N â zım H ik m e t’in “siyasal yaşam ını ” k o n u alan bir kitap
— '• 't - S C / S T APJâ zım 'ın S i yasal
Y a ş a m ı v e dlavalla n
Atilla Coşkun, davaları bir
hukukçu oluşunun sağladığı
bakış açısıyla
değerlendirirken, yine değişik
kaynaklardan yararlanıp
Nâzım H ikm et’in Türkiye
komünist hareketi içinde
yerini belirlemekte; davalarla
“Nâzım’ın siyasal yaşamı”
arasındaki ilişkiyi de
açıklamaktadır. Bu nedenle
kitap, aynı zamanda şairin
“siyasal yaşamı”nı konu alan
ilk çalışma olmaktadır.
ALPAY KABACALI
T
ürkçemizin en güzel şiirlerini yazan Nâzım Hikmet, uzun yıllar kendi dilinde, kendi ülkesinde “yasaklı” kaldı. Yalnız şürleri değildi Türkiye hal kından esirgenen; adını anmak bile yasak tı. Örneğin M. Samim Akay’ın Serseri ad lı şiir kitapçığı, sunuş yazısında bu gencin ilerde çağımızın bir Nâzım Hikmet'i ola bileceğini öne sürdüğü için, Bursa Ceza evi’ndeki şairin adı geçti diye, Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılmıştı.Yön dergisinin 1961 Anayasasındaki
güvenceye dayanan öncülüğü (1962) ve onu izleyen başka yayınlarla Nâzım Hik m et’in şiiri üzerindeki yasadışı “yasak” biraz olsun kalktı. A m aTürkçe’nin bu büyük şairi ve onu savunanlar hemen her zaman suçlandı. Komünistlere kırk katır ya da kırk satır gösterildiği, 141-142. m addelerin b ir Amerikan bayrağı gibi dalgalandırıldığı o soğuk savaş yıllarında, Nâzım H ikm et T ürkçe’nin ses bayrağı olarak Türkiye’nin yaşamına girdi; şiirleri belleklere yerleşti.
Bir yandan da yaşamı ve hangi davalar dan geçtiği araştırılıyordu. Önce Kemal Sülker, ardından başka yazarlar bu konu ları deşmeyi, gerçekleri su yüzüne çıkar mayı öngören kitaplar yayımladılar. Bu arada kimi çevreler de kafaları bulandır ma amacına yönelik yayınlara giriştiler.
Atilla Coşkun’un 12 Eylül karanlığının dağılm aya b a şlad ığ ı b ir d ö n em d e, 1989’da yayımladığı Siyasal Yaşamından
Kesitlerle Nâzındın Davaları’nın daha
önceki çalışmalardan ayrımı şuradaydı: O tarihe kadar çıkmış bütün kitap ve yazı lardan, davaların görüldüğü dönemlerde gazetelerde yayımlanmış haberlerden, mahkeme dosyalarından ve kimi görgü tanıklarının anlatımlarından yararlanarak, Nâzım Hikmet için açılmış davaları birer birer, belgesel bir çalışma kapsamında, derli toplu incelemekte; bunların ardın daki siyasal oluşumları yansıtmaktaydı.
Kitabın Nâzındın Siyasal Yaşamı ve
Davaları adyıla yayımlanan ikinci baskısı
nı incelediğimizde, 1925-1938 döneminde Nâzım Hikmet için tam bir düzine dava açıldığını görüyoruz:
Bir düzine dava!.. Bunlardan ilki, 1925’te An kara istiklal M ahkem esi’nde görülen, Aydınlık ve
Orak-Çe-kiç dergileriyle Amele Teali
Cemiyeti’ni kapsamma alan da vadır. Takrir-i Sükûn Kanu- n u ’nun çıkmasının ardından adı geçen dergilerle birçok gazete kapatılmış, kimi gazeteciler yargılanmıştı. Bu siyasal dava da “iç güvenliği sarsmak, yönetim şeklini değiştirmeye yönelik eylemde bu lunm ak” gerekçesiyle açılır ve Nâzım H ikm et, yokluğunda 15 yıl kürek (ağır hapis) cezasma çarptırılır.
İkinci dava, “1927 Komünist Tevkifa- td’ndan sonra İstanbul Ağır Ceza Mahke mesi’nde açılır; Nâzım Hikmet -yine yok luğunda- Ceza Kanunu’nun 313. maddesi uyarınca 3 ay hapis, 5 bin lira para cezası na çarptırılır.
Kitapta, Nâzım Hikmet’in 1928’de H o p a ’da tutuklandığı ve Rize Ağır Ceza Mahkemesi’nde Türkiye’ye pasaportsuz
IIU
■ _ jrtaya
konulmaktadır. Dönemin gazete haberle rini inceleyen Coşkun, Nâzım Hikmet’in Rize’de ayrıca anayasayı ortadan kaldır maya girişme suçunu işlediği öne sürüle rek, idam istemiyle yargılandığını kanıtla maktadır.
Bu suçtan aklanan şairimiz, sınırdan pasaportsuz girmek ve başkasının kimli ğini kullanmak suçlarından mahkum edi lerek önce İstanbul’a, oradan Ankara’ya gönderilir. Ankara Ağır Ceza Mahkeme si’nde, daha önce -birinci ve ikinci dava larda- yokluğunda mahkûm edildiği ey lemlerden dolayı yeniden yargılanır. Ay-
dınlık’ta çıkan şiirlerinde suç bulmayan
girmek suçundan yargılandığı yolundaki Dİlgilerin eksik ve yetersiz olduğu ortaya
m ahkem e, onu 313. m ad d e uyarınca 3 ay 3 gün hapis ceza sma çarptırır; tutuklandığı tari he göre bu sürey cezaevinde ta mamladığı için de salıverilmesi ne karar verir.
Taksi şoförlerinin ücret anlaş mazlığı nedeniyle İstanbul Be- lediyesi’ne karşı giriştikleri pro testo eylemini konu alan “Sesi ni Kaybeden Şehir” adlı şiiriyle N âzım H ik m e t’in “k an u n u n suç saydığı bir eylemi açıkça övmek, yasa lara itaatsizliğe kışkırtmak” suçlarını işle diği öne sürülür ve 1929’da İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılır. Bu da aklanmayla sonuçlanır.
1933’te Gece Gelen Telgraf adlı kita bından dolayı açdan dava kesinleşmeden af yasası çıkar.
Aynı yu, Süreyya (İlmen) Paşa, Nâzım Hikmet’i bir yergi şiirinden dolayı mah kemeye verir. Babasına hakaret edüdiğini öne sürmektedir. Şairimiz bir yd hapis ve 200 hra ağır para cezasma çarptırılır; da vacıya 500 Hra tazminat ödemesi de kara ra bağlanır.
Yine 1933’te, komünist düzen kurmak için anayasayı değiştirip yürürlükten kal dırmak üzere bir gizli örgüt oluşturdukla rı savıyla, Bursa Ağır Ceza M ahkem e si’nde bazı kişiler hakkında dava açılır. Sanıklar arasında Nâzım Hikmet de var dır. Tutuklu görülen dava sonunda dört yd ağır hapis cezasına mahkûm edilir. Ce zanın önemli bir bölümü af yasası kapsa mına girmiştir.
1936-37’de İstanbul Ağır Ceza Mahke m esi’nde görülen “kom ünist tahrikatı yapmak ve gizli cemiyet kurmak” davası aklamayla sonuçlanırsa da, Yargıtay’ın kararı bozduğu anlaşdmaktadır. Bu dava nın sonraki aşamalarına ilişkin bilgiler sağlanamamıştır.
1938’de Harp Okulu Komutanlığı As
keri Mahkemesi’nde ve Donanma Komu tanlığı Askeri Mahkemesi’nde görülen iki ayrı davada, “birden çok askeri kişileri üstlerine itaatsizliğe kışkırtmak” gerekçe siyle verden toplam 28 yıl 4 aylık hapis cezası, Nâzım Hikm et’in 195 l ’e kadar on üç yd cezaevi duvarları ardında yaşaması na yol açacaktır. Hukukçular, bu siyasal davalarda bir “korkunç adli hata”-işlendi-’ ği kamsındadırlar.
"O toriter rejim" doğrultusunda... Atilla Coşkun’un kitapta belirttiği gibi, “H ukuk açısından Nâzım’m davaları, si yasal davalardır. O nedenle açdmaları ya da sonuçları hukuk ölçülerine göre değd, siyasal koşullara ve iktidarın siyasal eği limlerine göre belirlenmiştir. (...) 1930’lu yıllarda ülkenin siyasal gündeminde yer alan antikomünizm ve ‘parti-devlet birli ği’ temelinde otoriter bir uygulama gün dem e gelm iştir. G iderek faşist Alman propagandasının da etkisiyle, antikomü nizm ve ‘milliyetçilik’ adma faşist bir tır manış bu dönemi karakterize etmiştir. Bu dönemin siyasal davaları da bu gelişmele re bağh olarak varlık göstermiştir. Yargı uygulamaları faşist mantığın ve antide mokratik bir ortamın ürünü olduğu için de çok serttir.”
Nâzım H ikm et’in tutum una gelince... O, “hangi dönemde olursa olsun, açılan tüm davalarda (hatta yaşamı boyunca karşılaştığı her koşul ve durumda), açık komünist kimliğiyle davranmış, buna özel çaba göstermiştir. Ancak bu tutumunu da yasalhk temelinde gehştirmeye dikkat et miştir. Yani, komünist düşünceyi bir ideal o la ra k b en im sem iş o ld u ğ u n u ve anayasanın da b u n u yasaklam adığını sürekli savunmuştur.”
Nâzım'ın siyasal yaşamını konu alan ilk kitap
Atilla Coşkun, davaları bir hukukçu oluşunun sağladığı bakış açısıyla değer lendirirken, yine değişik kaynaklardan yararlanıp Nâzım H ik m e t’in T ürkiye kom ünist hareketi içinde yerini b elir lem ekte; davalarla “N âzım ’ın siyasal yaşamı” arasındaki ilişkiyi de açıklamak tadır. Bu nedenle kitap, aynı zamanda şairin “siyasal yaşamı”nı konu alan ilk çalışma olmaktadır.
Günümüz Türkiye’sinde, gündemin en ön sıralarında “anlatım özgürlüğü”nün sağlanması yer almaktadır. Yine gündem de bulunan “Nâzım Hikmet’in yurttaşlık hakkı”, bir yönüyle bu bağlamda değer lendirilmesi gereken bir sorundur; Coş k u n ’un k ita b ın ın b ö y le b ir o rta m d a yeniden yayımlanması anlamlıdır.
“Nâzım H ikm et’in yurttaşlık h ak k ı” m adalyonunun ö tek i yüzünde, T ü rk çem izin en güzel şiirlerini yazan şaire Türkiye halkının gönül borcunun ve say gısının ortaya konulm ası gereği yer al maktadır. ■
Nâzım’ın Siyasa! Yaşamı ve Davaları / Atilla Coşkun / Cem Yayınevi / 336 s.
S A Y F A 8 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 8 9
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi