oyun ve oyuncak gibi lükslerinin olduğunu düşünmek yersizdir. Ancak çocuklar her yerde oyun kurabilirler, bulundukları/ele ge-çirdikleri malzemeye göre ahşap, kil, taş ya da metalden basit oyuncaklar yaparlar. Tarihsel süreçte çocukların evlerde günlük kullanımdan kalkmış/ eskimiş/atılmış malzemeleri oyuncak niyetine kullandığı veya oyuncakları-nı çevrelerindeki malzemelerden ken-dilerinin yaptığı bilinmektedir. Buna rağmen oyun ve oyuncak daha çok refah toplumlarına özgü bir ayrıcalık durumundadır. Oyuncak günümüzde belli bir refah düzeyindeki çocuklar için üretilen, eğitim süreçleriyle iç içe geçmiş kapitalist sistemin belirlediği/ şekillendirdiği bir ticari mal duru-mundadır.

Malzeme üzerinde incelemeye geçmeden önce bir sorunun cevabını netleştirmek gerekir. Kazı buluntuları arasındaki nesnelerin hangileri oyun-caktır? Bu sorunun en kolay yanıtı: kullanımı günümüzde de sürdürülen bazı oyuncakların tarihsel benzerleri-dir. Bunlar Türkiye müzelerinde ser-gilenen çıngıraklar, bebekler, kemik kuklalar, minyatür ev eşyaları, kap kacaklar, düdükler, düdüklü testiler, topaçlar, toprak bilyeler, evcil

(3)

hay-van heykelcikleri, (kuş, tavuk, horoz, köpek, at, koç) olarak sayılabilir. Ro-bert Lionel Seguin “en zengin oyuncak koleksiyonlarının Anadolu’daki ka-zılarda bulunduğunu” ifade ederken, bunlar arasında yer alan pişmiş top-raktan yapılmış öküz, kurbağa, bebek, hayvan ve kuklaları sayar (Onur 2002: 33). Türkistan coğrafyasında da bu ge-leneğin varlığına işaret eden buluntu-lar ele geçmiştir. X. yüzyıla tarihlendi-rilen koç veya köpek olduğu öngörülen bir figürin Horasan bölgesine egemen olan, halkının büyük çoğunluğu Türk-lerden oluşan Samanoğulları Devleti dönemine aittir. 8cm. büyüklüğün-deki bu kil oyuncak, astar boyama tekniğinde, mor çizgi ve noktalarla bezelidir (Fehervari 2000: 55, Fig.51). Kazakistan’ın Otrar kentinde yapılan kazılarda bulunan ve VII.-XI. yüzyıl-lara tarihlendirilen sırsız koç, koyun figürinlerin benzerlerinin, XIV-XVI. yüzyıllarda tek renk sırlı ya da sıraltı boyama tekniğinde bezemeli üretimi-ne devam edildiği anlaşılmıştır (Ba-ipakov-Erzakovich 1990: 54,56,205-207).

Türkiye müzelerinde oyuncak ni-teliğine sahip ya da oyuncak olarak envanter kayıtlarına geçirilmiş bir çok nesne vardır (Onur 2002: 19;Barışta 1992: 57-61).1 Ancak bu malzemeler

kazı sonuçlarına ait raporlardaki ta-nıtımların haricinde kapsamlı de-ğerlendirmelere tabi tutulmamıştır. Amorium Kazılarında Yukarışehir’de bulunan at şeklindeki düdük 6.8cm. büyüklüğünde, kırmızı hamurlu, be-yaz astarlıdır (Lightfoot 1994: 125, plate XXIVb). Yine İstanbul Büyük Saray kazılarında figürinlerin ve hay-van şeklinde düdüklerin ele geçtiği bilinmektedir (Pitarakis 2009: 229). 1993’te Kumkapı Feneri’nin

bulun-duğu deniz surlarının yakınında, res-torasyon ve temizlik çalışmaları sıra-sında Bizans ya da Osmanlı dönemine tarihlendirilen köpek şeklinde bir dü-dük bulunmuştur. Düdü-dük kırmızı ha-murlu, beyaz astarlı ve fırça darbele-riyle kırmızı lekeler halinde boyalıdır (Pitarakis 2009:229, Fig.24). İlginç olan bu buluntuların hepsinin stratig-rafisiz tabakalarda bulunmasıdır. Bu yüzden tam tarihlendirmeleri yapıla-mamıştır.

Anadolu’da Türk dönemi kazıları, oyuncak tarihine ışık tutmaya yaraya-cak miktarda buluntular vermemiştir. Osmanlı döneminin erken evrelerinin de bu tür malzemesi yoktur. Osman-lı hanedan mensuplarının birçok özel eşyasını günümüze ulaştıran Topka-pı Sarayı’nda oyuncak kabilinden bir şeye rastlanmamıştır. Şehzadelerin çocuk değil de adam sayıldığı sarayda korunan, çocuk kılıçları ok, yay, sadak, kalkan ve kaftanların oyuncak olma-dığı açıktır (Onur 2002: 188). Yine de oyuncak üretimi, satışı ve kullanımı-na işaret eden XVII. yüzyıl ortalarıkullanımı-na tarihlenen bir Osmanlı minyatürün-deki esnaf, oyuncak satıcısı olarak de-ğerlendirilmiştir (Renda 1998: 171).2

Eyüp oyuncakçı dükkânlarının ürün-lerini mahalle aralarında pazarlayan seyyar satıcıların olduğu bilgisi bu yaklaşımı akla yakın hale getirmek-tedir (Koman 1986: 4). Minyatürdeki, hangi malzemeden yapıldığı anlaşıla-mayan karanfil, gül gibi bitkilerin, nar gibi meyveler, horoz, kuş gibi hayvan ve siren, şahmeran gibi Anadolu mi-tolojisinde yer alan fantastik yaratık-ların küçük heykellerinin ince çubuk-lara takıçubuk-larak satıldığı görülmektedir. Bunlar, XX. yüzyıl çocuklarının

(4)

ye-dikleri, hâlâ üretimi devam eden ince çubuklar üzerine yerleştirilen horoz şekerlerine çok benzemektedir.

Osmanlı piyasasında oyuncak üretimine işaret eden en yoğun bilgi-ler Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde yer almaktadır. Eyüp oyuncak üreti-minin kurumsal varlığını belgeleyen anlatısında Evliya Çelebi, Eyüp’te faaliyet gösteren oyuncakçı esnafının “100 dükkanda 105 ustayla” üretim yaptığını ifade etmektedir (Evliya Çelebi,1896: 628). Bu rakamlar XVII. yüzyılın ilk yarısında Eyüp oyuncakçı-lığının önemli bir sektörel büyüklüğe ulaştığının göstergesidir. Rivayetleri esas alacak olursak, iş hacmindeki bu büyüklük Eyüplü üreticilerin mamul-lerini İstanbul dışına pazarlayacak ulaşım ve pazarlama olanaklarını iyi değerlendirdiğini düşündürmektedir. 1640 Tarihli Narh Defteri’nde işaret edilen Balçık İskelesi ve Çömlekçiler’e Eminönü iskelelerinden gelen sandal-cılarla odun hamallarına ait taşıma tarifeleri de yoğun bir alış veriş trafi-ğine tanıklık etmektedir (Kütükoğlu 1983: 277, 281,325,328).3 Burada

irde-lenmesi gereken bir nokta da Eyüp’te oyuncakçılığın gelişmesinin etkenle-ridir. Eyüp Sultan semti sur dışında, şehir merkezine yürüme mesafesinde, Hz.Ebu Eyyüb El-Ensari’nin türbesi ile camiinin bulunduğu dinsel nite-likli bir ziyaretgâh olarak II. Mehmed Dönemi’nden itibaren şehir halkının uğrak yeri durumundadır. Eyüb Sul-tan semti Bizans Dönemi’nden itiba-ren avlak ve mesire alanı niteliğine de sahiptir. Dolayısıyla, Evliya Çelebi’nin anlatısı ve sonraki gözlemcilerin na-killeri ışığında Ayvansaray, Eğrikapı ve Edirnekapı’dan gelerek Yavedud ve Defterdar camilerinin Akarçeşme ile meydana getirdiği hattı izleyerek

Zal Paşa Camii’nin iki yanından geçip Eyüb Sultan’a ulaşan ziyaretçilerin geçtiği yolun çevresi yakın zamanlara kadar haraketli bir çarşı görünümünü korumuştur (İnciciyan 1976: 93; Ko-man 1986: 3).

Genellikle ahşap malzeme kulla-nılan Eyüp oyuncakçılığının alamet-i farikalarından biri de içine su konu-larak öttürülen seramik düdüklü tes-tilerdir (Yenişehirlioğlu 1994: 251). Bu oyuncakları esnafın, cami, türbe ve mesire yerleri etrafında oluşan ha-reketli pazar koşullarını göz önüne alarak ürettiği mamuller olarak dü-şünmek mümkündür. Haliç’ten çıka-rılan balçık (Kara 1994: 250) ve yakın çevreden –İstinye, Yeniköy, Sütlüce, Sarıyer, Kemerburgaz, Pirinççi Köyü ve Sultançiftliği’nden- sağlanan top-rak kağnılarla taşınmıştır (İnciciyan 1976: 93; Yenişehirlioğlu 2002:69). Eyüp çömlekçilerinin getirttiği top-rağın işlenmesi için Haliç kıyısındaki yalıların arasında bir toprak öğütme değirmeni kurdukları da bilinmekte-dir (Ortaylı 1994: 126).

Akarçeşme’nin güneyinde yer alan ve kıyıdaki Balçık İskelesi’ne yakın bölgede bulunan Çömlekçiler Sokağı esnafının, İstanbul’dan gelen müşterilere gündelik kullanıma yöne-lik seramik kaplar satarken, bunların çocuklarına da oyuncak üretip, za-manla ayrı bir sektör kurmuş olmaları ya da oyuncakçı dükkânlarına sipariş üzerine seramik oyuncaklar üretmiş olmaları mümkündür.4 Yaygın olan

bir başka bilgiye göre ise Eyüp’te oyuncak üretimi XVIII. yüzyılın son-larında Dökmeci Hasan Ağa tarafın-dan başlatılmıştır (Yalçınkaya 2002: 97). Ancak bu anlatı Evliya Çelebi, Eremya Çelebi Kömürcüyan ve Sar-raf Hovannesyan’ın verdiği bilgilerle,

(5)

şimdilik az sayıdaki arşiv vesikaları-na aykırıdır. Çünkü bu bölgede çoğu Ermeni olan ustalarca işletilen 250 çanak-çömlek dükkânı ve fırında ev eşyalarına ek olarak her türlü oyun-cak yapıldığı da bilinmektedir (İnal-cık 1994: 7). Dökmeci Hasan Ağa’nın Eyüp’te ahşaba dayalı oyuncak üreti-mine yeni bir boyut ve ivme kazandı-ran bir usta olması akla daha yakın gelmektedir. Bugün İstanbul Büyük-şehir Belediyesi Eyüp Oyuncakları Koleksiyonu içinde Eyüp üretimi yir-mi sekiz oyuncak arasında ahşap ara-ba, dönme dolap, topaç, beşik davul gibi örnekler yer almaktadır (Geleş 2002: 219-222). Aynı koleksiyonda kır-mızı hamurlu, kulplu, iki küçük testi de bulunmaktadır (Geleş 2002: 223).

Bölgede yapılan yüzey araştır-malarında ele geçen 3-5cm çaplı sırlı parçaların Eyüp işi düdüklü testilere ait olduğu görüşü ağılık kazanmıştır (Yenişehirlioğlu 1995: 540). Son yıllar-da yapılan kazılaryıllar-da Eyüp işi düdüklü testiler başta olmak üzere seramikten mamul oyuncakların daha erken ta-rihli benzerleri de ele geçmiştir.5

Arke-olojik kazılarda az sayıda olmasından olsa gerek, tek tük çıkan oyuncaklar üzerinde durulmamış, yayınlarda yer verilmemiştir. Bu da oyuncak olabi-lecek yeni buluntuların değerlendiril-mesini zorlaştırmaktadır.

Bu bağlamda çalışmalarımızı yoğunlaştırdığımız iki bölge olan İz-nik ve Hasankeyf ele geçen ve farklı dönemlere ait bazı oyuncakları tanıt-maya çalışacağız. Buralarda ele ge-çen toprak oyuncakları figürinler ve düdükler olarak iki grupta toplamak mümkündür. Küçük heykelcikler şek-lindeki buluntular at, köpek, keçi, kuş gibi hayvan figürlerinden oluşur. Bun-ların Prehistorik dönemlerden beri

üretildiği arkeolojik buluntulardan anlaşılmıştır. Ancak bunların dinî/ ölüm ritüelleri için ya da çocuklar için yapılıp yapılmadığı net olarak anlaşı-lamamaktadır.

Anadolu’daki Ortaçağ Dönemi ka-zılarında ele geçen toprak oyuncaklar bu tür çelişkili yorumlar oluşturmaz. Bu tür objelerin oyuncak olması kuv-vetle muhtemeldir. Figürinler insan-ların günlük yaşamında gördükleri, bildikleri at, koç, koyun, öküz, kuş, ördek gibi hayvanlardan oluşur. Bun-ların özellikle başları özenli işlenmiş, hayvanın karakteristik özellikleri net verilmeye çalışılmıştır. Gövdeler daha kaba hatlı ve hantal şekillendirilmiş-tir. Kil oyuncaklar, genelde sırsız ol-makla birlikte, sırlı, üzeri boya beze-melileri de ele geçmiştir.

Bu örneklerden bir kısmı İznik Roma Tiyatrosu kazısında bulunmuş-tur. Kazılarda bir at figürini şeklinde küçük bir parça ele geçmiştir.6

Yak-laşık 10cm. boyunda, başın bir kısmı, gövdenin arka kısmı ve ayaklar kırıl-mıştır (Fot.1). Yeleleri ve boyun altı kazıma kısa diyagonal çizgilerle ta-ranarak işlenmiştir. Gövdesi ise yine kazıma fakat ters yönde daha uzun çizgilerle bezenmiştir. Kazılarda sağ-lam şekilde tüm parça bulunmamış-tır. Tiyatro kazılarında sırsız, boyun-dan kırık bir at, bir de geyik başı ele geçmiştir. At başı 6cm. büyüklükte, dik kulaklı, göz çukurları oyulmuş, ağzı hafif açıktır (Fot.2).7 Yelesi hafif

oval çıkıntı olarak belirtilmiştir. Bu at başının benzeri, sırlı olarak da bu-lunmuştur.8 Yine boyundan kırık

vazi-yette bulunan bu at figürininde başın üst kısmı ve kulakları kırıktır (Fot.4). Yüzeyi krem rengi astarlı ve yeşil sır-la kapsır-lanmıştır. Sırsız at başıysır-la aynı alanda bulunan yine sırsız geyik

(6)

başı-nın biri kırık iri, enli boynuzları dik-kat çekmektedir (Fot.3). Yüzü ağıza doğru incelmiş, gözleri ise dışa doğru yuvarlak kabartma genel olarak ol-dukça özenli işçilik yansıtmaktadır.

Bazı figürinlerin ise sadece göv-deleri ele geçmiştir. Yukarıda belirt-tiğimiz gibi hayvanın özellikle başına önem verilip, gövde daha kaba işlen-diği için hangi hayvana ait oldukları tam anlaşılmamaktadır. Baş ve ayak-larındaki kırık, izlerinden dört ayaklı inek, koyun, öküz türü bir hayvana ait olduğu anlaşılan gövde parçası 10cm. dir (Fot.7).9 Benzer gövde parçasında

yine ayak ile baş bulunmamakta fakat bir hayvan figürü olduğu anlaşılmak-tadır. Bu gövde parçası yarısına kadar astarlı ve yeşil sırlıdır (Fot.5).10

Bu-luntular arasındaki sırlı parçalardan, özellikle baş ile boyun ve devamında gövdenin bir kısmının astarlanıp, sır-landığı anlaşılmaktadır. Gövdenin üst bölümüne verilen önem sırlama ile de anlaşılmaktadır. İznik Roma Tiyat-rosu kazısında bulunan sırsız ve sır-lı parçaların hepsi kırmızı hamurlu, ufak siyah-beyaz taş ile orta katkılı ve orta sert hamur yapısına sahiptir. Buluntuların bölgenin karakteristik hamur özelliklerine sahip olduğu göz-lemlenmiştir.

Hasankeyf kazılarında ise baş ve ayakları kırık hangi hayvana ait ol-duğu anlaşılmayan bir başka figürin bulunmuştur (Fot.11). 2008’de Kasır kazılarında bulunan figürünün gövde-si tamamen astarlı, boyalı kazıma tek-niğinde bezemelidir. Kazıma kalın di-key çizgilerle yüzey taranmıştır. Sahil Sarayı kazılarında bulunan diğer bu-luntu dört bacaklı bir hayvan biçimin-dedir (Fot.12).11 Bedene göre büyük

ve belirgin yapılmış kuyruğu yukarı kalkmıştır. Köpek olma ihtimali ağır

basan, başı ve üç ayağı kırık bu parça, yumuşak, gözenekli kırmızı hamurlu ve sırsızdır.

Bu oyuncak figürinler dışında özellikli/işlev yüklenen oyuncaklar da vardır. Bunların başında üflendiğinde tiz bir ses çıkaran düdükler gelir. Ço-cuk oyuncağı olan bu nesnelerin ben-zerlerinin uzak mesafelerle şifreleşme amacıyla kullanıldığı da bilinmekte-dir. Ayrıca bu tür nefesli aletlerin ayin ve ritlerde müzikal amaçlı kullanıldığı da olmuştur (Çoşar 2008). Çocukların hayatında önemli bir yere sahip düklerin seramik örnekleri Eyüp dü-düklü testileriyle hafızalarda yer et-miş, hâlâ devam eden uygulamalarla yaşatılmaya çalışılmaktadır. Kazılar-da hayvan figürini şeklinde düdükler ele geçmektedir. Bunlardan bir kısmı kuş, ördek, horoz biçiminde iki ayaklı diğer grubu koç, koyun şeklinde dört bacaklı hayvan formundadır. İslam sanatında, İran/Nişapur kazılarında boynuzlu koç başı şeklinde biçimlen-dirilmiş seramik düdük ele geçmiş-tir (Wiliams1973: Res.121). Önde iki ayağı belirtilmiş, arkası-kuyruk kısmı ağızlık/üfleme deliği olarak biçimlen-dirilmiştir.12 Gövdenin iki yanında

bi-rer küçük delik bulunur.

İki bacaklı/kuş formunda düdük-ler Hasankeyf’te farklı kazı alanla-rında bulunmuştur. Hasankeyf’teki düdükler sivri gagalı kuş formunda olup başın iki yanında birer yuvarlak göz deliği yer almıştır (Fot.13a,b, 14).13

Sırsız, temiz hamura sahiptirler. Bun-lar çok küçük (3.5-4cm.) boyutBun-lardadır. 2012 yılında Koç Camii yüzey temiz-leme çalışmalarında bulunan başka kuş biçimindeki düdük benzer boyut-larda fakat hamur ve biçimlendirilişi ile daha kaba özellikler taşır (Fot.15). Başı daha büyük, kalın kısa boyunlu

(7)

ve gagası belirgin büyüklüktedir. Ha-muru yeşilimsi kahve tondadır. İlk iki örnekte gövdenin iki yanında yer alan delikler bu parçada önde, şişkin göğüsün altında yer alır. İznik Tiyat-ro kazısında bulunan kuş biçimindeki bir düdük ise yeşil renk sırla sırlan-mıştır (Fot.15).14 Gövdeye göre büyük

bir başa sahip olan kuşun tepesi ve ağızlık kısmı kırıktır. Ağızlık altında bir delik bulunmaktadır. Koyu krem astarlı mat, pütürlü sırlıdır. Düdükle-rin yanlarında, altta ve üstte yer alan delikler, volüm ve frekansı etkileyen unsurlar olarak bazen tek, bazen ikili olarak düdük üzerinde yer almıştır.15

Dört ayaklı/koç, koyun, köpek for-munda sırsız ve sırlı seramik düdük parçaları hem Hasankeyf hem de İz-nik Tiyatro kazılarında ele geçmiştir. İzlerden bu düdüklerin hayvan şek-linde uzun gövdeli olduğu, dört ayaklı, önü hayvan başı, arkası/kuyruk kısmı üfleme deliği olarak biçimlendirildiği görülmektedir. Bu gruptan sağlam/ tüm parça kazılarda ele geçmemiştir. Başlar hepsinde kırıktır. Çalışmamı-zın başında bahsettiğimiz figürinler, boyundan kırık hayvan başlarıydı. Gövdeleriyle ilgili çok az veri ele geç-miştir. Başların bu tür düdüklerin ön bölümü olma ihtimali yüksektir. Bu hayvan heykelciklerinin en ince kısmı boyun olduğundan üretim esnasında veya sonrasında bozulmalar/kırılma-larla bu alana atılmış olabilir. Tiyatro kazısında düdük amacıyla yapılmış kırık bir parça bulunmuştur.16

Ağız-lık kısmı ve iki ayakla gövdenin çok az kısmı sağlam olarak ele geçmiştir (Fot. 9a,b). Sırsız bu düdük orijina-linde dört ayaklı hayvan formunda olmalıdır. Ağızlık kısmında üstte bir

delik bulunmaktadır. Alanın seramik çöplüğü olarak kullanılmış bölümünde bulunması, üretim sırasında bir bozul-madan dolayı buraya atılmış olabilece-ği düşüncesini vermektedir.

İznik Tiyatro kazısında bulunan en sağlam ve bezemeli düdüğün de başı kırıktır. Dört ayaklı koç/koyun formunda, astarlı ve sıraltı boyama tekniğinde bezemelidir (Fot.10). Milet Tipi olarak adlandırılan gruba özgü teknik özellikler taşır.17 Kobalt mavi

renkle iri benekler aralarda kalın di-key çizgilerle yapılan süsleme renksiz şeffaf sırla kaplanmıştır. Ağızlık kısmı astarsız, boyasız ve sırsızdır. 2004 yı-lında yapılan kazılarda koç ve köpek şeklinde iki düdük bulunmuştur (De-mirci 2006: 162-163).18 Bunlar da

as-tarlı, renksiz şeffaf sıraltı kobalt mavi boyalıdır. Aynı teknikte mor, mavi boyalı, sırlı bir gövde parçasının hem baş hem de ağızlık kısmı kırıktır (Fot. 6). Hasankeyf’te bu formda bir düdük parçası ele geçmiştir19. Sırsız olup,

İz-nik örneklerine göre daha küçük bo-yutlarda (5 cm.) yapılmıştır (Fot.16). Başı, dört ayağı kırık ancak üfleme deliği sağlamdır. Ağızlığın altında bir delik bulunmaktadır.

Sonuç olarak İznik Tiyatro kazı-sında ele geçen figürinler ve hayvan formunda düdükler hamur riyle bölgenin karakteristik özellikle-rini taşımaktadır. Milet Tipi grubun-dan düdük parçası ve İznik Müzesi’nde başka bölgelerdeki kazılarda ele geçen benzer teknikteki düdük buluntular; bu oyuncakların Erken Osmanlı dö-neminde XIV. yüzyıl ortası-XV. yüzyıl sonları arasında üretildiğine işaret etmektedir. Tiyatro, Roma Dönemin-de (M.Ö. III. yüzyılda) inşa edilmiş,

(8)

Bizans döneminde kilise ve mezarlık alanı olarak kullanılmış, Osmanlı Dö-neminde ise bu alanda büyük seramik atölyesi kurularak, çok sayıda fırında seramik üretimi yapılmıştır (Özkul Fındık 2002). Kazılarda ele geçen fı-rınlar, fırın malze- meleri, bozuk-kı-rık parçalar burada XIV-XVII. yüzyıl arasında kesintisiz üretim yapıldığına işaret etmektedir.

İznik seramikçileri büyükler için günlük kullanım kapları üretirken di-ğer yandan çocukları unutmamış, kil-den hayvan biçiminde küçük düdükler yapmışlardır. Örneklerden anlaşıldığı üzere günlük yaşamda bilinen hayvan formunda oyuncaklar/düdükler üretil-miştir. Atölye alanı olduğu için sırsız parçalar belki yarım kalmış bozuk uy-gulamalar olabilir. Çünkü bu alanda sırlı üretim gerçekleştirilmiştir.

Hasankeyf kazılarında bulunan kuş biçimindeki düdükler de yine böl-genin hamur yapısına uygun özellik-ler taşımaktadırlar. Kazılarda bulu-nan iki seramik atölyesi ve seramik buluntular Hasankeyf’in Ortaçağ’da seramik üretiminin yapıldığı önemli bir şehir olduğunu ortaya koymuştur. Sahil Sarayı Atölyesinde Artuklu dö-neminden itibaren (XII. yüzyıl-XIII. yüzyıl ilk çeyreği) kalıp baskı tekni-ğinde sırsız seramik üretilmiştir. Di-ğer atölye Salahiye Bahçeleri bölgesin-de yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. 1232 yılında Artuklu hâkimiyetine son vererek bölgede egemen olan Ey-yubi Dönemi’nde (XIV-XV. yüzyıllar) bu atölyede hem sırlı hem de sırsız se-ramik üretimi yapılmıştır. Hasankeyf kazılarında ele geçen figürinler ve dü-dükler XII-XV. yüzyıl yerel üretimler olarak her iki atölyede üretilmiş

ola-bilir. Toprak oyuncaklar X-XV. yüzyıl Türk dünyasının ortak kültür yapısı-nı ve beğenisini yansıtmaktadırlar. Burada izleyebildiğimiz verilere göre –Horasan, Nişapur ve Eyüp örnekle-rinden anlaşılacağı üzere- Türkler, X. yüzyıldan zamanımıza kadar kilden farklı formlarda oyuncaklar yaparak çocuklarına oyun ortamı oluşturmuş-lardır.

NOTLAR

1 Konya Koyunoğlu Müzesi’nde 14470 envan-ter numaralı, XIX. Yüzyıla tarihlenen resim-li, yazısız kitap, kuş, gemi, fayton, Karagöz sahneleri, seyyar satıcı, meyve tabakları, ağaç tasvirleri gibi günlük yaşamdan sahne-lerin, oyun ve objelerin yer aldığı tek çocuk ve halk kitabı olarak değerlendirilmektedir. Ayrıntı için bkz. Barışta 1992: 57-61. 2 Bu minyatür Deniz Müzesi’nde, Demirbaş

No: 2380 olarak kayıtlıdır.

3 Haliç iskeleleri Osmanlı döneminde impa-ratorluğun tüm kıyılarıyla sıkı bir alışveriş içinde olmuştur. Kentin iaşesi için gelen tüc-carlar memleketlerine dönerken boş gitme-yip, İstanbul işi ürünleri de taşımayı karlı bulmuş olmalıdırlar.

4 Yangın tehlikesine karşı sur dışında kuru-lup, yakılan fırınlarda tuğla, kiremit, künk ve baca üreten esnaf, zamanla seramik üre-timine de geçmiş olabilir.

5 Yine testi formunda, içine su doldurulup ça-lınabilen ve “bülbül testi” olarak bilinen tes-tiler Kınık’ta üretilmektedir.

6 İznik Roma Tiyatrosu Kazısı, 1990, Açma 86’da bulunmuştur.

7 İznik Roma Tiyatrosu Kazısı, 1995, Açma 75’de bulunmuştur.

8 İznik Roma Tiyatrosu Kazısı, 1986, Açma 36’da bulunmuştur.

9 İznik Roma Tiyatrosu Kazısı, 1987, Açma 41’de bulunmuştur.

10 İznik Roma Tiyatrosu Kazısı, 1990, Açma 65’de bulunmuştur.

11 Sahil Sarayı Kazısı 2009, Envanter SS 1-29. 12 Aynı alanda araştırmacının oyuncak tavuk

olarak nitelendirdiği sırsız figürin de bulun-muştur. Bu oyuncaklar XI. yüzyıl sonu - XII. yüzyıla tarihlendirilir. Bkz.Williams 1973: 324, fig.119.

13 13a, b Hasankeyf Büyük Saray Kazısı 2009, E.BS 9-114; 14 nolu örnek ise Hasankeyf

(9)

Kazısı 2012, Sondaj 6’da ele geçmiştir, E.SNJ6-48-1.

14 İznik Roma Tiyatrosu Kazısı, 1987, Açma 41’de bulunmuştur.

15 Muğla ili Yatağan ilçesi Tepecik Kazısında bulunan 07TS03-PT01 envanter numara-lı seramik oyuncak düdük parçasının başı ayrıntılı işlenmemiş olmakla birlikte kuş formundaki düdükler arasında yer alır. 3.1x2.7cm. ölçülerinde kırmızı hamurlu, ağızlık kısmının üzerinde bir delik bulun-maktadır. Seramik buluntularla birlikte bu düdük XV.yüzyıla tarihlendirilmiştir (Cirtil 2010: 95-96, Res.2).

16 İznik Roma Tiyatrosu Kazısı, 1989, Açma 47’de bulunmuştur.

17 Milet Tipi/Milet İşi, Erken Osmanlı döne-minde üretilmeye başlayan (XIV. yüzyıl ortası-XVI. yüzyıl sonu), kırmızı hamurlu, krem rengi astarlı, kobalt mavi, mor, siyah boyalı, şeffaf renksiz sırlı seramik grubudur. 18 2004 yılında İznik Roma Tiyatrosu Kazı-sında Açma 44’de köpek şeklinde, 8.9cm. boyunda düdük ele geçmiştir. Açma 101’de ise koç biçiminde 7cm. büyüklüğünde düdük parçası bulunmuştur. Her iki parça astarlı, kobalt mavi boyalı, şeffaf sırlı Milet tipinde üretilmiştir. Ayrıntı için bkz. (katalog 58 ve 59) İnan 2006: 162-163.

19 L2004 Yılında gerçekleştirilen Hasankeyf Zeynel Bey Külliyesi Kazısında bulunmuş-tur.

KAYNAKLAR

Baipakov, K.-Erzakovich, L. Ceramics of Medie-val Otrar. Almaata:1990.

Barışta, H.Örcün. “Konya Koyunoğlu Müze-si’ndeki ‘Mektep Çocukları ve Halk İçin Re-simli Oyuncak Kitabı’ İRe-simli Eser Üzerine”. Milli Kültür, 92, (1992):57-61.

Cirtil, Saim. “Muğla-Yatağan Tepecik Kazısı Türk Dönemi Buluntuları 2007”. XII.Orta-çağ Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Sempozyumu. Çanakkale, Çanakkale On-sekiz Mart Üniversitesi Yayınları, 2010:93-102.

Çoşar, Mehmet. “Islık Çalan Seramikler ve Yeni Örnekler”. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Çanakkale: Onsekiz Mart Üniversitesi, 2008.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi. Cilt I, 1.Kitap, Dersaadet, İkdam, 1896.

Fehervari, Géza. Ceramics of the Islamic World in the Tareq Rajab Museum. New York:2000. Geleş, Fadime.”Eyüp Oyuncakları” Tarihi,

Kül-türü ve Sanatıyla V.Eyüpsultan Sempozyu-mu Tebliğler. İstanbul (2002): 218-223.

Demirci, İnan.”2004-2005 Yılları Arasında İznik Roma Tiyatrosunda Ortaya Çıkarılan Er-ken Osmanlı Dönemi Milet İşi Seramikler”. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi: Onsekiz Mart Üniversitesi, 2006.

İnalcık, Halil. “Eyüp Projesi”. Eyüp:Dün/Bu-gün. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınla-rı,(1994),1-23.

İncicyan, P.Ğ. XVIII. Asırda İstanbul. İstan-bul:1976.

Kara, Fahrünnisa Ensari. “Eyüp”. Dünden Bu-güne İstanbul Ansiklopedisi 3, İstanbul, (1994):245-250.

Koman, M.Mesut. Eyüp Sultan Loti Kahvesi ve Çevresi. İstanbul:1986.

Kütükoğlu, Mübahat S. Osmanlılarda Narh Mü-essesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri. İstan-bul:1983.

Ligtfoot, Chris. “Amorium Excavations 1993 The Sixth Preliminary Report”. Anatolian Studi-es 44, (1994):105-128.

Onur, Bekir. Oyuncaklı Dünya. Ankara: Dost Ki-tabevi Yayınları, 2002.

Ortaylı, İlber. “Eyüp’te Sanayi ve Çevre Kirlen-mesi”. Eyüp: Dün/Bugün. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları (1994),124-128. Özkul Fındık, Nurşen. İznik Roma Tiyatrosu

Kazı Buluntuları (1980-1995) Arasındaki Osmanlı Seramikleri. Ankara, Kültür Ba-kanlığı Yayını:2002.

Renda, Günsel. “17.Yüzyılda Bir Grup Kıyafet Albümü”. 17.Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Sana-tı, 19-20 Mart 1998 Sempozyum Bildirileri. İstanbul (1998):153-178.

Pitarakis, Brigitte. “The Material Culture Of Childhood in Byzantium”. Becoming Byzan-tine Children and Childhood in Byzantium. Washington D.C.(2009):167-251.

Yalçınkaya, Tosun. ”Çocukların Sevinci Eyüp Oyuncaklarıydı”. Tarihi, Kültürü ve Sana-tıyla V.Eyüpsultan Sempozyumu Tebliğler. İstanbul (2002):96-99.

Yenişehirlioğlu, Filiz. ”Eyüp Çarşısı”. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi 3, İstanbul (1994):251.

________.İstanbul-Tekfur Sarayı-Osmanlı Döne-mi Çini Fırınları ve Eyüp Çömlekçiler Ma-hallesi Yüzey Araştırmaları”. T.C. Kültür Bakanlığı, Kazı ve Araştırma Sonuçları Top-lantısı. Ankara (1995):535-566.

________.“Eyüp’te Bir Çömlekçi Ailesi”. Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla V. Eyüpsultan Sempoz-yumu, Tebliğler. İstanbul (2002):66-71. Wilkinson, C.K. Nishapur: Pottery of the Islamic

Period.The Metropolitan Museum of Art. New York: Press of Colish Inc., 1973.

(10)

İZNİK ROMA TİYATROSU KAZISI SERAMİK OYUNCAK BULUNTULARI

Fot.1

Fot.2

Fot.3

(11)

Fot.5 Fot.6 Fot.7 Fot.8a Fot.8b

(12)

Fot.9

Fot.10

HASANKEYF KAZISI SERAMİK OYUNCAK BULUNTULARI

(13)

Fot.12

Fot.13

Fot.14

Fot.15

Referanslar

Benzer Belgeler

sıcaklık genel olarak + 4 0C’nin altına inmediği için birçok sıcaklık genel olarak + 4 0C’nin altına inmediği için birçok plankton türünün çok yaygın

İktidarlarını “demokrasi”yle özdeş gören; hatta yaptıkları yanlışlara dava açan sivil kuruluşları bile “demokratik yönetimi engellemek”le suçlayan Ba şbakan

Dünya Tıp Birliği (WMA), insanlardan elde edilen ve kime ait olduğu belirlenebilen materyal ya da veriler üzerinde yapılan araştırmalar da dahil olmak üzere, gönüllülerin

Data sayısının çok olduğu durumlarda her bir veriye yeni bir değişken tanımlamak ya da aynı verilerin tekrardan kullanılması durumlarında

Arpada yabancı ot baskılamada başarı doğrudan allelokimyasalların salınması ile birlikte rekabete de bağlıdır. Arpada fitotoksik metabolitler fenol bileşikleri ve

A) Mahalleliler elektrik kesintisinden çok şikâyet ediyordu. B) Türk milleti her zaman mazlumlara kucak açar. C) Ders çalışmak için aldığım yapraktestleri unutmuşum. D)

a) Gerçek Özne: Yüklemde bildirilen işi kendisi yapan özne. Ahmet eve girince çoraplarını çıkardı. b) Sözde Özne: Yüklemin bildirdiği işi kendisi yapmayan özne..

Aşağıdaki altı çizili olan nesneleri inceleyiniz ve belirtili nesne/ belirtisiz nesne olarak ayırarak yazınız. Yeni resim öğretmeni okul duvarlarını boyadı.