B İ Z İ M K A M P I M I Z
İmtihanların yakınlaştığı, ve arkasın dan da koca tatilin geleceğini hesaplıyan küçük yaramaz'ar bu sene yine kampa gide ceğiz değil mi? Kampı nekadar özledik, diye hemen her zaman soruyor'ar.. Ben de :
Evet hazır olun, gideceğiz, sizi bekli yoruz, yine iyi günler ve eğlenceli zamanlar geçireceğiz diyorum.
İstanbul Kültür Direktörlüğü her sene beş altı yerde küçük çocuklar için kamplar açar. Bu kalıpların bazıları bir bazıları da birbuçuk aylıktır.
Kampa çocuklarını vermek istiyenlerden masraf olarak vasatı bir aylık için «16», bir buçuk aylık için de « 24 » lira alınır. İki kardeş ve öğretmen çocuklarına da ayrıca bir kolaylık yapılır.
Kampa gelen yaramazlar ilk günler ye mek yemezler, huysuzluk yaparlar, hattâ kızlar içinde ağlıyanlar bile bulunur. Hele çadırlı kampta olursa ufak bir kertenkele, bir çekir ge veyahut çekingen bir örümcek gördükleri zaman kıyameti koparırlar. Çadırların için den rengârenk pijamaları ile fırladıkları gibi soluğu nöbetçi öğretmenin çadırında alırlar. Bu arada küçük aslanların çadırında böbür lenme ve kahramanlık havası eser. Terliğini kapan, çadır sopasını çıkaran, zavallı kerten keleyi kovalamağa kalkar fakat farkında olmadan kazıklarını çıkardıkları çadır başla rına yıkılıverir. İlk günler böyle geçer ve kampın kaynaşması başlar.
Kampın bir günlük hayatını tetkik ede lim :
Kampta sabah erken olur. Kalk işareti verilmeden çok daha evvel her taraftan bol hava giren yatakanenin karyolalarında bir kaynaşmadır başlar. Ve işaretle beraber
✓
çocuklar neşe ile yataklarından fırlarlar, on dakika sonra cimnastik yaptıracak öğret menin etrafına toplanırlar, ondan sonra da havlularını alıp suların başına koşarak terte miz yıkanırlar. Biribirlerine su atarak şakala şırlar. Ve hemen bayrak merasimi için te mizce giyinirler, merasim yerine toplanırlar.
Sekize on kala sevgili bayrağımız direğe çekilirken «İstiklâl Marşı» söylenir. Bu esnada kampın aşçı başısına varıncıya kadar herkes vaziyet almıştır. Marş söylenir, bayrak selâmlanır.
Kahvealtı hazırlanmıştır. «Sütlükahve, tereyağı, reçel» bazan da kıpkırmızı domates ilâve edilince sofralarda, Çin ordusu geçmiş gibi, birşey kalmaz.
Saat sekiz buçuk olmuştur. Dokuza kadar kampın içi ve dışı küçük yaramaz çe kirgeler tarafından tertemiz edilir. Denize gitmek için hazırlık başlar. Eğlence saati yaklaşıyor demektir. Kampın irili ufaklı kız ve erkek çocukları muntazam sıra olurlar, öğretmenleri etraflarına dizilerek bir çok defa sayarlar ve nihayet «domatesin çekir deği; kırmızı, kırmızı» diye şarkı uydurarak bir gürültü bir patırdı ile denize doğru yürü meğe hattâ koşarcasına gitmeğe başlarlar. Sıcak ve temiz kumların içine girince neler ne marifetler, ne hokkabazlıklar yapmazlar..
Fakat bir taraftan da denize girmek için can atarlar. Bu esnada öğretmenler et raflarına dizilerek denizde sandalları, padıl- botları, simitleri şişirilmiş oyuncakların ha zırlanmasını heyecanla seyrederler. Denize girnie zamanı gelmişse işaret verilir. Bütün kafile deniz kenarına dizilerek De-niz, De-n v, De niz diye hep bir ağızdan tempo ile ba ğırarak resimde gördüğünüz gibi durgun ve temiz suların içine köpükler saçarak atılırlar ve burada uzun zaman eğlenirler ve s hhat kazanırlar. Yemeğe on beş dakika kala kam pa dönülmüş olur. Yataklar sabahtanberi bol güneş ve hava almıştır, onlar derlenir düzel tilir. Kırk yıllık aç kaimi 1ar gibi neşe ile sofraya koşulur. Salata, et, sebze, ve tatlı ne var ne yok silinir süprülür. Ve sonra da öğle uykusuna yatarlar. Günün bu en sıcak saatlerinde her taraftan rüzgâr giren koca çadırın altında uyumak nekadar tatlı ve ne kadar hoştur.
Bunu ancak bir defacık olsun çadır altında uyuyanlar bilir..
İlyas Sinal
Saat üçte nöbetçi öğretmeni: «Hazırlanın denize» derse, mesele değişir. Fer çadırda bir çoşgunluk başlar. Çünkü günün en hoşa giden zamanları orada geçer.
Bir buçuk saat denizde yine sabahki gibi kalınıp dönüldükten sonra, gruplar ha linde oyunlar oynanır. Zıpzıp, çember, kay dırak, top oyunları, hırsız, polis daha birçok oyunlar işte.... Saat altıdan altı buçuğa kadar serbest zamanlardır. Çadırların etraflarındaki tenteler indirilir kazıklar çakılır, pencereler örtülür ve geceye hazırlık tamamlanmış olur. Ondan sonra herkes tabiî elbisesini ve yün süveterlerini geçirerek bayrak indirme zama nını bekler. Bayrak yine merasimle selâm la diktan sonra akşam yemeğine oturulur.
öğle yemeği ve - yukarda söylemeği unuttum - bir de ikinci defa denize giderken yedikleri içi peynirli ve domatesli sandviçler bazan da suda kaynamış mısır, çoktan eridi ğinden, bu yemeği de dev gibi yiyerek kalkar lar, küçük oburlar hazım için biraz koşup oynamağı unutmazlar.
Sular kararmağa başladı mı, gece eğ lencelerinin saati çalmış demektir. Kamp eğ lenceleri.... bunu nasıl anlatayım ?..
Saat dokuza kadar eğlendirilen yara mazların yat borusu - onlar için olduğu kadar nöbetçi öğretmeninde- imdadına yetişir. Ya rım s at kadar bir zaman soma ortalıkta cıvıl daşmadan eser kalmaz kocaman çadırla rın içinde yalnız mışıldama ve bazan da b:r tatlı sayıklama duyarsınız ^Topumu ver., koşma..).
Artık nöbetçi öğ.e’men müsterih uyu yabilir. Şimdi o da çadırına çekilerek ertesi günü daha canlı ve kuvvetli karşılamak için kendisini uykuya koyuverecek.